Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/1311 E. 2023/1505 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/1311
KARAR NO : 2023/1505

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/01/2018
NUMARASI : 2015/688 Esas 2018/56 Karar
DAVA : Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
KARAR TARİHİ : 13/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/09/2023

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/688 Esas, 2018/56 Karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı ve fer’i müdahil vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş, Dairemizin 03/03/2021 tarih ve 2021/146 esas, 2021/333 karar sayılı kararının Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2021/6266 Esas, 2023/1599 Karar sayılı kararı ile bozularak Dairemize iadesi ile duruşmalı inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; … A.Ş.’nin müvekkiline sattığı 1000 tonun üzerinde maden için müvekkilinin 1.353.378,09 USD’yi … A.Ş.’ye ödediğini, bu madenin davalı … A.Ş.’nin Trabzon’daki deposuna emanet edildiğini, davalı … A.Ş. ile yapılan sözleşmede mülkiyeti müvekkiline ait madenin … Firması (…) adına alınıp onun yazılı onay ve izni olmaksızın mallar üzerinde tasarrufta bulunulmayacağının belirtildiğini, …’nin müvekkilinin alım satım finansmanını yapan banka/finansman şirketi olduğunu, emtianın teslimi istendiğinde saklama sözleşmesinin dava dışı ….’nin talimatı ile iptal edildiğinin bildirildiğini, böylece bedeli ödenen malların müvekkiline teslim edilmediğini, davalı …’ın da müvekkili ile imzaladığı temsilcilik sözleşmesinin gereğini yerine getirmediğini ileri sürerek 1.000,65 ton emtianın müvekkiline ya da göstereceği kişiye teslimini, 50.000,00 TL gecikme zararının tazminini, aynen ifanın mümkün olmaması halinde 1.353.378,09 USD’nin ödeme günündeki TL karşılığının gecikme faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. (birleşme ile yeni unvanı … A.Ş.) vekili cevap dilekçesinde; davaya konu malların 27.01.2014 tarihli Serbest Bırakma Talimatı ile …. tarafından müvekkili deposuna tevdi edildiğini, 28.01.2014 tarihli Holding Certificate (Elde Tutma Belgesi) düzenlendiğini, … A.Ş.’nin 04.03.2014 tarihinde 28.01.2014 tarihli belgenin iptali ile dava dışı …’e gönderilmek üzere 24.03.2014 tarihli Holding Cetrificate düzenlenmesini istediğini, … A.Ş.’nin müvekkile ihtarname gönderip malların mülkiyetinin kendilerine ait olduğunu, davacıya teslim edilmemesi gerektiğini bildirdiğini, müvekkilinin davacı ile bir hukuki ilişkisinin bulunmadığını, taslak niteliğindeki 28.01.2014 tarihli belgenin malların müvekkili deposunda olduğunu bildirmekten başka bir hüküm ifade etmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; … A.Ş.’nin temsilcisi sıfatı ile hareket eden müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, sunulan belgenin taslak olduğunu, temsilcilik sözleşmesinin uygulanmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Ferî müdahil vekili dilekçesinde; davacı ile sadece … A.Ş. ve … arasında hukuki ve ticari ilişki bulunduğunu, müvekkili ve … A.Ş.’nin davacı ile bir hukuki ilişki kurmadığını, madenin mülkiyetinin ve zilyetliğinin, ayrıca saklatan sıfatının müvekkiline ait olduğunu, … A.Ş.’nin sadece müvekkiline karşı sorumluluk taşıdığını, davacının dayandığı 28.01.2014 tarihli Holding Certificate’nin (Elde Tutma Belgesi) bu miktarda cevherin depo sahasında mevcut olduğunu göstermekten başka kıymetinin bulunmadığını, … A.Ş.’nin madeni almaktan vazgeçtiğini, bu hususta müvekkili ile … A.Ş. arasında ibraname düzenlendiğini, müvekkilinin de 24.03.2014 tarihli ikinci Elde Tutma Belgesini düzenlediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İzmir 5 Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.01.2018 tarihli ve 2015/688 E., 2018/56 K. Sayılı ilamıyla, davanın kısmen kabulüne, davacının satıcı … A.Ş.’ye yapmış olduğu toplam ödeme miktarı olan 1.353.378,09 USD’nin davalı …’nun temerrüt tarihi olan 23.08.2014 tarihi ile diğer davalı … AŞ’nin ise temerrüt tarihi olan 28.08.2014 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4/a maddesi gereğince devlet bankalarınca ABD doları cinsi üzerinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanarak fiili ödeme günündeki döviz satış kuru üzerinden TL karşılığının bu davalılardan tahsiliyle davacıya ödenmesine, davacının terditli diğer taleplerinin şartları gerçekleşmediğinden reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı davalı … A.Ş. vekili ve feri müdahil vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
Davalı … Deposunu devralan davalı … vekili vermiş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; istinaf nedeni olarak mahkemenin dayanak aldığı makbuzların kopya olduğunu ileri sürmüş ise de bu belgelerin kopya belge olduğu üzerlerinde yazılı olmadığı gibi bilirkişi tarafından da geçerli belgeler olarak kabul edilmiş, taslak veya kopya olduğu iddia eden tarafından usulünce ispat edilememiş olduğundan bu istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davalı diğer istinaf nedeni olarak da malları depoya teslim edenin … olmadığını ileri sürmüş ise de bilirkişi raporunda belirtilen ve mahkemece kabul edilen .. antrepo teslim belgelerinin …’nin imzasını taşıdığını bu nedenle de bu istinaf nedeninin de yerinde olmadığı görülmüştür. Benzer mahiyetteki üçüncü istinaf nedeninin de aynı nedenlerle yerinde görülmemiştir. Ayrıca …’nin hakkını davacının geçerli bir şekilde devretmediğini belirtmiş ise de, 04/09/2014 tarihli belgeye göre …’nin talep haklarının davacıya usulünce geçtiği anlaşılmış olduğundan davalı …’ın istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Feri müdahil … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; olayda davalı …’in sorumluluğunu gerektirecek hukuki gerekçenin yer almadığını, davacı … ile … arasında alım satım sözleşmesi bulunduğunu, … ile davalı … arasında 30/05/2013 tarihli temsilcilik ilişkisi bulunduğunu, … ile … arasında da 26/11/2013 tarihli alım satım sözleşmesi bulunduğunu, Feri müdahil … A.Ş. İle … arasında 06/01/2014 tarihli saklama sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşme ile maden taşıma ve depolama konularında anlaşma sağlandığını, bu sözleşmeler dışında taraflar arasında başkaca bir sözleşme bulunmadığını, … tarafından 01/01/2013 tarihinde yapılan ödemenin sözleşmeye güvenerek yapıldığını, madeni saklatanın Feri müdahil … A.Ş. olduğunu, mahkemenin hükme esas aldığı 28/01/2014 tarihli elde tutma belgesini bilirkişilerin ve mahkemenin nitelendirmesinde olduğu gibi olmadığını, bu belgeye sonuç bağlamanın herhangi bir mevzuata dayanmadığını belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Dairemizin 25.01.2019 tarihli, 2018/841 E. ve 2019/243 K. sayılı kararıyla davalı … A.Ş.’nin istinaf isteminin esastan, ferî müdahilin istinaf isteminin usulden reddine, harçla ilgili fıkrada yer alan 210.784,31 TL’nin silinerek yerine 351.640,00 TL yazılmasına, harcın bu şekilde düzeltilmesine karar verilmiştir.
Dairemiz kararına karşı davalı … A.Ş. vekili ve feri müdahil vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Dairemiz kararına karşı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16.12.2020 tarih, 2019/2049 Esas ve 2020/5929 Karar sayılı ilamı ile , ” İlk Derece Mahkemesi kararına karşı feri müdahilin yanında davaya katıldığı … A.Ş.’nin de istinaf yoluna başvurduğu gözetildiğinde karara karşı kanun yollarına başvurmakta hukuki yararı bulunan feri müdahilin istinaf itirazlarının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde istinaf talebinin usulden reddine karar verilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilip harca ilişkin hükmün düzeltilmesi yerinde görülmemiş, karar bu yönlerden bozulmuş, davalı … A.Ş. vekili ile ferî müdahil vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemizce usul ve yasaya uygun olan bozma ilamına uyulmuştur.
Dairemizin 2021/146 Esas 2021/333 Karar sayılı ilamı ile, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı şirket mahkemenin dayanak aldığı makbuzların kopya olduğunu ileri sürmüş ise de bu belgelerin kopya belge olduğu üzerlerinde yazılı olmadığı gibi bilirkişi tarafından da geçerli belgeler kabul edildiği, taslak veya kopya olduğu iddia eden tarafından usulünce ispat edilemediği, davalı şirketin malları depoya teslim edenin … olmadığını ileri sürmüş ise de bilirkişi raporunda belirtilen ve mahkemece kabul edilen antrepo teslim belgelerinin …’nin imzasını taşıdığı, bu nedenle de bu istinaf nedeninin de yerinde olmadığı, ayrıca …’nin hakkını davacının geçerli bir şekilde devretmediğini belirtmiş ise de, 04.09.2014 tarihli belgeye göre …’nin talep haklarının davacıya usulünce geçtiği gerekçesiyle davalı şirket vekilinin istinaf itirazlarının reddedildiği, feri müdahilin istinafının da yerinde olmadığı, istinafa konu kararda kamu düzenine ilişkin olan ve alınması gereken harç yönünden hatalı hesap yapıldığının inceleme sırasında farkedildiği, karar tarihi itibariyle dolar cinsinden hüküm altına alınan alacağın döviz satış kuru üzerinden yapılan hesaplamada alınması gereken harcın belirlendiği, istinafa konu karardaki harçla ilgili bu maddi hatanın düzeltilmesi yoluna gidildiği gerekçesiyle davalı … A.Ş. (…) ve bunun yanında feri müdahil olan ….’nin sair istinaf nedenleri yerinde değil ise de resen nazara alınan harç yönünden istinaflarının kabulü ile istinafa konu İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, davacının … A.Ş’ye yapmış olduğu ödeme miktarı olan 1.353.378,09 USD’nin davalı …’nun temerrüt tarihi olan 23.08.2014 tarihi ile diğer davalı … (… A.Ş.)’in ise temerrüt tarihi olan 28.08.2014 tarihinden itibaren 3095 sayılıKanun’un 4/a maddesi gereğince devlet bankalarınca ABD doları cinsinden açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanarak fiili ödeme günündeki döviz alış kuru üzerinden “TL karşılığının” bu davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacının terditli diğer taleplerinin şartları gerçekleşmediğinden reddine karar verilmiştir.
Bozma ilamından sonra verilen Dairemiz kararına karşı davalı … A.Ş. vekili ve feri müdahil vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 15/03/2023 tarihli 2021/6266 Esas 2023/1599 Karar sayılı ilamı ile, “1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Yapılan şikayet üzerine davalı … A.Ş. (Yeni unvanı: … A.Ş.) yetkilileri hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmişse de itirazlardan sonra Sulh Ceza Hakimliğince kamu davası açılmasına karar verilmesi üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 26.05.2017 tarih ve 2017/14890 numaralı iddianamesi ile … isimli firma yetkilisi konumunda olarak hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçunu işledikleri yönünde haklarında kamu davası açılmasına yeterli delil bulunduğu kanaatiyle davalı şirketin yetkilisi olduğu belirtilen şüpheliler hakkında İzmir 28. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/561 E. sayılı dosyası ile kamu davası açıldığı dosyaya sunulan iddianameden anlaşılmıştır.
3. 6098 sayılı Kanun’un 74 üncü maddesi uyarınca ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.04.2014 tarih, 2013/4-1008 E. ve 2014/490 K. sayılı ilamı)
4. Bu bakımdan mahkemece, anılan ceza mahkemesi dosyasının sonucunun beklenmesi, ceza mahkemesi kararının işbu davaya etkisinin tartışılması, ceza dosyasındaki tespit ve delillerin de değerlendirilmesi varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın davalı … A.Ş. (Yeni unvanı: … A.Ş.) ve ferî müdahil yararına bozulması gerekmiştir. ” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemizce bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde;
Dava, … Depo’yu devralan … AŞ yönünden saklama sözleşmesinin ihlali, davalı … yönünden de temsilcilik, komisyonculuk-vekalet görevinin kötüye kullandığı iddialarından kanyaklı tazminat davasıdır.
Dosya kapsamı ve taraf defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi heyetlerinden rapor alındığı görülmüştür.
22/03/2016 tarihli heyet raporunda ve özetle; davacının davaya konu madenleri bedellerini ödeyerek aldığını, bu alım-satımda davalı …’ın temsilcilik yaptığını, ve bu malların depocu davalıya davacının bankası olan … tarafından depoya verildiğini ve antrepo makbuzu düzenlendiğini, bundan sonra satıcı davadışı … Şirketi tarafından davacıya kalan para için fatura kesildiğini ve davacının bu faturayı da ödediğini, davacı tarafından mal bedelli ödendiği halde mallar teslim edilmediği iddiası ile satıcıya ihtarnameler çekildiğini, yine davacı tarafından depoda bulunan gümüş madenlerinin kendilerine ait olduğundan ötürü malların akibeti sorulduğunu, ve deponun malların … A.Ş.’ye teslim edildiğini bildirdiğini, ve bu teslimatında diğer davalı …’ın talimatıyla yapıldığını oysa …’ın üstlendiği davacıyı temsil etme görevi ve bu sözleşmedeki davacının menfaatlerini koruma yükümlülüğünü bu şekilde ihmal ettiğini, bu anlamda davaya konu zarardan …’ın sorumlu tutulması gerektiğini belirtmişlerdir. Aynı raporda diğer davalı … yönünden ise malların sahibi olan davacı veya antrepo sözleşmesi gereği dava konusu malları teslim eden davacının bankası olan …’nin talimatı olmadan saklamaya verilmiş olan malların feri müdahil …’a teslim edilmesi yönündeki eylemden ötürü davacının uğradığı zararlardan sorumlu olduğunu belirterek zararın 1.353.378,09-USD olduğunu belirlemişlerdir.
Rapora itirazlar üzerine yeni heyetten rapor alınmasına karar verilmiş, yeni heyet 28/03/2017 tarihli asıl ve daha sonraki ek raporlarında özetle; 28/01/2014 tarihli sertifika ile davacıya ait dava konusu maden ürününün davadışı ve davacının bankası olan … firması tarafından davalı … A.Ş.’ye teslim edildiğini, bu belgede …’nin saklatan, davalı …’in saklayan olduğu kaşe ve imzaların bulunduğu, ürünün davalı deponun Trabzondaki yerinde olduğunu ve bu malların feri müdahilin talimatı ile 3. kişi … lehine 24/03/2014 tarihli sertifika belgesinin düzenlendiğini, ancak bu teslimatta ve sertifikada teslim eden …’nin onayının olmadığını, ayrıca 28/01/2014 tarihli belgenin taslak belge olduğuna dair de dosyada bir belge veya dosyada bulunan belge üzerinde bir atıfın bulunmadığını, buna göre belgenin bağlayıcı olduğunu ve teslim belgesi mahiyetinde olduğunu belirtmişlerdir. Raporda devamla davacının malı depoya teslim eden ile aralarındaki sözleşme gereği cüzi halefiyet olduğunu belirterek davalı depo şirketinin saklama sözleşmesi nedeniyle sözleşmeye aykırı davrandığını, davalı …’nun da temsilcilik sözleşmesi gereği üstlendiği yükümlülüğünü ihlal ettiğinden ihtarname ile oluşan temerrüt tarihinden itibaren faiziyle birlikte belirlenen 1.353.378,09-USD’den sorumlu olduklarını belirtmişlerdir.
İzmir 28. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/561 Esas 2018/1449 Karar sayılı ilamı ile; Katılanı …, sanıkları …, … olan dosyada, “Olay, katılan şirket ile sanıkların yetkilisi bulunduğu şirketler ve … … A.Ş arasında maden alım satım ilişkisi bulunduğu, maden alımı ve teslimi konusunda anlaşma yaptıkları, bir süre sonra sanıkların başka firmalara satış yaptıkları ve malları teslim etmedikleri böylece hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işledikleri iddiasıdır.
Sanıklar ve müdafii suçlamayı kabul etmemişler, suçun unsurlarının oluşmadığını, zira şikayetçi şirkete herhangi bir teslim vs. olmadığını, kendilerinden kaynaklanan kusur bulunmadığını belirtmişlerdir.
Katılan şirket yetkilileri …nin alımı konusunda … isimli şirketle sözleşme yapıldığı ve … adlı depoya tevdi konusunda anlaşıldığı, … adlı şirkete bir miktar ödeme yapıldığı ancak malların kendilerine teslim edilmediğini belirtmişlerdir. TCK 155 maddesinde tanımlanan güveni kötüye kullanma suçu yönünden temel unsur mülkiyetin tartışmasız olması, mülkiyeti tartışmasız olan taşınır malın belirli bir amaçla bir yere teslim edilmesi sonrasında teslim amacı dışında tüketilmesi ya da kullanılmasıdır. Olayda mülkiyet hususu tartışmalıdır. Taraflar arasında bedel ödeme ya da mülkiyetin nakli konusunda anlaşma sonuçlanmamış ve mülkiyetin aidiyeti suç işleme iddiası yönünden belirtilen tarihten önce net olarak ortaya konmamıştır. Sözleşmelerin kiminle yapıldığı, hangi şirket tarafından teslim yapılacağı ya da nereye teslim edileceği, bedelin ödenip ödenmediği konularıyla ilgili Hukuk Mahkemesi’ne dava açılmış, gerek Trabzon’da gerekse İzmir’de Hukuk Mahkemeleri’nde yargılama yapılmıştır. TCK yönünden mülkiyetin ihtilaflı olması suçun unsurlarının gerçekleşmediğini ortaya koymaktadır. Hukuk Mahkemesi kararına bağlı olan bir mülkiyet ihtilafında ya da malın aidiyeti konusunda tartışma olması durumunda güveni kötüye kullanma suçunun unsurlarının oluştuğundan söz edilemez. Zira suç tarihi olarak belirtilen tarihte makul her insanın baktığında mülkiyetin şikayetçiye ait olduğunu net olarak anlaması ve bir yerin bu malın teslimi sonrasında teslim amacı dışında kullanılması ya da tüketilmesi gereklidir. Dosyada İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi kararıla mülkiyet tespit edilmiş, taraflar arasında sözleşmeden kaynaklanan borçlar ilişkisindeki ifa ve karşılıklı edim yönünden tartışma bulunduğu, mülkiyetin aidiyetinin net olarak suç tarihinde belli olmadığı değerlendirilmiş, bu değerlendirmeye göre suçun unsurlarının oluşmadığı, gerçekleşmediği inancı oluşmuştur.
Dosya kapsamına göre; Her ne kadar sanıklar … ve … hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan kamu davası açılmışsa da; anılan suçun oluşabilmesi için aidiyet ilişkisinin ilk anda kesin olarak belli olması, tartışmasız ve net olarak bilinmesi ve buna göre suçun gerçekleşmesi gerekir ki olayda mülkiyet ya da aidiyet ilişkisi bir mahkeme kararıyla tespite konu olduğundan ve hukuken tartışmalı durumda olduğu görüldüğünden sanıkların üzerine atılı suçun unsurları oluşmadığı inancıyla; sanıkların üzerilerine atılı suçtan CMK 223/2-c maddesi gereğince ayrı ayrı beraatlarına karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. “gerekçesiyle sanıkların ayrı ayrı beraatlerine karar verilmiş, karar istinaf denetiminden geçerek 22/04/2019 tarihinde kesinleşmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen ilamı ile İzmir 28. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/561 E. sayılı dosyası ile kamu davası açıldığı, bu dosyanın sonucunun beklenmesi, ceza mahkemesi kararının işbu davaya etkisinin tartışılması, ceza dosyasındaki tespit ve delillerin de değerlendirilmesi varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle Dairemiz kararının bozulmasına karar verildiği, söz konusu ceza dosyasının incelenmesinde, TCK yönünden mülkiyetin ihtilaflı olması suçun unsurlarının gerçekleşmediğini ortaya koyduğu, Hukuk Mahkemesi kararına bağlı olan bir mülkiyet ihtilafında ya da malın aidiyeti konusunda tartışma olması durumunda güveni kötüye kullanma suçunun unsurlarının oluştuğundan söz edilemeyeği, gerekçelerine yer verildiği, somut olayda mülkiyetin tesbiti açısından, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusunda hukuk hakimini bağlayıcı bir tespitte bulunulmadığı kanaatine varılmıştır.
Mahkemece birbirlerini teyit eden raporlar, dosyadaki bilgi ve belgeler, tespit raporu, yine dosyada bulunan belgeler ile tespit edilen temerrüt tarihleri, davalı depocunun saklamak üzere teslim aldığı madenleri yetkili olmayan ihbar olunan ve …’nun talimatıyla davadışı şirkete teslimi şeklindeki eylemlerinin saklama sözleşmesinin ihlali olduğunu, davalı …’ın varlığı inkar edilmeyen temsilcilik sözleşmesine rağmen gümüş madenini … A.Ş. lehine hareket ederek teslimini sağladığını, bu şekilde davacı ile aralarındaki sözleşmeye aykırı davrandığını, raporda da belirtildiği gibi davacının … vasıtasıyla satın aldığı malları 28/01/2014 tarihli depo belgesinin iptal edilerek ihbar olunan … A.Ş.’ye teslim edilmesinin istenmesi yönündeki …’ın talimatı ve 05/03/2014 tarihli email kaydına göre …’ın “kurşunu sat, yeni geleni bana ver, işi uzatmayalım” ifadelerinin de bu işlemlerin …’ın bilgisi dahilinde olduğunu buna göre de davalı …’ın davacının menfaatlerini gözetmeyerek aleyhine sonuç doğuracak şekildeki sözleşmeye aykırılık teşkil eden eylemlerinin bulunduğu kabul edilerek zarardan her iki davalının müteselsilen sorumlu oldukları kabul edilmiştir.
Buna göre mahkemece davanın kabulüne, temerrüt tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi gereğince faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Karar davalı … yönünden kesinleşmiştir.
Yapılan incelemeye göre davacı … (…) ile … AŞ arasında 01.11.2013 tarihli kurşun/gümüş madeni konsantresi alımı hakkında sözleşme yapıldığı, sözleşmenin 8. Maddesi uyarınca davacının … AŞ’ye 08.01.2014 ve 31.01.2014 tarihinde toplam 1.353.378,09 USD ödeme yaptığı, yine davalı … AŞ’nin (… AŞ) de dava dışı … şirketinin varlık yönetim şirketi … lehine antrepo makbuzu düzenleyerek verdiği (28.01.2014 tarihli Holding Certicate No.08-2014) (TBK m.561-580), bu belge de saklatanın (depositor) … olarak yer aldığı, saklama sözleşmesinin tarafının … olduğu, antrepo makbuzunun hükümlerine göre …’nin izni olmaksızın depoda bulunan malların tasarruf edilemeyeceği, tasarruf yetkisinin …’de bulunduğu, …’nin talep hakkını 04.09.2014 tarihli belge ile bu mallarla ilgili tüm haklarını davacı şirkete temlik ettiği, davalı … AŞ (… AŞ)’nin saklayan olarak bu malların yerini değiştirmeyerek tasarrufta bulunmaması gerektiği halde sözleşme hükümlerini ihlal ederek malları … AŞ’ye teslim ettiği, böylece doğan zarardan saklayan/ardiyeci olarak sorumlu olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sebeplerle davalı … AŞ ile feri müdahil … AŞ vekillerinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Davalı … AŞ (… AŞ)’ye gönderilen ve 1.353.378,09 USD bedelin tahsilini talep eden 13.08.2014 tarihli ihtarnamenin tebliğ tarihi bilinmemekle ve davacı vekili tarafından ibraz edilmemekle birlikte, davalı … AŞ (… AŞ)’nin cevabı ihtarnamesi olan 28.08.2014 tarihli ihtarnamede, 13.08.2014 tarihli ihtarnamenin tebliğ edildiği tespit edilmekle 28.08.2014 tarihinden itibaren bu temerrüdün oluştuğu belirlenmekle ve 3095 sayılı kanun m.4/a. daki faiz oranının uygulanarak bu davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle; davanın kabulüne karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalı … ile ilgili açılan dava, Dairemizin 03/03/2021 tarih 2021/146 esas ve 2021/333 karar sayılı ilamı ile kesinleşmiş ise de; ancak infazda tereddüt yaşanmaması için yeniden kurulan hüküm ile;
1-Davalı …’na karşı açılan davanın KABULÜ İLE, 1.353.378,09 USD’nin temerrüt tarihi olan 23/08/2014 tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi gereğince devlet bankalarınca ABD Doları cinsi üzerinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanarak fiili ödeme günündeki döviz satış kuru üzerinden TL karşılığının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Davalı … A.Ş. (eski unvan: … A.Ş.)’ye karşı açılan davanın KABULÜ İLE, 1.353.378,09 USD’nin temerrüt tarihi olan 28/08/2014 tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi gereğince devlet bankalarınca ABD Doları cinsi üzerinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanarak fiili ödeme günündeki döviz satış kuru üzerinden TL karşılığının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Davalı vekilinin teminatın iadesi talebinin reddine,
Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 214.791,43 TL harcın davalılardan alınarak Hazine ‘ye irat kaydına,
Davacı tarafından yargılama gideri olarak yapılan toplam 5.200,00 TL ‘nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı kendini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden yürürlükte bulunan AAÜT gereği belirlenen 295.218,15 TL’nin davalılardan alınarak vekili lehine davacıya verilmesine,
4-İstinaf Yargılama Gideri:
a-Harçlar Kanunu gereğince istinaf kanun yoluna başvuran davalı … … AŞ’den alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcının başlangıçta alınan 52.660,17 TL’den mahsubu ile 52.390,32 TL’nin davalı … … AŞ’ye iadesine,
b-Harçlar Kanunu gereğince istinaf kanun yoluna başvuran müdahil … A.Ş.’den alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcının başlangıçta alınan 52.660,17 TL’den mahsubu ile 52.390,32 TL’nin müdahil … A.Ş.’ye iadesine,
c-Davalı ve müdahil tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin takdiren üzerinde bırakılmasına,
d-İstinaf yargılaması sırasında birden fazla duruşma açıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap ve takdir olunan 11.000,00.TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
HMK m. 333 gereği gider avansından artanın kararın kesinleşmesi ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair; davacı vekili, davalı vekili ve Fer’i müdahil …. vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.13/09/2023