Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1032 E. 2022/265 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/1032
KARAR NO : 2022/265

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/05/2017 (Dava) – 28/02/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/554 Esas-2019/270 Karar
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 16/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/02/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/02/2019 tarihli 2017/554 Esas ve 2019/270 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 25.08.2016 tarihinde davadışı sürücü …’ün sevk ve idaresindeki … plakalı araç seyir halinde iken müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarpması neticesinde trafik kazasının meydana geldiğini, karşı tarafın asli kusurlu olduğunu, müvekkilinin tedavi olmak zorunda kaldığını, … plakalı aracın davalı tarafından sigortalanmış olduğunu, davalıya başvuru yapıldığını ve hasar dosyası oluşturulduğunu, kısmi ödeme de yapıldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ve başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle beraber -hesap bilirkişi raporu çıktıktan sonra talep hakkını yükseltme hakları saklı kalmak kaydıyla- tedavi giderleri ile sürekli ve geçici işgöremezlik nedeniyle 500 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep arttırım dilekçesi ile de talebini 71.781,85 TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı araç için müvekkili tarafından 28.08.2015 başlangıç-28.08.2016 bitiş tarihli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi düzenlendiğini, müvekkilinde plaka değişikliğine ilişkin bir zeyilname bulunmadığını, ancak kaza tespit tutanağındaki ve poliçe üzerindeki şasi numaralarının aynı araca ait olduğunu, yalnızca sigortalının plaka değişikliğini bildirmemiş olması nedeniyle zeyilname basılamamış olduğunu, davacının kaza anında 2.72 promil alkollü olup kusur yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğini, davacının gerçek zararının belirlendiğini ve toplam 14.868,00-TL’ nin 12.05.2017 tarihinde ödenerek zararın giderildiğini, yeni Sigorta Genel Şartlarına göre sağlık gideri teminatındaki sürekli sakatlık raporu alınıncaya kadar çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler, tedavi giderleri ve bakıcı giderlerinin SGK’nın sorumluluğunda olduğunu, bu kapsamda sigorta şirketlerinin sorumluluğuna son verildiğini, dolayısı ile yalnızca sürekli bir sakatlığın mevcut olması halinde müvekkilinin sorumluluğunun söz konusu olabileceğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “…Davacı vekilinin 05.02.2018 tarihli beyanında dava dilekçesinde sehven tedavi gideri talebinde bulunduklarını, taleplerinin yalnızca bakiye maluliyet zararı olduğunu bildirdiği, tüm dosya içeriğine göre, davacının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sürekli işgöremezlik nedeniyle müvekkili …’a ödendikten sonra kalan zarar için 500 TL bakiye maluliyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği, davalının ZMM sigortacısı olduğu poliçenin düzenlenme tarihi 28.08.2015 tarihi olup 1 yıl süre ile geçerli olacağından poliçenin bitiş tarihinin 28.08.2016 olduğu, poliçenin düzenleme tarihi itibari ile eski Genel Şartlara tabi olup davacının tedavi giderleri ve geçici, kalıcı maluliyet tazminat talebinde bulunabileceği, ancak davacının tedavi gideri talebinde bulunmadıklarını bildirdiği, olayın meydana gelmesinde, davalıya sigortalı olan aracın %65 oranında asli kusurlu olduğu, davacının ise %35 oranında tali kusurlu olduğu, davacının yaralanması nedeni ile oluşan kalıcı maluliyeti %22 olduğundan talep edebileceği kalıcı maluliyet zaranının kusur indirimi yapıldığında 88.657,03 TL olduğu, davacıya yapılan 14.868,00 TL güncellendiğinde 16.875,18 TL olduğu ve bu miktar mahsup edildiğinde davacının talep edebileceği bakiye maluliyet tazminatının 71.781,85 TL olduğu, davacının da bu miktara uygun olarak dava miktarını artırdığı ve eksik harcını da tamamladığı anlaşılmakla, artırılan miktar üzerinden davanın kabulüne karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak; DAVANIN KABULÜ İLE, 71.781,85-TL’nin 15/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili tarafından, “…Dosya Kapsamında Dokuz Eylül Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan maluliyet raporunun hatalı olduğu, maluliyet oranının ‘Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik’ uyarınca tespit edilmesinin gerekmekte olup itirazları kapsamında beyanlarını destekler nitelikteki güncel tarihli Yargıtay kararları da dosyaya sunulduğu halde yerel mahkemece dikkate alınmadığı, ancak 20 Şubat 2019 tarih ve 30692 sayılı Resmi Gazete ile yapılan mevzuat değişikliği ile yürürlüğe giren ‘Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik’ ile 30 Mart 2013 tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğin yürürlükten kaldırıldığı, söz konusu yönetmeliğe yapılan atıfların da artık Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliğe yapılmış sayılacağının açıkça belirtildiği, bu itibarla Yargıtay’ın ve Bölge Adliye Mahkemelerinin kararlarında yapılan atıfların da artık yeni yönetmeliğe yapıldığının kabulünün gerektiği, öte yandan yerel mahkeme nezdinde alınmış olan söz konusu maluliyet raporunda tespit edilen %21.2 maluliyetin de olması gerekenin çok üzerinde olduğu, dava konusu kaza nedeni ile davacıda meydana gelen sekelin bu denli yüksek bir maluliyete sebebiyet vermesinin mümkün olmadığı, müvekkili şirket tarafından davacının maluliyetine ilişkin olarak dava dışı, alanında uzman bir kurumdan alınan Medeksper raporunda da bu rakamın yüksek olduğunun açıkça belirtilmekte olduğu, dilekçeleri doğrultusunda dosyanın maluliyet raporu vermeye yetkili tek kurum olan Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesine gönderilerek genel şartlar uyarınca yeniden maluliyet tespiti yaptırılması gerekir iken DEÜ raporunun hükme esas alınmasının hatalı olduğu, geçici iş göremezlik tazminatı taleplerinin teminat kapsamı dışında olduğuna dair itirazlarının dikkate alınmadığı, dosya kapsamında alınan 31.07.2018 tarihli bilirkişi maluliyet raporuna göre; davacı tarafın söz konusu kaza sonucu 270 gün süre ile geçici iş göremezliği oluştuğunun iddia edildiği ve bu oran doğrultusunda tazminat hesaplaması yapıldığı, yerel mahkemece geçici iş göremezlik taleplerinin ZMMS poliçesi teminatı kapsamı dışında olduğuna ilişkin itirazları dikkate alınmayarak kabul kararı verildiği, oysa SGK’nın sorumlumluluğunda değerlendirilmesi gerektiği, hem uyuşmazlık konusu kazanın Yeni Genel Şartların yürürlük tarihinden sonra meydana gelmiş olması hem de müvekkili şirketin sorumluluğunun esasını teşkil eden ZMMS poliçesinin 28.08.2015 tarihinde tanzim edilmiş olması nedeniyle işbu uyuşmazlığa Yeni Genel Şart hükümlerinin uygulanması gerektiği, davacının kaza meydana geldiği esnada yasal sınırın üzerinde alkollü ve kasksız olduğu, bu nedenle müterafik kusur indirimi uygulanması gerekmekte iken bu beyanlarının dikkate alınmadığı, davacının kaza sırasında motosiklet kullanmakta olup Karayolları Trafik Kanunu uyarınca koruyucu tertibat kullanması gerektiği, kask kullanmadığının genel adli muayene raporu ile de sabit olduğu, kabul anlamına gelmemek üzere; davacının kaza sırasında kaskı bulunmadığından ve aynı zamanda yasal sınırın üzerinde alkollü olduğundan hesaplanacak olan tazminattan ayrı ayrı %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği, faiz başlangıç tarihinin de hatalı hükmedildiği, mahkemece davanın kabulü ile tüm alacağa 15.05.2017 tarihinden itibaren faiz işletilmiş ise de, davacının ıslah talebine ilişkin itirazlarını içerir dilekçede ayrıntısı ile açıkladıkları üzere işbu davanın kısmi alacak davası niteliğinde olduğu, bu itibarla herhangi bir şekilde kabul anlamına gelmemek üzere dava dilekçesinde istenen miktar bakımından dava tarihinden itibaren, ıslahla artırılan kısımlar bakımından ise ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği….” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasına dayalı sürekli maluliyet tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
1-Maluliyet raporuna yönelik itiraz bakımından yapılan değerlendirmede; DEÜ Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ ndan alınan raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı görülmüştür. Şöyle ki, raporda 03.08.2013 tarihli Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ve 11.10.2008 tarihli Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinin uygulandığı belirtilerek maluliyet oranı belirlenmiş ise de, kaza tarihi olan 25.08.2016 itibariyle uygulanması gereken mevzuatın uygulanmadığı anlaşılmıştır. Bilindiği üzere; haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise ATK veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11/10/2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013-01/06/2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015-20/02/2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/02/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Buna göre, dava konusu olayda Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre maluliyet oranı belirlenmesi gerektiğinden, eksik incelemeye dayalı karara karşı bu yöndeki davalı vekili itirazları yerinde görülmüştür.
2-Davalı vekilinin müterafik kusur indirimine dair itirazı bakımından yapılan değerlendirmede; davacının yaralanmasının ve maluliyetinin diz eklem hareketlerine ve alt bacak kısmına ilişkin olduğu da dikkate alındığında, kask kullanmamasının olaya etkisi bulunmamaktaysa da, davacının motosiklete “koruyucu ekipman olan dizlik” de kullanmaksızın bindiği anlaşıldığından, somut olayın özelliklerine göre mahkemece müterafik kusur indirimi yapılması gerekmektedir (Aynı yönde Yargıtay (kapatılan) 17. HD.2021/2763 E.-2021/2762 K, Yargıtay 4 HD 2021/15094 E.- 2021/3961 K). Buna göre hesaplanan tazminattan 6098 sayılı TBK md. 52. maddesi gereğince %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğinden, mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı vekilinin bu istinaf itirazı da yerinde görülmüştür.
Davacının alkollü olması nedeniyle de ayrıca %20 müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğine yönelik itirazı ise, birden fazla müterafik kusur indirimi sebebinde tek bir indirim oranı uygulanabilecek olması nedeniyle reddi gerekmiştir (Aynı yönde bknz.Yargıtay 4. HD 2021/2595 E.-2021/2645 K).
3-Davalı vekilinin “geçici işgöremezlik tazminatının sigorta teminatı kapsamı dışında olduğuna ve SGK sorumluluğunda olduğuna” dair itirazı yerinde görülmemiştir. Bilindiği üzere, Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması ve Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağının, eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiğinin uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiş olması nedeniyle, davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK’nın ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümleri ile Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. Buna göre 6111 Sayılı Yasa kapsamında SGK’nın sorumluluğuna geçen tedavi giderleri bakımından davalı sigorta şirketinin sorumluluğu olmayacak ise de, KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. İstinaf itirazına konu edilen geçici iş göremezlik tazminatı yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam ettiğinden, istinaf itirazı bu yönüyle yerinde değildir (Aynı yönde bknz. Yargıtay 4. HD 2021/5372 E.- 2021/8669 K). Ne var ki, davacı vekilinin talep açıklama dilekçesinde; “Her ne kadar dava dilekçemizin netice ve talep kısmında tedavi giderlerinden bahsedilmiş olsa da sehven yapılmış bir hata olup, netice ve talep kısmındaki 500,00 TL’ nin tamamı müvekkilin sürekli maluliyeti ile ilgi zararından dolayı talep edilmiştir.” denilmiş olmasına ve yine talep arttırım dilekçesinde de “sürekli sakatlık tazminatı” talep edilmesine rağmen, mahkemece hükmedilen tutarın içerisinde geçici işgöremezlik tazminatının da bulunduğu dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bu yön itibariyle davalı vekilinin istinaf itirazının kabulü gerekmiştir.
4-Davalı vekilinin faiz bakımından ileri sürdüğü istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde; somut olayda, davacının poliçe kapsamında ödeme yapılmasını sağlamak için, davalıya başvuru yaptığı ve davalının da 12.05.2017 tarihinde kısmi ödeme yaptığı görülmektedir. Bu itibarla; davalının yetersiz olan kısmi ödemeyi yaptığı bu tarihte tüm zarar için mütemerrit olduğu dikkate alındığında, esasen 12.05.2017 tarihinden itibaren temerrüt faizine karar verilmesi gerekmektedir (Bu yönde bknz. Yargıtay 4. HD 2021/4536 E.-2021/8456 K). Mahkemece, 15.05.2017 tarihinden itibaren faize hükmedilmiş, davalı sigorta şirketi ise ıslah edilen tutar bakımından ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davanın belirsiz alacak davası olmasından dolayı davalı vekili itirazı yerinde olmadığı gibi, açıklandığı üzere kısmi ödeme tarihi itibariyle davalı sigorta şirketi temerrüde düştüğünden, bununla birlikte davacı tarafça bu yönde bir itiraz olmadığından mahkemece 15.05.2017 şeklinde belirlenen faiz başlangıç tarihinin davalı yararına usuli kazanılmış hak teşkil ettiği anlaşılmıştır.
5-Kabule göre de; Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girdiği ve poliçe tarihi itibariyle değerlendirme yapılması gerekliliği dikkate alınmaksızın, mahkeme gerekçeli kararında 28.08.2015 başlangıç tarihli poliçeye eski genel şartların uygulanacağının belirtilmesi de hatalı olmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan gerekçelerle KISMEN KABULÜ ile, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/554 Esas – 2019/270 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalı tarafından yatırılan 1.215,40 TL (1.181,00 TL nispi+44,40 TL maktu) istinaf karar harcının istek halinde davalıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 16/02/2022