Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/255 E. 2023/1325 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/255
KARAR NO : 2023/1325

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/02/2022
NUMARASI : 2020/254 Esas 2022/90 Karar

DAVA : KONKORDATO
KARAR TARİHİ : 12/07/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/07/2023

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/254 Esas ve 2022/90 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davacının konkordato talebinin kabulüne dair verilen karara karşı davacı vekili ve asli müdahil alacaklılar … AŞ., … Bank AŞ., … AŞ., … AŞ., AŞ., vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş, Dairemizce 05/07/2022 tarih ve 2022/554 Esas, 2022/12298 Karar sayılı kararı ile davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine, istinaf eden asli müdahiller yönünden istinaf kanun yolu başvurularının usulden reddine dair hüküm kurulmuş ve bu kararın temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 27/12/2022 tarih ve 2022/4751 Esas, 2022/6087 Karar sayılı ilamı ile asli müdahiller … AŞ., … AŞ. ve … AŞ. yönünden istinaf incelemesi yapılmak üzere dosyanın bozularak Dairemize iadesi üzerine Dairemizce bozma ilamına uyularak duruşmalı olarak inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; “…dava dilekçesinde, davacı şirketin … -İzmir’de en son teknolojiyle kurulmuş, deneyimli personeliyle tekstil sektöründe komple hizmet üreten, Türkiye ve Avrupanın en büyük ve en itibarlı kumaş üreticilerinden birisi olduğunu, firmanın faaliyet alanının örme, iplik-kumaş boyama, baskı ve farklı terbiye işlemleri olduğunu, özellikle örme kumaş üretiminde uzmanlaştığını, davacı şirketin 2020 yılı Şubat ayına kadar hiçbir ödemede sıkıntı yaşamadığını, bu tarihten sonra piyasalardaki dengenin bozulması ile gerek şirketin alacağının tahsilinde, gerekse de şirketin yapacağı ödemelerde gecikmelerin başladığını, dünya üzerinde bozulmaya başlayan ekonomi nedeni ile davacının olumsuz şekilde etkilendiğini ileri sürerek, İİK 285 ve devamı maddeleri uyarınca vade konkordatosu talep ettiklerini, borçları 1 yıl ödemesiz 6 yılda ödemek üzere ödemeyi teklif ettiğini, önce geçici mühlet kararı ve ihtiyati tedbir kararı verilmesini, ardından bir yıllık kesin mühlet kararı verilmesini ve akabinde İİK 305 vd. Maddeleri uyarınca konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesi ve ekindeki belgeler incelenmiş, mahkememizin 10.06.2020 tarihli ara kararı ile 7101 sayılı yasa ile değişik, İİK’nun 286. Maddesindeki belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğu tespit edilmekle, İİK 287/1 Maddesi uyarınca 10.06.2020 tarihinden itibaren davacı şirket hakkında 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmesine, davacı şirkete Bağımsız Denetçi Yeminli Mali Müşavir … , Hukukçu … ve sektörden Tekstil Mühendisi … ‘ın geçici konkordato komiseri olarak görevlendirilmesine, ihtiyati tedbire, İİK 288 maddesi uyarınca geçici mühlet verildiğinin ilanına ve ilgili yerlere bildirilmesine karar verilmiştir.
Yukarıda belirtilen müdahiller ayrı ayrı katılma taleplerini ve itirazlarını bildirmiş, katılma taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
Geçici konkordato komiserleri Bağımsız Denetçi Yeminli Mali Müşavir … , Hukukçu … ve sektörden Tekstil Mühendisi … , davacı şirket hakkında sundukları 24.06.2020 tarihli ön değerlendirme raporu, 20.08.2020 tarihli nihai raporda, davacı şirketin kaydi ve reel olarak borca batık olduğu, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olduğunu ortaya koymuşlardır.
04.09.2020 tarihinde yapılan duruşmada; davacı şirket tarafından dosyaya sunulan belgeler, konkordato komiserlerinin raporları, müdahillerin itirazları değerlendirilmiş, İİK 289 maddesi uyarınca konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğu anlaşılmakla, borçlu davacı şirket hakkında 1 yıllık kesin mühlet verilmesine, konkordato komiseri olarak davacı şirkete daha önce atanan Bağımsız Denetçi Yeminli Mali Müşavir … , Hukukçu … ve sektörden Tekstil Mühendisi … ‘ın görevinin devamına, alacaklılar kurulu oluşturulmasına, yine kesin mühletin sonuçlarının uygulanmasına ve ihtiyati tedbirin devamına karar verilmiştir.
Alacaklılardan, alacaklılar kurulunda yer almak isteyenlerin başvuruları da dikkate alınarak mahkememizin 28/09/2020 tarihli ara kararı ile alacaklılar kurulu … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … Bankası A.Ş., … A.Ş.’den oluşan 5 kişilik alacaklıdan oluşturulmuştur.
Davacı şirket hakkında 04.09.2021 tarihinden itibaren 1 yıl süre ile kesin mühlet kararı verilmiş, kesin mühlete ilişkin basın ilan kurumu portalında ve ticaret sicil gazetesinde gerekli ilanlar yapılmış, ilgili yerlere yazılan yazılara verilen cevaplar dosya arasına alınmıştır. Yine kesin mühletin 4 ay süre ile uzatılmasına karar verilmiş, kesin mühletin uzatılmasına ilişkin basın ilan kurumu portalında ve ticaret sicil gazetesinde gerekli ilanlar yapılmış, ilgili yerlere yazılan yazılara verilen cevaplar dosya arasına alınmıştır.
Konkordato komiser heyeti YMM … , Hukukçu … , Tekstil Mühendisi … ‘ın kesin mühlet döneminde İİK 290. Maddesindeki yazılı görevlerini yerine getirerek, 3’er aylık periyotlar halinde konkordatonun gidişatı ve konkordato süresi içerisindeki çalışmalarına ilişkin sundukları raporlar dosya arasına alınmıştır.
Davacı şirket yönünden konkordato komiser heyeti tarafından düzenlenen 06.12.2021 havale tarihli, konkordatonun akıbeti ve oylama sonuçları ile ilgili tasdik duruşmasına esas rapor ve eklerinin sunulması ve dosyanın mahkememize iade edilmesi üzerine mahkememizin 06.12.2021 tarihli ek tensip tutanağı ile konkordatonun yargılamasına başlanmak üzere duruşma günü tayin edilmiş, davacı şirket yönünden tasdik harcı belirlenilerek yatırılması, ayrıca eksik gider avansının tamamlanması için kesin mehil verilmiş, ayrıca davacı vekiline İİK 307. Maddesine konu taleplerini açıklamak üzere süre verilmiş, konkordato komiser heyetinden de İİK 307. Maddesindeki şartların oluşup oluşmadığı konusunda ek rapor düzenlemeleri istenmiştir.
Konkordatonun yargılamasına başlandığının ve itiraz edeceklerin itirazlarını bildirmelerine ilişkin Ticaret Sicil Gazetesinde ve Basın İlan Kurumu Portalında gerekli ilanlar yapılmış, duruşma günü davacı vekili ile komiserlere tebliğ edilmiş, konkordato tasdik harcı ile eksik gider avansı davacı vekilince vezneye yatırılmış, ayrıca konkordato komiser heyetinin düzenlediği 16.12.2021 tarihli ek raporun dosyaya sunulduğu, davacı vekiline tebliğ edildiği, ek rapor ile belirlenen eksik konkordato tasdik harcının davacı vekilince yatırıldığı anlaşılmıştır.
Konkordato komiser heyeti 06.12.2021 tarihli nihai raporlarında: davacı şirketin reel değerlere göre aktif toplamının 127.034.527,26-TL olduğu, borç toplamının ise 151.344.735,81-TL olduğu, borç toplamının aktif toplamdan (151.344.735,81-127.034.527,26=) 24.310.208,55-TL fazlalığı nedeniyle davacı şirketin aktifinin borcunu karşılayamadığı ve borca batık olduğu, alacaklıların oyuna sunulan iskontosuz, ilk 1 yıl ödemesiz, izleyen 5 yılda 3 ayda bir 20 eşit taksitte ödemenin öngörüldüğü konkordato projesinin, kaydedilmiş 225 adet adi alacaklının 167 adedinin yani % 74,22 si ile 109.761.115,55-TL alacak tutarının 58.800.900,61-TL lik kısmının yani % 53,57’sinin kabul oyu ile kabul edildiğini, rehinli alacaklılar ile yapılan müzakereler sonucunda, … Bankası A.Ş.ile 2.422.224,86-TL rehinli alacağın protokole bağlanmak sureti ile 24 ay vade ile yapılandırıldığı, rapor tarihinde diğer rehinli alacaklılar ile henüz anlaşma sağlanamadığı, adi konkordatoda teklif edilen tutarın borçlu şirketin iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olduğu, teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olduğu, şirketin İİK’nun 206. Maddesinin birinci sırasındaki imtiyazlı alacaklılar olan işçi alacaklarının ödendiği, teminata bağlanması gereken bir borcun bulunmadığı belirtilmiş, konkordato komiser heyetinden İİK 307. Maddesindeki şartların oluşup oluşmadığı konusunda ek rapor düzenlemesi istenmiş, konkordato komiser heyeti 16.12.2021 tarihli ek raporlarında, davacı şirketin 4 adet rehinli alacaklıya 1 adeti taşıt, 1 adedi arsa, 1 adeti tarla, 2 adeti de mesken olan malvarlığının rehinli olduğu, iş bu rehinli mal varlığının hiç birinin davacı borçlunun işletmesinin zorunlu faaliyeti ile ilgili olmadığı, gibi bunların paraya çevrilmesi halinde şirketin ekonomik varlığını da tehlikeye düşürmediği, dolayısı ile İİK 307. Maddesindeki şartların oluşmadığı belirtilmiş, İİK 308/h kapsamındaki rehinli alacaklılarla yapılan müzakerelerin sonuçlandığı, buna göre borçlu şirketin 2.422.224,86-TL … Bankası A.Ş.alacağının 24 ay vade ile, 2.090.000,00-TL … alacağının 12 ay vade ile, kesin mühletteki kur üzerinden hesaplanan 1.375.363,14-TL … alacağının 18 ay vade ile protokole bağlandığı, … A.Ş.alacağının yapılandırılmadığı ancak, İİK 308/h kapsamında yapılan en uzun vadeli anlaşmanın 24 ay olduğu, anlaşma sağlanamayan … A.Ş.nin 1.920.000,00-TL alacağının 24 ay vade ile temerrüt öncesi faiz oranından ödenmesi hususunun mahkemenin takdirinde olduğu, belirtilmiştir.
Mahkememizin 29.12.2021 tarihli duruşmasında, kesin mühlet içerisinde yargılamaya başlanılmış ancak kesin mühlet içerisinde yargılamanın bitirilemeyeceği anlaşılmakla İİK 304/2 maddesi uyarınca kesin mühletin bitiminden itibaren karar verilinceye kadar 6 ayı geçmemek üzere mühlet hükümlerinin devamına karar verilmiştir.
Davacı vekili 29.12.2021 tarihli duruşmada adi alacaklılar ve rehinli alacaklılar yönünden anlaşmanın sağlandığını beyan etmiştir.
Davacının adi konkordato teklifi ve süreç İİK 305 maddesi kapsamında değerlendirilmiştir. Komiser raporunda ortaya konulduğu üzere borçlu davacının konkordato teklifinin ve projesinin, adi alacaklılar tarafından maddede belirtilen çoğunlukla kabul edildiği, teklif edilen ödeme şartlarının borçlunun kaynakları ile orantılı olduğu, alacaklılara ödenmesi teklif edilen tutarın borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek tutara nazaran fazla olduğu, konkordatonun tasdiki durumunda alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın yatırıldığı, konkordato tasdikinin gerektirdiği yargılama giderinin gider avansı olarak mevcut olduğu, İİK 305/1-d maddesi kapsamında teminatlandırması gereken işçi alacağının bulunmadığı, işçi alacakları dışında mühlet içersinde komiser onayı ile akdedilmiş sözleşmeden kaynaklı teminatlandırması gereken borcun bulunmadığı, İİK’nun 308/h maddesi kapsamında rehinli alacaklılara olan borcun düzenlenen protokoller ile yapılandırıldığı, her ne kadar rehinli alacaklı … A.Ş ile anlaşma sağlanamamış ise de ; İİK 308/h maddesi gereğince anlaşma sağlanamayan rehinli alacaklının, diğer rehinli alacaklılarla yapılan anlaşmalarda en uzun vadelisine tabi tabi olacağı belirtildiğinden, en uzun vadeli anlaşma da rehinli alacaklılardan … Bankası A.Ş. ile 24 ay vadeli olarak yapıldığından, … A.Ş’ne olan rehinli borcun konkordato talep tarihinden itibaren taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan temerrüt öncesi faiz uygulanmak üzere 10/12/2020 tarihinden başlamak üzere 24 eşit taksitte ödenmek suretiyle yapılandırılmasına, iş bu karar tarihine kadar işlemiş taksitlerin 2022 yılı Şubat ayı sonuna kadar ödenmesine, sonuç olarak tasdik şartlarının sağlandığı kanaatine varılarak davacının konkordato talebinin kabulüne ve aşağıda belirtilen ödeme şekliyle konkordatonun tasdikine karar vermek gerekmiştir.
Davacının İİK 307 maddesi kapsamında satışının ertelenmesi istenilen rehinli malların işletmenin faaliyeti için zorunlu olmadığından, kaldı ki, bir kısmının rehinli borç ödenmesinde derhal devri konusunda protokol yapıldığından, rehinli malların satışının ve muhafazasının ertelenmesi talebinin reddine karar verilmiştir…” gerekçesi ile 1-Davacı … ŞTİ’nin konkordato talebine ilişkin davanın kabulüne, konkordatosunun İİK 306 maddesi uyarınca tasdikine, Davacı borçlunun konkordatoya tabi borçlarını, konkordato projesi gereğince, iş bu karar tarihinden itibaren 1 yıl ödemesiz, 2023 yılı Şubat ayından başlayarak, üçer ay ara ile 20 eşit taksitlerle (5 yılda) geçici mühlet tarihi olan 10/06/2020 tarihinden itibaren faizsiz olarak her ayın son günü ödenmesine, İİK 308/c maddesi uyarınca konkordato tasdik kararı bağlayıcı hale geldiğinden ve bundan böyle konkordato tasdik hükümleri uygulanacağından tedbirlerin kaldırılmasına,… 2-Davacının İİK 308/h maddesindeki rehinli borç yapılandırma talebinin kabulü ile; Rehinli alacaklı … Bankası AŞ ile 25/11/2020 tarihli protokol kapsamında ödenmek suretiyle yapılandırılmasına, Rehinli alacaklı … TAŞ ile 06/12/2021 tarihli protokol kapsamında ödenmek suretiyle yapılandırılmasına, Rehinli alacaklı … AŞ ile 08/12/2021 tarihli protokol kapsamında ödenmek suretiyle yapılandırılmasına, Rehinli alacaklı … A.Ş’ne olan rehinli borcun konkordato talep tarihinden itibaren taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan temerrüt öncesi faiz uygulanmak üzere 10/12/2020 tarihinden başlamak üzere 24 eşit taksitte ödenmek suretiyle yapılandırılmasına, iş bu karar tarihine kadar işlemiş taksitlerin 2022 yılı Şubat ayı sonuna kadar ödenmesine, Davacı vekilinin İİK’nun 307 kapsamında rehinli malların satışının ertelenmesi talebinin şartları oluşmadığından reddine, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili ve asli müdahil alacaklılar … AŞ., … Bank AŞ., … AŞ., … AŞ., … AŞ., vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş, Dairemizce 05/07/2022 tarih ve 2022/554 Esas, 2022/12298 Karar sayılı kararı ile davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine, istinaf eden asli müdahiller yönünden istinaf kanun yolu başvurularının usulden reddine dair hüküm kurulmuş ve bu kararın temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 27/12/2022 tarih ve 2022/4751 Esas, 2022/6087 Karar sayılı ilamı ile asli müdahiller … AŞ., … AŞ. ve … AŞ. yönünden istinaf incelemesi yapılmak üzere dosyanın bozulmasına karar verilmesi üzerine Dairemizce bozma ilamına uyulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; rehinli alacaklı … T.A.Ş.’ye yapılacak ödemelerin başlangıç tarihi için en uzun vadeli sözleşmedeki ödeme başlangıç tarihinin esas alınmasının hatalı olduğunu, anlaşılamayan rehinli alacaklı … T.A.Ş.’ye yapılacak ödemelerin başlangıç tarihinin konkordatonun tasdik edildiği tarih olması gerektiğini, yerel mahkemece en uzun vadeli sözleşmedeki ödeme başlangıç tarihinin esas alınmasının hem kanuna hem de konkordatonun ruhuna aykırı olduğunu, bu durumun konkordato projesini ve adi alacak tasdik ödeme planını da olumsuz ve diğer alacaklılar aleyhine de eşitsizlik yarattığını, netice itibariyle, kanun maddesinin lafzından anlaşıldığı üzere kanun koyucu bu maddede, müzakare ve borçların yapılandırılması sürecini uzatıp borçlu ile anlaşmaya yanaşmayan rehinli alacaklıyı anlaşmalardan en uzun vadelisine tabi tutarak cezalandırma amacı güttüğünü, mahkemece kanun maddesinin bu amacı göz ardı edilmiş olmakla birlikte mahkemece anlaşmalardan en uzun vadelisinin ödeme başlangıç tarihi esas alınarak rehinli alacaklı … T.A.Ş.’nin alacağının büyük bir kısmını anlaşan diğer rehinli alacaklılara nazaran erken almasına sebebiyet verilmiş olduğunu, böylece borçlu müvekkili ile bir türlü anlaşmaya yanaşmayan bankanın adeta ödüllendirilirken iyiniyetle borçlarını yapılandırmaya çalışan borçlu müvekkilin cezalandırıldığını, bu nedenle anlaşılamayan rehinli alacaklı yapılacak ödemelerin başlangıç tarihinin en erken konkordatonun tasdik edildiği tarih olması gerektiğinden, yerel mahkemenin rehinli alacaklı … T.A.Ş.’nin ödeme planına ilişkin verdiği kararının kaldırılarak; rehinli alacaklı … alacağının tasdik tarihinden itibaren 24 ay eşit taksit halinde ödenmesine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Asli müdahil alacaklı … AŞ. vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece yasa hükümlerinin doğru uygulanmadığını, geçici mühlet verilmesi için usuli ve esasa ilişkin şartlar oluşmamış olmasına rağmen verilen bu karara karşı müvekkil bankaca geçici mühlet kararının kaldırılmasını ve konkordato talebinin reddi talep edilmiş ise de söz konusu taleplerinin mahkemece reddedildiğini, konkordatonun başarıya ulaşmasının iki şekilde mümkün olduğunu, birincisi şirketin mali durumunu düzelterek borca batıklıktan çıkması, ikincisi ise konkordato projesine göre ödemelerin yapılarak borçların sona erdirilmesidir. Konkordato talebinde bulunurken bu amaçla dürüstçe hareket etmek ve kötü niyetli olmamak kanunun aradığı şartlardan olduğunu, oysa ki yeterli inceleme yapılmaksızın verilen yerel mahkeme kararı ile müvekkil bankanın alacağına ulaşma yolunun büyük ölçüde kapatıldığını, dosyaya sunulan konkordato projelerinin samimi ve gerçekleştirilebilir olmaktan uzak olduğunu, konkordato mühleti borçlunun mali durumunun iyileşmesine katkı sağlamayacağını, aksine bu süreçte alacaklıların durumunun kötüleşeceğini, yasal şartları oluşmayan konkordato talebinin reddi gerekirken konkordato projesinin tasdikine ilişkin karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkil bankanın her iki şirket için de bildirmiş olduğu alacak miktarlarının komiser raporlarında eksik esas alındığını, yerel mahkemenin, itiraza uğramış alacaklar için pay ayırmamış olması, İİK 308 vd hükümlerinin de uygulanmaması, İİK 306 madde gereği alacaklıların hangi ölçüde alacaklarından vazgeçtiği ve borçlunun hangi takvim çerçevesinde ödeme yapacağının açıkça belirtilmesi gerekmesine rağmen bunun da yapılmamış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı kararın esastan kaldırılarak, her iki davacı yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Asli Müdahil alacaklı … AŞ. vekili istinaf dilekçesinde özetle; konkordato teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olmadığını, konkordatonun tasdikine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacının iflasına karar verilmesi halinde borçluların eline geçecek tutardan fazla olmadığını, konkordatonun tasdikine karar verilmesinin ve borcun tamamen ödenmesi için 6 yıl gibi uzun bir sürenin öngörülmesinin hukuki bir dayanağının bulunmadığını, bu nedenle konkordato tasdikine ilişkin hükmün ortadan kaldırılarak, konkordato talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Asli Müdahil alacaklı … AŞ.vekili istinaf dilekçesinde özetle; konkordato talebinin alacakları geciktirme ve ödemelerden kaçınma amacı taşıdığını, talep sahibi şirket tarafından büyük ve değerli bir taşınmazın gizlice satıldığını, bu durumun konkordato komiserleri ve alacaklılar tarafından çok sonra öğrenildiğini, Mısır’da bulunan fabrikanın varlığının gizlendiğini ve taleplerin aksine durumun raporlarla açıklığa kavuşturulmadığını, … makina ile … pazarlama, aynı ortaklara ve yöneticilere sahip olduğunu ve konkordato talebinde bulunulduğu tarihe kadar ticaret sicilde aynı adreste faaliyet göstermekte olduğunu, bu bakımdan, her iki şirket arasında organik bağ bulunduğunun ortada olduğunu, şirket adına kayıtlı bazı gayrimenkullerin kaydına konkordatodan hemen önce kira sözleşmeleri şerh edildiğini, konkordato talebinden 1 ay önce, … %1 oranında hisse aldığını ve aynı anda yetkili olarak atandığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, konkordatonun tasdiki istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
HMK’nın 349. maddesinde “Taraflar, ilamın kendilerine tebliğinden önce, istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edemez.
Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda, mahkemece verilen karara karşı asli müdahil alacaklı … AŞ. Vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine vekaletnamesinde kanun yollarından feragata ilişkin özel yetkisi bulunan asli müdahil … AŞ. Vekili tarafından Dairemize sunulan dilekçe ile istinaf kanun yolu başvurusundan feragat edilmiştir.
Bu durum karşısında yukarıda değinilen yasa hükmü uyarınca asli müdahil … AŞ. vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 349/2. fıkrası uyarınca feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
7101 Sayılı Kanunla değişik İİK.305.maddesine göre;
302 nci madde uyarınca yapılan toplantıda ve iltihak süresi içinde verilen oylarla kabul edilen konkordato projesinin tasdiki aşağıdaki şartların gerçekleşmesine bağlıdır:
a) Adi konkordatoda teklif edilen tutarın, borçlunun iflası hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması; malvarlığının terki suretiyle konkordatoda paraya çevirme hâlinde elde edilen hasılat veya üçüncü kişi tarafından teklif edilen tutarın iflâs yoluyla tasfiye hâlinde elde edilebilecek bedelden fazla olacağının anlaşılması,
b) Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması (bu kapsamda mahkeme, borçlunun beklenen haklarının dikkate alınıp alınmayacağını ve alınacaksa ne oranda dikkate alınacağını da takdir eder),
c) Konkordato projesinin 302 nci maddede öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş bulunması,
d) 206 ncı maddenin birinci sırasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması (302 nci maddenin altıncı fıkrası kıyasen uygulanır),
e) Konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile konkordatonun tasdiki durumunda alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın, tasdik kararından önce, borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmiş olması,
Mahkeme konkordato projesini yetersiz bulursa kendiliğinden veya talep üzerine gerekli gördüğü düzeltmenin yapılmasını isteyebilir.” hükmünü amirdir.
İİK.305 maddesindeki şartların gerçekleşmesi halinde İİK.306 maddesi uyarınca konkordato tasdikinin şartları, kararı, ilanı düzenlenmiştir.
İİK.307 maddesine göre ise;
Borçlunun talebi üzerine, tasdik kararında rehinli malın muhafaza altına alınması ve satışı, karardan itibaren bir yılı geçmemek üzere aşağıdaki şartlarla ertelenebilir.
a) Rehinle temin edilen alacak konkordato talebinden önce doğmuş olmalıdır,
b) Rehinle temin edilen alacağın konkordato talep tarihine kadar ödenmemiş faizi bulunmamalıdır,
c) Borçlu rehinli malın, işletmenin faaliyeti için zorunlu olduğunu ve paraya çevrilmesi durumunda ekonomik varlığının tehlikeye düşeceğini yaklaşık olarak ispat etmiş olmalıdır,
Rehinli malın muhafazası ve paraya çevrilmesinin ertelenmesi hâlinde satış isteme süresi işlemez.
Borçlunun talebi üzerine, tasdik kararında finansal kiralama konusu malların iadesi, karardan itibaren bir yılı geçmemek üzere aşağıdaki şartlarla ertelenebilir.
a) Borçlu finansal kiralama sözleşmesinin aynen ifasını 294 üncü maddenin yedinci fıkrası uyarınca üstlenmiş olmalıdır.
b) Finansal kiralamadan doğan kira alacağı konkordato talebinden önce doğmuş olmalıdır.
(1) Bu maddenin “Konkordato haricinde yapılan vaitler:” olan başlığı, 28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanunun 34 üncü maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.
(2) Bu maddenin “Konkordatonun alacaklılardan birinin müracatiyle onun hakkında feshi:” olan başlığı, 28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanunun 35 inci maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.
c) Ödenmemiş kira borcu, üç aylık tutarı aşmamalıdır.
d)Bu erteleme nedeniyle finansal kiralama konusu malın değer kaybından kaynaklanabilecek zarar, teminat altına alınmış olmalıdır.
e) Borçlu finansal kiralama konusu malın işletmenin faaliyeti için zorunlu olduğunu ve iade edilmesi durumunda ekonomik varlığının tehlikeye düşeceğini yaklaşık olarak ispat etmiş olmalıdır.
Birinci ve üçüncü fıkrada belirtilen alacaklılar yazılı görüşlerini konkordatonun tasdikine ilişkin duruşmadan önce sunmaya davet edilirler; bu alacaklılar ayrıca tasdik duruşmasına çağırılırlar.
Borçlu, rehinli veya finansal kiralama konusu malı rızasıyla devreder, iflâs eder veya ölürse, erteleme kendiliğinden hükümsüz hâle gelir.
Konkordatoyu tasdik eden mahkeme, ilgili alacaklının talebi üzerine ve borçluyu da davet ederek aşağıdaki hâllerden birinin varlığının yaklaşık olarak ispat edilmesi kaydıyla erteleme kararını kaldırır.
a) Borçlu ertelemeyi yanlış bilgiler vermek suretiyle elde etmişse.
b) Borçlunun serveti ve gelirleri artmış ve borçlu, ekonomik varlığını tehlikeye sokmadan borcu ödeyebilecek hâle gelmişse.
c) Rehinli malın paraya çevrilmesi veya finansal kiralama konusu malın iadesi, borçlunun ekonomik varlığını artık tehlikeye sokmayacaksa.
Konkordatonun tasdik edilmemesi ve borçlunun iflâsı
Madde 308- (Değişik: 28/2/2018-7101/36 md.)
Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ve bu karar 288 inci madde uyarınca ilân edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme, borçlunun iflâsına resen karar verir.

İİK m.308 gereğince, borçlunun iflasına ancak doğrudan doğruya iflas şartlarının oluşması ve borçlunun iflasa tabi olması halinde karar verilebilecektir. Konkordatoyu reddeden mahkeme, şartların oluşması halinde borçlunun iflasına re’sen karar verecektir.
Konkordatonun tasdik edilmemesine benzer bir düzenleme İİK m. 292’dedir. İlgili madde gereğince konkordato mühleti içerisinde maddede öngörülen şartların gerçekleşmesi halinde mühlet kararı kaldırılarak iflasa tabi borçlunun iflasına karar verilecektir. Görüldüğü üzere, tasdik talebinin reddinde olduğu gibi geçici mühlet ve kesin mühletin kaldırılması halinde de borçlunun iflası mümkündür. Belirtelim ki, m. 292’de hükme bağlanan iflasın şartları ile m.308 gereğince konkordatonun tasdik edilmemesi halinde mahkemece verilecek iflas kararının şartları birbirinden farklıdır. En temel farklılık ise, doğrudan doğruya iflas koşullarının aranıp aranmadığı noktasında kendisini göstermektedir. İİK m.292 gereğince borçlunun iflasına karar verebilmek için borçlunun tacir olması ve ilgili maddede sayılan işlemlerin borçlu tarafından gerçekleştirilmesi yeterlidir. Ayrıca borçlunun doğrudan doğruya iflas koşullarını gerçekleştirip gerçekleştirmediği aranmaz. 308. madde gereğince iflasın gerçekleşebilmesinin ilk koşulu yine borçlunun tacir olmasıdır. İkinci koşul ise, konkordatonun tasdiki talebinin reddedilmesidir. Üçüncü koşul ise, doğrudan doğruya iflas koşullarının varlığıdır.
Tasdik edilmeyen konkordato doğrudan doğruya borçlunun iflasına da sebebiyet vermeyebilecektir. Mahkemenin tasdik talebini reddi ile birlikte iflas kararı verebilmesi için borçlunun iflasa tabi olması ve doğrudan doğruya iflas sebeplerinin bulunması, borca batıklık halinde kooperatif veya sermaye şirketi olması gerekir. İİK 305. maddede belirtilen tasdik şartları gerçeklememesi nedeniyle konkordato talebinin reddine karar verilmesi durumunda İİK 308. maddesinde düzenlenen iflas şartının değerlendirilmesi gerekir. Konkordatonun tasdik edilmemesi ve borçlunun iflası başlıklı 308. maddesi ” Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine verir ve bu karar 288. madde uyarınca ilan edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflasa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflas sebeplerinden birinin bulunması halinde mahkeme, borçlunun iflasına karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Doğrudan doğruya iflas sebepleri ise İİK 177 ila 179. maddelerde ( İİK m. 179 atfıyla TTK 377 m.) düzenlenmiştir. İİK 179. maddesine göre, ” Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir. Türk Ticaret Kanununun 377 nci ve 634 üncü maddeleri ile 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 63 üncü maddesi hükmü saklıdır.” Borca batıklığın tespiti için TTK’nın 324. maddesi uyarınca bir borca batıklık bilançosu hazırlanmalıdır. TTK’nın 324. maddesine göre borca batıklık bilançonda aktiflerin rayiç değerden bilançoya geçirilerek borca batıklık bilançonun çıkarılması gerekir. Böyle bir talep üzerine mahkemece, bu şirketin öncelikle borca batık durumda olup olmadığı rayiç değerlere göre tespit edilmelidir.
Konkordatonun tasdik edilmemesi ile birlikte mahkeme, şartları varsa, derhal borçlunun iflasına karar verecek ve bu karar ile birlikte iflasa bağlanan sonuçlar ortaya çıkacaktır. Bu noktada dikkat etmek gerekir ki, konkordatonun tasdik edilmediğine (reddedildiğine) ilişkin karar m. 288’e göre ilan edilecektir. İflasın açılmasına ilişkin karar ise m.166 çerçevesinde tebliğ ve ilan edilir. Görüldüğü üzere, konkordatonun tasdik edilmemesi halinde iki farklı ilan yapılacaktır. (YENİ KONKORDATO HUKUKU Prof Selçuk Öztek, Prof Ali Cem Budak, Prof Serdar Kale, Doç.Müjgan Tunç Yücel, Doç.Bilgehan Yeşilova shf,550 vd)
Alacaklıların alacağının konkordato nisabına eksik dahil edildiği itirazı yönünden; borçlu hakkında kesin mühlet verilmesinden sonra komiser tarafından İİK’nın 288. maddesinde; yapılacak ilanla alacaklılar alacaklarını bildirmeye davet olunacağı (İİK.m.289), İİK’nın 300. maddesinde; komiser, iddia olunan alacaklar hakkında borçluyu açıklamada bulunmaya davet edeceği, İİK’nun 302/6. maddesinde; çekişmeli alacakların hesaba katılıp katılmamasına ve ne oranda katılacağına mahkemenin karar vereceği düzenlenmiştir. Burada konkordatoyu inceleyecek olan mahkemenin bu talep üzerine vereceği karar, sadece konkordatonun nisabına dahil olmak bakımından bir sonuç doğuracaktır. Diğer bir ifade ile mahkemece çekişmeli alacaklar hakkında verilecek karar, çekişmeli olan alacağın da projeye dahil edilip edilmemesi ve konkordato kapsamında alacaklıya oy hakkı tanınıp tanınmayacağını dolayısıyla İİK’nun 302 maddesinde yer alan nisapların sağlanıp sağlanmadığının belirlenmesi için önem arz etmektedir.
Mahkemenin çekişmeli alacağın konkordatoya dahil olmasına ilişkin kararları maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyecektir. Nitekim İİK 302/6 maddesinde çekişmeli alacaklılar bakımından ileride mahkemenin vereceği hükümlerin saklı olduğu ifade edilmiş olup bu bağlamda İİK 308/b bendinde alacakları itiraza uğramış olan alacaklılar, tasdik kararının ilan tarihinden itibaren bir ay içinde dava açabileceği hüküm altına alınmıştır.
İİK 295. maddesi “Mühlet sırasında rehinde temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez” şeklindedir.
17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunla değişik İİK 289. maddesi de aynı ifadeleri taşımaktadır. 28.02.2018 tarih ve 7101 sayılı Kanun yürürlüğünden önce doktrin maddede belirlenen rehinli malın borçluya ait olması konusunda fikir birliği içindedir. (Gündoğan, Postacıoğlu, Üstündağ Kuru) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamında da 3. kişi rehninin konkordato nisabında adi alacak olarak gözönünde bulundurulmasına karar vermiştir.
Meseleyi konkordatonun amacı çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Konkordato dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi alacaklarını yetkili makamın onayı ve alacaklı çoğunluğunun kabulü ile tasfiyesinin sağlandığı bir icra biçimidir.
Bu amacın gerçekleştirilmesi yani konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması gerekir. İİK.nın 295. maddesi de bu amaca hizmet eden bir hüküm içerir. Rehni 3. kişinin vermesi halinde bu rehnin paraya çevrilmesi konkordato talep eden borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu haliyle 3. kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesini konkordato kapsamında engellenmesi kanun koyucunun amaçladığı bir sonuç olarak düşünülemez.
İİK.’ da bu ve buna benzer maddelerde amaç borçlunun malvarlığını korumak ve bu sayede konkordato projesinin başarıya ulaşmasını sağlamaktır. Alacağı 3. kişi rehni ile teminat altına alınan alacaklı kanundaki sınırlamalara bağlı kalmadan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilecek ve asıl borçlunun konkordato takibinin kabul edilmesi halinde rehinden karşılayamadığı alacak için konkordatoya tabi olarak talep edebilecektir. Malı satılan 3. kişide rücû alacağını ancak konkordato nisabına dahil edilmesi halinde talep edilebilcektir.
İİK 303. maddesinde “konkordatoya hayır oyu veren alacaklı borçtan birlikte sorumlu olanlara karşı bütün haklarının muhafaza eder” hükmünü taşır. Taşınmazını borçlu lehine ipotek veren 3. kişinin borçtan birlikte sorumlu olduğunda tereddüt yoktur. Alacaklının bütün haklarını muhafaza edebilmesi ancak konkordato nisabına dahil edilerek oy kullanmasına bağlanmıştır. Bu alacak rehinli alacak olarak kabul edilerek alacaklıya oy hakkı verilmediği takdirde İİK. 303. maddenin uygulanması mümkün olmayacaktır.
İİK. 298/1 maddesi “komiser görevlendirilmesini mütakip borçlunun mevcudunun bir defterini yapar ve mallarının kıymetini takdir eder” hükmünü taşır. Bu değerlendirme borçlunun malları ile sınırlıdır. 3. kişiye ait malın değeri bu aşamada belirlenmediği için alacaklının rehin dışında ne kadar alacağının kalacağı tesbit edilemeyeceğinden 3. kişi rehniyle temin edilen alacağın tamamının adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi hem alacaklı hem de asıl borçluya rücû edecek alacaklı açısından gerekliliktir. Bu bağlamda taşınmazı satılan 3. kişi nisaba ve sonuç olarak konkordatoya tabi olmadan alacağını tam olarak alma hakkına sahip olacağından bu kabul diğer alacaklıların zararına olabilecektir.
Yukarıda belirtildiği gibi konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması amaçlanmıştır. Gerek 295. maddenin ruhunda ve gerekse 45. madde bağlamında zikredilen rehinli malların borçlunun kendisine ait mallar olduğunun kabulünde zorunluluk vardır.
İİK 307. maddesi rehinli malların ve finansal kiralama konusu malların paraya çevirme ve muhafazasını erteleme hükümleri içermektedir. Hiç süphe yok ki bu madde kapsamında borçlunun konkordato projesi için gerekli olan mallar zikredilmektedir. Kanunun lafzı da bu konuda açıktır. 3. kişi ipoteklerini bu kapsamda kabul etmenin kanunun ruhuna ve konkordatonun amacına uygun olduğundan bahsedilemez.
Tüm bu gerekçeler nazara alındığında 3. kişi ipoteği ile teminat altına alınan alacakların konkordato da adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi konkordato kurumunun işlerliği, alacaklının teminat dışı kalan alacağı, ipotek veren 3. kişinin rücû ilişkisi açısından gereklidir. (Bknz. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/1792 Esas ve 2021/100 Karar sayılı İlamı)
”…Konkordato vade verilmesi, tenzilat yapılması ve bu ikisinin birlikte istendiği kombine/karma konkordato şeklinde olabilir. Borçlu bu seçenekleri değerlendirirken alacaklılar arasındaki eşitliği ya da en azından denkliği sağlayacak ve onların kabul oyunu alacak uygun bir kombinasyona ulaşmaya çalışacaktır.
Yukarıda belirttiğimiz tasdik için aranan koşulların dışında mahkemenin Yasa’nın öngördüğü birtakım ilkeleri de gözetmesi gerekir.
Bunlardan ilki borçlu tarafından alacaklılardan birine konkordato projesinde öngörülenden fazla olarak yapılan vaatlerin hükümsüz olduğuna ilişkin kuraldır.(İİK m.308/d). Bu düzenleme “alacaklılar arası eşitlik ilkesinin dayanağı olarak kabul edilmektedir. Bu ilkenin mevcudiyeti öğretide de tartışmasız kabul görmektedir (Postacıoğlu, İ. E.: Konkordato, İstanbul 1965, s.11; Kuru, s.3818; Üstündağ, S.: İflas Hukuku (İflas, Konkordato, İptal Davaları), 8.b., İstanbul 2009. s.261; Budak, A.C.: Öztek Konkordato Şerhi, Ankara 2018, m.308/d, n.2; Pekcanıtez, H./Erdönmez, G.: 7101 sayılı Kanun Çerçevesinde Konkordato, İstanbul 2018, s.159; Altay, S./Eskiocak, A.: Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku, 5.b., İstanbul 2019, s.15, n.21; Akdeniz, M./Kayıhan, Ş.: Konkordato Hukuku El Kitabı, İstanbul 2019, s.21).
Alacaklılar arası eşitlik ilkesine göre kural olarak hiçbir alacaklı diğerinin zararına olarak öncelik ya da ayrıcalık elde edemez. Konkordato süreci alacaklılar arasında eşitlik ilkesine dayalı olarak yürütülür. Konkordatoda alacaklılar arasında herhangi bir ayırım yapılmaksızın benzer durumda bulunan bütün alacaklıları kapsayan adil ve dengeli bir ödeme planının ortaya konulması ve alacaklıların tatmin edilmesinde de aynı ilkeler gözetilmelidir.
Konkordatoda alacaklılar arası eşitlik ilkesi geçerlidir . Eşitlik ilkesini adi konkordato özelinde meselenin, “sınıfsal” değil; adi alacaklıların kendi içinde, borçlu nezdinde farklı hukuki ve ekonomik özellikler gösteren alacak “grupları” arasında olduğu görülmektedir.
Borçlu açısından bakıldığında ayrıcalık sağlama yasağı hem proje aşamasında hem de konkordatonun tasdikinden sonraki süreçte söz konusudur. Bu yolla oylamanın manipüle edilmesi suretiyle nisabın sağlanmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır. Nitekim yasa koyucu gerek eşitlik ilkesinin korunması gerek diğer tasdik şartlarının sağlanması bağlamında mahkemeye, yetersiz gördüğü konkordato projesinin düzeltilmesini isteme yetkisini de vermiştir.
Mahkemenin gözeteceği ikinci ilke konkordatonun kötü niyetle sakatlanmamış olması halidir. Mahkeme henüz tasdik aşamasında kötüniyeti fark ettiğinde konkordatoyu tasdikten kaçınmalıdır.
Yukarıdan beri gösterilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar bir arada değerlendirildiğinde İlk Derece Mahkemesinin tasdik edilen konkordatonun özellikle eşitlik ilkesi bağlamında ele alınması gerekmiştir.
Somut olayda projenin ilk unsuru “Ana para dışında Faiz, Fer’i tüm fazlaya kalan alacaklarından ferağat edecekleri ” noktasındadır.
Bilindiği üzere fer’i haklar bir borç ilişkisinden doğan asıl hakka bağlı olarak yasa ya da tarafların iradesi ile ortaya çıkan ve asıl hakkı güçlendiren haklardır (Von Tuhr, A.: Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, C.I-II, çev. C. Edege, Ankara 1983, s.22; İnan, A.N.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 1971, s.41 vd.). Bu bağlamda faiz,ayni ya da kişisel teminat verilmesi durumunda teminat verene yöneltilen hak ve hatta alacağın senede bağlanması da fer’i nitelikli haklardandır. Fer’i haklar bir asıl borca bağlı olarak doğmak ve ona bağlı olmakla birlikte bunlardan bazıları muaccel olduktan sonra kendi varlıklarını asıl alacaktan bağımsız olarak sürdürürler (Kocaağa, K.: Türk Özel Hukukunda Cezai Şart (BK m.159-161), Ankara 2003, s.134).
Bu açıdan her şeyden önce “Fer’i tüm fazlaya kalan alacaklarından feragat edecekleri” şeklinde kapsamı belli olmayacak şekilde bir kısım alacakların tamamen konkordatonun dışında bırakılması da doğru değildir.
Öte yandan birer Fer’i hak niteliğinde bulunan ve alacağı teminat altına alan kefile karşı ileri sürülebilecek alacak hakları ile rehin gibi ayni hak niteliğindeki haklar korunurken, edimin geç ifasından doğan zararları karşılayan faiz gibi fer’i hakların tenzil edilmesi de eşitlik ilkesine aykırıdır. Borçlunun henüz temerrüde düşmemesi nedeniyle faize ya da ceza koşuluna hak kazanmayan alacaklılar karşısında kısa veya uzun zaman önce gerçekleşen temerrüt nedeniyle doğan ve hatta artan faiz alacağı bulunan alacaklıların, bu alacaklarını tamamen tenzil etmek de eşitlik ilkesine aykırıdır.
Yukarıdan beri yapılan açıklamalar çerçevesinde bir kısım alacakların, bunlar arasında bir denklik oluşturulmadan tenzil edilmesi açıkça eşitlik ilkesine aykırıdır. Yukarıda belirtir şeklinde formüle edilen konkordato projesi eşitlik ilkesine tamamen aykırı ve alacaklıları zararlandırıcı niteliktedir. (Aynı yönde Ankara BAM 23. Hukuk Dairesi’nin 2020/1159 Esas ve 2020/1104 Karar sayılı kararının temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/2409 Esas ve 2021/638 Karar sayılı İlamı)…”(Bknz. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 11.11.2021 tarih ve 2021/1498 Esas 2021/1722 Karar sayılı Kararı)
”…Dava konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir.
Konkordato dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi alacaklarını yetkili makamın onayı ve alacaklı çoğunluğunun kabulü ile tasfiyesinin sağlandığı bir icra prosedürü olup, amacı borçlunun içinde bulunduğu maddi dar boğazı aşması, bununla paralel olarak alacaklıların iflasa nazaran daha yüksek oranda tatmin edilmesini sağlamaktır. Bu amacı gerçekleştirmek için mahkemeye proje sunulması zorunludur. Konkordato talebinde bulunan borçlu mahkemeye sunulan projesinde alacaklarının borcun ne kadarından feragat edecekleri, alacaklarına hangi vade ile kavuşacaklarını, ödemelerin yapılabilmesi için hangi kaynakların kullanılacağı, kesin bir şekilde belirtilmelidir.
Borçlunun ancak dürüst olması halinde konkordato teklifinin mahkemece tasdik edileceğini öngören İİK.mad.298/I-1 hükmü, 17.07.2003 tarihinde kabul edilen 4949 sayılı Kanun ile kaldırılmış, yeni yasal düzenlemede ise konkordatonun mahkemece tasdik edilmesi için borçlunun dürüst olması koşuluna yer verilmemiş ise de, İİK’nın 308/f maddesinde hâlâ kötüniyetle sakatlanmış bir konkordatonun tamamen feshine ilişkin düzenlemenin aynen korunmuş olması nedeniyle konkordatonun tasdiki aşamasında dürüstlük koşulu’nun gözetilmesi gerektiği, kaldı ki diğer alacaklılar ile eşitsizlik yaratacak şekilde işlemler yapılması, konkordato nisabını sağlamak için fiktif alacak oluşturulması, mühlet talebine yakın tarihlerde mal varlığı devirleri gibi mal varlığını kaçırmaya yönelik davranışlarının da kötüniyetli olarak kabul edilmesi gerektiği ve bu halde borçlunun konkordato müessesinin sağladığı imkanlardan faydalanmasının mümkün olmadığının gözetilmesi gerekmektedir.
İİK’nın 305/d maddesi uyarınca konkordatonun tasdiki için imtiyazlı alacakların tam olarak ödenmesi ve mühlet içinde komiserin izni ile akdedilmiş borçların ifasının alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması gerekmektedir…
Konkordato talebinden sonra doğan vergi, kira, işçi alacakları elektrik, su gideri gibi şirketin olağan masraflarını dahi ödemeyen şirketin konkordato müessesinden faydalanması mümkün olmamalıdır. Bu nedenle bu alacaklar ile ilgili araştırma yapılarak özellikle kanunun 308/d maddesinde belirlenen teminat konusunda araştırma yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yeterli inceleme ve araştırma yapılmaksızın konkordatonun tasdikine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…”(Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 17.02.2022 tarih ve 2021/4168 Esas 2022/872 Karar sayılı İlamı)

Doktrinde; “…Vade konkordatosunda alacaklılar, borçluya, alacaklarının tamamen ödenmesi için bir vade verirler, yani alacaklarının ödenmesini belli bir süre ertelerler. Uygulamada seyrek olarak rastlanan vade konkordatosu 2018 değişikliğine kadar İİK’da açık şekilde düzenlenmemiş, ancak 2018 değişikliği ile birlikte İİK’nun da yer almıştır. Hemen belirtelim ki, vade konkordatosunda alacaklıların alacaklarını belli bir yüzdesinden feragat etmeleri söz konusu değildir; vade sonunda alacaklar, işlenmiş faizleri ile birlikte tam olarak ödenecektir. Bu açıdan bakıldığında borçluya vade tanıyan ve fakat belli bir tarihten, örneğin konkordato mühleti verilmesinden ya da konkordatonun tasdiki tarihinden itibaren faiz ödenmemesine yönelik olan bir konkordato teklifi, vade konkordatosu olmayıp, hem vade ve hem de tenzilat konkordatosu (karma konkordato) olarak nitelendirmek gerekir; bkz.bu yönde, Baki Kuru, iflas ve konkordato hukuku, Ankara 1971, s.405 dipnot 4; Süha Tanrıver /Adnan Deynekli, konkordatonun tasdiki, Ankara 1996, s.41.ancak İsviçre’de bazı yazarlar (Dominique Junod Moser/Louis Gaillard, Commenaire romand, Poursuite et faillite, edite par Louis Dalleves-Benedict Foex, Nicolas Jiandin, Basel 2005, m.314 no.8 s.1504), İsv.İİK m.297,f.7’ye (İİK m.294, f.3) yollama yaparak, tasdik edilen konkordato projesi aksine hüküm içermediği takdirde, mühletin verilmesi anında mevcut ana para ile işlemiş faizin belli vadelerde ödenmesini ve fakat mühletin verilmesinden itibaren faiz işlememesini öngören bir konkordato teklifinin vade konkordatosu olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmaktadır…( Prof. Dr. Selçuk Öztek, Prof. Dr. Ali Cem Budak, Doç. Dr. Müjgan Tunç Yücel, Doç. Dr. Serdar Kale, Doç. Dr. Bilgehan Yeşilova- Yeni Konkordato Hukuku s.107 dipnot 3)”
Tenzilat konkordatosunun hangi durumlarda istenebileceğine ilişkin doktrine bakıldığında ise; Prof. Dr. Selçuk Öztek Yeni Konkordato Hukuku kitabında; “…
B.Konkordato Talebinde Bulunulmasına İmkan Veren Haller
İİK m. 285,f.1; ” borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu” nun, ” borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak ” için konkordato talep edebileceğini hükme bağlamaktadır.
Halbuki bilim komisyonunun çalışmaları sırasında İİK m. 285, f.1; “borçlarının ödenmesinde kendisine vade verilmesini veya tenzilat yapılmasını isteyen herhangi bir borçlu konkordato talep edebilir. ” şeklinde kaleme alınmıştır. Bilahare Bakanlıktaki çalışmalarda 285.maddenin 1.fıkrasına bazı ilaveler yapılmış ve bu bağlamda konkordatonun tanımlanması cihetine gidilmiştir. Mecliste Alt Komisyon çalışmaları sırasında konkordatonun kanunda tanımlanmasının uygulamada konkordatonun hukuki niteliği ve işlevi bakımından tereddüt yaratabileceğinden ve yanlış uygulamalara yol açabileceğinden madde metninden çıkarılarak içeriğinin netleştirilmesinin öğreti ve içtihatlara bırakılmasının daha uygun olacağı belirtilmiş ve tanımda yer alıp konkordatonun borçluyu borçlarından veya muhtemel bir iflastan kurtarma amacını vurgulayan kısmın birinci cümleye aktarılmasına yönelik bir önerge verilerek tasarıda değişiklik yapılmış, böylece Adalet Komisyonunda ve akabinde genel kurulda kabul edilen metin ortaya çıkmıştır.
Oysa İİK m. 298, f.1, ‘den ( Yeni m.İİK m.305,f.1, b (b)) tenzilat konkordatosuna sadece borca batık borçluların başvurabilecekleri; bu şart yerine gelmediği takdirde borçlunun ancak vade konkordatosu isteyebileceği, tenzilat konkordatosu isteyemeyeceği anlaşılmaktadır.
Yeni hüküm, anlaşılabildiği kadarıyla İİK’nun sermaye şirketleri ile kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması yönteminin uygulama alanını düzenleyen m.309/m’nin “muaccel para borçlarını ödeyemeyecek durumda olan veya mevcut ve alacakları borçlarını karşılamaya yetmeyen bu hallerden birine düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalması kuvvetle muhtemel olan bir sermaye şirketi veya kooperatif” şeklindeki hükümden esinlenerek düzenlenmiştir.
Madde, borç ödemeden aciz halini esas almış gibi görünmekte ise de aslında hem borç ödemeden aciz halini ve hem de borca batıklığı kapsamaktadır; bunu gerekçeden anlamak mümkündür.
Bu iki halde, bir de borçlunun borca batıklık veya borç ödemeden aciz haline düşme tehlikesi altında bulunması nedeniyle yakın tarihte muaccel olacak borçlarını ödeyememesinin kuvvetle muhtemel olması halini eklemelidir. Bu bağlamda İİK m. 285 f.1’in ” Borçlarını … vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu … Konkordato talep edebilir. ” şeklinde hükmünü geniş yoruma tabi tutmayıp, borçlunun yakın tarihte muaccel olacak borçlarını ödeyememesinin kuvvetle muhtemel olması ve bu borçların tahakkuk etmesi durumunda borca batıklık veya borç ödemeden aciz haline düşme tehlikesi altında bulunması şeklinde anlamak daha doğru olacaktır.
Madde de ” tehlike altında bulunma ” gibi bir ölçüte dayandırılan bu son hal, kesin olmayan bir durumun ispatını gerektirmektedir. Ama bu tür belirsiz yahut tespiti tam olarak mümkün olmayan durumların ispatı türk hukukuna yabancı değildir. ( Örneğin İİK m. 258, m.177 ). Bu çerçevede “yaklaşık ispat” la yetinmek doğru olacaktır.
Borçlunun borçlarını vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunması halinin konkordatoya başvurma nedeni olarak kabul edilmesi aslında olumlu ve yerinde bir değişiklik olarak kabul edilebilir. Çünkü borç ödemeden aciz halinde veya borca batık durumda olan bir borçlu muhtemel bir iyileşme için artık çok geç kalmış olabilir. Önemli olan; borçlunun bu duruma düşmeden önce harekete geçebilmesinin sağlanmasıdır. Bu açıdan bakıldığında 7101 sayılı kanunla yapılan değişiklik çağdaş eğilimlere uygundur.
Böyle olmakla birlikte, İİK m.305, f.1, b.(a) ve b.(b) deki hükümler nedeniyle tenzilat konkordatosu sadece borca batık borçluların başvurabileceği bir yol olarak telakki edilmelidir. Borca batık olmayan yani alacakları ve varlıkları borçlarını karşılayan bir borçlunun tenzilat konkordatosu teklif etmesi halinde bu teklif, bir taraftan teklif edilen tutarın borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olması ( mal varlığının terki suretiyle konkordatoda paraya çevirme halinde elde edilen hasılat veya üçüncü kişi tarafından teklif edilen tutarın iflas yoluyla tasfiye halinde elde edilebilecek bedelden fazla olması ) ( İİK m.305,f.1 , b.(a)) şartı, diğer taraftan da teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları (mevcudu) ile orantılı olması ( İİK m. 305,f.1, b.(b)) şartı yerine gelmediğinden tasdik edilemeyecektir. Örneğin, alacak ve varlıkları borçlarını tamamını karşılayan bir borçlu tenzilat talep ederek yüzde doksan oranında ödeme yapmayı teklif ettiği takdirde, bu teklif borçlunun mevcudu ile orantılı olmadığından ve teklif anında borçlunun iflas etmesi halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktar teklif uyarınca ellerine geçecek tutardan fazla olduğundan reddedilmek gerekecektir.
Borçlunun mevcudu borçlarının tamamını karşılayabilecek durumda olmakla ve mevcudu oluşturan malların hiç olmazsa bir kısmının satılmasıyla vadesi gelmiş borçların ödenmesi imkan dahilinde bulunmakla birlikte, çeşitli nedenlerle malların o anda satılması mümkün olmayabilir. Böyle bir durumda borçlu, borçlarının yüzde yüzünü, yani tamamını ödemeyi ve alacaklılarından kendisine bir vade vermelerini teklif etmelidir. (vade konkordatosu) bu durumdaki borçlu borçlarında mutlaka indirim yapılmasını sağlamak istiyorsa, bir sermaye şirketi ve kooperatif olmak kaydıyla, borçların uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması (İİK m. 309/m vd) yöntemine başvurmalıdır.
Bu husus gerekçede şu şekilde işaret edilmiştir: “Borca batık olmamakla birlikte borç ödemeden aciz halinde bulunan bir borçlunun vade konkordatosu istemesi mümkündür. Diğer bir deyişle, mevcudu borçlarının tamamını ödeyebilecek durumda olan bir borçlunun mallarını o anda satarak vadesi gelmiş bütün borçlarını ödemesi mümkün değilse, o zaman borçlu borçlarını yüzde yüz, yani tamamen ödeme taahhüdünde bulunarak alacaklılardan kendisine bir mühlet verilmesini isteyebilir (vade konkordatosu). Bu durumdaki bir borçlunun normal olarak tenzilat konkordatosu isteyebilmesi mümkün olmamak gerekir, zira böyle bir teklif ödenmesi “teklif edilen meblağın borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartına uygun düşmez…”.
Demek ki, İİK m.285,f.1’in, “borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilir. ” şeklindeki hükmü, konkordatoya başvurma hallerini kanun koyucunun kastetmek istemediği kadar geniş anlamaya imkan verebilecek bir hüküm olarak tezahür etmektedir. Bu nedenle hüküm dikkatle yorumlanmalı ve borç ödemeden aciz halinde bulunmakla birlikte borca batık olmayan bir borçlunun tenzilat konkordatosu istemesi mümkün olmamalıdır; mevcudu borçlarının tamamını ödeyebilecek durumda olan böyle bir borçlunun ancak borçlarını yüzde yüz, yani tamamen ödeme taahhüdünde bulunarak alacaklılarından kendisine ödemek için bir süre verilmesini isteyebilmesine (vade konkordatosu) izin verilmelidir. Şu halde, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya bu şekilde borç ödemede aciz halinde olmamakla birlikte mali göstergelerinin seyri itibariyle yakın bir gelecekte ve kaçınılmaz olarak borçlarını vadesi gelince ödeyememe tehlikesi altında bulunan bir borçlu, mevcudu borçlarını karşılıyorsa ancak vade konkordatosu teklif edebilecektir.
Nitekim öğretide de bu hususa önemle işaret edilmektedir: ” Konkordato mehiline hak kazanabilmek için, aktifin pasiften az olması, yani borçlu mevcudunun borcundan az olması ana kayidedir. Aksi halde talep redde mahkumdur… ” ; ” … Borçlunun varlığının borçların yüzde yüzünü karşılayabilecek değerde olmasına karşın, vadesi gelmiş veya yakında gelecek borçlarının ödenmesi için malvarlığının kısa zamanda paraya çevrilmesi ve borçların ödenmesi mümkün değil ise, borçlunun vade konkordatosundan yararlandırılması gerektiği konusunda doktrinde görüş birliği vardır. “.
Şu halde malvarlığı borçlarını ödeyemeye yeten borçlu tenzilat konkordatosu talep edemeyecek olup, bu borçlunun teklif edebileceği konkordato türü ancak vade konkordatosu olabilecektir. Ama bu bağlamda borçlunun büyük bir hareket alanına sahip bulunduğu söylenemez: “… borçluya vade konkordatosu yoluyla da olsa, uzun yıllar faizden kurtulmasını sağlayacak biçimde konkordato bağıtlamak olanağının tanınamayacağı açıktır … özelikle, yüksek tutarlı borçları kapsayan konkordatolarda, borçlunun çalışarak borçlarını ödemesi, uzun yıllara bağlıdır. Borçluya … uzun ödeme süreleri sağlayan bir konkordatonun aktifin borçları tamamen karşıladığı durumlarda kabulü söz konusu olamaz …bu gibi durumlarda, borçluya aktifini paraya çevirerek, borçlarını ödeyebilmesi için gerekli olan sürenin verilmesi daha makul olacağından, uzun ödeme süresini içeren faizsiz ödeme tekliflerinin kabulüne imkan yoktur…”
Yargıtay’da aynı görüştedir, yani aktifi pasifinden fazla olan bir kişinin tenzilat konkordatosu isteyemeyeceğini kabul etmektedir…
Aktifi pasifinden fazla olan borçlunun önerdiği tenzilat konkordatosu kural olarak bir tek halde kabul görebilir ve o halde konkordatoya tabi bütün alacaklıların (oybirliğiyle) konkordato teklifini kabul etmeleridir. Ama prosedürün bu aşamaya kadar gelmesi mümkün olmayacaktır; çünkü mahkeme, aktifi pasifinden fazla olan borçlunun buna rağmen tenzilat konkordatosu istediğini tespit ederek, kesin mühlet kararı vermeyecektir…” (Prof. Dr. Selçuk Öztek – Prof. Dr. Ali Cem Budak – Doç. Dr. Müjgan Tunç Yücel – Doç. Dr. Serdar Kale Dç. Dr. Bilgehan Yeşilova – Yeni Konkordato Hukuku s:158,159,160,161,162,163,164,165,166,167,168,169 )
“…İcra ve İflas Kanunu’nun 285’inci maddesine göre konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için talep edebileceği kolektif bir tasfiye biçimidir.
Düzenlemeden de anlaşılabileceği gibi konkordato mühleti verilmesinin ve dolayısıyla konkordatonun temel koşulu vadesi geldiği hâlde borçların ödenememesi veya ödenememe tehlikesinin bulunmasıdır (İİK m.285). Borçlarını vadesinde ödeyebilecek olan borçlunun konkordato başvurusu kabul edilemez.
Esasen kısa vadeli borçların ödenememesi ya da ödenememesi tehlikesi konkordatoya başvuru için yeterli olmakla birlikte varlıkları borçlarının kat be kat üstünde olan borçlular için konkordatoya müracaat kabul edilemeyeceği yerleşik Yargıtay uygulaması halindedir (Yargıtay İİD. 01.10.1964 gün ve 1964/12958; bkz. Altay, S./Eskiocak, A.: Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku, 5.b., İstanbul 2019, s.670).
Konkordatonun temel amacı borçların ödenmesi olmakla birlikte 7101 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle borçlunun işletmesinin iyileşmesi de bir işlev olarak konkordatoya yüklenmiştir. Ancak bu işlev alacaklıların alacaklarının çeşitli yollarla yok edilmesi suretiyle borçlunun borçlarından kurtulması ve buna ek olarak işletmenin kalkındırması maksadıyla kullanılamaz. Borçlu alacaklılarına mümkün olan en yüksek tatmini sağlamak zorundadır.
İşletmenin borçlarının ödenmesi yanında iyileştirilmesi de söz konusu olduğunda bunun sadece alacaklıların alacaklarının bir kısmına ve vade ile kavuşması, bu arada eğer faiz öngörülmemişse alacakların enflasyon karşısında zaman içinde faiz oranı kadar eritilmesi, bir diğer ifade ile iyileşmenin yükünün sadece alacaklılara yüklenmesi kabul edilemez. Nitekim İcra ve İflas Kanunu’nun konkordato projesini niteleyen 286’ncı maddesinde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli malî kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka bir yöntem kullanılarak sağlanacağının gösterilmesi gerektiği de vurgulanmıştır.
Diğer taraftan işletmenin mali durumunu gösteren tek ölçüt varlıkların borçlara (kaldıraç) oranı da değildir. Mali tablo analizinde borç ödeme kabiliyetini (likiditeyi) hesaplamaya yarayan başka oranlar (rasyolar) da bulunmaktadır. Söz gelimi cari oran, işletmenin kısa süreli borçlarını ödeme gücünü ölçmek ve net işletme sermayesinin yeterli olup olmadığını ortaya koymak bakımından önemlidir. Cari oranın ülkenin kalkınmışlığına, sektörün gerekliliklerine göre değişmekle birlikte 2:1, 1,5:1 gibi değerlerde olması yeterli görülmektedir (bkz. Akgüç, Ö.: Mali Tablolar Analizi, 15.b., İstanbul 2013, s.465 vd.). Borç ödeme gücünü ölçmeye yarayan ve cari oranı tamamlayan ikinci bir rasyo da asit-test oranıdır. Bu oranda cari orandan farklı olarak paraya çevrilmesi görece daha uzun zaman alabilecek kalemler hesaplamada dikkate alınmamakta, başka bir söyleyişle nakit ve kolaylıkla nakde çevrilebilecek varlıkların borçları karşılama oranı göz önünde tutulmaktadır. Asit-test oranının 1:1 olması işletme finansmanında “oldukça iyi” sayılmaktadır (Akgüç, s.471).
Bu anlamda konkordatonun temel koşulu olarak ifade edilen vadesi geldiği hâlde borçların ödenememesi veya ödenememe tehlikesinin bulunup bulunmadığının saptanmasında en pratik ve doğru yolun, işletmenin cari oranı ile asit-test oranı başta olmak üzere likidite oranlarının değerlendirilmesi olduğu sonucuna varılmaktadır (bkz. Karakaş, C.F.: Borca Batık Olmayan Borçlunun Tenzilat Konkordatosu İstemi ve Seçenekli Konkordato Projesi, Medeni Usul ve İcra-İflas Hukuku Dergisi, C.XVI, 2020/3, S.47, s.782 vd.).
Yukarıdan beri gösterilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde istemci şirketin ödemelerini uzun bir vadeye yaydığı, faiz verilmesine dair bir proje unsuru öngörülmeyerek yıllık bazda borçlardan faiz oranı kadar örtülü tenzilat yapıldığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan işletmenin tek ortağının 1.000.000,-TL mertebesindeki sermayeyi arttırmak gibi bir taahhüdünün de bulunmadığı da görülmektedir.
Diğer yandan şirketin (likiditesi görece yüksek) dönen varlıklarının tutarının 53.165.666,31 TL, buna karşın kısa vadeli borçlarının 48.110.175,67 TL olduğu; bu tutarın dönen varlıklarla kolaylıkla ödenebileceği ve hatta 6.985.000,92 TL tutarındaki uzun vadeli borçlar da eklendiğinde hesaplanan 55.095.176,59 TL tutarındaki toplam borcun ödenmesi için dönen varlıklara iki milyon liradan az bir ilavenin yeterli olduğu;
2021 yılında brüt 20.000.000,-TL gelir beklendiği,
Şirketin 15.703.487,72 TL’lik kaynak fazlasının olduğu ve varlık borç oranının %128,5 mertebesinde hesaplandığı anlaşılmıştır.
Bütün bu verilere göre şirketin vadesi gelmiş borçlarının tamamını derhal, bütün borçlarını da alacaklıları fazla bekletmeden ödeyebilecek güçte olmasına rağmen ödemeyi tasdik tarihinden başlatarak 13’üncü aya ertelediği ve aylık aralıklarla 36 aya yaydığı; bu yolla borçların zaman etkisinden yararlanılarak eritilmeye çalışıldığı, tek ortağın ve şirketin bu süreçte hiçbir yükümlülük altına girmediği ve konkordatonun finansal bir enstrüman olarak kullanıldığı değerlendirilmiştir.
Konkordatoya başvuru için geçmişte aranan dürüstlük koşulu 4949 sayılı Yasa’nın İcra ve İflas Kanunu’nun 285’inci maddesinde yapılan değişiklikle, tasdik için aranan dürüstlük koşulu da 7101 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle kaldırılmıştır. Ancak bu değişiklikler kötü niyet boyutuna gelmiş konkordato taleplerine göz yumulacağı şeklinde yorumlanamaz. Nitekim oylamanın yapılmasından ve duruşmaya katılabilmek ve istinaf hakkı kazanabilmek için Yasanın aradığı (İİK m.304) üç günlük sürenin geçmesinden sonra revize proje sunulması da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Açıklanan nedenlerle …ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve istemci şirketin konkordato tasdik talebinin reddine karar verilmek gerekmiştir…” (Bknz. Ankara BAM 23.Hukuk Dairesi’nin 2021/1746 Esas ve 2021/1769 Karar sayılı kararı)
İstinaf yargılaması sırasında bilirkişi heyetinden alınan 12.06.2023 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre; 31.03.2023 tarihi itibariyle davacı şirketin reel değerlere göre aktif toplamının 187.365.226.42.TL, borç toplamının 135.340.067.84.TL olduğu, davacı şirketin toplam malvarlığının pasifinden fazla olduğu, yani davacı şirketin borca batık olmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler, emsal içtihat ve kararlar ile doktrindeki görüşler ve açıklamalar ışığında; her ne kadar yerel mahkemece, Davacı … Şirketi’nin konkordato projesinin tasdikine ve konkordatoya tabi borçlarını, 1 yıl ödemesiz, 2023 yılı Şubat ayından başlayarak, üçer ay ara ile 20 eşit taksitlerle (5 yılda) geçici mühlet tarihi olan 10/06/2020 tarihinden itibaren faizsiz olarak her ayın son günü ödenmesine, karar verilmiş ise de; davacı şirketin 31.03.2023 tarihi itibariyle reel değerlere göre aktif toplamının 187.365.226.42.TL, borç toplamının 135.340.067.84.TL olduğu, davacı şirketin toplam malvarlığının pasifinden fazla olduğu, yani davacı şirketin borca batık olmadığı halde 05.06.2020 tarihinde açılan davada konkordatoya tabi borçlarını 2023 yılı Şubat ayından başlamak üzere üçer ay ara ile 20 eşit taksitte (5 yılda) geçici mühlet tarihi olan 10/06/2020 tarihinden itibaren faizsiz olarak ödenmesine ilişkin konkordato projesinin örtülü tenzilat ve vade konkordatosu içerdiği, 2023 yılı Şubat ayından başlayarak 5 yıl gibi çok uzun süre de faizsiz ödeme teklifinin borca batık olmayan davacının ekonomik durumuna göre gerçeği yansıtmadığı gibi tenzilat ve ödeme vadelerinin davacının kaynaklarına göre makul seviyede olmadığı, borçlunun ödemeyi teklif ettiği tutarın, eşitlik ve kaynakları ile orantılı olması şartına açıkça aykırı olduğu, davacı şirketin konkordatoyu finansal bir enstrüman olarak kullanmak istemesinin konkordato kurumunun amacıyla bağdaşmadığı, alacaklıların zararına olduğu, bu durumda İİK.’nun 305. maddesinde öngörülen tasdik koşulları oluşmadığından (Bknz. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 09.02.2023 tarih ve 2022/5037 Esas 2023/518 Karar sayılı ilamı) dolayı davacı şirketin borca batık durumda olmadığı ve İİK.’ nun 308. maddesi çerçevesinde doğrudan iflas nedeni de bulunmadığı dikkate alınarak davacının konkordato talebinin reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece yukarıda yazılı şekilde tasdik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, doğru görülmemiştir.
Ancak, bu yanılgının giderilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı HMK’nın 356., 355. ve 353/(1)-b-3 maddeleri uyarınca hükmün re’sen kaldırılarak düzeltilmesine, kararın kaldırılma nedenine göre davacı vekili ile asli müdahiller … AŞ. ve … AŞ. vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

I-a-Asli müdahil … AŞ. vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 349/2. fıkrası uyarınca FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
b-Asli müdahil … AŞ. tarafından peşin yatırılan 397,80.-TL istinaf yoluna başvurma harcının üzerinde bırakılmasına, 80,70.-TL istinaf karar ve ilam harcının yatırana iadesine,
c-Asli müdahil … AŞ. tarafından bu aşama için yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, varsa bu aşama için yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine,
II-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/02/2022 tarih ve 2020/254 Esas 2022/90 Karar sayılı hükmün 6100 sayılı HMK’nın 356., 355. ve 353/(1)-b-3 maddeleri gereğince RE’SEN KALDIRILMASINA,
III-KALDIRILAN HÜKMÜN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
”1-Davacının konkordato talebinin REDDİNE,
2-Davacı ile ilgili tüm ihtiyati tedbir kararlarının KALDIRILMASINA,
3-Konkordato komiserinin ve kayyımın görev ve yetkilerinin KALDIRILMASINA, kararın komisere ve kayyıma tebliğine,
4-İcra ve İflas Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca hüküm fıkrasının aynı Yasa’nın 288’inci maddesi uyarınca ilanına ve bu maddede belirtilen yerlere bildirilmesine,
5-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli olan 268,80.TL maktu ilam harcından peşin olarak alınan 80,70.TL harcın tenzili ile bakiye 188,10.TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, davacı tarafından yatırılan tasdik harcının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
7-HMK’ nın 333. maddesi gereği yatırılan gider/delil avansından kullanılmayan miktarın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,” şeklinde YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
IV-Kararın kaldırılma nedenine göre davacı vekili ile asli müdahiller … AŞ. ve … AŞ. vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
V-İstinaf başvurusunda bulunanlar tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
VI-İstinaf başvurusunda bulunan
a-Asli müdahil … A.Ş. tarafından yatırılan 397,80.-TL istinaf başvuru harcının takdiren davacıdan alınarak asli müdahil … A.Ş.’ne verilmesine,
b-Asli müdahil … AŞ. tarafından yatırılan 397,80.-TL istinaf başvuru harcının takdiren davacıdan alınarak asli müdahil … AŞ.’ne verilmesine,
VII-İstinaf başvurusunda bulunan
b-İstinaf aşamasında asli müdahil … A.Ş. tarafından yapılması gereken istinfa masraflarının davacı gider avansından kullanıldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
b-İstinaf aşamasında asli müdahil … AŞ tarafından yapılması gereken istinfa masraflarının davacı gider avansından kullanıldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
VIII-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin takdiren davacı üzerinde bırakılmasına,
IX-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmasına rağmen davanın niteliği dikkate alınarak istinaf eden asli müdahiller lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
X-Kararın kesinleştirme, harç ve gider/delil avansı ikmali/iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
XI-Kararın Dairemizce taraf vekillerine tebliğine,
Davacı vekili, Alacaklı … AŞ. Vekili, Alacaklı … vekilinin yüzlerine karşı diğer alacaklıların yokluklarında duruşmalı inceleme neticesinde HMK’nın 361. ve İİK’nun 308/a maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren davacı vekiline on gün içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 12/07/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.