Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1309 E. 2022/924 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1309
KARAR NO : 2022/924

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/03/2017 (Dava) – 07/05/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/319 Esas – 2019/515 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 08/06/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 08/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/05/2019 tarihli 2017/319 Esas ve 2019/515 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalının, müvekkili şirket sahibi …’in yeğeni olduğunu, 14.07.2010-25.11.2016 tarihleri arasında müvekkili şirket olan … A.Ş.’nde işveren vekili olarak satış ve pazarlama direktörü sıfatıyla çalıştığını, hem yakınlıktan hem de pozisyonundan dolayı serbest çalışma saatlerini kendisinin belirlediğini, işyeri ile ilgili konularda yetki sahibi olduğunu, yakınlığı ve pozisyonu itibariyle davalının, şirket ile ilgili her türlü bilgiye de haiz olduğunu, şirket hisselerinin el değiştirmesinden sonra hesap verecek şekilde çalışmamak ve kendi işini yapma amacıyla istifa ederek ayrıldığını, ancak rekabet ve dürüstlük kurallarına aykırı davranarak eşi … (kendisi de müvekkili şirkette bir dönem çalışan) adına 09.12.2016 tarihinde müvekkiliyle aynı alanda faaliyet gösteren … Şirketi’ni kurduğunu ve haiz olduğu müşteri ve ticari bilgilerini kendi lehine, müvekkili aleyhine kullanmakta olduğunun tespit edildiğini, davalının bu bilgileri kullanarak müvekkilinin müşterilerine ulaştığını, müşterileri müvekkili ile olan ticari işlerini, sözleşmelerini sonlandırmaya yönlendirdiğini, daha düşük bedel teklifinde bulunduğunu, kendisi ile çalışmalarını istediğini, ticari sırlarını ifşa ettiğini, müşteri çevresinden yararlanarak müvekkiline zarar, kendisine ise fayda sağladığını, davalının şirketini eşi adına kurmuşsa da işlemlerin tamamını kendisinin yürüttüğünü, örneğin; davalının, müvekkilinin müşterisi olan ….’e mail üzerinden ölçeğe göre fiyat bildirimi yaptığını, aynı şekilde … firması ile de iletişime geçtiğini, haksız rekabete ilişkin düzenlemelerin sınırlayıcı olmayarak sayıldığını, haksız rekabet tehlikesinin varlığı veya haksız rekabetin devam ettiği ya da tekrarlama tehlikesinin varlığı halinde haksız rekabetin men’inin istenebileceğini, davalının, müşteri bilgisi ile haksız rekabet eylemlerine devam edeceğinin de kuşkusuz olduğunu, inceleme sonucunda müvekkilinin uğradığı maddi zararın belirlenebileceğini, kaldı ki maddi zararın belirlenemediği durumlarda da makul bir tazminata hükmedilmesinin eski bir içtihat olduğunu (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 1998/9757 Esas-1999/1792 Karar sayılı ilamı) belirterek, haksız rekabetinin men’ine, müvekkilinin uğramış olduğu maddi zararlara karşılık (davalının elde etmesi muhtemel görülen kârların karşılığı da dâhil olmak üzere) şimdilik 1.000,00-TL’nin haksız eylem tarihinden itibaren işletilecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin mesnetten yoksun ve somutlaştırılamamış, salt müvekkilinin kendilerine karşı açmış bulunduğu işçilik hakları alacağına dair davasına karşın açtığı işbu haksız rekabet davasının reddi gerektiğini, müvekkilinin işveren vekili olduğu iddialarını reddettiklerini, zira müvekkilinin her ne kadar şirket sahibi …’in yeğeni olsa da oğlu … şirket müdürü iken müvekkilinin de işveren vekili olduğunu iddia etmenin yersiz olduğunu, müvekkilinin, aile şirketinde çalışan akraba olmasına rağmen yetenekleri ve şirkete kattıkları nedeniyle şirkette olduğunun şirket ciro ve hasılat artışından da anlaşıldığını, müvekkilinin uzmanı olduğu alanda bu yeteneklerini kullanmasının yeni şirket ortakları tarafından istenilmediği gerekçesiyle mobbing ile istifaya yönlendirildiğini, müvekkilinin sadece bağlı bulunduğu birimle ilgili ve vazifeleri gereği bildirimlerde bulunarak kendisine verilen görev tanımını yerine getirmiş olduğunu, kendi hırsı ve çalışkanlığı ile davacının ulaşamayacağı yerlere ulaşıp ona yeni piyasalar, yeni müşteriler sağladığını, bu bilgileri şirkete kazandıranın zaten müvekkili olduğunu, kaldı ki gizli bir bilgi yahut ticari sırdan bahsedilemeyeceğini, müvekkilinin kendi yeteneklerini yeni çalıştığı iş yerinde de gösterdiğini, müvekkili şirketin yeni ortaklarının amcası …’in yerini sarsmak için müvekkiline teklifte bulunması, onun yerini sarsmak istemeleri ve şirketin kalan kısmına da sahip olma arzularını dile getirmeleri, müvekkilinin de bu yönde baskı sebebiyle rahatsız bir ortamda çalışmaya mecbur bırakılması, tecrübesi ve kendi emekleriyle şirkete kattıklarından ötürü öngörüsünü dile getirmesine rağmen itibar edilmemesi, yıldırma politikaları nedeniyle işten ayrılmaya sürüklendiğini, müvekkilinin davacıya sunmuş olduğu ihbar önelli istifa dilekçesinde belirtilen tarihten önce işten çıkarıldığını, kendisinin ve eşinin çalışmış olduğu, bilgi birikimleri ve emeklerinin doğru bir şekilde kazanca dönüşebileceği alanda davacı gibi üretim değil, gıda lojistik ve dış ticaret şirketi kurduğunu, müşterilere, davacı şirket tarafından, müvekkilinin artık bünyelerinde çalışmadığının mail yoluyla bildirilmesinin ardından bahsi geçen alışverişler ve fiyat teklifi alma eylemlerinin gerçekleştiğini, müşterilerin kendilerinin teklif istediklerini, bilakis karşı tarafın iddialarının aksine, müvekkilinin müşterilere vermiş olduğu fiyatlardan daha aşağı çekenin karşı taraf olup müvekkilini zarara sokma ve iş yapmasına engel olma amacıyla hareket ettiğini, maillerde de müvekkilinin karşı tarafın aleyhine hiçbir şekilde iş ve eylemde bulunmadığının anlaşılacağını, davacı tarafın, iddialarını ispatta yetersiz kaldığını, ispat yükünün davacıda olduğunu, müvekkilinin böyle bir faaliyetinin olmadığının aşikar olduğunu, bu alandaki her ticari ilişkinin tek seferlik alım için geçerlilik arz ettiğini, bu durumda da müvekkilinden teklif isteyen 3.kişi şirketlerin davacı ile aralarındaki sözleşmeyi sonlandırdığından ve davacı aleyhine müvekkiliyle çalıştığından da söz edilemeyeceğini, mail zincirlerinde ilk olarak … adına …’ın fiyat almak için başvurduğunun görüleceğini, müvekkilinin de serbest piyasada çalıştığı şirket adına bilgi birikimini ve yeteneklerini kullanarak çalıştığını, serbest piyasa ekonomisi modelinde temelin ticari rekabete dayandığını, müşterilerin bir kısmı da müvekkilini yetenekleri ve başarısından dolayı tercih ettiklerini, burada haksız rekabetin varlığından söz edilemeyeceğini, kaldı ki müvekkilinin, davacının iddia ettiği müşterilerine herkese verdiği fiyat listesini sunduğunu, …’nin, davacının bu bahsi geçen cari hesaplı müşterisi olmakla beraber sabit, süresi dolmamış sözleşmesi bulunan bir müşterisi olmadığını, davacının müvekkiline ait mail yazışmalarını hukuka aykırı bir şekilde elde ederek dosyaya sunduğunun aşikar olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; davalı …’in davacı şirkette 01/09/2007 tarihinde işe girdiği, 31/12/2007 tarihinde işçi tarafından bildirimli fesih şeklinde istifa ile işten ayrıldığı, davalının tekrar aynı işyerinde 14/07/2010 tarihinde ‘diğer üst düzey yönetici’ pozisyonunda işe alındığı, yönetici pozisyonunda kendisine verilen görev ve yetkilere yönelik herhangi bir yazılı metne rastlanmadığı, davalı …’in 25/11/2016 tarihinde istifa nedenine dayalı olarak işe çıkışına dair istifa dilekçesinin davacı şirket tarafından ibraz edilemediği, şirket yönergelerinden de yetki verildiğine dair herhangi bir kayıt bulunamadığı, davalı …’in 02/02/2017 tarihinde ‘5223.77 kodlu yumurta satış elemanı’ pozisyonunda dava dışı eşine ait olan … Şti’nde çalışmaya başladığı, davacı vekilince eldeki dava ile davalının anılan şirketteki çalışmalarının haksız rekabet teşkil ettiğinin ileri sürüldüğü, işbu davada davalının çalıştığı dava dışı … Şti’nin hasım gösterilmediği, davacı şirketin son üç yıldaki ciro düşüklüğünün davalı …’in dava dışı … Şti’nde haksız rekabete yönelik çalışmalarından kaynaklı olduğu yönünde kesin bir tespite rastlanılmadığı gibi davacının da bu nedenle oluşmuş maddi bir zararının varlığını ispatlayamadığı sabit olduğundan, DAVANIN REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili, “…Yerel mahkemenin gerekçesinin ve kararının somut dosya kapsamına uygun olmadığını, …. firmasının hasım gösterilmemesi gerekçesinin yerinde olmadığını, somut olayda haksız rekabet eylemlerini gerçekleştirenin yani failin bizzat davalı olduğunu, davalının, 14.07.2010-25.11.2016 tarihleri arasında işveren vekili olarak satış ve pazarlama direktörü sıfatıyla çalıştığını, serbest çalışma saatlerini kendisinin belirlediğini, işyeri ile ilgili konularda da yetki sahibi olduğunu, yakınlığı ve pozisyonu itibariyle davalının şirket ile ilgili her türlü bilgiye de haiz olduğunu, mahkemece yazılı bir metne rastlanılmadığı ileri sürülmüş ise de taraflar arasında görülmekte olan diğer davalarda dinlenen tanık beyanlarının aynen dosyaya ibraz edildiğini ve tüm tanık beyanlarında davalının, müvekkili şirketteki pozisyon ve yetkisinin olduğu gibi doğrulandığını, davalının, üst düzey yönetici pozisyonunda olduğunu ve işe giriş bildirgesinin de bu şekilde yapıldığını, İzmir 15. İş Mahkemesi’nin 2017/91 Esas sayılı dosyasında tanıkların beyanlarında; ‘Satış ve pazarlama işini o yönetiyordu, davacı ile yeni yönetim arasında fikir ayrılıkları olduğu için davacı kendi isteği ile işten ayrıldı, satış pazarlama bölümü çalışanlarını o belirliyordu, davacıda herkesin maaşını bu aralık içinde kendisi belirlerdi’, ‘Davacının aynı yerde satış direktörü olarak çalışıyordu, davacı satış ve pazarlama bölümünün direktörüydü, o bölüme alınacak ve iş akdi fesih edilecek çalışanları davacı belirliyordu, o bölüm ile ilgili davacıya emir ve talimat veren kimse yoktu, her şeyi davacı belirliyordu’, ‘İşe girdiğimde davacı aynı işyerinde satış ve pazarlamadan sorumlu olarak çalışıyordu, davacı kendisi istifa etti, satış bölümünde işe başlayacak ve iş akdi fesih edilecek çalışanları da davacı belirlerdi, diğer birimlerde de çalışacak veya işten çıkarılacak elemanların seçiminde o bölümlerin müdürleri etkiliydi..’ şeklinde beyanda bulunduklarını, işbu tanık anlatımlarının da davalının, müvekkili şirkette iken yetkili ve üst düzey yönetici olduğunu doğrulamakta olup tanık beyanlarının yer aldığı duruşma zaptının bir örneğinin de dosyaya ibraz edildiğini, zaten mahkeme dosyasında dinlenen davalı tanığı …’ün de beyanında; ‘..bizim … Tavukçuluk’taki asıl patronumuz …’den sonra ikinci patronumuz da … idi…’ diyerek işbu beyanları desteklediğini ve davalının yetkisini birebir ispatladığını, bu kapsamda yerel mahkemenin davalının konumu ve yetkisi ile ilgili değerlendirmesi hatalı olup somut dosya ile de uyuşmadığını, davalının istifa ederek müvekkili şirketten kendi rızası ve isteği doğrultusunda ayrıldığını, işten ayrılırken de müvekkili şirket çalışanlarını kendi firmasına geçirmeye ikna ettiğini, bilgi sahibi olduğu firmalarla da müvekkilinin iletişimi üzerinden iletişim kurduğunu, davalının, rekabet ve dürüstlük kurallarına aykırı davranarak eşi adına 09.12.2016 tarihinde müvekkili ile aynı alanda faaliyet gösteren şirket kurduğunu ve müvekkili şirketteyken haiz olduğu müşteri ve ticari bilgilerini kendi lehine, müvekkili aleyhine kullanmakta olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin müşteri çevresinden yararlanarak müvekkiline zarar, kendisine ise fayda sağladığını, örneğin; davalının, müvekkilinin müşterisi olan …’e mail üzerinden ölçeğe göre fiyat bildirimi yaptığını, işbu mailin Hyperlınk “…com”,…com adresinden Hyperlınk “…com” …com adresine yapıldığını, aynı şekilde … ile de iletişime geçtiğini, bilirkişi raporunda … şirketine 2017 yılında yapılan satışların bir önceki yıla göre 37.900,45 TL azalış gösterdiği, bu firmaya dava dışı … firmasının 1.252.686,53 TL tutarında satışının olduğunun belirtildiğini, bilirkişi raporu ile birlikte davalının, müvekkilinin müşterilerini kendine çektiği, bu şekilde kendisine kazanç sağladığının netlik kazandığını, davalı tarafından atılan maillerin, iş akdinin feshinden hemen sonra ilgili firmalara gönderildiğini, maillerde de ….com mail adresi kullanılmaya devam edildiğini, davalının bu eylemi dahi başlı başına haksız rekabet teşkil ettiğini, mahkemece SGK’dan her iki şirketin de çalışan kayıtlarının celbi ile müvekkili şirketten, davalı ve davalının şirketi …. firmasına geçiş yapan çalışanların da tespitini talep ettiklerini, mahkemece bu talepleri ile ilgili herhangi bir işlem yapılmadığını, eksik inceleme, hatalı değerlendirme ile hüküm kurulduğunu, kaldı ki işbu davada tam ispat da aranmadığını, haksız rekabet tehlikesinin varlığı veya haksız rekabetin devam ettiği ya da tekrarlama tehlikesinin varlığı halinde haksız rekabetin meni istenebileceği sabit olup davalının, müşteri bilgisi ile haksız rekabet eylemlerine devam edeceğinin de kuşkusuz olduğunu, kaldı ki belirtilen firmaların, ancak ve ancak müvekkiline ait mail üzerinden atılan mailler ile tespit edilebilen firmalar olduğunu, burada tespit edilemeyen firmaların da göz önünde bulundurulmasının gerektiğini, en azından her iki firmanın da satış yaptığı bütün firmaların bilirkişi vasıtasıyla karşılaştırılması gerektiğini, bu konuda elbette zararın tespitinin mümkün olmayıp makul bir tazminatın bu husus için de öngörülmesi gerektiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, haksız rekabetin tespiti, men’i ve tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6102 sayılı TTK’nın 54. maddesinde; haksız rekabete ilişkin hükümlerin amacının, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması olduğu düzenlenmiş, anılan maddenin ikinci fıkrasında ise rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı bulunduğu hüküm altına alınmıştır.
Somut uyuşmazlıkta davacı şirket vekili, aynı zamanda davacı şirket sahibinin yeğeni de olan davalının davacı şirkette üst düzey yönetici olarak çalıştığını, şirket ticari bilgilerine ve sırlarına vakıf olduğunu, ancak davacı şirketten istifa ettikten kısa süre sonra aynı iş kolundaki davadışı şirketi eşi üzerine açarak bu şirket üzerinden müvekkilinin müşteri çevresiyle irtibata geçerek iş yapmaya başladığını, bu suretle haksız rekabet eyleminde bulunduğunu ileri sürmüş, davalı ise savunmalarında; davacı şirkette kendi birikimi, çevresi ve emeği ile belli bir yere geldiğini, davacı şirketin de ciro ve hasılatlarını arttırdığını, yeni yönetimle olan anlaşmazlıklar nedeniyle davacı şirketteki işinden ayrılıp eşinin adına kurdukları şirkette eşiyle birlikte çalışmaya başladıklarını, davacı şirketin bahsettiği bilgileri davacı şirkete kazandıranın da zaten kendisi olduğunu, bu anlamda bir sır olmadığını, davacının bahsettiği mail yoluyla gerçekleşen alışverişlerin ve fiyat teklifi alma işlemlerinin, davacı şirketin artık davalının şirkette çalışmadığını müşterilerine bildirmesinden sonra gerçekleştiğini, davalının davacı şirket aleyhine bir iş ve eylemde bulunmadığını, kaldı ki bu sektörde her alımın tek seferli alım olup bu nedenle davacının müşterileriyle mevcut sözleşmelerini sonlandırdığından bahsedilemeyeceğini beyan etmiştir.
Dosya kapsamına sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davalının, SGK kaydına göre davacı şirkette üst düzey yönetici olarak görev yaptığı, bu durumun davalının eşinin tanık beyanıyla ve diğer tanık beyanlarıyla da doğrulandığı, görev tanımının “satış pazarlama müdürü” olarak tanıklarca beyan edildiği, davalının satış birimindeki faaliyetlerde ve bu birimdeki çalışanlar üzerinde yetki sahibi olduğu, davacı şirketin sunduğu ve davalının da kabulündeki maillerde davalının davacı şirket e-posta adresini (…com) şirketten ayrıldıktan sonra da kullanmaya devam edip alışverişe dair şirketlerle bu mailler üzerinden de iletişim kurduğu, bu haliyle karşı tarafa davacı şirket ile iş yapıyormuş izlenimi verildiği, yine gerek işbu mahkemede ve gerekse taraflar arasında iş mahkemesinde görülen davada dinlenen tanık beyanlarında, davalının şirketten ayrılmasından sonra birtakım personelin de davacı şirketten ayrılıp davalının çalışmaya başladığı eşine ait şirkete geçtiği, davadışı şirketin kuruluşu ve tescilinin davalının işten ayrılmasından çok kısa bir süre sonra gerçekleşmiş olduğu anlaşılmakta olup, davalının da beyanlarında esasen, eşinin kurduğu şirkette aktif olarak çalıştığını, bilgi birikimi ve müşteri çevresini serbest piyasa koşullarındaki rekabet kuralları uyarınca kullanmaya devam ettiğini, davacı şirketin bahsettiği iki şirket ile de bu şirketlerin istemi ile ve kendisinin davacı şirketten ayrıldığının duyurulmasından sonra iletişime geçtiğini kabul etmekte olduğu görülmektedir.
Ayrıca mahkemece yapılan yargılamada, davacı şirket defterleri ile davalının sonradan işe girdiği davadışı şirket defterlerinin incelendiği, iki ayrı bilirkişi raporu alındığı da görülmüştür. Davacı şirket defterlerinin incelendiği ilk raporda; davacı şirketin 2017 yılı itibariyle cirolarının düştüğü, özellikle davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği iki şirket bakımından da (…, … şirketleri) cirolarının düştüğü, ancak davalı şirkette yönetim değişikliği de olup bunun da etkisi olabileceği, yine davacı şirketteki personelin de çoğunlukla değiştiği şeklinde görüş bildirildiği, davadışı şirketin defterlerinin incelenmesiyle düzenlenen raporda ise, davacı şirketin bildirdiği şirketlerden biri olan … Şirketiyle davadışı şirketin yüksek oranda iş yaptığı, davacının 2017 yılı iş cirosunun da bu şirket bakımından düştüğü belirlenmiştir. Davacının dava dilekçesine eklediği ve davalının satış yaptığını belirttiği bir diğer şirket olan “…” bakımından ise raporlarda hiçbir değerlendirme yapılmadığı gibi, yine davacının örnek olarak belirttiği şirketler dışında her iki taraf defterleri kıyaslanmak suretiyle de başka aynı şirketlerle iş yapılıp yapılmadığının araştırılması yönündeki talebine dair raporlarda bir tespit ve değerlendirmede bulunulmadığı, yine SGK kayıtlarına da delil olarak dayanıldığı halde, tanık beyanlarında ve alınan 1. bilirkişi raporunda da bahsedilmesine rağmen, davacı şirketten ayrılıp davalının çalışmaya başladığı davadışı şirkette işe giren personelin olup olmadığının ve bu hususta davalının etkisinin de haksız rekabet kuralları uyarınca irdelenmediği, bu haliyle eksik inceleme ile hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.
Haksız rekabete dayalı eldeki dava bakımından, haksız rekabet sonucu zarar tehlikesinin varlığı da yeterli olup, bu husus dikkate alınarak, gerek müşteri çevresi ve gerekse personel bakımından davalının eylemlerinin haksız rekabet oluşturup oluşturmadığının, her iki şirket defter ve belgelerinin mukayeseli olarak (satıma konu ürünlerin aynı olup olmadığına da dikkat edilerek) ayrıntılı inceleme sonucunda tespiti gerekmekte olduğundan, yerel mahkeme kararının kaldırılması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜNE; İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/319 Esas – 2019/515 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 08/06/2022