Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1064 E. 2022/676 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1064
KARAR NO : 2022/676

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/01/2015 (Dava) – 20/12/2018 (Karar)
NUMARASI : 2015/103 Esas – 2018/1118 Karar
DAVA :Haksız Rekabetten Kaynaklanan Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 21/04/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 21/04/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2018 tarihli 2015/103 Esas ve 2018/1118 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının 01/11/2011-23/05/2013 tarihleri arasında davacı şirkette “ gıda mühendisi sıfatı ile müdür” olarak çalıştığını, davalının müvekkili ile tarihinde “rekabet yasağı sözleşmesi” imzaladığını ancak davalının kısa bir süre sonra müvekkili ile aynı alanda faaliyet gösteren dava dışı … Ştinde işe başladığını ve rekabet sözleşmesine aykırı davrandığını ileri sürerek, 342.847,20 TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki iş sözleşmesinin rekabet yasağı getiren maddesinin geçerli olmadığını, taraflar arasında imza atılan sözleşmenin ikinci sayfasının ” o ” bendinin 3.maddesinin ” iş sözleşmesi hangi sebeple sona ererse ersin, personel iş veren ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren bir firmada yada rakip bir firmada yada şirketin faaliyet konusunu oluşturan alanlarda faaliyet gösteren bir firmada iş sözleşmesinin sona erme tarihinden itibaren 12 ay müddet ile iş verenin merkez ofisinin bulunduğu coğrafi bölgede çalışamaz” düzenlemesinin bulunduğunu, müvekkilinin gıda ile ilgili bütün alanlarda çalışmasının engellenmesinin müvekkilinin iktisadi geleceğini tehlikeye düşüreceğini, davacının dayanak yaptığı sözleşmenin T.B.K.nın 455 ve Anayasanın Çalışma Özgürlüğü ilkesine aykırı olup hukuken geçerli olmadığını, davacı şirketin 16/08/2011 tarihinde kurulduğunu, kurulmasından beş ay sonrada davalının davacı işyerinde işe başladığını, davacının ürettiği ürünlerin aynısını müvekkilinin çeşitli firmalarda değişik şekilde defalarca ürettiğini, dünyada da pek çok firma tarafından da aynı ürünlerin üretildiğini, davacının ifşa edilecek bir ticari sırrının olmadığını, müvekkilinin …’ de çalıştığı bir aylık sürede hiç bir üretime katılmadığını, müvekkilinin …”i yıllardan beri tanıdığını, …’ un çok uzun zamandır gıda sektöründe faaliyet gösteren bir firma olduğunu, …’ un davacı şirket kurulmadan çok daha önce kuru gıda üzerinde çalıştığını, müvekkilinin … ile olan ilişkisinin davacı şirket daha ortada yok iken başladığını, müvekkilinin bu firmada sadece üretimde çalıştığını, hiç bir şekilde pazarlama ile bağının olmadığını, müvekkilinin …’ ta çalışırken …”un davacının hiç bir müşterisine mal satmadığını, davanın ispatının gerektiğini bildirerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece; “…davanın reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece hiçbir teknik araştırma yapılmaksızın ürünlerin basit tipte üretildiği kanısına varılarak hüküm verildiğini, davalının rekabet yasağına aykırı davrandığını belirterek, kararın kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini bildirerek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılık nedeniyle cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 4. maddesi, “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere, Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır” hükmünü haizdir. Taraflar arasındaki 11/01/2011 tarihli sözleşmede iş akdinin sona ermesinden sonrası için rekabet yasağının düzenlenmiş olması nedeniyle, iş akdinin sona erdiği 23/05/2013 tarihi itibariyle somut uyuşmazlıkta 6098 sayılı TBK’nın 444. ve 445. maddelerinin tatbik edilmesi gerekecektir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/1016 Esas, 2019/6713 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
6098 sayılı TBK’nın 444. maddesinde; “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.”, devam eden 445. maddesinde ise; “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” düzenlemesi mevcuttur.
Anılan düzenlemeler ile işçinin, işverenle ilişkide olan müşterileri tanıdığı hallerde, iş sözleşmesinin sona ermesi ardından işverenle rekabet oluşturacak şekilde kendi namına iş yapmaması, rakip bir firmada ortak olamaması ya da iş sözleşmesiyle çalışmaması şeklinde şart içeren sözleşmeler yapabileceği düzenlenmiş olup, rekabet yasağı kaydının geçerlilik ve sınırlandırılmasına ilişkin koşullar da ayrıca belirtilmiştir.
Öğretide rekabet yasağı sözleşmesi, işçinin iş ilişkisi içinde işverenin müşterilerine nüfuz etmesi yahut iş sırlarına vakıf olması nedeniyle hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra belirli bir faaliyet alanında belirli bir coğrafi bölgede ve belirli bir zaman dilimi içerisinde işçinin işverenle rekabet teşkil eden davranış içerisine girmesini yasaklayan sözleşmeler olarak tanımlanmaktadır. Rekabet etmeme taahhüdünü içeren bu sözleşmeyle işçi işverene karşı hizmet sözleşmesinin bitiminden sonrasına yönelik olarak menfi bir yükümlülük, bir yapmama borcu altına girmektedir. Başka bir deyişle rekabet yasağı sözleşmesi ile işçinin ekonomik faaliyet özgürlüğüne ve ekonomik geleceğine kısmen dahi olsa sınırlama getirilmektedir(Sabah Altay, Türk Borçlar Kanunun Hükümlerine Göre İşçi ile İşveren Arasında Yapılan Rekabet Yasağı Sözleşmesi, MÜHF-HAD, C.14, sy.3, s.179 vd.).
Rekabet yasağı kaydının geçerli olabilmesi için işçinin, hizmet ilişkisi içinde olduğu işverenin müşteri çevresi ve üretim sırları gibi ticari sırları bilebilecek bir pozisyonda çalışması ve bu bilgileri önceki işverenle rakip durumunda olan yeni işveren ile paylaşabilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Bu anlamda, ayrılan işcinin yeni işyerinde aynı pozisyonda çalışması da şart değildir. Keza rekabet yasağının varlığı için ayrılan işçinin, önceki işverene fiilen bir zarar vermesi şart olmayıp, zarar verebilme risk ve ihtimalinin varlığı yeterlidir. Rakip firmalarla paylaşması ve nüfuz etme imkanının bulunup bulunmaması önem arz etmektedir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/3705 Esas, 2019/1860 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davalının, davacı şirkete ait iş yerinde 01/11/2011 tarihinden 23/05/2013 tarihine karar işletme müdürü sıfatı ile çalıştığı, iş akdinin istifa suretiyle (İş Kanunu 17. madde) nedeniyle sonlandığı, davalının, dava dışı … Şti. nezdinde 04/06/2013-22/08/2013 tarihleri arasında, … Şti nezdinde 16/09/2013-15/12/2013 tarihleri arasında çalıştığı, taraflar arasında 01/11/2011 tarihinde akdedilen belirsiz süreli iş sözleşmesinde rekabet yasağı hükümlerinin on iki ay ve davacı şirket merkezinin bulunduğu yer (İzmir) ile sınırlı olarak davacının faaliyet gösterdiği alan ile ilgili olarak düzenlendiği, rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükmünün geçerli olduğu, eldeki davanın ise taraflar arasındaki iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra 19/01/2015 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davalı işçinin davacı şirkette çalıştığı konum itibariyle davacıya ait ticari sırlara, üretim teknolojisi yada özel üretim biçimi gibi üretim sırlarına ya da müşteri çevresine erişebilme imkanı ve ihtimali bulunuyor ise de, davacı işverene zarar verebilme ihtimal ve riskinin mevcut olmadığı, zira davacının faaliyet gösterdiği alandaki yöntemlerin genel geçer ve bu alanda faaliyet gösteren dava dışı üçüncü kişiler tarafından da bilinip uygulandığı, yüksek teknoloji gerektiren işlemler olmadığı, davalının davacı şirketten önce çalıştığı dava dışı … Unvanlı şirkette de benzer ürünlerin üretilip kamu oyuna sunulduğu, hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunun somut olaya uygun ve denetime elverişli bulunduğu anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamıştır.
Bu itibarla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/103 Esas- 2018/1118 Karar sayılı kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-a) İstinaf kanun yoluna başvuran davacıdan alınması gereken 80,70 TL harçtan, başlangıçta alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
b) Davacının yatırmış olduğu istinaf kanun yoluna başvuru harcı olan 121,30 TL’nin hazineye gelir yazılmasına,
3-Davacı tarafça istinaf yargılaması sırasında yapılan giderlerin uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-Gerekçeli kararın tebliği işlemlerinin kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay 11. Hukuk Dairesi nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 21/04/2022