Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/286 E. 2023/795 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/286
KARAR NO : 2023/795
KARAR TARİHİ : 27/04/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/12/2022
NUMARASI : 2022/244 Esas 2022/1015 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 27/04/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/04/2023

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda ” Davacı vekilinin Mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle ; Müvekkilinin inşaat işleri uğraştığını aynı zamanda şantiye şefliği de yaptığını, davalı tarafın inşaatında inşaat şefliği de yaptığını ancak davalı tarafça alacağının ödenmediğini, müvekkili tarafından 2018 yılında 3 ay, 2019 yılından 12 ay, 2021 yılında 8 ay olmak üzere birikmiş alacağının bulunduğunu, sözlü taleplerine rağmen davalı tarafından ödeme yapılmadığını, müvekkilinin alacağı için Bodrum 1. İcra Müdürlüğünün 2021/6406 esas sayılı dosyasında takip başlattığını, davalı tarafın haksız ve kötü niyetli davranarak borçtan kaçınmak için haksız olarak takibe itiraz da bulunduğunu, davalı taraf kaba inşaat için müvekkile ödemede bulunduğunu, aylık şantiye şefliği ödemesi de yapmadığını, davalının icra takibine yaptığı itirazının Bodrum 1. İcra Müdürlüğü 2021/6406 Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden davamına, borçlunun takip konusu alacağın %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin Mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle ; Müvekkilinin herhangi bir borcu bulunmamaktadır. müvekkili ile davacı arasında buna ilişkin 21/03/2019 tarihli sözleşme ve ibraname tanzim ve imza edildiğini, itiraz dilekçelerinin ekinde icra müdürlüğüne sunulduğunu ve davacı tarafın kötü niyetli olarak dava açtığını, sözleşmede yer alan; “ödeme şekli ve süreleri: Taşerona, sözleşmede yer alan işlerin ve şantiye şefliğinin yapılmasına ilişkin olarak bugüne kadar yapılan ödemeler dışında; iş bu sözleşmenin imza tarihinde 16.000,00 TL nakit ödeme ve 2019 yılı Eylül ayına 12.000,00 TL çek aracılığıyla olmak üzere 28.000,00 TL ödeme yapılacağının” belirtildiğini, müvekkilinin yasal sorumluluklarını yerine getirdiğini, davacının kötü niyetli ve haksız olarak zarara uğratmaya yönelik dava açtığını, davacının talep talebi ekinde herhangi bir sözleşme sunmadığını, dava dilekçesi ekinde sundukları hizmet sözleşmesini de kabul etmediklerini, davacının talep dilekçesi ekinde sunmadığı sözleşmeyi sunduğunu, ancak iddiasını genişletmesine muvafakat etmediklerini, alacağın muaccel hala geldiğini, alacağın varlığının çelişkili olduğunu, davacının müvekkilinin ibra etmesine karşın kötü niyetli olarak icra takibine başladığını, müvekkilinin tüm iyi niyetli çabalarına rağmen davacı tarafça çelişkili söylemler ve anlaşmalarla yanaşılmadığını, takip öncesi faiz talep edilmesi nedeniyle borca itiraz edildiğini, davacının %20 icra inkar tazminatı taleplerinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, açılan davanın reddine, haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesine, arabuluculuk sürecinde icra inkar tazminatı taleplerinin olmaması nedenleriyle tazminat hükmedilmemesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ederek beyanda bulunmuştur.
Bilirkişi …’ın 12/10/2022 tarihli bilirkişi raporunda ; davalı tarafından davacıya şirket resmi çeki ile 12.000,00 TL, … hesabından 15.000,00 TL olmak üzere toplam 27.000,00 TL ödeme yapıldığını, ödemelerin ne için yapıldığına bir açıklamaya rastlanılmadığının bildirildiği görülmüştür.
Davacı vekilinin 07/11/2022 tarihli ıslah dilekçesi sunduğu ve ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliğ edildiği görülmüştür.
GEREKÇE VE KANAAT:
Yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamından, taraflar arasında düzenlenen şantiye şefliği hizmet sözleşmesinden kaynaklı alacak nedeniyle başlatılan takibe itiraz edilmesiyle iş bu dava açılmış olup davacı vekilince 07/11/2022 tarihli ıslah dilekçesi ibraz edilerek dava, şantiye şefliği hizmet sözleşmesi nedeniyle alacak davasına dönüştürülmüştür.
Davacı dava dilekçesinde davalı ile imzaladığı 14/05/2018 tarihli şantiye şefliği hizmet sözleşmesi gereği sözleşmeden kaynaklanan ücretlerinin ödenmediğini ileri sürmüştür.
Somut olayda; taraflar arasında 14/05/2018 tarihli Şantiye Şefliği Hizmet Sözleşmesi imzalanmış olup, aralarında 4857 sayılı ve 5521 sayılı Kanunların 1. maddesi uyarınca işçi-işveren ilişkisi bulunmaktadır. İncelenen sözleşmeden şantiye şefi olan davacının yapı denetiminde bizzat bulunarak denetime ilişkin belge ve tutanakları imzalamakla görevli bulunduğu gibi, 8. maddesinde de, sözleşmenin uygulanmasında SSK, İş Kanunu ve Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kararlaştırılmış olup, aylık ücret ödeneceği de 5. maddede belirtilmiştir. Bu durumda davacının davalı işverene bağımlı olarak çalıştığı anlaşıldığından, uyuşmazlıkta İş Mahkemesi görevlidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c maddesine göre dava şartı olarak görev kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında mahkemece res’en göz önünde bulundurulması zorunludur.
Buna göre iş bu davaya bakma görevi İş Mahkemesinde olduğundan ve her iki taraf da Milas’ta olduğundan aşağıdaki gibi görevsizlik kararı verilmiştir.” şeklinde mahkemenin görevsizliğine, görevli mahkemenin Milas İş Mahkemesi olduğuna dair karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle ; davacı ile müvekkili şirket arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığını, davacının taşeron olması nedeniyle görevli mahkemenin iş mahkemesi olmayıp asliye ticaret mahkemesi olduğunu, dosya içeriği ile dosyada yer alan bilgi ve belgelerden, bilirkişi raporundan ve özellikle dosyada yer alan 21/03/2019 tarihli Taşeron Sözleşmesi’nden söz konusu işin davacıya taşeronluk sözleşmesi kapsamında verildiğini ve yapılan iş gereği bağımlılık unsurunun bulunmadığını, dosya kapsamında yer alan 21/03/2019 tarihli sözleşmede davacı tarafın açıkça taşeron olarak nitelendirildiğini, taşerona sözleşmede yer alan işlerin yapılması konusunda toplam 28.000 TL ödeneceği ve bu sözleşmede yer alan yükümlülüklerin taraflarca yerine getirilmesi halinde birbirlerini ibra edeceklerinin peşinen kabul ve taahhüt edildiğini, müvekkili şirket kayıtlarında davalı şirket işçisi olarak dahi gözükmeyen davacının, hukuki ve ekonomik bağımsızlık ile ayrı bir iş organizasyonuna sahip olduğunu ve söz konusu işe uygun yeterli donanımının bulunduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında akdedilen şantiye şefliği hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı vekilince, müvekkilinin davalının inşaatında şantiye şefliği yaptığı, 2018-2019-2021 yıllarından birikmiş alacaklarının bulunduğu beyanıyla alacaklarının tahsili talep edilmiştir.
Davalı tarafça, davanın reddi talep edilmiştir.
6100 sayılı HMK’da, davanın açıldığı mahkemenin, o dava bakımından görevli olması, bir dava şartı olarak öngörülmüştür (HMK m.114/1-c). Buna göre, davanın açıldığı (özel veya genel) hukuk mahkemesinin, o davaya bakmaya görevli olması gerekir. Çünkü bir dava ancak görevli mahkemede incelenebilir. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler (HMK m.115/1). Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse (kural olarak) davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder (HMK m. 115/2). Bu düzenlemelere göre, mahkeme, görevli olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da (mahkemenin görevli olmadığı yönündeki) dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Fakat, mahkeme, gerek re’sen yapacağı inceleme sonucunda gerek tarafların (mahkemenin görevli olmadığı yönündeki) dava şartı noksanlığını ileri sürmesi üzerine, görevsiz olduğu kanaatine varırsa, görevsizlik kararı verecektir (m.20; m.331/2). Görevsizlik kararları, usûle ilişkin nihaî kararlardan olup, bununla, davanın esası (davacı tarafın talep sonucu) hakkında bir karar verilmemekte; dava, maddi hukuk açısından incelemeye geçilmeden, usul hukuku mevzuat hükümlerine istinaden sonuçlandırılmaktadır…” (Bknz. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’ nin 24.12.2015 tarih ve 2015/2847 Esas 2015/13183 Karar sayılı İlamı)
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması ve ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan Kanun maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerekli ve yeterlidir. Aynı Kanun’un 5/2. maddesinde ticari davaların, ayrı Asliye Ticaret Mahkemesi olan yerlerde o yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde görüleceği hükme bağlanmış, maddenin 3. fıkrasında; Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olarak belirlenmiştir.
Taraflar arasındaki 14/05/2018 tarihli Şantiye Şefliği Hizmet Sözleşmesi Örneği başlıklı sözleşme incelendiğinde, işin tanımının 3. maddede yapıldığı, maddede ” Şantiye şefi; yapıyı yapı denetim kuruluşunun teknik konulardaki talimatlarına uygun olanı yönetmek ve inşa ettirmekle yükümlüdür. Şantiye şefi, yapılacak denetimler için hazırlık yaparak yapı denetim kuruluşuna bildirmek, yapı denetiminde bizzat bulunarak denetime ilişkin tutanak ve belgeleri imzalamak, yapı denetime mani olanlar varsa bunları öncelikle yapı denetim kuruluşuna, yapı denetim kuruluşunca denetim sağlanamaması halinde Yapı Denetim Komisyonuna bildirmek zorundadır. ” denildiği, davacının sözleşmeye göre işçi mi şef mi olduğunun işin tanımına göre belirlenmesi gerektiği, işçi işveren terimleri kullanılsa da yapı müteahhidi ve şantiye şefi terimleri kullanılmasına ve sözleşme içeriğine göre davacının işçi sıfatını taşımadığı, ticari temsilci olarak nitelenebileceği, bu hususlarında Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından tartışılması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince iş mahkemesinin somut olayda görevli olduğu gerekçesiyle davanın görev şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nun 353/1-a-3 maddesi gereğince kararın kaldırılmasını karar vermek gerekmiştir.
Bu itibarla, davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-3. maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/12/2022 Tarih, 2022/244 Esas ve 2022/1015 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
Dosyanın esas ilişkin istemleri inceleyip karara bağlamak üzere görevli bulunan ve kararı kaldırılan ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Davalı vekilince yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran tarafa İADESİNE,
İstinaf yargılama giderlerinin esas karar ile birlikte değerlendirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 353/(1)-a bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/04/2023