Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/256 E. 2023/1046 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/256
KARAR NO : 2023/1046
KARAR TARİHİ : 31/05/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/11/2022
NUMARASI : 2022/804 Esas 2022/1403 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 31/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 31/05/2023

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile …’da işlettiği halı sahanın, halı ile döşenmesi için 16/06/2019 tarihinde sözleşme imzaladıklarını,halıların döşenmesinde kullanılan kumu kendisinin, davalının da kum aldığı yerden aldığını, halı yapıştırıcı, keçe ve helmetin bezi isimli malzemeleri ise davalıdan aldığını, halıların döşenmesine ilişkin işçiliği , kendisinin yaptırdığını, halıların kullanmasından bir kaç gün sonra halılardaki ipliklerin döküldüğünü gördüğünü, durumu davalıya arayarak ilettiğini, bir kaç kez geleceklerini söylediklerini ancak gelmediklerini, daha sonra pandemi nedeniyle yasakların başladığını , halı sahaların kapalı olduğu 2020 yılı sonbahar aylarında davalı şirket çalışanlarının halı sahaya gelerek incelemede bulunduklarını, halıların ayıplı olduğunun davalı tarafça görüldüğünü, halıdan ve kumdan numune alarak gittiklerini, ancak bilgi vermediklerini dönüş yapmadıklarını, halıların iyice kötü olmasından dolayı ilk önce karşı tarafa ihtarname çektiğini, karşı tarafça talebinin yerine getirilmeyeceğinin söylendiğini, daha sonra, Akhisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2022/37 D.iş sayılı dosyasında delil tespitine başvurduğunu, bu dosyada verilen 05/08/2022 tarihli bilirkişi raporunda halıların ayıplı olduğu ve mevcut hali ile kullanımının mümkün olmadığının bildirildiğini, arabuluculuk bürosunda da anlaşma sağlanamadığından 16/09/2019 tarihli sözleşmeye ilişkin olarak tarafına teslim edilen halı saha halılarının gizli ayıplı olması sebebiyle yenileriyle değiştirilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin Adana Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davanın süresinde açılmadığını, esasa ilişkin olarak da halı üzerinde meydana gelen bozulmaların tamamen davacı tarafından montaj sırasında yapılmış olduğunu, yanlış zemin hazırlığından ve halı üzerine dökülen granür ve silim kumunun cins ve miktarında yapılan hatadan kaynaklandığını, halının satımının üzerinden 3 yıl geçtiğini, dökülmelerin olağan olduğunu, halının incelenmesi gerektiğini iddia ederek, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE:
“6100 sayılı HMK’nın 2.maddesine göre dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu düzenlemeye göre malvarlığı hakları ile şahıs varlığı haklarına ilişkin davalarda genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleri olup özel görevli mahkemelerin görevleri özel düzenlemeler ile belirlenmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5.maddesinde Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gurupta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’ da yeterli görülmüştür.
Göreve ilişkin bu genel açıklamadan sonra dava konusu somut olaya bakıldığında; uyuşmazlığın “Ayıplı Malın Yenisi İle Değiştirilmesi” istemine ilişkin olduğu, bu uyuşmazlığın 6102 sayılı TTK’da düzenlenen işlerden olmadığı, yine aynı yasanın 4/1 maddesindeki bentler halinde sayılan yada özel kanunlarında belirlenen mutlak ticari davalardan da olmadığı, davacı hakkında yapılan tacir araştırması neticesinde, davacının esnaf kaydının bulunmadığı, işletme hesabı esasına göre defter tuttuğu ,Vergi Usul Kanunun 177/1 bendinin 1 ve 3 numaralı bentlerinde yer alan nakti limitin yarısını, 2 numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmadığı, ticaret sicil kaydının 2013 yılında silindiği, davanın nispi ticari dava niteliği taşımadığı, bu nedenle, davaya bakmaya görevinin Ticaret Mahkemesinin değil Asliye Hukuk Mahkemesinin görevi olduğundan, Mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesi ile,
1-Davanın, 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
2-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ’ne, görevli mahkemenin nöbetçi AKHİSAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNA,
şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; görevli mahkeme için asliye ticaret mahkemeleri yetkili mahkeme ise Adana Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, kararın gerekçesinin hatalı olduğunu, vergi usul kanununa göre esnaf sayılan bir kimsenin TTK’ya göre tacir sayılamayacağına ilişkin bir kuralın bulunmadığını, kiralananı halı saha ve büfe olarak işleten davalının tacir olup olmadığı hususunun araştırılıp, davalının tacir olması durumunda faizin hesabında TBK.nun 88 ve 120. maddesindeki sınırlamaların etkili olmayacağı gözetilerek faizin hesaplanması gerekirken bu husus üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararın bozulmasının gerektiğini belirterek, istinaf başvurusunun kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın yetkili ve görevli mahkeme olan Adana Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ayıplı malın değiştirilmesi istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Hakimler ve Savcılar Kurulu, 07/07/2021 tarihli 608 sayılı kararı ile Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Manisa İlinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar vermiştir.
6102 sayılı TTK’nın 11. maddesinde ticari işletme, 12. maddesinde tacir ve 15. maddesinde esnaf kavramları tanımlanmıştır. Buna göre; ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir. Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin 2. fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.
Bir kimsenin Vergi Usul Kanununa göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı TTK’nın 1463’üncü maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.(Yargıtay 11. HD. 2016/4614 E. 2017/6953 K. sayılı ilamı da bu yöndedir.)
Somut olayda; davacı hakkında yapılan tacir araştırması neticesinde, davacının esnaf kaydının bulunmadığı, işletme hesabı esasına göre defter tuttuğu,Vergi Usul Kanunun 177/1 bendinin 1 ve 3 numaralı bentlerinde yer alan nakti limitin yarısını, 2 numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmadığı, ticaret sicil kaydının 2013 yılında silindiği, neticeten davacının tacir olmadığı, o halde; ayıplı ürünün değişimi davasından kaynaklanan uyuşmazlık Asliye Ticaret Mahkemelerince görüleceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığından eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafının ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunlu olduğundan, dava yönünden Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu dolayısıyla istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, yetki itirazının görevli mahkemece değerlendirilmesinin gerekmesine, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanununun 20, 355 ve 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/11/2022 tarih ve 2022/804 Esas 2022/1403 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalının istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 179,90.TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 80,70.TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 31/05/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.