Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1148 E. 2022/716 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1148
KARAR NO : 2022/716

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/10/2016 (Dava) – 24/10/2018 (Karar)
NUMARASI : 2016/546 Esas – 2018/454 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BİRLEŞEN DOSYA
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/03/2017 (Dava) – 24/10/2018 (Karar)
NUMARASI : 2017/153 Esas – 2017/111 Karar
DAVA : Maddi Manevi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 27/04/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 27/04/2022
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2018 tarihli 2016/546 Esas ve 2018/454 Karar sayılı dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacılar vekili asıl dosyaya ve birleştirilen dosyaya verdiği dava dilekçeleri ve ıslah dilekçesinde özetle; davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı … marka aracın 07/06/2016 tarihinde İzmir Çanakkale Aliağa Şehitkemal Mahallesi sınırları içerisinde seyir halindeyken hız limitinin 50 km olmasına rağmen 80 km hız ile giderek müvekkillerinin miras bırakanı …’in sevk ve idaresindeki motosiklete çarptığını ve bu kaza nedeni ile miras bırakan …’in vefat ettiğini, trafik kaza tespit tutanağında davalı …’ın asli kusurlu olduğunun açıkça ifade edildiğini, Aliağa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/3750 soruşturma nolu dosyasında alınan bilirkişi raporunda tarafların eşit derecede kusurlu olduklarının belirtildiğini, kazaya konu … plakalı aracın davalı sigorta şirketi tarafından 11/04/2016 başlangıç tarihli 119449058 nolu poliçe ile zorunlu trafik sigortası ile sigortalandığını, poliçede ölüm halinde tutarın kişi başına 310.000,00 TL olarak belirlendiğini, 22/07/2016 tarihinde davacılardan eş …, çocuk …, çocuk … için toplam 81.794,00 TL yetersiz olduğundan bakiye zararın istendiğini bildirerek, davalı sigortanın yetersiz ödemesine ilişkin ibranamenin iptaline, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davacılar … için 29.002,80 TL, … için 6.273,27 TL, … için 8.970,60 TL, … için 25.149,23 TL ve … için 25.149,23 TL maddi tazminatın davalı sürücüden kaza tarihinden, sigorta şirketinden temerrüt tarihinden faizi ile birlikte ortaklaşa ve zincirleme olarak tahsiline, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile eş … için 60.000,00 TL, çocuklar … ile … için ayrı ayrı 35.000,00 TL, baba …, anne … için ayrı ayrı 20.000,00 TL, kardeşler …, …, …, …, …, …, … için ayrı ayrı 10.000,00 TL toplamı 240.000,00 TL manevi tazminatın davalı sürücüden tahsiline, yetersiz ödemeye ilişkin ibranamenin iptali ile bakiye maddi tazminatın sigorta şirketinden tahsiline, faizin işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden, sigortacı yönünden temerrüt tarihinden işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, kaza tespit tutanağında müvekkilinin asli kusurlu olduğu belirtilmiş ise de, yürütülen ceza soruşturmasında alınan kusur raporunda motosiklet sürücüsü …’in arka farı yanmaksızın kontrolsüz şekilde sağa geniş bir şekilde dönüş yaparak belli bir süre sol şeridi işgal ettikten sonra sağ şeride geçmesi sonucu meydana geldiğinin 2918 s. KTK’nın 84. maddesinde hükme bağlanan doğrultu değiştirme manevraları yanlış yapma ile 30-1a maddesinde hükme bağlanan servis freni, lastikleri, dış ışık donanımından yakını ve uzağı gösteren ışıklar ile park, fren ve dönüş ışıkları noksan, bozuk veya teknik şartlara aykırı olan araçları kullanmak kurallarını ihlal eden … ile sevk ve idaresindeki çekici ile seyir halindeyken yola gereken dikkati vermeyen, olay yerindeki kavşağa hız azaltarak yaklaşmayıp tali yoldan çıkış yapan … idaresindeki vasıtaya karşı zamanında fren ve direksiyon tedbirine başvurmayan ve 2918 s. KTK’nın 84. md. (arkadan çarpma) ile 52-1-a maddesini (kavşaklara, yaya geçidine vs. yaklaşırken araçlarını hızlarını azaltmak) ihlal eden …’ın eşit derecede kusurlu olduğunun belirtildiğini, olay günü uykusuzluk gibi herhangi bir sorunu olmadığını, dikkatli bir şekilde yolda seyir halinde olduğunu, motosiklet sürücüsünün bir anda önüne çıktığını, sol şeritte arkasından gelen başka bir tır olduğu için sol şeride kaçamayıp motosiklete çarptığını, motosiklet ve sürücüsü üzerinde bir ışıklandırma olmadığından o motorsiklet sürücüsünü yüzden fark etmediğini, etmesine imkan olmadığını, aniden önüne çıkmasıyla kazanın meydana geldiğini, kusura ilişkin olarak alınacak bilirkişi raporuyla tarafların eşit kusurlu olduğuna ilişkin tespitin değişeceğini, trafik kazasını meydana getiren en etkin ve en önemli sebebin müteveffanın kusuru dahilinde gerçekleştiğinin ortaya çıkacağını, davalı sigorta şirketinden yapılan ödemenin incelenmesi, araç maliki, sürücüsü ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısının yasal mevzuat gereğince müteselsil borçlu konumunda oldukları gözetildiğinde müteselsil borcu sona erdiren hallerin incelemesi gerektiğini, destekten yoksun kalma tazminatı talep eden davacıların, müteselsil borçlu konumundaki sigorta şirketinden, kusur oranı da gözetilerek doğru veriler çerçevesinde hesaplanmış maddi tazminat tutarını aldıklarından, borç ilişkisinin sona erdiğini, destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin istemin reddi gerektiğini, kazanın oluşumunda kendisi de kusurlu olan merhumun mirasçılarının müvekkilini asli kusurlu göstererek talep ettikleri manevi tazminat miktarı ekonomik açıdan yıkıcı ve karşılanamayacak bir seviyede olup hakkaniyete uygun olmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirkete 11.04.2016-11.04.2017 tarihleri arasında ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, başvuru üzerine hasar dosyası açıldığını, müveffanın eşine ve çocuklarına destekten yoksun kalma tazminatı doğrultusunda 81.794,00-TL ödeme yapıldığını, kusur tespiti ve aktüerya incelemesi yapılması, ödeme tarihindeki veriler ve müteveffanın anne ve babasının destekten yoksun kalma tazminatı dikkate alınarak eksik ödeme hesaplamasının tespit edilmesi halinde tazminattan kask ve koruyucu tertibat kullanılmaması nedeniyle indirim yapılması gerektiğini, davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece; yapılan yargılama, toplanan deliller, bilirkişi raporu davacı ve davalı şirket beyanları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; “…..maddi tazminat yönünden asıl ve birleştirilen davada; ıslah da nazara alınarak, davacı … için 18.398,54 TL, davacı … için 4.235,60 TL, davacı … için 6.633,23 TL, davacı … için 22.354,88 TL,davacı … için 22.354,88 TL olmak üzere toplam 73.977,13 TL nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davacılara verilmesine, alacağa davalı sigorta şirketi yönünden 22/07/2016 tarihinden, davalı … yönünden 07/06/2016 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, manevi tazminat yönünden asıl ve birleştirilen davada; davacı … için 20.000,00 TL, davacı … için 7.500,00 TL,davacı … için 7.500,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL,davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 500,00 TL, davacı … için 500,00 TL, davacı … için 500,00 TL, davacı … için 500,00 TL,davacı … için 500,00 TL, davacı … için 500,00 TL, davacı … için 500,00 TL, olmak üzere toplam 48.500,00 TL nin davalı …’dan alınarak adı geçen davacılara verilmesine, alacağa kaza tarihi 07/06/2016 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,fazlaya ilişkin istemin REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesi ile; yerel mahkemece yaptırılan Hesaplama yönteminin hatalı olduğunu, bilirkişi raporu hesaplamasında % 1,8 teknik faiz uygulanmış ise de bu usulun yanlış uygulandığını, Yargıtay’ın hesaplama yöntemi olarak %10 artırım artı iskonto uygulama yöntemini kabul ettiğini, dolayısıyla aldırılan raporun hatalı olmasına rağmen yerel mahkeme itirazlarının gözardı edilerek ve hatalı rapor doğrultusunda karar verildiğini, bilirkişi raporunda %10 Kask indirimi uygulanması gerektiği belirtilmiş ise de yerel mahkeme Kask indirimi olarak %20 olarak uygulandığını ve müvekkillerinin tümden mağdur edildiğini, bu durumun Yargıtayın kararlarına ve kanunun amacına aykırı olduğunu, Kask indirimi yapılmasındaki amacın kaskın olması durumunda muhtemel zararın meydana gelmeyeceğini, dolayısıyla kask indirimi her olayda uygulanacak bir metot olmadığını, mahkeme önüne gelen dosyanın durumuna göre takdir yetkisi mevcut objektif değerlendirme sonucu olarak karar vermesi gerektiğini, kask indirimi uygulanması için gerekli şartların oluşmadığını, meydana gelen kazada …’in söz konusu kazada Tırın altında kaldığını, yani kask takmış olsa da sonuca etki etmeyeceğinin açık olduğunu, söz konusu tırın tonlarca ağırlıktaki bir vasıta olduğunu, kaskın koruma işlevini etkisiz hale getirecek ağırlıkta olduğunu, ayrıca bedel artırım dilekçelerinin mahkemeye sunulan rapor doğrultusunda sunulduğunu, bu durumun karşı tarafa avukatlık vekalet ücreti çıkmasına sebebiyet verdiğini, Yerel Mahkemenin hüküm kısmının 3. başlığında yargılama giderlerini hatalı şekilde hesaplama yoluna gittiğini, yargılama giderlerinin (Bilirkişi ücretleri ) maddi tazminatın konusunu oluşturup maddi tazminata hizmet ettiğini, bu nedenle yapılan hesaplamanın maddi tazminat isteminin kabul ve ret oranına göre hesaplanması gerektiğini, zira bilirkişi ücretinin manevi tazminatı ilgilendirmediğinin açık olduğunu, ancak yerel mahkemenin tüm bu hususları gözardı ederek karar verdiğini, yerel mahkeme manevi tazminat yönündeki taleplerine 48.500,00-TL’ye hükmederek karar verdiğini, verilen bu kararın hakkaniyete ve hukuka uygun olmadığını, bu kadar büyük acının ve kaybın yaşandığı bir olayda bu kadar düşük bir manevi tazminata hükmedilmesinin hiçbir izahı olmadığını, yerel mahkemenin manevi tazminata ilişkin gerekçesini açıklarken ailenin yaşamış olduğu elem ve ızdıraptan söz ettiğini, manevi tazminatın yaşanan elem ve ızdırabı tatmin için verildiğini, hükmedilen manevi tazminatın davacıların elem ve ızdıraplarını tatmin etmekten çok uzak olduğunu, müvekkillerinin yakınlarını kaybetmenin acısını yaşarken hakkaniyete uygun olmayan bir karar ile acılarının daha da katlandığını, bireysel bazda bakıldığında 500,00-TL manevi tazminat hükmedilen müvekkilleri olduğunu, mahkemenin gerekçesi ile hükmettiği manevi tazminat arasında ciddi bir tutarsızlık bulunduğunu, paranın satın alma gücü düşünüldüğünde bu rakamın içler acısı olduğunu, bu aşamada müvekkillerine ilişkin hükmedilen bu kararın taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını beyan ederek istinaf taleplerinin kabulü ile yeniden yargılama yapılarak taleplerinin kabulü yönünde karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
Davalı … istinaf başvuru dilekçesinde özetle; gerekçeli kararda dosyanın geçirdiği safahat ayrıntılı olarak özetlenmiş ise de destekten yoksun kalma tazminatı hesabında, dosyada buna ilişkin herhangi bir delil olmadığı halde salt esnaf odasının 08.12.2016 tarihli yazısına istinaden müteveffanın aylık net kazancının asgari ücretin üzerinde, 1.800-TL olduğu kabul edilerek hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, hesaplama, bir tır şoförünün aylık ortalama net kazancı üzerinden yapılmış ise de dosyada müteveffanın tır şoförü olduğuna, ehliyet sahibi olduğuna, sahip olduğu tırlardan birini kendisinin kullandığına ilişkin dava dilekçesinde yer alan iddialar dışında en ufak bir delil bulunmadığını, bu sebeple dosya kapsamında desteğin vefatından önce elde ettiği gelirin belirlenmesi için yapılan araştırmanın yeterli olduğundan bahsedilemeyeceğini, davalının destekten yoksun kalmadan ileri gelen somut zararı gidermek zorunda olduğunu, bu nedenle tazminat hesabından önce zarar tutarını belirlemek gerektiğini, bunun yanında amacın zarar görenin malvarlığındaki eksilmeyi giderme olduğuna göre, ölüm nedeniyle desteğini yitirenin elde ettiği çıkarlar varsa, bunların da zarar tutarından indirilmesi gerektiğini, aksi halde zarar görenin malvarlığında olaydan önceki duruma göre bir artış meydana gelmiş olacağını, buradaki amacın zarar görenin malvarlığını zenginleştirmek değil, desteğini yitiren kişiye ölümden önceki yaşam düzeyini sürdürebilme olanağı tanımak olduğunu, buna göre; desteğin gelirinin net ve somut verilerle belirlenmesi gerektiğini, diğer yandan dosyada, tazminat hesabına esas teşkil eden kusur oranı tespitinin de doğru olmadığını, zira kontrolsüz kavşaktan ana yola çıkışta, bu yoldan geçen araçları kontrol etmeksizin yolu dik ve geniş bir şekilde keserek doğrudan sol şeride geçen, hızlı ve ağır tonajlı araçların kullandığı sol şeritte bir süre seyrettikten sonra da yine yaklaşmakta olan araç/araçların hız ve mesafelerini kontrol
etmeksizin davalı sürücünün seyretmekte olduğu sağ şeride geçerek davalının kendisini zamanında fark etme ve önlem alma ihtimalini ortadan kaldıran motosiklet sürücüsünün, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bu davranışları sonucu kazaya sebebiyet verdiğinin açık olduğunu, esasen bu oluş şekli itibariyle davalı sürücü …’ın kazada bir kusurunun bulunmadığı açık ise de ölüm neticesinin ağırlığı sebebiyle alınan raporlarda tali kusurlu olarak kabul edildiğini, oysa sürücülerin, normal seyir esnasında yayanın birden yola girmesi
halinde bile alınabilecek bir tedbir olmadığından bahisle kusursuz kabul edildiğini, burada ise
daha lehe bir durum mevcut olduğunu, zira sevk ve idaresindeki yaklaşık 13,5 metre boyunda ve üzerinde çimento hammaddesi bulunan ağır tonajlı araçla, sağ şeritte seyreden sürücünün arka ikaz lambaları yanmayan bir vasıtanın birden şeridine gitmesinde yapabileceği birşeyin olmadığını, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl ve birleşen dava, destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm asıl ve birleşen davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-) Davacılar murisi …’in kullandığı motorsiklet ile davalı sürücü …’ın kullandığı çekicinin çarpışması neticesinde …’in vefat ettiği somut olayda, kaza tutanağında davalı …’ın asli kusurlu bulunduğu, savcılık aşamasında alınan bilirkişi raporunda ise taraflara eşit kusur atfedildiği, Aliağa 2. Asli Ceza Mahkemesinde olayla ilgili yapılan yargılamada alınan mahallinde yapılan keşif üzerine alınan bilirkişi raporunda murisin asli davalı sürücünün ise tali kusurlu bulunması üzerine bu sefer ceza mahkemesinde adli tıp kurulundan alınan raporda davacının asli, davalının ise tali kusurlu olduğunu tespit edildiği, eldeki davada ise mahkemece alınan Karayolları Fen Heyeti’nden alınan raporda ise,
…’in gece arka park lambası yanmayan yani trafiğe uygun olmayan motosikleti ile seyretmesi, kontrolsüz üçlü kavşaktan soldan gelen trafiği yeterince kontrol etmeden geniş kavisle sağa dönmesi ve sol şeride geçmesi, arka park lambası yanmadığı halde arkadan sol ve sağ şeritteri gelen araçları yeterince kontrol etmeden sol şeritten sağ şeride geçmesi nedenleri ile kazanın oluşunda asli kusurlu (%55) olduğu, davalı sürücü …’ın ise idaresindeki araçla 93 km/saat hızla seyir halinde olduğu ve kaza yeri krokisine göre zeminde fren izi bırakmadan seyir hızı ile çarpışmanın gerçekleştiği anlaşıldığından, araçlarırı kavşaklara yaklaşırken hızlarını azaltmalarını, hızlarını yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmalarını zorunlu tutarı 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 52. maddesine riayat etmediği, kavşak sistemine hızını azaltmadan seyir hızı ile dalgın ve dikkatsiz girdiği, … plakalı aracı ile seyri sırasında Karayolları Trafik Kanunu 64.maddesine uygun alarak meskun mahal dışında geceleri seyrederkeri uzağı gösteren farları yakmadığı, takip mesafesi kuralını uymadığından kazanın oluşunda tali kusurlu (%45) olduğunun tespit edildiği, sonuç olarak ceza mahkemesinde alınan adli tıp raporu ile mahkemece fen heyetinden alınan söz konusu raporun birbirleri ile uyumlu oldukları ve olayın oluşuna uygun ve denetime uygun şekilde düzenlendikleri kanaatine varıldığından tarafların kusur durumuna yönelik yaptıkları istinaf itirazlarının yerinde olmadığı görülmüştür.
2-) Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 Sayılı TBK’nın 52. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir. Hatır taşımaları ise bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 6098 sayılı TBK.’nun 51. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay içtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Buna göre, davacıların murisinin söz konusu kazada kask takmadığı ve ölüm sebebinin ise kafa travmasına bağlı olduğunun anlaşılması karşısında kask takmama ile ölüm arasında uygun illiyet bağının bulunduğu kabul edilerek tazminattan %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılmasının Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına uygun olduğu anlaşıldığından davacıların bu konudaki istinaf itirazları haklı bulunmamıştır. ( Yargıtay 4. HD, 10.03.2022 tarih, 2021/12019 E.- 2022/4536 K. sayılı ilamı)
3-) Asıl ve birleşen dava destekten yoksun kalma ve manevi tazminat davası olup yargılamada yapılan giderlerden olan bilirkişi incelemelerinin kusurun tespitine yönelik olduğu, olayın oluş biçiminin manevi tazminatın takdirinde etken olduğu anlaşıldığından yargılama giderlerinin sadece maddi tazminatı ilgilendirdiği yönündeki davacılar istinaf itirazları haklı bulunmamıştır.
4-) Murisin gerçek gelirinin tespiti için mahkemece yapılan araştırmada Aliağa Şoförler ve Otmobilciler Derneği’ne yazılan müzekkereye verilen cevabi yazıda bir tır şoförünün aylık kazancının 1800 TL olduğunun belirtildiği, kaza tarihinde ise net asgari ücretin ise 1300 TL civarında olması karşısında murisin yaptığı işle ilgili aylık kazancına yönelik olarak aktüer bilirkişinin 1.800,00 TL ücreti esas alması yerinde olmuştur.
Ancak, aktüer bilirkişinin destekten yoksun kalma tazminatını davalı sigorta şirketi yönünden TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faiz, davalı araç sahibinin sorumluluğunu ise PMF yaşam tablosu ve %10 progresif rant yöntemine gör ikili bir ayrıma tabi tutarak hesaplaması hatalı olmuştur. Hemen belirtilmelidir ki, ayrıntıları Yargıtay 17. HD’sinin 14/01/2021 gün ve 2020/2598 E-2021/34 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, ülke çapında uygulama birliği açısından tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Ayrıca yine Yargıtay 17. HD’sinin 14/01/2021 gün ve 2019/3292 E-2021/1848 K. sayılı kararında bakiye ömür TRH 2010 tablosu uyarınca belirlendikten sonra “…hesaplamalarda progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması” gerektiği belirtilmiştir. Bu açıklamalar ışığında mahkemece yapılacak iş, yukarıda kazanılmış hak olarak tespiti yapılan kusur oranları ve kazanç durumu esas alınaraj anılan içtihatlar gözetilerek aktüer bilirkişiden bu verilere göre ve istinaf edenin sıfatına göre tarafların kazanılmış hakları da gözönünde bulundurularak taraf ve yargı denetimine elverişli, açık ve ayrıntılı ek bilirkişi raporu alınarak sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır.
5-) 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Davaya konu edilen kazada, davacılar murisinin vefat etmesi sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen giderilmesinin gerektiği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olayın oluş biçimi, kazanın meydana geldiği olay tarihindeki paranın alım gücü, davalı yanın içine düşebileceği mali güçlükler ve manevi tazminatın yukarıda ifade edilen amacı da göz önünde bulundurularak, murisin kardeşleri haricindeki davacılar için belirlenen manevi tazminatın yerinde olduğu ancak murisin kardeşleri olan diğer davacılar için takdir edilen 500’er TL manevi tazminatın biraz az olarak belirlendiği görülmüş ve davacıların istinaf itirazları bu sebeple kısmen yerinde görülmüştür.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; taraf vekillerinin istinaf başvurusunun asıl ve birleşen dava yönünden esastan kabulüne; asıl ve birleşen davadaki kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2018 tarihli 2016/546 Esas ve 2018/454 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda yapılan açıklamalara göre davanın yeniden görülüp istinaf denetimine uygun bir Yargılama yapılarak varılacak sonuca göre bir karar vermek üzere Mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı ve davalılar yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5- İstinaf yoluna başvuran davacılardan başlangıçta alınan 1.021,20-TL istinaf karar harcının yatıranlara İADESİNE,
6-İstinaf yoluna başvuran davacılardan alınan 1.698,20-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının ilk derece mahkemesince yargılama giderlerinde değerlendirilmesine,
7-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
8-Kararın taraflara tebliği, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6. bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 27/04/2022