Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1017 E. 2022/582 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1017
KARAR NO : 2022/582

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/09/2014 (Dava) – 27/12/2018 (Karar)
NUMARASI : 2014/525 Esas – 2018/641 Karar
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 06/04/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 06/04/2022

Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/12/2018 tarihli ve 2014/525 Esas- 2018/641 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalının 23.07.2009 tarihinde müvekkili şirketin ARGE bölümünde çalışmaya başladığını, bu iş ilişkisine göre davalının davacı şirketin ürettiği yol süpürme makineleri ve araç üzeri vakumlu yol süpürme makinelerini imali ve dizaynı ile ilgili birçok konu hakkında ve makinaların projeleri hakkında bilgi sahibi olduğunu, davalının konumu sebebi ile iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren 5 yıl süre ile bu bilgilerin davalı tarafından direk veya dolaylı olarak üçüncü kişilere verilmesi halinde davalının tazminat ödeyeceğine dair 28.04.2010 tarihli taahhütname imzalandığını, davalı işçinin 28.04.2010 tarihinde kendi isteği ile şirketten ayrıldığını, daha sonra şirket tarafından 24.000,00 TL bedel ödenerek satın alınan … ve … programlarının kullanılması nedeniyle sorun yaşandığını, bunun üzerine yapılan araştırma sonucunda programın yedeğinin davalı tarafından izinsiz kullanıldığının tespit edildiğini, olayla ilgili olarak davalı hakkında açılan ceza davası sonucunda Karşıyaka 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/558 E.sayılı dosyasında 02.07.2013 tarihinde davalının hizmet sebebi ile görevi kötüye kullanmak suçu ile mahkum olduğunu, davalının sözü edilen programları rakip firma olan … Şti.’de çalışmaya başladıktan sonra kullanmaya başladığını, davalının söz konusu davranışının rekabet yasağına aykırı olduğunu, bu durumun davacıya zarar verdiğini, … firmasına haksız kazanç sağladığını, … firmasının defter belge ve hesaplarının incelenmesi sonucunda haksız kazanç miktarının hesaplanabileceğini, ancak bu aşamada hesaplamanın yapılmasının mümkün olmadığını bildirerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla … ve … programlarının bedeli olan 24.000,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını ve davanın muhatabının müvekkili olmadığını; öte yandan müvekkilinin rekabet yasağına aykırılık oluşturacak bir davranışının bulunmadığını ve herhangi bir menfaat elde etmediğini, kanun ve yargıtay içtihatlarına göre, ortada geçerli şekilde yapılmış rekabet yasağı sözleşmesi bulunmadığını, zira sözleşmede uzun bir süre öngörüldüğünü, müvekkilinin müşterileri tanımadığını ve işin bütün ayrıntılarına ulaşabilmesi imkanının bulunmadığını, teknik ressam olan müvekkilinin imalatın her aşamasında bulunmadığını, … isimli programın sektörde oldukça yaygın olarak kullanıldığını, … firmasının da bu programı lisanslı olarak bünyesinde bulundurduğunu, müvekkilinin bahsi geçen programın davacı şirket yetkililerinin bilgisi dahilinde müvekkilinin bilgisayarına kurulduğunu ve işten ayrıldıktan sonra programın serbest bırakılması istendiğinde aynı gün içerisinde programı teslim ettiğini, geç teslimden dolayı müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, programın müvekkili tarafından hiçbir şekilde ticari amaçla kullanılmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkilinin programı sadece bir kere kişisel amaçla 27.05.2011 tarihinde kullandığını ve bu tarihte de müvekkilinin başka bir medikal firmasında çalıştığını, bahsi geçen şirketin davacı şirketle çalışma alanları bakımından herhangi bir ilgisi bulunmadığından davacı tarafın herhangi bir zararın doğması, dolayısıyla rekabet yasağına aykırılığın oluşmasının söz konusu olmadığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece; yapılan yargılama, toplanan deliller, bilirkişi raporu davacı ve davalı şirket beyanları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; “…teknik ressamın uyuşmazlık konusuna benzer bir proje kapsamında maliyetinin 60.000,00 TL olduğu, davalının haksız eylemi nedeni ile davacının rekabet avantajını kaybettiği ve böylece davacının 60.000,00 TL zarara uğradığı anlaşıldığından, taleple bağlılık ilkesi gereğince haksız rekabetten kaynaklanan 24.000,00 TL alacağın tahsiline ilişkin davanın kabulü cihetine gidilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir….” gerekçesiyle davanın KABULÜNE, 24.000,00-TL’nin dava tarihi 11.04.2014’ten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ceza davası ile hukuk davasının konularının tamamen birbirinden bağımsız olduğundan “ceza kanunları uyarınca daha uzun zamanaşımına tabi olan cezayı gerektiren bir haksız rekabet eylemi” bulunduğundan bahisle zamanaşımı itirazlarının kabul edilerek davanın reddedilmesi gerektiğini, … programının kullanımının Taahhütname’ye aykırılık teşkil etmediğinin açık olduğu gibi, bir haksız rekabet eylemi oluşturmadığının da bilirkişi raporlarıyla ortaya konduğunu, bu noktada, davacının iddiasının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu ortaya çıktığından, dava yeni bir temele dayandırılmaya çalışılarak davacının rekabet avantajını kaybettiğine ve rakip firmalara bilgi sızdırdığına dair incelemeler yapıldığını, söz konusu incelemelerin “taraflarca getirilme ilkesi” ve “iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı”nı ihlal ettiğinin açık olduğunu, dava konusunun haksız rekabete ilişkin olduğunu kabul anlamına gelmemekle beraber, somut olayda haksız rekabetin dahi şartlarının oluşmamış olmasına rağmen aksi yönde hüküm kurulmasınun hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin davacıdan bir bilgi elde etmesinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin, dava konusu tasarımları kendisinin çizdiğini ve tasarladığını, davacının, teknik tasarımların kopyalandığını iddia etmişse de bu iddia bilirkişi raporlarıyla dahi ispatlanamadığını, bununla birlikte, elde edildiği iddia edilen bilgilerin bir imalat veya ticaret sırrı niteliği de taşımadığını, sektörün yapısı gereği tüm tasarımların benzer olduğunu, tüm rakip firmaların benzer tasarımları elinde bulundurduğunu, mahkemece, müvekkilinin projeler hakkında bilgi sahibi olduğu ve bu bilgilerden haksız yararlandığına kanaat getirilmişse de … programının veri kopyalamaya elverişli olmadığının bilimsel verilerle ortaya koyulduğunu, ayrıca, 10.09.2018 tarihli bilirkişi raporunun sonucunda dosyaların her iki firmada da bulunduğunun ortaya konmuşsa da hangi şekilde gerçekleştiği kesin ve net bir şekilde belirtilmediğini, her ne kadar dosyaların kopyalanmış olma ihtimali bulunsa da, bu fiili müvekkilinin gerçekleştirdiğine yönelik bir verinin söz konusu olmadığını beyan ederek istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, haksız rekabete dayalı zararın tahsiline ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Davacı vekili dava dilekçesi ve cevaba cevap dilekçesi ile; davalının 23.07.2009 tarihinde müvekkili şirketin Ar-ge bölümünde çalışmaya başladığını, bu iş ilişkisine göre davalının davacı şirketin ürettiği yol süpürme makineleri ve araç üzeri vakumlu yol süpürme makinelerini imali ve dizaynı ile ilgili birçok konu hakkında ve makinelerin projeleri hakkında bilgi sahibi olduğunu, davalının konumu sebebi ile iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren 5 yıl süre ile bu bilgilerin davalı tarafından direk veya dolaylı olarak üçüncü kişilere verilmesi halinde davalının tazminat ödeyeceğine dair 28.04.2010 tarihli taahhütname imzalandığını, davalı işçinin 28.04.2010 tarihinde kendi isteği ile şirketten ayrıldığını, daha sonra şirket tarafından 24.000,00 TL bedel ödenerek satın alınan … ve … programlarının kullanılması nedeniyle sorun yaşandığını, bunun üzerine yapıları araştırma sonucunda programın yedeğinin davalı tarafından izinsiz kullanıldığının tespit edildiğini, olayla ilgili olarak davalı hakkırıda açılan ceza davası sonucunda Karşıyaka 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/558 E. sayılı dosyasında 02.07.2013 tarihinde davalının hizmet sebebi ile görevi kötüye kullanmak suçu ile mahkum olduğunu, davalının sözü edilen programları rakip firma olan dava dışı … Şti’de çalışmaya başladıktan sonra kullanmaya başladığını, davalının söz konusu davranışının rekabet yasağına aykırı olduğunu, bu durumun davacıya zarar verdiğini, … firmasına haksız kazanç sağladığını, … firmasınca da bu durumun bilindiğini, anılan firmanın defter, belge ve hesaplarının incelenmesi sonucunda haksız kazanç miktarının hesaplanabileceğini, ancak bu aşamada hesaplamanın yapılmasının mümkün olmadığını bildirerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 24.000,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı süresi içinde zamanaşımı def’inde bulunmuş ve davanın esastan reddini talep etmiştir.
Davalının davacı firmaya ait … ve … adlı programları davacı firmadan ayrıldıktan sonra iade etmesi gerekirken iade etmeyip şirketten ayrıldıktan sonra bu programları kullanım hakkı kalmadığını bildiği halde kullanarak hizmet sebebiyle görevi kötüye kullanmak suçundan Karşıyaka 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/558 Esas – 2013/398 K. ve 02.07.2013 tarihli kararıyla mahkum olduğu, mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve hükmün kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacı her ne kadar taahhütnameye aykırılık sebebiyle davalının zarardan sorumlu belirtmiş ise de, söz konusu 28.04.2010 tarihli taahhütnamede, özetle, davalı işçinin 23.03.2010-28.04.2010 tarihleri arasında davacı şirkette Ar-Ge bölümünde teknik ressam olarak görev yaptığı, 22.03.2010 tarihinde kendi isteği ile görevden ayrıldığı, davacı şirkette çalıştığı süre içinde şirketin üretimi olan … marka traktör ile çekilir yol süpürme makinalarının ve araç üzeri vakumlu yol süpürme makinelerinin imali ve dizaynı ile birçok konu hakkında ve makinelerin projeleri hakkında bilgi sahibi olduğunu, davacı firmadan ayrıldıktan sonra bu bilgi ve tecrübelerini 3. şahıslar ile paylaşmayacağını taahhüt ettiğini, şayet bu tarihten itibaren 5 yıl içinde bu bilgilerin direk veya dolaylı olarak 3. şahıslara verilmesi ve bunun davacı şirket tarafından tespit edilmesi halinde tazminat ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini belirtmiştir. Davacının imzaladığı taahhütnamenin tarihi ile işten çıkış tarihinin aynı tarih olduğu, yani iş ilişkisi içerisinde imzalanmadığı anlaşıldığından söz konusu taahhüt geçersiz olup kaldı ki iş ilişkisi içinde imzalansa dahi davalının dava dışı firmada işe başladığı tarihte 818 sayılı BK’nın yürürlükte olması sebebiyle uygulanacak olan anılan yasaya göre rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yasağın yer, konu ve zaman açısından sınırlandırılması gerektiği, dava konusu olayda ise sürenin (5 yıl) olarak belirlendiği, yere ilişkin bir sınırlama yapılmadığı, herhangi bir cezai şart da belirtilmemesi sebebiyle yapılan sözleşmede getirilen sınırlamalar bakımından da eksiklik bulunduğundan söz konusu sözleşme geçersizdir.

6100 sayılı HMK’nun 119/e maddesinde ifade edildiği üzere davacı iddiasının dayanağı olan tüm vakıaları dava dilekçesinde göstermek zorundadır. Dava sebebini maddi vakıalar oluşturur. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz (HMK 25. madde). Hakim, ancak, dava dilekçesinde ileri sürülen maddi vakıaları değerlendirmek ve hukuki nitelendirmesini yapmakla mükelleftir. Diğer bir ifadeyle, maddi vakıaları sunmak taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir. Somut olaya baktığımızda; dava ve cevaba cevap dilekçesinde, davalının davacıda çalıştığı dönemde kullandığı davacı firmaya ait … ve … adlı programlardaki davacının imal ettiği makinelere ait çizimlerin aynısını davadışı firmada kullanarak o firmanın aynı makineleri imal ettiği ve davacıyı zarara uğrattığı, bu hususu dava dışı firmanın da bildiği, davalının imzaladığı taahhütnameye aykırı bu davranışı nedeniyle tazminat miktarının davacı firmanın … ve … adlı programlar için ödediği bedel olan 24.000,00 TL olduğu belirtilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 24.000,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili talep edilmiş ise de belirtilen programların değerine ilişkin olarak davacının malvarlığında fiili azalma söz konusu değildir. Söz konusu programlar davacı firma tarafından halen kullanılabileceği gibi, davacı firmaya rakip olan firmalarca da yaygın olarak kullanılabilmektedir. Burada gerçek zarar; söz konusu programların satın alma maliyeti olan 24.000,00 TL olmayıp bu programlar vasıtasıyla davalı tarafından üretilmiş ve davacı firmaya ait oları tasarım-üretim-geliştirme bilgilerinin rakiplere sızdırılması ve bunun sonucunda davacı firmanın rekabet avantajını kaybetmiş olmasıdır. Dolayısıyla davacının söz konusu zararın anılan bilgisayar programlarının kullanılması vasıtasıyla ortaya çıktığını iddia etmesi ve davalının da bu programları izinsiz kullandığının ceza mahkemesi kararı ile sabit görülmesi nazara alındığında ceza zamanaşımı uyarınca davalının zamanaşımı defi yerinde görülmemiştir.
Mahkemece alınan 24.03.2015 tarihli heyet bilirkişi raporda, teknik olarak bakıldığında gerçek zararın; dava konusu programların satın alma maliyeti olan 24.000,00TL olmadığı; bu programlar vasıtasıyla davalı tarafından üretilmiş ve davacı firmaya ait olan tasarım-üretim-geliştirme – bilgilerinin rakiplere sızdırılması ve bunun sonucunda davacı firmarın rekabet avantajını kaybetmesinden kaymaklanabileceği, bu tespitin yapılmasında Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden bir uzmana başvurulmasının doğru olacağı sonuç ve kanaatine varılmış, endüstri mühendisi bilirkişi eklenen 11.01.2016 tarihli heyet bilirkişi raporunda ise, davacıya ait teknik çizimlerin modellerin aynısının veya benzerinin kullanılmasının ayrı bir inceleme konusu olduğu, bu nedenle dosya içeriğinde davacıya ait teknik çizimlerin ve resimlerin aynısının sızdırılarak … programı ile aynı ürünlerin tasarlandığına ilişkin değerlendirme yapılamadığı, bu değerlendirmenin yapılabilmesi için davacıya makinelerin teknik çizimleri ile davalının rakipler için yaptığı teknik çizimlerin karşılaştırılması gerektiği, davalının davacı şirkete ait oları tasarım üretim geliştirme bilgilerini rakiplere sızdırması ve bunun sonucunda davacının rekabet avantajını kaybetmiş olmasına karar verilmesi durumunda ise zararın dava konusunu oluşturan tek bir ürün için davacının yapmış olduğu Ar-Ge çalışmalarının maliyetinin hesaplanması, bu maliyet içinde davalının yapmış olduğu çalışmaların yerinin saptanması ve davalıdan bu bedelin tazmini olacağı, teknik ressamın uyuşmazlık konusuna benzer bir proje kapsamında maliyeti 60.000 TL olup, bu itibarla eğer mahkemece davalının davacı şirkete ait olan tasarım üretim geliştirme bilgilerini rakiplere sızdırması ve bunun sonucunda davacının rekabet avantajını kaybetmiş olmasına karar verilmesi durumunda davacıyı zarara soktuğu kabul edilecekse bu zarar teknik ressamın tek bir proje başına maliyeti olan 60.000 TL olduğu tespit edilmiştir.
Alınan raporlar uyarınca davacıya ait çizimlerin davalının çalıştığı dava dışı … firmasında kullanılıp kullanılmadığının tespiti için mahkemece … programından anlayan bir bilirkişiden davacı ve dava dışı … firması bilgisayarları incelettirilmek suretiyle alınan 10.09.2018 havale tarihli rapora göre, davacı firmada olan temelde 2 ayrı parça (depo kapağı) çizimini içeren dosyanın dava dışı … firmasının bilgisayar sisteminde de bulunduğu, davacının iddia ettiği üzere ürün tasarımlarının alınmasının ancak tüm parçaların alınmış olması ile mümkün olacağı, fakat bulunan sonuçta ise ürünün tüm parçalarının içinden sadece “depo kapağının” bir şekilde alındığı, her ne kadar bulunan sonuç içerisinden tasarımın tamamının alınmış olma ihtimali bulunsa da bulunan parçalar nedeniyle bu ihtimalin kesin olduğunun anlaşılmasının mümkün olmadığı tespit edilmiştir.
Buna göre; davacı ürettiği yol süpürme makineleri ve araç üzeri vakumlu yol süpürme makinelerinin imali ve dizaynı ile çizimlerin davalı tarafından dava dışı firmaya ulaştırılarak imalini sağlatıp zarara uğradığını iddia etmiş ise de, yapılan incelemelerde sadece depo kapağına ait bir çizimin davadışı firmada yer aldığı, bunun haricinde davacının iddia etttiği gibi makinelere ait çizimlerin firmaya verilerek bu makinelerin imalatının sağlandığının ispat edilemediğinin anlaşılması karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgı gerekçe ve davacıya ait makinelerin imal edilmesi halinde oluşacak zararın tespiti yerine davalının teknik ressam olarak yapmış olduğu çalışmaların maliyetini tespit eden yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, davalının bu yöndeki istinaf itirazları haklı görülmüştür.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜNE; Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 27/12/2018 tarihli ve 2014/525 Esas- 2018/641 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
a-Davanın REDDİNE,
b-Alınması gerekli 80,70-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 409,90-TL harçtan mahsubu ile bakiye 329,20-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
c-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, kararın verildiği tarihte yürürlükte olan AAÜT’ne göre hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
d-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
e-Hüküm kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının ilgilisine iadesine,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; istinaf başvurusu sırasında davalıdan alınan 410,00-TL istinaf karar harcının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
3-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan 121,30-TL istinaf başvuru harcından oluşan istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 06/04/2022