Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/2 E. 2023/961 K. 24.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/2
KARAR NO : 2023/961
KARAR TARİHİ : 24/05/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/03/2018
NUMARASI : 2016/54 Esas 2018/229 Karar
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
BAM KARAR TARİHİ : 24/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/05/2023

Dairemizin 24/12/2020 tarih ve 2018/1763 Esas, 2020/1427 Karar sayılı kararının Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29/09/2022 tarih ve 2021/2626 Esas, 2022/6486 Karar sayılı kararı ile bozulması üzerine Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca duruşmalı inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin oğlu …’ nın mimar olan oğlunun borç para aldığı kişilerin tefeci olduklarının anlaşıldığını, oğlunu ölümle tehdit ettiklerini, zorla elinden çek ve senetler aldıklarını, müvekkilinin oğlu bu şekilde baskı altında iken müvekkilini arayarak zor kullananların istediği senedi vermesini söylediğini, bunun üzerine müvekkilinin bu kişilerden …’ ın eşi olduğu anlaşılan davalının lehdar olduğu 10/12/2007 tanzim tarihli, 01/10/2008 vadeli, 120.000-TL bedelli bir adet bonoyu imzalayarak verdiğini, daha sonra senedin müvekkilin oğlu …, davalının eşi … ve müvekkilinin gelini … tarafından da ayrı ayrı ciro edildiğini, söz konusu senedin gerçek bir borcu içermediğini, bu hususta suç duyurusunda bulunulduğunu ileri sürerek davalı tarafından başlatılan İzmir 16. İcra Dairesinin 2010/3447 Esas sayılı takibinde borçlu olmadığının tespitini, davalının % 40 oranında tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, sonrasında dava konusu senedin teminat senedi olduğunu ve bedelsiz kaldığını belirterek dava sebebini ıslah etmiştir.
Davalı vekili, davacının takipten haberdar olduğunu, senedin tanzim tarihinden bu yana altı yıl geçtiğini, tehdit ya da cebirin söz konusu olmadığını, bononun teminat bonosu olduğunu savunarak davanın reddini, davacı aleyhine % 40 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, dava konusu bononun davalının kabulünde olduğu üzere kendisine ait evin …’ya devri karşılığında teminat olarak verildiği, …nın söz konusu davalıya ait konutun satın alınması için … Bankası … Şubesinden 150.000,00 TL konut kredisi kullandığı, bu krediden masraflar düşüldükten sonra kalan 146.000,00 TL için davalı satıcı adına banka tarafından bloke çek düzenlendiği ve daha sonra bu tutarın 02.10.2007 tarihli dekont ile davalıya ödendiği, dava konusu bononun karşılığında satış bedeli bankadan kullanılan kredi ile ödendiği, senedin bedelsiz kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının İzmir 16. İcra Müdürlüğünün 2010/3447 Esas sayılı takibinin konusu 10/12/2007 tanzim 01/01/2008 vade tarihli 120.000 TL bedelli davacı tarafından keşide edilen bono nedeniyle ve bu bonoya dayalı girişilen söz konusu icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, İİK 72/5 maddesi gereğince davacı yönünden icranın eski hale iadesine, davalının kötü niyeti subuta ermediğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hükme karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Dairemizin 24/12/2020 tarihli ve 2018/1763 Esas, 2020/1427 Karar sayılı ilamı ile, “davacı vekilince ıslah dilekçesi adı altında verilen dilekçenin davalının teminat senedi olduğuna ilişkin beyanının kabulü mahiyetinde olduğu, davacı tarafça senedin tehdit ve baskı altında verildiği iddiasının devam ettiği, dava konusu senedin tehdit ve zorla alınması nedeniyle 2011 yılında şikayette bulundukları ve hazırlık soruşturmasının devam ettiği belirtilmiş olmasına göre tehdidin etkisinin 2011 yılı itibariyle kalktığının kabulü gerektiği, senedin tehditle alındığına ilişkin davanın 2013 yılında açıldığı, bu haliyle TBK 39. maddede öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu, davanın reddine karar verilmesi gerektiği, davalı vekilince cevap dilekçesi ile kötü niyet tazminatı talep edilmiş olmakla, kötü niyet tazminatı konusunda dosya incelendiğinde, ihtiyati tedbir kararının verildiği ve bu kararın davacı tarafından teminatın yatırılarak alınıp icraya konulduğu, menfi tespit davası davalı alacaklı lehine sonuçlandığına göre, kötü niyet tazminatına da hükmetmek gerektiği gerekçesiyle davacı istinafı yönüyle davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine, davalı istinafı yönüyle; davalı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince esastan kabulüne, İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 06/03/2018 tarih ve 2016/54 Esas-2018/229 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, davanın reddine, takibe konu alacağın %40 oranında (67.939,06 TL) kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine” dair karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29/09/2022 tarih ve 2021/2626 Esas, 2022/6486 Karar sayılı ilamı ile; ” Dava, tehdit hukuki sebebine dayalı olarak açılmış iken davacı tarafından 03.06.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile bononun teminat olarak verildiği belirtilerek davanın hukuki nedeni ıslah edilmiştir. Mahkemece ıslah dilekçesi dikkate alınmış, bononun teminat olarak verildiği hukuki nedenine dayalı inceleme yapılarak karar verilmiştir. Ancak istinaf mahkemesince davacının ıslahı ve İlk Derece Mahkemesinin bu yöndeki kabulü göz ardı edilerek tehdit hukuki nedenine dayalı menfi tespit istemine ilişkin hüküm kurulmuş olup, bu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Buna göre, istinaf mahkemesince davacının ıslah ile dava hukuki nedenini değiştirdiği dikkate alınarak bononun teminat amacıyla verilip verilmediği hususu üzerinde durulmak suretiyle inceleme yapılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir. ” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemizce usul ve yasaya uygun olan bozma ilamına uyulmuştur.
İzmir 16. İcra Müdürlüğü’nün 2010/3447 sayılı takip dosyasının incelenmesinden; 10.12.2007 tanzim tarihli 01.01.2008 vade tarihli, 120.000,00 TL bedelli, keşidecisi …, lehtarı … olan, arka yüzünde …, …, … ve …’ın cirolarının bulunduğu bonoya dayanılarak, davacı … tarafından …, …, … aleyhine 10.03.2010 tarihinde 120.000,00 TL asıl alacak, 49.847,67 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 169.847,67 TL nin tahsili için girişilen icra takibine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Davacı taraf, dava dilekçesi ile davaya konu bononun ikrah ve baskı ile verildiğini, borçlu olmadığının tespitini talep etmiş, davalı ise bononun kendisine ait olan … ilçesi, … Mahallesi, … Ada, … Parsel, … . Kat, … Nolu bağımsız bölüm numaralı dairenin davacının oğlu …nın … Kooperatifinden yapacağı ve alacağı dairelerden birine karşılık takas olarak verildiğini, tapuda devrinin yapıldığını, dava konusu senedin de buna karşılık teminat olarak verildiğini savunmuştur.
Davacı vekilince, 03.06.2010 tarihli dilekçesi ile dava sebebi ıslah edilerek, davalının kabul ettiği üzere senedin teminat senedi olarak verildiği, ancak bedelinin ödendiği, bu nedenle bedelsiz kaldığı ileri sürülmüştür.
Davalı tarafın 27/11/2014 tarihli beyan dilekçesi ile, ” senet alacağının dilekçemiz ekinde sunduğumuz müvekkilin üzerine kayıtlı gayrimenkulün satışından doğduğu, sayın mahkemece kolaylıkla görülecektir. Tarafımızca hem senet hemde senet borcunu gösterir resmi belge mahkemenize sunulmuştur. Ancak davacı tarafça hiçbir belge sunulmadan davaya devam etmektedir. Davacı taraf, senede karşı senetle ispat yükümlülüğünü yerine getirmek, meşguliyet vermemek zorundadır… Davacı tarafın senet bedelinin müvekkile ödediğini yazılı bir delille ispatlaması gerekmektedir. ” açıklamalarına yer verilmiştir.
Tüm dosya kapsamına ve davalı tarafça senedin müvekkilinin üzerine kayıtlı gayrimenkulün satışından doğduğunun kabul edilmesine göre; senedin teminat senedi olduğu ve davalının mülkiyetinindeki evin davacıya satışı karşılığında verildiği hususu uyuşmazlık kapsamı dışındadır. …’nın söz konusu davalıya ait konutun satın alınması için … Bankası … Şubesinden 150.000,00 TL konut kredisi kullandığı, bu krediden masraflar düşüldükten sonra kalan 146.000,00 TL için davalı satıcı adına banka tarafından bloke çek düzenlendiği ve daha sonra bu tutarın 02.10.2007 tarihli dekont ile davalıya ödendiği, davalının bu tutarı almadığı yönündeki beyanlarının ispatlanamadığı, dolayısı ile dava konusu bononun karşılığında satış bedeli bankadan kullanılan kredi ile ödenmekle, bedelsiz kaldığı kanaatine varılmıştır.
Davalı vekili de son duruşmada cevaplarını ıslah ettiklerini bildirmiştir. HMK 179. Maddesindeki, ”(1) Islah, bunu yapan tarafın teşmil edeceği noktadan itibaren, bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması sonucunu doğurur. (2) Ancak ikrar, tanık ifadeleri, bilirkişi rapor ve beyanları, keşif ve isticvap tutanakları, yerine getirilmiş olan veya henüz yerine getirilmemiş olmakla beraber, karşı tarafın yerine getireceğini ıslahtan önce bildirmiş olması koşuluyla, yeminin teklifi, reddi veya iadesi ıslah ile geçersiz kılınamaz.” hükmü karşısında, davalının bononun verilme nedenine ilişkin olarak daha önce ortaya koyduğu kabulün, ıslah ile geçersiz sayılamayacağı anlaşılmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, davanın kabulüne, davacının İzmir 16. İcra Müdürlüğünün 2010/3447 Esas sayılı takibinin konusu 10/12/2007 tanzim 01/01/2008 vade tarihli 120.000,00-TL bedelli davacı tarafından keşide edilen bono nedeniyle ve bu bonoya dayalı girişilen söz konusu icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, İİK 72/5 maddesi gereğince davacı yönünden icranın eski hale iadesine, davacı yönünden davalının kötü niyeti subuta ermediğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş oluşan vicdani kanaatle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın KABULÜ İLE;
Davacının İzmir 16. İcra Müdürlüğü’nün 2010/3447 Esas sayılı takibinin konusu 10/12/2007 tanzim 01/01/2008 vade tarihli 120.000 TL bedelli davacı tarafından keşide edilen bono nedeniyle ve bu bonoya dayalı girişilen söz konusu icra takibi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine,
İİK 72/5 maddesi gereğince davacı yönünden icranın eski hale iadesine,
Davalının kötü niyeti subuta ermediğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli 11.602,29 TL harçtan peşin alınan 2.900,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.701,69 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre takdir olunan 26.477,15 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından bu dava için sarfolunan toplam 199,00 TL yargılama gideri ile 2.924,90 TL peşin ve başvuru harcı olmak üzere toplam 3.123,90 TL yargılama harç ve giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı tarafından bu dava için yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan ancak kullanılmayıp artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
5-İstinaf aşamasında;
a-Davacı istinaf aşamasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre takdir olunan 11.000,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
b-Davacı tarafından yapılan 57,58 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın HMK 362/1-a miktar itibari ile kesin olmak üzere Başkan …’ın karşı oyu ile oy çokluğuyla karar verildi.24/05/2023

Muhalefet şerhi: Davalı vekili 05/09/2013 tarihli cevap dilekçesi ile; “…esasa ilişkin olarak is, müvekkile ait … Sokak No:… Kat: … D:… … Apt. … … adresinde bulunan … İli, … İlçesi, … Mah., … Pafta, … Ada, … Parselde bulunan … no lu bağımsız bölümde kain daire, davacı tarafın oğlu …’nın yapacağı … Kooperatifi … … Sokak No:…’te temeli atılmış dairelerden birine karşılık takas olarak davacının oğlu …’ya resmi tapu işlemleri yapılmak suretiyle devredilmiştir. Davacı taraf ve oğlu kooperatifte sorun olması ihtimaline binaen müvekkile işbu menfi tespit davasına konu olan senet tanzim edilmiştir. Müvekkil ne dairesini ne de ödediği parayı davacı taraf ve oğlundan alamadığından bahisle davacı tarafın asıl borçlu olduğu senedi yasal yollara başvurarak icra takibine konu etmiştir. Dolayısıyla davacı taraf halen daha para tahsil edilemediğinden müvekkile borçludur…” şeklinde beyan ettiği görülmüştür.
Davacının oğlu … Çeşme Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/309 esas sayılı dosyasının 07.11.2013 tarihli duruşmasında; “…Bize borç para vermişlerdi; bizden parayı alamayınca bahse konu evi almak için baskı kurmaya başladılar…” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
Dava konusu senedin davacının oğlu …’nın borcuna karşılık verildiği, dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Davalı vekilinin davaya cevap dilekçesinden sonra davacı vekilinin talebini ıslah etmesi sonrasında, gerek yerel mahkeme gerekse dairemiz ispat külfetinin davalıda olduğunu kabul ederek sonuca gitmiş ise de; buna katılmamaktayım. Şöyle ki; cevap dilekçesinden sonra davacının oğlu …’nın 07.11.2013 tarihli beyanı davacıya cevap dilekçesinden sonradır. Dolayısıyla ispat külfeti davacı üzerinden kalmıştır.
Davaya konu bononun düzenlenme tarihi 10.12.2007 olup taşınmazın davalı tarafın davacının oğlu …’ya devir tarihi ise 01.10.2007’dir. Dava konusu senedin düzenlenme tarihinin, taşınmazın devrinden sonra olduğu ve borcun ödenmemiş olması da davanın reddini gerektirmektedir. (Yargıtay 19. HD. 2009/12841 E. 2010/7414 K. bu yöndedir.)
Bu tespit ve değerlendirmeler sonucunda; dava konusu bononun davacının oğlu …’nın borcuna karşılık davacı tarafından davalıya verildiği, borcun davalı tarafa ödendiğine dair herhangi bir delil sunulmadığı, ayrıca bononun düzenlenme tarihinin taşınmazın devir tarihinden sonra olması nedenlerinden dolayı davanın reddedilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan çoğunluk tarafın kabulü yönündeki karara karşıyım.24/05/2023