Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1425 E. 2022/1283 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1425
KARAR NO : 2022/1283

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/05/2016 (Dava) – 20/06/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/667 Esas – 2019/703 Karar
DAVA : Alacak, İpotek Hakkının Tespiti, Terkin
BAM KARAR TARİHİ : 14/09/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 14/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/06/2019 tarihli 2018/667 Esas ve 2019/703 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … ile …’ın …’a borçlu olduklarını, … tarafından bu borçları için 3 adet gayrimenkulünün muhtelif akitler ile toplam 2.000.000,00-TL üzerinden ipotek verildiğini, ipoteklerin limit ipoteği olduğunu, ipotekli gayrimenkullerin İzmir, … …. …. Ada …. Parsel, İzmir …. …. …. Ada …. Parsel, İzmir …. . …. …. Ada …. Parsel olduğunu, …. Ada …. ve …. parselin birleşmesi ile İzmir …. …. Mahallesi …. Ada …. Parsel sayılı gayrimenkulün oluştuğunu, İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2005/2630 sayılı dosyası ile toplam 2.000.000,00-TL bedelli ipoteklerin paraya çevrilmesinin istenerek …. ile …. aleyhinde takip başlatıldığını, takip dosyasında yapılan muhtelif temlikler sonrasında dosyadaki tüm alacak ve ipotek haklarının davadışı …. ‘ne temlik edildiğini, 11/10/2011 tarihinde müvekkili şirket ile …. Şti arasında icra takip dosyasında temlik sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşme ile İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2005/2630 sayılı takip dosyasındaki alacağın 800.000,00-TL’sinin ve fer’ilerinin dosyadaki ipotek hakları ile birlikte müvekkili şirket tarafından temlik alındığını, alacaklı … Şti’nin bu alacağının 800.000,00-TL’lik bölümü ve fer’ilerini müvekkili şirkete temlik ettiğini, müvekkili ile kısmi temlik yapan … Şti. arasındaki iç ilişkide temlik edilen miktarın 800.000,00-TL ve fer’ileri olduğunu, kısmi temlik alacaklısı müvekkilinin 800.000,00-TL alacağının 11/10/2011 tarihinden itibaren faizi, icra giderleri ve harçları ile toplamının 2.000.000,00-TL’yi aşamayacağını, temlik alacaklısının kısmen temlik aldığı miktarın ferileri de kapsayacağının temlik sözleşmesinde açıkça yazılı olmasının gözetilmesi ve 2.000.000,00-TL azami limiti geçmemek üzere 800.000,00-TL ve fer’ilerinin müvekkili alacaklıya geçtiğinin kabul edilmesi gerektiğini, 11/10/2011 tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK. madde 168 hükmü gereği alacağa bağlı olan ipotek hakkının faiz ve icra takip giderleri gibi ferilerinin de müvekkili şirkete geçtiğini, 2015 yılına gelindiğinde dosyada 885.825,00-TL tahsilat sağlandığını, icra müdürlüğü tarafından bu tahsilatın dosyadaki alacaklı …. ile kısmi temlik alacaklısı müvekkili arasında paylaştırılarak ödenmesine karar verildiğini ve 11/08/2015 tarihinde müvekkiline harçlar kesilerek 331.121,39-TL şeklinde ödeme yapıldığını, daha sonra …. vekilinin 25/08/2015 tarihli muvafakati ile yapılan tahsilatın 445.670,00-TL’lik bölümünün reddiyatının da müvekkiline harçları kesilerek 416.478,62-TL şeklinde ödendiğini, böylece paranın brüt 800.000,00-TL’lik bölümünün (net 747.600,00-TL) müvekkiline ödendiğini, TBK 100. maddesine göre kısmi ödemenin önce fer’ilere mahsup edilmesi gerektiğini, zira müvekkili şirketin alacağının 11/10/2011 tarihi itibariyle 800.000,00-TL ve fer’ileri olup, azami limitin ise ipotek limiti olan 2.000.000,00-TL olduğunu, 11/11/2011 tarihinden itibaren müvekkili şirketin alacağına ticari faiz işleyeceğini, icra giderlerinin (icra tahsil harcı) borca ekleneceğini, toplam tutarın hiçbir şekilde 2.000.000,00-TL limiti aşmayacağını, müvekkilinin 551.618,78-TL’lik (13/05/2016 itibarıyla) toplam alacağı bulunduğunu, hesap durumu böyle olmasına rağmen takip dosyasında birçok hata yapılarak müvekkilinin alacağı tam olarak ödenmeden takip dosyasının kapatılmasına kadar gidildiğini ve takip hukuku yönünden müvekkilinin alacağının tahsil edilmesinin hatalar zinciri ile engellendiğini, müvekkilinin maddi hukuk anlamındaki alacak hakkı ve ipotek hakkının ise sona ermediğini, takip hukukuna ilişkin işlemler ve alınan kararların maddi hukuk anlamında bağlayıcılığı ve kesin hüküm etkisinin bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından bakiye alacak için takibe devam edilmesinin talep edildiğini, icra müdürlüğünce takip konusu ipoteğin limit ipoteği olması nedeniyle alacağa faiz ve diğer ferilerin eklenmeyeceğine karar verilerek talebin reddedildiğini, bu kararın iptali için İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/255 Esas-2015/323 Karar sayılı dosyası ile şikayet yoluna gidildiğini, mahkemece ipoteğin limit ipoteği olduğunun yazılı olması karşısında ve 2.000.000,00-TL alacağın 800.000,00-TL’lik bölümünün temlik edilmiş olması karşısında bu miktara faiz ve ferilerinin eklenemeyeceğini belirterek şikayetin reddine karar verildiğini, oysa 800.000,00-TL ve ferileri şeklindeki kısmi temliğin 2.000.000,00-TL limiti geçemeyeceğini, ama bu limite kadar ulaşabileceğini, yapılan bu kısmi temliğin temlik edenle temlik alan arasındaki iç hukuku ilgilendirdiğini, mahkemece verilen şikayetin reddine dair kararın temyiz edilmediğini ve yapılan işlemin takip hukuku bakımından kesinleşmesine neden olunduğunu, borçlu …. tarafından takip dosyasına başvurularak İİK 150/c satışa arz şerhinin fekki için tapuya müzekkere yazılmasının talep edildiğini, icra müdürlüğünce reddedildiğini, borçlu …. tarafından …. hasım gösterilerek İzmir 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/627 Esas-2015/766 Karar sayılı dosyası ile satışa arz şerhinin fekki talebinin reddine dair işlemin iptali talebiyle şikayet yoluna başvurulduğunu, davalının mahkemeye gelip davayı kabul ettiğini ve mahkemece kabule dayalı olarak şikayetin kabulüne karar verildiğini, böylece dosyada alacaklı konumunda bulunan müvekkilinin yok kabul edilerek satışa arz şerhinin kaldırılmasının temin edildiğini, perdeyi kaldırma teorisi gereği özdeş şirketin borçtan sorumlu olması gerektiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 512.957,26-TL ana para, 38.661,52-TL faiz olmak üzere toplam 551.618,78-TL alacağın ana para üzerinden işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, ipotek ile temin edilmiş olan bu alacağın teminatlarından İzmir …. …. …. Ada …. Parsel sayılı gayrimenkuldeki ipotek hakkının terkin edilmesine dair 29/01/2016 tarih 2889 yevmiye nolu terkin işleminin temliken ipotek alacaklısı müvekkilinin oluru alınmadan alacağın ve ipotek hakkının kısmen davacıya temlik edildiğine dair bilginin tapudan gizlenerek yapılmış olması nedeniyle iptaline ve ipotek hakkının devam ettiğinin tespitine, aynı şekilde ipotek ile temin edilmiş olan alacağın teminatlarından İzmir …. …. Mahallesi …. Ada …. Parsel sayılı gayrimenkuldeki ipotek haklarının terkin edilmesine dair Ocak 2016 tarihli ipotek terkin işleminin temliken ipotek alacaklısı müvekkilinin oluru alınmadan yapılmış olması nedeniyle iptaline ve ipotek hakkının devam ettiğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle, iddiaların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafın alacağının tümünü tahsil etmekle davalıdan hiçbir nam ve ad altında bir alacağının bulunmadığını, İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2005/2630 sayılı dosyasının infaz olduğunu ve davalının icra dosyası kapsamında başkaca bir alacağı olmadığı yönünde kesin mahkeme kararlarının mevcut olduğunu, kaldı ki müvekkili icra dosyasının tarafı da olmamakla kendisine husumet yöneltilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, takip dayanağı ipoteğin üst sınır ipoteği olduğunu, davacı tarafından temlik alacağı olan 800.000,00-TL’ye ek olarak faiz ve fer’ilerinin ödenmesine ilişkin icra müdürlüğüne yaptığı talebin reddi üzerine İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/255 E. sayılı şikayetin reddi ile sonuçlanan mahkeme kararının da usul ve yasaya uygun olup kesinleştiğini, davacı tarafın temyiz hakkını da kullanmadığını, ayrıca takibin açıldığı tarihteki dosya alacaklısı olan …. tarafından takip talebinde herhangi bir faiz talep edilmediğini, ancak ipotek bedeline faiz işletilerek takip talebi ve ödeme emrindeki takip çıkışı rakamı ipotek limitini aşarak 2.840.908,91-TL olarak işlem yapıldığını, bunun üzerine görülen İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/255 Esas-2015/323 Karar sayılı kararında da takip talebinde ve ödeme emrinde faiz talep edilmediğinin belirtildiği, takip miktarının 2.000.000,00-TL ile sınırlandırılması talepli bu davanın kabul ile sonuçlandığını, dosya alacağını temellük eden alacaklının daha sonradan faiz talebinde bulunmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın söz konusu icra dosyasında kısmi temlik alacaklısı olduğunu, 2.000.000,00-TL ipotek alacağının 800.000,00-TL’lik kısmının davacıya temlik edildiğini, davacı şirket açısından dosyanın infaz edildiğini, ancak icra dosyasının tek alacaklısıymış gibi kendi temlik alacağı olan 800.000,00-TL’yi ipotek limiti olan 2.000.000,00-TL ile sınırlayarak kendi alacağına faiz ve ferilerin eklenmesi suretiyle alacak sınırının 2.000.000,00-TL’yi geçmeyeceği gibi bir yorum yaptığını, bu talebin yasa ve hakkaniyet ile bağdaşmadığının açık olduğunu, zira davacı dışındaki diğer alacaklı olan …’ Şirketi’nin de ipotek alacağı kapsamında 1.200.000,00-TL alacak hakkının devam ettiğini, her iki şirketin de alacaklarının toplamının 2.000.000.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, tapunun yanıltılması yönündeki davacı iddialarının yerinde olmadığını, sicile kayıt işleminin zorunlu olmadığını, kaydın ancak ipotekli alacağı temlik alan yeni alacaklının talep ve başvurusu üzerine yapılacağını, dolayısıyla burada tapuya ipotek hakkını tescil ettirme hakkının kendi adlarına ayrı ayrı …. Şirketi ve davacı …. Şti.’ne ait olduğunu, nitekim …. Şti.’nin kendi adına tescil işleminin yapılabilmesi için tapuya başvurduğunu, aynı hakkın davacı için de geçerli olduğunu, ancak davacının bu işlemi yaptırmamış olmasının icra müdürlüğünün ya da diğer alacaklı …’in hatası ve hilesi olarak değerlendirilemeyeceğini, Tapu Müdürlüğünün resmi olarak gereğini yaptığını, tescil işleminde ve ipoteğin fekki işleminde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığını, kaldı ki ipoteklerin fek tarihi itibariyle davacı şirketin ipoteğe bağlı hiçbir hak ve alacağının da kalmadığını, tapu kayıtlarının herkese açık olduğunu ve davacı şirketin icra dosyasının tarafı olmakla yapılan her türlü işlem ve yazışmadan haberdar olduğunu, davacının gizli saklı bir işlem olmuş da bunu yeni keşfetmiş gibi mahkemeye taşımasının iyi niyetten uzak olduğunu, diğer taraftan davacı şirketin İzmir 28. İcra Müdürlüğünün 2015/4638 sayılı dosyası ile aynı şekilde faiz talebinde bulunarak …. Şti. ve dosya borçluları aleyhine icra takibi yaptığını, yapılan itirazla takibin durdurulduğunu, davacı tarafça itirazın iptali davası açılmadığını, itirazın iptali davasını açmayan davacı şirketin alacak iddiasını eldeki dava ile üçüncü kişi olan davalılara yönelttiğini, davacının protokol metninde kısmi temlik alacaklısı davacı şirketin üç adet ipotekli taşınmazdan sadece …. parsel sayılı olan ile ilgilendiğini ve bu parselin davacı tarafından iktisap edilmesi için icra dosyasından talep edeceği satışta taşınmazın 800.000,00-TL’nin altında ihale edilmesi halinde dahi kalan ipotek bakiyesinin diğer alacaklı … Şirketi’ ne kayıtsız şartsız iade edileceğinin hüküm altına alındığını, nitekim davacı tarafın 10/10/2011 tarihli protokolün 1.maddesine uyarak sadece …. parsel ile ilgili olarak satış talebinde bulunduğunu, fakat ihale gününden birkaç gün önce satıştan vazgeçtiğini, müvekkili şirket ile …. Şti arasında birlik bulunduğuna ve bu iki şirketin kardeş şirketler olduğuna dair iddianın hiçbir dayanağının bulunmadığını, şirket ortaklarının ve iştigal konularının farklı olduğunu, iktisadi ve ticari bir bağın söz konusu olmadığını, taraflar arasında akrabalık olduğu iddiasının bunun için tek başına yeterli olmadığı gibi geçerli de olmadığını, davanın açılmış olmasının tamamen kötü niyetli olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. Şti. vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin bu alacak davasının, takip dosyasının, temlik sözleşmesinin tarafı olmadığını, davacı şirket ile hiçbir ticari ilişkisinin mevcut olmadığını, sadece davaya konu edilen ipotekli taşınmazın 30/71 payını satın alan 3. kişi olduğunu, davaya konu …. ada, …. ve …. parsel sayılı (birleşme ile …. parsel olan) taşınmazın üzerindeki ipotek hukuka uygun olarak fek edildiğinden yasa gereği müvekkilinin borcundan kaynaklanan herhangi bir borcunun da kalmadığını, ipotek borcunun ödenmesi üzerine icra müdürlüğünün kararı ve İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/255 Esas-2015/323 Karar sayılı kesinleşmiş kararı ile kaldırıldığını, davanın öncelikle husumet yönünden reddi gerektiğini, iddiaların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafın alacağının tümünü tahsil etmekle davalı müvekkili şirketten hiçbir nam ve ad altında alacağının bulunmadığını, takip dayanağı ipoteğin üst sınır ipoteği olduğunu, İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/255 E. sayılı şikayetin reddi ile sonuçlanan mahkeme kararının da usul ve yasaya uygun olduğunu, kesinleştiğini, bir diğer hususun da takibin açıldığı tarihteki dosya alacaklısı …. tarafından takip talebinde herhangi bir faiz talep edilmemesi olduğunu, temellük eden alacaklısının daha sonradan faiz talebinde bulunmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın söz konusu icra dosyasında kısmi temlik alacaklısı olduğunu, temlik ettiği alacak miktarı olan 800.000,00 TL’nin tamamını tahsil ettiğini, davacı dışındaki diğer alacaklı olan … .’nin de ipotek alacağı kapsamında 1.200.000,00-TL alacak hakkının devam etmekte olduğunu, her iki şirketin alacaklarının toplamının 2.000.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, tapunun yanıltılması yönündeki davacı iddialarının yerinde olmadığını, ….’nin kendi adına tescil işleminin yapılabilmesi için tapuya başvurduğunu, aynı hakkın davacı için de geçerli olduğunu, ancak davacının bu işlemi yaptırmamış olmasının icra müdürlüğünün ya da diğer alacaklı ….’nin hatası ve hilesi olarak değerlendirilemeyeceğini, 10/10/2011 tarihli protokol ile davacı tarafın …. ve …. parsel ile ilgili olarak hiçbir hak talebinde bulunmayacağını taahhüt ettiğini, bu kabul ve taahhütlerine rağmen 800.000,00-TL’lik davacı alacağının tümüyle ödendikten ve davacı alacağı infaz edildikten sonraki tarihte davalı firmanın …. ve …. parsellerde hisse sahibi olması nedeniyle …. ile …. parsel ile ilgili hak talebi ile davalı müvekkili firma aleyhine bu davayı ikame etmesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davacı tarafça İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2005/2630 sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip dosyasında temliken kısmen takip ve ipotek alacaklısı olunduğu, alacağın tamamı tahsil edilmeksizin takip konusu taşınmazlardaki ipoteğin fekkedildiği, terkin işleminin temliken ipotek alacaklısı davacının oluru alınmadan alacağın ve ipotek hakkının kısmen davacıya temlik edildiğine dair bilginin tapudan gizlenerek yapılmış olması nedeniyle iptali ve ipotek hakkının devam ettiğinin tespiti gerektiğinden bahisle 512.957,26 TL ana para, 38.661,52 TL faiz olmak üzere toplam 551.618,78 TL alacağın ana para üzerinden işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, İzmir …. …. … Ada …. Parsel sayılı gayrimenkuldeki ipotek hakkının terkin edilmesine dair 29/01/2016 tarih 2889 yevmiye nolu terkin işlemi ile İzmir …. … Mahallesi …. Ada …. Parsel sayılı gayrimenkuldeki ipotek hakkının terkin edilmesine dair Ocak 2016 tarihli ipotek terkin işleminin iptaline ve ipotek hakkının devam ettiğinin tespitine karar verilmesine yönelik olarak davalılar hakkında dava açıldığı, dava dışı …. Şti. ile dava dışı … Hatay Şubesi arasında akdedilen 22.01.1997 düzenleme tarihli toplam 4.354.000.00-USD, 12.01.1996 düzenleme tarihli 8.500.00-TL, 12.08.1997 düzenleme tarihli 83.000.00-TL 17.06.1996 düzenleme tarihli 50.000.00-TL, 17.06.1998 düzenleme tarihli 30.000.00-USD genel kredi sözleşmelerine istinaden dava dışı şirkete krediler kullandırıldığı, kredilerin teminatına; dava dışı …’ın maliki bulunduğu İzmir İli/…. İlçesi. … Mah. … pafta, … ada, … parselde kayıtlı taşınmaz 25.000.00-TL bedelli 1. Dereceden, 20.000.00-TL bedelli 2. Dereceden, 10.000.00-TL bedelli 3. Dereceden, 100.000.00-TL bedelli 4. Dereceden, 150.000.00-TL bedelli 5. Dereceden , 500.000.00-TL bedelle 6. Dereceden, İzmir İli, … İlçesi, … Mahallesi … Pafta, … Ada, … parselde kayıtlı taşınmaz 25.000.00-TL bedelli 1. Dereceden, 10.000.00-TL bedelli 2. Dereceden, 5.000.00-TL bedelle 3. Dereceden, 50.000.00-TL bedelle 4. Dereceden,50.000.00-TL bedelle 5. Dereceden, 250.000.00-TL bedelle 6. Dereceden, … İli, … İlçesi, … Mahallesi …. Pafta, … Ada, … parselde kayıtlı taşınmaz 25.000.00-TL bedelli 1. Dereceden, 20.000.00-TL bedelli 2. Dereceden, 10.000.00-TL bedelle 3. Dereceden, 100.000.00-TL bedelle 4. Dereceden, 150.000.00-TL bedelle 5. Dereceden, 500.000.00-TL bedelle 6. Dereceden asıl borçlu …. Şti.’ nin bankadaki doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olarak banka lehine ipotek edildiği, kredi ödemelerindeki aksamalar üzerine kat edilerek İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2005/2630 sayılı dosyası ile 14.03.2005 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe başlandığı, icra takibine konu alacağın 22.02.2007 tarihli alacak temlik sözleşmesi ile … tarafından … A.Ş’ye temellük edildiği, daha sonra yapılan muhtelif temlikler sonucunda İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2005/2630 sayılı takibe konu alacağın 2.000.000,00-TL’sinin bütün fer’ileriyle Beşiktaş 16. Noterliğinin 02.07.2009 tarih ve 150409 yevmiye sayılı devir ve temlik sözleşmesi ile dava dışı … Şti.’ne devir ve temlik edildiği , İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2005/2630 sayılı dosyasındaki alacakla ilgili olarak dava dışı … Şti. ile davacı … Şti. arasında İcra Müdürlüğü nezdinde 11.10.2011 tarihli devir ve temlik tutanağı düzenlendiği, tutanakta davacı … Şti.’ nin dosyadaki temlik alacaklısı konumunda bulunan … Şti.’ nin İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2005/2630 sayılı dosyasındaki alacağının 800.000,00-TL’sini ve fer’ilerini ve dosyadaki takipli ipotek haklarını gayri kabili rücu kayıt ve şartı ile devir ve temlik aldığının belirtildiği, temlik sözleşmesi göz önüne alındığında davacının dava dışı …. Şti.’nden temlik aldığı 800.000,00- TL tutarında alacak ve ferilerinin tahsilini teminen, ipoteğin üst sınırı olan 2.000.000,00- TL’ye kadar taşınmaz ipoteğinden yararlanabileceği ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip kapsamında 800.000,00-TL ve ferilerini 2.000.000,00-TL’yi aşmamak kaydıyla icra takip dosyasından tahsil edebileceği, icra dosyasında 885.825,00-TL tahsilat sağlandığı, tahsilatın 800.000,00-TL’lik bölümünün davacıya ödendiği, icra dosyasından yapılan tahsilatların düşülmesi sonucu davacının ipoteğe dayalı olarak 13.05.2016 tarihi itibariyle toplam 511.922,73-TL alacak ile bu miktara icra dosyasında yapılacak kapak hesabından tespit edilen avukatlık ücreti ve icra giderlerinin ilave edilmesi ile belirlenen 551.618,78 TL üzerinden ipotek hakkının devam ettiği, davacının ipotek hakkına bağlı alacağının devam ettiği, ancak icra takip dosyasına konu alacağın teminatı olarak üzerine ipotek tesis edilmiş olan taşınmazları dava dışı ….’tan devralmış olan davalı şirketlerin takip konusu borçtan şahsi sorumluluklarının olamayacağı ve dolayısıyla davacının bakiye alacağının tahsilini davalılardan talep edemeyeceği ve davacının alacak talebi ile ilgili davasının her iki davalı yönünden de reddinin gerektiği, TMK 1024. maddesinde; ‘Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz. Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur. Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir” düzenlemesinin bulunduğu, İzmir İli/… İlçesi …. Mah. …. pafta, …. ada, …. parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde dava dışı …. Şti.’nin 15.07.2015 tarihinde ipotek alacaklısı sıfatıyla ipotek hakkını tescil ettirdiği, 22.07.2015 tarihinde dava dışı … tarafından taşınmazın davalılardan … Şti.’ye tapuda devrinin yapıldığı ve bundan sonra 29.01.2016 tarihinde ipotek alacaklısı …. Şti.’nin talebine istinaden ipotek hakkının terkin edildiği, İzmir ili/… ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parselde (idari sınır değişikliğinden önce İzmir ili, … ilçesi, … Mahallesi, … Pafta, … Ada, …. ve … sayılı parseller) kayıtlı taşınmaz üzerindeki ipotek hakkı dava dışı …. Şti. adına kayıtlı iken, taşınmazın 30/71 hissesinin 11.06.2015 tarihinde davalılardan …. Şti.’ye ve 41/71 hissesinin de 19.06.2015 tarihinde davalılardan …. Şti.’ye devredildiği ve bundan sonra dava dışı …. Şti.’nin talebine istinaden taşınmaz üzerindeki ipoteğin 21.01.2016 tarihinde terkin edildiği, icra takip dosyasında taşınmaz maliki sıfatıyla borçlu olan dava dışı …’ın davacıya alacak temliki yapılan 2011 yılında dava dışı …. Şti.’nin vekili sıfatıyla şirket avukatlarını azlettiği, 23.06.2015 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesini davalılardan … Şti.’nin vekili sıfatıyla imzalamış olduğu ayrıca …Şti.’nin dosyada mübrez avukat vekaletnamesinden anlaşıldığı üzere bu şirketin yetkilisi …’ ın dava dışı …’ ın oğlu olduğu, bu hususlar ve TMK 1024 hükmü göz önüne alındığında dava dışı …. Şti. tarafından yapılan taşınmazlar üzerindeki ipoteklerin terkin işleminin yolsuz olarak tescil edildiği ve davalı …. Şti.’ nin bu durumu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi konumunda olduğu, taşınmazın halen…. Şti. adına kayıtlı olması sebebiyle İzmir İli/…. İlçesi … Mah. … pafta, … ada, … parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki ipoteğin terkini işlemlerinin iptaline ve davacı lehine ipoteğin devam ettiğinin tespitine karar verilmesinin gerektiği, TMK 1023. maddesinde; ‘Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.’ düzenlemesinin bulunduğu, İzmir ili/… ilçesi, … Mahallesi, … ada, … parselde (idari sınır değişikliğinden önce İzmir ili, …. ilçesi, … Mahallesi, … Pafta, … Ada, … ve … sayılı parseller) kayıtlı taşınmazın dava dışı şahıslar adına kayıtlı olduğu ve davalı … Şti. ile dava dışı üçüncü kişilerin kötü niyetli olduğunun iddia ve ispat edilemediği, TMK 1023 hükmü göz önüne alındığında söz konusu taşınmaz ile ilgili ipoteğin terkini işlemlerinin iptali talebinin reddinin gerektiği incelenen tüm dosya kapsamıyla anlaşılmakla, DAVACININ ALACAK TALEBİ İLE İLGİLİ HER İKİ DAVALI YÖNÜNDEN DAVANIN REDDİNE, İPOTEK TERKİNİNE İLİŞKİN DAVANIN DAVALI …. ŞTİ. YÖNÜNDEN REDDİNE, DAVANIN DAVALI … ŞTİ. YÖNÜNDEN KISMEN KABULÜ İLE; İzmir İli … İlçesi … Mahallesi … ada … PARSEL sayılı taşınmazdaki ipotek hakkının terkin edilmesine ilişkin 29/01/2016 tarih ve 2889 yevmiye no’ lu TERKİN İŞLEMİNİN İPTALİNE ve İPOTEK HAKKININ DEVAM ETTİĞİNİN TESPİTİNE, fazlaya ilişkin isteğin reddine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili tarafından, “….Alacak talebinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere ipotek terkin işlemlerinin usulsüz ve yolsuz tescil olduğunu, bu yolsuz tescilde her iki davalının da ‘ilk el’ konumunda olduğunu, TMK m.1023 ve m.1024 hükümlerinde bahsi geçen üçüncü kişi konumunda olmadıklarını, ilk el konumundaki kişilerin iyi niyet iddialarının dinlenemeyeceğini, zaten ipotekleri ve 150/c şerhini kabul ederek taşınmazı edindiklerini, davalıların yolsuz tescilden bizzat faydalanan kişiler olduğunu, zaten bedelini ödeyerek terkin iddiasında da olmadıklarını, davalılardan sonraki taşınmazı iyi niyetle edinenlerin kazanımlarının elbette korunacağını, ancak davalılar bakımından iyi niyet iddialarının dinlenmesinin mümkün olmadığını, davalıların haksız çıkar elde ettiklerini, nitekim Yargıtay 14.HD.’nin 2018/1702 E.-2019/2998 K. sayılı çok yeni ve güncel bir emsal kararında : ‘…Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan ve hukuki sebepten yoksun bulunan tesciller yolsuz tescil sayılacağından, hakkı zedelenen üçüncü kişinin iyiniyetli olmayan malike karşı doğrudan doğruya şahsi hakkına dayanması mümkündür…’ denildiğini, yine Yargıtay 1.HD.’nin 2016/488 E.-2019/1531 K. sayılı emsal kararında davalının ilk el konumunda olduğu ve iyi niyet iddiasından yararlanamayacağı gözetilerek denildiğini, buna rağmen alacak talebinin reddine ilişkin verilen karar ve gerekçelerin hukuka aykırı olduğunu, davalı … Şti. bakımından karar değerlendirildiğinde; davalı …Şti.’nin asıl borçlu …’ın oğluna ait şirket olduğunu, …’ın aynı zamanda …Şti’ nin vekili olduğunu, …. Şti. ile kat karşılığı inşaat sözleşmesini vekil sıfatı ile imza eden kişinin … olduğunu, zaten asıl borçlular davalı … Şti. ile arasındaki organik bağ ve bağlantıların mahkemece de saptanmış ve kabul edilmiş olduğunu, aynı zamanda davalının iyiniyetli olmadığının kabul edildiğini, ancak bu kabule rağmen alacak talebinin reddine karar verilmesinin ise doğru olmadığını, 11/06/2015 tarihi ile 17/06/2015 tarihinde her iki davalı şirketin de devir alırken taşınmaz üzerindeki tüm ipotek şerhlerinin varlığını bilerek ve hukuki sonuçlarını kabul ederek satın aldıklarını beyan ettiklerini, 21/01/2016 tarihinde ipoteklerin terkin edildiğini, bu taşınmazda davalı … Şti. paylarının eldeki davanın açılmasından çok daha sonra dava dışı 4.kişilere devredildiğinin tapu kayıtlarından anlaşıldığını, davalı … Şti.’nin asıl borçlu …’ın çocuklarına ait şirket olduğunun ve iyi niyetli olmadığının sabit olduğunu, gerçek hak sahibi olmayan kişi tarafından kanuna aykırı şekilde ipotek fek işleminin yapıldığının da sabit olduğunu, davalı …. Şti.’nin bu şekilde edindiği tapuların bir kısmını (işbu davanın açılmasından sonra dahi) elden çıkardığı ve böylece müvekkili şirketin 551.618,78-TL alacağı bulunmasına ve bu miktar üzerinden ipotek hakkının devam etmesine rağmen hileli yöntem ve işlemlerle ipotek hakkını ve alacağını hiçe sayarak çıkar sağladığının sabit olduğunu, bütün bu hususlar saptanmasına rağmen alacak davasının reddine karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, tapuya güven ilkesinin ihlal edildiğini, müvekkili şirketin icra müdürlüğü kanalı ile temlik almış olduğu ipotek hakkının tapu sicilinde tescilli olduğuna güvendiğini, davanın başında ve ortasında ihtiyati haciz ve/veya ihtiyati tedbir istenmiş ise de bu taleplerinin kabul görmediğini, müvekkilinin ipotek hakkı devam eden tapuların davalı tarafından üçüncü kişilere dava sırasında nakledilmesine izin verildiğini, bu şekilde asıl borçlu ile organik bağı ve art niyeti sabit olan ve dava sırasında tapuları kaçıran davalının halen alacaktan kişisel olarak sorumlu olmadığının kabul edilmesinin hiç de adil bir uygulama olmadığını, gerekçe ile hüküm arasında çelişki doğduğunu, bu davalıya sanki iyi niyetli üçüncü kişi muamelesi yapıldığını, davalı … Şti. bakımından karar değerlendirildiğinde; bu davalı şirketin de tüm bunları görerek ve bilerek, taşınmaz ve üzerindeki sınırlamaları kabul ederek taşınmazı satın aldığını, tapunun yanıltıldığını ve ipoteklerin son temlik alacaklısının …Şti. olduğu belirtildiğinden bu yanıltıcı yazı üzerine tapuda ipoteklerin temliken bu şirkete geçtiğini, 14.07.2015 tarihli işlemler ile kaydedilmesinin temin edildiğini, 21/01/2016 tarihinde ipoteklerin terkin edildiğini, bu taşınmazda ve davalı … Şti. paylarının eldeki davanın açılmasından çok daha sonra dava dışı 3. kişilere devredildiğinin tapu kayıtlarından anlaşıldığını, mahkemece….Şti.nin de diğer davalı … Şti. gibi borçtan şahsen mesul olmadığından alacak davasında sorumlu tutulamayacağı yönünde karar verildiğini, ancak bu davalının taşınmazları temlik alırken bütün ipotekleri bilerek ve kabul ederek tapuları edindiğinin de sabit olduğunu, aynı zamanda 150/c şerhinin de mevcut olup davalının bu şerhi de görerek ve kabul ederek tapuyu temlik aldığının sabit olduğunu, tapuları edindikten sonra gerçeğe aykırı bilgi yazısı ile ve gerçek hak sahibi olmayan kişi tarafından kanuna aykırı şekilde ipotek fek işlemi yapıldığının sabit olduğunu, müekkili şirketin 551.618,78-TL alacağı bulunmasına ve bu miktar üzerinden ipotek hakkının devam etmesine rağmen hileli yöntemlerle ipotek hakkını ve alacağını hiçe sayarak çıkar sağlandığının sabit olduğunu, bütün bu hususlar saptanmasına rağmen davalı….Şti. aleyhindeki alacak davasının reddine karar verilmesinin delil durumuna, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davanın başında ve ortasında ihtiyati haciz ve/veya ihtiyati tedbir istenmiş ise de bu taleplerinin kabul görmediğini, tapuların davalı tarafından dördüncü kişilere dava sırasında nakledilmesine izin verildiğini, davalı şirketin tacir olup basiretli bir tacirin dosyayı kontrol etmemesinin beklenemeyeceğini, buna rağmen davalıya iyiniyetli üçüncü kişi gibi davranılmasının doğru olmadığını, zaten bu davalının da ‘ilk el’ konumunda olup TMK m.1023 ve m.1024 hükmünde yazılı üçüncü kişi durumunda olmadığını, bu nedenle iyiyiniyetli olup olmamasının bir öneminin olmadığını, ayrıca davalının durumu bildiğini, en azından kayıtlarda yazılı olması nedeniyle takipten ve müvekkiline temlikten haberdar olduğunu, İzmir …. , … ada,… parsel yönünden ipotek terkin işleminin iptali ve ipotek hakkının devam ettiğinin tespiti yönündeki talebin reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, mahkemenin davalıların ilk el durumunda olduklarını göz ardı ettiğini, ilk el konumundaki kişiler bakımından iyiniyetin korunamayacağını, iyiniyetli olup olmamanın durumu değiştirmeyeceğini, öncelikle bu taşınmazın 41/71 payının mahkemece kötü niyeti kabul edilmiş olan ve asıl borçlunun çocuklarına ait davalı …Şti.’ne devredildiğini, buna göre mahkemenin kararının ve kabulünün açıkça tapu kaydına aykırı olduğunu, bağımsız bölümlerin (dava bir yandan sürerken) birer ikişer 3.kişilere satıldığını, ancak karar tarıhınde halen 8 adet bağımsız bölümlerin davalı …. Şti. adına kayıtlı olduğunu, mahkemenin gerekçesi ile delillerin açıkça örtüşmediğini, taşınmazın 30/71 payı….Şti.ne devredilmiş olup bu şirketin de ilk el konumunda olduğunu, iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceğini, karar tarihinde halen 4 adet bağımsız bölümlerin davalı … İnş. adına kayıtlı olduğunu, bu nedenlerle en azından karar verildiği sırada davalılar adına kayıtlı bulunan taşınmazlardaki ipotek hakkı yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin delil durumuna ve hukuka uygun olacağını, dava sırasında davalıların 4. kişilere tapuları nakletmeleri sebebiyle de ayrıca her iki şirketin bizzat alacaktan sorumlu tutulması gerektiğini, ayrıca bir diğer istinaf sebebi olarak da; ipotek hakkının devam ettiğinin tespiti ve ipotek terkin işleminin iptali bakımından müvekkili lehine maktu değil nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, borç ödendiği halde kaldırılmayan ipoteğin fekki için açılan davalarda miktar üzerinden nispi vekalet ücreti tayini gerekli olduğunu, aynı şekilde borç ödenmediği halde yapılan fek işleminin iptali ve dava tarihi itibarıyla 551.618,78.TL alacak bulunduğunun ve ipotek hakkının devam ettiğinin tespitine ilişkin davalarda da aynı şekilde nispi vekalet ücreti tayin edilmesi gerekirken müvekkili lehine maktuen vekalet ücreti tayin edilmesinin tarifeye ve usule aykırı olduğunu, mahkemenin kabulüne göre de alacak talebinin davalıların şahsen sorumlu olmamalarına bağlı olarak husumet sebebiyle reddine karar verilmiş olması karşısında buna bağlı vekalet ücretinin ise nispi değil maktu olması gerektiğini, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi gereği husumet nedeniyle davanın reddinde 2.725,00-TL maktu ücreti geçmemesi gerektiğini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
Davalı …. Şti. vekili tarafından, “…Uyuşmazlık konusunun; davaya konu ipotekli alacak temliğinin 800.000-TL ile sınırlı olup olmadığının açıklığa kavuşturulması olduğunu, dava konusu ipoteğin limit ( üst sınır ) ipoteği olduğunu ve bu konudaki içtihatların yargılamanın her aşamasında göz ardı edildiğini, bu hususun yargılamanın temelini oluşturduğunu ve çok önemli olduğunu, davacı, … Şti.nin borçlulardan olan 2.000.000,00-TL alacağının 800.000,00-TL’ lik kısmını temellük ettiğini, geri kalan 1.200.000,00-TL’nin ise … Şti.nin alacağı olduğunu, yani borçlunun 2.000.000,00-TL’ lik borcun 800.000-TL’sini faiz ve fer’ileri de dahil olmak üzere davacıya ödeyeceğini, … Şti ile davacı … Şti aralarında akdettikleri 10.10.2011 tarihli protokolün 1.maddesi ile davacı … Şti alacağının 800.000 TL’ den fazla olamayacağını kabul ve taahhüt ettiğini, 10.10.2011 tarihli protokole göre taraflar aralarında 3 adet taşınmaz üzerindeki ipotek hakkını pratik olarak böldüklerini ve davacının kısmi ipotek hakkının sadece Konak tapu … nolu parsel ile sınırlı olarak kullanılması kaydıyla 800.000-TL’lik kısmın ipotek devri yapıldığını, … ve … parseldeki ipotekli alacak ile ilgili hiç bir hak iddia etmeyeceğini kabul ve taahhüt ettiğini, davacının bu sözleşme taahhüdü gereği hiç bir şekilde 800.000 TL’ den fazla talebi olmaması gereğinin tartışmasız olduğunu, davacının bu taahhüdüne rağmen İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesinde … Şti ve … aleyhine alacağının 800.000 TL’ den fazla olduğu iddiasıyla dava açtığını ve davayı kaybettiğini, her iki alacaklının, yani … ve …, toplam alacak miktarı tüm faiz ve fer’ileriyle birlikte 2.000.000,00-TL’ yi geçemeyeceğini, bu kadar yerleşik Yargıtay kararına rağmen ne bilirkişi raporunun ne de yerel mahkemenin bu tespiti ortaya koymadığını, kaldı ki takip talebinde faiz talebinin de bulunmadığını, davacı tarafın alacağının tamamını tahsil ettiğini ve davacı tarafın vekilinin İzmir 1. İcra dosyasına verdiği 2 adet talep yazısından ödemeyi garame usulu kabul ettiğinin anlaşıldığını, mahkemenin kesinleşmiş mahkeme kararlarına aykırı değerlendirme ile hüküm kurmasının hukuken olanaklı olmadığını, tarafları davacı olarak … Şti ile davalıları … Şti ve … olarak görülen İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesindeki davada yargılama konusu yapılıp mahkemenin 28.05.2015 tarih, 2015/255 E.-2015/323 K sayılı kararıyla konunun bu şekilde açıklığa kavuştuğunu, bu kararın kesinleştiğini, kesinleşmiş mahkeme kararlarının tekrar yargılama konusu yapılamayacağını, mahkemenin hukuka aykırı düzenlenmiş bu rapor doğrultusunda eksik inceleme ile karar vermiş olmasının hukuka aykırı olup bozmayı gerektirdiğini, mahkemenin gerekçeli kararında davacının dava dışı … Şti’nden 551.618,78 TL faiz ve gider alacağının ve buna bağlı olarak da aynı miktar ipotek hakkının devam ettiği şeklinde değerlendirmede bulunulup bu değerlendirmeye bağlı olarak … Şti’nden tamamen ayrı bir şirket olan müvekkili … Şti üzerindeki Konak tapu … nolu parsel üzerindeki ipoteğin devamı yönünde hüküm kurduğunu, mahkemenin davanın tarafı olmayan ve kendisine savunma hakkı verilmeyen … Şti. hakkında usul ve yasaya aykırı değerlendirmesinin yerinde olmadığını, bu gerekçesinin kesinleşen İzmir 3.İcra Hukuk Mahkemesi kararıyla tamamen zıt olduğunu, mahkeme kararı kesinleştikten sonra davacının alacağını tahsil etmiş olması sebebiyle alacak ve dolayısıyla ipotek hakkı kalmadığı için ve icra dosya alacaklısı olarak sadece … Şti kalmış olduğundan, ipoteklerin de sadece … Şti beyanıyla fek edildiğini, bu işlem kesinleşen mahkeme kararına uygun olduğu için işlemde yolsuzluk olmadığını, tapunun yanıltılması yönündeki davacı iddialarının yerinde olmadığını, tapuya ipotek hakkını tescil ettirme hakkının kendi adlarına ayrı ayrı … ve … Şti.’ne ait olduğunu, davacının tapuya tescil hakkını kullanmamış olmasının icra müdürlüğünün ya da diğer alacaklı … Şti’nin hatası ve hilesi olarak değerlendirilemeyeceğini, ancak davacının ihmalinin söz konusu olduğunu, kaldı ki davacının tapuya kendi ipoteğini tescil ettirmediğinin ve kendi ihmali bulunduğunun bilirkişi tespitlerinde ve yerel mahkemenin değerlendirmelerinde de açıklandığını, ipoteklerin fek tarihi 21.01.2016 itibariyle davacı şirketin zaten ipoteğe bağlı hiçbir hak ve alacağının kalmamış olduğunu, müvekkili … Şti.’nin taşınmazı borçtan ve ipoteklerden temiz olarak güvence altına alındıktan 7 ay geçtikten sonra ve kesinleşmiş mahkeme kararına güvenerek tapuyu devir aldığını, müvekkilini kötü niyetli olarak tanımlanarak sahip olduğu gayrimenkul üzerinde ipotek kurulmasının hukukla bağdaşmadığını, mahkemenin icra dosya alacaklısı olarak sadece … Şti.nin kaldığı gerçeğini ve davacı firmanın alacağının tümünü almasıyla artık ipotek hakkının da kalmadığı gerçeğini gözden kaçırdığını, tüm yazışmaların icra dosyasında mevcut olduğunu, dosya alacaklısı olan davacı tarafça an be an görülebildiğini, tapu kayıtlarının herkese açık olduğunu ve davacı şirketin icra dosyasının tarafı olmakla yapılan her türlü işlem ve yazışmadan haberdar olduğunu, davacı tarafça, müvekkili şirket ile … Şti. arasında birlik bulunduğu ve bu iki şirketin kardeş şirketler olduğu yönündeki iddianın hiçbir dayanağı bulunmadığını, hiçbir bağın söz konusu olmadığını, akrabalık olduğu iddiasının bunun için tek başına yeterli olmadığı gibi hukuken geçerli de olmadığını, davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı olmadığını, davacı tarafın alacağın tamamını tahsil ettiğini, dolayısıyla hiçbir zararı oluşmayan davacının eldeki davayı ikame etmesinde hiçbir hukuki menfaatinin bulunmadığını, kaldı ki davacının dava konusu taleplerini İzmir 28. İcra Müd. 2015/4638 sayılı dosyası aracılığıyla İzmir 1. İc. Müd. 2005/2630 sayılı dosyasının borçluları ve … Şti.’ne yöneltmiş olup itiraz üzerine takibin durduğunu, süresinde itirazın iptali davası açmayan davacı tarafın bunun yerine eldeki haksız davayı ikame ettiğini, alacak mevcut değilse, tescil edilmiş ipoteğin davacıya hiçbir güvence sağlamayacağını ve tapu kütüğünde görülen ipoteğin sadece şekli nitelik taşıyacağını, davacının müvekkilinden de hiçbir nam ve ad altında alacaklı olmadığının sabit olduğunu, davalı … İnş. adına kayıtlı … parsel sayılı taşınmazdaki ipotek hakkının devamına ilişkin kararın yerinde olmadığını, herhangi bir danışıklı işlemin söz konusu olmadığını, tapu maliki …’ın davacıya olan borcunun tamamını ödediğini, danışıklı bir işleme ihtiyaç bulunmadığının açık olduğunu, perdeyi kaldırma teorisinin, dava konusu olayla uzaktan yakından ilgisinin olmadığını, terkin işleminin iptaline ve ipotek hakkının devam ettiğinin tespitine dair kararının kaldırılmasını, müvekkilin uğrayacağı ağır zararların önlenmesi için bu konuda yerel mahkeme tarafından Konak Tapuya gönderilen şerhin kaldırılmasını…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, alacağın ipotek hakkıyla birlikte temlikine rağmen tapuda ipoteğin yolsuz terkini iddiasına dayalı alacak ve ipotek hakkının devam ettiğinin tespiti istemlerine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davacı vekili ve davalı ….Şti vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
1-Taraflar arasında, davacının temlik aldığı alacağın tutarı, kısmen temlik işlemine istinaden tapuya davacı tarafça ipotek tescil işlemi yaptırılmamış olması karşısında davacının hak talep edip edemeyeceği, alacağı kısmi temlik edip üzerinde bir kısmını bırakmış olan davadışı şirketin taşınmazların tamamı üzerinden tapuya ipotek hakkını tescil ettirip ardından bu haliyle taşınmazları davalılara satışından sonra ipotekleri terkin ettirmiş olması karşısında davacının tapudaki kayıtlara yönelik davalılara karşı hak iddia edip edemeyeceği ve varsa davacının ileri sürebileceği alacağın miktarı hususlarının ihtilaflı olduğu anlaşılmaktadır.
Öncelikle, davacının temlik aldığı alacağın miktarı bakımından yapılan değerlendirmede; dosyada davacı ile davadışı ….Şti arasında düzenlenen 10.11.2011 tarihli bir protokol var ise de, 11.10.2011 tarihinde tarafların icra memuru katılımıyla yeni bir temlik sözleşmesi yaparak devir-temlik tutanağı düzenlediği görülmekle, resmi memur katılımıyla düzenlenen sonraki tarihli bu tutanağa itibar edilmiş, içeriğinde temlik alınan miktar bakımından açıkça 800.000-TL ve fer’ilerinin denildiği de dikkate alındığında, davacı alacağının yalnızca 800.000-TL’lik rakam ile sınırlı olmadığı (tutanağın eski BK 168 ve TBK 183-194. maddeler ile de bu anlamda uyumlu düzenlenmiş olduğu), ancak temliğe konu ipoteğin üst sınır ipoteği olması dikkate alınarak -davacının da kabulünde olduğu üzere- 2.000.000-TL ile sınırlı olduğu anlaşılmıştır. Yine, takip talebinde “fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak” talepte bulunulmuş olmasına ve davacı tarafça takibe konu alacak tüm koşullarıyla temlik alınmış olmasına göre, davacının takip dışında bu alacağına dair faiz ve fer’ilerine yönelik haklarının saklı tutulmuş olduğu da açıktır. Bu bakımdan bu yöndeki istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Somut uyuşmazlıkta, davacı taraf kısmi temlik aldığı ipotekle teminat alına alınmış alacağındaki kendi ipotek hakkını tapuya bildirebilecekken bildirmemiştir. Davacının kısmi temlik hakkı icra dosyasındaki resmi belgelerle sabit iken tapuya bu yönde bildirim yapmamış olması basiretli tacir konumunda olan davacı şirket bakımından kendi ihmali niteliğinde görülmüştür. Bu kapsamda, davadışı ….Şti’nin tapuya ipotek hakkını tescil ettirdiği, tapu kayıtlarında anılan davadışı şirketin kısmen temlik işlemi yapmış olduğuna dair bir bilgi ise bulunmadığı, bu şirketin tüm alacak bakımından ipotek tescil işlemlerini yaptırdığı anlaşılmış olup, buna rağmen eldeki davada taraf gösterilmiş olmadığı da açık olmakla, bu husus bu dava konusu dışındadır. Davalılar ise, ilk el konumunda olup, yolsuz terkin tarihi itibariyle taşınmazların malikidirler. Bununla birlikte, aynı davalıların taşınmazı satın aldıklarında da tapuda yalnızca davadışı ….Şti’nin tescil ettirmiş olduğu ipoteği görerek ve kabul ederek satın almış oldukları da açıktır. Bu durum karşısında, davacının kendi ihmali ile tapuya tescil ettirmediği ipotek hakkının, ipotek terkin edildikten sonra bu şekilde davalılara karşı ileri sürmesi kural olarak mümkün görülmemiştir.
Bununla birlikte, perdeyi kaldırma teorisi uyarınca, davalıların da taşınmaz maliki ve ipotek tescil/terkin işlemlerini yapan şirket ile danışıklı işlem içinde oldukları, aralarında organik bağ olduğu iddiasının ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu teori uyarınca şirket tüzel kişiliği altına sığınılarak yasal birtakım sorumluluklardan kaçınılması hakkaniyet gereği korunmamakta, bu tür işlemlerde alacaklı tarafın hakları korunmaktadır. Teorinin uygulanmasının yasal dayanağı olarak dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağını düzenleyen MK’nın 2. maddesi kabul edilmektedir. Uygulamada ve doktrinde tüzel kişi ile ortaklarının alanlarının ve malvarlığının birbirine karışması halinde, yetersiz sermaye durumunda, aynı şirketler topluluğu içinde yer alan kardeş şirketler arasında koşulların varlığı halinde ve çok istisnai hallerde Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisinin uygulanmasının mümkün olabileceği de kabul edilmektedir. Bununla birlikte, “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi” ana kuralın istisnası olarak, ancak belirli ve sınırlı durumlarda “sakınılarak” uygulanması gereken bir yoldur. Mahkemece, sadece …Şti bakımından bu kapsamda organik bağ kabul edilmiş, diğer davalı şirket bakımından ise kabul edilmemiştir. Bununla birlikte, organik bağ iddiasına dair her iki davalı şirket bakımından da yeterince araştırma yapıldığından söz edilemez. Şöyle ki, organik bağ içinde olduğu iddia edilen tüzel kişilerin ticaret sicil müdürlüğünden kayıt ve bilgileri getirtilip irdelenmediği gibi, davacı vekilinin 07.07.2017 tarihli dilekçesinde beyan ettiği kira dava dosyası dahi dosyaya getirtilmemiş, ilgililerin ticari defter ve kayıtlarının da bu organik bağ iddiası yönü itibariyle değerlendirmeye tabi tutulmadığı anlaşılmış olmakla, açıklanan nedenlerle bu konuda mahkemece yeterli inceleme yapıldığından söz edilemez. Bu bakımdan tüm ilgili şirketlerin ve davadışı ilk malik …’ın dava konusu işlem bakımından iş ve işbirliği halinde olduklarına dair tüm belge ve bilgilerin toplanıp detaylı ve gerekçeli olarak değerlendirilmesi, tarafların bu konudaki açıklama beyanlarının da alınarak, uzman bilirkişi heyetinden alınacak rapora göre bir karar verilmesi gerektiğinden, kararın eksik incelemeden dolayı kaldırılması gerekmiştir.
Yapılacak detaylı araştırma sonrasında mahkemece organik bağ bulunduğu yönünde kanaate ulaşılır ise, bu durumda da, davacı alacağının tahsili istemli işbu davada davacının bakiye alacağının belirlenmesi gerekecek olup, bu yapılırken de üst sınır ipoteğine bağlı alacakta davacı ve davadışı …. Şirketine yapılan tüm ödemeler ve davacının başlatmış olduğu icra takibi de (İzmir 28.İcra Md. 15/4638) dikkate alınarak, üst sınır olan 2.000.000-TL’yi aşmayacak şekilde alacağın belirlenip hüküm altına alınması gerekeceğine dikkat edilmesinin vurgulanması gerekli görülmüştür.
3-Davalı vekilinin istinafında belirtilen, kesinleşen icra hukuk mahkemesi kararlarına yönelik itiraz ise, anılan mahkemelerin dar yetkili olup kararlarının maddi hukuk bakımından eldeki davada bağlayıcı olmadığı dikkate alındığında, bu konudaki istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
4-Kabule göre de, mahkemece kurulan hükümde, davalı … Şirketi bakımından “…. ada … parsel sayılı taşınmazdaki ipotek hakkının terkin edilmesine ilişkin 29/01/2016 tarih ve 2889 yevmiye no’ lu terkin işleminin İPTALİNE ve ipotek hakkının devam ettiğinin TESPİTİNE” şeklinde hüküm kurulduğu görülmüş olup, alacağın tahsiline yönelik istem bakımından mahkemece davalılardan davacının alacak hakkını isteyemeyeceğine, davalıların bu konuda sorumluluklarının bulunmadığına dair gerekçe ile sözkonusu hüküm çelişkili bulunmuştur.
5-Yine kabule göre, davalı … Şirketi bakımından organik bağın varlığı ve işbirliği içinde hareket edildiği kabul edilip, … parselle ilgili belirtilen şekilde hüküm kurulmuşken, aynı şirketin 10 parseldeki 41/71 hissesine dair ise talebin reddi de ayrı bir çelişki olarak görülmüştür.
6-Davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik istinaf itirazının ise karar kaldırma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin ve davalı …. Şti. vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin ve davalı…. Şti. vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/667 Esas-2019/703 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davalı …. Şti. vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine,
3-Davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
4-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
5-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davalı…. Şti. tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf karar harcının istek halinde bu davalıya iadesine,
b-Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf karar harcının istek halinde davacıya iadesine,
6-İstinaf aşamasında anılan davalı ve davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
8-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 14/09/2022