Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1284
KARAR NO : 2022/1844
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/01/2016 (Dava) – 26/02/2019 (Karar)
NUMARASI : 2016/101 Esas – 2019/193 Karar
DAVA : Kıymetli Evraktan Kaynaklanan Alacak
BAM KARAR TARİHİ : 01/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/02/2019 tarihli 2016/101 Esas ve 2019/193 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … ticaret ünvanı ile faaliyet gösterdiğini, davalının ise … sicil nolu İzmir Barosu avukatlarından olduğunu, müvekkilinin leh ve aleyhine olan açılmış veya açılacak dava ve takiplerde kendisini avukatı olarak temsil etmesi amacıyla davalıyı vekil olarak tayin ettiğini, davalının, müvekkilinin 03/09/2015 tarihinde Keşidecisi … olan … Bankası A.Ş-Balıkesir Şubesi’nin 27/04/2016 keşide tarihli 7039200 nolu 17.000-TL bedelli, Keşidecisi … olan … Bankası -Adapazarı Şubesi’nin 30/05/2016 keşide tarihli 4587630 nolu 20.000-TL bedelli, Keşidecisi … olan … Bankası -Adapazarı Şubesi’nin 30/06/2016 keşide tarihli 4587631 nolu 20.000-TL bedelli üç adet çeki ise davalının ticari sicil araştırması yapması ve çeklerin karşılıksız çıkması durumunda derhal icra takibi başlatılması amacıyla davalıya teslim ettiğini, davalının vadesi gelmiş beş adet çekin tümünü … adına ciroladığı, ardından İzmir 25. İcra Dairesinin 2015/17792 ve18303 sayılı dosyaları ile müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, bunun üzerine İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/87 E sayılı dosyası ile menfi tespit davası açtıklarını, geriye kalan üç adet çekin vadesinin gelmemiş olması nedeniyle iadesi için ihtarname gönderildiğini, ancak davalının cevabi ihtarnamesinde çeklerin iadesinin söz konusu olmayacağının bildirildiğini belirterek, Keşidecisi … olan … Bankası A.Ş-Balıkesir Şubesi’nin 27/04/2016 keşide tarihli 7039200 nolu 17.000-TL bedelli, Keşidecisi … olan … Bankası -Adapazarı Şubesi’nin 30/05/2016 keşide tarihli 4587630 nolu 20.000-TL bedelli, Keşidecisi … olan … Bankası -Adapazarı Şubesi’nin 30/06/2016 keşide tarihli 4587631 nolu 20.000-TL bedelli toplam üç adet çekin müvekkiline iadesine, bu durumun mümkün olmaması halinde çek bedelleri toplamı olan 57.000-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; uyuşmazlığın vekalet ilişkisinden değil, ticari hayattaki ortaklık başlangıcı ilişkisinden kaynaklandığını, eldeki davanın müvekkili tarafından davacı hakkında alacaklarından dolayı icra takibi yapmasından kaynaklandığını, … , davacı … ve … ‘in ısıtma sistemleri ve kazan imalatı konusunda iştigal eden iş yeri kurma konusunda anlaştıklarını, müvekkilinden de ekonomik destek talep ettiklerini, müvekkili ile davacı arasında ortaklık ilişkisi olduğunu, müvekkilinin ortaklığa para verdiğini, müvekkilinin dava dışı diğer kişiler de dahil olmak üzere … … Şirketinin faaliyeti konusunda anlaştıklarını, şirketin faaliyete geçtiğini, müvekkilinin vermiş olduğu para karşılığında müvekkiline çek verildiğini, vekalet ilişkisi sebebiyle çek verilmediğini, bu sebeple davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece; “…yargılama aşamasında dava konusu çekler davalı tarafından tahsil edilmiş olduğundan dava istirdat davasına dönüşmüştür. Yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında davalının, davacıdan dava konusu çekleri aldığı, davalı savunmasında çekleri vermiş olduğu borç para karşılığında ödeme amaçlı aldığını belirtmiş ise de davalının yapmış olduğu ödemelerin adi ortaklığa sermaye amaçlı yapılan ödemeler olduğu, bu amaçla yapılan ödemelerin ancak ortaklıktan istenebileceği, davacıdan istenemeyeceği, çeklerin davalıya tahsil amaçlı verilmiş olduğu, bedelinin davacıya iadesinin gerektiği…” gerekçesiyle “davanın kabulü ile Keşidecisi … olan … Bankası A.Ş-Balıkesir Şubesi’nin 27/04/2016 keşide tarihli 7039200 nolu 17.000-TL bedelli, Keşidecisi … olan … Bankası -Adapazarı Şubesi’nin 30/05/2016 keşide tarihli 4587630 nolu 20.000-TL bedelli, Keşidecisi … olan … Bankası -Adapazarı Şubesi’nin 30/06/2016 keşide tarihli 4587631 nolu 20.000-TL bedelli çeklerin toplam bedeli 57.000-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu çeklerin tahsil cirosu ile değil temlik cirosu ile müvekkiline teslim edildiğini, müvekkilinin çeklerin yasal hamili olduğunu, ticari hayatta çekin karşılıksız çıkmasından önce tahsil için avukata verilmesinin örf ve adete aykırı olduğunu, dava konusu çeklerin vadeleri gelmeden çok önce müvekkiline verildiğini, müvekkilinin davacı adına dava tarihine kadar çeke dayalı hiçbir takip yapmadığını, İzmir Barosu Yönetim Kurulunun 07/02/2017 tarih ve 73 sayılı kararının gerekçesinin dava konusu çeklerin tahsili için müvekkiline verildiğini ortaya koyduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin resmi anlamda ortaklık ilişkisi değil, ortaklık ilişkisi başlangıcı aşamasında kaldığını, davacının, iddia ve savunmasını genişlettiğini, davacı yanın dava dilekçesinde vekalet ilişkisine dayandıklarını, sonradan ise adi ortaklık tasfiye edilmeden alacağın istenemeyeceği yönünde iddialarını genişlettiklerini, taraflarınca bu hususa muvafakat edilmediğini, fakat mahkemece bu hususun hiç değerlendirmediğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunu tanzim eden bilirkişinin sıfatının serbest mali müşavir olmasına rağmen hukuki değerlendirmelerde bulunduğunu, hatalı ve eksik bilirkişi raporunun hükme esas alındığını,bilirkişinin görev ve yetkisini aştığını, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmadığını, yargılama sırasında dinlenen tanık beyanlarından da davanın haksızlığının anlaşılacağını, mahkemece adi ortaklık tasfiyesi istenmeden adi ortaklık için verilen nakdi sermayenin istenmeyeceğine dair hukuki yorumun kabul edilemeyeceğini, para teslim belgelerinde sermaye için verildiği hususunun belirtilmediğini, davalının para verme gayesinin iade edilme şartı ile verilen finansal destek olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık ilişkisi olarak kabul edilse dahi çek verilmesi ile adi ortaklığın tasfiyesine girişildiğini, konulan sermayenin de davalıya iadesinin gerektiğini, davanın devamı sırasında davacının müvekkiline dava konusu borç ile geriye kalan borçların ödenmesi için teklif gönderdiğini. Borcun uzun vadede yapılandırılması ve yeni çek verilerek ödenmesi istenmesi nedeniyle anlaşma sağlanamadığını, davacı hakkında İzmir 25. İcra Dairesinin 2015/17792 esas sayılı dosyasına davacı namına dava dışı üçüncü kişi tarafından ödeme yapıldığını, dava açıldıktan sonra yapılan görüşme ve yazışmaların mahkemece değerlendirilmediğini, davacının bilirkişi tarafından tespit edilen 211.200,00 TL’ yi iade etmesi gerektiğini, davacının davalıya borçlu olduğu hususunun kabulü gerektiğini belirterek, kararın kaldırılması istemiyle istinaf talebinde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, üç adet kambiyo senedinin (çekin) aynen iadesi mümkün değil ise bedellerinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulü ile çek bedellerinin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
4721 Sayılı TMK.nun 6.maddesi uyarınca; herkes iddiasını ispatla yükümlüdür.
6100 sayılı HMK’nın 187. maddesi gereğince, ispatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Aynı Kanunun 190. maddesinde ise ispat yükü düzenlenmiş olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. ” düzenlemesi bulunmaktadır.
Yemin delili ise HMK’nın 225 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. HMK’nın 227/1. maddesine göre uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf dahi yemin teklif edebilir. Yemin, esaslı delillerdendir.
Çek, hukuksal niteliği itibariyle havale gibi bir ödeme vasıtası olup, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla verildiği yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin aksini (çekin, borcun ödenmesinden başka bir amaçla verildiğini) ileri sürenin, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlü olduğu izahtan varestedir.
Eldeki dava da; davacı taraf davaya konu çeklerin davalının avukat olması nedeniyle tahsil amacıyla davalıya verildiğini ileri sürmüş, davalı ise söz konusu çeklerin, tarafların adi ortaklık şeklinde işlettikleri ticari işletmeye verilen bir miktar paraya karşılık olarak tarafına teslim edildiğini savunmuştur.
Davacı, yukarıda değinilen yasal karine karşısında davalıya verdiği dava konusu çeklerin, bir borcun ödenmesinden başka bir amaca yönelik bulunduğunu ispat yükü altında olduğundan, davacının bu karinenin aksini ispata yarar yazılı delil ibraz etmesi gerekmektedir.
İstinaf incelemesine konu dava dosyası kapsamından davacının bu yönde yazılı bir delil sunmadığı anlaşılmakta ise de davacının dava dilekçesinde “yemin” deliline dayandığı, mahkemece davacıya yemin hakkı hatırlatılmadan hüküm kurulduğu görülmektedir.
Mahkemece, davacıya dava konusu çeklerin davalıya tahsil amaçlı verilip verilmediği konusunda yemin teklif edip etmediği sorularak, yemin teklif edilmesi durumunda davalının yemin beyanı alınarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Açıklanan tüm maddi ve hukuki gerekçelerden ötürü, davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK nın 353/1-a/6 maddesi uyarınca kabulü ile kararın HMK nın 353/1-a/6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının ESASTAN KABULÜNE; İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/02/2019 tarihli 2016/101 Esas ve 2019/193 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
4-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
7-Davalının diğer istinaf itirazlarının kararın kaldırılması sebep ve şekline göre bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 01/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.