Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1222 E. 2022/731 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1222
KARAR NO : 2022/731

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/06/2016 (Dava) – 26/03/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/409 Esas – 2019/169 Karar
DAVA : Manevi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 28/04/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 28/04/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/03/2019 tarihli 2018/409 Esas ve 2019/169 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin Karşıyaka’da bulunan …’nin işletmecisi, davalının Sağlık Bakanlığı … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 2. Genel Cerrahi Kliniği’nden uzmanlığını almış bir genel cerrahları olduğunu, davalı doktorun kendisine ait olan … sitesindeki sosyal paylaşım hesabından takipçilerine davacı şirket hakkında “… adı altındaki yere, vücut kitle endeksimi 34,01 olacakmış gibi ayarlayarak (boy 168 cm, kilo 96) aradım, vücut kitle endeksimi 36 olarak yanlış hesaplayıp, tüp mide ameliyatı olmam gerektiğini söylediler, sonra genel cerrah uzmanı olduğumu, 36 endekse hiç bir endokrin sorgulama yapılmadan, diyet vermeden, nasıl operasyon önerdiklerini sorunca afalladıklarını, bir genel cerrahi uzmanı olarak birçok tümör ve acil operasyon, birçok elektif ameliyat yapmış biri olarak bu adamlarla aynı sıfatla anılmaktan üzüntü duyuyorum” şeklinde paylaşımda bulunduğunu, davalının bu sosyal medya paylaşımını gören yüzlerce kişiden 67 kişinin işaret koymak sureti ile iletiyi beğendiğini, bir kısmının kendi görüşünü eklediğini, davacı şirketin yoğun başvuru, sorgu ve şikayete maruz kaldığını, prestij, itibar ve saygınlık kaybına uğradığını, şirketin kişilik haklarına saldırı yapıldığını, davalının davacıya karşı sorumlu olduğunu ileri sürerek,davacının manevi kayıplarının bir nebze tazmini amacı ile 40.000,00-TL manevi tazminatın 17.05.2016 eylem tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin bilgisi dahilinde davaya esas konuda bir açıklamasının olmadığını, sosyal paylaşım, … çıktılarının delil olamayacağını, manevi tazminatın fahiş olduğunu, zarar görenin zararını ve zarar verenin kusurunu ispatlamakla yükümlü bulunduğunu, ilgili yazının davalının elinden çıktığına dair IP adresi ve somut teknik veri belirtilmediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda eldeki bilgiler kapsamında ve … IP adreslerini açıklamadığı sürece, IP adresi tespiti yapılmasının mümkün olmadığı, bu yönüyle dava konusu paylaşımların, bizzat davalı tarafından yapıldığına dair kesin kanıt niteliği teşkil etmediği açıklanmıştır. Davacı sağlık kuruluşunun kendi sosyal paylaşımında herkese açık bir şekilde yapılan dava konusu paylaşımın, bizzat davalı tarafından yapıldığı kesin deliller ile saptanamamış…” gerekçesiyle; ”…Davacının kanıtlanamayan davasının REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı doktorun sosyal medyada paylaştığı, kısa sürede sosyal medyada yayılan tartışılan ve ilgi oluşturan paylaşımı nedeniyle davacı şirketin yoğun başvuru – sorgu ve şikayetlere maruz kaldığını, uzun yıllardır büyük başarı ile ve tıbbi komplikasyon yüzdelerinin çok altında bir oranla teşhis ve tedaviyi başaran hekimlerin ve haliyle hekimlerin çalıştığı kurumun prestij – itibar ve saygınlık kaybına uğradığını, gerçekle alakası olmayan bu beyanlar nedeniyle yukarıda adı geçen şahısların uluorta zikrettiği şekli ile vatandaş nasıl soyan / cerrah olamayan tüccar olan kişiler olarak değerlendirildiğini, davacı tüzel kişiliğin kişilik haklarına saldırı yapıldığını, gerçek kişiler gibi tüzel kişilerinde şeref ve haysiyeti gibi kişisel değerleri ve bunlardan oluşan kişilik hakları olduğunu, bir tüzel kişiliğin sosyal değerinin doğrudan ekonomik şöhreti ile de ilgili olduğunu, tüzel kişinin ekonomik faaliyetini yürütürken kazandığı saygınlığın onun kişisel değerleri içerisinde yer aldığını, ticari şeref ve haysiyetin çiğnenmesinin, onun ekonomik yaşam içindeki yerini ve durumunu sarsabileceğini, Medeni Kanunun 24. Maddesi ve Borçlar Kanunu’nun 49/1 maddesinin gerçek kişi veya tüzel kişi ayrımı yapmaksızın kişilik kişilerin kişilik haklarını hukuken koruma altına aldığını, tüzel kişilerin kişilik haklarının zarar görmesi halinde, kişilik haklarına saldırıda bulunan kişi veya kişilere karşı yetkili organları aracılığıyla, kişilik haklarında ortaya çıkan azalmanın giderilmesi için dava açabilmesi uygulama ve Yargıtay içtihatları ile kabul edildiğini, taraflardan birinin iddia ettiği vakıayı yemin delili ile ispat edecekse, yemin ile ispat edeceğini dava yada cevap dilekçesi yahut delil listesinde açıkça belirtmiş ise artık hakimin o tarafa o vakıanın ispatı için delil listesinde belirtmiş olduğu gibi yemin ile ispatlamak isteyip istemediğini hatırlatılması gerektiğini, dava dilekçesinin maddi deliller kısmının 8. maddesinde yemin delili olarak maddi delillerini beyan ettikleri, hakimin davayı aydınlatma görevine dayandırdığını ve davayı aydınlatma görevinin ihlalinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf taleplerinin kabulü ile kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın kabulüne, yargılama giderlerinin karşı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davacı şirketin kişilik haklarına saldırı nedeniyle ticari itibarının zedelendiği iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Somut olayda; davacı vekilinin, davalının … sosyal paylaşım sitesinde yapmış olduğu paylaşımı gören kişilerce davacı şirketin yoğun başvuru, sorgu ve şikayete maruz kaldığını, prestij, itibar ve saygınlık kaybına uğradığını, şirketin kişilik haklarına saldırı yapıldığını bu nedenle davalının sorumlu olduğunu belirterek manevi tazminat talebinde bulunduğu; davalı vekilinin ise iddia edilen hususların davalı elinden çıktığının somut deliller ile ispat edilemediğinden davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
Bilgisayar mühendisi, adli tıp uzmanı ve mali müşavir bilirkişilerden oluşan heyet tarafından düzenlenen 05/02/2019 tarihli raporda özetle; davalının dava konusu sosyal paylaşım sitesi … adresinin paylaşımlarının genel erişime açık olmadığının görüldüğü, bazı paylaşımların görülebildiği, dava konusu 17.05.2016 tarihli yorumu beğenenlerin kimlerden oluştuğunun listesinin görülemediği, yurt dışı merkezli …’un, Türkiye’de tüzel kişilik olarak mevcut olmadığı, erişimin internet üzerinden yapıldığı, … hizmetini sağlayan sunucu sistemlerin de yine yurt dışında farklı adreslerde dağınık olarak hizmet verdiği, kullanıcıların … sayfasına girişleri veya uygulamasını kullanmaları esnasında, uygulama ve/veya DNS kayıtları vesilesiyle sunucu IP adresine yönlendirildiği ve uygulamayı kullanabildiği, …’a erişim esnasında, … sunucu bilgisayarları ile, kullanıcının kullanmakta olduğu tablet, bilgisayar veya telefon benzeri cihazın o anki IP adresleri üzerinden karşılıklı iletişim kurduğu, … kullanıcılarının hangi IP adresi üzerinden ve nasıl bir cihaz veya işletim sisteminden erişim sağladıklarının … sunucu sistemleri tarafından bilindiği ve bir takım kendi güvenlik uygulamalarında da kullanıldığı, ancak bu bilginin halka açık olmadığı, kendi bünyelerinde kaldığı, kişinin yaptığı yorumlar veya yazdığı paylaşımlara bakarak, bunların hangi adresten yapıldığının tespit edilmesinin teknik olarak mümkün olmadığı, sadece noktadan noktaya konuşma modunda ve bağlantı aktif iken, yani iki … kullanıcısı birbirleri ile karşılıklı mesajlaşmakta iken, mesajlaşmayı gerçekleştiren kullanıcı bilgisayarlarından o an kullanılacak bazı komutlar ile, o anda bağlantı kurulmuş karşı bilgisayar adreslerinin görülmesinin mümkün olabileceği, …’ta yapılan paylaşımların hangi adresten yapıldığının nasıl öğrenilebileceği konusunun … iletişim adresine sorulduğu ancak yanıt alınamadığı, yapılan paylaşımın hangi IP adresinden yapıldığının belirlenebilmesi durumunda dahi, ikinci adım olarak IP adresinin öncelikle kime ait olduğunun belirlenmesi, üçüncü adım olarak da ait olduğu kurumdan da o an için hangi kullanıcıya kullandırıldığının tespitinin gerekeceği, ancak … bu bilgiyi paylaşmadığı sürece ikinci ve üçüncü adımların uygulanmasının mümkün olmadığı, eldeki bilgiler kapsamında ve … IP adreslerini açıklamadığı sürece, IP adresi tespiti yapılmasının mümkün olmadığı, bu yönüyle dava konusu paylaşımların bizzat davalı tarafından yapıldığına dair kesin kanıt niteliği teşkil etmediği, eldeki bilgiler kapsamında ve … IP adreslerini açıklamadığı sürece, IP adresi tespiti yapılmasının mümkün olmadığı, bu yönüyle dava konusu paylaşımların bizzat davalı tarafından yapıldığına dair kesin kanıt niteliği teşkil etmediği, paylaşımın davalı tarafından yapıldığının tespiti veya kabulü halinde bu paylaşım nedeniyle davacı sağlık kuruluşunun saygınlık kaybına uğrayarak poliklinik hasta sayısında az veya çok kayıp oluşacağı sonucuna varıldığı belirtilmiştir.
Mahkemece, her ne kadar dava konusu paylaşımın bizzat davalı tarafından yapıldığı kesin deliller ile saptanamadığı gerekçesiyle davacının kanıtlanamayan davasının reddine karar verilmiş ise de; davalının dava konusu mesajları paylaşmadığını iddia etmesi de nazara alınarak, söz konusu paylaşımların hangi İP adresi kullanılarak yapıldığı, İP adresine hangi mail adresinden bağlanıldığı hususlarının ilgili kurumlardan araştırılarak, yeni bir uzman bilirkişi heyetinden içerik olarak yeterli, hüküm kurmaya elverişli heyet raporu alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği halde, mahkemece bu hususta araştırma yapılmayarak eksik incelemeye dayalı içerik olarak hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporunun esas alınarak hüküm tesis edilmiş olması doğru olmamış, bu nedenle davacı vekilinin istinaf itirazının kabulü ile kararın kaldırılması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 355/1 ve 353/1-a-6 maddeleri gereğince kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kararın kaldırılma şekli ve sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/03/2019 tarihli 2018/409 Esas ve 2019/169 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a-)-6) maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine, istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın kaldırılma şekline ve sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair; 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile KESİN olarak karar verildi. 28/04/2022