Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1382 E. 2022/1136 K. 05.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1382
KARAR NO : 2022/1136

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2016 (Dava) – 31/05/2019 (Karar)
NUMARASI : 2016/732 Esas – 2019/355 Karar
DAVA : Tazminat (Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 05/07/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/07/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/05/2019 tarihli 2016/732 Esas ve 2019/355 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 07/04/2012 tarihinde … plakalı araç sürücüsü …’ın yönetimindeki otomobil ile Bağarası içi Foça yoğurt önünde Foça ilçesi istikametine park halinde iken terk istikametine dönüş yapmak amacı ile manevra yaptığı sırada manevrasını tamamlamak üzere iken Foça istikametinden İzmir ili istikametine seyreden müvekkili yönetimindeki … plakalı motosikletin çarpışmaları neticesinde müvekkilinin ağır derecede yaralandığını, tedavisi için Menemen Devlet Hastanesi’nden İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildiğini, Karşıyaka Devlet Hastanesi’nde yapıldığını, meydana gelen trafik kazasında … plaka sayılı aracın 07/04/2012 tarihli kaza tespit tutanağına göre kusurlu bulunduğunu, kaza ile ilgili Foça Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yapıldığını, sigorta şirketine müracaat edildiğini ve ödeme yapıldığını, davalının kaza tarihindeki poliçe üst limiti ile sınırlı olmak kaydıyla tazminat ödemekle yükümlü olduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin tüm dava ve tazminat talep hakları saklı kalmak kaydı ile 100,00-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden kusurları oranında tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müracaatı sonucu aktüer raporu ile tespit olunan sürekli sakatlık tazminatının 02/08/2013 tarihinde 19.549,37 TL olarak ödendiğini,07/04/2012 tarihli kazaya karıştığı belirtilen … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde; 007330-310-401627647 numaralı 05/01/2012 – 05/01/2013 vadeli Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, mezkûr poliçedeki, sürekli sakatlık tazminatı teminat limiti 225.000,00 TL olduğunu, yapılan ödeme ile poliçe teminat limitinin 205.450,63-TL kaldığını, davacıya yapılan sürekli sakatlık tazminatı ödemesine mesnet 02/05/2013 tarihli rapordan 4 yıl sonra aynı taleple bir dava açıldığını ve davacı tarafın maluliyet oranının değişmesinin söz konusu olduğunu, bu durumda müvekkili şirketin bir kusuru bulunmadığı için temerrüt tarihi, ilk dava miktarı için dava tarihinden, dava ıslah edilirse ıslah edilen miktar için ıslah tarihinden itibaren söz konusu olacağını, davacının dava konusu kazada motosiklet kullandığını, emsal Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere, sakatlık oranının tespiti için yapılacak bilirkişi incelemesinde; araçların kaza sonrası fotoğraflarının da incelenerek, araçların hasar görme durumu ile davacının yaralanma ve sakatlık durumunun karşılaştırılarak, motosiklet kullanırken kullanılması zorunlu olan koruyucu gereçlerin (kask, dizlik vs) takılı olup, olmadığının tespitini ve koruyucu gereçler takılı değil ise bunun sakatlık oranını artırıcı etkisinin tespit edilmesini ve koruyucu gereç takmadığı için davacının da kusurunun bulunması sebebiyle ayrıca bir kusur indirimi yapılmasını, bu nedenlerle müvekkilinin tespit olunan “sürekli sakatlık” tazminatını ödeyerek yasal sorumluluğunu yerine getirmiş bulunduğunu, haksız ve fahiş talebin reddine, 02/08/2013 tarihinde tazminat ödendiğini iki yıllık sürenin geçmiş olması nedeniyle zamanaşımı sebebiyle davanın reddine, davanın reddinin kabul olunmaması halinde sigortalının kusuru oranında ve poliçe teminat limitleri ile sınırlı olduğunu, Yargıtay kararları gereğince, ilk dava miktarı için dava tarihinden, davanın ıslah edilmesi durumunda ıslah edilen miktar için ıslah tarihinden itibaren yasal faize hüküm kurulmasını, kusur incelemesi için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi ya da İstanbul Teknik Üniversitesi Trafik Kürsüsüne gönderilmesini; başvuranın sakatlık oranı ve kaza ile illiyet bağının Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulu veya bünyesinde Tıp Fakültesi bulunan Üniversite Hastaneleri tarafından muayene edilmek şartı ile belirlenmesini, davacının koruyucu gereç takıp, takmadığının tespit edilmesini; eğer takılı değil ve bu durum sakatlık oranını artırıcı bir etken ise, kazadaki kusur oranları dışında ayrıca bir kusur indirimi yapılmasını, açık kanun hükmü gereğince tazminat hesaplamasının poliçe genel şartları ekinde yer alan sürekli sakatlık tazminat hesaplama yöntemine göre yapılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…..davacının dava konusu olan kaza nedeniyle maluliyetinin tespiti için rapor alınması gerektiği ancak, davacının bu rapor alınması için bu mahkemede hazır bulunmadığı, davanın ispatlanamadığı…” gerekçesiyle; ”…Davanın REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın 05/02/2012 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu davacının yaralanması nedeni ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtıkları 200,00 TL değerinde maddi tazminat istemine ilişkin olduğunu, belirsiz alacak davasını düzenleyen HMK’nun 107/1. maddesine göre alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde açılabileceğini, somut olayda davacı için fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 200,00 TL maddi tazminat talep edilmiş ise de, dava dilekçesi ile maluliyet oranı ve tazminat miktarının dava sırasında tesbit edilebileceğinin bildirildiğini, kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgili olup, temyiz veya istinaf kesinlik sınırı belirlenirken dava konusu edilen alacağın değerinin dikkate alınacağını, alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde kısmi davada kesinlik sınırının dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirleneceğini, belirsiz alacak davasında alacağın bir kısmının dava edilmesi ve mahkemece bu alacağa ilişkin davanın tümden reddedilmiş olması halinde davacı yönünden kararın kesin olduğundan söz edilemeyeceğini, ayrıca eksik incelemeye dayalı hüküm kurulduğunu, ilk derece mahkemesince Makina Mühendisi bilirkişi tarafından sunulan 24/05/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda, davalı … Sigorta A.Ş’ye sigortalı … plaka sayılı otomobilin sürücüsü …’ın iki yönlü ve sola virajlı yol bölümünde kontrolsüz şekilde sola yönelerek U dönüşü yapmaya çalıştığı, mahal ve yol özelliklerini ve düz seyir halinde olan motosikleti dikkate almadığı, motosikletin istikametini kapatarak olayın meydaha gelmesine sebebiyet verdiği, 2918 sayılı KTK’nun 84.maddesinde yer alan sürücü kusurlarından f)Doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma ile j)Manevraları düzenleyen genel şartlara uymama kusurlarını işlediği, dikkatsiz ve özensiz davranışlarından dolayı olayda asli kusurlu konumda ve (%75) oranında kusurlu olduğu,… plaka sayılı motosikletin davacı sürücü …’in idaresindeki motosiklet ile iki yönlü ve sağa virajlı karayolu üzerinde viraja girerken hızını azaltmadığı, viraja dikkatli ve tedbirli girmediği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1a maddesinde belirtilen “virajlara yaklaşırken hızını azaltma” kuralına uymadığı anlaşıldığırdan kazanın oluşunda tali kusurlu konumda (%25) oranında kusurlu olduğunun bildirildiğini, raporda olayın geçtiği mahalde hız sınırının kaç olabileceği ve dava dışı sürücünün hızı ve başkaca etmenler araştırılıp değerlendirme yapılmadığını, ayrıca sokağa her daim bırakın insan hayvanın da çıkabileceğini, dava dışı sürücünün bunu öngörmesi gerekirken, raporda bir anlık dalgınlık, kendisinin göremeyeceğinin zor olduğunu hiç düşünmemekle gibi gerekçelerle davacı müvekkiline 2918 sayılı KTK’nın m.68/b-2 hükmüne aykırılıktan tüm kusurun davacıya yüklenmesinin hatalı ve yerinde olmadığını belirtilerek kararın müvekkili lehine ortadan kaldırılmasına; yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazası nedeniyle yaralanmadan kaynaklı maddi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekilince istinaf edilmiştir.
Somut olayda; 07/04/2012 tarihinde sürücü …’ ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otomobil ile İzmir-Foça karayolu üzerinde Foça istikametinde park halinde iken bulunduğu yerden ters istikamete İzmir istikametine dönüş maksadıyla manevra yaptığı sırada Foça istikametinden, İzmir istikametine düz seyir halinde olan maliki … olan kaza anında sürücüsü …’in yönetimindeki … plaka sayılı motosikletin ön teker kısmı ile otomobilin sağ ön çamurluk ve tampon kısmına çarpması neticesi düşerek yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasının meydana geldiği, 05/01/2012 – 05/01/2013 vadeli Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunduğunu, davacının müracaatı sonucu davalı tararfından 02/08/2013 tarihinde 19.549,37 TL sürekli sakatlık tazminatı ödendiği anlaşılmıştır.
Makina Mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 24/05/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalı … Sigorta A.Ş’ye sigortalı … plaka sayılı otomobilin sürücüsü …’ın olayda asli kusurlu konumda ve (%75) oranında kusurlu olduğu, … plaka sayılı motosikletin davacı sürücü …’in idaresindeki motosikletin kazanın oluşunda tali kusurlu konumda (%25) oranında kusurlu olduğu bildirilmiştir.
Sulh Ceza Mahkemesince alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Trafık İhtisas Dairesinin 28/03/2014 tarih ve 1211 sayılı raporunda özetle; Sürücü …’ın yönetimindeki … plaka sayılı otomobilin olayda asli kusurlu; sürücü …’in yönetimindeki … plaka sayılı motosikletin ise olayda tali kusurlu olduğu bildirilmiştir.
Dosyanın inceelenmesinde; Mahkemece maluliyet raporu düzenlenmesi için Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesine yazı yazıldığı, 28/09/2018 tarihli 9497 sayılı ön rapor ile maluliyet raporunun düzenlenmesi için davacının olay tarihli grafileri, dosya konusu sağlık şikayetleri ile ilgili tüm BT, MR ve grafilerinin mümkün olduğu takdirde dijital ortamda (DICOM), tüm tıbbi evrakının, yatış dosyaları ve ameliyat raporlarının teminen gönderilmesi, ayrıca davacının bir üniversite veya eğitim ve araştırma hastanesi ortopedi birimine sevki sağlanarak son durumunu gösterir yeni yaptırılacak; sağ ve sol taraf mukayeseli ekstremite uzunlukları, çevreleri, eklem açıklıklarını dereceleri ile belirtir, nötral sıfır metoduna göre ayrıntılı muayenesi ile yeni çekilecek kalça ve diz eklemlerini içine alan femur grafilerinin mümkün olduğu takdirde dijital ortamda (DICOM), düzenlenecek raporları ile birlikte teminen gönderilmesi için dosyanın geri gönderildiği; söz konusu raporun 09/10/2018 tarihinde davacı vekiline tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesi; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” hükmünü haizdir.
Yasal düzenlemeye göre, bu tür davalarda davacının dava konusu yaptığı miktarı, davayı açtığı tarihte tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin ya imkânsız olması ya da kendisinden beklenemeyecek nitelik taşıması gerekir.
Mahkemece, her ne kadar kısa kararda istinaf yolu açık olarak karar verilmiş ise de; dava değerinin kesinlik sınırında kaldığı anlaşıldığından, kısa karardaki bu maddi hata gerekçeli kararda düzeltildiği belirtilmiş ise de; davacı vekilinin dava dilekçesi ile, fazlaya ilişkin tüm dava ve tazminat talep hakları saklı kalmak kaydı ile 100,00-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden kusurları oranında tahsiline karar verilmesini talep ettiği, dava dilekçesinden davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının anlaşıldığı gibi, 04/12/2017 tarihli duruşmada, da şimdilik kaydı ile olmak üzere 100,00 TL maddi tazminatın 50,00 TL’ si geçici, 50,00 TL’ si kalıcı malüliyet olmak üzere olay tarihinden itibaren davalı sigorta şirketinden tahsilini talep ettiği, davacının davayı belirsiz alacak davası olarak açmakta hukuki yararının bulunduğu, davanın belirsiz alacak davası olup, talep edilen miktarın bilirkişi raporu ile tespit edileceği ve henüz belli olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle; dava belirsiz alacak davası olarak açılmasına rağmen belirsiz alacak davasına ilişkin kararın miktar itibarıyla kesin kabul edilmeyeceği dolayısıyla kararın istinaf incelemesine tabi olduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece, 13/07/2018 tarihli duruşmada 24/05/2018 havale tarihli bilirkişi kusur raporunun tebliğ edildiğinin tespit ve tutanağa yazdırılması üzerine, hazır bulunan davacı vekilinin, müvekkilinin şehir dışında olduğundan randevu günü hastaneye gidemediğini belirterek bu hususta yeniden süre istediklerini, kusur raporuna da bir diyeceklerinin olmadığını beyan ettiği, mahkemece önceki ara kararlar doğrultusunda davacının Ege Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Kürsüsü’ne sevkini sağlamak üzere davacı vekiline son kez süre verilmesine karar verildiği; davacı vekilinin 06/08/2018 tarihli beyan dilekçesi ile müvekkilin Kula Kapalı Cezaevinde olması sebebi ile cezaevi müdürlüğüne yazılacak bir müzekkere ile Ege Üniversitesi Hastanesi Adli Tıp Kurumu’na sevkinin sağlanarak maluliyet rapor aldırılmasını talep ettiği; 23/11/2018 tarihli duruşmada, davacının hükümlü bulunduğu Kula K2 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 12/10/2018 tarihli cevabi yazısından davacının firari olduğunun anlaşılması üzerine, davacı vekilinin müvekkilinin nerede olduğunu kendilerinin de araştırdıklarını, tespit ettiklerinde maluliyet durumunun tespiti için rapor alınmak üzere mahkemeyi bilgilendireceklerini beyan ederek süre verilmesini talep ettiği; mahkemece davacı vekiline tutanağa geçen beyanı doğrultusunda araştırma yapmak ve mahkemeyi bilgilendirmek üzere süre verildiği; 08/02//2019 tarihli duruşmada, davacı vekilinin beyanda bulunmadığının anlaşılması üzerine mahkemece davacı vekiline maluliyet raporunun aldırılıp aldırılmayacağı yönünde beyanda bulunmak üzere bir aylık kesin süre verildiği; davacı vekilinin 29/03/2019 tarihli duruşmada, müvekkili ile irtibat kuramadıklarını, müvekkilinin başka ceza dosyalarında yakalama kararları bulunduğunu haricen öğrendiklerini belirterek yeniden süre istediği, mahkemece davacı vekiline maluliyet raporunun alınıp alınamayacağına dair beyanda bulunmak üzere son kez iki haftalık kesin süre verildiği, davacı vekilinin 12/04/2019 tarihli beyan dilekçesi ile, müvekkilinin maluliyet raporun aldırılması için kendisine defalarca ulaşılmaya çalışıldığını, ancak başka suçlarından dolayı sürekli firar durumunda bulunduğu, resmi işlemlerde bulunmaktan kaçınıldığı bilgisine ulaşıldığını belirterek, müvekkilinin mernis adresine mahkemeye başvuru yapması için ihtaratlı davetiye gönderilmesini talep ettiği; Mahkemece davacının mernis adresine ön rapor eklenerek ön raporda belirtilen eksikliklerin giderilmesi için hastaneye sevk edilmek üzere mahkemede hazır bulunması için bir haftalık kesin süre verildiği yönünde ihtar içeren davetiye çıkarıldığı, davetiyenin davacının annesi …’e 30/04/2019 tarihinde tebliğ edildiği; 31/05/2019 tarihli duruşmada ihtarlı davetiye çıkartılmasına rağmen davacının mahkemeye başvuru yapmaması nedeniyle maluliyet raporunun alınamamış olduğunun anlaşılması üzerine, davacı vekilince davanın kabulüne karar verilmesinin talep edilmesi üzerine mahkemece gerekçesi yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/05/2019 tarihli 2016/732 Esas ve 2019/355 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 36,30-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 05/07/2022