Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/1319 E. 2023/1582 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/1319
KARAR NO : 2023/1582

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN ARA KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/05/2023
NUMARASI : 2023/228 Esas
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ – İHTİYATİ HACİZ
KARAR TARİHİ : 21/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/09/2023

Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasında yapılan yargılama sırasında verilen ihtiyati hacze itirazın reddine dair ara karara karşı yasal süresi içerisinde ihtiyati hacize itiraz eden davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sırasında 25/05/2023 tarihli ara kararda; ”…Davalı vekili 25/04/2023 tarihli dilekçesinde özetle; takibe konu edilen faturanın davada muaccel bir alacağın varlığını göstermediğini, söz konusu fatura içeriği davacı ile müvekkili arasındaki sözlü anlaşmaya uygun olmadığından müvekkili şirket yetkililerince davacı şirketle iletişime geçildiğini, davacı şirketin müvekkili şirketin faturada belirtilen birim fiyatın sözlü anlaşmaya uygun olmadığına yönelik itirazları karşısında bir yanlışlık olduğunu, sözlü olarak anlaşılan bedelin ödenmesi halinde borçlu kalınmayacağını, söz konusu faturanın defterlerine kaydedilmesini, ödemelerin tamamlanmasından sonra iade faturası ile mutabık kalınacağını beyan ederek müvekkili şirketin faturaya itiraz etmesinin önüne geçtiğini, müvekkili şirketin de, davacının sözüne güvenerek sözlü olarak kararlaştırıldığı şekilde 13.01.2023 tarihinde ise 122.500,00-TL, 03.02.2023 tarihinde 40.635,00-TL olmak üzere toplamda 362.865,00-TL ödediğini, 30.01.2023 tarihinde de müvekkili şirket tarafından davacı adına fiyat farkı adı altında 215 adet birim fiyatı 750,00-TL üzerinden KDV dahil 190.275,00-TL iade faturası düzenlendiğini, davacı ile davalı arasında kararlaştırılan sefer başı nakliye bedeli 1.500,00-TL olduğunu, müvekkili şirketin davacı ile kararlaştırıldığı üzere birim fiyatının 1.500,00-TL olduğu 215 tır taşımanın karşılığı KDV dahil 362.865,00-TL ödediğini, davacının haksız ve mesnetsiz düzenlediği faturaya karşı da taraflarca kararlaştırıldığı şekilde birim bedelin fiyat farkı olan 750,00-TL üzerinden 215 adet taşıma karşılığı iade faturası düzenlemek suretiyle davacı ile olan hesap ilişkisini sonlandırdığını, davacının müvekkili şirketin takibe konu faturaya itiraz etmesinin önüne geçip iade faturası düzenledikten sonra mutabık kalmayarak iade faturasına karşı noter kanalıyla iade etmesi haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacının haksız ve mesnetsiz olarak müvekkili aleyhine 553.410,00-TL bedelli faturadan kaynaklı bakiye alacak yönünden takibe geçmesi somut olaya yerleşik içtihatlara aykırı olduğunu, müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcu olmamasına rağmen davacının mükerrer şekilde talep ettiği alacak nedeniyle müvekkili şirket hakkında verilen ihtiyati haciz kararının usule aykırı olduğunu belirterek ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
İhtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulmasıdır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 406/2. fıkrasında “İhtiyati haciz, muhafaza tedbirleri ve geçici düzenleme niteliğindeki kararlar gibi geçici hukuki korumalara ilişkin diğer kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen fıkranın gerekçesinde “özellikle uygulamada farklı geçici hukuki korumaların birbirinin yerine kullanılmasının hatta -ihtiyati tedbir zımmında ihtiyati haciz kararı verilmesi- gibi aslında kanuna tamamen aykırı geçici hukuki koruma kararı oluşturulmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.” denilmektedir.
İhtiyati haciz, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 257. maddesinde; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu alacaklısının ihtiyati haciz talebinde bulunabileceği anlaşılmaktadır.
Yine 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 265.maddesinde; ”Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuriyle yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir.
(Ek fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./63. md.) Menfaati ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde ihtiyati haczin dayandığı sebeplere veya teminata itiraz edebilir.
Mahkeme, gösterilen sebeplere hasren tetkikat yaparak itirazı kabul veya reddeder.
İtiraz eden, dilekçesine istinat ettiği bütün belgeleri bağlamaya mecburdur. Mahkeme, itiraz üzerine iki tarafı davet edip gelenleri dinledikten sonra, itirazı varit görürse kararını değiştirebilir veya kaldırabilir. Şu kadar ki, iki taraf da gelmezse evrak üzerinde inceleme yapılarak karar verilir.
(Ek fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./63. md.; Değişik fıkra: 02/03/2005-5311 S.K./17.mad) İtiraz üzerine verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir. İstinaf yoluna başvuru, ihtiyatî haciz kararının icrasını durdurmaz.” hükmü bulunmakta olup, maddenin 5.fıkrasında ihtiyati haciz kararına itiraz sonucunda verilen karara karşı istinaf yoluna başvurabileceği belirtilmiştir.
İhtiyati haczin hukuki niteliği gerek doktrin, gerekse uygulamada tartışma konusu olup Yargıtay içtihatlarında ihtiyati haczin geçici bir haciz, dava veya icra takiplerine takaddüm eden emniyet tedbiri olduğu, bir icra takip işlemi olmadığı belirtilmekte, doktrinde ise muhafaza ve emniyet tedbiri, ihtiyati tedbirin özel bir nevi, koruma tedbiri, teminat tedbiri olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlamalara göre ihtiyati haciz olağan haciz yolları dışında bir haciz yoludur.
İhtiyati hacze karar vermenin ön koşulu 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 258/1. maddesi ikinci cümlesinde de belirlendiği üzere ihtiyati haciz sebeplerinin varlığının istekçi tarafından mahkemede kanaat oluşturacak şekilde dosyaya sunulmasıdır. Bu anlamda ihtiyati haczin olağan haciz yolu olmaması nedeniyle her vadesi gelen alacak ya da ilamla hükmedilmiş bir alacak doğrudan ihtiyati haciz kararına konu olmaz. İstekte bulunanın alacağın varlığı ile borçlunun mal varlığına önceden el konulmasını gerektiren nedenlere ilişkin ikna edici nitelikte ihtiyati haciz sebeplerini bildirmesi ve bu konudaki delil ve belgelerini istemine ekli olarak sunması zorunludur.
Nitekim 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 260/3. maddesinde de ihtiyati haciz kararında haciz konulmasının sebebinin yazılmak zorunda olduğu gösterilmiştir. Bu düzenlemeden ister vadesi gelsin ister gelmesin olağan haciz yolu dışında ihtiyati haciz kararı vermeyi gerektirir nedenlerin kararda gösterilmesinin zorunlu olduğu, bu bağlamda talep eden tarafın bu nedenleri dosyaya sunması gerektiğinin arandığı açıktır.
Dosya kapsamı ile talep dilekçesi ve ekinde yer alan belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 257. maddesinde düzenlendiği üzere rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için talep konusu alacağın varlığına dair yaklaşık ispat koşulunun sağlanması gerektiği, her ne kadar davalı vekili tarafından verilen ihtiyati haciz kararının tabiri caizse henüz yargılaması yapılmamış davayı baştan bitirmeye yönelik olduğu, takibe konu edilen faturanın işbu davada muaccel bir alacağın varlığını göstermediği, davacının davalı şirktten alacaklı olduğu ve alacağın muaccel olduğuna dair iddialarının da haksız ve kötü niyetli olduğu, uyuşmazlık halinde, malın teslim edildiğini, işin yapıldığını vs. borcun belirtilen kadar olduğunu faturayı düzenleyip gönderenin (satıcı, işi yapan…), usulüne uygun olarak ispat etmesi gerektiği, davalı şirketin 5.000 ton bobin kağıdın, 11.12.2022-23.12.2022 tarihleri arasında İzmir Limanı’ndan Bornova Doğanlar’da bulunan davalı şirkete ait depoya taşınması işi için söz konusu (emtiaların) İzmir Limanına varmadan günler önce lojistik firmaları ile görüşüp fiyat teklifleri aldığı, dava dışı …’ten davalı şirkete ait emtianın İzmir Limanından alınıp, Bornova Doğanlar’da bulunan depoya taşınması işi için sefer başına 1.650,00-TL+KDV nakliye bedeli teklif etmesine karşın, davacı … Tic. Ltd.Şti’nin davalı şirkete ait emtiayı teklif edilen bedelden daha aşağı bedel olan sefer başına 1.500,00-TL bedelle taşıyabileceğini söyleyerek söz konusu taşıma işini üstlendiği, ancak davacının iddia ve faturaya konu ettiği şekilde bir taşıma sözleşmesi kurulmadığı, davalı şirketin dava dışı …’ten almış olduğu 1.650,00-TL+KDV fiyat teklifini kabul etmeyip davacıya 2.250,00-TL+KDV’den taşıma işini vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davalı şirket ile davacı şirket arasında davalı şirkete ait emtiaların İzmir Limanı’ndan Bornova Doğanlar’a (12,7 km) taşınması konusunda birim fiyatı 1.500,00-TL’den olacak şekilde toplamda 215 tır taşıması konusunda anlaşıldığı, davalı şirket tarafından 22.12.2022 tarihinde 200.000,00-TL ödeme yapıldığı, davalı şirket tarafından davacıya ödeme yapıldıktan bir gün sonra davacı tarafından davalı şirket adına 23.12.2022 tarihli nakliye bedeli açıklamasıyla birim fiyatı (sefer başına) 2.250,00-TL+KDV üzerinden 215 tır karşılığı 553.410,00-TL bedelli fatura tanzim edildiği, söz konusu fatura içeriği davacı ile davalı şirket arasındaki sözlü anlaşmaya uygun olmadığından davalı şirket yetkililerince davacı şirketle iletişime geçildiği, davacı şirketin davalı şirketin faturada belirtilen birim fiyatın sözlü anlaşmaya uygun olmadığına yönelik itirazları karşısında bir yanlışlık olduğunu, sözlü olarak anlaşılan bedelin ödenmesi halinde borçlu kalınmayacağını, söz konusu faturanın defterlerine kaydedilmesini, ödemelerin tamamlanmasından sonra iade faturası ile mutabık kalınacağını beyan ederek, davalı şirketin faturaya itiraz etmesinin önüne geçtiği, davalı şirketin de, davacının sözüne güvenerek sözlü olarak kararlaştırıldığı şekilde 13.01.2023 tarihinde ise 122.500,00-TL, 03.02.2023 tarihinde 40.635,00-TL olmak üzere toplamda 362.865,00-TL ödediği, 30.01.2023 tarihinde de davalı şirket tarafından davacı adına fiyat farkı adı altında 215 adet birim fiyatı 750,00-TL üzerinden KDV dahil 190.275,00-TL iade faturası düzenlendiği, davacı ile davalı arasında kararlaştırılan sefer başı nakliye bedelinin 1.500,00-TL olduğu, davalı şirket tarafından iade faturası düzenlemek suretiyle davacı ile olan hesap ilişkisinin sonlandırıldığı, davacı şirketin davalı şirketin takibe konu faturaya itiraz etmesinin önüne geçip iade faturası düzenledikten sonra mutabık kalmayarak, iade faturasına karşı noter kanalıyla iade etmesi haksız ve kötü niyetli olduğu, yargılama sırasında yapılacak bilirkişi incelemesinde de ortaya çıkacağı üzere davacının üstlendiği nakliye işine ilişkin düzenlediği faturadaki bedel emsallere göre oldukça fazla olduğu ortaya çıkacak olup tamamen yargılamayı gerektiren bir durumda mahkemece “yaklaşık ispatla “alacağı ispatladığı kanaatiyle ihtiyati haciz kararı verilmeis taraflar arasındaki dengenin bozulmasına neden olduğu, mahkemece taraflar arasındaki dengenin de korunması gerekmekte olup yargılamayı gerektiren bir konuda taraflar arasında dengesizliğe sebebiyet verecek şekilde ara karar tesis edilemeyeceği, geçici hukuki korumaların temel amacı da taraflar arasındaki dengeyi sağlamak olup alacağı tehlikeye düşen ve düştüğüne dair alacağı dahil somut sabit delillerle ispatlayabilen alacaklılar için öngörülen bir hukuki koruma olduğu, ancak burada mahkemece verilen ara karar nedeniyle geçici bir koruma değil; müvekkil yönünden ticari itibari dahil iş hayatını sekteye uğratacak şekilde karar verildiği ve dengenin bozulduğu, bu karar için alacağın varlığını yaklaşık ispat ölçüsünde gösteren herhangi bir delil de bulunmadığı, ortada kesinleşmiş bir alacak olmadığı gibi muaccel olmayan alacaklar için verilen ihtiyati haczin şartlarının da somut olayda mevcut olmadığı, davalı şirketin muayyen yerleşim yeri olmaması yahut kaçması, gizlenmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığından bahisle mahkememizce verilen ihtiyati haciz kararına itiraz edilmiş ise de, her ne kadar faturaların her zaman tek taraflı olarak düzenlenebilecek belgelerden olmaları sebebiyle tek başlarına alacağın varlığını ispata elverişli olmadıkları mahkememizin kabulünde ise de, davacı şirket tarafından davalı şirket adına düzenlenen 23/12/2022 tarihli ve EGE2022000000022 numaralı 553.410,00-TL bedelli fatura içeriğine davalı şirket tarafından herhangi bir itirazda bulunulmaksızın fatura bedelinin bir kısmının 22/12/2022 tarihinde 200.000,00-TL, 13/01/2023 tarihinde 122.500,00-TL ve 03/02/2023 tarihinde 40.635,00-TL olacak şekilde davalı şirketi tarafından ödendiği, akabinde davalı şirket tarafından bakiye bedele yönelik olarak 30/01/2023 tarihli ve ONF2023000000001 numaralı 190.275,00-TL bedelli faturanın düzenlendiği, ancak fatura üzerinde iade faturasının hangi amaç ve sebeple düzenlendiğine yönelik bir açıklamanın yer almadığı, kaldı ki davalı şirket tarafından dava konusu olan ve iptali talep edilen itirazda da herhangi bir açıklama olmaksızın matbu ifadeler ile itiraz edildiği, gerek fatura bedelinin bir kısmının davalı şirket tarafından ödenmiş olması, gerekse de iade faturası ve ödeme emrine yöneltilen itirazda davaya konu bedelin hangi sebeple kabul edilmediğinin belirtilmemesi çerçevesinde, dava konusu alacağın varlığı noktasında yaklaşık ispat koşulunun sağlanmış olduğu kanaatine varıldığı, ihtiyati haciz kararı verilmesinin henüz yargılaması yapılmamış davayı baştan bitirmeye yönelik olduğu kanısına hangi düşünce ve gerekçelerle varıldığının mahkememizce anlaşılamaması yanında buna yönelik iddianın gerek nezaket kuralları, gerekse de temel hukuk normlarına aykırılık teşkil etmesi yanında abesle iştigal mahiyetinde bulunduğu, ihtiyati haciz kararının geçici koruma vasıtalarından olduğu, ihtiyati haciz talebinin kabulüne veya reddine verilmesinin yargılama yapılmaksızın bir tarafın haklılığına karar verilmesi anlamını taşımadığı gibi taraflar arasındaki dengeyi bozar mahiyette olduğu iddiasının yerinde olmadığı, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi açısından alacağın muaccel hale gelmiş olmasının yeterli olduğu, kesinleşmiş bir alacak bulunmasına gerek olmadığı, muaccel hale gelmiş bir alacak açısından ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için borçlunun muayyen yerleşim yerinin bulunmaması ve borçlunun mallarını gizleme, kaçırma veya kendisinin kaçmaya hazırlık faaliyetleri içinde olması şartlarının aranmadığı, yapılacak işin kalitesi, işin bitirilme süresi vb. gibi birçok faktörün değerlendirilmesi suretiyle gerçek ve tüzel kişilerin serbest piyasa şartları çerçevesinde aldığını iddia ettiği tekliflerden daha yüksek bedelle aldığı bir başka teklifi kabul etmesinin mümkün olduğu, bahsi geçen iddianın yapılacak yargılama sırasında belirleneceği, davalı şirketin ticaret şirketi olduğu ve bu çerçevede tacir sıfatını haiz olması sebebiyle basiretli davranma yükümlülüğünün bulunduğu, davacı şirketin davalı şirketin faturada belirtilen birim fiyatın sözlü anlaşmaya uygun olmadığına yönelik itirazları karşısında bir yanlışlık olduğunu, sözlü olarak anlaşılan bedelin ödenmesi halinde borçlu kalınmayacağını, söz konusu faturanın defterlerine kaydedilmesini, ödemelerin tamamlanmasından sonra iade faturası ile mutabık kalınacağını beyan etmesi üzerine davalı şirketin faturaya itiraz etmesinin önüne geçtiği, davalı şirketin de, davacının sözüne güvenerek sözlü olarak kararlaştırıldığı şekilde 13.01.2023 tarihinde ise 122.500,00-TL, 03.02.2023 tarihinde 40.635,00-TL olmak üzere toplamda 362.865,00-TL ödediği, 30.01.2023 tarihinde de davalı şirket tarafından davacı adına fiyat farkı adı altında 215 adet birim fiyatı 750,00-TL üzerinden KDV dahil 190.275,00-TL iade faturası düzenlendiği iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi basiretli davranma yükümlülüğüne de aykırılık teşkil ettiği, belirtilen gerekçeler dahilinde geçici hukuki koruma tedbirlerinden olan ihtiyati haciz kararı verilmesinde usul ve yasa hükümleri çerçevesinde herhangi bir aykırılık bulunmadığı…” gerekçesi ile İhtiyati hacze itiraz eden davalı vekilinin 14/04/2023 tarihli ara karara karşı itirazlarının REDDİNE, karar verilmiş, verilen bu karara karşı ihtiyati hacize itiraz eden davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

İhtiyati hacize itiraz eden davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ihtiyati haciz kararı verilmesi için kanunen aranan şartların somut uyuşmazlıkta mevcut olmadığını, takibe konu edilen faturanın, muaccel bir alacağın varlığını göstermediğini, davacının davalı müvekkilinden alacaklı olduğu ve alacağın muaccel olduğuna dair iddialarının da haksız ve kötü niyetli olduğunu, takibe konu faturanın taşımaya ilişkin olduğunu, taraflar arasında taşıma ücretine ilişkin yazılı sözleşme yapılmadığından taşıma ücretinin piyasa şartları dikkate alınarak tespit edilmesi gerektiğini, yargılama sırasında yapılacak bilirkişi incelemesinde de ortaya çıkacağı üzere davacının üstlendiği nakliye işine ilişkin düzenlediği faturadaki birim fiyat bedelinin taşıma yapıldığı tarihteki emsallere göre oldukça fazla olduğunu, yerel mahkemece yaklaşık ispat olgusunun hatalı değerlendirildiğini, yargılama gerektirir bir konuda ihtiyati haciz kararı verildiğini, davalı müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcunun olmadığını, verilen ara kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme ara kararının kaldırılması istemiyle istinaf yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Talep, ihtiyati hacize itirazın reddi istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
İİK’nın 257. ve devamındaki maddelerde geçici hukuki koruma tedbirlerinden olan ihtiyati haciz müessesesi düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler uyarınca vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş bir para borcunun alacaklısının borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır, taşınmaz malları ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilecektir. Aynı Kanunun 258. maddesi gereğince alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermek mecburiyetindedir. Bir başka deyişle ihtiyati haciz kararı verilmesi için mutlak ispat şartlarının oluşmasına gerek bulunmayıp, yaklaşık ispat ölçülerinde ispat yeterli olacaktır. Yine aynı Yasa’ nın 45. maddesi hükmüne göre, rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı, yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir.
Dosyadaki belgelere, ara kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle ihtiyati haciz kararı verilmesi için mutlak ispat şartlarının oluşmasına gerek bulunmayıp, yaklaşık ispat ölçülerinde ispat yeterli olacağından dosya kapsamına göre yaklaşık ispat kuralının somut olay yönünden gerçekleşmiş olmasına, alacağın rehinle temin edilmemiş olmasına, bu itibarla yerel mahkemece davalının ihtiyati hacize itirazının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına, ara kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu ara kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından ihtiyati hacize itiraz eden davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2023/228 Esas sayılı dosyasında ihtiyati hacize itirazın reddine dair verilen 25/05/2023 tarihli ARA KARAR, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan ihtiyati hacize itiraz eden davalı vekilinin istinaf kanu yolu başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 269,85.TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 179,90.TL harcın tenzili ile bakiye 89,95.TL harcın ihtiyati hacize itiraz eden davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan ihtiyati hacize itiraz eden davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden bu aşama için ihtiyati haciz isteyen davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 362/(1)-f maddesi uyarınca kesin olmak üzere 21/09/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.