Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/274 E. 2023/372 K. 01.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/274
KARAR NO : 2023/372

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ : 26.12.2022
NUMARASI : 2022/993 – Ara Karar
DAVA KONUSU : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
TALEP : İhtiyati Haciz
BAM KARAR TARİHİ : 01.03.2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06.03.2023
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile dava dışı arsa sahipleri arasında kentsel dönüşüm kapsamında Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi akdedildiğini, … Şirketi ile … AŞ. arasında 13.02.2018 tarihinde adi yazılı olarak “Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi” akdedildiğini, sözleşme ile davacıya 50 (eski 36) nolu bağımsız bölümün devri ve şartlarının kararlaştırıldığını, sözleşmenin adi yazılı olarak akdedildiğini ancak davacının edimlerini tamamen yerine getirdiğini, davalı şirketin de herhangi bir ihtirazi kayıt olmadan bu edimleri kabul ettiğini hatta, davalı şirket şantiyesinde davacının fotoğrafına da paylaşılarak “…46 nolu ofisi (numarataj değişikliği ile iç kapı no 46 olmuştur) satın alarak ailemize katılan…” şeklinde de instagram paylaşımı bile yapıldığını, dolayısıyla, bu noktada sözleşmenin şekil şartı nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürmenin TMK 2. maddesi uyarınca hakkın kötüye kullanılması olacağından bu tür bir savunmanın dinlenilmemesi gerektiğini, sözleşmenin 2. Maddesinde; “KAİN TAPUNUN … ADA … PARSEL …. CADDESİ NO:… …/İZMİR adresinde aşağıda nitelikleri belirtilen OFİS/KONUT NİTELİKLİ 3.KAT 36 numaralı TİCARİ/KONUT bağımsız bölümün yapılması ve sözleşmedeki şartlar ile taşınmazın SATICI tarafından ALICIYA devredilmesine ilişkin sözleşmedir.” şeklinde belirtildiğini, tüm bu sözleşme hükümlerinin varlığına, davacının kentsel dönüşüm kapsamında olduğu için 6306 Sayılı Kanun gereği ödememesi gereken tapu harcı da dahil olmak üzere davalıya ödemeleri yapmış olmasına rağmen davacıya teslim edilecek olan bağımsız bölümün 13.05.2022 tarihinde, Konak Tapu Müdürlüğünün 20291 yevmiye numarası ile dava dışı üçüncü bir şahsa satıldığının davacı tarafından haricen öğrenildiğini, halihazırda davacıya teslim edilmesi gereken bağımsız bölümün davalının sözleşmeye aykırı davranmış olması sebebiyle davacıya teslim edilebilme imkanı bulunmadığını , davalının edimini ifa imkansızlığının söz konusu olduğunu neticeten, davacıya teslim edilmesi gereken bölümün bir başkasına devredilmiş olması sebebiyle, bu hususlara ilişkin davacıya bağımsız bölümün tapuda devrinin yapılması veya terditli olarak davacının uğramış olduğu zararların tahsili amacıyla TTK madde 4 ve 5/A maddeleri uyarınca 25.08.2022 tarihinde dava şartı arabuluculuk yoluna başvurulduğunu ancak, arabuluculuk sürecinin anlaşamama ile sonuçlandığını , davacı ile davalı arasında bağımsız bölümün satış bedelinin, Sözleşmenin 4.2 maddesi uyarınca 475.000,00.-TL + KDV olarak kararlaştırıldığını , sözleşmenin 4.2.1 maddesinde de ödeme planı olarak; ” … plakalı, …. şasi nolu aracın 150.000,00.-TL tamamlanacaktır, 15.09.2018 tarihinde 200.000,00.-TL, Kalan 125.000,00.-TL 2019 Mayıs ödeme, KDV tutarı ofis tesliminde fatura edilip ödemesi ilgili KDV döneminde alınacaktır.” şeklinde kararlaştırıldığını, davacının davalı şirkete 03.08.2018 tarihinde bahsi geçen …. marka aracını teslim ettiğini, 18.11.2019 tarihinde 250.000,00-TL, 29.05.2020 tarihinde 30.000,00-TL, 27.07.2020 tarihinde 40.000,00-TL, 01.07.2021 tarihinde çek tahsilatı olarak 11.000,00-TL ve 01.07.2021 tarihinde ise 30.10.2021 vade tarihli 10.500,00-TL çek ile ödeme yaptığını, davalının 30.03.2019 tarihli, Seri A, 25802 seri nolu 422.217,00 (ofis bedeli olarak) + 33.776,36.-TL %8 KDV olmak üzere toplamda 455.994,36.-TL tutarlı faturayı 36 nolu bağımsız ofis açıklamasıyla davacı adına tanzim ettiğini, davalı tarafın tapuyu devretmeye hazır olduğunu söylemesi üzerine toplamda 30.115,00-TL tapu harcının da davalının talebi üzerine yatırıldığını, netice olarak davacı tarafından davalı şirkete toplamda 521.615,00-TL ödeme yapıldığını ,davalının, tüm ödemelerin yapılmasına rağmen bağımsız bölümü davacı adına tescil etmediğini, davacının Karşıyaka 5. Noterliğinin, 24 Haziran 2022 tarihli ve 20018 yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ederek özetle taşınmazın devrini talep ettiğini, bu ihtara rağmen de tapusunu devralamayan davacının zorunlu arabuluculuk sürecine başvurduğunu, davacının tarafına düşen yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davalı şirketin herhangi bir ihtirazi kayıt belirtmeden ödemeleri kabul ettiğini, davalının bağımsız bölümü bir başkasına devrederek davacının sözleşme konusu bağımsız bölüme ulaşmasının imkansız hale geldiğini ve davalının üçüncü şahsa satılan bağımsız bölümün rayiç bedelini de davacıya ödemediğini ,davalının tam kusurlu olduğunu, davacının müspet zarar kapsamında bağımsız bölümün rayiç değerini yükleniciden talep hakkı doğduğunu, davada öncelikle taşınmazın dava tarihi itibariyle güncel değerinin davacıya dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte ödenmesini talep ettiklerini, mahkeme aksi kanaatte ise terditli olarak da talebin davacının bugüne kadar yapmış olduğu ödemelerin avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesi ve buna ilaveten davacının uğramış olduğu munzam zararın da hesaplanarak ödenmesi olduğunu, gerek taşınmazın güncel bedelinin bilinemeyecek olması gerekse munzam zararın da bilirkişi marifetiyle ortaya çıkacak olması sebepleriyle bu taleplere ilişkin olarak davanın HMK 107/1 maddesi gereğince belirsiz alacak davası olarak açıldığını, sözleşme tarihinin 13.02.2018 olduğunu, davacıya faiziyle birlikte yapmış olduğu ödemelerin iadesine karar verilmesi durumunda bile, davacının davalı şirketin kusuru nedeniyle temerrüt faizini aşan bir zarara uğradığını çünkü davacının tacir olup davalıya ödemiş olduğu miktarları başkaca yatırımlarda kullanabileceğini ve davalının temerrüdü nedeniyle bu yatırımları yapamadığını, önceki Yargıtay uygulamasının munzam zararın somut delillerle ispat edilmesi gerektiği şeklinde olduğunu ancak Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru sonucunda vermiş olduğu, 21.12.2017 gün ve 2014/2267 sayılı uyuşmazlıkta Yargıtay’ ın munzam zarar hakkındaki uygulamasını değiştirdiğini, davacının ödeme tarihleri de göz önünde tutularak uğramış olduğu munzam zararın hesaplanarak asıl alacağa ilaveten munzam zararın da davacıya ödenmesi gerektiğini, davacının davalıya sözleşme konusu bağımsız bölümün ödemelerini yaptığını, davalının temerrütte olduğunu, bunların yanında, davacının alacağının herhangi bir rehinle temin edilmediğini, davacının davalıyı muhatap alarak keşide etmiş olduğu ihtarnameye ve zorunlu arabuluculuk sürecine rağmen davalının herhangi bir ödeme yapmadığını ayrıca, davalının sözleşme ile bağımsız bölüm vermesi kararlaştırılan projesinin de hemen hemen tamamlandığını ve kendisine düşen bağımsız bölümlerin üçüncü şahıslara devredildiğini gerek şirket yetkilisinden gerekse davalı ile iş yapan diğer üçüncü şahıslardan haricen öğrenildiğini ,davalının elindeki mal varlıklarını tüketme aşamasına geldiğini, bunların yanında davacıya devretmesi gereken bağımsız bölümün üçüncü bir şahsa devredilmesinin de davalının kötüniyetli olduğunu gösterdiğini, İİK 257. Maddesindeki ihtiyati haciz şartlarının oluştuğunu ve takdiren teminatsız olarak ihtiyati haciz kararı verilmesini istediklerini belirtmiş, davacının mağduriyeti de dikkate alınarak, 700.000,00.-TL tutarında takdiren teminatsız olarak, davalının yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklar ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilmek için davalı aleyhine ihtiyati haciz kararı verilmesini, davanın kabulu ile taşınmazın değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin şu aşamada olanaksız olacağından ve davacıya sözleşme gereği devredilmesi gereken taşınmazın dava tarihi itibariyle hesaplanacak olan güncel bedeli bilirkişi raporu ile ortaya çıkacağından, HMK 107/1 maddesi hükmü gereği belirsiz alacak olarak şimdilik 700.000,00.-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, mahkeme aksi kanaatte ise terditli olarak, davacının davalı şirkete ödemiş olduğu toplamda 521.615,00-TL’nin avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesi ve buna ilaveten mevcut ekonomik koşullar da dikkate alınarak bilirkişi incelemesiyle ortaya çıkacak olan munzam zararının hesaplanarak HMK 107/1 maddesi hükmü gereği belirsiz alacak olarak şimdilik 50.000,00-TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE: “…Her ne kadar davacı tarafça taraflar arasında düzenlenen gayrimenkul alım satımına yönelik sözleşme doğrultusunda davalı tarafa ödeme yapılmış olmasına rağmen, davalının taşınmazın tapu devrini yerine getirmediğinden bahisle oluşan alacağın tahsiline yönelik olarak davalı hakkında Mahkememize alacak davası açılmış ve açılan dava dilekçesinde davalının yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz malları ile alacaklıları ve diğer hakları üzerinde ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesi talep edilmiş ise de; dava konusu edilen alacağın varlığı ve miktarını belirlemenin yargılamayı gerektirdiği , İİK 257 ve devamı maddelerindeki ihtiyati haciz kararı verilmesine ilişkin yasal koşulların oluştuğunun belirlenemediği incelenen tüm dosya kapsamında anlaşılmış davacının yasal koşulları oluşmayan ihtiyati haciz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir” gerekçesi ile;
“Davacı vekilinin yasal koşulları oluşmayan ihtiyati haciz talebinin REDDİNE” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı ile aralarındaki sözleşme gereği tüm ödemeleri yaptığını ancak, davalının sözleşme konusu taşınmazı üçüncü bir şahsa tekrar sattığını, alacağın muaccel hale geldiğini, uzlaşma çabalarının herhangi bir sonuç vermediğini, alacağın da rehin verilmek suretiyle teminat altına alınmadığı da göz önünde bulundurularak yerel mahkemenin ihtiyati haciz taleplerinin reddine ilişkin 22.12.2022 tarihli ara kararının kaldırılmasını istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep; alacak ve tazminat davası sırasında verilen ihtiyati haczin reddine yönelik ara karara ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
2004 sayılı İİK’nın 257/1.maddesinde; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir” şeklinde,
İİK nun 257/2.maddesinde;” Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir:
1-Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;
2-Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksatıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa;
Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.” şeklinde,
İİK.’nın 258.maddesinde; “İhtiyati hacze 50 nci maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.
Mahkeme iki tarafı dinleyip dinlememekte serbesttir. (Ek fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./60. Md.; Değişik fıkra: 02/03/2005-5311 S.K./16.mad) İhtiyatî haciz talebinin reddi halinde alacaklı istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir.” şeklinde
İhtiyati haciz kararına itirazı düzenleyen İİK.’nın 265.maddesinde de ise; “(Değişik fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./63. md.) Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuriyle yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir. (Ek fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./63. md.) Menfaati ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde ihtiyati haczin dayandığı sebeplere veya teminata itiraz edebilir.
Mahkeme, gösterilen sebeplere hasren tetkikat yaparak itirazı kabul veya reddeder.
İtiraz eden, dilekçesine istinat ettiği bütün belgeleri bağlamaya mecburdur. Mahkeme, itiraz üzerine iki tarafı davet edip gelenleri dinledikten sonra, itirazı varit görürse kararını değiştirebilir veya kaldırabilir. Şu kadar ki, iki taraf da gelmezse evrak üzerinde inceleme yapılarak karar verilir. (Ek fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./63. md.; Değişik fıkra: 02/03/2005-5311 S.K./17.mad) İtiraz üzerine verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir. İstinaf yoluna başvuru, ihtiyatî haciz kararının icrasını durdurmaz.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Dava konusu somut olayda davacı taraf davalıyla aralarında 13/02/2018 tarihli gayrımenkul satış vaadi sözleşmesi akdedildiğini, davalıya 521.615,00 TL ödeme yaptığını, gayrımenkulün kendisine devredilmediğini iddia ederek ödeme belgelerini sunduğu, taraflar arasındaki sözleşmeye göre teslim süresinin 36 ay olduğu, dolayısıyla davacının 521.615,00 TL ödemeye ilişkin sunduğu deliller ve sunulan sözleşme değerlendirildiğinde bu aşamada yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği anlaşılmakla ilk derece mahkemesince davacı tarafça ödenen bedel olan 521.615,00 TL üzerinden ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu itibarla, ihtiyati haciz talep eden davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile mahkemece verilen ara kararın 6100 sayılı HMK’nın 353/(1).b.2 maddesi uyarınca kaldırılması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarda açıklanan nedenlerle;
A-6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
1)İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/993 Esas sayılı dosyasında verilen 26.12.2022 tarihli ARA KARARININ KALDIRILMASINA,
2)Davacı tarafın yatırmış olduğu 179,90 TL istinaf karar harcının davacıya iadesine,
3)Davacı tarafından yatırılan 492,00 TL istinaf kanun yolu harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4)İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf eden yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
B-6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca yeniden esas hakkındaki kararla;
1)Davacı yönünden ihtiyati haciz talebinin teminat mukabilinde KABULÜ ile,
2)İİK’nun 257. maddesi uyarınca, yukarıda ismi yazılı davalı/ borçlu … AŞ’nin, 521.615,00-TL alacağı karşılayacak haczi caiz taşınır ve taşınmaz mallarının 521.615,00-TL ile sınırlı olmak üzere İHTİYATEN HACZİNE,
3- Davalı/ borçlu … AŞ’nin ve 3. şahısların muhtemel zararlarına karşılık olarak 521.615,00-TL’nin % 15’i oranında hesaplanarak takdir olunan 78.242,25-TL nakit teminatın mahkeme veznesine depo edilmesi veya aynı miktarda kesin ve süresiz bir banka teminat mektubunun mahkememize ibrazı halinde kararın yerine getirilmesi için bir örneğinin davacı vekiline verilmesine,
4-Kararın verildiği tarihten itibaren 10 gün içinde infaz edilmemesi halinde kendiliğinden kalkmış sayılacağına,
5-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
6-Görülmekte olan bir dava içinde ihtiyati haciz talep edildiğinden davacı lehine avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
7- Teminat alınması ve devamındaki işlemlerin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
8-Artan yargılama giderinin istek halinde yatırana iadesine,
9-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 01/03/2023