Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/211
KARAR NO : 2023/969
KARAR TARİHİ : 25/05/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2021
NUMARASI : 2020/665 Esas 2021/140 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
BAM KARAR TARİHİ : 25/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/05/2023
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’un 19.12.2019 tarihinde … durağından 681 numaralı … plakalı … hattına bindiğini, aracın durağa yaklaşması sebebiyle butona basmak üzere müvekkilinin ayağa kalktığını, o sırada şoförün iki kere üst üste ani fren yapması nedeniyle müvekkilinin düşmüştüğünü ve yaralandığını, … sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00-TL daimi iş gücü kaybı tazminatı, 100,00-TL geçici iş göremezlik tazminatı, 50,00-TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderleri ve 50,00-TL geçici bakıcı giderleri için olmak üzere şimdilik 300,00-TL’nin temerrüt tarihi itibariyle işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle usule ilişkin tüketici mahkemelerinin görevli olması nedeniyle itiraz ettiklerini, esas yönünden ise kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin sorumluluğunun belirlenen teminatlarla ve sigortalısının kusuru ve oranı ile sınırlı olduğunu, davaya konu kazanın meydana gelmesinde davacının ineceği esnada tutunmadığından asli kusurlu olduğunu, adli tıp kurumundan kusur raporu alınmasını talep ettiklerini, davacının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek şekilde faiz talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE: ” Yargılamanın devamı sırasında davacı vekili 17/02/2021 tarihli dilekçesiyle davalı ile sulh olduklarını, bu nedenle feragat ettiklerini, vekalet ücreti ve masraf talebinin olmadığını bildirmiş olup, davalı vekili de 18/02/2021 tarihli duruşmada feragate ilişkin talebi kabul ettiklerini, yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin olmadığını beyan etmiş olup, davacı vekilinin vekaletnamesinde de davadan feragat yetkisinin bulunduğu tespit edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 307 vd. maddeleri gereğince feragat davayı sona erdiren taraf işlemi olup, açıklandığı anda tüm hüküm ve sonuçlarını doğurduğundan, davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi uygun görülmüştür. ” gerekçesi ile,
1- Davanın feragat nedeniyle REDDİNE, şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin geçirdiği trafik kazası neticesinde uğradığı daimi iş gücü kaybı tazminatı , geçici iş göremezlik tazminatı , SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderleri ve bakıcı giderlerinin talep edildiğini, davanın ticari dava sayılması sebebiyle dava öncesinde arabulucuya başvuru yapıldığını ancak yapılan görüşmeler neticesinde sigorta şirketi ile anlaşma sağlanamadığını, bu durum üzerine dava açıldığını, ancak yargılama aşamasında sigorta şirketi ile tekrar sulh görüşmeleri yapıldığını ve anlaşma sağlandığını, sigorta şirketi tarafından toplamda 16.448,83-TL tutarında ödeme yapıldığını ve yapılan ödeme neticesinde tarafınca davadan feragat edildiğini, sigorta şirketinin dosyaya sunmuş olduğu 17.02.2021 tarihli beyan dilekçesinden de bu hususun tespit edileceğini, mahkemece gerekçeli kararda 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına” şeklindeki ibareyle dava öncesinde yapılmış olan arabulucu başvurusu sebebiyle ortaya çıkan arabulucu ücretinin müvekkilinden tahsiline karar verildiğini, kararın kesin nitelikte verilmiş olması ve kanun yolunun kapalı olduğunun belirtilmesi sebebiyle istinaf kanun yoluna başvurulamadığını ve tashih talebinde bulunulduğunu, mahkemece tashih talebinin reddedildiğini, 02.09.2022 tarihli tashih şerhinde istinaf yolu açık şekilde hüküm kurulduğunu, bu sebeple söz konusu yerel mahkeme kararının arabulucu ücreti yönünden kaldırılması amacıyla işbu istinaf başvurusunu yaptıklarını belirterek, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/665 E. 2021/140 K. numaralı kararının, arabuluculuk ücretinin tahsiline ilişkin kısmının müvekkili lehine kaldırılmasına ve arabulucu ücretinin davalı taraftan tahsiline karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacının yolcu olarak bulunduğu araçta meydana gelen trafik kazası nedeniyle uğranılan maddi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının feragati nedeniyle davanın reddine, arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Feragat ve kabul hâlinde yargılama giderleri başlıklı HMK’nın312. maddesi;
” (1) Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir. Feragat ve kabul, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyet, ona göre belirlenir.
(2) Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez.” şeklindedir.
Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun Madde 18/A’da – (Ek 06/12/2018-7155/23md) – “…(14) Bu madde uyarınca arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır…” .” hükmü yer almaktadır.
Davalı tarafça yargılama aşamasında davacı tarafın tazminat istemi ferileri ile birlikte kabul edilerek bu miktar tazmin edildiğine göre davacının tazminat talebi karşılanmış olup, davacının davada haklılığını kabul etmiş, ödenen miktar yönünden davacının davada haklılığını kabul etmiş sayılmalıdır. Esasen dava açıldıktan sonra davalı tarafça yapılan bu ödeme nedeniyle davacı tarafın feragat ettiği açık olup, bu durumda kabul edilen bu miktar yönünden davalı tarafın davada haksız olduğu ve dosya kapsamına göre davalının davanın açılmasına sebebiyet verdiği, her ne kadar davacı tarafça HMK’nın 307. maddesi gereğince feragat edilmiş ise de yargılama aşaması ve davacının feragat dilekçesi içeriğine göre bu feragatin davalı tarafın davanın devamı sırasında yapmış olduğu ödeme nedeniyle gerçekleştiği, davacının feragatinin hakkın özünden feragat niteliğinde bulunmadığı, içerik itibariyle davanın konusuz kalması nedeniyle bu dilekçenin verildiği ve davalı tarafın dosya kapsamı ve delil durumuna göre dava açılmasına sebebiyet verdiği gözetildiğinde davacı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilemez. Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2017/3046 Esas,2019/9892 Kararı da aynı yöndedir.)
Yargılama giderlerinden sayılan arabuluculuk ücretinin de yargılama sonunda haksız çıkacak taraftan tahsilinin gerektiği ve bu ücretin davanın açılmasına sebebiyet veren davalıdan tahsili yönünde hüküm kurulması gerekirken, yanılgıya düşülerek davacıdan tahsiline hükmedilmesi doğru bulunmamıştır.
HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesinde yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verileceği belirtilmiş olup, anılan yasal düzenleme ve yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazının kabulü ile mahkemece verilen kararın kaldırılarak yeniden esas hakkında aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18/02/2021 tarihli, 2020/665 Esas 2021/140 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
2-Davacı tarafın davadan feragat etmesi nedeniyle davanın 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 310. maddesi uyarınca FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
3-Davadan feragat edildiğinden Harçlar Kanunu 22. maddesi gereğince alınması gereken maktu karar ve ilam harcının 2/3’ü olan 119,93 TL harç önceden alınan 108,80 TL harçtan mahsubu ile 11,13 TL harcın davacı yana iadesine,
4-Dava şartı arabuluculuk kapsamında hazine tarafından karşılandığı anlaşılan 1.320,00.-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydına, bu hususta harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
5-Karşılıklı anlaşma doğrultusunda taraflara vekalet ücreti ve yargılama gideri yüklenmesi konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
6-2-a-Davacı tarafından peşin yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının alınması gerekli 179,90 TL harçtan mahsubu ile 99,20 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir yazılmasına,
b-Davacı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere Üye Hakim …’ün karşı oyuna karşı oy çokluğu ile karar verildi. 25/05/2023
MUHALEFET ŞERHİ:
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 24/11/2016 tarihli ve 6763 Sayılı Kanunun 41. maddesi ile değiştirilen 341/2 fıkrasında öngörülen kesinlik sınırı 3.000,00 Türk Lirasıdır. 6100 Sayılı HMK’nın ek 1. maddesi uyarınca 01/01/2021 tarihinden itibaren ise bu sınır 5.880 Türk Lirasıdır.
HMK’nın 341/4. fıkrasında “Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz” düzenlemesi bulunmaktadır.
Davacı tarafın istinafa konu ettiği arabuluculuk ücreti kaynaklı miktarın 1.320 TL olması nedeniyle 18/02/2021 tarihli karar bu yönü ile kesin niteliktedir.(Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2021/10394 esas ve 2022/13053 karar sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
Somut olayda; mahkemece verilen kararın istinaf edilen miktarı kesinlik sınırında olup, kesin olan kararlara karşı HMK’nın 346. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nın 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir.
Bu durumda HMK’nın 352. maddesindeki düzenleme gereğince istinafa konu edilen miktarın kesin olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum.
(Muhalif)