Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1259 E. 2022/1281 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1259
KARAR NO : 2022/1281

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/04/2018 ( Dava) – 28/05/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/521 Esas – 2019/658 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 08/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/05/2019 tarihli 2018/521 Esas – 2019/658 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; …’ın sevk ve idaresindeki davalı sigorta şirketi nezdinde KTK ZMM sigortasıyla sigortalı … plakalı aracın 10/06/2014 tarihinde Horasan ilçesinde sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesiyle şaranpole yuvarlandığı, meydana gelen tek taraflı trafik kazasında sürücü …’ın hayatını kaybettiği, ayrıca araç içersindeki …’ın yaralandığı, …’ın ölümüyle geriye davacı eşi … ile kızı …’ın kaldığı ve desteklerini yitirdikleri, davacıların üçüncü kişi sıfatıyla destekten yoksun kalma tazminatı talep haklarının bulunduğu, …’ın vücudunda kalıcı hasar oluştuğu ileri sürülerek, zararın tam ve kesin olarak belirlendiğinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla destekten yoksun kalma nedeniyle … için 1.000,00-TL … için 1.000,00-TL olmak üzere toplam 2.000,00-TL DYK tazminatının temerrüt tarihi olan 25/12/2017 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline; davacı …’ın kazada yaralanmasından dolayı artırılmak üzere 500,00-TL daimi maluliyet tazminatının temerrüt tarihi olan 25/12/2017 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacı …’ye verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 28/03/2019 tarihinde sunulan ıslah dilekçesinde özetle; davacı … için geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatı olarak 91.997,87-TL tazminatın … için destekten yoksun kalma tazminatı olarak 274.288,63-TL tazminatın … için 101.615,61-TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sürücünün kendi kusuruyla meydana gelen kazada ölümü nedeniyle davacılar lehine tazminata hükmedilmesinin doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, üçüncü kişiler üzerinden yansıma yoluyla meydana gelen zarar olduğunu, işletenden istenemeyecek tazminatın sigortacıdan da istenemeyeceğini, bu nedenle DYK tazminatı taleplerinin kabul edilemeyeceğini, davacı …’ın sürekli sakatlık tazminatı yönünden şirketlerine dava öncesi yapılan başvuru öncesi tedavi evraklarının medikal ekspere incelettirildiğini, ekte sunulan inceleme raporuna göre davacının sakatlığının olmadığı yönünde görüş bildirildiğini, sürekli sakatlık tazminatının reddi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde trafik sigorta poliçesi ile 06/12/2013-2014 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, sakatlanma veya ölüm halinde kişi başı azami sorumluluk limitinin kaza tarihinde 268.000,00-TL olup araç sürücüsünün kusur oranında ve oluşan zarar nispetinde sorumluluklarının bulunduğunu, davacının gelirinin somut belgelerle ispatlanması gerektiğini, sigortacı yönünden sigorta bedeli ödeme yükümlülüğünün belgelerin eksiksiz ve yeterli ibrazından itibaren 8 iş günü olduğunu, başvuru olmadığı takdirde dava tarihinden itibaren talep muaccel hale geldiğinden daha öncesi için faiz istenemeyeceğini, yasal faiz talep edilebileceğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece,”…Davacı …’ın daimi maluliyet tazminat talebinin kabulüne, 90.691,04-TL daimi maluliyet tazminatının 16.01.2018 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı …’ın dava dilekçesinde talep etmediği geçici iş göremezlik tazminatını ıslah dilekçesi ile dava konusu hale getiremeyeceğinden, ıslah dilekçesinde talep edilen geçici iş göremezlik tazminatı ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, davacıların destekten yoksun kalma maddi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne, sigorta limiti ve garame hesabı gözetilerek … için 195.553,40-TL DYK tazminatının, … için 72.446,60-TL DYK tazminatının ayrı ayrı 16.01.2018 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı sigorta şirketinden alınarak her bir davacıya ayrı ayrı verilmesine, davacıların poliçe limiti dışında talep edilen destekten yoksun kalma maddi tazminat taleplerinin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sürücü/işleten konumundaki …’ın vefatı nedeniyle davacılar lehine destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi yasa ve yerleşik içtihatlara aykırı olup kararın bu nedenle kaldırılması gerektiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas No : 2017/17-1315 Karar No : 2017/1239 sayılı kararı ile sabit olduğu üzere, sürücünün kendi kusuruyla meydana gelen ölümü sebebiyle davacılar lehine tazminata hükmedilmesinin doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olacağını, eski BK.nun 44. maddesi, TBK md.52 hükmüne göre, zarar gören taraf zararın doğmasına veya zararın artmasına sebep olmuş ise hakimin zarar ve ziyan miktarını tenkis yahut zarar ve ziyan hükmünden sarfınazar edebileceğini, somut olayda destekten yoksun kalan davacıların sigorta ilişkisi bakımından 3. kişi durumunda olduklarını ve destekleri olan işletenin ölümü nedeniyle uğradıkları zarar yansıma yoluyla zarar olup, işletenin sorumluluğunu teminat altına alan davalı sigortacının sorumluluğunun işletene teb’an ve onun sorumluluğu ile sınırlı olması nedeniyle, onun eyleminden sorumlu olduğu şoförün kusurlu davranışı sonucu ölmesi karşısında işletenden istenemeyecek tazminatın, onun bu sorumluluğunu temin eden sigortacıdan istenmesinin mümkün olmadığını, davacıların, yargılamaya konu olan olay sebebiyle doğrudan bedensel bir zarar görmediğini, davacılar yansıma yolu ile oluşan zararının tazminini istemekte ise de, bu nedenlerle, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun güncel kararı ile sabit olduğu üzere, aracın sürücüsü olan davacıların murisi …’ın kendi kusuru ile sebebiyet verdiği tek taraflı kazaya ilişkin olarak davacılar lehine destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilemeyeceğini, davacı …’ın maluliyeti yönünden hükmedilen sürekli sakatlık tazminatı yönünden hükme esas alınan aktüer raporuna konu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından sunulan maluliyet raporuna itiraz ettiklerini, davacının tedavi evrakları ve epikriz raporlarının dava öncesinde medikal eksper incelemesine sunulduğunu, medikal eksper tarafından sunulan rapor “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğine” ve 11/10/2008 tarih 27021 sayılı resmi gazete ile yürürlüğe giren “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine” göre yaralanmasının maluliyet haline neden olmamaktadır.” şeklinde görüş bildirildiğini, davacının maluliyetinin olmadığı, tazminata hak kazanamayacağı hususunun, cevap dilekçelerinde belirtildiği gibi, raporun ilgili kısmına yer vererek gerekli beyanları sundukları bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerinde de belirtildiğini, medikal eksper raporu da dikkate alındığında raporlar arasında ciddi çelişki olduğundan, bu çelişkinin giderilmesi ve maluliyet konusunda tespit yapılabilmesi amacıyla bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerinde Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu tarafından maluliyet raporu düzenlenerek hesaplamanın bu doğrultuda yapılmasının talep edildiğini, dilekçelerinde bildirmiş oldukları medikal eksper raporunun Yerel Mahkeme tarafından hiçbir şekilde kendilerince talep edilmediğini, bu hususta hiçbir inceleme ve denetleme yapılmaksızın Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi raporu uygun görülerek hüküm kurulduğunu, maluliyet yönünden mevcut çelişkilerin giderilmemiş olması nedeniyle denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayanmış olduğundan haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalının zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın sigortalı müteveffa …’ın neden olduğu tek taraflı trafik kazası nedeniyle, ZMMS poliçesi kapsamında, araçta yolcu bulunan ve kaza nedeniyle yaralanan eşi …’ın kalıcı maluliyet tazminatı ile araç sürücüsü müteveffa …’ın vefatı nedeniyle eşi … ve kızı …’ın destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davacı …’ın daimi maluliyet tazminat talebinin kabulüne, davacıların destekten yoksun kalma maddi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Somut olayda; 10/06/2014 tarihinde davacı …’ın babası, davacı …’ın eşi olan müteveffa …’ın kullandığı tescil maliki …’a ait … plakalı araçla seyir halindeyken Söğütözü Köyü girişi mevkiinde direksiyon hakimiyetini kaybederek yaklaşık 25 metre derinliğindeki şarampole uçması sonucu tek taraflı trafik kazası yaptığı, kaza sırasında davacı eşi …. ile akrabası … ve yeni doğan bebekleri …’in araçta yolcu olarak bulundukları, davacı …’ın yaralandığı, kazanın meydana gelmesinde …’ın %100 kusurlu olduğu, kazada yaralanan araç sürücüsü …’ın kazaya bağlı genel beden travması sonucu hastanede 11/06/2014 günü vefat ettiği, … plakalı aracın maliki … adına düzenlenen ZMMS poliçesi ile 06/12/2013 – 06/12/2014 dönemi için davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı olduğu, poliçede kişi başına sakatlanma ve ölüm teminatının 250.000,00-TL olduğu, mahkemece, poliçenin 2013 yılında düzenlendiği kazanın 2014 yılında meydana geldiği, 2014 yılı poliçe limit artışları dikkate alınarak davalı tarafın kabulünde olduğu üzere teminat limitinin 268.000,00-TL olduğu; davacıların dava öncesinde 03/01/2015 tarihinde sigorta şirketine başvurdukları, sigorta şirketinin DYK zararının şartlarının oluşmadığı ve davacı … yönünden maluliyetin oluşmadığı gerekçesiyle talebi reddettiği, 10/06/2014 tarihli kazanın teminat kapsamında kaldığı ,kaza tarihi ve poliçe tanzim tarihi itibarıyla 2013 tarihli eski sigorta şartlarının uygulanması gerektiği; Aliağa 2. Noterliğinin düzenlediği 10/10/2017 tarihli mirasçılık belgesine göre, …’ın ölümü ile geriye mirasçı olarak davacıların kaldığı anlaşılmıştır.
Bilirkişi … tarafından düzenlenen 11/11/2018 tarihli
kusur raporunda özetle; kazanın meydana gelmesinde … plakalı kamyonet sürücüsü müteveffa …’ın %100 kusurlu olduğunu, davacı …’ın kusurunun bulunmadığını belirlemiştir.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından düzenlenen 28/12/2018 tarihli ve 2890 sayılı raporda özetle; …’ın 10/06/2014 tarihinde meydana gelen kazada yaralanması nedeniyle Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre çalışma gücünde %9 oranında azalma meydana geldiği, tıbbi iyileşme süresinin 1,5 ay olduğu belirtilmiştir.
Aktüer bilirkişi … tarafından düzenlenen 20/02/2019 tarihli raporda özetle; davacı … için hesaplanan DYK zararının 274.288,63-TL, davacı … için DYK zararının 101.615,61-TL olduğunu, …’ın yaralanmasına bağlı geçici iş göremezlik zararının 1.306,53-TL, sürekli maluliyet nedeniyle işlemiş dönem zararının 8.294,51-TL, işleyecek dönem zararının 82.396,83-TL olduğunu, davacı …’ın geçici ve kalıcı iş göremezlik zararının 91.997,87-TL olduğu belirtilmiştir.
1-Davalı sigorta şirketi, davacının desteğinin sevk ve idaresindeki aracın karıştığı tek taraflı trafik kazasında sürücünün kendi kusuruyla meydana gelen kazada ölümü nedeniyle davacılar lehine tazminata hükmedilmesinin doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, üçüncü kişiler üzerinden yansıma yoluyla meydana gelen zarar olduğunu, işletenden istenemeyecek tazminatın sigortacıdan da istenemeyeceğini, bu nedenle DYK tazminatı taleplerinin kabul edilemeyeceğini, davacı …’ın sürekli sakatlık tazminatı yönünden medikal eksper raporunda davacının sakatlığının olmadığı yönünde görüş bildirildiğinden davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı, davacı …’ın maluliyeti yönünden hükmedilen sürekli iş göremezlik tazminatına, bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerinde değindikleri medikal eksper raporunun yerel mahkemece kendilerinden talep edilmeden Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından düzenlenen raporu hükme esas alınmasının yasaya aykırı olduğunu iddia etmiş ise de, davacı tarafından medikal rapora dayanılmasına ve davalı vekili dilekçe ekinde davacı …’nin 05/01/2018 tarihli medikal raporunun sunulduğunu bildirilmiş olmasına rağmen dosyaya sunulmayan ancak itirazlarda bahsi geçen davacı …’nin muayenesi yapılmadan düzenlendiği anlaşılan medikal raporun mahkemece alınan raporla çelişki arzettiğinin de kabul edilemeyeceği; Mahkemece hükme esas alınan maluliyet raporunun kaza tarihi olan 10/06/2014 tarihinde yürürlükte olan ve maluliyetin tespitinde esas alınması gereken maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre maluliyetin belirlendiği raporun hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğu ve davalının rapora yönelik itirazının reddi gerektiği; kaldı ki, bahsi geçen medikal raporda da uygulanan yönetmelik hükümlerinin kaza tarihinde yürürlükte olan ve maluliyet tespitinde esas alınması gereken yönetmelik hükümleri olmadığı anlaşılmıştır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde sözkonusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu’nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52) düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması sözkonusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir.
Somut olayda; her ne kadar mahkemece gerekçeli kararda tartışılmamış ise de, resen değerlendirilmesi gereken husus olup, davacının müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı hususu Dairemizce resen değerlendirilerek; kaza tespit tutanağında bu yönde tespit olmayışı, dosyadaki bilgi ve belgelerden de davacı …’nin emniyet kemeri takmadığı yönünde bir delilin bulunmayışı, her ne kadar istinaf itirazında dile getirilmiş ise de, yargılama aşamasında davalının bu yönde herhangi bir somut belge veya iddianın ileri sürülmemiş olması, davacı …’nin yaralanmasının niteliği, kaza sırasında aracın şarampole yuvarlanmış olmasına rağmen davacı …’nin araçtan fırladığına dair dosyada bir bilgi ve belgenin bulunmayışı nazara alınarak, davacı …’nin yaralanması nedeniyle hesaplanan maddi tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmasının gerekmediği kanaatine varılmıştır.
2-İşletenin hukuki sorumluluğu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesinde,“Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar,… ” şeklinde düzenlenmiştir.
Kanun koyucu, 2918 sayılı KTK’nun 91. maddesiyle işletenin aynı Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
İşletenin sorumluluğu hukuki nitelik olarak tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla birlikte, araç sürücüsünün sorumluluğu kusur sorumluluğuna, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91.maddede düzenlenen sorumluluğunun ise, sözleşmeye dayalı bir sorumluluk olduğu tartışmasızdır.
Yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genel şartlar C.10 maddesi ile 12/08/2003 tarihli ve 25197 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları yürürlükten kaldırılmıştır. Oysa ki murisin hayatını kaybettiği 10/06/2014 tarihli kazaya karışan … plakalı aracın sigorta poliçesinin başlangıç ve bitiş tarihleri 06.12.2013-06.12.2014 tarihleri olup, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun kapsamı ise 01.06.2015 tarihinde mülga olan (12.08.2003 tarihli ve 25197 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan) eski Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre belirlenecektir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. Maddesi hükmü ile, zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış; burada örnekseme yoluna gidilmeyip; tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmış; 2918 sayılı KTK’nun 92/b maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür. Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise, sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış; böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir. Durum bu olunca, gerek işletenin gerekse eylemlerinden sorumlu olduğu araç sürücüsünün; eşinin, usul ve füruğunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölüm veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun emsal ilamlarda açıklandığı üzere, Türk Borçlar Kanununun 53/3. (BK m45/III) maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Ölenin desteğinden mahrum kaldığı iddiası ile tazminat talep eden davacı, davalı sigorta şirketine karşı zarar gören üçüncü kişi durumundadır. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir.
Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; işletenin ve sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte işleten ve sürücü üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın işletenin ve dolayısıyla sürücünün kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan işletenin ve sürücünün zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. İşletenin ve sürücünün ölümü, zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Hal böyle olunca; aracı kullanan şoförün tam kusuruyla meydana gelen kazada, aynı zamanda onun eyleminden sorumluluğu nedeniyle kendisi de tam kusurlu kabul edilen işletenin ölümü nedeniyle talep edilen destek zararının, ölenin değil, üçüncü kişi durumundaki destek tazminatı isteklilerinin zararı olduğu kabul edilmelidir. Destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya oluşan, asli ve bağımsız bir haktır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Bu durumda, destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Yargıtayın, sürücü ve işletenin vefatı nedeniyle destekten yoksun kalanlar tarafından açılan davalarda verilen kararların temyiz incelemeleri sonunda kaza tarihine ve poliçe tanzim tarihi esas alınarak istikrar kazanan uygulamasına göre, davacı yanın, ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı, dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağına dair Hukuk Genel Kurulu’nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E, 2011/411 K sayılı ilamı ile 22.02.2011 Tarih,2011/17-787 Esas,2012/92 Karar sayılı, HGK’nin 16.01.2013 gün, 2012/17-1491 Esas-2013/74 Karar sayılı ilamlarında; mali sorumluluk sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün ve işletenin mirasçılarının açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davasında da, kasa ve poliçe tanzim tarihine göre, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, Kanunun kapsam dışılığı düzenleyen 92. maddesinde, işletenin ve araç şoförünün desteğinden yoksun kalanların isteyebileceği tazminatların kapsam dışı olduğuna dair bir düzenlemeye yer verilmediği ve sürücünün desteğinden yoksun kalanların üçüncü kişi olduğu kabul edilerek zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tazminat talep edebilecekleri benimsenmiştir.
Bu açıklamalara göre; kazanın tek taraflı kaza olduğu ve davacıların murisinin azanın meydana gelmesinde % 100 kusurlu olduğu, kaza tarihinin 10/06/2014 tarihi olup, yeni genel şartların yürürlük tarihinden önce olduğu, dolayısıyla murisin kusurunun üçüncü kişi sıfatıyla dava açan davacılara yansıtılamayacağı, destekten yoksun kalma zararının hesabı için alınan aktüer bilirkişi raporlarının gerekçeli, oluşa uygun ve hüküm vermek için yeterli olduğu anlaşılmakla, davalının destekten yoksun kalma tazminatına yönelik istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; Mahkemece verilen karada usul ve yasaya aykırı yön bulunmamakla, davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/05/2019 tarihli, 2018/521 Esas – 2019/658 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 24.502,18-TL istinaf karar harcından peşin alınan 6.125,55-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 18.376,63-TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 08/09/2022