Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/832 E. 2023/1060 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/832
KARAR NO : 2023/1060
KARAR TARİHİ : 01/06/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2022
NUMARASI : 2022/854 Esas Ara Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 01/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/06/2023

İhtiyati hacze itiraz eden davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Talep, ihtiyati hacze itirazın reddi kararının kaldırılması istemine ilişkindir.
Davacı tarafça fatura alacağına istinaden yapılan takibe itirazın iptaline ilişkin davada ihtiyati haciz talep edilmiştir.
Davalı tarafça müvekkilinin tacir olmadığı davanın görevsiz mahkemede açıldığı, Muğla Mahkemelerinin yetkili olduğu, fatura bedellerinin ödendiği beyanıyla davanın reddi talep edilmiştir.
Mahkemenin 07/11/2022 tarihli ara kararı ile; somut olayda, davacı tarafından ticari alım satım ilişkisi kapsamında bir adet faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için Muğla 2. İcra Müdürlüğü’nün 2021/3183 esas sayılı dosyasında davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip talebine dayanak e-fatura örneği ve Muğla Vergi Dairesi’nin 28.10.2022 tarihli cevabi yazısı ve ekindeki BA formuna göre söz konusu faturanın BA formunda davalı tarafından vergi dairesine bildirilmiş olması karşısında, alacağın muaccel olduğu ve rehinle temin edilmediği gözetilerek İİK.nun 257/1.maddesinde öngörülen şartların gerçekleştiği kanaatine varıldığından ihtiyati haciz isteyen davacı-alacaklının talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davalının ihtiyati haciz kararına karşı görev, yetki ve borcun ödendiğine dair itirazı üzerine mahkemece ;27/12/2022 tarihli kararı ile ;
” Borçlu vekili tarafından, mahkememizin görevine, yetkisine itiraz edilmiş ve borcun ödendiği savunmasında bulunularak ihtiyati haciz kararına itiraz edilmiştir.
Davalı gerçek kişi yönünden tacir olup olmadığına dair araştırma yapılmış, bilanço usulüne göre defter tuttuğu ve 1. sınıf tacir olduğu tespit edildiğinden tacir sıfatını haiz olduğu, davacı tarafın ise TTK’da sayılan şirketler arasında yer aldığı görülmüştür. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı, eldeki davanın her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirdiği anlaşılmakla mahkememizin davaya bakmaya görevli olduğu kanaatine varılmıştır.
İ.İ.K.’nın 67.maddesinde düzenlenen itirazın iptali davalarında yetkili mahkemeye ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığından, HMK’nun yektiye ilişin genel pükümlerine göre yetkili mahkeme belirlenecektir. HMK’nin 6. maddesi hükmü uyarınca kural olarak yasada aksine hüküm bulunmadıkça davanın açıldığı tarihte davalının ikametgahı sayılan yer mahkemesi yetkilidir. HMK’nun 10. maddesi uyarınca sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi de yetkilidir. Davacının istemi sözleşmeden kaynaklanan para alacağı ise Türk Borçlar Kanunu 89.maddesi gereğince para borcu alacaklıya götürülerek ödenmesi gereken borçlardan olduğundan, para borcunun ifa yeri olan davacının yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olacaktır. Davalı tarafça; mahkememizin yetkisine yapılan itiraz incelendiğinde, davalı tarafından taraflar arasındaki akdi ilişkinin reddedilmediği, alacağın satış faturasından kaynaklandığı, HMK.nın 10 ve TBK.nın 89.maddeleri uyarınca alacaklının yerleşim yeri olan İzmir mahkemelerinin yetkili olduğu sonuç olarak yetki itirazının yerinde olmadığı tespit edilmiştir.
İhtiyati haciz kararına itiraz nedenleri arasında son olarak ödeme savnumasında bulunulmuş olup, davalı vekilinin cevap dilekçesi ve itiraz dilekçesi ekinde bunduğu ödeme dekontlarının davacıya verilen bir kısım çeklerin ödenmesine ilişkin olduğu, ödemelerin dava ve takip konusu faturaya mahsuben yapıldığına ilişkin ödeme dekontlarında açıklamanın bulunmadığı, davacı vekilinin 03.12.2022 tarihli dilekçesinde davalı tarafından sunulan ödeme dekontlarının davalı ile aralarında daha önce mevcut olan başka satış faturalarına mahsuben yapıldığını belirterek dava konusu olmayan satış faturalarının örneklerini sunduğu, bu halde ödeme savunmasının ancak esasa ilişkin açılan itirazın iptali davasının ilerleyen aşamalarında tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılacak inceleme neticesinde değerlendirilebileceği, anılan nedenle İİK. 265.maddesi kapsamında olmayan ödeme savunmasına dayalı ihtiyati hacze itirazın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde ihtiyati hacze itiraz eden davalı borçlu vekilinin itirazının reddine, dair karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle ; müvekkilinin tacir sıfatı bulunmadığını, mahkemenin görevsiz olduğunu, davanın ticari dava olmayıp görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, müvekkilinin yerleşim yerinin Muğla olduğundan yetkili mahkemenin Muğla mahkemeleri olduğunu, ihtiyati haciz talep edenin alacaklı sıfatı bulunmadığını, müvekkilinin herhangi bir borcu bulunmadığını, muaccel bir borç bulunmadığını, davacının kötüniyetli olarak başka bir satışa ilişkin olduğunu iddia ettiğini beyanla ihtiyati haczin kaldırılmasını talep etmiştir.
Talep; ihtiyati haciz talebinin reddine dair verilen kararın kaldırılması istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Uyuşmazlık derdest davada ihtiyati haciz koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
İİK.’nun 257-(1) maddesi hükmü uyarınca, kural olarak rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu için ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. Ancak, aynı maddenin 2. fıkrasında yer alan koşullardan birinin varlığı halinde henüz vadesi gelmemiş bir para alacağı içinde ihtiyati haciz talebinde bulunmak mümkündür. Bu koşullar ise şu şekilde düzenlenmiştir;
“ 1-Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa,
2-Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa.”
Anılan Yasa’nın 258. maddenin 1. fıkrası uyarınca; “…Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur…” Bu hükme göre, alacaklı alacağının varlığı ile birlikte alacağın vadesinin geldiğini veya alacağının vadesi gelmemişse, İİK.’nın 257-(2) hükmündeki sebeplerin varlığı hakkında mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermek zorundadır.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü; hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak, kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK.’unda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış; ayrıca, burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı, vurgulanmak istenmiştir.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına; taraflar arasında ticari ilişki bulunmasına, ihtiyati hacze itiraz eden tarafından yapılan ödemelerin takip ve dava konusu faturaya istinaden yapıldığına ilişkin itirazın yapılacak yargılama sonucunda değerlendirilebilecek olmasına göre ihtiyati hacze itiraz eden davalı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK m. 353/1-b-1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin tarih, 2022/854 Esas sayılı 27/12/2022 tarihli ara kararına karşı ihtiyati hacze itiraz eden davalı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran ihtiyati hacze itiraz eden davalı taraftan alınması gereken 179,90 TL istinaf harcı başlangıçta alındığından ve yeterli olduğundan, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İhtiyati hacze itiraz eden davalı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere 01/06/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.