Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1170 E. 2022/732 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1170
KARAR NO : 2022/732

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/08/2015 (Dava) – 15/01/2019 (Karar)
NUMARASI : 2015/489 Esas – 2019/7 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 28/04/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 28/04/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/01/2019 tarihli 2015/489 Esas ve 2019/7 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 18.01.2014 tarihinde müvekkili davacının yolcu olarak bulunduğu …’a, ait sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı motorsiklet ile İzmir Karşıyaka Cemal Gürsel Caddesi üzerinde gece 02.00 sularında meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin hayati tehlike geçirecek şekilde ağır yaralandığını, kusurun tamamının … plakalı araç sürücünün olduğunu, davalı sigorta şirketinin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları kapsamında müvekkilinin maddi zararlarından kusursuz sorumlu olduğunu ileri sürerek şimdilik, maddi zarar talebi için 1.000,00-TL, tedavi gideri için 1.000,00-TL, geçici iş göremezlik tazminatı için 1.000,00-TL, sürekli iş göremezlik tazminatı için 1.000,00-TL toplamı 4.000,00-TL tazminatın sigorta teminatı kapsamında kaza tarihiden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 19.11.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile; bakıcı ve tedavi gideri talebini 6.494,40-TL, geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ve maddi zarar talebini 268.000,00-TL ye arttırarak toplam 274.494,40-TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın ZMMS sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, dosyanın adli tıp kurumuna gönderilerek kaza ile sakatlık arasındaki illiyet bağının, maluliyet ve kusur oranlarının tespit edilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin ancak sigortalının kusuru oranında sorumlu olduğunu, sigortalının kazada kusurunun olmadığını, kaza esnasında davacının kask takmadığını, koruma önlemleri almadığını, müterafık kusur indirimi yapılması gerektiğini, müvekkilinin % 69 maluliyet oranı altındaki bakıcı giderinden sorumlu olmadığını, geçici iş göremezlik tazminatının teminat dışı olduğunu, bakıcı giderinin, tedavi gideri kapsamında sayılması durumunda SGK tarafından karşılanması gerektiğini, geçici iş göremezlik ve tedavi masraflarından SGK’nın sorumlu olduğunu, aktüerya incelemesi yapılması, davacı araca herhangi bir ücret ödemeksizin bindiğinden hatır taşıması tenzilinin gerektiğini, davacının ceza dosyasında uzlaşmış olması halinde davanın reddinin gerektiği savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece,”…Davanın KISMEN KABULÜNE; sigortalının %25 kusur oranına dayalı olarak, davacının SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri 1.623,60-TL ile iş göremezlik tazminatı 122.453,59-TL toplamı 124.077,19-TL maddi tazminattan, takdiren %20 oranında 24.815,43-TL müterafik kusur indirimi yapılarak, 99.261,76-TL tazminatın 17.08.2015 dava tarihinden itibaren, değişen oranlarda yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsil edilerek davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin 175.232,64-TL isteminin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ceza dosyasından alınan bilirkişi raporunda plakası bilinmeyen, olay yerinde bulunmayan bir aracın varlığına (Sanığın beyanını esas alarak) dayanarak bilinmeyen araca %75 oranında, …’a olayda %25 oranında kusur verdiğini, ceza dosyasından alınan bilirkişi raporuna itiraz ettikleri ve kusur yönünden bilirkişi incelemesi talep ettikleri halde; mahkemenin bu talepleri konusunda bir karar vermeden ve kusur yönünden bilirkişi incelemesi yapılmadan karar verdiğini, müvekkilinin uğradığı zarardan: Kazaya neden olan …’ın olaydaki %25 oranında kaza kusur ve keza BK göre %20 oranında müterafik kusur indirimi yapıldığını, mahkemenin, davalı Sigorta Şirketinin müteselsil sorumlu olduğunun dikkate almadan kazaya karışan aracın sürücüsünün kusurunu esas alarak karar verdiğini, müvekkilinin kazanın oluşunda bir katkısı ve kusuru bulunmadığını, davalı Sigorta şirketinin müvekkilinin uğradığı zararın tamamından sorumlu olduğunu, Mahkemenin, müvekkilinin, “motorsiklet sürücüsü …’ın alkollü olduğunu bildiği halde aracına binmesi nedeniyle” TB. 51 ve 52. Maddeye göre müvekkilinin zararından %20 müterafik kusur indirim yaparak karar verdiğini oysa müvekkilinin motosiklet sürücüsü …’ın alkollü olduğunu bilerek aracına bindiğine dair bir kanıt bulunmadığını, sadece motorsiklet sürücüsü …’ın beyanı yeterli olmadığını, Mahkemenin bu oranın neden %20 olarak belirlendiğinin gerekçesini açıklamadığını, mahkemenin ceza dosyasındaki kusur ile bağlı olmadığını, müterafik kusur uygulayabileceğini ancak kusur ve oranının uygulama gerekçesini de gerekçeli kararında belirtmesi gerektiğini, bilirkişi tarafından ‘Okul Öncesi Sınıf Öğretmenliği’ esas alınarak yapılan hesaplamanın hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin davaya konu kaza anında ‘Hacettepe Üniversitesi Mimarlık Bölümü’ öğrencisi olduğunu, kaza nedeniyle ‘Okul Öncesi Sınıf Öğretmenliği’ bölümünden fiziki aksaklıkları nedeniyle ayrılmak zorunda kaldığını, işbu kaza olmasaydı, müvekkilinin şu an belki de Mimar olarak işe başlamış olacağını, müvekkilinin okul hayatına tedaviler nedeni ile ara verdiği gibi, ara verdikten sonra da “Hacettepe Üniversitesi Mimarlık Bölümü’ne devam etmeye çalıştığını ancak fiziken yaşadığı sorunlar nedeniyle zorunlu olarak bölüm değiştirmek zorunda kaldığı da dikkate alınarak hesaplamanın “mimarlık” geliri üzerinden yapılmasını talep ettiklerini, kararın yasa, usul ve dosya kapsamına uygun olmaması nedeniyle bozulmasına, istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, sigortalı motosiklette yolcu olarak bulunan davacının meydana kaza nedeniyle yaralanmasından kaynaklı ZMMS poliçe kapsamında maddi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Somut olayda:18/01/2014 tarihinde davacının yolcu olarak bulunduğu, sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı motorsiklet ile İzmir Karşıyaka Cemal Gürsel Caddesi üzerinde gece 02.00 sularında meydana gelen trafik kazasında yaralandığı, dava dışı sürücü …’ın kaza sonrasında yapılan tetkikte göre 1.28 promil alkollü olduğu, … plakalı motorsikletin kaza tarihi itibarı ile geçerli ZMMS poliçesi ile 29/07/2013-29/07/2014 tarihleri arasında davalı sigorta tarafından teminat altına alındığı, kişi başına bedeni sorumluluk limitinin 250.000,00 TL olduğu anlaşılmıştır.
Karşıyaka 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 17/06/2015 tarihli 2015/24-363 E.-K. Sayılı kararı ile, …’ın TCK.’nun 89/1 ve 89/3-b maddesi gereğince, olay öncesi sanığın alkollü olması, bilinçli taksirin bulunması nedeniyle TCK.’nun 22/3 maddesi, TCK.’nun 62. maddesi uygulanmasıyla 13.320,00-TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, TCK 53/6 md. uyarınca 1 yıl süre ile sürücü belgesinin geri alınmasına, sanığın ve vekilinin talebi üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması yoluna gidilmediği, kararın sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosyanın Yargıtay’a görderildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece Kusur bilirkişisinden alınan 01/03/2018 tarihli raporda özetle; … plakalı motosiklet ile plakası tespit edilemeyen araçların neden olduğu ve 18.01.2014 tarihinde meydana pelen trafik kazasında, dava dışı plakası alınamayan araç sürücüsünün (%75) oranında asli kusurlu olduğu; davalı şirkete sigortalı olan … plakalı motosikletin dava dışı sürücüsü …’ ın 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunutun 52/a maddesinde düzenlenen kuralını ihlal ettiği. dosya kapsamından kaza esnasında 1.28 promil alkollü olduğu da saptandığından aynca 2918 sayılı Karayolları Trafik kanununun 48.maddesine de muhalefet ettiği ve kazanın oluşunda (%25) oranında tali kusurlu olduğu; davacı …’ın kaza esnasında dava dışı sürücü …’ın idaresindeki … plakalı motosiklette yolcu olarak bulunduğu kazanın oluşuna etken herhangi bir fiiline dosyada rastlanmadığından kazanın oluşunda kusurunun bulunmadığı belirtilmiştir.
Adli Tıp Kurumu İstanbul 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 22/11/2016 tarihli ve 25168 sayılı raporunda özetle; … kızı 1993 doğumlu …’ın 18.01.2014 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı arızası sebebiyle Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak E cetveline göre: %32.3 (yüzdeotuzikinoktaüç) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin (iş göremezlik süresi) olay tarihinden itibaren 12 (oniki) aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir.
1- Davacı vekili, yerel mahkemenin ceza dosyasından alınan bilirkişi raporunu esas alarak sürücü …’ın olayda %25 oranında kusurlu olduğunu kabul ederek karar verdiğini, ceza dosyasından alınan bilirkişi raporuna itiraz ettikleri ve kusur yönünden bilirkişi incelemesi talep ettikleri halde mahkemenin bu talepleri konusunda bir karar vermeden ve kusur yönünden bilirkişi incelemesi yapılmadan karar verdiğini iddia etmiş ise de, davacı vekilinin itirazının dosya ile uyumlu olmadığı; Mahkemece yargılama sırasında makine mühendisi bilirkişiden kusur raporu alınarak davacıya tebliğ edildiği, davacı vekilinin kusur raporuna ilişkin 14/03/2018 tarihli beyan dilekçesi ile dosyaya sunulan kusur raporu da dikkate alınarak dosyanın hesap bilirkişisine tevdi edilerek rapor alınmasını talep ettiği, 17/04/2018 tarihli duruşmada da beyan dilekçesinin okunduğu ve davacı vekilinin rapora itiraz ettiğine ilişkin beyanda bulunmaksızın aktüerya incelemesi yapılmasını sözlü olarak beyan ettiği anlaşıldığından, bu yöne ilişkin itirazının reddi gerekmiştir.
2- Davacı vekili, müvekkilinin uğradığı zarardan kazaya neden olan …’ın olaydaki %25 oranında kaza kusur ve keza BK göre %20 oranında müterafik kusur indirimi yapıldığını, mahkemenin davalı sigorta şirketinin müteselsil sorumlu olduğunu dikkate almadan kazaya karışan aracın sürücüsünün kusurunu esas alarak karar verdiğini, davalı sigorta şirketinin müvekkilinin uğradığı zararın tamamından sorumlu olduğunu belirtmiş ise de; ZMMS poliçesi; Karayolları Trafik Kanunu m.91 gereği, işletenlerin, KTK’nın 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere yasaca yaptırmaları zorunlu kılınan ve yine KTK kapsamında motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasıntda bir kimsenin ölümüne, yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler ve kusuru oranı dahilinde ve gerçek zarar miktarı ile karşılamayı amaçlayan sorumluluk sigortası olup, sigortacının sorumluluğu işletenin KTK’nın 85/1 deki sorumluluğu ile eşdeğerdedir. Bu durumda ZMMS poliçesini düzenleyen davalı sigortacının, belli bir limite kadar işleten gibi kusur oranında sorumlu olmasına göre, davalı sigorta kaza nedeniyle oluşan zarardan ancak sigortalı aracın sürücüsünün kusuru oranında sorumlu tutulabileceği anlaşılmakla davacı vekilinin itirazının reddi gerektiği anlaşılmıştır.
3- Davacı vekili, mahkemece müvekkilinin, “motorsiklet sürücüsü …’ın alkollü olduğunu bildiği halde aracına binmesi nedeniyle” TB. 51 ve 52. Maddeye göre müvekkilinin zararından %20 müterafik kusur indirim yaparak karar verdiğini oysa müvekkilinin motosiklet sürücüsü …’ın alkollü olduğunu bilerek aracına bindiğine dair bir kanıt bulunmadığını, sadece motorsiklet sürücüsü …’ın beyanın yeterli olmadığını, Mahkemenin kusuru ve bu oranın neden %20 olarak belirlendiğinin gerekçesini gerekçeli kararında açıklamadığını belirtmiştir.
Davacı ceza yargılamasındaki beyanında, ” arkadaşı … ile Bostanlıda eğlenmeye gittiğini bu sırada sürücünün de orada olduğunu, hatırlamamakla birlikte …’ın alkol almış olabileceğini, oradan sürücü … ile birlikte … isimli cafe bara gittiklerini bu sırada anne babasının eve dönmesi için aradığını …’a söylediğini, onun da seni bırakırım dediğini, motora bindiklerini kaza yaptıklarını ” beyan ettiği açıktır.
Sürücü …’ın da arkadaşlarıyla gittiği yerde sohbet ettiklerini alkol aldıklarını bu sırada …’nın arandığını, motor sahibinin …’yı tanımaması nedeniyle kendisinin başkasının motoru ile …’yı eve bırakmak istediğini beyan ettiği, dosya kapsamına göre dönüş yolunda kazanın meydana geldiği anlaşılmaktadır.
Davacı ve sürücünün beyanlardan birbirlerini tanıdıkları ve sürücünün alkol aldığı sırada davacı … ile birlikte oturdukları ve davacının sürücünün alkol aldığını bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacının araç sürücüsünün alkollü olduğunu bilebilecek durumda olduğu, davacının bu şekilde alkollü sürücünün aracına bilerek binmek suretiyle zararın doğmasına veya artmasına sebebiyet verdiği; sürücü …’ın kaza sırasında 1.28 promil alkollü olduğu konusunda ihtilaf bulunmadığı, alkollü sürücünün aracına sürücünün alkollü olduğunu bilerek binmek müterafik kusur sayılan hallerdendir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesine (818 sayılı BK 44) göre zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Mahkemece dosya kapsamı ve yerleşik uygulamaya göre belirlenen tazminattan takdire dayanılarak % 20 oranında indirim yapılmış olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin bu yöne ilişkin itirazının reddi gerekmiştir. (Yargıtay 4.HD 2021/6492 esas – 2022/635 karar sayılı ilamı aynı yöndedir)
4- Davacı vekili, bilirkişi tarafından ‘Okul Öncesi Sınıf Öğretmenliği’ esas alınarak yapılan hesaplamanın hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin davaya konu kaza anında ‘Hacettepe Üniversitesi Mimarlık Bölümü’ öğrencisi olduğunu, kaza nedeniyle ‘Okul Öncesi Sınıf Öğretmenliği’ bölümünden fiziken yaşadığı sorunlar nedeniyle zorunlu olarak bölüm değiştirmek zorunda kaldığını da dikkate alınarak hesaplamanın “mimarlık” geliri üzerinden yapılmasını talep etmiş ise de; davacı vekilinin, kök aktüer raporuna yaptığı itiraz üzerine alınan ek rapor davacı vekiline 20/11/2018 tarihli duruşmada tebliğ edilmesine rağmen davacı vekilinin ek rapora itiraz etmediklerinden bahisle ıslah dilekçeleri doğrultusunda karar verilmesini talep ettiği, bu nedenle ek raporun davacı yönünden kesinleşmiş olduğu ve itiraz edilmeyen raporun davalı taraf için usuli kazanılmış hak teşkil ettiği anlaşıldığından, davacı vekilinin bu yöndeki itirazının reddi gerekmiştir.
5- Dosyanın incelenmesinde; İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan alınan maluliyet raporu davacıya tebliğ edilmesine rağmen davacının rapora itiraz etmediği anlaşıldığından, bu hususun davalı lehine usuli kazanılmış hak teşkil edeceği, dolayısıyla mahkemece itiraz edilmeyen raporun hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bilirkişi tarafından her ne kadar tazminat hesabında muhtemel bakiye yaşam sürelerinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenerek tazminatın hesaplanması gerekirken PMF 1931 Yaşam Tablosuna göre tazminatın hesaplanması doğru olmamış ise de; davacının bu yönden bilirkişi raporuna itiraz etmediği, bu hususun davalı lehine usuli kazanılmış hak teşkil edeceği, bu nedenle yeniden TRH 2010 yaşam tablosuna göre rapor alınmasının usul ekonomisi yönünden gerekli olmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/01/2019 tarihli 2015/489 Esas ve 2019/7 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 28/04/2022