Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1167 E. 2022/588 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1167
KARAR NO : 2022/588

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/08/2017 (Dava) – 26/03/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/881 Esas – 2019/305 Karar
DAVA : Sigorta (Kaza Sigortası Kaynaklı)
BAM KARAR TARİHİ : 06/04/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 06/04/2022

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/03/2019 tarihli 2017/881 Esas- 2019/305 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … plakalı aracın maliki olduğunu, davalının ise … plakalı aracın 30612459 nolu 26.03.2017 bitiş tarihli kasko sigortacısı olduğunu, 05.02.2017 tarihinde … plakalı araç ile müvekkiline ait araç arasında meydana gelen trafik kazası sonucunda hasar oluştuğunu, davalı sigorta şirketi nezdinde aracın hasarı için 17013688 numaralı hasar dosyası açıldığını, ancak sigorta şirketince müvekkil talebiyle ilgili hiçbir işlem yapılmaması üzerine müvekkile ait araç için İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/40 D.İş dosyasıyla delil tespiti yaptırdığını, gerçek hasarın tespit dosyasında bilirkişi raporunda gösterildiği şekilde 13.457,77 TL olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından hasara ilişkin olarak bu tarihe kadar ödeme yapılmadığını beyanla aracın uğradığı hasar nedeniyle ödenmeyen hasar bedeli için şimdilik 1.000 TL’nin 25/03/2017 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karasr verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davaya bakmakla görevli mahkemenin İzmir Tüketici Mahkemeleri olduğunu, davacı tarafın sigorta poliçesine aykırılık oluşturan davranışlarda bulunduğundan ilgili kasko poliçesinin hükümsüz kaldığını, müvekkili şirketin ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, davacı tarafın aracın müvekkil sigorta şirketi tarafından eksper incelemesi yapılmasına olanak vermemiş olduğundan işlem yapılamadığını, 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/40 D. İŞ sayılı dosyasında yapılan bilirkişi incelemesinin kabul etmediklerini beyanla davanın reddin, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece; yapılan yargılama, toplanan deliller, bilirkişi raporu davacı ve davalı şirket beyanları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; “.. Mahkememizce hasara ilişkin teknik bilirkişiden aldırılan raporun ve sigortacı bilirkişiden aldırılan raporun denetime elverişli ve açık olması nedeniyle itibar edildiği, buna göre; davalı sigortanın davacı şirkete ait olan … plaka sayılı aracın kasko sigortacısı olduğu, davacı aracında oluşan hasarın kasko sigortası poliçesi kapsamında kaldığı, araçta oluşan hasarın 13.457,77-TL olduğu, davalı sigortanın kazanın ihbar edilenden farklı şekilde olduğunu ve hasarın poliçe kapsamı dışında kaldığını somut delillerle ispatlayamadığı, dolayısıyla davalı sigortanın, davaya konu kaza nedeniyle davacı şirkete ait araçta meydana gelen hasardan sorumlu olduğu, her ne kadar davacı şirket, davalı sigortaya karşı iş bu davayı açmış ise de; davacı vekilinin gerek duruşmadaki beyanları gerekse de dosyaya sunulan temlik sözleşmesi uyarınca davacı şirketin davaya konu kaza nedeniyle … plaka sayılı araçta oluşan hasar bedeline ilişkin alacağını davaya asli müdahil olan …’a temlik ettiği, dolayısıyla davacı şirketin, iş bu davayı açmada aktif husumetinin olmadığı …” gerekçesiyle davacı … Şti.’ nin açtığı davanın aktif husumet yokluğundan reddine, Karar tarihi itibariyle alınması gereken 44.40-TL red harcından peşin alınan 31,40-TL harcın mahsubu ile 13,00-TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, Asli Müdahil …’un açtığı davanın KABULÜ İLE; 13.457,77-TL maddi tazminatın 21.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … Sigorta A.Ş’ den alınarak asli müdahile verilmesine, davacı …. Şti aleyhine hüküm kurulmasına yer olmadığına, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesi ile; davacı tarafın sigorta poliçesine aykırılık oluşturan davranışlarda bulunduğundan ilgili kasko poliçesinin hükümsüz kaldığını, Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartlarının Teminat Dışı Kalan halleri düzenleyen A.5.10 madddesi; “Zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeiyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bendlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılması” şeklinde olduğunu, ilgili maddede sürücünün olay yerini terk etmesinin rizikonun teminat dışında kalmasına sebebiyet vereceğinin belirtildiğini, davacı tarafa ait … plaka sayılı araç sürücüsünün olay yerini terk ettiğini ve tutanak tanziminden kaçınmış olduğundan Kasko Poliçesi Gelen Şartlarının A.5.10 maddesi gereğince müvekkili sigorta şirketinin meydana genel zarardan bir sorumluluğunun bulunmadığını, yerel mahkemece yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarının hükme esas alınarak meydana gelen hasar ve kazanın uyumlu olduğu belirtilmiş ise de davacı tarafın aracın müvekkili sigorta şirketi tarafından eksper incelemesi yapmasına olanak vermediğini, davacı tarafa ait … plaka sayılı aracın yetkili servise bırakılmasının ve hasarın müvekkili sigorta şirketine ihbar edilmesinin akabinde müvekkili sigorta şirketi tarafından 17013688 numaralı hasar dosyası açıldığını ve aracın eksper incelemesi yapılması hususunda hasar dosyası eksper şirketine gönderildiğini, eksper şirketi aracı incelemek amacı ile aracın davacı tarafından bırakıldığı yetkili servis ile görüştüğünü; ancak aracın serviste bulunmaması, kazalı halde sürekli kullanımda olması sebebi ile inceleme yapılamadığını, davacı yan tarafından kazadan uzun bir süre sonra aracın kazalı şekilde kullanımına devam ettikten sonra İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/40 D. İş sayılı dosyasında inceleme yaptırıldığını, anılan tespit dosyasının yerel Mahkemece yapılan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarına da esas teşkil ettiğini, ancak İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/40 D. İş sayılı dosyasında alınan rapor ile kaza tarihi arasındaki zaman farkı da dikkate alındığında araçta meydana gelen hasar ile kazanın da uyumlu olduğundan bahsedebilmenin mümkün olmayacağını, zira aracın davacı yan tarafından kullanılmaya devam ettiği için meydana gelen kazadan bağımsız olarak da aracın hasarlanmasının mümkün olduğunu, yerel mahkeme tarafından davanın belirsiz alacak davası olarak kabul edildi ise davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, dolaysıyla yerel mahkemenin kararının kesin olarak usule ve yasaya aykırılığının açık olduğunu, istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi tarafından verilen davanın kabulü kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, kasko sigorta poliçesi gereği tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-) 6100 sayılı Kanun’un 107. maddesine göre, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafca belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Belirsiz alacak davası kriterleri; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacının kendisinden beklenememesi, bunun olanaksız olması ve açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmasıdır.
Belirsiz alacak davasının getirdiği en önemli etkin koruma, usûl ekonomisi ve hak arama özgürlüğüne hizmet etmesi yanında, davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama riskini azaltmasıdır. Dava konusu edilen alacağın belirli olup olmadığı ile ilgili olarak davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenememesi kriteri ile açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması kriterini birlikte değerlendirip sonuca gidilmesi gerekir. Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmeyecek ise de, önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması ve davacının talebini belirli kılacak imkâna sahip olup olmadığıdır.
Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz. Alacağın hangi hâllerde belirsiz, hangi hâllerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından, belirsiz alacak davasına ilişkin ölçütlerin somut olaya uygulanarak, belirleme yapılması gereklidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili dava dilekçesinde, trafik kazası nedeniyle davacının aracında oluşan hasar bedeline ilişkin olarak HMK’nın 107. maddesi uyarınca belirsiz alacak olarak açtığı davasında şimdilik 1000,00 TL hasar bedelinin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir. Davacıya ait araçta trafik kazası sonucu meydana gelen gerçek hasar bedeli taraflar arasında tartışmasız ve açıkça belirli değildir. Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde, aracın belirtilen serviste bulunmaması sebebiyle hasarın tespitine yönelik olarak inceleme yapılamadığını, araçtaki hasarın daha sonra da olmuş olabileceğini, tazminat talebinin haksız olduğunu, davadan önce yaptırılan tespitte belirtilen hasar bedelinin fahiş olduğunu öne sürerek davanın reddini istemiştir. Esasen araçta kaza sonucu oluşan gerçek hasarın tespiti, yapılacak yargılama sırasında bilirkişi incelemesi sonunda belli olacaktır. Davacının belirsiz tazminat alacağı davasına konu ettiği aracında oluşan hasar bedelinin varlığının ve miktarının belirlenebilmesi, ancak yargılama sırasında delilerin toplanıp değerlendirilmesinden yani HMK 107/2 maddesinde belirtildiği gibi tahkikattan sonra mümkün olabilecektir. Bir başka anlatımla hasar bedelinin miktarının tespiti bilirkişi incelemesini gerektirmektedir. Davacının davadan önce sulh hukuk mahkemesinde yaptırdığı tespit istemine yönelik olarak alınan bilirkişi raporunda belirlenen bedel taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. Taraflar arasında hasar bedelinin varlığı ve miktarı konusunda uyuşmazlık var iken, davacının zararını tespit ettiğinden belirsiz alacak davası açamayacağı yönündeki davalı iddiası, kişinin yargılama sırasında alınacak raporda, zararın tespit sonucu belirlenen bedelden daha az olarak hesap edilmesi halinde aleyhine yargılama giderleri ile vekalet ücretine hükmedilmesine yol açarak daha az yargılama giderleri ile sonuca kavuşma imkan ve hakkını ortadan kaldıracaktır. Aksi yöndeki zorlama Anayasanın “Hak Arama Hürriyeti ” başlıklı 36 maddesine aykırılık oluşturmaktadır. Bu nedenlerle, iddia edilen zararın dava tarihi itibariyle miktar ve değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenemeyeceği kabul edilerek davalının bu yöndeki istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
2-) Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nun 1409. maddesinin 1. fıkrası uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin 2. fıkrası hükmüne göre kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin kasko sigortası genel şartlarının a.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı kasko poliçesi genel şartlarının 1.5 inci maddesi ve TTK 1446/2 maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer.
Davaya konu aracın bahse konu kazaya karıştığının dosyada yer alan fotoğraflar ve olay görgü tutanağı ile sabit olduğu, alınan otomotiv bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına göre kaza ile davacı yanın aracında meydana gelen hasarın uyumlu olduğu, değiştirilmesi gereken parça ve işçilik bedellerinin tespit dosyasında alınan bilirkişi raporu, kaza fotoğrafları ve servis iş emrine göre tespit edildiği, davaya konu kazada araç sürücüsünün … olduğunun 05.02.2017 tarihli olay yeri görgü ve tespit tutanağı ile sabit olduğu, bahse konu tutanakta sürücünün alkollü olduğundan bahsedilmediği, tüm bu tespitler ile dosyada davalı sigorta şirketi iddialarına dair herhangi bir somut bir tespit de bulunmadığı anlaşılmakla, ispat yükü üzerinde olan davalının hasarın sigorta dışında kaldığı ve hasarın daha az olması gerektiğine yönelik iddialarını ispat edemediği anlaşıldığından istinaf itirazlarının reddi gerekmştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/03/2019 tarihli, 2017/881 Esas – 2019/305 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 919,30-TL istinaf karar harcından peşin alınan 230,00-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 689,00-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, ( harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/04/2022