Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1269 E. 2022/827 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1269
KARAR NO : 2022/827

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22.08.2016 (Dava) – 16/04/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/286 Esas – 2019/517 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 25/05/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 25/05/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/04/2019 tarihli 2018/286 Esas ve 2019/517 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin annesi olan muris …’nın 24.04.2012 tarihinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybettiğini, murise çarpan aracın olay yerinden kaçmış olup plakasına ve sürücüsüne ulaşılamadığını, kazanın Mersin-Adana otoyolu kenarında meydana geldiğini, murisin park halindeki aracına binmek için aracının yanına geldiğinde plakası tespit edilemeyen aracın müvekkiline çok yakın bir mesafeden geçtiğini ve çarparak ölümüne neden olduğunu, kazayı murisin yanında bulunan arkadaşlarının da görmüş olup, uzun bir soruşturma sonucunda murisin yanında bulunan arkadaşları hakkında Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/524 E. sayılı dosyasında kasten öldürme suçundan ceza davası açıldığını, ancak alınan bilirkişi raporlarında olayın kasten öldürme vakası olmadığının ve trafik kazası nedeni ile gerçekleştiğinin kabul edildiğini, ceza dosyası kapsamında Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından alınan raporda olayın trafik kazası sonucu meydana geldiğinin tespit edilmiş olduğunu, murisin içki satan restoranlarda garsonluk yaptığını, sigortasız çalışmakta olup almakta olduğu maaşının 2.500,00-TL civarında olduğunu, müvekkillerinin de murisin çocukları olup halen bakıma muhtaç olduklarını, …na destekten yoksun kalma tazminatı istemli başvuru yaptıklarını, ancak başvurularına verilen cevapta; “kazaya karışan plakası ve sürücüsü belli olmayan kamyonet sürücüsünün kusursuz olduğuna ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle tazminat taleplerinin karşılanmasının mümkün olmadığı” nın bildirildiğini, ceza dosyası kapsamında yapılan yargılama aşamasında alınan raporlar ile her ne kadar muris …(…) asli kusurlu tespit edilmiş ise de, TBK 73. maddesi gereği, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararının hukuk hâkimini bağlamayacağını, tespit edilemeyen kamyonet tarafından murise hızlı bir şekilde çarparak kazanın meydana geldiğini, kamyonet sürücüsünün şerit ihlali yaparak hız limitlerinin üzerinde hareket ettiğinin ortada olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik her bir müvekkili için ayrı ayrı 1.500,00-TL olmak üzere toplam 3.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, daha sonra ıslah dilekçesi ile talebini … için 134.846,37-TL ve … için 10.626,28-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkemenin yetkili olmadığını, kaza yerinin Mersin ili hudutları olduğunun sabit olduğunu, müvekkili kurumun niteliği itibariyle İzmir’de herhangi bir şubesinin ya da acentesinin olmasının da söz konusu olmayıp merkezinin İstanbul’da olduğunu, bu nedenle işbu davaya bakmakla davacıların bulunduğu İzmir Mahkemeleri yetkili olmayıp, KTK 110. maddesi uyarınca yetkili mahkemelerin kaza yeri olan Mersin Mahkemeleri veya davalı müvekkili kurumun bulunduğu yer olan İstanbul Mahkemeleri olduğunu, dosyada mübrez Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan kusur raporunda yaya …’nın kazanın meydana gelmesinde tamamen kusurlu olduğu ve plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığının tespit edildiğini, …nın sorumluluğunun sigortalının belirlenememesi, rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli sigortanın bulunmaması veya çalınmış veya gasp edilmiş araçlarla kazaya sebebiyet verilmesi durumlarında, kazalarda zarar gören kişilerin, sigorta güvencesinden yoksun kalmaları nedeniyle uğrayacakları bedeni zararların Karayolları Trafik Sigortası ilkeleri ışığında karşılanmasından ibaret olduğunu, …nın plakası tespit edilemediği iddia edilen aracın kusuru oranında olmak üzere devreye girdiğini, somut olayda Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan kusur raporunda da görüleceği üzere kaza anında plakası tespit edilemeyen araç sürücüsüne herhangi bir kusur atfedilmemiş olup, tüm kusurun müteveffa yaya …’ya verildiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Kusur raporuna göre kazada vefat eden davacıların desteği olayın meydana gelmesinde %100 kusurlu olup davalının buna dayalı olarak davanın reddini talep etmekte olduğu, kaza tarihi 24.04.2012 tarihi olup yeni genel şartlar 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe girmiş olduğundan kaza tarihi itibari ile eski genel şartların uygulanacağı, buna göre, destek şahsın kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin teminat dışı kaldığına dair bir düzenleme bulunmaması nedeniyle işin esasına girilerek aktüer raporu aldırıldığı, İzmir BAM 11.Hukuk Dairesinin kararlarının da bu yönde olduğu, ayrıca Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin pek çok kararında da belirtildiği gibi bu durum karşısında; davacının, zarar gören 3. kişi sıfatına dayanan zarar giderim talebi nedeniyle, davacı desteğinin kazadaki kusurunun davacılara yansıtılamayacağı, davalı …’nın zarardan sorumlu olduğu, aktüer raporuna göre, davacı …’in isteyebileceği tazminat miktarının 134.846,37.-TL olduğu, davacı …’in ise isteyebileceği tazminat miktarının 10.626,28.-TL olduğu, davacı vekilinin de buna uygun olarak dava miktarını arttırdığı anlaşılmakla, arttırılan miktarlar üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerekmekle; DAVANIN KABULÜ İLE, davacı … yönünden 134.846,37.-TL, davacı … yönünden 10.626,28.-TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak ayrı ayrı davacılara verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “…Müteveffa yayanın %100 kusurlu olmasına rağmen … yönünden davanın kabul edilmesinin hatalı olduğunu, mahkemenin davacıları zarar gören üçüncü kişi olarak yorumladığını ve davayı kabul ettiğini, fakat işbu tespitin sigortacılık mantığına tamamen aykırı olduğu gibi hukukun genel prensiplerine de aykırı olduğunu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ile kabul gördüğü üzere bahsedilen zarar gören üçüncü kişi durumunun, sigortacının sorumluluğunu üstlendiği aracın %100 kusurlu olması halinde uygulanabilen bir durum olduğunu, fakat huzurdaki olayda …’nın sorumluluğunu üstlendiği plakası tespit edilemeyen aracın zaten kusurunun bulunmadığını, hal böyle olunca olayda …’nın herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; plakası belirlenemeyen aracın karıştığı trafik kazasına bağlı ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, müteveffanın ölümü ile ilgili dava dışı şahıslar hakkında kasten öldürme suçundan ceza davası açıldığı, ancak olayın trafik kazasına bağlı ölüm olduğu gerekçesiyle beraatlerine karar verildiği, UYAP sorgusunda bu kararın Yargıtay 1. CD’ nin 2020/4852 E.-2021/9213 K. sayılı kararı ile de onanarak kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır. Bahse konu ceza dosyasında Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesinden kusur raporu alındığı, ancak bu raporda kusur durumunun mütevaffa ve olay anında yanında bulunan arkadaşları olan sanıklar bakımından değerlendirilmiş olduğu ve müteveffanın tam ve asli kusurlu bulunduğu, eldeki işbu davada da mahkemece trafik kazasındaki kusurlar yönüyle İTÜ bilirkişi heyetinden rapor alındığı, bu raporda müteveffa ve plakası belirlenemeyen araç bakımından yapılan kusur değerlendirmesinde; müteveffanın asli ve tam kusurlu, plakası belirlenemeyen araç sürücüsünün ise kusursuz olduğunun belirlendiği, mahkeme kararındaki kabulün de bu yönde olduğu, kusur yönünden herhangi bir istinaf itirazının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davalının sorumluluğu, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ve … Yönetmeliği’ne dayanmakta olup; zarara sebep olan meçhul araç sürücüsünün kusuruyla sınırlı bir sorumluluktur. Burada müteveffa, yaya konumunda olup plakası belirlenemeyen araca ise izafe edilmiş bir kusur bulunmamakta, müteveffanın kazanın meydana gelmesinde tam ve asli kusurlu olduğu belirlenmiş bulunmaktadır. Her ne kadar mahkemece davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı yönündeki kabul ile dava kabul edilmişse de, somut uyuşmazlıktaki kaza desteğin tek taraflı ve asli kusurlu olduğu bir kaza niteliğinde değildir. Plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen aracın destek yaya …’ye çarpması ile meydana gelmiş bir kaza olup aracın tespit edilememesinden dolayı da dava …na yöneltilmiştir. Bu durumda mahkemece, plakası belirlenemeyen aracın kazada bir kusuru olmadığının tespit edilmiş olmasına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru olmamış, ancak dosya kapsamı itibariyle yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir durum olmadığı anlaşıldığından HMK 353/1-b-2.madde uyarınca mahkeme kararının kaldırılıp düzeltilerek, davanın reddi yönünde Dairemizce yeniden hüküm kurulması gerekmiştir (Bu yönde Yargıtay (kapatılan) 17. HD 2017/866 E.- 2018/211 K., 2015/223 E.- 2017/5735 K, 2015/6912 E.-2018/112 K, 2015/8943 E.- 2018/8193 K.)
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b.2. maddesi gereğince kaldırılarak, davanın reddine dair Dairemizce aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
I-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/286 E. – 2019/517 K. sayılı kararının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
1-Davacıların davasının REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL harcın peşin alınan (tamamlama harcı 499,84+peşin harç 29,20-TL) toplam 529,04 TL harçtan mahsubuyla bakiye 448,34-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacılara iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri gereğince hesap edilip takdir edilen;
a-5.100-TL maktu vekalet ücretinin davacı …’den tahsili ile davalıya verilmesine,
b-16.760,41-TL nispi vekalet ücretinin davacı …’den tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan tutar var ise karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili olduğu tarafa iadesine
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
II-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınan 2.484,30-TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
III-Davalı tarafından yapılan 121,30-TL istinaf kanun yolu başvuru harcı, 150,00-TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 271,30-TL istinaf yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
IV-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
V-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
VI-Kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 25/05/2022