Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1295 E. 2022/1447 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1295
KARAR NO : 2022/1447

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/11/2017 (Dava) – 11/04/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/1343 Esas – 2019/343 Karar
DAVA : Tazminat (Kooperatif Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 29/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/04/2019 tarihli 2017/1343 Esas – 2019/343 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların davacı kooperatifin 2013 yılından önceki yöneticileri olduğunu, davalıların yönetici olduğu dönemde kooperatif inşaatlarının bir bölümünün yapıldığını, bu işler için kooperatif ile 13 ayrı taşeron arasında eser sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmelerden sıva işleri taşeronu … ile kooperatif arasında yapılan sözleşme dışındaki tüm sözleşmelerde yapılan işlerde çalışacak işçilerin taşeronlar tarafından sigortalanacağının hüküm altına alındığını ancak sıva işleri taşeronu … ile yapılan sözleşmede işçilerin sigortasının taşeron tarafından yapılacağının hüküm altına alınmadığını, sıva işleri taşeronu … tarafından çalıştırılan işçilerden … ve …’nın iş kazası geçirdiklerini, taşeron ile yapılan sözleşmeye sıva işinde çalışan işçilerin taşeron tarafından sigortalanacağı hükmü konulmadığı için taşeron tarafından kaza geçiren işçilerin sigortasının yapılmadığını ve bu durumun kaza sonrası ortaya çıktığını, kazadan sonra işçilerin tedavisinin sağlanması amacıyla kazalı işçilerin taşeron işçisi olduğu halde davalı eski kooperatif yöneticileri tarafından kooperatif işçisi olarak kaza tarihinde sigortalandırıldıklarını, işçilerden …’ ın tedavi ücretlerinin SGK tarafından ödendikten sonra SGK’ nın davacı kooperatif aleyhine açtığı İzmir 1. İş Mahkemesi’ nin 2014/664 E. 2015/68 K. sayılı dosyasında; davacı kooperatifin olayda asıl işveren olarak göründüğünden % 90 oranında kusurlu bulunarak SGK’ ye 9.286,00-TL peşin sermaye değerli gelir tutarı ile 9.403,49-TL ödemeye mahkum edildiğini, kararın İzmir 18. İcra Müd.’ nün 2016/9613 E. Sayılı dosyası ile icraya konulduğunu ve davacının toplam 39.839,98-TL ödediğini, dava konusu edilen zararın davalı kooperatif yöneticilerin kusurlu davranışları sonucu kazalı işçilerin kooperatif işçisi olarak sigorta yaptırmalarından kaynaklandığını bu nedenlerle 1163 sayılı Yasa’ nın 98. maddesi yollaması ile TTK’ nin 336. maddesinde belirtilen hallerde kusursuz olduklarını ispat etmedikçe yöneticilerin uğranılan zarardan müteselsilen sorumlu olduklarını belirtmiş ,davacı kooperatif zararı olan 39.839,98 TL nin icra dosyasına yatırıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı kooperatif tarafından eski yönetim kurulu üyesi olan müvekkilleri aleyhine sorumluluk davası açılabilmesi için kooperatif genel kurulundan bu konuda yetki alınması ve davanın denetçiler tarafından açılması gerektiğini, davanın ise kooperatif yönetim kurulu üyeleri tarafından verilen vekaletnameye istinaden açılmış olduğundan öncelikle davanın usulden reddinin gerektiğini, davanın zaman aşımına uğradığını, esas yönünden müvekkillerinin 2008 yılında kooperatif yönetim kurulu üyesi sıfatı ile dava dışı taşeron … ile kooperatife ait binanın sıva işlerinin yapımı konusunda taşeronluk sözleşmesi yaptıklarını, sözleşmenin istisna akdi olup, istisna akdinden kaynaklanan her türlü zarar ve ziyandan üst iş veren olarak kooperatif sorumlu ise de kooperatifin bu nedenle uğradığı zarar ve ziyan nedeniyle rücu hakkının sadece taşerona karşı kullanılabileceğini, taşeron tarafından yapılan iş esnasında iş kazası sonucu yaralanan … ve… tarafından açılan İzmir 6. İş Mahkemesi’nin 2010/969 ve İzmir 7. İş Mahkemesi’nin 2010/967 sayılı dava dosyalarından da müvekkillerine davanın ihbar edildiğini, bu dava dosyalarında alınan bilirkişi raporlarında eski yönetim kurulu üyesi olan müvekkillerinin şahsi sorumluluğuna dair tek bir cümle bulunmadığını, aynı şekilde SGK tarafından davacı sıfatı ile İzmir 1. İş Mahkemesi’nin 2014/664 Esas 2015/68 Karar sayılı dosyasında da davalılar … Kooperatifi, … ve … aleyhine açılan rücu istemli davada da davanın müvekkillerine ihbar edildiğini, davacı tarafından müvekkillerine karşı salt yönetici sıfatında bulunduklarından bahisle açılan rücu davasının usul ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda , davalıların görevlerini yerine getirmedikleri, yükümlülüklerinin ihlal ettikleri ve bu suretle müvekkili kooperatifi zarara uğrattıklarının belirlendiğini ve iddialarının doğrulandığını, bilirkişi raporu ile müvekkili kooperatifin eski yöneticilerinin kusurlu davranışlarından kaynaklanan zararlar nedeniyle, İzmir 18.İcra Müdürlüğü’nün 2016/9613 sayılı dosyasına toplam 35.558,99 TL, İzmir 4.İcra Müdürlüğü’nün 2017/9864 sayılı dosyasına 5.000,00 TL olmak üzere 40.558,99 TL ödeme yapmak zorunda kaldığının belirlendiğini, bu nedenle davanın ıslah edildiğini ancak davanın başlangıcında davalının zamanaşımı itirazı olmasına rağmen usul ekonomisine aykırı davranılarak bilirkişi raporu alındıktan ve dosyada 5 celse yapıldıktan sonra davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verildiğini, kaldı ki mahkemenin “davanın zamanaşımından reddine” karar vermesinin de hatalı olduğunu, mahkeme kararının gerekçe kısmında” 6762 s.lı TTK’nun 309.maddesi hükmüne atıf yapıldığını ancak maddenin ” bu fiil cezayı müstelzim olup ceza kanununa göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzaman tatbik olunur.” hükmü görmezden gelinerek dava konusu zararlandırıcı eylemlerin cezayı müstelzim olup olmadığı incelenmeden karar verildiğini, oysa davalıların kooperatifin zararına neden olan dava konusu eylemleri en hafif haliyle TCK m.257/1 de yer alan görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğunu, İzmir 18.İcra Müdürlüğü’nün 2016/9613 sayılı dosyasına toplam 35.558,99 TL, İzmir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2017/9864 sayılı dosyasına 5.000,00 TL olmak üzere 40.558,99 TL ödenmesine neden olarak görevlerini kötüye kullandıklarını, bu hususun dosyada alınan bilirkişi raporunun sonuç bölümünde yapılan tespit ile de sabit olduğunu, davalıların işlemiş olduğu suçun ceza zamanaşımı süresi 8 yıl olup işbu davanın ceza zamanaşımı süresinde açıldığını belirterek, mahkemesinin kararının istinaf yoluyla incelenerek kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı kooperatif tarafından eski yöneticileri hakkında davacı kooperatifi zarara uğrattıkları iddiasıyla, kooperatif yöneticilerin sorumluluğuna dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dava sorumluluk davası niteliğinde olduğundan davacı tarafa sorumluluk davası açılmasına yönelik genel kurul kararını ibraz etmek üzere süre verilmiş, davacı tarafça davacı kooperatifin 18/06/2017 tarihli genel kurul toplantı tutanağı ve eklerinin sunulduğu, genel kurulun 7. Gündem maddesi ile ” işyerinde kaza geçiren işçiler ile davanın sonucunda ortaya çıkan maddi boyutun bütçeye göre ödenmesi ve eski yöneticilere rücu davası açılması ile ilgili yönetim kuruluna yetki verilmesi oy birliği ile kabul edildi” şeklinde karar alındığı anlaşılmıştır.
Bilirkişinin düzenlediği 24/10/2018 tarihli raporda özetle; davalıların görev yaptıkları dönemde 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun “Yönetim Kurulu Üyelerinin Titizlik Derecesi ve Sorumlulukları” başlığı altındaki 62’nci ve Kooperatifler Anasözleşmenin 48’inci maddesine uymadıkları, kooperatif işlerinin yönetimi için gereken titizliği göstermedikleri, başarı ve gelişmesi yolunda gayret göstermedikleri, yönetim kurulu üyeleri, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan müteselsilen sorumlu olup, kooperatife tazmin etmekle yükümlü oldukların, davalı Yönetim Kurulu üyelerinin görevlerini ve yükümlülüklerini ihlal ettikleri kooperatifin, kaza geçiren iki işçinin tazminatları dahil 225.764,99 TL zarara uğratıldığı, %10 kusurlu bulunan şantiye şefi …’ın kusurdan doğan zararını ödemiş olduğu, söz konusu asıl dosya kapsamında yine icra borcunun ödendiği ve bu dosyanın kapatıldığı, kooperatifin halen ödemek durumunda bulunduğu 77.435,36 TL 4. İcra Dairesine olan borcu ve her iki kazazedenin hak kazandığı 110.000,00 TL tutarındaki tazminatın ödenmediği, buna göre toplam borcunun 187.435,36 TL olarak devam ettiğinin tespit edildiği bildirilmiştir.
Bilirkişi raporundan sonra, davacı tarafça 15/11/2018 tarihinde ıslah dilekçesi ile tazminat talebini 40.558,99 TL olarak arttırdığı anlaşılmıştır.
Dava sorumluluk davası niteliğinde olduğundan ve davanın denetçiler tarafından verilen vekaletname ile açılması gerektiği anlaşıldığından, davacı tarafça denetçilerden alınan vekaletnamelerin dosyaya sunulduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda; davacı tarafça davalıların davacı kooperatifin 2007-2009 yılları arasında yani 2013 yılından önceki yöneticileri olduğu, davalıların yönetici olduğu dönemde kusurlu davranışları ile davacı kooperatifi zarara uğrattıklarından bahisle oluşan kooperatif zararının giderilmesine yönelik olarak kooperatifin yeni yönetimi tarafından sorumluluk davası açıldığı, davalıların davacı kooperatifin yönetiminde bulundukları dönemde dava dışı … ile sıva işlerinin yapılması hususunda 25/09/2008 tarihinde “Taşeronluk Sözleşmesi” ni imzaladıkları, yapılan sözleşmede çalışan işçilerin sigortasının taşeron tarafından yapılacağının hüküm altına alınmadığı, söz konusu taşeronun çalıştırdığı işçilerden… ve …’nın 26/10/2008 tarihinde iş kazası geçirdikleri, kaza geçiren işçilerin tedavi ve diğer ücretlerinin SGK tarafından ödendiği, yapılan ödemenin rücuen tahsiline yönelik olarak SGK tarafından davacı kooperatif hakkında İzmir 18. İcra Müdürlüğü’nün 2016/9613 sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, takip sırasında dava dışı SGK ‘ya 35.558,99 TL ödendiği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafça yapılan ödemenin kooperatif yöneticileri olan davalılardan sorumluluk davası hükümleri doğrultusunda tahsilinin gerektiği gerekçesiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmış; mahkemece, 6762 TTK ‘nın 309. maddesinde ” Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vuku bulduğu tarihten itibaren 5 yıl geçmekle mürüruzamana uğrar. Şu kadar ki bu fiil cezayı müstelzim olup ceza kanununa göre müddeti daha uzun mürüruzamana tabi olursa tazminat davasına da o mürurzaman tatbik olunur” düzenlemesinin bulunduğu, dava konusu edilen iş kazasının 26/10/2008 tarihinde gerçekleştiği, dava dilekçesinde bahsi geçen taşeron sözleşmesinin tarihinin ise 25/09/2008 olduğu, zararlandırıcı eylemin 25/09/2008 ve 26/10/2008 tarihinde gerçekleştiği, söz konusu tarihler göz önüne alındığında TTK ‘nun 309. Maddesinde ön görülen 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, davalı tarafça zamanaşımı def’inin yasal süresi içerisinde ileri sürüldüğü , zamanaşımı süresinin dolması ve davalı tarafça zaman aşımı definin ileri sürülmesi nedeni ile davanın reddinin gerektiği gerekçesiyle açılan davanın zamanaşımı sebebi ile reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, rücuen alacak istemine ilişkindir. Davacı kooperatif, 26/10/2008 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu taşeron firmanın çalıştırdığı işçilere SGK tarafından yapılan ödemeler nedeniyle SGK’nın davacıya yönelik açmış olduğu rücu davasında aleyhine verilen hüküm uyarınca SGK tarafından başlatılan icra takibi nedeniyle takip dosyasında dava dışı SGK’ya ödediği tazminatın, kusurlu davrandıklarını iddia ettiği davacı kooperatifin eski yöneticisi olan davalılardan tahsilini talep etmiştir. BK’nun 147. maddesi gereğince rücu hakkından istifade eden müteselsil borçlulardan herbiri tediye ettiği miktar kadar alacaklının haklarına halef olur. Müteselsil sorumluların birbirlerine karşı açacakları rücu davalarında uygulanacak zamanaşımı süresi ile ilgili BK’da açık bir düzenleme bulunmadığından, bu hususta uygulanacak hüküm BK’nun 125. maddesidir. Bu maddede belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi de müteselsil sorumlunun ödeme yaptığı tarihtir. Davacı Kooperatifin gerçekleşen zararı ödediği tarihten itibaren zarar oluşacağından, davacı tarafından icra dosyasına yapılan ödeme ve dava tarihi itibarıyla zamanaşımı süresi henüz dolmamış olduğundan; mahkemece, açıklanan hususlar gözönüne alınıp zamanaşımı def’i yeniden değerlendirilerek tüm delilller birlikte değerlendirilmek ve dava konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınarak tüm delilleri toplamak suretiyle, yapılacak yargılama sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece
yazılı şekilde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair kararı doğru olmamıştır.
Kooperatifin sorumlular hakkında açtığı davada zamanaşımı, zarar verici olduğu iddia edilen eylemin dava açmaya yetkili organ tarafından öğrenildiği tarihinden başladığı, somut olayda bunun öğrenilmesinin de iş kazası nedeniyle işçilere ödeme yapan Sosyal Güvenlik Kurumunun davacı Kooperatife karşı rücu davası açıp, dava sonucu hükmedilen miktarı icra yoluyla tahsil ettiği tarih olduğu dikkate alınarak davalıların hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığından davacının itirazının kabulü ile kararın kaldırılması gerekmiştir. (Yargıtay 23. Hukuk 2016/2674-2018/5179)
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 355/1 ve 353/1-a-6 maddeleri gereğince kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kararın kaldırılma şekli ve sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/04/2019 tarihli 2017/1343 Esas – 2019/343 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a-)-6) maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine, istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın kaldırılma şekline ve sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair; 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi. 29/09/2022