Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1363 E. 2022/1078 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1363
KARAR NO : 2022/1078

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2016 (Dava) – 23/05/2019 (Karar)
NUMARASI : 2016/1159 Esas – 2019/621 Karar
DAVA : Maddi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 29/06/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 29/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/05/2019 tarihli 2016/1159 Esas ve 2019/621 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 25.03.2016 tarihinde … plakalı aracın müvekkiline ait … yabancı plakalı araca çarpması neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkili trafik kurallarına uygun bir şekilde ilerlerken kontrolsüz bir şekilde çıkan sigortalı araç sürücüsünün kazaya sebebiyet verdiğini, kaza tespit tutanağında sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu bulunduğunu, davalı tarafın ZMMS poliçesi nedeniyle maddi zararlardan sorumlu olduğunu, müvekkiline ait ve Alman trafiğine kayıtlı aracın kaza sonrası tamir masrafının; Almanya’da düzenlenen 25.04.2016 tarihli fiyat teklifi ile KDV dahil 5.934,58 EUR ve ilaveten sol yan marşpiye parçasının ve sol arka çamurluğun genişletilmesi için düzenlenen 18.04.2016 tarihli fiyat teklifi ile de KDV dahil 1.469,65 EUR olarak tespit edildiğini, böylece müvekkilinde kaza nedeni ile oluşan toplam zarar miktarının 7.404,23 EUR olduğunu, davalı gerçek zararı ödemek zorunda olduğundan hasar bedeline yansıyacak KDV miktarını da ödemesi gerektiğini, müvekkilinin daimi ikametgâhının Almanya ve aracın da Almanya plakalı olduğu dikkate alındığında müvekkilinin zararını gidermek için yabancı para EUR üzerinden harcama yapacağının kabulünün gerektiğini, bu durumda müvekkilinin zararının tazmininin de Euro üzerinden hesaplanması ve fiili ödeme günündeki kur üzerinden tahsil edilmesi gerektiğini (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 14/10/2014 tarihli 2014/16881 Esas-2014/13333 Karar sayılı kararı), yaptıkları başvurunun davalı sigorta şirketi tarafından 15 gün içinde cevaplanmadığını, sigorta şirketinin 8 iş günü içinde tazminatı ödemek zorunda olduğunu, müvekkili adına hasar ihbarının 17.08.2016 tarihinde davalıya yapıldığını, ihbarı izleyen sekizinci iş günü sonu olan 31.08.2016 tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmolunması gerektiğini belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 7.404,23 EUR maddi tazminatın davalı sigorta şirketinden temerrüde düştüğü 31.08.2016′ dan itibaren yabancı para bakımından 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesine göre yürütülecek değişken faiziyle birlikte ve fiili ödeme tarihindeki kuru karşılığı Türk Lirası olarak tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kusur oranlarının ve davacının gerçek zararının tespitinin gerektiğini, kabul manasında olmamak üzere müvekkili şirketin söz konusu zarardan poliçe teminat limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, 2016 yılı için limitin 31.000,00-TL olduğunu, zararın Türk Lirası olarak hesaplanmasını, aksi halde ise haksız fiilin gerçekleştiği tarihte geçerli olan kur esas alınarak Türk Lirası karşılığı üzerinden verilmesi gerektiğini, dava konusu olayda tarafların Türk olduğunu, olay yerinin Türkiye olduğunu, faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerektiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacıya ait … plakalı araç ile davalı sigorta şirketi nezdinde karayolları ZMMS ile sigortalı … plakalı sigortalı aracın 25/03/2016 tarihinde trafik kazasına karıştıkları, … plakalı araç sürücüsünün %100 oranında asli ve tam kusurlu olduğu, davacı aracının yurt dışı trafiğinde kayıtlı olup Almanya’da kullanıldığı, kullanıldığı yer rayiçlerine göre davacı aracında meydana gelen gerçek hasar bedelinin ise 7.404,23-€ olduğu, davalının trafik (zmms) sigortacısı sıfatına haiz olup, dava dışı işletenin ve onun eyleminden sorumlu olduğu kişinin (sürücünün) kusuru oranında ve poliçe limiti dahilinde zarar gören davacıya karşı sorumlu olduğu, bu nedenle, davalının davacıya ait … plakalı araçta oluşan hasar bedeli zararını poliçe limiti dahilinde karşılaması gerektiği, davacının aracında meydana gelen hasar olan 7.404,23-€uro bedelindeki maddi tazminatın davalı sigorta şirketinin karayolları zorunlu trafik poliçesi kapsamında karşılanması gerektiği kanaatine varılmakla; DAVANIN KABULÜNE, davacıya ait araçta oluşan gerçek hasar bedeline ilişkin 7.404,23-EURO maddi tazminatın, temerrüt tarihi olan 31/08/2016 tarihinden itibaren yabancı para bakımından 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre yürütülecek değişken faizi ile birlikte ve fiili ödeme tarihindeki TCMB efektif satış kuru karşılığı olarak tahsili ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “….Tazminat hesaplamasında Almanya piyasasının esas alınamayacağını, itirazlarının kabul görmemesinin yasa ve içtihatlara aykırı olduğunu, davacının Türkiye vatandaşı olduğunu, kazanın da yine Türkiye’de gerçekleştiğini, hiçbir zorunluluğu olmadığı halde keyfi olarak aracını Almanya’ya götürmesinin ve orada tamir ettirmek istemesinin haksız olduğunu, zarar görenin aynı zamanda zararı azaltma sorumluluğu da bulunmakla, davacının aracın onarımını Türkiye’de müvekkili şirketin anlaşmalı servislerinde yaptırması halinde onarım bedelinin KDV dahil 10.612,45-TL olduğunun ekspertiz raporu ile tespit edildiğini, kabul anlamına gelmemek üzere karara esas alınan son bilirkişi raporunda aracın onarımının ekonomik olduğu yönündeki değerlendirmelerin gerçek dışı olduğunu, bilirkişi raporunun kendi içinde de çelişkili olması ve dosyada alınan diğer tüm raporlarda aracın onarımının ekonomik olmadığı yönünde değerlendirme yapılmış olması gözetilmeksizin onarım bedeline hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ilk bilirkişi raporunda onarım bedelinin 7.305,83 EURO olduğunu, rayiç değerin 10.500,00 EURO, sovtaj bedelinin ise 5.000,00 EURO olması sebebiyle aracın onarımının ekonomik olmayacağından, aracın pert ve hasar bedelinin 5.500,00 EURO olarak kabul edilmesi gerektiğinin değerlendirildiğini, ek raporlarda aynı tespitlerin yinelendiğini, 22.04.2018 tarihli farklı bir bilirkişi tarafından hazırlanan raporda ise haksız olarak davacının iddialarının aynen kabul edildiğini ve aracın onarım bedelinin 7.404,23 EURO, rayiç değerinin 20.000 EURO olduğu ve onarımın ekonomik olup hasar tutarının 7.404,23 EURO olarak kabul edilmesi gerektiğinin değerlendirildiğini, mahkemece raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla yine farklı bir bilirkişiden alınan 23.11.2018 tarihli raporda ise onarım bedelinin 7.404,23 EURO olduğunu, rayiç değerinin 11.000,00 EURO, sovtaj bedelinin ise 5.000,00 EURO olması sebebiyle aracın onarımı ekonomik olmayacağından, pert ve hasar bedelinin 6.000,00 EURO olarak kabul edilmesi gerektiği değerlendirilmişse de, aynı bilirkişiden alınan 06.03.2019 tarihli ek raporda aracın rayiç bedelinin davacı tarafın iddiaları doğrultusunda 15.800,00 EURO olarak tespit edildiğini ve onarımın ekonomik olduğu, hasar tutarının 7.404,23 EURO olduğunun değerlendirildiğini, ancak son ek rapor aracın standart olmadığı, özel donanıma sahip olduğu yönündeki iddialara dayanılarak tespit edilmişse de, aynı raporda aracın tescil belgesinde belirtilen özelliklerin davacının bu iddiası ile uyuşmadığını, kaldı ki davacının da şimdiye kadar alınan tüm raporlarda aracın modeli kök rapordaki gibi kabul edilmiş olmasına rağmen daha önce hiçbir rapora bu yönden itiraz etmediğini, davacı tarafça sunulan belgelerde dahi aracın modelinin kök raporda esas alındığı şekilde belirtilmiş olduğunu, yalnızca davacı tarafça sunulan ve resmi hiçbir geçerliliği bulunmayan eksper raporlarından birinin alt kısımlarında geçen ifadeler nedeniyle aracın bazı özel donanımlara sahip olduğunun kabul edildiğini, kabul manasında olmamak üzere; aracın onarımının ekonomik olduğunun kabulü halinde de hükmedilen tazminatın fahiş olduğunu, başvuru sahibi tarafından sunulan raporların yeterli sayılıp aynen kabul edildiğini, gerçek onarım bedelinin tespiti bakımından inceleme yapılmadığını, bilirkişi raporuna itirazları gözetilmeksizin, yeterince inceleme yapılmadan, davacı tarafın tek taraflı beyan ve delilleri doğrultusunda yüzeysel bir değerlendirme ile onarım bedeli talebinin aynen uygun bulunduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla; zararın TL olarak hesaplanması, aksi halde ise haksız fiilin gerçekleştiği tarihte geçerli olan kur esas alınarak Türk Lirası karşılığı üzerinden karar verilmesi gerekirken, fiili ödeme günündeki kur karşılığına hükmedilmesinin haksız olduğunu, davacı tarafın 25.03.2016 tarihinde gerçekleşen kaza sonrasında işbu tarihe kadar aracını onarmamış olmasının hayatın olağan akışı doğrultusunda pek mümkün olmadığını, buna rağmen bu süreçte artan kur nedeniyle davacının uğramadığı bir zararın müvekkili şirkete yüklenmesinin yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, kabul manasında olmamak üzere dava konusu kaza tarihinde zorunlu mali sorumluluk sigortasının araç başına teminatının 31.000,00-TL olduğunu, mahkemece verilen hükümde hükmedilen tutarın karar tarihinde esas alınacak kura göre dahi teminat limitinin oldukça üzerinde olduğu gözetilmeksizin karar verildiğini, müvekkili şirketin 31.000,00-TL ile sorumlu tutulabileceğinin kararda açıkça yazılması gerektiğini, yargılama gideri bakımından da bu limitle oranlanarak karar verilmesi gerektiğini, kabul manasında olmamak üzere faizin yasal faiz olması gerektiğini, davanın reddine karar verilmesini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta davacıya ait araç Alman plakalı olduğu gibi davacının Almanya’da ikamet etmekte olduğu da anlaşılmaktadır. Davalı vekili, tazminat hesabında Almanya piyasasının esas alınmasının hatalı olduğunu ileri sürmüşse de davacının kendi koşulları uyarınca aracını, yaşadığı yer olan Almanya’da tamir ettirme hakkı bulunduğu ve gerçek zararının giderilmesi gerekliliği dikkate alınarak davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
Mahkemece, davacı aracında meydana gelen hasar bedeline ilişkin olarak 3 farklı bilirkişiden rapor ve ayrıca ek raporlar alındığı görülmektedir. Hükme esas alınan 06.03.2019 tarihli son raporun davalı vekiline 26.03.2019 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen herhangi bir itirazda bulunulmadığı anlaşılmaktadır. HMK 357.madde de dikkate alınarak, davalı vekilinin istinaf aşamasında ileri sürdüğü son alınan rapora ilişkin itirazlarının da bu nedenle reddi gerekmiştir.
Yine, davacının yabancı para biriminden olan zararının tazminini talep ederken fiili ödeme tarihindeki Türk Lirası karşılığını talep etmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmayıp, davalı vekilinin zararın TL olarak hesaplanması ya da haksız fiil tarihindeki kura göre hesap yapılması gerektiğine dair itirazı da yerinde görülmemiştir. Aynı şekilde yabancı para birimi için uygulanacak faiz oranına ilişkin kurulan hükümde de bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, tüm dosya kapsamına ve davalı sigorta şirketince düzenlenen poliçe içeriğine göre, 2016 yılında gerçekleşmiş bulunan kazaya ilişkin olarak davalı sigorta şirketinin 31.000-TL poliçe limitiyle sınırlı sorumlu olduğuna dikkat edilmeksizin, hükmedilen tutarın “fiili ödeme tarihindeki TCMB efektif satış kuru karşılığı olarak tahsiline” denilmek suretiyle hüküm kurulması yerinde olmamış, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının kabulü gerekmiştir. Ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, yerel mahkeme kararının kaldırılıp HMK 353/1-b-2. madde uyarınca Dairemizce hükme bu yönde ekleme yapılmak suretiyle yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1159 Esas – 2019/621 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davanın KABULÜ ile, davacıya ait araçta oluşan gerçek hasar bedeline ilişkin 7.404,23-EURO maddi tazminatın (poliçe üst limiti olan 31.000,00-TL ile sınırlı sorumlu olmak kaydıyla) temerrüt tarihi olan 31/08/2016 tarihinden itibaren yabancı para bakımından 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre yürütülecek değişken faizi ile birlikte ve fiili ödeme tarihindeki TCMB efektif satış kuru TL karşılığı olarak tahsili ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
b-Alınması gerekli 1.682,33-TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 420,59-TL’nin mahsubu ile kalan 1.261,74-TL harcın davalıdan alınarak, Hazineye irat kaydına,
c-Davacı tarafından yapılan 449,79-TL harç, 1.600,00-TL bilirkişi ücreti, 220,70-TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 2.270,49-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d-Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca 2.955,35-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
e-Taraflarca yatırılıp sarf edilmeyen gider avansının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili olduğu tarafa iadesine”,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalıdan alınan 421,00-TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan 121,30-TL istinaf kanun yolu başvuru harcından oluşan istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 29/06/2022