Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1370 E. 2022/995 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1370
KARAR NO : 2022/995

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/04/2015 (Dava) – 16/05/2019 (Karar)
NUMARASI : 2015/438 Esas – 2019/540 Karar
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 16/06/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 16/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/05/2019 tarihli 2015/438 Esas ve 2019/540 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davadışı …’in sevk ve idaresindeki … Belediye Başkanlığı’na ait olan … plakalı araç ile davadışı …’ın maliki ve sürücüsü olduğu … plakalı kamyonet arasında 26/06/2014 tarihinde yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza anında … plakalı araçta yolcu konumunda bulunan müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, kazanın meydana geliş şeklinin kaza tespit tutanağında ve İzmir 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/9 E. sayılı dosyasında mevcut ifade tutanaklarında açıklandığını, …’in asli kusurlu olduğunu, yakın takip mesafesi kuralını ihlal ettiğini, bu durumun ceza dosyasından alınan bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, kazadan 6 ay sonrasına ait adli tıp raporunda müvekkilinin yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilecek ölçüde hafif olmadığının belirtildiğini, müvekkilinin gözüyle ilgili rahatsızlığının halen tedavi edilemediğini, sol göz kapağının tam olarak kapanmadığını, müvekkilinin bu kaza nedeniyle kalıcı bir hasara uğramış olup, cismani zararının bilirkişi marifetiyle kesin şekilde belirlenmesinden itibaren taleplerini net olarak belirleyebileceklerini, davalının … plakalı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasını tanzim eden şirket olduğunu, müvekkilinin …. Belediye Başkanlığında kontrolör olarak çalıştığını, tazminata esas gelirinin ilgili kurumdan sorulmasını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla işbu belirsiz alacak davasında şimdilik 5.000,00-TL kesin işgücü/efor kaybı nedeniyle maddi tazminatın ve 1.000,00-TL geçici işgücü kaybı nedeniyle maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizleriyle davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep arttırım dilekçesi ile sürekli işgöremezlik bakımından talebini yükselterek, toplam talebini 268.000-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olup, bedeni zararlar halinde maddi tazminat talepleri için şahıs başına azami poliçe teminat limitinin 268.000,00-TL olduğunu, sürücülerin kusur durumunun, davacının sakat kalıp kalmadığı ve sakatlık oranının tespiti için Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinden rapor alınmasını talep ettiklerini, herhangi bir sosyal kurumdan tazminat alınıp alınmadığının da araştırılmasını, tazminat veya aylık bağlanması halinde bu ödemelerin düşülmesi gerektiğini, tazmin edilecek olan “gerçek” zararın “meslekte kazanma gücünün daimi kaybı” oranındaki gerçek maddi zarar olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, tazminattan hatır taşıması sebebiyle asgari %25 indirim yapılması gerektiğini, müvekkili şirketin temerrüde düşmediği gibi dava açılmasına da sebebiyet vermediğini, talebin bir haksız fiil olan trafik kazasından kaynaklandığını, bu nedenle ticari iş olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığından davacının avans faizi talebinin yasal dayanağı olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Dosyaya toplanan deliller, alınan raporlar ve tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde; 26/06/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davanın sürekli işgücü kaybından kaynaklı 267.000,00 TL ve geciçi iş göremezlikten kaynaklı 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi yönünden kabulüne ilişkin karar verilmesi gerekmekle; DAVANIN KABULÜ İLE, davacının sürekli işgücü kaybından kaynaklı 267.000,00 TL ve geciçi iş göremezlikten kaynaklı 1.000,00 TL maddi tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “….Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Sağlık Kurulu raporuna dayalı olarak müvekkili aleyhine hüküm kurulduğunu, söz konusu raporda stres bozukluğu tespitinin mevcut olduğunu, bu hususun mutlaka Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi tarafından tespitinin zorunlu olduğunu, Yargıtay 17. HD. 2014/13581 E. 2014/13209 K. sayılı içtihadı uyarınca da, bu yönde sakatlığın mutlaka Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesince tespit edilmesi gerektiğini, ele alınması gereken 3 farklı başlık bulunduğunu, bunların; posttravmatik stres bozukluğunun kazaya bağlı olarak gelişip gelişmediğinin, kalıcı olup olmadığının, kişinin meslekte kazanma gücü kaybına etkisi hususları olduğunu, tüm bu hususların ayrıntılı olarak tespit edilmesi gerektiğini, sağlık kurulu raporunda belirtilen ‘anksiyete bozukluğu’ bağlamında ‘sürekli araz’ olarak tanımlanmasına, ‘Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındakı Yönetmelik’ esas ve kurallarına göre imkan bulunmadığını, zira bu arazın ‘geçici fonksiyon kaybına neden olan ruhsal hastalıklar’ bölümünde degerlendirildiğini ve bir yıl sonra kontrolü gerektiğini, sürekli sekel niteliğinde kabul edilmesi için ilaç tedavisi altında yapılacak 1 yıl aralıklı iki muayenede mevcut klinik tablonun kişinin işlevselliğini etkilediğinin tespitinin arandığını, ayrıca 2659 Sayılı Adli Tıp Kanunun madde 16/c bendine göre Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları vermeye yetkili tek mercinin 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu olduğunu, yerleşik Yargıtay kararları uyarınca, maluliyet oranı belirlenirken e cetvelinin esas alındığını, raporda ise maluliyet oranı belirlenirken balthazard formülünün kullanıldığını, davacının kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubunun gerektiğini, bağlı bulunduğu sosyal güvenlik kurumu tespit edilerek, maluliyet nedeni ile bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin sorulması gerektiğini, zira davanın mahiyeti itibarıyla öncelikle sosyal güvenlik kurumlarınca karşılanmayan zararların giderilmesine ilişkin olduğunu, özel yasaları gereği SSK, Bağkur ve emekli sandığı kurumunun yaptıkları ödemeler sebebiyle rücu hakkı bulunduğunu, kurum tarafından davacıya gelir bağlanmamış ise bu durum davacının hakkını doğrudan etkileyeceğinden davacı tarafa SGK (veya ilgili kuruma) karşı dava açması için önel verilmesini talep ettiklerini, bu davanın sonuna kadar da bekletici mesele yapılması gerektiğini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle geçici/sürekli işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1- Bilindiği üzere, Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini kendiliğinden araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Yasa yollarına başvurulduğunda da karar ancak gerekçe sayesinde denetlenebilir. Eldeki davada mahkemece verilen kararda hiçbir gerekçe bulunmaması nedeniyle kararın öncelikle bu nedenden dolayı re’sen kaldırılması gerekmiştir.
2-İstinaf itirazları bakımından değerlendirmeye geçildiğinde; dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, dava dilekçesinde davacının kazadan sonra gözünde maluliyet oluştuğunun belirtildiği, maluliyetin bilirkişi raporuyla tespit edilmesinin istendiği, davacının kazadan sonra DEÜ psikiyatri bölümünde travma sonrası stres bozukluğu tedavisi gördüğünün de dosya kapsamından anlaşılmakta olduğu, tüm bu hususlar dikkate alınarak Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi ABD’ndan maluliyete dair heyet raporu alındığı ve mahkemece alınan bu rapora dayanılarak hüküm tesis edildiği anlaşılmış ise de, sözkonusu rapor denetime ve hüküm kurmaya elverişli nitelikte değildir.
Raporda uygulanması gereken Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre değerlendirme yapılmasında ve birden fazla yaralanmalarda maluliyet oranı tespit edilirken uygulanan balthazart formülünün uygulanmasında bir isabetsizlik yok ise de (bu yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 17. HD 2018/226 E.- 2019/12215 K), davacının göz muayanesine istinaden ilgili anabilim dalından alınan raporda işlev kaybı olmadığı belirtilmesine rağmen heyet raporunda gözden dolayı %7 oranında maluliyet belirtilmesi çelişkili görüldüğü gibi, travma sonrası strese bağlı olarak belirtilen nevrotik bozukluklardan dolayı %51 oranında belirlenen maluliyetin kaza ile illiyet bağının ve sürekli olup olmadığının irdelenmediği, bu hususta Ege Üniversitesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı heyetinin ilk raporunda davacının 1 yıl süre ile izlem ve farklı tedavilerin de uygulanması suretiyle tedavisi sonrasında yeniden değerlendirme yapılabileceğinin belirtilmesine ve bu süreçte davacının Ege Üniversitesinde tedavi görmediğinin kurumun 58574373-641.99 sayılı bila tarihli yazısından anlaşılmasına, davacının DEÜ psikiyatri bölümünde tedavi gördüğünün de davacı tarafça beyan edilmesine rağmen bu kurumun psikiyatri bölümünden davacının ilgili tüm tedavi evrakları getirtilmeden yeniden Ege Üniv. Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı heyetinden rapor istenmiş olduğu, bu durumda 1 yıllık süre sonunda değerlendirme yapılması uygun görülen davacı hakkında bu süreçte önraporda belirtildiği şekilde tedavi ve gözlem hususlarının yerine getirilip getirilmediğinin dosya kapsamından anlaşılamadığı, davacının kaza öncesine ait psikiyatri tedavisi görüp görmediğinin de hiç irdelenmemiş olduğu, kaza öncesi ve sonrasına dair tüm tedavi evrakları getirtilmediğinden alınan raporların denetime elverişli olmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazlarının kabulü ile, eksik incelemeye dayalı kararın kaldırılması gerekmiştir (Aynı yönde bknz. Yargıtay 4. HD2021/13509 E.-2022/7008 K, Yargıtay (kapatılan) 17. HD 2020/3625 E.-2021/2273 K. ve 2014/13581 E.-2014/13209 K…).
Mahkemece yapılması gereken iş; davacının psikolojik tedavisine ilişkin tüm (kaza öncesi ve sonrası) tedavi evrakları ile göz rahatsızlığına dair tüm evrakları dosya arasına getirtildikten sonra muayenesi de yaptırılarak, kaza tarihinde yürürlükte bulunan “Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre, kazadan sonra oluştuğu belirtilen “göz rahatsızlıkları” ve “travma sonrası stres bozukluğu” nedeniyle davacının çalışmasına engel kalıcı bir maluliyetinin bulunup bulunmadığı, varsa kaza ile illiyet bağının olup olmadığı, maluliyet oranına etki edip etmediğinin tespit edilmesi, travma sonrası stres bozukluğunun süreklilik arz edip etmediği ve sürekli değilse ne kadar süre devam edeceği konusunda denetime elverişli rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesinden ibarettir. Her ne kadar bu konudaki maluliyet raporlarının ATK’dan alınması gibi bir zorunluluk bulunmamakta ise de, somut uyuşmazlıktaki durum bakımından davacının DEÜ’nde tedavi görmüş olması ve önceki raporun Ege Üniversitesi’nden alınmış olması karşısında, dosyanın somut özelliklerine istinaden Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’nden içerisinde psikiyatri ve göz uzmanı da bulunan bir heyetten tüm itirazları karşılayacak nitelikte rapor alınması gerektiği sonucuna varılmıştır.
3-Yine, dava konusu kazanın özellikle iş kazası niteliği de dikkate alınarak, davacıya bağlı bulunduğu SGK tarafından bir ödeme yapılıp yapılmadığı ve bu hususta ayrı bir dava bulunup bulunmadığının da araştırılıp sonucuna göre tazminat hesaplaması yapılması gerekmekte olup, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının da kabulü gerekmiştir.
4-Kabule göre de, dava dilekçesinde avans faizi istenip, talep artırım dilekçesinde yasal faiz istenmiş olduğu halde, mahkemece tüm alacağa avans faizi yürütülmesi talep aşımı olarak görülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ İLE, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/438 Esas – 2019/540 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalı tarafından yatırılan 4.576,77-TL istinaf karar harcının istek halinde davalıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 16/06/2022