Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1443 E. 2022/1220 K. 07.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1443
KARAR NO : 2022/1220

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/04/2017 (Dava) – 28/05/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/366 Esas – 2019/728 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 07/09/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 07/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/05/2019 tarihli 2017/366 Esas ve 2019/728 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 19/11/2016 tarihinde davadışı sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı çekici ve buna bağlı römork ile seyir halindeyken aynı istikamette emniyet şeridinde bulunan müvekkili sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı otomobilin sol arka kısmına çarpıp otomobili sürüklemesi sonucu yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, bu kazanın oluşumunda sürücü …’ın asli kusurlu olduğunu, müvekkili sürücünün ise kusurunun olmadığının trafik kazası tespit tutanağı ile sabit olduğunu, müvekkilinin Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne 21/11/2016 tarihinde giriş yaptığını ve 05/12/2016 tarihinde taburcu olduğunu, müvekkiline bir çok tanı konmuş olup bu denli fazla olmasının kaza sebebiyle müvekkilinde meydana gelen arazların boyutunu gözler önüne serdiğini, tedavisinin halen devam ettiğini, bel ve omurilik kırığının yanında, ciğerinin de söndüğünü ve yerine tüp takıldığını, organ kaybına uğradığını, müvekkilinin boyunluk ile hayatını idame ettirdiğini, ameliyat olmak zorunda kaldığını, kaza tarihinden beri çalışamadığını ve kısa mesafe harici yürüyemediğini, omuriliğine platin takıldığını, bu nedenle istek kalemlerinin; kalıcı sakatlık sonucu kazanç kaybı veya eksilme, ileri derecede sakatlık halinde yaşam boyu başkasının bakımına muhtaç olacağından bakıcı giderleri, tedavi ve iyileşme giderleri, ameliyat giderleri, iyileşme süresinde yapılan her türlü harcama, yol, yeme, içme giderleri şeklinde sıralanabileceğini; müvekkilinin sürekli nitelikte masraflar yapmaya devam ettiğini, hesaplamalarda bu hususun ve faturalandırılmayan masrafların da dikkate alınmasını talep ettiklerini, müvekkilinin kalıcı sakatlığı nedeniyle mesleğini kaybetme korkusu yaşadığını belirterek, meydana gelen zararlar belirsiz olduğundan ve bilirkişi marifetiyle tespit edilebileceğinden bilirkişi raporu alındıktan sonra arttırılmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, daha sonra talep arttırım dilekçesi ile geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı taleplerini 290.582,17-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle KTK md. 97 gereği dava öncesi başvuru yapılmadığından dava şartı eksikliği nedeniyle davanın reddini talep ettiklerini, kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından 09.03.2016 – 09.03.2017 tarihleri arasında Zorunlu Karayolu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, araçların kusur durumlarının tespit edilmesi gerektiğini, zarar görenin müterafik kusurunun bulunması durumunda tazminattan uygun bir oranda indirim yapılması gerektiğini, 01.06.2015 yürürlük tarihli Trafik Sigortası Genel Şartları gereği sağlık giderleri teminatının, tüm tedavi giderlerini içeren teminat olduğunu ve Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğunu, davacı yanın maluliyet iddialarının değerlendirilebilmesi için Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesine sevk edilerek yalnızca kaza ile illiyet bağı bulunan maluliyeti hakkında rapor alınmasını, ayrıca kaza tarihinden itibaren faiz talebinin de reddi gerektiğini, müvekkili şirketin temerrüdünün ancak hesaplamaya esas tüm belgelerin ve maluliyet raporunun tebliğiyle gerçekleşebileceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Davalının sigortacısı olduğu aracın, otoyolda görüş açısı içerisinde emniyet şeridinde kısa süreli duraksamış olan araca şerit ihlali yaparak çarpması şeklinde meydana gelen kazada KTK 52/1-b, 56/a ve 84/d maddelerini ihlal etmesi nedeni ile %100 kusurlu olduğu, alınan Adli Tıp raporuna göre davacının sürekli iş göremezlik oranının %.33,2 olarak bulunduğu, tıbbi iyileşme süresinin 180 gün olduğu, aktüer bilirkişi kaza tarihinde geçerli poliçe tarihini dikkate alarak TRH 2010 tablosu ve 1,8 teknik faiz oranına göre tazminat hesabı yaptığı, hesap yaparken belirlenen sürekli işgöremezlik oranı ve tıbbi iyileşme süresine göre tazminat miktarının hesaplandığı, kusur indiriminin dikkate alındığı, buna göre davacının 8.280,06-TL geçici iş göremezlik tazminatı ile 282.302,11-TL sürekli iş göremezlik tazminatı alacağı olduğunun belirlendiği, yapılan hesaplamaların mevzuata, içtihatlara ve dosya kapsamına uygun ve denetime açık olduğunun anlaşıldığı, davacının bu bedel üzerinden değer artırımı yaptığı ve eksik harcı tamamladığı anlaşılmakla; DAVANIN KABULÜ İLE, 8.280,06-TL geçici iş göremezlik ve 282.302,11-TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydı ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “….Davacı yanın taleplerinin yeni genel şartlar dönemi kriterleri esas alınarak değerlendirilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğunu, genel şartlar gereği geçici iş göremezlik zararının, ayrıca sağlık giderleri teminatının Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğunu ve sigorta şirketlerinin sorumluluğunun bulunmadığını, davacının bu yöndeki taleplerinin reddinin gerektiğini, bu nedenle yeni genel şartlar dönemi kriterlerine uygun bir maluliyet raporu alınmasını talep ettiklerini, sigortalı araç sürücüsünün kendisinden beklenebilecek tüm özen ve yükümlülüklere uygun davrandığını, kazanın meydana gelmesinde kusurunun olmadığını, kazada sigortalı sürücü açısından öngörülebilir ve önlenebilir bir uzaklığın mevcut olmadığını, raporda hesap tarihi itibariyle güncel değerler üzerinden tazminat hesabı yapıldığından davacı tarafın faiz talebine yer olmadığını, rapor hesap tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğinden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, sonuç olarak kaza tarihindeki verilere göre hesap yapılması halinde müvekkili şirkete karşı temerrüt tarihinden itibaren faiz işletileceğini, güncel veriler kullanılarak hesaplanan işleyecek dönem zararına ayrıca faiz işletilmesinin hakkaniyete aykırı olacağını, bu nedenle ıslah tarihinden, bu talep kabul görmez ise rapor hesap tarihinden faiz işletilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren hüküm kurulmasının dayanaksız ve isabetsiz olduğunu….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasına dayalı cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Davadan önce sigorta şirketine başvuru şartı yerine getirilmemiş olmakla birlikte, mahkemece ön inceleme tensip tutanağında buna yönelik davacı tarafa süre verildiği ve süresi içerisinde tamamlanabilir nitelikteki bu dava şartının yerine getirilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davalı vekili, maluliyet raporunu istinafa getirmiş olup, mahkemece hükme esas alınan DEÜ Adli Tıp Anabilim Dalı heyet raporunda uygulanan yönetmelik hükümlerinin doğru olmadığı anlaşılmıştır. Şöyle ki; haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde,zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir (Bu yönde bknz. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/3575 E.-2021/4193 K) Buna göre, somut uyuşmazlıkta kaza tarihi 19.11.2016 olduğundan, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arasında uygulanması gereken Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre maluliyet raporu alınması gerekirken, kaza tarihi itibariyle yürürlükte olmayan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uyarınca düzenlenmiş maluliyet raporuna göre hüküm kurulması doğru görülmemiş, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının kabulü gerekmiştir.
Davalı vekili kusur tespitini de istinafa getirmiş ise de, bu itirazı yerinde görülmemiştir. Zira, mahkemece alınan kusur raporunun, dosya kapsamıyla, kaza tespit tutanağıyla ve olayın oluşumu ile uyumlu bulunduğu, davalı … sürücüsünün gündüz vakti emniyet şeridinde nizamlara uygun şekilde durmuş olan davacı aracına çarpması suretiyle meydana gelen kazada davalı … şirketine sigortalı olan araç sürücüsüne asli ve tam kusur izafesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmış, bu yöndeki istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin geçici işgöremezlik tazminatından SGK’nın sorumlu olduğu ve sigorta şirketlerinin artık sorumluluğu kalmadığına dair istinaf itirazı; KTK’nın 98.maddesi hükmü uyarınca kazadaki yaralanmadan kaynaklanan geçici işgöremezlik zararından sorumluluğun, zarara neden olanlar ile bu kişilerin sorumluluğunu poliçe ile üstlenen sigorta şirketine ait olmasına ve buna göre davalı vekili itirazının aksine sözkonusu tazminattan sigorta şirketlerinin sorumluluğunun devam etmekte olmasına göre yerinde görülmemiştir (Bu yönde bknz. Yargıtay 4 HD 2021/2511 E.- 2021/2452 K).
Mahkemece hükme esas alınan aktüer raporunda, TRH 2010 Tablosuna göre ve ancak hatalı bir şekilde 1,8 teknik faiz uygulanmak suretiyle hesap yapılmış olup, davalı vekili istinaf itirazlarında faize yönelik de itirazda bulunmuş, rapor tarihindeki güncel verilere göre hesap yapıldığını, bu nedenle yeniden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirtmiştir. Hal böyleyken mahkemece yapılması gereken iş; TRH 2010 Tablosu’na göre muhtemel bakiye ömrün belirlenmesi ve % 1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması; bilinmeyen/işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması; tazminat hesaplamasının davalı lehine oluşan usuli kazanılmış haklar gözetilerek (işlemiş/işleyecek devre belirlemesi için) baz alınarak yapılması için, daha önce rapor düzenleyen bilirkişiden ek rapor alınıp, oluşacak sonuca göre (usuli kazanılmış haklar dikkate alınarak) bir karar verilmesinden ibarettir (Bu yönde bknz. Yargıtay 4. HD. 2021/13097 E.- 2022/8497 K).
Hesaplanan tazminata dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinde ise hukuka aykırı bir yön bulunmamakta olup, belirsiz alacak davası olarak açılmış bulunan işbu davada arttırılan tutar bakımından da dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, bu yöndeki istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle KISMEN KABULÜNE; İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/366 Esas – 2019/728 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalı tarafından yatırılan 4.962,00-TL istinaf karar harcının istek halinde davalı tarafa iadesine,
5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 07/09/2022