Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/1169 E. 2023/1522 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/1169
KARAR NO : 2023/1522

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/03/2023
NUMARASI : 2021/1055 Esas 2023/184 Karar
DAVA : KONKORDATO
KARAR TARİHİ : 14/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/09/2023

Taraflar arasında görülen Konkordato davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı yasal süresi içerisinde müdahil alacaklılar … ve … vekili, …, … ve … vekili ile … vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; “…Davacı dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’nin, Akhisar’ın en köklü özel hastanesini oluşturan “…”nin maliki ve işleteni konumunda olduğunu, Akhisar ve çevresinde makul fiyatları ve kaliteli hizmetiyle saygın bir marka değerine ulaşan …nin son birkaç yıldır, şirket pay sahipleri arasındaki uyuşmazlıklar yüzünden mali dar boğaza sürüklendiğini, şirketteki yönetimi kaybeden pay sahipleri … ve …’ın yönetimde bulundukları dönemde şirkete karşı kendilerini çok büyük miktarlar üzerinden alacaklı hale getirdiklerini, ayrıca bu pay sahiplerinin şirkete karşı başlattıkları ilâmsız icra takiplerine itiraz etmeyerek haciz yetkisi elde ettiklerini ve ve diğer pay sahiplerine yönetimin geçmesi üzerine bu yetkiyi kullanarak şirketin faaliyetlerine fiili olarak engel olduklarını, şirketin faaliyetlerinin bu şekilde durmasının, nakit akışını sona erdirdiğini, ülkenin içinden geçtiği ekonomik sıkıntıların da etkisiyle müvekkilinin borca batık hâle geldiğini, müvekkil şirketin 8/9/2020 tarihli ve Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/321 E. sayılı başvurusuyla, şirketin borca batıklığı sebebiyle TTK m. 376 ve İİK m. 178 uyarınca mahkemeden doğrudan iflâs talebinde bulunduğunu, HSK’nın 7/7/2021 tarihli ve 608 sayılı Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesine ilişkin karar uyarınca söz konusu iflas başvurusunun mahkememize gönderildiğini, söz konusu iflas başvurusunun Mahkememizin 2021/487 Esas sayılı dosyasında derdest olduğunu, iflas başvurusundan sonra konkordato talebinin TTK m. 377’ye göre, iflâs talebiyle birlikte (adi) konkordato talebinde (İİK m. 285 vd.) bulunulacağı gibi, bu talepten sonra da, iflâs yargılaması sırasında konkordato talebinde bulunulmasının mümkün olduğunu, anılan hükme göre yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklının, 376. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yapacağı iflas talebiyle birlikte veya bu kapsamda yapılan iflas yargılaması sırasında İİK’nun 285 ve devamı maddeleri uyarınca konkordato da talep edebileceğini, şirketin mali durumunun iyileştirilebileceğine inanan yönetim kurulunun, ortaklık yapısında meydana gelen değişiklikten de güç ve destek alarak konkordato başvurusunda bulunma kararı aldığını, Mahkememize İİK’nun 286. Maddesi uyarınca konkordato talebinde eklenmesi gereken belgeler ve finansal tabloların eksiksiz olarak sunulduğunu, ayrıntılı “… Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi’nin 15/10/2021 tarihli Konkordato Ön Projesinin mahkememize sunulduğunu, ön projede ayrıntılı olarak gerekçelendirildiği ve gelecek yıllara ait muhtemel nakit akışı göz önünde bulundurularak, müvekkil Şirket’in bütün alacaklılarının yararına olmak üzere iflasının önüne geçilmesi amacıyla tenzilat ve vade konkordatosu birlikte teklif edildiğini, borca batık müvekkil şirket için konkordato kapsamındaki alacaklar için öngörülen tenzilat oranının %30 olduğunu, ayrıca, konkordatonun tasdik edilmesi durumunda, iki yıl ödemesiz olmak üzere toplam 5 yılda (84 ay) konkordato kapsamındaki alacakların eşit taksitler hâlinde ödenmesinin teklif edildiğini, şirketin gelir tablosu, nakit akım tablosu, işletmenin devamlılığı esasına göre hazırlanan ara bilanço, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden hazırlanan ara bilanço, ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdikleri ile elektronik ortamda oluşturulan defterlere ilişkin e-defter berat bilgileri, maddi ve maddi olmayan duran varlıklara ait olup defter değerlerini içeren listeler, tüm alacak ve borçları, vadeleri ile birlikte gösteren liste ve belgeler, borçlunun malvarlığı durumunu gösteren diğer belgelerden olmak üzere VUK Bilanço ve Gelir Tablosu, VUK Mizan ve Vergi Dairesi faaliyete başlama yoklaması, ödeme planı, ön proje, alacaklılar listesi, alacaklılar listesi, borçlular listesi ve rayiç bilanço ile iflâs bilançosu karşılaştırma tablosunun mahkememize ibraz edildiğini, konkordato ön projesinde yer alan teklife göre alacaklıların eline geçmesi öngörülen miktar ile borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktarı karşılaştırmalı olarak gösteren tablonun, 25/10/2021 tarihli bağımsız denetin raporunun sunulduğunu, geçici mühlete vakit kaybetmeksizin derhal karar verilmesi gerektiğini, borçlunun bütün malvarlığı değerlerinin muhafazası ve işletmenin faaliyetlerinin devam etmesi için gerekli bütün tedbirlere hükmedilmesini talep ettiklerini, geçici mühlet kesin mühletin sonuçlarını ortaya çıkaracağı için bu sonuçlara da hükmedilmesini talep ettiklerini, mühlet kararıyla birlikte, özellikle 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre yapılan takipler de dahil olmak üzere, müvekkil şirkete karşı hiçbir takip yapılamayacağına, başlamış takiplerin duracağına, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarının uygulanmayacağına, bir takip işlemiyle kesilebilen zaman aşımı ve hak düşürücü sürelerin işlemeyeceğine şirketinin faaliyetlerine devam etmesi için gerekli hacizli araç, makine ve işletme tesisatının üzerindeki hacizler baki kalmak ve kayyum heyetinin nezareti altında kullanılmak üzere şirkete teslimine, konkordatonun amacına ulaşabilmesi ve nihayetinde borçlu şirketin malvarlığının korunabilmesi için söz konusu hacizli malların üzerlerindeki hacizlerin baki kalmak üzere müvekkil şirkete iadesini tedbiren talep ettiklerini, şirketin haczedilen ve icra veznesinde bulunan paraların işletme sermayesi olarak kullanılmak üzere kayyum heyetinin hesabına iadesine karar verilmesini, müvekkilin eski yöneticilerinin başlattıkları muvazaalı takiplerde müvekkil Şirket’in … ve üçüncü kişilerdeki alacakları haczedildiği için icra dosyasında tahsilat yapıldığını, söz konusu paraların tedbiren işletme sermayesi olarak kullanılmak üzere konkordato heyetine iade edilmesini, tüm bu nedenlerle müvekkil şirket hakkında tenzilat ve vade konkordatosundan oluşan adi konkordato talebinin kabul edilerek, geçici mühlet kararı verilmesini, müvekkillerin malvarlığının ve işletmenin devamının sağlanması için gerekli görülen bütün tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 12/03/2022 tarihli dilekçesi ile; … Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketine komiser heyetinin raporu ile projenin başarıya ulaşma ihtimali göz önüne alınarak 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununun 289/3. maddesi uyarınca 27 Mart 2022 tarihinden itibaren 1 yıl kesin mühlet verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 14/02/2023 tarihli dilekçesi ile; Önceki konkordato teklifinin alacaklılar lehine revize edilerek, alacaklılara, alacak miktarlarının tamamı ve konkordato projesinin tasdik edilmesini izleyen aydan itibaren uygulayacağı yasal faizi ile birlikte 1 yıl ödemesiz, 4 yılda 16 eşit taksit halinde ödenmesi teklifi üzerine konkordato projesinin tadil edildiğinin bildirilmesine ve kesin mühletin altı ay süreyle uzatılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 22/03/2023 tarihli dilekçesi ile; Müvekkil şirketin 19/3/2023 tarihinde alacaklılar tarafından İİK m. 302/3’teki nisaplara uygun olarak kabul edilen konkordatonun tasdik edilmesini, tasdik kararının kesinleşmesinden itibaren hüküm ve sonuç doğurmasını, İİK’nun 307 uyarınca rehinli malların muhafaza ve satışının bir yıl süreyle ertelenmesini talep etmiştir.
Dosyaya müdahale harcı yatırarak müdahale talebinde bulunanlar asli müdahil olarak UYAP sisteminden dosyaya eklenmiştir.
Talep, borçlarını ödeme güçlüğü içerisinde olduğunu ileri süren borçlu şirketin 2004 sayılı İİK’nun 285 vd. maddeleri uyarınca konkordato talebine ilişkindir.
Somut olayda İİK 286. maddesinde belirtilen belgelerin eksiksiz olarak dilekçe ekinde sunulduğu tespit edilmekle 27/10/2021 tarihinden başlamak üzere konkordato talep eden şirkete 3 aylık geçici mühlet verilmesine karar verildiği, İİK 288/1 maddesi uyarınca geçici mühlet, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağından İİK 294, 295, 296, 297 maddelerinin uygulanmasına ve İİK 287 maddesi uyarınca geçici mühlet içerisinde davacının mal varlığını muhafazası için gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilerek ön projede yer alan konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının, yani konkordato talebinde bulunan borçlunun mâli durumunun düzelmesinin mümkün olup olmadığının ve konkordato teklifinin tasdiki şartlarının yerine gelip gelmeyeceğinin yakından incelenmesi amacı ile üç kişilik geçici konkordato komiser heyeti görevlendirildiği anlaşılmıştır.
Geçici komiser heyeti tarafından düzenlenen 27/12/2021 tarihli raporu ile; Davacı borçlu şirkete ait mali tabloların başvuru tarihinden 12 gün öncesine ait olduğunu, şirketin konkordatoya yönelik ön projesine göre de, mevcut müstakbel borçlarına yönelik ilk % 30 tenzilatlı olarak 2 yıl ödemesiz, sonraki 5 yılda ödemeli olmak üzere toplam 7 yılda eşit taksitler halinde olmak üzere ödemek suretiyle iskonto ve vade konkordato talebinde olduğunun anlaşıldığını, davacı borçlu şirketin, bu ödemeleri tamamen şirketine ait özel hastane işletme faaliyetlerinden elde edeceği gelirle ödemeyi öngördüğünü, öngörüsüne ilişkin gelir tablosunun dayanağı olan hesaplamaların, önceki yıllarda gerçekleştirilen faaliyetleri ile uyumlu olduğunu, hastanenin faaliyete geçmesi durumunda uygulanabılır olduğunu, davacı borçlu şirkete ait hastanenin tadilatta olup, rapor tarihi itibari ile faaliyete henüz geçemediğini, hastanenin faaliyetine başlaması ile ilgili fiziki şartların yerine getirildiği ve ruhsata esas ve hizmete esas denetim yapılabileceğine ilişkin dilekçe verildiğini, geçici müddetin bitmesine 30 günlük bir süre kalmış olmasına karşılık davacı borçlu şirketin faaliyetine başlama iznini alması ve arkasından da en büyük müşterisi olacak olan … ile sözleşme imzalama sürecinin tamamlanmadığını, bu iki hususun davacı borçlu şirketin konkordato ön projesinin uygulanabilir olup olmaması hususunda belirleyici hususlar olduğunu, tüm bu hususlar dikkate alınarak, davacı … Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi tarafından açılan Konkordato davasında verilen 3 aylık geçici sürenin2 ay daha uzatılmasının uygun olacağı bildirilmiştir.
Mahkememizin 03/01/2022 tarihli ara kararı ile konkordato komiserlerinin geçici mühletin uzatılması talebi kabul edilerek geçici mühletin 27/01/2022 tarihinden itibaren 2 ay süre ile uzatılmasına karar verilmiştir.
Geçici komiser heyeti tarafından düzenlenen 28/02/2022 tarihli rapor ile; Bir kısım alacaklılar vekili tarafından, müvekkillerinin alacaklarının yeniden hesaplanarak projeye dahil edilmesi yönündeki taleplerinin, mahkemece kesin süreye hükmedilmesi halinde kesin süre içerisinde alacaklılardan alacaklarını bildirmeye davet edilecek olmaları ve bu durumda yeniden hesaplama yapılarak konkordato projesine hesaplanan ve mutabakat sağlanan tutarları ile dikkate alınacaklarını, bir kısım alacaklılar vekili tarafından, müvekkillerinin işçilik alacaklarının imtiyazlı alacak olarak kayda alınması doğrultusundaki talebi ile ilgili olarak bu alacakların adi alacak statüsünde olduklarını, davacı borçlu şirket tarafından şirket aktifine kayıtla hastanenin önemli derecede yatırımlar yapılarak hastane ruhsatının alınmış olması, … ile sözleşme imzalamak üzere müracaatta bulunulmuş olması, hastane yatırımları için şirket ortağı ve yönetim kurulu başkanı tarafından yapılan tüm ödemelerin şirketten geriye alınmayarak şirket sermayesine sermaye artırımı yoluyla ilave edilecek olması, bu şekilde şirketin mali yapısının güçlenecek olması, öte taraftan davacı borçlu şirketin … ile sözleşme imzalamasının kuvvetle muhtemel olması hususları birlikte değerlendirildiğinde konkordato ön projesinin uygulanabilir olduğu kanaatine ulaştıklarını bildirmişlerdir.
Komiser heyetinin 28/02/2022 tarihli raporundan konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğu kanısına varılmakla İİK 289 maddesi uyarınca talep eden şirket lehine 27/03/2022 tarihinden başlamak üzere 1 yıl kesin mühlet verilmesine karar verilmiştir.
Konkordato komiser heyeti İİK 302. maddesi gereğince kesin mühlet süresi sonunda mahkememize 23/03/2023 tarihli raporu sunmuş olup, mahkememizce tasdik yargılanmasına geçilmiş, tasdik yargılamasının duruşma tarihi İİK 304/1 maddesi gereğince İİK 288 md. uyarınca ilân edilmiş, ilâna itiraz edenlerin itiraz sebeplerini duruşma gününden en az 3 gün önce yazılı olarak mahkememize bildirmek kaydı ile duruşmada hazır bulunabilecekleri şerh düşülmüştür.
Konkordato komiser heyeti tarafından kesin mühlet süresi sonunda mahkememize sunulan 23/03/2023 tarihli kök rapor ile; Davacı borçlu şirketin konkordato kapsamındaki alacaklı sayısının 350 kişi olduğunu, borç toplamının20.581.985,85 TL olduğunu, konkordato projesinin müzakeresi sonucunda alacaklılar tarafından yapılan oylama sunucunda toplantıya katılan toplam 14.897.876,76 TL’lık alacağın sahibi toplam 176 kişi tarafından toplantıda konkordato projesinin kabulü yönünde oy kullanıldığını, iltihak süresinde konkordato projesini kabul ettiğini beyan edenlerin liste halinde tabloda belirtildiğini, iltihak süresinde toplam 114.890,04 TL’lık alacağın sahibi toplam 7 alacaklı tarafından konkordato projesinin kabulü yönünde müracaatta bulunduklarını, alacaklılar toplantısına katılıp konkordato projesinin müzakeresi sonucunda konkordato projesinin reddi yönünde 25 kişi tarafından oy kullanıldığını, red oyu kullanan alacaklıların alacak toplamının 1.896.830,13 TL olduğunu, konkordato projesinin müzakeresi için yapılan alacaklılar toplantısına katılmayan toplam 3.672.448,92 TL’lık alacağın sahibi toplam 142 kişi tarafından konkordato projesinin reddi yönünde oy kullanıldığını, konkordato projesinin reddedilmesi doğrultusunda oy kullananların toplam sayısının 167 olduğunu, kabul edilmesi yönünde oy kullananların alacaklı sayısının yüzdelik oranının %52, toplam alacak tutarının yüzdelik oranının %73, reddi yönünde oy kullananların alacak sayısının yüzdelik oranının %48, toplam alacak tutarının yüzdelik oranının %27 olduğunu, İİK’nun 302. maddesi hükümlerine göre, konkordato projesinin kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan bir çoğunluk tarafından imza edilmiş ise kabul edilmiş sayılacağını, davacı borçlu şirketin projesinin her iki oranı da aşan bir oranda çoğunluk tarafından kabul edildiğini, davalı borçlu şirket tarafından Mahkemeye sunulan 14/02/2023 tarihli dilekçesi ve Konkordato Revize Ön Projesinde, proje kapsamındaki alacaklıların alacaklarından %30 tenzilat yapılması ve iki yılı geri ödemesiz olmak üzere toplam 84 ay içerisinde alacaklıların alacaklarının ödenmesi şeklindeki teklifini, herhangi bir tenzilat yapılmadan, bir yıl geri ödemesiz, toplamda dört yıl içinde eşit taksitler hâlinde alacaklıların alacaklarının ödenmesi ve ayrıca proje kapsamındaki alacaklara projenin tasdik tarihinden ödeme tarihlerine kadar kanuni faiz işletilmesi şeklini revize ederek değiştirdiği, bu revize projenin sadece vade konkordatosu içermesinin, alacaklılara alacaklarının daha kısa bir süreçte ve üstelikte yasal faizleri ile birlikte ödenmesi teklifinin heyetçe da olumlu bulunduğunu, davacı borçlu şirketin bu projesinin alacaklılar tarafından yapılan müzakere sonucunda alacaklı sayısının %52’si ve alacakların %73’ü oranında kabul edildiğini, böylece yasada belirtilen oranları aşan bir oranda projenin alacaklılar tarafından kabul edildiğini belirtmişlerdir.
Rehinle temin edilmiş olan alacakların, İİK 298. madde uyarınca takdir edilen kıymet sonucunda teminatsız kaldıkları kısım için hesaba katılması ve taksitli ödemeler tablosunu Mahkememize sunmak üzere konkordato komiser heyetinden ek rapor alınmıştır.
Konkordato komiser heyeti tarafından kök rapora ek olarak sunulan 23/03/2023 tarihli rapor ile; Davacı borçlu şirketin sunmuş olduğu konkordato projesinde toplam 4.609.232,00 TL’lık alacağın ipotekli olduğunun belirtildiğini, ipotekli alacak olarak belirtilen alacakların ipotek miktarını aşan teminat dışı kalan bir kısmı bulunmamasına rağmen, alacaklılar toplantısında yapılan oylama sonucunda, … AŞ’nin oylamaya katıldığını ve oy kullandığını, bu alacaklının alacağının konkordata kapsamındaki alacaklardan çıkartılması durumunda konkordato kapsamındaki alacaklı sayısının 349 ve alacak miktarının 19.696,985,85 TL olacağını, bunun dışında konkordato müzakeresine ve oylamasına herhangi bir başka ipotekli veya teminatlı (alacağı teminat dışı kalmamış olan) alacaklı katılmadığını, bu alacaklının hesaplamaya dahil edilmemesi gerekirken sehven dahil edilerek hesaplama yapıldığını, bu durumda bu alacaklının çıkartılması sonucunda toplam alacaklı sayısının 349, toplam alacak tutarının 19.696.985,85 TL olduğu, kabul edilmesi yönünde oy kullananların oranının %52, alacak tutarının %71,73; reddi yönünde oy kullananların oranının %28, alacak tutarının %28,27 olduğunu, borçlu şirket tarafından dava dosyasına sunulan Konkordato Revize Ön Projesinde konkordato ön projesinin tasdik edilmesini izleyen aydan itibaren uygulanacak yasal faizleri ile birlikte 1 yılı ödemesiz, 4 yılda 16 eşit taksit halinde ödenmesinin teklif edildiğini, konkordato projesinin tasdik edilmesi durumunda ödeme planı düzenlendiğini, alacaklılara, alacakları oranında ödeme tarihine kadar işleyecek yasal faizleri ile birlikte ödeme yapılacağını, ipotekli alacaklılardan … A.Ş.’nin teminat dışı kalan alacağının olmamasına rağmen sehven alacaklılar toplantısına katılıp projenin oylamasında oy kullanmış olduğunun tespiti neticesinde, bu alacaklının konkordata kapsamındaki alacaklılar listesinden çıkartıldığını, bunun dışında hiçbir ipotekli alacaklının konkordato projesinin oylamasına katılmadığını, yine revize konkordato projesinin tasdik edilmesi durumunda, ödeme planı düzenlendiğini, alacaklılara, alacakları oranında ödeme tarihine kadar işleyecek yasal faizleri ile birlikte ödeme yapılacağını belirtmişlerdir.
Geçici mühlete, kesin mühlete ve duruşma gününe ilişkin gazete ilanları yapılmıştır.
Davacı şirket tarafından tasdik harcı Mahkememiz veznesine depo edilmiştir.
Yapılan yargılamaya, taraf vekillerinin iddialarına, konkordato komiserlerinin raporlarına, projeye, revize projeye ve oluşan vicdani kanıya göre; Davacı vekilinin, müvekkili şirketin ekonomik sıkıntılarından dolayı İİK’nun 285. maddesi uyarınca konkordato ön projesi hazırlatarak mahkemeye müracaat ettiği, yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere İİK’nın 285 ve devamı maddelerindeki aşamalardan geçildiği, konkordato hükümlerinin yerine getirilmesi aşamasında görevlendirilen konkordato komiserlerine borçlunun durumu ile borçlarını konkordato projesi uyarınca ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda rapor verme yükümü yüklendiği ve alacaklılara da bu raporları inceleme olanağı tanındığı, geçici mühlet ve kesin mühlet boyunca konkordato komiserleri tarafından şirket faaliyetlerine ilişkin raporların düzenli olarak sunulduğu, konkordato komiserleri tarafından ibraz edilen 23/03/2023 tarihli konkordatonun tasdiki hakkındaki gerekçeli rapor ve 23/03/2023 tarihli nihai rapora ek olarak düzenlenen rapor kapsamında mahkememizce tasdik şartları bakımından İİK 305. maddesi kapsamında yapılan değerlendirmede, alacak sayısı ve meblağ açısından kanunda öngörülen çoğunluğun incelendiği, bu inceleme sonucunda davacı borçlu şirketin mali tabloları üzerinde yapılan incelemede, teklif edilen tutarın borçlu şirketin iflası halinde elde edilebilecek tutardan çok daha ve önemli oranda fazla olduğu, davacı şirketin rayiç değerlere göre dahi borca batık olmadığı, konkordato projesine göre davacı şirketten alacaklı sayısının 349 olduğu, toplam alacak tutarının 19.696.985,85 TL olduğu, kabul edilmesi yönünde oy kullananların oranının %52, toplam alacak tutarının %71,73 olduğu, reddi yönünde oy kullananların oranının %28, alacak miktarının %28,27 olduğu, taksitli ödeme tablosunun sunulduğu, 01/04/2024 tarihinden itibaren uygulanacak yasal faizleri ile birlikte 1 yılı ödemesiz, 4 yılda eşit taksitler halinde 16 ay vade içinde ödenmesine ilişkin olduğu, komiser raporlarının gerekçeli, denetlenebilir ve somut olaya uygun oldukları, bu haliyle raporların mahkemece hükme esas alınabilecek nitelikte oldukları, teklifin, kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacaklarının yarısını aşan bir çoğunluk tarafından kabul edildiği, teklif edilen vade ile kaynakların orantılı olduğu, davacı şirketin konkordato projesinin, alacaklıları tarafından kabul gördüğü dikkate alındığında, güncel mali verilere göre projenin hayata geçirilebileceğinin mümkün olduğu, İİK’nun 305. maddesindeki tasdik şartlarının sağlandığı, İİK’nun 302. maddesinde belirtilen oranlarda konkordato projesinin tasdik edildiği, konkordato kurumunun şartları ve amaçları karşısında davacı olan şirketin, alacaklılara zarar verme kastı ile hareket ettiği noktasında da açık, inandırıcı, somutlaştırılmış bir delil olmadığı, konkordato tasdikinin gerektiği yargılama giderleri tasdik harcının yatırılmış olduğu anlaşıldığından İİK’nun 285 ve devamı maddeleri gereğince sübut bulan davada konkordato projesinin tasdikine karar verilerek…” gerekçesi ile Davanın KABULÜ ile; Davacı … Ticaret ve Sanayi A.Ş.’nin KONKORDATO PROJESİNİN TASDİKİNE, Konkordato komiserlerinin 23/03/2023 tarihli raporu ekindeki taksitli ödemeler tablosunun kararın eki sayılmasına, karar verilmiş, verilen bu karara karşı müdahil alacaklı … ve … vekili, …, … ve … vekili ile … vekili tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Müdahil alacaklı … ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı şirketin borca batıklıktan kurtulmuş olmasına rağmen bugüne kadar alacağını tahsil edemeyen müvekkilleri ve diğer tüm alacaklılar bakımından borçlarını ödeme niyetinin olmadığını ve konkordato planının alacaklıların menfaatini korumadığını, revize edilen konkordato projelerinin samimi ve gerçekleştirilebilir olmaktan uzak olduğunu, davanın 16/03/2022 tarihli duruşmasında alınan 9 nolu ara karar ile komiserin 1 yıl kesin mühlet süresinin sona ermesinde en az 1 ay evvel gerekçeli ve açıklamalı son raporun mahkeme dosyası ile sunulmasına karar verildiğini ancak 20/03/2023 tarihi itibariyle mahkeme dosyasına gerekçeli ve açıklamalı son raporun sunulmadığını, alacaklılar toplantısına davet ilanının 06.03.2023 tarihinde ilan edildiğini, alacaklılar toplantısının ise 19.03.2023 tarihinde yani ilan ile toplantı günü arasında en az on beş gün olmak zorunda olmasına rağmen İ.İ.K. 301. maddesinde yer alan emredici hükme aykırı bir şekilde gerçekleştirildiğini, konkordato komiseri ara raporlarının gerekçeli, denetlenebilir ve somut olaya uygun olmadığını, rapora göre borçlu şirket borca batıklıktan kurtuldu ise İİK 291/1.maddesi gereği borçlunun mali durumunu düzelttiği göz önüne alınarak kesin mühletin kaldırılması ve konkordato davasının reddine karar verilmesi gerektiğini, gerek ilk projenin gerek ise revize projenin kabulü kararı ile alacaklıların alacağının enflasyon ile eriyeceğinin aşikar olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Müdahil alacaklı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kararda 23.03.2023 tarihli konkordato komiseri raporundaki taksit tablosu doğrultusunda davacının borçlarının ödenmesi yönündeki hükmün İİK.305. ve 306. maddesindeki şartlara aykırı olduğunu keza ödemelerin faizsiz yapılmasına yönelik hükmün, kurumlarının tabi olduğu mevzuata aykırı olduğunu, Kurumları alacaklarının (prim, işsizlik sigortası vs.) özel Kanun hükümlerinden kaynaklanan (5510 SK., İşsizlik Sigortası Kanunu) ve 6183 SK. hükümlerine göre takip edilen, buna göre faizleri bu özel Kanun hükümlerinden kaynaklanan kamu alacakları olduğunu, kaynağı ve takibi Kanuna dayanan, imtiyazlı nitelikteki alacaklarımızın faiz kısmı ancak yine özel bir Kanun düzenlemesi ile ortadan kaldırılabileceğini, borçlu şirketin mali durumu, özkaynakları, ortalama gelirleri ve harcamaları dikkate alındığında, borçlu şirketin bu süre içinde de borçlarını ifa edebileceğine dair somut ve güçlü emarelerin olmadığını, komiser raporunda ve kararda kayıtlı alacaklıların ve alacakların durumuna göre projenin kabulü yönündeki oyların İİK. 302. maddede belirtilen nisapları karşılayıp karşılamadığının denetime elverişli şekilde ortaya koyulmadığını, alacaklılar toplantısı ve projenin kabulü oylamasının, bu doğrultuda projenin tasdiki kararının İİK. 301. madde ve diğer ilgili hükümlerde öngörülen prosedüre ve sürelere aykırı biçimde gerçekleştiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Müdahil alacaklı …, … ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkillerinin alacaklarını komiser heyetine yazdırmalarına rağmen konkordato talep eden Şirket’ in itirazı sonucu icra takipleri kesinleşen hatta belli bir kısmı dahi tahsil edilen alacaklarının çekişmeli alacaklar haline geldiğini, komiserler tarafından çekişmeli alacaklar raporu hazırlanıp sunulmadan ve mahkemece konkordato nisabına dahil edilip edilmediği yazılı bir ara karar olmadan alacaklılar toplantısı gerçekleştirilerek müvekkillerine oy kullandırmamalarının İİK’nun 302. maddesine açıkça aykırı olduğunu, diğer yandan alacaklılar toplantısının İİK’nun 301. maddesine açıkça aykırı olarak gerçekleştirildiğini, konkordato için aranılan yasal koşulların oluşmadığını, borçlu şirketin borca batıktıktan kurtulması nedeni olarak bildirilen sermaye artışı ile ilgili olağanüstü genel kurulun iptali istemli dava açıldığını ve açılan davanın derdest olduğunu, konkordato şartlarının oluşmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, konkordatonun tasdiki istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
7101 Sayılı Kanunla değişik İİK.305.maddesine göre;
302 nci madde uyarınca yapılan toplantıda ve iltihak süresi içinde verilen oylarla kabul edilen konkordato projesinin tasdiki aşağıdaki şartların gerçekleşmesine bağlıdır:
a) Adi konkordatoda teklif edilen tutarın, borçlunun iflası hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması; malvarlığının terki suretiyle konkordatoda paraya çevirme hâlinde elde edilen hasılat veya üçüncü kişi tarafından teklif edilen tutarın iflâs yoluyla tasfiye hâlinde elde edilebilecek bedelden fazla olacağının anlaşılması,
b) Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması (bu kapsamda mahkeme, borçlunun beklenen haklarının dikkate alınıp alınmayacağını ve alınacaksa ne oranda dikkate alınacağını da takdir eder),
c) Konkordato projesinin 302 nci maddede öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş bulunması,
d) 206 ncı maddenin birinci sırasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması (302 nci maddenin altıncı fıkrası kıyasen uygulanır),
e) Konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile konkordatonun tasdiki durumunda alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın, tasdik kararından önce, borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmiş olması,
Mahkeme konkordato projesini yetersiz bulursa kendiliğinden veya talep üzerine gerekli gördüğü düzeltmenin yapılmasını isteyebilir.” hükmünü amirdir.
İİK.305 maddesindeki şartların gerçekleşmesi halinde İİK.306 maddesi uyarınca konkordato tasdikinin şartları, kararı, ilanı düzenlenmiştir.
İİK.307 maddesine göre ise;
Borçlunun talebi üzerine, tasdik kararında rehinli malın muhafaza altına alınması ve satışı, karardan itibaren bir yılı geçmemek üzere aşağıdaki şartlarla ertelenebilir.
a) Rehinle temin edilen alacak konkordato talebinden önce doğmuş olmalıdır,
b) Rehinle temin edilen alacağın konkordato talep tarihine kadar ödenmemiş faizi bulunmamalıdır,
c) Borçlu rehinli malın, işletmenin faaliyeti için zorunlu olduğunu ve paraya çevrilmesi durumunda ekonomik varlığının tehlikeye düşeceğini yaklaşık olarak ispat etmiş olmalıdır,
Rehinli malın muhafazası ve paraya çevrilmesinin ertelenmesi hâlinde satış isteme süresi işlemez.
Borçlunun talebi üzerine, tasdik kararında finansal kiralama konusu malların iadesi, karardan itibaren bir yılı geçmemek üzere aşağıdaki şartlarla ertelenebilir.
a) Borçlu finansal kiralama sözleşmesinin aynen ifasını 294 üncü maddenin yedinci fıkrası uyarınca üstlenmiş olmalıdır.
b) Finansal kiralamadan doğan kira alacağı konkordato talebinden önce doğmuş olmalıdır.
(1) Bu maddenin “Konkordato haricinde yapılan vaitler:” olan başlığı, 28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanunun 34 üncü maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.
(2) Bu maddenin “Konkordatonun alacaklılardan birinin müracatiyle onun hakkında feshi:” olan başlığı, 28/2/2018 tarihli ve 7101 sayılı Kanunun 35 inci maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.
c) Ödenmemiş kira borcu, üç aylık tutarı aşmamalıdır.
d)Bu erteleme nedeniyle finansal kiralama konusu malın değer kaybından kaynaklanabilecek zarar, teminat altına alınmış olmalıdır.
e) Borçlu finansal kiralama konusu malın işletmenin faaliyeti için zorunlu olduğunu ve iade edilmesi durumunda ekonomik varlığının tehlikeye düşeceğini yaklaşık olarak ispat etmiş olmalıdır.
Birinci ve üçüncü fıkrada belirtilen alacaklılar yazılı görüşlerini konkordatonun tasdikine ilişkin duruşmadan önce sunmaya davet edilirler; bu alacaklılar ayrıca tasdik duruşmasına çağırılırlar.
Borçlu, rehinli veya finansal kiralama konusu malı rızasıyla devreder, iflâs eder veya ölürse, erteleme kendiliğinden hükümsüz hâle gelir.
Konkordatoyu tasdik eden mahkeme, ilgili alacaklının talebi üzerine ve borçluyu da davet ederek aşağıdaki hâllerden birinin varlığının yaklaşık olarak ispat edilmesi kaydıyla erteleme kararını kaldırır.
a) Borçlu ertelemeyi yanlış bilgiler vermek suretiyle elde etmişse.
b) Borçlunun serveti ve gelirleri artmış ve borçlu, ekonomik varlığını tehlikeye sokmadan borcu ödeyebilecek hâle gelmişse.
c) Rehinli malın paraya çevrilmesi veya finansal kiralama konusu malın iadesi, borçlunun ekonomik varlığını artık tehlikeye sokmayacaksa.
Konkordatonun tasdik edilmemesi ve borçlunun iflâsı
Madde 308- (Değişik: 28/2/2018-7101/36 md.)
Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ve bu karar 288 inci madde uyarınca ilân edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme, borçlunun iflâsına resen karar verir.

İİK m.308 gereğince, borçlunun iflasına ancak doğrudan doğruya iflas şartlarının oluşması ve borçlunun iflasa tabi olması halinde karar verilebilecektir. Konkordatoyu reddeden mahkeme, şartların oluşması halinde borçlunun iflasına re’sen karar verecektir.
Konkordatonun tasdik edilmemesine benzer bir düzenleme İİK m. 292’dedir. İlgili madde gereğince konkordato mühleti içerisinde maddede öngörülen şartların gerçekleşmesi halinde mühlet kararı kaldırılarak iflasa tabi borçlunun iflasına karar verilecektir. Görüldüğü üzere, tasdik talebinin reddinde olduğu gibi geçici mühlet ve kesin mühletin kaldırılması halinde de borçlunun iflası mümkündür. Belirtelim ki, m. 292’de hükme bağlanan iflasın şartları ile m.308 gereğince konkordatonun tasdik edilmemesi halinde mahkemece verilecek iflas kararının şartları birbirinden farklıdır. En temel farklılık ise, doğrudan doğruya iflas koşullarının aranıp aranmadığı noktasında kendisini göstermektedir. İİK m.292 gereğince borçlunun iflasına karar verebilmek için borçlunun tacir olması ve ilgili maddede sayılan işlemlerin borçlu tarafından gerçekleştirilmesi yeterlidir. Ayrıca borçlunun doğrudan doğruya iflas koşullarını gerçekleştirip gerçekleştirmediği aranmaz. 308. madde gereğince iflasın gerçekleşebilmesinin ilk koşulu yine borçlunun tacir olmasıdır. İkinci koşul ise, konkordatonun tasdiki talebinin reddedilmesidir. Üçüncü koşul ise, doğrudan doğruya iflas koşullarının varlığıdır.
Tasdik edilmeyen konkordato doğrudan doğruya borçlunun iflasına da sebebiyet vermeyebilecektir. Mahkemenin tasdik talebini reddi ile birlikte iflas kararı verebilmesi için borçlunun iflasa tabi olması ve doğrudan doğruya iflas sebeplerinin bulunması, borca batıklık halinde kooperatif veya sermaye şirketi olması gerekir. İİK 305. maddede belirtilen tasdik şartları gerçeklememesi nedeniyle konkordato talebinin reddine karar verilmesi durumunda İİK 308. maddesinde düzenlenen iflas şartının değerlendirilmesi gerekir. Konkordatonun tasdik edilmemesi ve borçlunun iflası başlıklı 308. maddesi ” Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine verir ve bu karar 288. madde uyarınca ilan edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflasa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflas sebeplerinden birinin bulunması halinde mahkeme, borçlunun iflasına karar verilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Doğrudan doğruya iflas sebepleri ise İİK 177 ila 179. maddelerde ( İİK m. 179 atfıyla TTK 377 m.) düzenlenmiştir. İİK 179. maddesine göre, ” Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verilir. Türk Ticaret Kanununun 377 nci ve 634 üncü maddeleri ile 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 63 üncü maddesi hükmü saklıdır.” Borca batıklığın tespiti için TTK’nın 324. maddesi uyarınca bir borca batıklık bilançosu hazırlanmalıdır. TTK’nın 324. maddesine göre borca batıklık bilançonda aktiflerin rayiç değerden bilançoya geçirilerek borca batıklık bilançonun çıkarılması gerekir. Böyle bir talep üzerine mahkemece, bu şirketin öncelikle borca batık durumda olup olmadığı rayiç değerlere göre tespit edilmelidir.
Konkordatonun tasdik edilmemesi ile birlikte mahkeme, şartları varsa, derhal borçlunun iflasına karar verecek ve bu karar ile birlikte iflasa bağlanan sonuçlar ortaya çıkacaktır. Bu noktada dikkat etmek gerekir ki, konkordatonun tasdik edilmediğine (reddedildiğine) ilişkin karar m. 288’e göre ilan edilecektir. İflasın açılmasına ilişkin karar ise m.166 çerçevesinde tebliğ ve ilan edilir. Görüldüğü üzere, konkordatonun tasdik edilmemesi halinde iki farklı ilan yapılacaktır. (YENİ KONKORDATO HUKUKU Prof Selçuk Öztek, Prof Ali Cem Budak, Prof Serdar Kale, Doç.Müjgan Tunç Yücel, Doç.Bilgehan Yeşilova shf,550 vd)
Alacaklıların alacağının konkordato nisabına eksik dahil edildiği itirazı yönünden; borçlu hakkında kesin mühlet verilmesinden sonra komiser tarafından İİK’nın 288. maddesinde; yapılacak ilanla alacaklılar alacaklarını bildirmeye davet olunacağı (İİK.m.289), İİK’nın 300. maddesinde; komiser, iddia olunan alacaklar hakkında borçluyu açıklamada bulunmaya davet edeceği, İİK’nun 302/6. maddesinde; çekişmeli alacakların hesaba katılıp katılmamasına ve ne oranda katılacağına mahkemenin karar vereceği düzenlenmiştir. Burada konkordatoyu inceleyecek olan mahkemenin bu talep üzerine vereceği karar, sadece konkordatonun nisabına dahil olmak bakımından bir sonuç doğuracaktır. Diğer bir ifade ile mahkemece çekişmeli alacaklar hakkında verilecek karar, çekişmeli olan alacağın da projeye dahil edilip edilmemesi ve konkordato kapsamında alacaklıya oy hakkı tanınıp tanınmayacağını dolayısıyla İİK’nun 302 maddesinde yer alan nisapların sağlanıp sağlanmadığının belirlenmesi için önem arz etmektedir.
Mahkemenin çekişmeli alacağın konkordatoya dahil olmasına ilişkin kararları maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyecektir. Nitekim İİK 302/6 maddesinde çekişmeli alacaklılar bakımından ileride mahkemenin vereceği hükümlerin saklı olduğu ifade edilmiş olup bu bağlamda İİK 308/b bendinde alacakları itiraza uğramış olan alacaklılar, tasdik kararının ilan tarihinden itibaren bir ay içinde dava açabileceği hüküm altına alınmıştır.
İİK 295. maddesi “Mühlet sırasında rehinde temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez” şeklindedir.
17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunla değişik İİK 289. maddesi de aynı ifadeleri taşımaktadır. 28.02.2018 tarih ve 7101 sayılı Kanun yürürlüğünden önce doktrin maddede belirlenen rehinli malın borçluya ait olması konusunda fikir birliği içindedir. (Gündoğan, Postacıoğlu, Üstündağ Kuru) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20.10.1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamında da 3. kişi rehninin konkordato nisabında adi alacak olarak gözönünde bulundurulmasına karar vermiştir.
Meseleyi konkordatonun amacı çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Konkordato dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi alacaklarını yetkili makamın onayı ve alacaklı çoğunluğunun kabulü ile tasfiyesinin sağlandığı bir icra biçimidir.
Bu amacın gerçekleştirilmesi yani konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması gerekir. İİK.nın 295. maddesi de bu amaca hizmet eden bir hüküm içerir. Rehni 3. kişinin vermesi halinde bu rehnin paraya çevrilmesi konkordato talep eden borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu haliyle 3. kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesini konkordato kapsamında engellenmesi kanun koyucunun amaçladığı bir sonuç olarak düşünülemez.
İİK.’ da bu ve buna benzer maddelerde amaç borçlunun malvarlığını korumak ve bu sayede konkordato projesinin başarıya ulaşmasını sağlamaktır. Alacağı 3. kişi rehni ile teminat altına alınan alacaklı kanundaki sınırlamalara bağlı kalmadan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilecek ve asıl borçlunun konkordato takibinin kabul edilmesi halinde rehinden karşılayamadığı alacak için konkordatoya tabi olarak talep edebilecektir. Malı satılan 3. kişide rücû alacağını ancak konkordato nisabına dahil edilmesi halinde talep edilebilcektir.
İİK 303. maddesinde “konkordatoya hayır oyu veren alacaklı borçtan birlikte sorumlu olanlara karşı bütün haklarının muhafaza eder” hükmünü taşır. Taşınmazını borçlu lehine ipotek veren 3. kişinin borçtan birlikte sorumlu olduğunda tereddüt yoktur. Alacaklının bütün haklarını muhafaza edebilmesi ancak konkordato nisabına dahil edilerek oy kullanmasına bağlanmıştır. Bu alacak rehinli alacak olarak kabul edilerek alacaklıya oy hakkı verilmediği takdirde İİK. 303. maddenin uygulanması mümkün olmayacaktır.
İİK. 298/1 maddesi “komiser görevlendirilmesini mütakip borçlunun mevcudunun bir defterini yapar ve mallarının kıymetini takdir eder” hükmünü taşır. Bu değerlendirme borçlunun malları ile sınırlıdır. 3. kişiye ait malın değeri bu aşamada belirlenmediği için alacaklının rehin dışında ne kadar alacağının kalacağı tesbit edilemeyeceğinden 3. kişi rehniyle temin edilen alacağın tamamının adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi hem alacaklı hem de asıl borçluya rücû edecek alacaklı açısından gerekliliktir. Bu bağlamda taşınmazı satılan 3. kişi nisaba ve sonuç olarak konkordatoya tabi olmadan alacağını tam olarak alma hakkına sahip olacağından bu kabul diğer alacaklıların zararına olabilecektir.
Yukarıda belirtildiği gibi konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması amaçlanmıştır. Gerek 295. maddenin ruhunda ve gerekse 45. madde bağlamında zikredilen rehinli malların borçlunun kendisine ait mallar olduğunun kabulünde zorunluluk vardır.
İİK 307. maddesi rehinli malların ve finansal kiralama konusu malların paraya çevirme ve muhafazasını erteleme hükümleri içermektedir. Hiç süphe yok ki bu madde kapsamında borçlunun konkordato projesi için gerekli olan mallar zikredilmektedir. Kanunun lafzı da bu konuda açıktır. 3. kişi ipoteklerini bu kapsamda kabul etmenin kanunun ruhuna ve konkordatonun amacına uygun olduğundan bahsedilemez.
Tüm bu gerekçeler nazara alındığında 3. kişi ipoteği ile teminat altına alınan alacakların konkordato da adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi konkordato kurumunun işlerliği, alacaklının teminat dışı kalan alacağı, ipotek veren 3. kişinin rücû ilişkisi açısından gereklidir. (Bknz. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/1792 Esas ve 2021/100 Karar sayılı İlamı)
”…Konkordato vade verilmesi, tenzilat yapılması ve bu ikisinin birlikte istendiği kombine/karma konkordato şeklinde olabilir. Borçlu bu seçenekleri değerlendirirken alacaklılar arasındaki eşitliği ya da en azından denkliği sağlayacak ve onların kabul oyunu alacak uygun bir kombinasyona ulaşmaya çalışacaktır.
Yukarıda belirttiğimiz tasdik için aranan koşulların dışında mahkemenin Yasa’nın öngördüğü birtakım ilkeleri de gözetmesi gerekir.
Bunlardan ilki borçlu tarafından alacaklılardan birine konkordato projesinde öngörülenden fazla olarak yapılan vaatlerin hükümsüz olduğuna ilişkin kuraldır.(İİK m.308/d). Bu düzenleme “alacaklılar arası eşitlik ilkesinin dayanağı olarak kabul edilmektedir. Bu ilkenin mevcudiyeti öğretide de tartışmasız kabul görmektedir (Postacıoğlu, İ. E.: Konkordato, İstanbul 1965, s.11; Kuru, s.3818; Üstündağ, S.: İflas Hukuku (İflas, Konkordato, İptal Davaları), 8.b., İstanbul 2009. s.261; Budak, A.C.: Öztek Konkordato Şerhi, Ankara 2018, m.308/d, n.2; Pekcanıtez, H./Erdönmez, G.: 7101 sayılı Kanun Çerçevesinde Konkordato, İstanbul 2018, s.159; Altay, S./Eskiocak, A.: Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku, 5.b., İstanbul 2019, s.15, n.21; Akdeniz, M./Kayıhan, Ş.: Konkordato Hukuku El Kitabı, İstanbul 2019, s.21).
Alacaklılar arası eşitlik ilkesine göre kural olarak hiçbir alacaklı diğerinin zararına olarak öncelik ya da ayrıcalık elde edemez. Konkordato süreci alacaklılar arasında eşitlik ilkesine dayalı olarak yürütülür. Konkordatoda alacaklılar arasında herhangi bir ayırım yapılmaksızın benzer durumda bulunan bütün alacaklıları kapsayan adil ve dengeli bir ödeme planının ortaya konulması ve alacaklıların tatmin edilmesinde de aynı ilkeler gözetilmelidir.
Konkordatoda alacaklılar arası eşitlik ilkesi geçerlidir . Eşitlik ilkesini adi konkordato özelinde meselenin, “sınıfsal” değil; adi alacaklıların kendi içinde, borçlu nezdinde farklı hukuki ve ekonomik özellikler gösteren alacak “grupları” arasında olduğu görülmektedir.
Borçlu açısından bakıldığında ayrıcalık sağlama yasağı hem proje aşamasında hem de konkordatonun tasdikinden sonraki süreçte söz konusudur. Bu yolla oylamanın manipüle edilmesi suretiyle nisabın sağlanmasının önüne geçilmeye çalışılmıştır. Nitekim yasa koyucu gerek eşitlik ilkesinin korunması gerek diğer tasdik şartlarının sağlanması bağlamında mahkemeye, yetersiz gördüğü konkordato projesinin düzeltilmesini isteme yetkisini de vermiştir.
Mahkemenin gözeteceği ikinci ilke konkordatonun kötü niyetle sakatlanmamış olması halidir. Mahkeme henüz tasdik aşamasında kötüniyeti fark ettiğinde konkordatoyu tasdikten kaçınmalıdır.
Yukarıdan beri gösterilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar bir arada değerlendirildiğinde İlk Derece Mahkemesinin tasdik edilen konkordatonun özellikle eşitlik ilkesi bağlamında ele alınması gerekmiştir.
Somut olayda projenin ilk unsuru “Ana para dışında Faiz, Fer’i tüm fazlaya kalan alacaklarından ferağat edecekleri ” noktasındadır.
Bilindiği üzere fer’i haklar bir borç ilişkisinden doğan asıl hakka bağlı olarak yasa ya da tarafların iradesi ile ortaya çıkan ve asıl hakkı güçlendiren haklardır (Von Tuhr, A.: Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, C.I-II, çev. C. Edege, Ankara 1983, s.22; İnan, A.N.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 1971, s.41 vd.). Bu bağlamda faiz,ayni ya da kişisel teminat verilmesi durumunda teminat verene yöneltilen hak ve hatta alacağın senede bağlanması da fer’i nitelikli haklardandır. Fer’i haklar bir asıl borca bağlı olarak doğmak ve ona bağlı olmakla birlikte bunlardan bazıları muaccel olduktan sonra kendi varlıklarını asıl alacaktan bağımsız olarak sürdürürler (Kocaağa, K.: Türk Özel Hukukunda Cezai Şart (BK m.159-161), Ankara 2003, s.134).
Bu açıdan her şeyden önce “Fer’i tüm fazlaya kalan alacaklarından feragat edecekleri” şeklinde kapsamı belli olmayacak şekilde bir kısım alacakların tamamen konkordatonun dışında bırakılması da doğru değildir.
Öte yandan birer Fer’i hak niteliğinde bulunan ve alacağı teminat altına alan kefile karşı ileri sürülebilecek alacak hakları ile rehin gibi ayni hak niteliğindeki haklar korunurken, edimin geç ifasından doğan zararları karşılayan faiz gibi fer’i hakların tenzil edilmesi de eşitlik ilkesine aykırıdır. Borçlunun henüz temerrüde düşmemesi nedeniyle faize ya da ceza koşuluna hak kazanmayan alacaklılar karşısında kısa veya uzun zaman önce gerçekleşen temerrüt nedeniyle doğan ve hatta artan faiz alacağı bulunan alacaklıların, bu alacaklarını tamamen tenzil etmek de eşitlik ilkesine aykırıdır.
Yukarıdan beri yapılan açıklamalar çerçevesinde bir kısım alacakların, bunlar arasında bir denklik oluşturulmadan tenzil edilmesi açıkça eşitlik ilkesine aykırıdır. Yukarıda belirtir şeklinde formüle edilen konkordato projesi eşitlik ilkesine tamamen aykırı ve alacaklıları zararlandırıcı niteliktedir. (Aynı yönde Ankara BAM 23. Hukuk Dairesi’nin 2020/1159 Esas ve 2020/1104 Karar sayılı kararının temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/2409 Esas ve 2021/638 Karar sayılı İlamı)…”(Bknz. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi’nin 11.11.2021 tarih ve 2021/1498 Esas 2021/1722 Karar sayılı Kararı)
”…Dava konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir.
Konkordato dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi alacaklarını yetkili makamın onayı ve alacaklı çoğunluğunun kabulü ile tasfiyesinin sağlandığı bir icra prosedürü olup, amacı borçlunun içinde bulunduğu maddi dar boğazı aşması, bununla paralel olarak alacaklıların iflasa nazaran daha yüksek oranda tatmin edilmesini sağlamaktır. Bu amacı gerçekleştirmek için mahkemeye proje sunulması zorunludur. Konkordato talebinde bulunan borçlu mahkemeye sunulan projesinde alacaklarının borcun ne kadarından feragat edecekleri, alacaklarına hangi vade ile kavuşacaklarını, ödemelerin yapılabilmesi için hangi kaynakların kullanılacağı, kesin bir şekilde belirtilmelidir.
Borçlunun ancak dürüst olması halinde konkordato teklifinin mahkemece tasdik edileceğini öngören İİK.mad.298/I-1 hükmü, 17.07.2003 tarihinde kabul edilen 4949 sayılı Kanun ile kaldırılmış, yeni yasal düzenlemede ise konkordatonun mahkemece tasdik edilmesi için borçlunun dürüst olması koşuluna yer verilmemiş ise de, İİK’nın 308/f maddesinde hâlâ kötüniyetle sakatlanmış bir konkordatonun tamamen feshine ilişkin düzenlemenin aynen korunmuş olması nedeniyle konkordatonun tasdiki aşamasında dürüstlük koşulu’nun gözetilmesi gerektiği, kaldı ki diğer alacaklılar ile eşitsizlik yaratacak şekilde işlemler yapılması, konkordato nisabını sağlamak için fiktif alacak oluşturulması, mühlet talebine yakın tarihlerde mal varlığı devirleri gibi mal varlığını kaçırmaya yönelik davranışlarının da kötüniyetli olarak kabul edilmesi gerektiği ve bu halde borçlunun konkordato müessesinin sağladığı imkanlardan faydalanmasının mümkün olmadığının gözetilmesi gerekmektedir.
İİK’nın 305/d maddesi uyarınca konkordatonun tasdiki için imtiyazlı alacakların tam olarak ödenmesi ve mühlet içinde komiserin izni ile akdedilmiş borçların ifasının alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması gerekmektedir…
Konkordato talebinden sonra doğan vergi, kira, işçi alacakları elektrik, su gideri gibi şirketin olağan masraflarını dahi ödemeyen şirketin konkordato müessesinden faydalanması mümkün olmamalıdır. Bu nedenle bu alacaklar ile ilgili araştırma yapılarak özellikle kanunun 308/d maddesinde belirlenen teminat konusunda araştırma yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yeterli inceleme ve araştırma yapılmaksızın konkordatonun tasdikine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…”(Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 17.02.2022 tarih ve 2021/4168 Esas 2022/872 Karar sayılı İlamı)

Doktrinde; “…Vade konkordatosunda alacaklılar, borçluya, alacaklarının tamamen ödenmesi için bir vade verirler, yani alacaklarının ödenmesini belli bir süre ertelerler. Uygulamada seyrek olarak rastlanan vade konkordatosu 2018 değişikliğine kadar İİK’da açık şekilde düzenlenmemiş, ancak 2018 değişikliği ile birlikte İİK’nun da yer almıştır. Hemen belirtelim ki, vade konkordatosunda alacaklıların alacaklarını belli bir yüzdesinden feragat etmeleri söz konusu değildir; vade sonunda alacaklar, işlenmiş faizleri ile birlikte tam olarak ödenecektir. Bu açıdan bakıldığında borçluya vade tanıyan ve fakat belli bir tarihten, örneğin konkordato mühleti verilmesinden ya da konkordatonun tasdiki tarihinden itibaren faiz ödenmemesine yönelik olan bir konkordato teklifi, vade konkordatosu olmayıp, hem vade ve hem de tenzilat konkordatosu (karma konkordato) olarak nitelendirmek gerekir; bkz.bu yönde, Baki Kuru, iflas ve konkordato hukuku, Ankara 1971, s.405 dipnot 4; Süha Tanrıver /Adnan Deynekli, konkordatonun tasdiki, Ankara 1996, s.41.ancak İsviçre’de bazı yazarlar (Dominique Junod Moser/Louis Gaillard, Commenaire romand, Poursuite et faillite, edite par Louis Dalleves-Benedict Foex, Nicolas Jiandin, Basel 2005, m.314 no.8 s.1504), İsv.İİK m.297,f.7’ye (İİK m.294, f.3) yollama yaparak, tasdik edilen konkordato projesi aksine hüküm içermediği takdirde, mühletin verilmesi anında mevcut ana para ile işlemiş faizin belli vadelerde ödenmesini ve fakat mühletin verilmesinden itibaren faiz işlememesini öngören bir konkordato teklifinin vade konkordatosu olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmaktadır…( Prof. Dr. Selçuk Öztek, Prof. Dr. Ali Cem Budak, Doç. Dr. Müjgan Tunç Yücel, Doç. Dr. Serdar Kale, Doç. Dr. Bilgehan Yeşilova- Yeni Konkordato Hukuku s.107 dipnot 3)”
Tenzilat konkordatosunun hangi durumlarda istenebileceğine ilişkin doktrine bakıldığında ise; Prof. Dr. Selçuk Öztek Yeni Konkordato Hukuku kitabında; “…
B.Konkordato Talebinde Bulunulmasına İmkan Veren Haller
İİK m. 285,f.1; ” borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu” nun, ” borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak ” için konkordato talep edebileceğini hükme bağlamaktadır.
Halbuki bilim komisyonunun çalışmaları sırasında İİK m. 285, f.1; “borçlarının ödenmesinde kendisine vade verilmesini veya tenzilat yapılmasını isteyen herhangi bir borçlu konkordato talep edebilir. ” şeklinde kaleme alınmıştır. Bilahare Bakanlıktaki çalışmalarda 285.maddenin 1.fıkrasına bazı ilaveler yapılmış ve bu bağlamda konkordatonun tanımlanması cihetine gidilmiştir. Mecliste Alt Komisyon çalışmaları sırasında konkordatonun kanunda tanımlanmasının uygulamada konkordatonun hukuki niteliği ve işlevi bakımından tereddüt yaratabileceğinden ve yanlış uygulamalara yol açabileceğinden madde metninden çıkarılarak içeriğinin netleştirilmesinin öğreti ve içtihatlara bırakılmasının daha uygun olacağı belirtilmiş ve tanımda yer alıp konkordatonun borçluyu borçlarından veya muhtemel bir iflastan kurtarma amacını vurgulayan kısmın birinci cümleye aktarılmasına yönelik bir önerge verilerek tasarıda değişiklik yapılmış, böylece Adalet Komisyonunda ve akabinde genel kurulda kabul edilen metin ortaya çıkmıştır.
Oysa İİK m. 298, f.1, ‘den ( Yeni m.İİK m.305,f.1, b (b)) tenzilat konkordatosuna sadece borca batık borçluların başvurabilecekleri; bu şart yerine gelmediği takdirde borçlunun ancak vade konkordatosu isteyebileceği, tenzilat konkordatosu isteyemeyeceği anlaşılmaktadır.
Yeni hüküm, anlaşılabildiği kadarıyla İİK’nun sermaye şirketleri ile kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması yönteminin uygulama alanını düzenleyen m.309/m’nin “muaccel para borçlarını ödeyemeyecek durumda olan veya mevcut ve alacakları borçlarını karşılamaya yetmeyen bu hallerden birine düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalması kuvvetle muhtemel olan bir sermaye şirketi veya kooperatif” şeklindeki hükümden esinlenerek düzenlenmiştir.
Madde, borç ödemeden aciz halini esas almış gibi görünmekte ise de aslında hem borç ödemeden aciz halini ve hem de borca batıklığı kapsamaktadır; bunu gerekçeden anlamak mümkündür.
Bu iki halde, bir de borçlunun borca batıklık veya borç ödemeden aciz haline düşme tehlikesi altında bulunması nedeniyle yakın tarihte muaccel olacak borçlarını ödeyememesinin kuvvetle muhtemel olması halini eklemelidir. Bu bağlamda İİK m. 285 f.1’in ” Borçlarını … vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu … Konkordato talep edebilir. ” şeklinde hükmünü geniş yoruma tabi tutmayıp, borçlunun yakın tarihte muaccel olacak borçlarını ödeyememesinin kuvvetle muhtemel olması ve bu borçların tahakkuk etmesi durumunda borca batıklık veya borç ödemeden aciz haline düşme tehlikesi altında bulunması şeklinde anlamak daha doğru olacaktır.
Madde de ” tehlike altında bulunma ” gibi bir ölçüte dayandırılan bu son hal, kesin olmayan bir durumun ispatını gerektirmektedir. Ama bu tür belirsiz yahut tespiti tam olarak mümkün olmayan durumların ispatı türk hukukuna yabancı değildir. ( Örneğin İİK m. 258, m.177 ). Bu çerçevede “yaklaşık ispat” la yetinmek doğru olacaktır.
Borçlunun borçlarını vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunması halinin konkordatoya başvurma nedeni olarak kabul edilmesi aslında olumlu ve yerinde bir değişiklik olarak kabul edilebilir. Çünkü borç ödemeden aciz halinde veya borca batık durumda olan bir borçlu muhtemel bir iyileşme için artık çok geç kalmış olabilir. Önemli olan; borçlunun bu duruma düşmeden önce harekete geçebilmesinin sağlanmasıdır. Bu açıdan bakıldığında 7101 sayılı kanunla yapılan değişiklik çağdaş eğilimlere uygundur.
Böyle olmakla birlikte, İİK m.305, f.1, b.(a) ve b.(b) deki hükümler nedeniyle tenzilat konkordatosu sadece borca batık borçluların başvurabileceği bir yol olarak telakki edilmelidir. Borca batık olmayan yani alacakları ve varlıkları borçlarını karşılayan bir borçlunun tenzilat konkordatosu teklif etmesi halinde bu teklif, bir taraftan teklif edilen tutarın borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olması ( mal varlığının terki suretiyle konkordatoda paraya çevirme halinde elde edilen hasılat veya üçüncü kişi tarafından teklif edilen tutarın iflas yoluyla tasfiye halinde elde edilebilecek bedelden fazla olması ) ( İİK m.305,f.1 , b.(a)) şartı, diğer taraftan da teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları (mevcudu) ile orantılı olması ( İİK m. 305,f.1, b.(b)) şartı yerine gelmediğinden tasdik edilemeyecektir. Örneğin, alacak ve varlıkları borçlarını tamamını karşılayan bir borçlu tenzilat talep ederek yüzde doksan oranında ödeme yapmayı teklif ettiği takdirde, bu teklif borçlunun mevcudu ile orantılı olmadığından ve teklif anında borçlunun iflas etmesi halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktar teklif uyarınca ellerine geçecek tutardan fazla olduğundan reddedilmek gerekecektir.
Borçlunun mevcudu borçlarının tamamını karşılayabilecek durumda olmakla ve mevcudu oluşturan malların hiç olmazsa bir kısmının satılmasıyla vadesi gelmiş borçların ödenmesi imkan dahilinde bulunmakla birlikte, çeşitli nedenlerle malların o anda satılması mümkün olmayabilir. Böyle bir durumda borçlu, borçlarının yüzde yüzünü, yani tamamını ödemeyi ve alacaklılarından kendisine bir vade vermelerini teklif etmelidir. (vade konkordatosu) bu durumdaki borçlu borçlarında mutlaka indirim yapılmasını sağlamak istiyorsa, bir sermaye şirketi ve kooperatif olmak kaydıyla, borçların uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması (İİK m. 309/m vd) yöntemine başvurmalıdır.
Bu husus gerekçede şu şekilde işaret edilmiştir: “Borca batık olmamakla birlikte borç ödemeden aciz halinde bulunan bir borçlunun vade konkordatosu istemesi mümkündür. Diğer bir deyişle, mevcudu borçlarının tamamını ödeyebilecek durumda olan bir borçlunun mallarını o anda satarak vadesi gelmiş bütün borçlarını ödemesi mümkün değilse, o zaman borçlu borçlarını yüzde yüz, yani tamamen ödeme taahhüdünde bulunarak alacaklılardan kendisine bir mühlet verilmesini isteyebilir (vade konkordatosu). Bu durumdaki bir borçlunun normal olarak tenzilat konkordatosu isteyebilmesi mümkün olmamak gerekir, zira böyle bir teklif ödenmesi “teklif edilen meblağın borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartına uygun düşmez…”.
Demek ki, İİK m.285,f.1’in, “borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilir. ” şeklindeki hükmü, konkordatoya başvurma hallerini kanun koyucunun kastetmek istemediği kadar geniş anlamaya imkan verebilecek bir hüküm olarak tezahür etmektedir. Bu nedenle hüküm dikkatle yorumlanmalı ve borç ödemeden aciz halinde bulunmakla birlikte borca batık olmayan bir borçlunun tenzilat konkordatosu istemesi mümkün olmamalıdır; mevcudu borçlarının tamamını ödeyebilecek durumda olan böyle bir borçlunun ancak borçlarını yüzde yüz, yani tamamen ödeme taahhüdünde bulunarak alacaklılarından kendisine ödemek için bir süre verilmesini isteyebilmesine (vade konkordatosu) izin verilmelidir. Şu halde, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya bu şekilde borç ödemede aciz halinde olmamakla birlikte mali göstergelerinin seyri itibariyle yakın bir gelecekte ve kaçınılmaz olarak borçlarını vadesi gelince ödeyememe tehlikesi altında bulunan bir borçlu, mevcudu borçlarını karşılıyorsa ancak vade konkordatosu teklif edebilecektir.
Nitekim öğretide de bu hususa önemle işaret edilmektedir: ” Konkordato mehiline hak kazanabilmek için, aktifin pasiften az olması, yani borçlu mevcudunun borcundan az olması ana kayidedir. Aksi halde talep redde mahkumdur… ” ; ” … Borçlunun varlığının borçların yüzde yüzünü karşılayabilecek değerde olmasına karşın, vadesi gelmiş veya yakında gelecek borçlarının ödenmesi için malvarlığının kısa zamanda paraya çevrilmesi ve borçların ödenmesi mümkün değil ise, borçlunun vade konkordatosundan yararlandırılması gerektiği konusunda doktrinde görüş birliği vardır. “.
Şu halde malvarlığı borçlarını ödeyemeye yeten borçlu tenzilat konkordatosu talep edemeyecek olup, bu borçlunun teklif edebileceği konkordato türü ancak vade konkordatosu olabilecektir. Ama bu bağlamda borçlunun büyük bir hareket alanına sahip bulunduğu söylenemez: “… borçluya vade konkordatosu yoluyla da olsa, uzun yıllar faizden kurtulmasını sağlayacak biçimde konkordato bağıtlamak olanağının tanınamayacağı açıktır … özelikle, yüksek tutarlı borçları kapsayan konkordatolarda, borçlunun çalışarak borçlarını ödemesi, uzun yıllara bağlıdır. Borçluya … uzun ödeme süreleri sağlayan bir konkordatonun aktifin borçları tamamen karşıladığı durumlarda kabulü söz konusu olamaz …bu gibi durumlarda, borçluya aktifini paraya çevirerek, borçlarını ödeyebilmesi için gerekli olan sürenin verilmesi daha makul olacağından, uzun ödeme süresini içeren faizsiz ödeme tekliflerinin kabulüne imkan yoktur…”
Yargıtay’da aynı görüştedir, yani aktifi pasifinden fazla olan bir kişinin tenzilat konkordatosu isteyemeyeceğini kabul etmektedir…
Aktifi pasifinden fazla olan borçlunun önerdiği tenzilat konkordatosu kural olarak bir tek halde kabul görebilir ve o halde konkordatoya tabi bütün alacaklıların (oybirliğiyle) konkordato teklifini kabul etmeleridir. Ama prosedürün bu aşamaya kadar gelmesi mümkün olmayacaktır; çünkü mahkeme, aktifi pasifinden fazla olan borçlunun buna rağmen tenzilat konkordatosu istediğini tespit ederek, kesin mühlet kararı vermeyecektir…” (Prof. Dr. Selçuk Öztek – Prof. Dr. Ali Cem Budak – Doç. Dr. Müjgan Tunç Yücel – Doç. Dr. Serdar Kale Dç. Dr. Bilgehan Yeşilova – Yeni Konkordato Hukuku s:158,159,160,161,162,163,164,165,166,167,168,169 )
“…İcra ve İflas Kanunu’nun 285’inci maddesine göre konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için talep edebileceği kolektif bir tasfiye biçimidir.
Düzenlemeden de anlaşılabileceği gibi konkordato mühleti verilmesinin ve dolayısıyla konkordatonun temel koşulu vadesi geldiği hâlde borçların ödenememesi veya ödenememe tehlikesinin bulunmasıdır (İİK m.285). Borçlarını vadesinde ödeyebilecek olan borçlunun konkordato başvurusu kabul edilemez.
Esasen kısa vadeli borçların ödenememesi ya da ödenememesi tehlikesi konkordatoya başvuru için yeterli olmakla birlikte varlıkları borçlarının kat be kat üstünde olan borçlular için konkordatoya müracaat kabul edilemeyeceği yerleşik Yargıtay uygulaması halindedir (Yargıtay İİD. 01.10.1964 gün ve 1964/12958; bkz. Altay, S./Eskiocak, A.: Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku, 5.b., İstanbul 2019, s.670).
Konkordatonun temel amacı borçların ödenmesi olmakla birlikte 7101 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle borçlunun işletmesinin iyileşmesi de bir işlev olarak konkordatoya yüklenmiştir. Ancak bu işlev alacaklıların alacaklarının çeşitli yollarla yok edilmesi suretiyle borçlunun borçlarından kurtulması ve buna ek olarak işletmenin kalkındırması maksadıyla kullanılamaz. Borçlu alacaklılarına mümkün olan en yüksek tatmini sağlamak zorundadır.
İşletmenin borçlarının ödenmesi yanında iyileştirilmesi de söz konusu olduğunda bunun sadece alacaklıların alacaklarının bir kısmına ve vade ile kavuşması, bu arada eğer faiz öngörülmemişse alacakların enflasyon karşısında zaman içinde faiz oranı kadar eritilmesi, bir diğer ifade ile iyileşmenin yükünün sadece alacaklılara yüklenmesi kabul edilemez. Nitekim İcra ve İflas Kanunu’nun konkordato projesini niteleyen 286’ncı maddesinde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli malî kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka bir yöntem kullanılarak sağlanacağının gösterilmesi gerektiği de vurgulanmıştır.
Diğer taraftan işletmenin mali durumunu gösteren tek ölçüt varlıkların borçlara (kaldıraç) oranı da değildir. Mali tablo analizinde borç ödeme kabiliyetini (likiditeyi) hesaplamaya yarayan başka oranlar (rasyolar) da bulunmaktadır. Söz gelimi cari oran, işletmenin kısa süreli borçlarını ödeme gücünü ölçmek ve net işletme sermayesinin yeterli olup olmadığını ortaya koymak bakımından önemlidir. Cari oranın ülkenin kalkınmışlığına, sektörün gerekliliklerine göre değişmekle birlikte 2:1, 1,5:1 gibi değerlerde olması yeterli görülmektedir (bkz. Akgüç, Ö.: Mali Tablolar Analizi, 15.b., İstanbul 2013, s.465 vd.). Borç ödeme gücünü ölçmeye yarayan ve cari oranı tamamlayan ikinci bir rasyo da asit-test oranıdır. Bu oranda cari orandan farklı olarak paraya çevrilmesi görece daha uzun zaman alabilecek kalemler hesaplamada dikkate alınmamakta, başka bir söyleyişle nakit ve kolaylıkla nakde çevrilebilecek varlıkların borçları karşılama oranı göz önünde tutulmaktadır. Asit-test oranının 1:1 olması işletme finansmanında “oldukça iyi” sayılmaktadır (Akgüç, s.471).
Bu anlamda konkordatonun temel koşulu olarak ifade edilen vadesi geldiği hâlde borçların ödenememesi veya ödenememe tehlikesinin bulunup bulunmadığının saptanmasında en pratik ve doğru yolun, işletmenin cari oranı ile asit-test oranı başta olmak üzere likidite oranlarının değerlendirilmesi olduğu sonucuna varılmaktadır (bkz. Karakaş, C.F.: Borca Batık Olmayan Borçlunun Tenzilat Konkordatosu İstemi ve Seçenekli Konkordato Projesi, Medeni Usul ve İcra-İflas Hukuku Dergisi, C.XVI, 2020/3, S.47, s.782 vd.).
Yukarıdan beri gösterilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde istemci şirketin ödemelerini uzun bir vadeye yaydığı, faiz verilmesine dair bir proje unsuru öngörülmeyerek yıllık bazda borçlardan faiz oranı kadar örtülü tenzilat yapıldığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan işletmenin tek ortağının 1.000.000,-TL mertebesindeki sermayeyi arttırmak gibi bir taahhüdünün de bulunmadığı da görülmektedir.
Diğer yandan şirketin (likiditesi görece yüksek) dönen varlıklarının tutarının 53.165.666,31 TL, buna karşın kısa vadeli borçlarının 48.110.175,67 TL olduğu; bu tutarın dönen varlıklarla kolaylıkla ödenebileceği ve hatta 6.985.000,92 TL tutarındaki uzun vadeli borçlar da eklendiğinde hesaplanan 55.095.176,59 TL tutarındaki toplam borcun ödenmesi için dönen varlıklara iki milyon liradan az bir ilavenin yeterli olduğu;
2021 yılında brüt 20.000.000,-TL gelir beklendiği,
Şirketin 15.703.487,72 TL’lik kaynak fazlasının olduğu ve varlık borç oranının %128,5 mertebesinde hesaplandığı anlaşılmıştır.
Bütün bu verilere göre şirketin vadesi gelmiş borçlarının tamamını derhal, bütün borçlarını da alacaklıları fazla bekletmeden ödeyebilecek güçte olmasına rağmen ödemeyi tasdik tarihinden başlatarak 13’üncü aya ertelediği ve aylık aralıklarla 36 aya yaydığı; bu yolla borçların zaman etkisinden yararlanılarak eritilmeye çalışıldığı, tek ortağın ve şirketin bu süreçte hiçbir yükümlülük altına girmediği ve konkordatonun finansal bir enstrüman olarak kullanıldığı değerlendirilmiştir.
Konkordatoya başvuru için geçmişte aranan dürüstlük koşulu 4949 sayılı Yasa’nın İcra ve İflas Kanunu’nun 285’inci maddesinde yapılan değişiklikle, tasdik için aranan dürüstlük koşulu da 7101 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle kaldırılmıştır. Ancak bu değişiklikler kötü niyet boyutuna gelmiş konkordato taleplerine göz yumulacağı şeklinde yorumlanamaz. Nitekim oylamanın yapılmasından ve duruşmaya katılabilmek ve istinaf hakkı kazanabilmek için Yasanın aradığı (İİK m.304) üç günlük sürenin geçmesinden sonra revize proje sunulması da bu kapsamda değerlendirilmelidir…” (Bknz. Ankara BAM 23.Hukuk Dairesi’nin 2021/1746 Esas ve 2021/1769 Karar sayılı kararı)
”…Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
Alacaklı … Başkanlığı vekili ve … A.Ş. vekili tarafından ilk derece mahkemesi kararına karşı süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 28.10.2020 tarihli ve 2020/1290 E., 2020/1363 K. sayılı kararı ile; … Başkanlığının prim alacakları kamu alacağı niteliğinde olduğundan konkordatonun adı geçen kurum için bağlayıcı olmadığı, … Başkanlığının sözü edilen alacaklarının borçlu tarafından vadesinde ve tam olarak ödeneceği gerekçesiyle … Başkanlığının ilk derece mahkemesinin konkordatonun tasdikine ilişkin olarak verdiği kararı istinaf etmesinde hukukî yararının bulunmadığı, alacaklı … A.Ş., alacaklılar toplantısına katılıp ret oyu kullanmış ise de, duruşma aşamasında itirazlarını açıklamadığı, söz konusu alacaklının itiraz eden alacaklı konumunda olmaması nedeniyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 308/a maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurma hakkının bulunmadığı gerekçesiyle … Başkanlığı vekilinin istinaf başvurusunun hukukî yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine, … A.Ş.’nin istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı … Başkanlığı vekili ve … A.Ş. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesince 15.06.2021 tarihli ve 2021/2422 E., 2021/2746 K. sayılı kararı ile;“…1- Alacaklı … vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede; Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere göre, alacaklı …’nın istinaf itirazları yönünden verilen kararda bir isabetsizlik görülmediğinden yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Alacaklı … A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Talep İİK 276. ve devamı maddeleri çerçevesinde konkordatonun tasdiki talebine ilişkindir.
İlk derece mahkemesinin davacının konkordato talebini İİK 306 madde çerçevesinde tasdik etmesi üzerine karar alacaklı … A.Ş. vekili tarafından istinaf edilmiş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi tarafından talep İİK 308/a maddesi gerekçe gösterilerek reddedilmiştir.
Konkordato hakkında verilen karara karşı İİK 308/a maddesi uyarınca itiraz edenler kanun yoluna başvurabilir. İtiraz edenler kavramı İİK 304. maddesinde belirlenen şekliyle dar yorumlandığı takdirde, sadece duruşma öncesi itiraz eden alacaklıların kararı kanun yoluna taşıyabileceklerini kabul etmek gerekir. Ancak böyle bir yorum hak arama özgürlüğü ile bağdaşmaz. Bu nedenle kanun koyucunun itiraz edenlerden kastının konkordato toplantılarında veya iltihak süresi içinde olumsuz oy kullananlar olduğunun kabulü gerekir. Bu bağlamda kanundaki “itiraz edenler” ifadesinin konkordatoya red oyu verenlere teşmil edilmesi hukuk usulünün genel hükümlerine uygun düşer. Nitekim öğretide alacaklılar toplantısında veya iltihak süresi içinde red oyu vermiş alacaklıların tasdik kararını istinaf edebilecekleri kabul edilmektedir.(Prof Dr. Selçuk Öztek, Prof Dr.Ali Cem Budak, Doç. Dr. Müjgan Tunç Yücel, Doç.Dr. Serdar Kale, Doç. Dr. Bilgehan Yeşilova, Yeni Konkordoto Hukuku, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara-2019, shf. 569)
Somut olayda, … A.Ş. temsilcisinin alacaklılar toplantısına katılıp red oyu kullandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda yukarıdaki gerekçeler doğrultusunda … A.Ş.’nin istinaf hakkının bulunduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin istinaf talebinin reddine karar vermesinde isabet bulunmamış olduğundan kararının bozulmasına,…” gerekçesiyle kararın bozulmasına, alacaklı … A.Ş.’nin istinaf itirazları hakkında inceleme yapılmak üzere dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 05.10.2021 tarihli ve 2021/1301 E., 2021/1376 K. sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, öğretide “itiraz eden alacaklı” kavramı ile konkordatoya kaydedilmiş olsun ya da olmasın konkordatonun tasdiki talebinin incelendiği duruşmaya gelerek konkordatonun tasdiki talebinin reddine karşı itirazlarını dile getiren alacaklının kastedildiği ve özellikle konkordatoya ret oyu kullansalar bile duruşmaya gelmemiş olan alacaklıların tasdik kararına karşı kanun yoluna gitme yetkilerinin bulunmadığı konusunda fikir birliği bulunduğu, Özel Dairenin bozma kararında atıfta bulunulan yazarların, 1932 yılından beri yerleşik hâldeki görüşten dönmelerini gerektiren hususu yeni (7101 sayılı Kanun ile yapılan) değişiklikle Kanun’un “…itiraz eden alacaklılar için istinaf süresini tasdik kararının ilanından itibaren işletmeye başlattığı…” olarak açıkladıklarının görüldüğü, istinaf süresinin hangi tarihte ve ne şekilde başlayacağının kimlere istinaf hakkı verilip verilmeyeceği ile ne gibi bir bağlantısı olduğunu ise belirtmedikleri, İİK’nın yürürlüğe girdiği tarihten, 5311 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğe kadar konkordatonun tasdiki kararlarına karşı kanun yolunun duruşmadaki tefhimle başladığı, diğer taraftan 5311 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başladığı tarihte yürürlüğe girdiğinden, sürenin tefhimle başlatılmasına ilişkin uygulamanın 20.07.2016 tarihine kadar bu şekilde süre geldiği, gelinen noktada salt sürenin ilanla başlatılmasının istinaf hakkı sahiplerinin kapsamını neden değiştirdiğinin anlaşılamadığı, yazarlar ve onlara atıf yapan Özel Dairenin de buna dair bir açıklık getirmediği, özellikle Kanun’da bir boşluk bulunmadığı, değişiklikle de özel bir kapsam genişletilmesi yapılmadığına göre yazarların bu görüşünün “yeni ve yol gösterici bir hukuki bakış açısı” olduğu fakat hükme esas alınabilecek genel kabul görmüş bilimsel bir içtihat olmadığının anlaşıldığı, her şeyden önce hak aramanın temel haklardan olup, bu hakların ancak kanun ile sınırlandırılabileceği, Anayasa hükmü gereği kanun yoluna başvurmanın bir hak olduğu, ancak konkordatonun ne talep edene ve ne de alacaklıya subjektif bir alacak hakkı verdiği, konkordatonun alacaklının hakkına bir halel getirmediği, sadece bunun ödeme biçimini, mahkemenin de katkısı ile değiştirdiği, bu durumun kabul oyu verenler için sözleşmesel bir ilişki doğururken, ret oyu verenler için mahkeme kararına dayandığı, alacaklının dahi iflâsa tâbi borçlusu hakkında konkordato isteminde bulunabileceği, bununla birlikte konkordatonun süreç ve kurumsal yapı bakımından tamamen şeklî olduğundan ivedilikle tamamlanması gerektiği, bu çerçevede borçlu lehine verilen birçok kararda kanun yolunu tamamen kapattığı ve sürecin borçlu lehine bir an evvel sonuçlandırılması arzusunda olduğu, kanunun öngörmediği bir kanun yolunun ve kanun yoluna başvuru hakkının yorum yoluyla da olsa kabul edilemeyeceği, toplantıda ret oyu kullanmak ile usulünce duruşmaya katılarak konkordatonun tasdikine itiraz etmenin farklı durumlar olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
Direnme kararı süresi içinde alacaklı … A.Ş. vekilince temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, konkordato hakkında verilen karara karşı 2004 sayılı İİK’nın 304/1. maddesi uyarınca, istinaf kanun yoluna başvurabilmek için tasdik duruşmasından önce alacaklının itiraz sebeplerini bildirmesinin gerekip gerekmediği, tasdik duruşmasından önce itiraz sebeplerini bildirmediği hâlde, konkordato teklifine karşı olumsuz oy kullanan alacaklının istinaf kanun yoluna başvurma hakkının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konkordatoya ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
Konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen ya da herhangi bir borçlunun, borcun belirli koşullarda ödenmesi için alacaklılarıyla anlaştığı ve yetkili ticaret mahkemesinin onayı ile geçerlilik kazanan hukukî çözüm işlemidir (Türk Hukuk Lûgatı, Ankara 2021, s. 709).
Konkordato İİK’da tanımlanmamış ise de; öğretide konkordato, dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi borçlarının alacaklılar tarafından kanunda gösterilen nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi ve yetkili makamın (mahkemenin) onayı ile gerçekleşen ve borçlunun borcun bir kesiminden kurtulmasını ve/veya ödeme şeklinin borçlu yararına değişmesini sağlayan, haciz ve iflâs gibi klasik ve borçlu bakımından sert cebri icra yöntemlerinin yerine ikame edilmiş bir kolektif icra biçimidir (Kuru, Baki: İcra İflas Hukuku, C. IV, İstanbul 1997, s. 3585; Tanrıver, Süha/Deynekli, Adnan: Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s. 29; Kale, Serdar: Sorularla Konkordato (İflas Dışı ve İflas İçi Adi Konkordato), İstanbul 2017, s. 2; Pekcanıtez, Hakan/Erdönmez, Güray: 7101 Sayılı Kanun Çerçevesinde Konkortado, İstanbul 2018, s. 4; Altay, Sümer/Eskiocak, Ali: Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, İstanbul 2019, s. 10,15).
Konkordato kurumu ile ilgili farklı ayrımlar yapılmaktadır. Bunlardan ilki, mahkeme dışı ve mahkeme içi konkordato ayırımıdır. Mahkeme içi konkordato içeriğine göre vade, tenzilat ve karma konkordato olarak ayrılmaktadır. Sözü geçen sınıflandırmaya göre, borçlunun borcunu tam olarak ödemeyi vaat etmesi ve bunun için alacaklıların borçluya ödeme süresi tanımaları veya borcun itfasını takside bağlamaları hâlinde vade konkordatosu; borçlunun borçlarının belli bir yüzdesini ödemeyi taahhüt ettiği ve alacaklıların da kalan alacaklarından vazgeçtiği durumda tenzilat konkordatosu; tenzilat ve vade konkordatosunun bir araya getirilmesiyle teşekkül eden konkordatoya ise karma (bileşik) konkordato denilmektedir. Yapıldığı zamana göre ise; iflâsa tabi olmayan borçlular ile iflâsa tabi borçlulardan henüz iflâsına karar verilmeyenlerle yapılan konkordatoya iflâs dışı konkordato; müflisin teklif ettiği konkordatoya ise iflâs içi konkordato denilmektedir.
Konkordato konusunda yapılan diğer bir ayırım ise, adi (alelade) konkordato ve mal varlığının terki suretiyle konkordatodur. Mal varlığının terki suretiyle konkordato türünde, borçlunun malî durumunun iyileşmesi ve işletmenin faaliyetine devam etmesi amaçlanmaz. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun iki şekilde yapılacağı kabul edilmektedir. Bunlardan ilki, borçlunun mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara bırakması ve alacaklıların da borçlunun mal varlığını satarak ele geçen paradan alacaklarını tahsil etmeleridir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun diğer bir görünüm şekli ise, belirli vadelerde alacaklılara ödeme yapması kaydıyla, mal varlığının tamamının ve bir kısmının üçüncü kişiye devredilmesidir. Bu ihtimalde, alacaklılar alacaklarını borçlunun mal varlığının üçüncü kişiye devrinden elde edilen parayla tahsil etmektedirler. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoda borçlu borçlarını belli şartlar dâhilinde ödemeyi değil, mal varlığının aktifi üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara (veya üçüncü kişiye) devretmeyi teklif etmektedir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoya niteliğine aykırı düşmedikçe adi konkordatonun hükümleri (İİK m. 285 ilâ 308/g) uygulanır (Pekcanitez/Erdönmez s. 6 vd.).
Mahkeme içi adi konkordato İİK’nın 285 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş ve konkordatoya başvurabilecek kişiler İİK’nın 285. maddesinde “herhangi bir borçlu” denilerek açıklanmış olup, kanunun bu ifadesi karşısında tüzel kişiler ile tacir olup olmadığına bakılmaksızın bütün gerçek kişiler konkordatoya başvurabilecektir. İİK’nın 285/2. maddesindeki düzenleme uyarınca konkordatoya başvuru imkânı sadece borçluya tanınmamış, iflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı da gerekçeli bir dilekçe ile borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.
Konkordato talep eden borçlu veya iflâsını isteyebileceği borçlusu hakkında konkordato talep eden alacaklı, bir nüsha olarak düzenlenen dilekçe, konkordato ön projesi, ayrıntılı bilanço, gelir tablosu ve İİK’nın 286. maddesinde sayılan diğer belgeler ile birlikte asliye ticaret mahkemesine başvurarak üç aylık geçici konkordato mühleti verilmesi ister (İİK m. 285-287). Asliye ticaret mahkemesi 286. maddede sayılan belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu belirlediği takdirde borçluya derhâl geçici mühlet (üç ay) verir ve bir veya işin kapsamına göre üç kişiden oluşan komiser veya komiserler kurulu oluşturulur (İİK. m. 287).
Borçlu, konkordato mühletinin kapsadığı ve mühlet hükümlerinin devam ettiği dönem içerisinde komiserin denetimi altında 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 297. maddesinin öngördüğü sınırlamalar içerisinde mal varlığı üzerinde tasarrufta bulunmak imkânını kural olarak muhafaza eder.
Asliye ticaret mahkemesi komiserin veya borçlunun makul sebeplere dayalı talebi üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatarak, geçici mühlet süresini beş aya yükseltebilir.
Geçici mühletin ilânı ve ilgili kurumlara bildirilmesinden itibaren, alacaklılar ilândan başlayarak yedi gün içerisinde borçluya kesin mühlet verilmesini gerektiren durum bulunmadığını delilleri ile birlikte ileri sürerek konkordato talebinin reddini isteyebilirler (m. 288).
Geçici mühlet içinde mahkeme borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı duruşmaya davet eder. Bu süreçte geçici komiser duruşmadan önce raporunu mahkemeye ibraz eder. Mahkeme yapacağı değerlendirmede itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alır (m. 289/2).
Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün görülmesi hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir (m. 289/3). Gerekiyorsa geçici komiser veya komiserler değiştirilerek yeni bir görevlendirme yapılabilir veya geçici komiserlerin görevine devam etmesine karar verilerek dosya komisere teslim edilir.
Konkordatonun geçici mühlet içerisinde başarıya ulaşmayacağına kanaat getirilmişse, borçluya kesin mühlet verilmez ve konkordato talebinin reddi doğrultusunda karar oluşturulur. Kesin mühlet verilmesine, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine dair kararlar İİK’nın 288. maddesi uyarınca ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir.
Güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühlet, komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı ay daha uzatılabilir (m. 289/5).
Mahkemece, kesin mühlet içinde uygun görülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak koşuluyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturulabilir. Bu durumda, alacaklıları hukukî nitelik itibariyle birbirinden farklı alacaklı sınıfları ve varsa rehinli alacaklılar, alacaklılar kurulunda hakkaniyete uygun şekilde temsil edilir. Bu konuda komiserin de görüşü alınır (m. 289/4).
Kesin mühlet içerisinde komiser, konkordatonun hazırlanmasına ilişkin işlemleri gerçekleştirir. Kısaca belirtmek gerekirse, bunlar aktif ve pasifin tespit edilerek aktif defterlerinin tutulması ve değerlerinin takdiri, alacakların bildirilmesi için İİK’nın 288. maddesine göre ilân yapılması, borçlunun yazdırılan alacaklara tamamen veya kısmen kabul veya ret şeklinde beyanlarının alınması (m. 299), çekişmeli alacaklar hakkında dosyanın asliye ticaret mahkemesine sunularak bu alacaklar hakkında konkordato oylamasına katılıp katılmayacakları bakımından karar alınması, rehinli alacak müzakerelerinin yapılması, alacaklılar toplantısı ve oylamaların tutanakla tespiti (m. 302), alacakların geçerli ve sağlıklı olup olmadıklarının borçlunun ticarî defterlerinin incelenmesi suretiyle tespiti ve bu konuda oluşan kanaatin ticaret mahkemesine sunulan raporda belirtilmesi ve konkordato mühleti içerisinde dosyanın asliye ticaret mahkemesine konkordatonun tasdiki veya reddine karar verilmek üzere sunulması ve sonuçta asliye ticaret mahkemesinin duruşma günü ilân ederek, komiseri dinleyerek, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırarak, tasdik veya red kararı vermesidir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, borçlu iflâsa tâbi ise, konkordatonun reddi ve doğrudan iflâs sebeplerinin varlığı hâlinde borçlunun iflâsının açılmasına da karar verilecektir.
Konkordatonun tasdiki için aranan şartlar İİK’nın 305. maddesinde belirtilmiş olup, buna göre; konkordato projesinin İİK’nın 302. maddesinde öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olması (kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan çoğunluk) ile birlikte teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması, konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması, İİK’nın 206. maddesinin birinci fıkrasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması ve konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın tasdik kararından önce mahkeme veznesine depo edilmesi gerekir.
Konkordatonun tasdikine ilişkin karar İİK’nın 288. maddesi uyarınca ilan edilecek ve kesin ödeme projesinin tasdik ilânı gereğince onun yönetiminde uygulanması için bir kayyım atanabilecektir (m. 306).
Asliye ticaret mahkemesince kabul edilerek tasdik edilen konkordato, konkordato prosedürüne katılmayanlar (alacak kaydı yaptırmayanlar) da dâhil olmak koşuluyla tüm alacaklıları bağlar. Bu temel ilke “konkordatonun bütün alacaklılar için kural olarak zorunlu olması” şeklinde de ifade edilmektedir. Ancak rehinli alacaklarla bazı imtiyazlı ve kamusal alacaklar ve komiserin izniyle mühletten sonra doğan alacaklar bu kuralın istisnasını teşkil etmektedir (m.308/c-III). Bu kategoriye giren alacaklar konkordatodan kesinlikle etkilenmeyip tümüyle ödenmesi gerekir. Çünkü kanun, konkordatonun borçlu ile alacağı rüçhanlı olmayan alacaklılar arasında akdedilebileceğini öngörmüş, rüçhanlı alacaklıları konkordatodan istisna tutmuştur.
Konkordatonun taraflar için bağlayıcı hâle gelmesi, geçici mühlet kararından önce başlamış takiplerde konulan ve henüz paraya çevrilmemiş olan hacizleri hükümden düşürür (m. 308/ç). Borçlu mühletten önce doğan borçlarını, mahkemece tasdik edilen konkordato projesinde öngörülen ödeme planı çerçevesinde ödemek imkânına kavuşur. Bu itibarla konkordato, borcun yenilenmesini gerektirmemekte, ancak ödeme şekil ve şartlarında önemli değişiklikler meydana getirmektedir. Bu değişikliğin şeklini ve içeriğini, asliye ticaret mahkemesince tasdik edilerek kesinleşen konkordato ödeme projesi belirler. Bu açıklamalara göre borçlu, mühletten önce doğan borçları için artık takip edilmemekte ve borçlarını ödeme konusunda fevkalâde elverişli bir hukukî statüye kavuşmaktadır. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki, mühletten sonraki dönemde komiserin onayı olmadan borçlunun üstlendiği borçlar da konkordatoya tâbidir [(m. 308/c-II) Altay/Eskiocak s. 44 vd.].
İcra ve İflas Kanunu’nun “Kanun yolları” başlıklı 308/a maddesi;
“Konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklı, kararın tebliğinden; itiraz eden diğer alacaklılar ise tasdik kararının ilânından itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi kararına karşı on gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. İstinaf ve temyiz incelemeleri, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılır”.
Hükmünü içermektedir.
Anılan düzenlemede konkordato hakkında verilen karara karşı kimlerin ne zaman kanun yoluna başvurabileceği belirtilmiş olup, buna göre borçlu veya konkordato talep alacaklı ile birlikte itiraz eden diğer alacaklılara kanun yolu hakkı tanınmıştır. Buradaki “itiraz eden alacaklı” deyiminden, sadece tasdik duruşmasından önce itirazlarını bildiren ve tasdik talebinin incelendiği duruşmaya gelerek konkordatonun tasdiki talebinin reddine karşı itirazlarını dile getiren alacaklının mı kastedildiği, yoksa projeye red oyu veren alacaklının da bu kapsama girip girmediğinin belirlenmesi gerekmektedir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 308/a maddesinin; aynı Kanun’un “Konkordatonun mahkemece incelenmesi” başlıklı 304. maddesi ile birlikte değerlendirilmesi gerekmekle anılan madde;“Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır.
Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir. Bu süre altı aydan fazla olamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeye gore, projeye itiraz edenlerin itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmemeleri hâlinde tasdik duruşmasında yer alamayacakları anlaşılmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 304. maddesine ilişkin Adalet Komisyonu raporunda, itiraz edenlerin duruşmada hazır bulunabilmelerinin şartının, itiraz sebeplerini mahkemeye duruşma gününden en az üç önce yazılı olarak bildirmiş olmaları gerektiği, aksi hâlde duruşmada hazır bulunarak itirazlarını dermeyan etmelerinin mümkün olmadığı, böyle bir sınırlama getirilmesinin nedeninin her alacaklının duruşmada hazır bulunarak itirazlarını ileri sürmesinin yargılamayı çok aksatabileceği endişesi olduğu belirtilmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 304. maddesinin gerekçesi de “Mevcut Kanunun 296 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükmü, güncellenerek metne alınmaktadır. Buna göre, mahkemenin komiseri dinledikten sonra kararını her halde kesin mühlet içinde vermesi emredilmektedir. Duruşma günü 288 inci maddesi uyarınca ilan edilecektir. Yine mevcut düzenlemeden farklı olarak, itiraz edenlerin duruşmada hazır bulunabilmelerinin şartı, itiraz sebeplerini, mahkemeye, duruşma gününden en az üç gün önce ve yazılı olarak bildirmiş olmalarıdır. Aksi halde duruşmada hazır bulunarak itirazlarını dermeyan etmeleri mümkün olmayacaktır. Böyle bir sınırlama getirilmesinin nedeni, her alacaklının duruşmada hazır bulunarak itirazlarını ileri sürmesinin yargılamayı çok aksatabileceği endişesidir,…” şeklinde olup tüm alacaklıların duruşmada hazır bulunarak itirazları ileri sürmesinin konkordato sürecini aksatabileceği düşüncesiyle duruşmada hazır olabilmek için itirazların tasdik duruşmasından en az üç gün önce yazılı olarak bildirilmesi şartı getirildiği belirtilmiştir.
Bununla birlikte konkordatonun yapısı tamamen şeklî olduğundan tasdik işlemlerinin bir an önce tamamlanması gerekmekte olup, konkordatoya ilişkin kanunda yer alan düzenlemelere bakıldığında borçlu lehine verilen birçok kararda kanun yolunun tamamen kapatıldığı ve sürecin bir an evvel sonuçlandırılmasının istendiği anlaşılmaktadır. Örneğin ilk derece mahkemesince verilecek geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamayacağı (m. 287/son), kesin mühlet talebinin kabulü ile mühletin kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yolunun kapalı olduğu (m. 293/1) görülmektedir.
Bu yasal düzenlemelerden hareketle, İİK’nın 308/a maddesinde kanun yoluna başvuru hakkı tanınan “itiraz eden alacaklı” deyiminden, “tasdik duruşmasından önce itirazlarını bildiren ve tasdik talebinin incelendiği duruşmaya gelerek konkordatonun tasdiki talebinin reddine karşı itirazlarını dile getiren alacaklının” kabul edilmesi gerekmektedir.
Öğretide “itiraz eden alacaklı” kavramı ile, konkordatoya kaydedilmiş olsun ya da olmasın konkordatonun tasdiki talebinin incelendiği duruşmaya gelerek konkordatonun tasdiki talebinin reddine karşı itirazlarını dile getiren alacaklının kast edildiği ve özellikle konkordatoya ret oyu kullansalar bile duruşmaya gelmemiş olan alacaklıların tasdik kararına karşı yasa yoluna gitme yetkilerinin bulunmadığı kabul edilmektedir (Kuru, Baki.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 1502; Tanrıver/Deynekli, s. 158; Görgün, Şanal/Börü, Levet/Kodakoğlu, Mehmet: İcra v e İflas Hukuku, Ankara 2022, s. 514).
Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz, Sema Taşpınar Ayvaz ve Emel Hanağası’nın “İcra ve İflas Kanunu ve İlgili Mevzuat” (Ankara 2022, m.308/a, s.291) adlı eserinde, kanun yollarına ilişkin 308/a maddesinde itiraz eden ibaresinin yanına 304/1 maddeye atıf yapıldığını gösterecek şekilde bu maddenin numarası yazılarak İİK’nın 308/a maddesindeki itirazın, İİK’nın 304/1. maddesinde düzenlenen itiraz olduğuna işaret etmişlerdir.
İcra İflas Kanunu’nun 304. madde gerekçesine bakıldığında duruşmaya gelecek olanları “yargılamanın uzayacağı” endişesi ile sınırlayan yasa koyucunun aynı yasanın 308. maddesinde temyiz yoluna gelecek olanları sınırlamadığını kabul etmek konkordatonun sistemine de aykırıdır.
Kanunun öngörmediği bir yasa yolu ve yasa yoluna başvuru hakkı yorum yoluyla da olsa kabul edilemez. İİK’nın 308/a maddesindeki düzenleme de 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) kabul ettiği anlamda temel hak niteliğindeki hak arama özgürlüğünü kullanmayı “itiraz” şartına bağlamıştır ve bu durum da Anayasa’ya uygun bir sınırlama yöntemi olup, “itiraz eden alacaklı” deyiminden İİK’nın 304. maddesinde belirtilen alacaklıları kabul etmek, hak arama özgürlüğünün ihlâli olarak değerlendirilemez.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince, istemde bulunan şirketin konkordato projesi, ilk derece mahkemesince nisaba dâhil edilecek alacaklar belirlendikten sonra komiser tarafından rapor, İİK’nın 302. maddesinde belirlenen alacaklı sayısı ve alacak miktarına ilişkin nisabın oluşup oluşmadığı ve İİK’nın 305. maddesinde düzenlenen tasdik şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği yönünden değerlendirme yapılarak tasdik isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içerisinde yer alan 13.02.2020 tarihli alacaklılar toplantısı tutanağı incelendiğinde alacaklı … A.Ş.’nin toplantıya katılıp projeye “Ret” oyu kullandığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar alacaklı … A.Ş. tarafından konkordato projesine “Ret” oyu kullanılmış ise de, İİK’nın 304/1. maddesi uyarınca itiraz sebeplerini tasdik duruşmasından en az üç gün önce yazılı olarak bildirmediği ve tasdik duruşmasına katılmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre İİK’nın 308/a maddesi uyarınca mahkemece verilen tasdik kararını istinaf hakkı bulunmadığından Bölge Adliye Mahkemesince alacaklı … A.Ş. vekilinin istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi yerindedir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; İİK’nın 308/a maddesinde belirtilen “itiraz eden alacaklı” deyiminden sadece tasdik duruşmasından önce itirazlarını yazılı olarak bildirerek tasdik duruşmasına katılan alacakların kastedilmediği, alacaklılar toplantısında ya da yedi günlük iltihak süresi içinde “Ret” oyu veren alacaklıların da kararı istinaf edebileceği, İİK’nın 308/a maddesinde, konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklının kararın tebliğinden; itiraz eden diğer alacaklıların ise, tasdik kararının ilânından itibaren istinaf yoluna başvurabileceğinin düzenlendiği, alacaklılar yönünden kanun yoluna başvuru süresi ilândan itibaren başladığına göre, itiraz eden alacaklının tasdik duruşmasına katılma şartının aranmadığı, bu nedenlerle alacaklılar toplantısında ya da iltihak süresi içinde olumsuz oy kullanarak iradesini belli eden alacaklının kanun yoluna başvuru hakkının kabulünün gerektiği, direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen gerekçe ve nedenlerle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yerindedir…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.03.2022 tarih ve 2022/(15)6-71 Esas 2022/284 Karar sayılı Kararı)
İİK’nun 301. maddesinde; “Konkordato projesinin hazırlanması, alacakların bildirilmesi ve tahkiki tamamlandıktan sonra komiser, 288 inci madde uyarınca yapacağı yeni bir ilânla alacaklıları, konkordato projesini müzakere etmek üzere toplanmaya davet eder. Toplantı günü ilândan en az on beş gün sonra olmak zorundadır. İlanda alacaklıların, toplantıdan önceki yedi gün içinde belgeleri inceleyebilecekleri de bildirilir. Ayrıca, ilânın birer sureti adresi belli olan alacaklılara posta ile gönderilir.” hükmü yer almaktadır.
Somut uyuşmazlıkta alacaklılar toplantısı davet ilanının 06.03.2023 tarihinde ilan edildiği, alacaklılar toplantısının ise 19.03.2023 tarihinde yapıldığı buna göre İİK’nun 301. maddesinde toplantı günü için ilandan itibaren aranılan en az 15 günlük süreye aykırı davranılması, usul ve yasaya aykırı olup, doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, müdahil alacaklı … ve … vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 355, 353/(1)-a-4 ve 6. maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran müdahil alacaklı … ve … vekilinin sair, …, … ve … vekili ile … vekilinin tüm, istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Müdahil alacaklı … ve … vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/03/2023 tarih ve 2021/1055 Esas 2023/184 Karar sayılı kararın 6100 sayılı HMK’nın 355, 353/(1)-a-4 ve 6. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın HMK 353/(1)-a maddesi gereğince Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran müdahil alacaklı … ve … vekilinin sair, …, … ve … vekili ile … vekilinin tüm, istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
4-Kararın kaldırılması nedeniyle başvuru sırasında alınan peşin harcın başvuru sahibi alacaklılara iadesine,
5-İstinaf başvurusu aşamasında başvuru sahibi alacaklılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna başvuranlar yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme ve harç iadesine ilişkin işlemlerin yerel mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 14/09/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.