Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1337 E. 2022/990 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1337
KARAR NO : 2022/990

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2015 (Dava) – 10/04/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/277 Esas – 2019/201 Karar
DAVA : Müdürlük Görevinden Azil-Kayyım Atanması
BAM KARAR TARİHİ : 16/06/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 16/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/04/2019 tarihli 2018/277 Esas ve 2019/201 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin %93 oranında zihinsel engelli olduğunu, İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/745 E.-2013/815 K sayılı dosyası ile annesi …’un vasisi olarak atandığını, müvekkilinin babası …’ın 15.05.2013 tarihinde dava konusu … Şti.’nin %50 hissedarı iken vefat ettiğini, İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin 2013/745 E- 2013/815 K. sayılı dosyasına, müvekkilinin %50 hissesinin değer tespiti ile hisse devri için yetki verilmesi amacıyla talepte bulunulduğunu, bu kapsamda bu mahkemece alınan 06.01.2015 tarihli bilirkişi raporunda davalı … Şti’nin özkaynak değerlendirmesi ve hisse oranlarının tespitinin firmadan alınan/alınamayan bilgi ve belgelere göre yapılamaması ve bilanço tabloları üzerinde değişiklikler yapılmış olması nedeniyle de tabloların güvenilirliğinin ortadan kalkmasından dolayı ancak dışardan kayyum atanması durumunda tespit yapabileceği sonucuna ulaşıldığını, işbu bilirkişi raporunda şirketin diğer ortağı ve yönetici … tarafından gereği gibi yönetilmediği, şirketin mali kaynaklarının akıbetinin meçhul olduğunun da belirtildiğini, gerçek durumun tespitinin ve müvekkilinin hak kaybının önlenmesinin ancak şirkete yönetici kayyum atanması halinde gerçekleşebileceğini, müvekkiline, ortak olarak hakkı bulunan (hisse oranında yıllık kar payı vb.) hiçbir ödemenin yapılmadığını belirterek, davalılardan …’in şirket müdürlüğü görevinden azline, diğer davalı … Şti.’ne İzmir 4.Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin 2013/745 E.-2013/815 K. sayılı dosyasına sunulan 06.01.2015 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda yönetici kayyım atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … vekili süresinden sonra sunduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkili …’in, davalı … Şti.’nin kurucusu ve hissedarı olduğunu, davanın, davacı tarafın yıllardır tek bir lira katkı koymadığı, borç yığını içinde varlığını sürdürmeye çalışan bir şirket üzerinden menfaat elde etme ümidiyle hareket eden ve davacının vasisi olan annesi …’un iradesiyle açıldığını, oysa vesayet mahkemesinden dava açılması ve vekâlet verilmesi için izin alınmış olunması gerektiğini, davanın koşulu olan bu hususun eksik olduğunu, davacı tarafın bu yükümlülüğünü dava açılmadan önce yerine getirmediğinin anlaşılması durumunda davanın usulden reddi gerektiğini, davanın esastan da reddedilmesi gerektiğini, davacının kötü niyetli olduğunu, davanın esasının TTK m.630/2-3 hükmüne dayalı olduğunu, davanın kabul edilebilmesi için haklı sebeplerin var olması gerektiğini, tespit dosyasında rapor hazırlayan bilirkişinin şahsi kanaatine bakılarak davalının şirketi nasıl yönettiğinin belirlenemeyeceğini, şirketin ayakta kalması için hiçbir çaba harcamayan davacı tarafın, kendi şahsi parasıyla şirketi finanse etmeye çalışıp gece gündüz şirketin batmaması için çaba sarf eden müvekkilini itham etmesinin kabul edilemez ve kötü niyetli bir davranış olduğunu, müvekkilinin hâlihazırda anılan şirketten 172,426.86-TL alacağı olduğunu, bunun yanında; SGK, Çiğli VD, banka kredisi, şirket kredi kartı, kira borcu olmak üzere şirketin yüzbinlerce lira ödemesi gereken, kısmen ödeme planına bağlanmış borcu olduğunu, müvekkilinin taraftarın eşit sorumluluklarını derhal yerine getirerek ihtilafın hallini talep ettiğini, bunun gerçekleştirebilmesi için de davacı tarafın en kısa sürede en az 150,000-TL nakit parayı şirket kasasına aktarması gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalı … Şti.’nin davaya cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…TTK’nın konuyla ilgisi olan 630. maddesi gereğince; her ortak haklı sebeplerin varlığı halinde yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceği ve yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak kabul edileceği, tüm dosya içeriği ve delillerin, özellikle 28/08/2018 havale tarihli bilirkişiler kök raporu ve 14/02/2019 havale tarihli ek rapor ile yetkisizlik kararı öncesi dosyaya sunulan 16/03/2016 havale tarihli bilirkişiler kök raporu ve 11/11/2016 havale tarihli ek raporunun değerlendirilmesi sonucunda; davalı şirketin ortağı …’ın 15/05/2013 tarihinde vefatı ile davacı … ve davalı …’in %50 oranında hisseye sahip oldukları, 15/05/2013 tarihinden itibaren şirketi temsil ve ilzama yetkili tek müdürün davalı … olduğu, dosyaya sunulan 2014 yılı kurumlar vergisi beyannamesi ekinde yer alan bilanço ve diğer mali tabloların şirkete ait ticari defter kayıtları ile uyumlu olduğu, ibraz edilen 2014 yılı yevmiye defter kayıtlarında yer alan makine, tesis, cihazlar, taşıtlar ve demirbaşların rayiç değerleri dikkate alınmak suretiyle yapılan hesaplama sonucunda, müteveffa …’ın ölüm tarihi itibariyle şirketin özvarlık toplamının 92.471,92 TL olduğu, şirketin net satış hasılatının 2013 yılında 312.585,06 TL iken 2014 yılında 368.803,05 TL olduğu, 2013 yılındaki toplam zarar 30.244,94 TL iken 2014 yılındaki toplam zararın 16.847,66 TL olduğu, 2014 yılı sonu itibariyle net işletme sermayesinin hiç kalmadığı, (-) 52.672,54 TL menfi durumda olduğu, 2014 yılı sonu itibariyle gecikme cezası hariç toplam vergi borcunun 24.445,25 TL, ödenecek SGK prim tutarının da gecikme cezası hariç 18.429,34 TL olduğu, davalı şirkete ait SGK ve vergi borçlarının yapılandırma yapılmak suretiyle ödemelerin devam ettiği, tarafların hisse oranlarına ve durumlarına, olayın özellikleri ve şartlara, şirketin bilinen adresinde faal olmamasına göre, davacının davalı şirketin müdürü olan …’in müdürlük görevinden azlinin gerektiği yönündeki iddiasının ispatlanamadığı, zira şirketin net satış hasılatının yıllar itibariyle arttığı, zararının da azaldığı tespit edilmekle, DAVANIN REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili tarafından, “….İzmir 4.Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin 2013/745 E.- 2013/815 K. sayılı dosyasına sunulmuş olan bilirkişi raporunda; davalı şirketin özkaynak değerlendirmesi ve hisse oranlarının tespitinin firmadan alınan/alınmayan bilgi ve belgelere göre yapılamadığı, bilanço tabloları üzerinde değişiklikler yapılmış olup buna bağlı olarak da tabloların güvenilirliğinin ortadan kalkması sebebiyle ancak dışardan kayyum atanması durumunda tespit yapılabileceği sonucuna ulaşıldığını, ayrıca işbu bilirkişi raporunda şirketin diğer ortağı ve yönetici … tarafından şirketin gereği gibi yönetilmediği, şirketin mali kaynaklarının akıbetinin meçhul olduğunun belirtildiğini, şirketin gerçek durumunun tespiti ve müvekkilinin hak kaybının önlenmesi için, şirkete yönetici kayyum atanması gerektiğinin açık olduğunu, davalı tarafın, müvekkilinin babasının vefat etmesini takiben müvekkilinin şirket ile olan tüm bağlarını fiilen kesmiş olup, hukuken de kesmek için elinden geleni yaptığını, müvekkiline ortak olarak hakkı olan (hisse oranında yıllık kar payı vb.) hiçbir ödeme yapılmadığını, şirketin durumu iyi iken çok kısa sürede beyan ettiği duruma getirdiğini, şirketin bu duruma tamamen davalı tarafın kötü niyetli, şahsi menfaatlerini düşünen bir yönetim tarzını seçmesi sonucunda geldiğini, nitekim mahkemece verilen yetkiye dayanarak bilirkişi … ile dava konusu işletmeye gidildiğini, girilmek istendiğinde kimliği bilinmeyen bir kişinin ‘burada artık … Plastik yok, artık burası başka bir işletmedir.’ diyerek keşif yapmalarına engel olduğunu, devamında ilgili kişinin oğlum diye tanıttığı bir kişinin daha geldiğini, birkaç telefon konuşması yaptıktan sonra bilirkişinin içeride inceleme yapmasına izin verildiğini, bu durumun davalılardan …’ in dava konusu işletme tarafından alınmış herhangi bir karar alınmadan işletmenin tüm malvarlığını tek başına başka kişilere devredecek kadar kötüniyetli olduğunu açıkça gösterdiğini, bu olaya bilirkişi … tarafından raporda değinilmediğini, duruşmada beyanının alınması veya kendisinden bu konuya ilişkin duruşma günü beklenmeksizin ek rapor alınmasının talep edildiğini, bilirkişilerce, dava konusu işletmenin davalının tek başına yönetimde bulunduğu 2 yıldır zarar ettiğinin açıkça tespit edilmesine, İzmir 4.Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin 2013/745 sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporundaki tespitlere rağmen, mahkemece talepleri reddedilerek açıkça savunma haklarının kısıtlandığını, yetkisizlik kararı sonrası yerel mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde yapılan tespitlerin hükme esas alınmadığını, aradan 4 yıl geçmesine rağmen yetkisiz mahkemenin yaptığı bilirkişi rapor incelemesini hükme esas alınarak hukuka ve usule aykırı karar verildiğini, ayrıca bilirkişi incelemesindeki azli talep edilen şirket müdürünün yaptığı faaliyetler ve şirketin faaliyeti açısından aktif pasif değerlerinin hukuken değerlendirilmesi için ilgili müdürün hukuka aykırı olarak denetime elverişsiz sadece kendisinin düzenlendiği belgelerin ibraz edildiği gözetilmeden, ilgili yıllara ait şirketin aktif ve pasif değerlendirmelerinin objektif olarak değerlendirilmesi için SPK ve TUİK’e enflasyon ve mal varlığı değerlemelerinin objektif olarak kıyaslanması için resmi verilerin istenmemesi ve vergi borçlarının hukuken mi yoksa cezai mi tarh edildiğinin de tespit edilmemesi nedenleriyle eksik inceleme ile açıkça usul ve yasaya aykırı karar verildiğini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK 630/2-3. maddeler uyarınca haklı nedenle müdürlük görevinden azil ve şirkete yönetici kayyımı atanması istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle; davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; bizzat davalı … vekilince sunulan beyan dilekçesinde davalı şirketin borç yığını içinde olduğunun beyan edilmiş olduğu, anılan davalının davalı şirketten alacaklı olduğunu da iddia etmekte olduğu, tarafların %50’şer hisse ile eşit iki ortak oldukları görülmektedir.
Mahkemece bilirkişi heyet raporları alındığı görülmüş olup, davacının 11.11.2016 tarihli ek rapora itirazında belirttiği şirket adresinde başka kişilerin olduğu ve bu kişilerin artık şirketin kendilerine ait olduğuna yönelik beyanda bulunulduğu iddiaları bakımından; dosya kapsamına göre davalı şirket adresine Tebligat Kanunu 35. maddeye göre tebligat yapılmaya başlanılmasına, bizzat davalı tarafın şirket borçlarıyla ilgili beyanlarına ve dosya kapsamına göre, şirketin gayri resmi eldeğiştirdiğine ve yönetilemediğine dair iddiaların araştırılmaya muhtaç olduğu anlaşılmıştır.
Mahkeme kararında; davalı şirketin faal olmadığı belirtildikten sonra, yıllar itibariyle satışlarının artıp zararlarının azalmakta olduğu belirtilmekle, karar çelişkili hale gelmiş olup dosya kapsamında yeterli araştırmanın yapılmış olduğu da söylenemez. Eksik inceleme ile karar verilemez. Nitekim, mahkeme gerekçesindeki kabulün aksine, yetkili mahkemece alınan bilirkişi heyeti kök ve ek raporlarında; davalı şirketin bilinen adresinde faal olmadığı, GK toplantılarının yapılmadığı, VUK gereğince şirketin re’sen kaydının terkin edilmiş olduğu, 2014 yılı sonu itibariyle net işletme sermayesinin hiç kalmadığı, özvarlıklarının gerilediği, SGK borçlarının yapılandırılmakla birlikte ödendiğine dair belge sunulmadığı, bilançolar vs. de eksik sunulduğundan defterlerle uyumunun belirlenemediği, iştigal konusu işin devam edip etmediğine dair hiçbir belge ibraz edilmediği, 2015 Mayıs sonundan itibaren işçi çalıştırıldığına dair bir kayıt olmadığı, şirketin iyi yönetimi için gerekli şartların kaybedildiğinin takdirinin mahkemeye ait olduğu, şirketin mevcut varlıklarının ne şekilde değerlendirildiğinin de şirket müdürünün sorumluluğunda olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Raporlara her iki tarafça itiraz edildiği de görülmektedir. Sözkonusu bilirkişi heyetine mahkemece açıkça yerinde inceleme yetkisi de verildiği halde davalı şirket adresine gidilmediği, zira bu hususta davalı şirket müdüründen gerekli tüm bilgiler temin edilerek inceleme yer ve kapsamının mahkemece usulünce belirlenmemiş olduğu, bilirkişilerce de bu hususlar belirtilerek dosya kapsamına göre rapor düzenlenmiş olduğu, bu haliyle şirket demirbaş/taşınır vs. dahi görülmeden, halen var olup olmadıkları belirlenmeden, eksik olduğu açıkça raporda belirtilen belgelere göre sağlıklı bir rapor düzenlenemeyeceği açık olmakla, alınan bilirkişi raporlarının yeterli incelemeye dayalı olmadığı, bu suretle mahkeme kararının da çelişkili olmasının yanısıra eksik incelemeye dayalı olduğu anlaşıldığından, kararın kaldırılması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜNE; Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/277 Esas – 2019/201 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 16/06/2022