Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1053 E. 2022/348 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1053
KARAR NO : 2022/348

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/05/2016 (Dava) – 21/12/2017 (Karar)
NUMARASI : 2016/581 Esas – 2017/1304 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 24/02/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 24/02/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21/12/2017 tarihli 2016/581 Esas ve 2017/1304 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; davalının müvekkili aleyhinde İzmir 20. İcra Dairesinin 2016/ 50 esas sayılı dosyasıyla rücuen tazminat alacağının tahsili istemli icra takibi başlattığını, takip dayanağı olarak davalı alacaklı sigorta şirketine sigortalı ” …” teknenin 12.05.2014 tarihinde müvekkili tarafından gerçekleştirilen servis- bakım hatasından kaynaklanan hasar nedeniyle ödenen sigorta tazminatının rücuen tahsilinin gösterildiğini, hasar tarihi ve takip tarihi itibariyle; davacı – borçlu müvekkili ile takip alacaklısı davalı … Sigorta AŞ arasında 01.04.2015 -01.04.2016 tarihleri arasında geçerli bulunan “Gemi Onarımcısı Sorumluluk Sigorta Poliçesi ” akdedildiğini, poliçe teminat bedelinin 150.000,00 TL olduğunu, davalı şirketin ekspertiz yaptırmış olduğu … Ltd Şti’nin onarımı yapan davacı müvekkilinin kusursuz olduğu kanaatine vardığını, aksi halin kabulü halinde dahi aynı zamanda davacı müvekkilinin de sigorta edeni olan davalı sigorta şirketinin ödediği bedeli davacı müvekkilinin sigorta poliçesinden karşılaması, davacıya rücu etmemesi gerektiğini bildirerek, İzmir 20.İcra Dairesinin 2016/ 50 esas sayılı sayılı dosyasına borçlu olmadığının tespiti ile alacağın % 20’ sinden aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkili şirkete tekne sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan … isimli yatın, davacıya ait tersanede meydana gelen yangın sonucu hasara uğraması nedeniyle, müvekkil sigorta şirketi tarafından ödenen 91.131,56.-TL sigorta tazminatının davacı taraftan tahsili amacıyla, davacı hakkında İzmir 20.İcra Dairesinin 2016/50 sayılı dosyası ile 05.01.2016 tarihinde ilamsız icra takibine başlandığını, ödeme emri davalı tarafa 08.01.2016 tarihinde tebliğ edildiğini, davacı taraf süresi içinde ve 13.01.2016 tarihinde icra dosyasına sunmuş olduğu itiraz dilekçesi ile borca itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, müvekkil şirketçe, ibraz edilen poliçeler incelendiğinde, davacının işyerinin müvekkili şirkete sigortalı olduğunun anlaşıldığını ve bunun üzerine rücu dosyasının kapatıldığını, davacı taraf hakkında da itirazın iptali davası açılmadığını, borçlunun menfî tespit davası açması için hukuki yararının bulunması gerektiğini ve takibe itiraz eden borçlunun itiraz giderilmeden takibe devam edilemeyeceği için, borçlunun ancak alacaklı tarafça itirazın iptali davası açılması halinde menfi tespit davası açmakta hukuki yararının olacağını bildirerek, davanın HMK md.114/1-h bendi gereği davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmaması nedeniyle davanın ve kötü niyet tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece;”…..Davalı tarafından davacının iş bu davayı açmakta itirazın iptali ya da itirazın kaldırılması yoluna başvurulması halinde davacıların kendisini savunabileceği, gerekçesiyle hukuki yararı olmadığını iddia etmiş ise de; alacaklının itirazın iptali ya da itirazın kaldırılması davası açıp açmayacağı belli olmayıp, itiraz ile takibin durmasından sonra alacak davasının açılmasında bir engel bulunmamaktadır. Bu nedenle dava açılış tarihi itibariyle, davacının sorumluluğa ilişkin hukuki durumunun mahkemece belirlenmesi ve bu durumun bir mahkeme kararına bağlanmasını istemesinde hukuki yararı vardır. Bu nedenle davalının hukuki yararın bulunmadığı yönündeki itirazı yerinde görülmemiştir. Somut olayda; Muğla ili Bodrum ilçesinde denizde bakımı yapılan … isimli fiber motoryatın, tekne onarımcısı olan davacı tarafından denizde bakımı yapılırken, bakımı sırasında oluşan patlamalı yangın olayında hasar gördüğü, davalı sigorta tarafından oluşan hasar miktarının, tekne sahibi sigortalı …’ye aralarındaki tekne sigorta poliçesi kapsamında ödendiği, davalı sigortanın hasara neden olduğu gerekçesiyle tekne onarımcısı olan davacıdan hasar bedelinin rücuen tahsili için icra takibi başlattığı, davacının itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı sigortacının tekne sigorta poliçesi kapsamında ödediği hasar bedelinin rücuen tahsilini davacı tekne onarımcısından isteyip isteyemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Davacı ile davalı-alacaklı … Sigorta AŞ arasında “Gemi Onarımcısı Sorumluluk Sigorta Poliçesi ” imzalandığı, teminatın azami 150.000,00 TL olduğunu, gerçekleşen hasarın teminat süresi ve limiti içinde kaldığı, davalı şirketin aynı zamanda davacının da sigorta edeni olması karşısında, ödediği hasar bedelini davacı müvekkilin sigorta poliçesinden karşılayabileceği,bu nedenle ödenen hasar bedelinin davacıya rücu edilmesinin mümkün olmadığı…”gerekçesiyle “….. davanın kabulü ile davacının İzmir 20. İcra Müdürlüğünün 2016/50 Esas sayılı ilamsız icra takibine esas 104.007,33 TL alacak için borçlu olmadığının tespitine, davacının kötüniyet tazminatı talebinin yasal koşulları oluşmadığından reddine,…..” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, davacı hakkında dava konusu icra takibine geçildikten sonra davacının müvekkili sigorta şirketi ile “Gemi Onarımcısı Sorumluluk Sigorta Poliçesi ” akdedildiğinin anlaşıldığını, bunun üzerine alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi üzerine rücu hakkından vazgeçilerek, hakkından davacı aleyhine itirazın iptali davası açılmadığını, mahkemece davacının hukuki yararının olmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kararın kaldırılması gerektiğini bildirerek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 2004 Sayılı İİK’nu 72/3. Maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Davalı tarafından davacı aleyhine 05/01/2016 tarihinde başlatılan İzmir 20. İcra Dairesinin 2016/50 esas sayılı ilamsız icra takibinin, 08/01/2016 tarihinde ödeme emrinin tebellüğ eden davacının süresi içinde 13/01/2016 tarihinde ödeme emrine itirazı üzerine 13/01/2016 tarihi itibariyle durduğu, itiraz dilekçesinin davalı alacaklıya 28/01/2016 tarihinde usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, davacının, henüz davalı alacaklı tarafından “itirazın iptali” davası açılmasını beklemeden menfi tespit istemiyle 03/05/2016 tarihi itibariyle eldeki bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Yapılan bir icra takibine itiraz üzerine, alacaklı tarafından “itirazın iptali” davası açılması durumunda, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddialar,itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoksa da, henüz alacaklı tarafından itirazın iptali  davasının açılmamış olduğu durumda ise böyle bir imkan söz konusu olmadığından, borçlunun, itirazın iptali davasının açılmasını beklemeden menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekir. Nitekim söz konusu bu halde, yapılan itiraz üzerine takip durmuşsa da, “ takibe itiraz” sadece takip hukuku ile ilgili bir sonuç olup, kesin hükmün sonuçlarını doğurmaz. Bu itibarla borçlu, “itirazın iptali” davası için alacaklıya tanınan bir yıl gibi uzun bir süreyi beklemeden maddi hukuk anlamında, borcun bir an önce ve kesin olarak ortadan kaldırılmasını istemek hakkına sahip olup, böyle bir durumda dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını kabul etmek mümkün değildir.
Kaldı ki, yapılmış bir icra takibi olmadan da borç tehdidi altına olan kişinin menfi tespit davası açabileceği, İcra İflas Kanununun 72/2.maddesinde açıkça düzenlenmiştir. O halde dava konusu olayda, hakkında başlatılan takibe itiraz eden borçlu davacının, kendisine karşı bir itirazın iptali davası açılmasını beklemeden iş bu menfi tespit davasını açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekmektedir. (Yargıtay Kapatılan 19. Hukuk Dairesinin 12/03/2019 tarih 2017/3602 Esas, 2019/1582 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
İlk derece mahkemesince davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/12/2017 tarihli, 2016/581 Esas ve 2017/1304 Karar sayılı kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması gereken 7.104,74 TL istinaf nispi karar harcından, istinafa gelirken alınan 1.776,19 TL ‘nin mahsubu ile bakiye 5.328,55- TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir yazılmasına,
3-Davalı tarafın yatırmış olduğu istinaf kanun yoluna başvuru harcı olan 98,10 TL’nin hazineye gelir yazılmasına,
4-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansının bakiyesinin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa resen iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın 6100 sayılı HMK.”nun 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’ nın 362/1-a maddesi uyarınca miktarı itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/02/2022