Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1133 E. 2022/657 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1133
KARAR NO : 2022/657

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/02/2015 (Dava) – 27/12/2018 (Karar)
NUMARASI : 2015/381 Esas – 2018/1501 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BİRLEŞEN DOSYA
MAHKEMESİ :İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/06/2015 (Dava) – 27/12/2018 (Karar)
NUMARASI : 2015/728 Esas – 2015/1166 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 20/04/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 20/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/12/2018 tarihli 2015/381 Esas ve 2018/1501 Karar sayılı dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
ASIL DAVA :
Asıl dava dosyasında davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı malik/sürücü … idaresinde bulunan … plakalı otomobil ile 18.12.2013 günü Uğur Mumcu Caddesi 306/2 sokak kavşağında, davalı …’a ait diğer davalı sürücü … idaresinde bulunan ve davalı … A.Ş.ne 0001-0210- 06846757 sayılı ZMSS (Trafik) poliçesiyle sigortalı … plakalı aracın çarpışmaları neticesinde … plakalı aracın savrularak yaya kaldırımında bekleyen yayalar … ve …’e çarpması sonucu müvekkillerinin babası …’in kaldırıldığı E.Ü.T.F. Hastanesinde 23.02.2014 tarihinde vefat ettiğini, kazanın meydana gelişinde sürücü …’ın asli, diğer sürücü …’nın tali kusurlu olduğunu, müvekkillerinin annelerinin daha önce vefat etmesi nedeniyle iki kız kardeşin bekar olarak babalarıyla birlikte yaşamaktayken babalarının bu kazada vefat etmesi nedeniyle yalnız kaldıklarını, müvekkillerinin sosyal güvenceleri olmadığını, babalarının sosyal güvencesinden yararlandıklarını, maddi ve manevi olarak babalarının desteğinden yoksun kaldıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla …’in ölümü nedeniyle davacı kızı … için 1.000,00-TL maddi (masraf ve destekten yoksun kalma) ve 45.000,00-TL manevi tazminata, diğer davacı kızı … için 1.000,00-TL maddi (masraf ve destekten yoksun kalma) ve 45.000-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 92.000,00-TL tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen sigorta şirketlerinden sorumlu oldukları limit miktarlarıyla sınırlı olarak tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, 18/12/2013 tarihinde sürücü …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışmaları sonucu … plakalı aracın savrularak yaya olarak kaldırımda bekleyen yayalar … ve …’e de çarptığını ve yaralandıklarını, sürücü …’ın asli, diğer sürücü …’nın ise tali kusurlu olduğunu, kazada müvekkillerinin babası …’in hayatını kaybettiğini, trafik kazası neticesinde …’in ölümü nedeniyle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile davacı kızı … için 1.000,00-TL maddi masraf ve destekten yoksun kalma tazminatı, davacı kızı … için 1.000,00- maddi( masraf ve destekten yoksun kalma) tazminatının kaza tarihi olan 18/12/2013′ den itibaren yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden sorumlu oldukları limit miktarıyla sınırlı olarak tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2015/381 esas sayılı dosya ile davalılar …, …, … ve … A.Ş. Genel Müdürlüğüne karşı maddi ve manevi tazminat talepli dava açtıklarını, hukuki yararlarının olması nedeniyle dosyanın İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2015/381 esas sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ASIL DAVADA CEVAP :
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların murisi …’in ölümüne sebep olan 18.12.2013 tarihli kazada, … plakalı araç sahibi ve sürücüsü müvekkili …’nın tali kusurlu, … plakalı araç sürücüsü …’ın asli kusurlu olduğunu, müvekkilinin aslında hiçbir kusurunun bulunmadığını, davacı için istenen manevi tazminatın fahiş olduğunu, müvekkili …’nın … plakalı aracının …A.Ş.’ ne T-47599827 sayılı trafik poliçesiyle sigortalı olduğunu, bu poliçede ölüm halinde şahıs başına 250.000,00 TL teminatla sınırlı olduğunu, yine müvekkili aracının … A.Ş.’ ne K-47600125 sayılı Genişletilmiş Akkasko poliçesiyle sigortalı olup bu poliçenin İhtiyari Mali Sorumluluk Teminatı çerçevesinde şahıs başına bedeninin 30.000,00 TL ile teminat altına alındığını, davanın … A.Ş.’ ye ihbar edilmesini talep ettiğini belirterek haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
Davalı … vekili 30/06/2015 tarihli beyan dilekçesinde özetle; davacı tarafça anılan kaza nedeniyle açılan işbu davada müvekkili yönünden davanın Sosyal Güvenlik Kurumuna ve aracın KTK uyarınca asıl işleteni olan … ve …’ e ihbarını talep ettiklerini, müvekkilinin … plakalı aracın işleteni olmadığını, müvekkilinin maliki olduğu … plakalı aracın, araç kiralama işletmesi sahibi olan dava dışı … ve …’ e kiraya verildiğini ve bu kişilerle aralarında kira ilişkisi olduğunu, söz konusu kaza nedeniyle davalının sorumluluğu cihetine gidilecek ise müterafık kusurun söz konusu olduğu işbu kazada kusur dağılımının da dikkate alınması gerektiğini, davacı tarafın manevi tazminata ilişkin taleplerinin fahiş olduğunu beyan ederek … plakalı aracın işleteni …, … ve SGK’na davanın ihbar edilmesini, müvekkili hakkında açılan haksız davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş vekili 20/05/2015 havale tarihli beyan dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirkete Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, bu poliçeden dolayı sorumluluklarının sigortalının kusurları oranında sınırlı olduğunu, bu nedenle dava dilekçesinde belirtilen 18.06.2008 tarihinde 26910 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan tarife ve talimatından müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını,ayrıca müvekkili şirketin dava açılmasına sebebiyet vermediği için yargılama masrafları ve vekalet ücretinin de karşı tarafa yükletilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
Davalı … vekili 24/07/2017 tarihli beyan dilekçesinde; 06/07/2017 tarihli bilirkişi hesap raporunda destekten yoksun kalma tazminatı yönünden yapılan tespitlere göre davacıların destekten yoksun kalma tazminatı niteliğindeki maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davacılar tarafından yapıldığı iddia edilen masraflar yönünden yapılan tespiti ve hesaplamayı kabul etmediklerini, davacıların bu yöndeki talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA CEVAP :
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından teminat altına alınmış olan … plakalı otomobilin karıştığı kaza sonucunda davacı yan miras bırakanı 18/12/2013 tarihinde vefat ettiğini, müvekkili şirket yapılan ödemeler mahsup edildikten sonra ancak poliçe limiti ile sorumluluğunun mevcut olduğunu, poliçe limitinin şahıs başına 250.000,00-TL olduğunu, davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep etme haklarının bulunmadığını, müvekkili şirketin sigortalısının kusursuz olduğunu, desteğin gelir durumunun belge ile ispatlanması gerektiğini, davacıların kaza sebebi ile elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubu gerektiğini, davalı şirketin ancak ve ancak dava tarihinden itibaren yasal faizden sorumlu olduğunu belirterek, bu nedenlerle davanın reddi ile yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece; yapılan yargılama, toplanan deliller ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; “…davacıların, sosyo-ekonomik durumlarının değerlendirilmesi sonucu; her iki davacının çalışmasına engel fizyolojik bir durumlarının ve ağır bir hastalıklarının bulunmadığı, ikisinin de lise mezunu oldukları, dava konusu kazadan önce murisleri babaları ile birlikte ikamet ettikleri, davacı yanın mahkememize bildirdiği davacı tanıklarının beyanlarına göre; davacıların iş buldukça çalıştıkları, ikamet ettikleri evin muris olan babalarına ait olup, kendilerine miras yolu ile intikal ettiği, bu nedenle kira ödemedikleri, babaları muris …’in ölümünden sonra SGK tarafından her iki davacıya da ölüm aylığı bağlandığı, bu haliyle davacıların destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanabilmelerinin yasal koşullarının oluşmadığı, davalılardan … plakalı araç maliki … işletenlik sıfatının bulunmadığını, bu sıfatın ihbar olunanlardan … ve …’e ait olduğunu, söz konusu aracın bu kişilere kiralandığını beyanla, davanın husumet yokluğundan reddi yönünde savunmada bulunmuş ise de bu savunmasını kanıtlar nitelikte, uzun süreli ve kaza tarihini kapsar bir kira sözleşmesini mahkememize sunmadığından bu yöndeki savunmasına itibar edilmeyerek, mahkememizce davacıların tüm maddi ve manevi zararlarından sorumlu tutulmuştur. Davacıların hayattaki tek yakınları olan babaları … davaya konu trafik kazası sonucu vefat etmiş, davacılar bu nedenle manevi yönden acı ve çöküntüye uğramışlardır. Davacıların her birinde babalarının ölümü nedeniyle oluşan manevi acının bir nebzede olsa dindirilmesi amacıyla, davacıları zenginleştirme, gerçek kişi davalıları ise fakirleştirme amacı gütmeyen bir miktar manevi tazminat takdir etmek gerekmiş, bu miktar her bir davacı yönünden 10.000 er TL olarak belirlenmiştir…” gerekçesiyle; davacıların destekten yoksun kalmaya ilişkin maddi tazminat taleplerinin (950.00 şer TL) ayrı ayrı reddine, davacıların masrafa ilişkin maddi tazminat istemlerinin kabulü ile her bir davacı için 50.00- şer TL olmak üzere toplam 100.00-TL maddi tazminatın davalılardan …, …, … yönünden kaza tarihi olan 18/12/2013, davalı … AŞ yönünden ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ayrı ayrı verilmesine, davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile her bir davacı için belirlenen 10.000-TL olmak üzere toplam 20.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan …, …, … yönünden kaza tarihi olan 18/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ayrı ayrı verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesi ile; müvekkillerinin tek destekçilerini bu dünyadaki tek yakınlarını kaybetmenin derin acısı ve şoku içinde olduklarını, bu acıları tarife ve anlatmaya imkan olmadığını, fiziki olarak gideni geri getirmenin acıyı dindirmenin mümkün olmadığını, müvekkillerinin hayatının darmadağın olduğunu, müvekkillerinin dayanılmaz acılar içinde olduğunu, bu acılarının bir nebze olsun hafiflemesi, manevi huzurun sağlanması, toplumsal barışın sağlanması için yasaya ve hakkaniyete uygun bir karar verilmesi gerektiğini beyanla Yerel Mahkemenin eksik inceleme ile yasaya ve hakkaniyete aykırı verdiği kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesi ile; kabul anlamına gelmemek kaydıyla, kararda davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarlarının yüksek olduğunu, manevi tazminatın zarar görenin zenginleşmesine, zarara sebebiyet verenin de fakirleşmesine sebep olmaması gerektiğini, hükmedilen tazminatın sebepsiz zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağının yüksek mahkemenin içtihatları ile de kemikleştiğini, manevi zararın tayin edilmesinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında davacılar lehinde hükmedilen manevi tazminat miktarının, sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet vereceği ve müvekkil açısından fahiş olduğunun açık olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, belirlenen manevi tazminat miktarlarının, manevi tazminat belirleme ilkelerine uygun olmaması nedeniyle mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası sebebiyle destekten yoksun kalma ve masrafların tahsili ile manevi tazminat davasıdır.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davacılar ve davalı … vekili tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-) Malik/sürücü davalı … … plakalı aracı kullanırken dörtlü kontrolsüz kavşağa geldiğinde aracının komple sağ ön kısımlarıyla, seyrine göre sağ taraftan gelen diğer davalı sürücü … idaresinde … plakalı aracın sol ön yan kısımlarına çarpıp, çarpışmanın etkisiyle … plakalı araç seyrine göre sağ tarafa Seyfi Demirsoy Hastane bahçesi önüne savrularak hastane bahçesi önünde dikili iki adet belediye reklam panosuna kaldırıma, ön kısımlarıyla ve sağ sol yan kısımlarıyla çarparak durması, diğer … plakalı araç ise seyrine göre sol ileri doğru savrularak komple sağ yan kısımlarıyla kavşak köşesinde yaya kaldırımı üzerinde bulunan 515 C3 numaralı Beton elektrik direğine ve yaya kaldırımı üzerinde beklemekte olan dava dışı yaya … ile davacıların murisi müteveffa yaya …’e çarpması şeklinde gerçekleşen somut olayda; davalı …’ın 2918 sayılı yasanın 52/a (sürücüler kavşaklara yaklaşırken hızlarını azaltmak zorundadırlar), 57/a (kavşağa yaklaşan sürücüler, kavşaktaki şartlara uyacak şekilde yavaşlamak, dikkatli olmak, geçiş hakkı olan araçların önce geçmesine imkan vermek zorundadırlar), 47/C (karayollarından faydalananlar; trafik işaret levhaları, cihazları ve yer işaretlemeleri ile belirtilen veya gösterilen hususlara uymak zorundadırlar), 52/b (sürücüler hızlarının kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak zorundadırlar) ve asli kusur sayılan hallerden 84/h (kavşaklarda geçiş önceliğine uymama) maddelerini ihlal ettiğinden % 75 oranında asli kusurlu olduğu, davalı …’nın ise 2918 sayılı yasanın 52/b (sürücüler hızlarının kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak zorundadırlar), 52/a (sürücüler kavşaklara yaklaşırken hızlarını azaltmak zorundadırlar.) ve 57/a (kavşağa yaklaşan sürücüler, kavşaktaki şartlara uyacak şekilde yavaşlamak, dikkatli olmak zorundadırlar.) maddelerini ihlal etmiş olup % 25 oranında tali kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Davalı her ne kusur oranlarına yönelik istinaf itirazında bulunmuş ise de, kaza ile ilgili düzenlenen trafik tespit tutanağı, kaza sebebiyle istinaf incelemesinden geçerek kesinleşmiş olan İzmir 10. AĞM’nin 2016/11 E. – 2017/177 K. Sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu ve eldeki dava dosyasında alınan kusur bilirkişi raporunda davalı sürücüler yönünden tespit edilen kusur oranlarının birbiri ile uyumlu oldukları anlaşıldığından davalının bu yöndeki istinaf itirazları haklı bulunmamıştır.
2-) Trafik kazaları nedeniyle sunulan “belgeli” sağlık hizmet bedelleri SGK tarafından karşılanacak olup davacıların dava konusu giderlerinden belgeli/faturalı sağlık giderlerinin tümünden SGK, (belgesiz/paramedikal giderlerden ise aracın işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı) sorumlu olacaktır. Davacıların babaları olan … her ne kadar kaza akabinde Buca Seyfi Dmirsoy Hastanesi’ne götürülmüş ise de, aynı gün Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edildiği ve 23.02.2014 tarihine kadar bu hastanede kaldığı, burada vefat ettiği anlaşılmıştır. Bu durumda davacıların günlük yol giderleri, kalış süresince hastane masraflarından ( yeme-içme, hijyenik malzeme) davalıların sorumluluğu devam edecek olup aktüer raporda tespiti yapılan masrafların makul ve yerinde olduğu anlaşıldığından davalının bu yöndeki istinaf itirazları da yerinde görülmemiştir.
3-) Desteğin çocuklarının bakım ihtiyacından ne zaman kurtulacaklarını tayin etmek çocuğun yaşadığı yöreye sosyal çevreye, çocuğun özelliklerine, cinsiyetine ailenin sosyal ve ekonomik durumuna göre değişmektedir. Davacıların her biri için destekten yoksun kalacakları sürenin, çocuklar için, yaşları, okuldaki eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşullar değerlendirilerek, ayrı ayrı belirlenmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise, öğrenimlerinin sona erdiği tarih, yapamayacaklar ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın, desteğin sona ereceği yaş olarak kabulü dikkate alınarak denetime elverişli şekilde belirlenmesi suretiyle destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması gerekmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatları incelendiğinde normal şartlarda erkek çocukların 18, kız çocuklarının 22 yaşına kadar destek tazminatı alacakları, çocukların yüksek okul okuyor olması ya da okuması ihtimali varsa 25 yaşına kadar destek alabileceklerdir.
Davacılar desteğin kızları olmakla olay tarihinde davacı … 50, davacı … ise 43 yaşında olup 25 yaşın üzerindedir. Davacıların, desteğin ölüm günündeki yaşına göre destek alabileceği yaş sınırını geçtikleri anlaşıldığından babasından destek almadan yaşamını sürdürebileceklerinin kabulü gerekir. Destek ile birlikte oturmak ve bekar olmak tek başına destekten yoksun kalma tazminatı isteme hakkı doğurmaz. Davacıların bir rahatsızlığının, çalışmalarını engelleyen bir özür veya sağlık sorunu olmadığı, ayrıca ölüm aylığı da bağlanmış olduğu gözetildiğinde mahkemece destekten yoksun kalma tazminat talebinin reddine karar verilmesi yerinde olup, davacıların bu yöndeki istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.( benzer yönde Yargıtay 17. HD, 2014/19195 E.- 2017/2606 K. Sayılı ilamı)
4-) İşleten tanımı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatını belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise, trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür.
2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi ise “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, bu araçların sahipleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılmasının bir başka kimseye devir edilmesi halinde (çok kısa bir süre olmaması kaydıyla), artık üzerindeki fiili hakimiyetin kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekip, bunun sonucu olarak da araç malikinin sorumlu tutulmaması gerekecektir. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. Ancak bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara uğrayanların haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması şartı aranmakta ise de, sözleşmenin noter aracılığıyla yapılması şartı aranmamaktadır.
Somut olayda, aracın kayden maliki davalı … olup, bu davalı, aracını kazadan önce dava dışı … ve …’in (ihbar edilenler) sahibi olduğu kiralama şirketine kiraya verdiğini ve aracın bu kişiler tarafından da kazayı gerçekleştiren davalı (sürücü) …’a kiralanmış olduğunu savunmuş ve … Rent a car isimli bir firmaya ait davaya konu maliki olduğu aracın bu firma tarafından farklı tarihlerde yine farklı kişilere kiralandığına yönelik altında davanın ihbar edildiği …’in isminin matbu şekilde yer aldığı sözleşmeleri delil olarak ibraz etmiştir. Mahkemece, davalının savunmasını kanıtlar nitelikte uzun süreli ve kaza tarihini kapsar şekilde kira sözleşmesi sunulamadığı gerekçesiyle davalı …’ın işleten olarak sorumluluğuna karar verilmiştir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu durumda yapılacak iş, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler de gözönünde bulundurularak, dava dışı … ve … isimli şahısların rent a car işiyle iştigal edip etmedikleri, varsa bu kişilere ait oto kiralama firmalarının tespiti ile davalının sunduğu kira sözleşmelerinin bu kişilerin kayıtlarında yer alıp almadığı, davalı … ile dava dışı … ve … arasında kiralama sözleşmesi bulunup bulunmadığı, bu taraflar arasında tanzim edilen kira sözleşmesi varsa, uzun süreli ve 3. kişileri bağlayacak güçte bir kira sözleşmesi niteliğinde olup olmadığı, aracın davalı … tarafından rent a car firmasına teslim edilip edilmediği, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma olup olmadığı, davalı … ile dava dışı … ve … arasında kira sözleşmesi varsa bu kira sözleşmesinin ve kira bedelinin Maliye ve Vergi Dairelerine bildirilip bildirilmediği, kira bedellerinin ödenip ödenmediği hususlarının, gerekirse … ve …’in ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle tespiti, kira sözleşmesinin belirtilen bu deliller ile fatura ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, davalı …’ın işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususlarının tartışılarak varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, davalının bu yöndeki istinaf itirazları yerinde görülmüştür.
5-) 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Davaya konu edilen kazada, davacıların babalarının vefat ettiği, bu sebeple duyulan acı ve elemin kısmen giderilmesinin gerektiği, söz konusu kazada vefat edenin kusursuz oluşu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olayın oluş biçimi, kazanın meydana geldiği olay tarihindeki paranın alım gücü, davalıların içine düşebileceği mali güçlükler ve manevi tazminatın yukarıda ifade edilen amacı da göz önünde bulundurularak davacılar için takdir edilen manevi tazminatın hak ve nesafet kuralları çerçevesinde az olarak belirlendiği anlaşıldığından davacıların istinaf itirazları haklı bulunarak hükmün bu yönden bozulması gerekmiştir.
6-) Davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda, esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; her bir davacı yönünden lehine hükmedilen tazminat miktarlarına göre kendisini vekille temsil ettiren davacılar lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekmekte iken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiş, davacıların bu yöndeki istinaf itirazları haklı bulunmuştur.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacılar vekillerinin ve davalı … vekillerinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekillerinin ve davalı … vekillerinin istinaf başvurularının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
2-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/12/2018 tarihli 2015/381 Esas ve 2018/1501 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda yapılan açıklamalara göre davanın yeniden görülüp istinaf denetimine uygun bir Yargılama yapılarak varılacak sonuca göre bir karar vermek üzere Mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf eden ilgilisine iadesine, istinaf başvuru harçlarının hazineye irat kaydına,
6-İstinaf edenler tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6. bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 20/04/2022