Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/277
KARAR NO : 2023/628
KARAR TARİHİ : 05/04/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/07/2017
NUMARASI : 2013/489 Esas 2017/410 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 05/04/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/04/2023
Dairemizin 07/07/2021 tarih ve 2021/1266 Esas, 2021/1112 Karar sayılı kararının Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06/12/2022 tarih ve 2021/11-991Esas, 2022/1664 Karar sayılı kararı ile bozulması üzerine Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin 30.01.2013 tarih 186410 seri nolu fatura ve 90.000,00 TL bedel karşılığında davalıdan … marka mini taşıyıcı satın aldığını, taşıyıcıda gizli ayıpların olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 90.000,00 TL makine bedeli, 788,85 TL tespit gideri, 152,50 TL ihtar gideri ve 2.000,00 TL ikame olarak satın alınmak zorunda kalınan hizmet bedeli olmak üzere toplam 92.941,35 TL’nin işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, taşıyıcıda görülen hasarların kullanım hatasından kaynaklandığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, dava konusu olan … Marka mini taşıyıcının ayıplı olduğu, ayıbın gizli ayıp olduğu, davacının davalıdan araç bedeli olarak ödediği 90.000,00 TL’nin iadesini isteyerek sözleşmeyi feshedebileceği, dava konusu olan araç yerine ikame araç kullandığı ve bunun maliyetinin 2.000,00 TL olduğu yönündeki davacı iddiasının ispatlanamadığı ve bu nedenle bu talebin reddi gerektiği, harçlandırılan dava değeri içerisinde bulunan 788,85 TL tespit gideri ile 152,52 TL ihtar giderinin yargılama giderleri içerisinde değerlendirilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 90.000,00 TL araç bedelinin aracın davacı tarafından davalıya teslimi koşulu ile davalıdan tahsiline, alacağa dava tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesine, tespit giderinin ve ihtarname giderinin yargılama giderlerine dahil edilmesine, ikame araç kullanılmasından kaynaklı 2.000,00 TL tazminat talebinin reddine dair karar verilmiştir.
Karara karşı Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporlarının gerçeği yansıtmadığını, 31/07/2015 tarihli bilirkişi raporunun alanında uzman profesörler tarafından düzenlendiğini ve bu raporda makinedeki arızanın kullanıcı hatasından kaynaklandığının belirtildiğini, kullanım kılavuzunda belirtilen kurallara uyulmadığından zararın doğduğunu, operatör kabininin yanal çarpılma neticesinde yamulup yırtıldığını, davacı yetkilisi …’nin 21/08/2013 tarihlinde gerçekleştirilen servis aşamasında, taşıyıcı ile ağır parça kaldırıldığını ve bu parçaların devrilmesi sonucunda kabinin ağır hasara uğradığının belirtildiğini ve bu durum servis raporunun ekinde tutanak altına alındığını, dava konusu makinenin günlük bakımının yapılmadığını, temiz kullanılmadığını, TUBİTAK’dan onay almış, yurt içi-yurt dışında pek çok onay almış makinede tasarım hatası olmayacağını, makinenin hor kullanıldığını, bu hususun servis hizmetleri sırasında davacı yetkililerine bildirildiğini, uyarıldıklarını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtilen numunenin makinenin neresinden aldığının anlaşılamadığını, davacının makinenin gövdesi ile ilgili bir şikayeti bulunmadığını, numuneye dayalı olarak malzemenin olması gereken değerlere uygun olmadığı yönündeki tespitin de neye göre yapıldığının belli olmadığını, somut durumun yeterince teknik verilerle incelenmediğini ve değerlendirilmediğini beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını, yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasını ve davanın reddini talep etmiştir.
Karara karşı davalı vekilin istinaf istemi üzerine Dairemizin 2017/1453 Esas 2020/220 Karar sayılı ilamı ile, davalının itirazlarının değerlendirilmesi maksadıyla bilirkişi raporu alındığı, raporda makinenin bir “mini” yükleyici olsa da yük kaldırmaya uygun olmadığının belirtildiği, bu durumda dava konusu olan … marka mini taşıyıcının ayıplı olduğu, ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu, davacının davalıdan araç bedelini ve ikame araç bedelini talep edebileceği gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Dairemizin kararına karşı davalı vekilinin temyizi üzerine , Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/5758 Esas 2021/3108 Karar sayılı ilamı ile; ” Dava, satın alınan malın ayıplı olduğu iddiası ile satım bedelinin iadesi ve satımdan kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince, malın ayıplı satıldığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, satım bedeli olan 90.000TL’nin malın davalıya teslimi şartıyla tahsiline, zarara ilişkin tazminat isteminin reddine karar verilmiş, davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece yargılamasında eksiklik görülmesi üzerine duruşma açılmış ve davalı itirazlarını karşılamak üzere bilirkişi raporu alınarak İlk Derece Mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın karar tarihinde yürürlükte olan 353/1-b-1 maddesi uyarınca yargılamada eksiklik bulunmadığının ve kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediğinin anlaşılması karşısında istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekir. Başka bir anlatımla, yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması halinde ve bu hale münhasır olarak başvurunun esastan reddine karar verilmesi gereklidir. Ancak Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda da açıklandığı üzere yargılamada eksiklik görülerek dava konusu uyuşmazlık üzerinde duruşma açılarak inceleme yapılması durumunda HMK’nın 353/1-b-3. maddesi gereğince esastan yeni bir karar verilmesi gerekmektedir. Aksi halde, incelenen kararda olduğu gibi, bir yandan kararın gerekçesinde yargılama eksikliğine ve bunun giderildiğine değinilirken, bir yandan da ancak ilk derece yargılamasında usul ve yasaya hiçbir aykırılık bulunmayan hallerde verilmesi gereken istinaf başvurusunun esastan reddi biçimindeki hüküm fıkrası arasında çelişki oluşacağı açık olup bu gibi bir durum ise kanuna açık aykırılık nedeniyle re’sen bozma nedeni teşkil eder niteliktedir.
Hükümden sonra 7251 sayılı Kanun ile HMK’nın 356. maddesine eklenen ve yayım tarihinde yürürlüğe giren 2. fıkra, yukarıda belirtilen hallerde, farklı bir değerlendirme yapılmasını gerektirir nitelikte değildir. Maddede yapılan değişiklik ile Bölge Adliye Mahkemelerine, istinaf başvurularının duruşmalı olarak incelenmesi halinde dilediği kararı verebilme hak ve yetkisi tanındığından söz edilemez. Bu açıdan bakıldığında, Bölge Adliye Mahkemesince bu gibi hallerde verilecek hükümlerin, Yargıtay tarafından belirtilen kapsamda ve HMK’nın 369 vd. maddelerinde öngörüldüğü üzere “yerindelik” denetimine tabi tutulması gerektiği de izahtan varestedir.
Bilindiği ve HMK’nın 354. maddesinde ve özellikle bu maddenin gerekçesinde değinildiği üzere, Bölge Adliye Mahkemelerince yapılacak incelemenin biri denetim açısından, diğeri ise dava konusu uyuşmazlık bakımından olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. Ayrıntıya girilmeden ifade edilecek olursa, Bölge Adliye Mahkemesince, yapılan denetim incelemesi sonucu İlk Derece Mahkemesince yapılan tahkikatın eksik yahut hatalı olduğunun anlaşılması ve bu nedenle duruşma açılarak bu kerre dava konusu uyuşmazlık üzerinde gerekli görülen inceleme (tahkikat) işlemlerinin yapılması halinde, Bölge Adliye Mahkemesince verilecek kararda, HMK’nın 297/1c maddesinde tarif olunan biçimiyle ilk derece mahkemesinden farklı bir gerekçenin yer alması kaçınılmazdır. Bu durumda, aynen HMK’nın 353/1b-2. maddesinde belirtildiği üzere, 356/2. maddede verilmesi öngörülen “gerekli karar” yeniden esas hakkında bir karar olmak durumundadır. Yapılan bu değerlendirme, Bölge Adliye Mahkemelerinin aynı zamanda “hüküm mahkemesi” olma vasfının bir gereği olduğu gibi istinaf başvurusunun esastan reddinin ancak ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygunluğunun anlaşılması hallerine münhasır olduğuna ilişkin HMK’nın 353/1b-1 maddesine de uygun niteliktedir. Tüm bu nedenlerle, HMK m. 353/1-b-1 kapsamında istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın öncelikle bu nedenle ve HMK’nın 369/1. ve 371. maddeleri uyarınca bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemizce usul ve yasaya uygun olan bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Dava, satın alınan malın ayıplı olduğu iddiası ile satım bedelinin iadesi ve satımdan kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Karşıyaka 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/156 D. İş. sayılı dosyasında; makine mühendisi bilirkişi refakati ile 16/07/2013 tarihinde dava konusu makine üzerinde yerinde tespit yapılmış olup düzenlenen bilirkişi raporunda; kepçeye ait sağ ve sol kolda oluşan çatlaklar, kaynak yerlerinde meydana gelen açılmaların, kollarda herhangi bir deformasyon ve eğrilik bulunmaması yine mafsal ve pimlerde herhangi bir deformasyon bulunmaması nedeniyle aşırı yük ve hatalı kullanımdan meydana gelmediği, malzeme ve imalat hatasından dolayı meydana gelmiş olabileceği, sağ kolun hareket halindeyken operatör kabini koruyucusuna sürttüğü, deformasyonun bundan kaynaklandığı, bu hususların kullanım hatasından oluşmayacağı, imalat ve montaj hatasından kaynaklanmış olabileceği, yine motor kaputunda bulunan motor-manifolt bağlantı borusunun kaynak yerinden koptuğu, bunun da dış etkenlerle ve kullanım hatasıyla oluşmayacağı, imalat ve montaj hatasından meydana gelmiş olacağı kanaati belirtilmiştir.
Mahkemece yapılan 16/05/2014 tarihli keşfe katılan Prof Dr. Makine mühendisi bilirkişiler makineden numune alarak Hukuk Fakültesi öğretim üyesi bilirkişi ile birlikte düzenledikleri 06/06/2014 tarihli raporda; makinenin gövde kısmından alınan numuneye dair kimyasal analiz sonuçlarını belirterek makinede düşük alaşımlı çelik kullanıldığı, gövde kısmında kullanılan malzemenin uygun malzeme olmadığı, hasarın yanlış malzeme kullanımından kaynaklandığı kanaatini bildirmişleridir.
İtiraz üzerine İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından dosya üzerinden alınan 31/07/2015 tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu iş makinesinin fotoğraflarının incelenmesiyle makinede oluşan çatlakların yorulma çatlağı olduğu, makinenin taşıma kapasitesinin üst limitlerinde aşırı yoğun ve özensiz kullanımı nedeniyle meydana geldiği, davalı şirketin atfa kabil bir kusuru bulunmadığı kanaati belirtilmiştir.
Her iki raporda oluşan çelişkinin giderilmesi için Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi vasıtasıyla alınan 24/03/2016 tarihli bilirkişi heyeti raporunda önceki bilirkişi raporları, gövdede kullanılan metale ilişkin test sonuçları ve dosya içerisindeki fotoğrafların incelendiği, makine gövdesinde kullanılan malzemenin dava konusu araç için uygun olmadığı, makinenin gövdesinde oluşan çatlakların yorulma sonucu oluştuğu görülmekte ise de kollara ait mafsal ve pimlerde deformasyon bulunmamasının bu durumun aşırı yüklemeden kaynaklanmadığını, malzeme kaynaklı olduğu kanaatini oluşturduğunu, operatör kabinindeki sağ kolun kabin koruyucusuna sürttüğü, bunun tasarım hatası veya şiddetli bir darbe ile olabileceği, her iki olasılık açısından dosyada kuvvetli bir kanaat oluşturacak bilgi bulunmadığı, motor-manifolt bağlantı borusunun kaynak yerinden kopmasının kullanıcı hatasıyla açıklanamayacağı, 06/06/2014 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi parçanın çalışma şartlarına uygun tasarlanmadığı, sonuç olarak araçta oluşan hatanın üretim hatasından ve kullanılan malzemenin niteliğinden kaynaklandığı kanaati belirtilmiştir.
Dairemizce davalının itirazlarının değerlendirilmesi maksadıyla aldırılan bilirkişi raporunda; “aracın umumiyetle yıpramış bir görünümde olduğu, ancak söz konusu yıpranmışlık hali ile dava konusunu oluşturan ayıp iddiasına neden olan makinedeki hasar arasında illiyet bağı kurmak eldeki verilerle olanaklı olmadığı, makinenin broşürüne göre araç 1075-1450 kg yükleme kapasitesine göre tasarlandığı, sonuç olarak önceki raporlarda da belirtildiği üzere dava konusu araçtan alınan numunenin söz konusu makine bir “mini” yükleyici de olsa yük kaldırmak için kullanılması için tasarlanan bir makine için uygun olmadığı, öte yandan dosya içerisinde yer alan keşfe dayalı bilirkişi raporları, mevcut hasarı gösteren fotoğraflar, tarafların beyanları ve sundukları belgeler birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafça makine üzerinde bu türden bir tamirat, kaynatma, vb.işlem yapılmış olsa dahi bunun davacı kusurunu oluşturmayacağı, zira ortaya çıkan hasarla montaj ve demontaj sisteminin birbirlerine kaynatılması arasında doğrudan bir ilinti kurmak olanaklı görünmediği, dosyada yer alan ve birbirinden farklı teknik görüş içeren tüm bilirkişi raporlarının bu noktayı vurgulamamış olmasını da aynı nedenle açıklamak mümkün olabileceği” şeklinde kanaat raporlarını sunmuşlardır.
Tüm dosya kapsamı, mahkemenin yerinde görülen gerekçesi, Dairemizce aldırılan olaya ve oluşa uygun olduğu kanaatine varılan bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dava konusu olan … marka mini taşıyıcının ayıplı olduğu, ayıbın gizli ayıp olduğu, davacının davalıdan araç bedeli olarak ödediği 90.000,00 TL’nin iadesini talep etme hakkı bulunduğu kanaatine varılmıştır. Davacı tarafça araç ikame bedeli talep edilmiş ise de, ikame araç kullanıldığı ve maliyetinin 2.000,00 TL iddia ispat edilemediğinden ikame araç bedeline yönelik talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 117. maddesi gereğince muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Davacı, ayıplı olan aracı halen kullanmakta ise davalıya aracın teslimi ile davalıyı bedel iadesine ilişkin temerrüde düşürecektir. Mahkemece faiz başlangıcı yönünden aracın davalıya teslim tarihi esas alınması gerekirken, dava tarihinin esas alınması usul ve yasaya aykırıdır. Aracın davalıya teslim edildiği anlaşılmakla teslim tarihinden itibaren talep gibi ticari reeskont faizine hükmedilmesine dair karar vermek gerekmiş, HMK’nın 353/1-b-3. maddesi gereğince esastan yeni bir karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/489 esas ve 2017/410 karar sayılı kararına karşı davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması nedeniyle dairemiz tarafından duruşma açılarak karar verildiği, kararın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından bozularak geldiği anlaşılmakla; Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/489 esas ve 2017/410 karar sayılı kararının HMK 353/1-b-3 maddesi uyarınca kaldırılmasına,
2-Davaya dayanak araç davalı tarafa teslim edildiği anlaşılmakla;
a-90.000,00 TL araç bedelinin teslim tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
b-İkame araç kullanımından kaynaklı 2.000,00 TL tazminat talebinin reddine,
c-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 6.147,90 TL karar harcının 1.587,21 TL sı peşin olarak alındığından mahsubu ile bakiye 4.560,69 TL karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
ç-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT ‘ne göre hesap edilen 14.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT ‘ne göre hesap edilen 2.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
e-Davacı tarafından yapılan 24,30 TL başvurma harcı, 1.587,21 TL peşin harç, 3,75 TL vekalet harcı, 177,50 keşif harcı, 4.975,00 TL müzekkere, tebligat, bilirkişi ücrcti, 614,05 TL tespit gideri ve 136,28 ihtarname gideri olmak üzere toplam 7.518,09 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesap edilen taktiren 7.280,16 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
f-Davalı tarafından yapılan 1.704,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre hesap edilen taktiren 290,36 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
g-Sarf edilmemiş gider avansının bulunması durumunda kararın kesinleşmesinden sonra yatıran taraflara iade edilmesine,
ğ-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf Yargılama Gideri:
a-Davalı vekilinin yatırmış olduğu 1.537,40 TL istinaf karar harcının istek halinde kendisine ödenmesine,
b-Davalı vekilinin yatırdığı 85,70 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
c-Davalı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama gideri 64,60 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
d-İstinaf yargılama sırasında duruşma açıldığından davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 11.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
e-Sarf edilmemiş gider avansının bulunması durumunda kararın kesinleşmesinden sonra yatıran taraflara iade edilmesine,
f-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.05/04/2023