Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/1015 E. 2022/315 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1015
KARAR NO : 2022/315

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/09/2013 (Dava) – 05/06/2018 (Karar)
NUMARASI : 2014/474 Esas- 2018/666 Karar
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle)
BAM KARAR TARİHİ : 23/02/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 23/02/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/06/2018 tarihli 2014/474 Esas ve 2018/666 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 30/11/2011 tarihinde davalı …’in, yönetimindeki … plakalı aracını sol şeritten sağa kırıp Çeşme otobanına sapması nedeniyle müvekkili yönetimindeki … plakalı motosikletin arka çamurluğuna çarpması sonucunda müvekkilinin ağır derecede yaralandığını, kazanın oluşunda davalı sürücünün tam kusurlu olduğunu, davalının, müvekkiline 12.500,00 TL para vererek avukatı aracılığıyla müvekkilinden İzmir 32. Noterliği’nin 30/12/2011 tarihli, 20054 yevmiye numaralı ibranamesini aldığını, müvekkilinin bu yaralanma nedeniyle 3 ağır ameliyat geçirdiğini, 12 defa rapor aldığını, ayrıca 4.kez ameliyat olacağını, iyileşip iyileşmeyeceğinin belli olmadığını, sakat kalma ihtimalinin yüksek olduğunu, müvekkilinin günlük işlerini yapamaz halde olduğunu, müvekkilinin davalı tarafa gönderdiği Karşıyaka 5.Noterliği’nin 04/04/2013 tarihli ve 9551 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ibranameden döndüğünü ve bu ihtarname ile gerçek zararın belirlenmesi ve ödenmesi amacıyla görüşmeyi önerdiğini, davalı tarafın cevap vermediğini, müvekkilinin halen masraf yaptığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilinin çalışamaması nedeniyle kazanç kaybından dolayı şimdilik 20.000,00 TL, iş gücü kaybından dolayı 10.000,00 TL ve kaza nedeniyle yaptığı ve yapacağı masraflardan dolayı 500,00 TL olmak üzere toplam 30.500,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, gördüğü manevi zarardan dolayı da 20.000,00 TL manevi tazminatın davalı sürücü …’ten kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP :
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile özetle; gerek tazminat davası gerekse ibraname yönünden hak düşürücü ve zaman aşımı süresinin dolduğunu, davacının, ibraname ile birlikte doğmuş ve doğacak tüm haklarından feragat ettiğini, bunun kesin hüküm doğuracağını, davacı iddialarının doğru olmadığını, müvekkilinin kaza sonrasında davalı ile fazlasıyla ilgilendiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Dava dilekçesi davalı sigorta şirketine usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı sigorta şirketi davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “….İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 02/05/2017 tarihli raporda; davacının % 100 kusurunun bulunduğu, davalının kusursuz olduğu bildirilmiştir.
Mahkememizce yapılan keşif sonrasında trafik uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen raporda da; davacı sürücü …’ün yerleşim yerinde görüş mesafesinin açık olduğu bölünmüş 3 şeritli yolun orta şeridi üzerinde seyir halinde iken kaza yerine geldiğinde orta şeritten sola ve sağa geçişi yasaklayan düz kaplama çizgisini dikkate alarak şerit ihlalinde bulunmaması gerekirken bu hususlara uymadığı, kullandığı motosikletin teknik özelliği gereği manevra kabiliyeti yüksek, kalkarken seri durmak isterken ise etkin fren ile kısa mesafede durabilen aracı yönetirken yola gereken dikkat ve özeni göstermeyerek, solunda bulunan araç trafiğine rağmen kontrolsüz bir şekilde düz kaplama çizgisi üzerinden sol şerit üzerine geçişi sırasında solunda ve şeridi üzerinde bulunan diğer aracın sağ arka çamurluk kısmına kendi motosikletinin yan kısımları ile sürtmesi sonucu yere düşerek yaralanması ile sonuçlanan olayda 2918 sayılı KTK’nın 47/1-c ve 56/1-a maddelerini ihlalinden dolayı kazanın oluşunda tam kusurlu olduğu, davalı araç sürücüsünün ise kendi şeridinde kurallara uygun şekilde davranması sebebiyle kusurunun bulunmadığı bildirilmiştir.
Görgü tanığı bulunmayan dava konusu kaza ile ilgili olarak kaza tespit tutanağı da düzenlenmemiş olup, birbiriyle uyumlu her iki rapor da her iki araç üzerindeki hasar durumu ve hasar gören bölgeleri ile kaza sonrasında davacıya ait motosikletin durumu, tarafların beyanları dikkate ve değerlendirmeye alınarak düzenlenmiştir. Raporlar açıklamaları ve gerekçeleri doğrultusunda mahkememizce somut olaya uygun, hüküm kurmaya elverişli bulunmuştur.
Sunulan belgeler, toplanan deliller, aldırılan kusur durumuna ilişkin raporlar ve incelenen tüm dosya içeriğine göre; davanın dayanağı olan ve TBK’nın 49 ve devam eden maddelerinde düzenlenen haksız fiil, hukuka aykırı ve kusurlu bir davranışla bir başkasının mal ya da şahıs varlığına zarar verilmesi olup, bu maddeye göre kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlü olmakla birlikte, dava konusu kazanın davacının asli ve tam kusurlu ile gerçekleştiği, davacının kendi kusuruna dayanarak davalılardan herhangi bir alacak isteğinde bulunamayacağı….” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf talep dilekçesinde özetle; davalının kazadan hemen sonra 2918 Sayılı KTK 81/B maddesine muhalefet ederek aracının kaza mahallindeki yerini değiştirdiğini, Yerel Mahkemenin bu durumu dikkate almadığını, normal bir kazadan sonra alınması gereken kayıtlar ve delillerin karakol tarafından toplanmadığını, davalı asilin hiçbir duruşmaya gelmediğini, duruşmaya gelen davacının ise gerek keşif esnasında gerekse duruşmada kazayı bütün ayrıntıları ile anlattığını, trafik bilirkişisinin temsili kaza resminde ve olay hakkında düşünce ve kanaatini belirttiği bölümde “… Solunda bulunan araç trafiğine rağmen kontrolsüz bir şekilde düz kaplama çizgisi üzerinden sol! şerit üzerine geçişi esnasında, solunda ve şeridi üzerinde bulunan diğer aracın sağ arka çamurluk kısmına kendi motosikletinin yan kısımları ile sürtmesi sonucu yere düşerek olay mahallinde yaralanması İle neticelenen olayda …” şeklinde hatalı değerlendirmede bulunduğunu, zaten en önemli noktanın da burası olduğunu, trafik bilirkişinin kanaatine göre müvekkilin motoru ile davalı aracının sağ arka çamurluk kısmına kendi yan kısımları ile tüm motosiklet boyunca sürtündüyse, tüm fizik kurallarına aykırı olarak davalı aracında neden sadece sağ arka tekerlek üst ve ön tarafına gelecek şekilde çok kısa bir bölümde sürtünme izi oluştuğunu, davalının aracı sağa manevra yapınca müvekkil motosikletinin ön yan kısmına kendi aracının sağ arka çamurluk kısmıyla çarptığını ve müvekkilin motosikletinin bu çarpmanın şiddetiyle yalpalayarak sola devrildiğini, müvekkilin ayağının motosikletin altında kalarak kırıldığını ve motosikletin sola devrilmesi sonucunda da sürtünme izleri oluştuğunu, kazanın trafik bilirkişi raporunda belirtildiği şekilde olduğunu düşünmenin tüm fizik kurallarına ters düştüğünü, kazanın yeri, şerit sayısı, motosiklette meydana gelen iz, davalı aracında meydana gelen iz, Cumhuriyet Başsavcılık tutanakları ile müvekkil beyanı bir bütün olarak değerlendirildiğinde kazada müvekkilimin kusursuz yâ da davalıya oranla az kusurlu olduğu belli olmasına rağmen yerel mahkmece davalı aracının yerini değiştirdiği yönündeki iddiasının yeterince incelenmediğini beyanla, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası sebebiyle karşı yan zorunlu mali mesuliyet sigortacısı ve araç malikinden maddi ve manevi tazminatın tahsili istemlidir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere, hükme esas alınan kusurun tespitine yönelik Adli Tıp Kurumu raporu ile bu rapora itiraz üzerine mahallinde yapılan keşif neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine elverişli ve her iki raporun da birbirini teyit edecek olayı anlatmasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/06/2018 tarihli 2014/474 Esas ve 2018/666 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 44,80 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/02/2022