Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1110 E. 2022/814 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1110
KARAR NO : 2022/814

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/02/2018 (Dava) – 28/02/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/30 Esas-2019/39 Karar
BİRLEŞEN 2017/196 ESAS- 2018/83 KARAR SAYILI DOSYA BAKIMINDAN;
DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)|Marka (Manevi Tazminat İstemli)|Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 25/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/05/2022

İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/02/2019 tarihli 2018/30 Esas ve 2019/39 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
ASIL DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı adına kayıtlı 2007/61240, 2013/05851 nolu markaların yasanın mutlak red konulu hükümlerine aykırı olarak tescil edildiği gerekçesiyle 7/c,h maddeleri (SMK-5/c,ğ) maddeleri gereğince coğrafi isim olması, kamuya mal olmuş tarihi ve kültürel değer konusu olması nedenleriyle hükümsüzlüğü talebinde bulunmuştur.
BİRLEŞEN 2017/196 ESAS- 2018/83 KARAR SAYILI DOSYADA DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 1969’dan beri “…” işletme adlı pastaneyi işlettiklerini, 2007/61240 nolu marka tesciline sahip olduğunu, markanın “şekil+…” olduğunu, 43. sınıfta kayıtlı olduğunu, ayırt edici olan kısmın “…” olduğunu, davalının sonradan 25.11.2017’de “…” markasını başvurarak işletme açtığını, böylece tarafların hizmetlerinin karıştırıldığını, markalarına tecavüz edildiğini, hizmet sınıflarının aynı olduğunu belirterek, marka hakkına tecavüzün önlenmesini, tecavüz oluşturan “…” ibareli tanıtım unsurlarının kaldırılmasını, tecavüzün giderilmesini, ilan yapılmasını; 15.000 TL manevi ve 10.000 TL maddi tazminatın ticari faiziyle tahsilini dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle müvekkilinin fuar … kapısı mevkiinde açtığı iş yerine “…” ismini uygun gördüğünü, Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvuru yaptığını, bu mevkide pek çok iş yeri olduğunu, ibarenin bir yer adı olarak maruf olduğunu belirtmiştir. Daha sonra 01.12.2017’de tespit sırasında durumu öğrendiğini, sonra kullandığı işletmenin adını “…” olarak değiştirdiğini, davacı iddialarının yersiz olduğunu, markaların farklı olduğunu, iltibas bulunmadığını, davacı markasının coğrafi isim olduğu için korunamayacağını, tek kelime olarak tescil edilemeyeceğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; yapılan yargılama, toplanan deliller ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; “…ana dosyada … Şti.’ne ait her iki markanın hükümsüzlüğü davasının reddi gerekmektedir. Buna göre … firmasının Türk Patent Marka Kurumu’ na yaptığı ” …” ibareli 30.11.2017 tarihli marka başvurusu karşı tarafın itirazı üzerine reddedilmiş olmasına rağmen, “…” ibaresinde ısrar etmesi, meşru bir sebebe dayanmamaktadır. Her iki işletmenin aynı esas unsurlu marka kullanması halinde, müşteri veya tüketiciler işletmeleri karıştıracaktır. Marka sahibi işletmenin kadim bir işletme olması nedeniyle … firmasının sonradan açtığı pastane veya sandviç sunan kafesinin önceki işletmenin elde ettiği itibardan yararlanacağı kuşkusuzdur. Buna göre davalı … firmasının tespit konusu olan ve tedbirle önlenen (…) eylemleri marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet niteliğinde olup SMK’ nın 7. maddesi kapsamındadır. Aynı işaret aynı ticari faaliyet alanında kullanıldığından marka sahibinin markasında doğan hakları zarar görmektedir. Yaptırılan bilirkişi incelemesine göre, işletmenin açıldığı 21.11.2017 tarihi ile marka tecavüz davasının açıldığı 21.12.2017 tarihi arasında kalan kısa dönem bakımından SMK’ nın 151/2.b yöntemine göre 3.650 TL kar kaybı söz konusudur. … Şti. karşı davasında davacının tespit yaptırması, tedbir kararı aldırması eylemlerini haksız eylem olarak niteleyerek karşı maddi ve manevi tazminat talepleri ileri sürmüş ise de, marka sahibi firmanın markasından doğan haklarını kullanması, tespit ve tedbir kararı aldırması hukuka uygun hak arayışı olarak yasa ve Anayasa’nın teminatı altındadır. Bu eylemlerde hukuka aykırılık unsuru bulunmamaktadır. Tersine tescilli ve geçerli markadan doğan haklar kullanılmaktadır. Bu nedenle, karşı davada haklı şartlar bulunmadığı…” gerekçesiyle ana dosyada; … firmasının açmış olduğu markaların hükümsüzlüğü davasının reddine, birleşen dosyada; davalı … firmasının “…” ibaresinin tabela, tanıtım gereçleri, sarf malzemeleri gibi ortamlarda markasal kullanmasının marka hakkına tecavüz oluşturduğunun tespitine, önlenmesine, tecavüzlü kullanımların toplanılarak kaldırılmasına, tecavüzün giderilmesine, web ortamından da kaldırılmasına, sabit olmayan karşı davanın, maddi ve manevi tazminat davalarının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesi ile; birleştirme kararı ve hükümsüzlük davasının reddinin hukuka aykırı olduğunu, “…” sözcüğünün hem yer adı olması, hem de Türk Ulusu için taşıdığı tarihi önemi dikkate alındığında 556 sayılı KHK.nin 7/c, h (6769 sayılı SMK.nun 5/c, ğ) bendleri gereğince tek başına marka olarak tescil edilemeyeceğini, coğrafi yer adlarının tek başına marka olarak kullanılamayacağının Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin T-11/15 sayılı 20 Temmuz 2016 tarihli SUEDTIROL kararında da kabul edildiğini, …’ın bir yer adı olduğunun, hem bilirkişi hem de mahkeme tarafından kabul edildiğini, dava dosyasına sundukları Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin; 26.11.1999 tarih 1999/5790 Esas 1999/9590 Karar, 24.05.2017 tarih 2016/7388 Esas 2017/3036 Karar sayılı kararlarında, yer isimlerinin tek başlarına marka olarak kullanılamayacağının, bu isimlerin bir kişinin inhisarına bırakılamayacağının kabul edilmekte olduğunu, hükümsüzlük davasının Kanundaki düzenleme ile Yargıtay’ın konu ile ilgili olarak verdiği kararlar dikkate alınarak açıldığını, benzer konuda Yargıtay içtihatlarına aykırı olarak karar verilmesinin Anayasanın 36. maddesinde ifadesini bulan adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl dava markanın hükümsüzlüğü; birleşen dava marka hakkına tecavüzün önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat, karşı dava ise tescilli marka hakkına dayalı olarak uygulanan tedbirin haksızlığı sebebiyle açılmış maddi ve manevi tazminat davasıdır.
Mahkemece; asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verilmiş olup, hüküm asıl davada davacı/birleşen davada davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
A-Asıl dosya bakımından istinaf başvuru sebeplerinin incelenmesinde;
1-) Yargıtay 11. HD’nin yerleşik kararları uyarınca mutlak ve nispi ret nedenlerine dayalı hükümsüzlük davasının beş yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekir, ancak tescilde kötüniyet varsa hükümsüzlük davası süreye tabi değildir. Davacı, davalıya ait 2007/61240 ve 2013/05851 nolu markaların hükümsüzlüğünü 556 sayılı KHK’nın 7/c,h ( 6769 sayılı SMK 5/c,ğ) maddeleri kapsamında talep etmiş olup, iddiasını kötüniyete dayandırmamıştır. Yapılan incelemede 2007/61240 nolu davalı markasının 26.12.2008 tarihinde, 2013/05851 nolu markanın ise 28.02.2014 tarihinde tescil edilmiş olduğu, davanın ise 05.02.2018 tarihinde açılmış olduğunun anlaşılması karşısında 2007/61240 nolu marka yönünden davanın hak düşürücü süre sebebiyle reddi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
2-) Yargıtay 11. HD’nin emsal 26.11.1999 tarih 5790/9590 sayılı kararında “.. tek başına ayırt ediciliği bulunmayan sözcüklerin yanına ayırt edici nitelikteki sözcüklerin eklenmesi ve genelde ya isim tamlaması veya sıfat tamlaması şeklinde ortaya çıkan ve yeni bir anlam ifade eden sözcükler grubunun marka olarak tescil edilmesinin yasanın düzenlenme amacına daha uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Tek başına marka olarak tescil imkanı bulunmayan İstanbul, Ankara gibi maruf ve meşhur yer isimlerinin, “İstanbul …”, “Ankara …”, “… İstanbul” gibi bir başka sözcüğün ilavesiyle meydana gelen sözcükler grubunun marka olarak tescil edilebileceği kabul edilmiştir”.
Yargıtay’ ın bu kararında da açıklandığı üzere tanımlayıcı nitelikte olan ve tek başına marka olarak tescili mümkün olmayan maruf ve meşhur coğrafi yer adlarının o yerle özdeş olmayan mal veya hizmet adları gibi ilave sözcüklerle birlikte marka olarak tescilinin mümkün olduğunun kabulü gerekir. Davalının 2013/05851 nolu …+şekil markası tek başına bir yer ismi olsa da dosyadaki davalı delilleri uyarınca davalının 1969 yılından itibaren … isminde işletmesinin İzmir ilinde yer alan … Meydanında yer aldığı, bu şekilde … markasını kullanarak markaya ayırt edicilik kazandırdığı anlaşıldığından 2013/05851 nolu marka yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olmuştur.
B-Birleşen dava ve karşı dava yönünden istinaf başvuru sebeplerinin incelenmesinde;
… firmasının Türk Patent Marka Kurumu’ na yaptığı ” …” ibareli 30.11.2017 tarihli marka başvurusu karşı tarafın itirazı üzerine reddedilmiş olmasına rağmen, “…” ibaresinde ısrar etmesi, her iki işletmenin aynı esas unsurlu marka kullanması halinde, müşteri veya tüketiciler işletmeleri karıştıracağı, marka sahibi işletmenin eski ve bilinen bir işletme olması nedeniyle … firmasının sonradan açtığı pastane veya sandviç sunan kafesinin önceki işletmenin elde ettiği bilinirlikten yararlanacağının kuşkusuz olduğu, buna göre davalı … firmasının tespit konusu olan ve tedbirle önlenen (…) eylemleri marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet niteliğinde olup aynı işaret ve ticari faaliyet alanında kullanıldığından marka sahibinin markasından doğan haklarının zarar gördüğü, zararın tespitine yönelik alınan bilirkişi raporunun somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu anlaşıldığından birleşen davaya ve reddedilen karşı davaya yönelik istinaf itirazları haklı görülmemiş, dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı anlaşıldığından ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus da bulunmadığından dairemizce davanın esası hakkında HMK’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca aşağıda yazılı şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Asıl davada davacı/birleşen davada davalı-karşı davacı vekilinin istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle KISMEN KABULÜ ile, İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/02/2019 tarihli 2018/30 Esas ve 2019/39 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“Asıl dosyada;
-2007/61240 nolu marka yönünden davanın hak düşürücü sürede açılmaması sebebiyle usulden reddine,
– 2013/05851 nolu markanın hükümsüzlüğü davasının reddine,
Birleşen dosyada;
a-) Davalı … firmasının “…” ibaresinin tabela, tanıtım gereçleri, sarf malzemeleri gibi ortamlarda markasal kullanmasının marka hakkına tecavüz oluşturduğunun tespitine, önlenmesine, tecavüzlü kullanımların toplanılarak kaldırılmasına, tecavüzün giderilmesine, web ortamından da kaldırılmasına,
3.650 TL maddi tazminatın, 10.000 TL manevi tazminatın davalı … Şti.’den tahsil edilerek davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi kısmın reddine,
Karar kesinleştiğinde, hüküm özetinin ulusal çapta yayın yapan gazetede giderleri davalıya yüklenerek, ilan edilmesine, ilan için kararın kesinleşmesinden itibaren 3 ay içinde başvuru gerektiğine, 3 ay içinde başvurulmadığı takdirde ilan hakkının düşeceğine,
2017/121 D.İş dosyasında karar verilen ihtiyati tedbirin karar kesinleşinceye kadar devamına, kesinleştiğinde kendiliğinden kalkacağına,
b-) Sabit olmayan karşı davanın, maddi ve manevi tazminat davalarının reddine, ”
Ana dosya bakımından;
Alınması gereken 80,70 TL karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile eksik 44,80 TL harcın davacı …. Şirketinden alınarak, Hazine’ye irat kaydına,
Davacı- karşı davalı … şirketi kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, hükümsüzlük davası da reddedilmekle, AAÜT.’ne göre belirlenen 3.931,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak, davalı şirkete ödenmesine,
Davacı …. Şirketi tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı, 5,20 TL vekâlet harcı, 16 tebligat gideri 224 TL, 4 müzekkere gideri 22,50 TL, 582,70 TL talimat gideri olmak üzere toplam 870,30 TL yargılama giderinin davacı şirket üzerinde bırakılmasına,
Davalı … şirketi tarafından yapılan 2 tebligat gideri 33,00 TL ve 550 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 583,00 TL yargılama giderinin davacı … Şirketinden alınarak, davalı tarafa ödenmesine,
Birleşen 2017/196 Esas sayılı dosya bakımından;
Alınması gereken 932,43 TL karar harcının davacı … tarafından peşin olarak yatırılan 426,94 TL harçtan mahsubu ile eksik 505,49 TL harcın davalı … Şirketinden alınarak Hazine’ye irat kaydına, davacı … tarafından peşin olarak yatırılan 426,94 TL harcın da davalı … Şirketinden alınarak, davacı tarafa ödenmesine,
Davacı … kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, maddi tazminat davası kısmen kabul edilmekle, AAÜT.’ne göre belirlenen miktar markaya tecavüz davası da dikkate alınarak arttırılmakla, 3.931,00 TL vekâlet ücretinin davalı … Şirketinden alınarak, davacı tarafa ödenmesine,
Davacı … kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, manevi tazminat davası kısmen kabul edilmekle, AAÜT.’ne göre belirlenen miktar, maktu tutara arttırılmakla, 3.931 TL vekâlet ücretinin davalı … Şirketinden alınarak, davacı tarafa ödenmesine,
Davalı … Şirketi kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, maddi tazminat davası kısmen reddedilmekle, AAÜT.’ne göre belirlenen 762,00 TL vekâlet ücretinin davacı … şirketinden alınarak, davalı şirkete ödenmesine,
Davalı … şirketin kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, manevi tazminat davası kısmen reddedilmekle, AAÜT.’ne göre belirlenen miktar maktu tutara arttırılmakla, 3.931,00 TL vekâlet ücretinin davacı … şirketinden alınarak davalı şirkete ödenmesine,
Birleşen 2017/196 Esas sayılı dosya üzerinden açılan karşı dava bakımından;
Alınması gereken 80,70 TL karar harcının karşı davacı … Şirketi tarafından peşin olarak yatırılan 274,00 TL harçtan mahsup edilerek, fazla 193,30 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde karşı davacı … şirketine iadesine,
Karşı davalı … kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, maddi tazminat davası reddedilmekle, AAÜT.’ne göre belirlenen 1.000,00 TL vekâlet ücretinin karşı davacı … Şirketinden alınarak, karşı davalı … şirketine ödenmesine,
Karşı davalı … kendini vekil ile temsil ettirdiğinden, manevi tazminat davası reddedilmekle, AAÜT.’ne göre belirlenen 3.931,00 TL vekâlet ücretinin karşı davacı … Şirketinden alınarak, karşı davalı … şirketine ödenmesine,
Davada red/ kabul oranının takdiren %15’e- %85 olduğuna yargılama giderlerinin yanlar arasında bu orana göre pay edilmesine,
Davacı … Şirketi tarafından yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 4,60 TL vekâlet harcı, 7 tebligat gideri 98 TL, 3 müzekkere gideri 28 TL ve mahkememizin 2017/121 D.iş sayılı dosyasında yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 51,70 TL peşin harç, 4,60 TL vekâlet harcı, 51,70 Tl tedbir talebi harcı, 221,80 TL keşif harcı, 70 TL keşif araç ücreti, 400 TL bilirkişi ücreti, 1 tebligat gideri 16 TL olmak üzere, toplam 1.009,20 TL yargılama giderinin %85’i olan 857,82 TL’nin davalı … Şirketinden alınarak, davacı … şirketine ödenmesine, kalan kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
Davalı … Şirketi tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı, 1 tebligat gideri 14 TL olmak üzere, toplam 21,90 TL yargılama giderinin %15’i olan 3,29 TL’nin davacı … şirketinden alınarak, davalı … Şirketine ödenmesine, kalan kısmın davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
Kalan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde, talep beklenmeksizin ilgili yanlara iadesine,
ŞEKLİNDE HÜKÜM TESİSİNE,
2- İstinaf yargılama giderleri yönünden;
a)Alınması gerekli 932,43-TL istinaf karar harcından peşin alınan 322,80-TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 609,63-TL harcın asıl davada davacı/birleşen davada davalı-karşı davacı … A.Ş.’ den tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
b)İstinaf eden tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
c)HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
d)İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
e)Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesine TEMYİZ yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/05/2022