Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/1911 E. 2023/1755 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1911
KARAR NO : 2023/1755
KARAR TARİHİ : 17/10/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/05/2023
NUMARASI : 2023/207 Esas ve 2023/363 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 17/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/10/2023

Davacı tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucunda.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı … Şti. Ve … Şti. Adi Ortaklığının müvekkili şirketten zaman zaman vinç hizmeti aldığını, Haziran 2022 tarihinde de vinç hizmeti aldığını, hizmetin müvekkili tarafından eksiksiz olarak ifa edildiğini ancak hizmet karşılığı düzenlenen faturaya konu borcun 10.644-TL tutarındaki bakiyesinin ödenmediğini, Bunun üzerine davalı hakkında Karşıyaka 4. İcra Müdürlüğü’nün 2022/4745 sayılı dosyasıyla faturaya dayalı olarak genel haciz yoluyla takip yapıldığını, davalının 07/09/2022 tarihinde borca itiraz ederek takibi durdurduğunu, arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alınamadığını, takibin dayanağı olan faturalara yasal süre içinde itiraz etmemek suretiyle faturaların münderecatını kabul etmiş olduğundan davalının borçlu olmadığını ileri süremeyeceğini, davalı borçlunun itiraz ettiği borç miktarı da taraflar arasında yapılan görüşmeler sonucu kararlaştırılan ve faturalarda belirtilen bedeller olup faturalarla birlikte söz konusu faiz oranının da kesinleştiğini, davalının, icra takibine itiraz ederken belirttiği 20.06.2022 tarihli iade faturasını itiraz dilekçesi ekinde ya da arabuluculuk görüşmelerinden sunamadığını beyanla borçlunun icra takibine yaptığı itirazının iptaline, borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen faiziyle ödemeye ve takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, icra takibinde, arabuluculuk sürecinde ve iş bu dava da adi ortaklığa husumet yöneltildiğini ve taraf gösterildiğini, adi ortaklıkların 6100 sayılı Kanunun 114. Maddesine göre dava şartı olan taraf ehliyetinin bulunmadığını, itirazın iptali davasının ön şartının geçerli bir icra takibine dayanması gerektiğini, oysa ortada geçerli bir icra takibinin bulunmadığını bu nedenle dava şartı yokluğundan davanın reddinin gerektiğini, dava açılmadan önce adi ortaklık yönünden arabuluculuk sürecinin tamamlandığını oysa adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından usulüne uygun ve geçerli bir arabuluculuk sürecinin tamamlanmadığını bu nedenle dava şartı yokluğundan davanın reddinin gerektiğini, Müvekkili ile davacının, müvekkilinin taşeron firma olarak gerçekleştirdiği kaba inşaat işlerinde ihtiyaç duyduğu vinç hizmetinin davacı tarafından verilmesi için anlaştığını, davacının sunduğu hizmetin, inşaatın zemin katında/bahçe alanında bulunan malzeme ve ekipmanların -davacı tarafından inşaat adresine sevk edilen- vinç ile inşaatın üst katlarına taşınması olduğunu, vincin kullanımının davacı tarafından görevlendirilen operatör tarafından gerçekleştirildiğini, davacının 25.05.2022 tarihindeki ağır kusurlu ve ayıplı hizmet ifası sebebiyle zarara maruz kaldığını ve davacının sebebiyet verdiği zararı tazminle yükümlü olduğunu, maruz kaldığı zararın tazmini için davacıya 20.06.2022 tarihli, GIB2022000000005 numaralı 10.643,60-TL tutarlı iade faturasını kestiğini, müvekkili tarafından taşeron sıfatıyla faaliyet gösterilen şantiyede 25.05.2022 tarihinde davacı ve vinç operatörü tarafından gerekli taşıma ve güvenlik önlemlerinin alınmaması sebebiyle, 23 adet tabela (23 adet … markalı … 2,5M) vinç ile inşaatın üst katına taşınırken vinçten düştüğünü ve kullanılamaz hale geldiğini, Kendi vinci ve vinç operatörüyle müvekkiline vinç hizmeti veren davacının, hizmetini herhangi bir zarara sebebiyet vermeksizin, ayıpsız ve kusursuz şekilde ifa edebilmek için tüm güvenlik önlemlerini almakla ve gerekli emniyet ve taşıma koşullarını sağlamakla yükümlü olduğunu Davacının söz konusu yükümlülüğünü ağır suretle ihlali sebebiyle vinçten düşerek kullanılamaz hale gelen 23 adet tabelanın düşme sonrası halinin ekte sunulduğunu, zarara uğrayan tabelaların fotoğraflarda sarı renkli olup tabelalar üzerinde … markasının görüldüğünü, söz konusu tabelaların ana yüklenici olup … Şti.’ye ait olduğunu, meydana gelen zararını karşılamakla yükümlü olan müvekkilinin, kullanılamaz hale gelen tabelaların birebir aynısını dava dışı … Şti.’den -03.06.2022 tarihli SRA2022000000058 numaralı fatura ile- satın alarak ve … Şti.’ye teslim ettiğini, 03.06.2022 tarihli SRA2022000000058 numaralı faturadan görüldüğü üzere müvekkilinin … marka … 2,5M tabelasından 50 adet satın aldığını, 23 tanesini zararını karşılamak amacıyla …’e teslim ettiğini, kalan 27 tanesini de kendisi başkaca işlerinde kullandığını, bu zararı da 20.06.2022 tarihli, GIB2022000000005 numaralı 10.643,60-TL tutarlı iade faturasını kesmek suretiyle davacıya yansıttığını, bunun dışındaki bedelin davacının da kabul ettiği üzere müvekkili tarafından ödendiğini, davacının dayandığı faturaya ilişkin iddiaların gerçeği yansıtmadığını, faturanın itiraza uğramamış dahi olsa kesin delil teşkil etmeyeceğini, fatura bedeli bakımından davacıya borçlu olduğu anlamına gelmeyeceğini, üstelik müvekkili tarafından kesilen iade faturasının davacının dayanak yaptığı faturanın düzenleme tarihinden sonraki 8 gün içerisinde kesildiğini, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacı tarafından icra takibinde talep edilen faiz oranının haksız olduğunu, faturalarda herhangi bir faiz oranı bulunmadığı gibi müvekkilinin de kabul ettiği herhangi bir faiz oranının bulunmadığını beyanla Davanın usulden reddine karar verilmesine, Aksi kanaatte olunması halinde tüm talepler bakımından haksız ve yersiz davanın esastan reddine karar verilmesine, Kötüniyetle takip başlatan davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; “…Yapılan açıklamalar ışığında her ne kadar davaya konu alacağın davacı ile adi ortaklık arasında mevcut ticari ilişkiden kaynaklanmış olsa dahi, adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından davacı tarafından icra takibinde borçlu olarak adi ortaklığı oluşturan tüzel kişilerin ayrı ayrı gösterilmesi ve ödeme emrinin de ayrı ayrı tebliği gerekmektedir. Keza, açılacak davalarda da ve doğal olarak iş bu itirazın iptali davasında da adi ortaklığı oluşturan tüzel kişilerin ayrı ayrı gösterilmesi gerekmektedir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafça usulüne uygun yapılmış geçerli bir icra takibi bulunmadığı bu hususunda 6100 sayılı HMK’nun 114/2. Fıkrasında düzenlendiği ancak iş bu dava yönünden de davalı adi ortaklığın tüzel kişiliğinin ve taraf sıfatının bulunmadığı ve bu hususunda aynı kanunun 114/1-d fıkrasında düzenlendiği anlaşılmakla yasal düzenleme bakımından daha önce incelenmesi gereken dava şartı olan taraf ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.

…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı istinaf dilekçesinde özetle; davalının takibin dayanağı olan faturalara yasal süre içerisinde itiraz etmemek suretiyle faturaların münderecatını kabul etmiş olduğundan borçlu olmadığını ileri süremeyeceği, aynı şekilde davalı borçlunun itiraz ettiği borç miktarı da taraflar arasında yapılan görüşmeler sonucu kararlaştırılan ve faturalarda belirtilen bedeller olup faturalarla birlikte söz konusu faiz oranı da kesinleştiğini, her hangi bir ödeme yapmayan ve asılsız iddialar ile borca itiraz eden davalı taraf borçtan haksız şekilde kurtulmaya çalışıp, hileli ve adaleti yanıltmaya yönelik bir tutum sergilemekte, kötü niyet saikiyle hareket ettiğini, tüm bu sebeplerle mahkemenin kararı yerinde olmadığını ileri sürerek mahkeme kararının sürerek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME,
DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dairemizce HMK’nın 355 maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 24/11/2016 tarihli ve 6763 Sayılı Kanun’un 41. maddesi ile değiştirilen 341/2 fıkrasında öngörülen kesinlik sınırı 3.000,00 Türk Lirasıdır. 6100 Sayılı HMK’nın ek 1. maddesi uyarınca 01/01/2023 tarihinden itibaren ise, bu sınır 17.830,00 Türk Lirasıdır. Davalı tarafın istinafa konu ettiği miktarın 10.951,73 TL olması nedeniyle 25/05/2023 tarihli karar bu yönü ile kesin niteliktedir.(Yargıtay 19. HD. 2019/2829 E ve 2019/4446 Karar sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
Somut olayda; mahkemece verilen karar kesin nitelikte olup, kesin olan kararlara karşı HMK’nın 346. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nın 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai karardır. Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu usulden ret kararına karşı temyiz yolu da kapalıdır.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/01/2018 tarih, 2017/5397 esas ve 2018/5 karar sayılı ilamı bu yöndedir.)
Öte yandan; mahkemece verilen kararlara karşı tarafların hangi kanun yoluna ve hangi sürede başvuracağının tereddüde mahal vermeyecek şekilde belirtilmesi, bu belirlemenin tarafların iradesini yanıltmayacak bir şekilde doğru olarak yapılması gerekeceği, başka bir deyişle, verilen karar, ara ve ek kararlarda, yargı mercii tarafından hem kanun yolunun hem de kanun yoluna ilişkin başvuru süresinin tarafları hataya düşürmeyecek şekilde doğru olarak gösterilmesi gerekecektir. Aksi takdirde, bu durumun tarafların haklarını arayabilmelerini zorlaştıracağı, dolayısıyla mahkemece verilen kararda kanun yolunun hatalı belirlenmesi durumunda, hatalı belirlemenin sonuçlarının taraflara yükletilmeyeceğinden gerek istinaf başvuru harcı ve gerekse istinaf karar harcının taraflardan tahsiline yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerden HMK’nın 352. maddesindeki düzenleme gereğince mahkeme hükmünün kesin olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk derece mahkemesi kararı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. maddesi uyarınca kesin olması sebebiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun USULDEN REDDİNE,
2-Davacının yatırmış olduğu 492,00 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ve 179,90 TL istinaf karar harcının istemi halinde davacıya iadesine,
3-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,
4-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352 maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.17/10/2023