Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/977 E. 2022/1115 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/977
KARAR NO : 2022/1115
KARAR TARİHİ : 16/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/03/2022
NUMARASI : 2021/797 Esas, 2022/167 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 16/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/06/2022

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; müvekkilinin … Şti. tarafından satın alınıp bir dönem kullanıldıktan sonra müvekkiline hediye edilen, ancak müvekkilinin bedeli ödeyerek aldığı öncesinde kullanılmış … marka buzdolabının, 12.02.2020 günü müvekkilinin kiracısı olduğu evde yangına sebebiyet verdiğini, İzmir Büyükşehir Belediyesi Yangın İdaresi Başkanlığı’nca düzenlenen 12.06.2020 tarihli yangın raporuna göre de yangına anılan buz dolabının sebebiyet verdiğini, yangının davalı şirket yetkili servisine 13/06/2020 tarihinde bildirildiğini, yetkili servis tarafından adreste inceleme yapılmasından sonra ödeme yapılmayacağının bildirildiğini, buzdolabına ilişkin fatura ve garanti belgesinin yangın sebebi ile zayi olduğundan sunulamadığını, üreticinin ürün sorumluluğu ile üreticinin ayıptan dolayı sorumluluğunun farklık sorumluluk alanları olduğunu, yangına sebebiyet veren buzdolabından kaynaklanan davaya konu zararın ürün sorumluluğu olup haksız fiil sorumluluğu çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, yangın nedeniyle evde zararın giderilmesi, onarım bedelleri ve tüm harcamaların, fazlaya ilişkin hak ve alacakları sebebiyle talep artırım hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 120.504,20 TL maddi tazminat talebi ile, yangın esnasında müvekkil, eşi ve bir arkadaşları ile evde otururken mutfaktan patlama sesi geldiğini ve alevlerin yükselmeye başladığını, evin büyük kısmını kapladığını, güçlükle kendilerini evin dışına attıklarını, yangın nedeniyle çok ciddi korku ve panik yaşadıklarını, olaydan sonra da evdeki hasarların giderilmesi için uğraştıklarını belirterek, olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte 40.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; yangın ile buzdolabı arasında, buzdolabı ile yangın arasında illiyet bağının kurulamayacağını, maddi ve manevi tazminat koşullarının oluşmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece,”…dava ayıplı üründen kaynaklanan maddi- manevi tazminat talebine ilişkindir.
TTK’nun – 7155 sayılı Kanun ile değişik – 5/A,1 madde hükmüne göre “Bu Kanunun 4.maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” Bu bağlamda, 7155 sayılı Kanun ile değişik 6325 sayılı Kanunun 18/A,1,2 madde hükümlerine göre “İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.

…Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.”

İlgili yasal düzenlenmelerde, görevsiz mahkemede arabuluculuğa müracaat edilmeden açılan davalara ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakla beraber, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 04/02/2021 Tarih 2020/3187 E. 2021/762 K. Sayılı kararında, görevsiz mahkemeye arabulucuğa müracaat etmeden dava açan davacının görevsiz mahkeme aşamasında eksikliğin giderilmesi halini, dava açılmadan arabuluculuğa müracat dava şartına istisna kabul ederek “…istisnai olarak görevsiz mahkeme aşamasında bu eksikliğin (arabluculuk dava şartının) giderildiği ve görevli mahkeme olan ticaret mahkemesinde davanın esasına girilmeden arabuluculuk işleminin tamamlandığı anlaşıldığından Mahkemece esasa girilerek karar verilmesi gerekirken tekrar davacıdan arabuluculuk Yasası gereklerini ‘anlaşmazlık tutanağının getirilmesi’ istemek Yasanın uygulanmasındaki amacına da uygun düşmeyeceği, somut olayda HMK’nin 115/3. Maddesinde gözönüne alındığında dava şartı yokluğundan red kararı verilmesi doğru görülmemiştir.” denilerek, aksi yöndeki değerlendirmenin yasanın amacına uygun düşmeyeceği belirtilmiştir.
Açıklanan hukuki olgular karşısında davanın tazminat talebine yönelik olduğu ve arabuluculuk işlemine tâbi olduğu, dava dilekçesine arabuluculuk faaliyetine ilişkin son tutanak aslı veya örneğinin eklenmediği hususları da gözetilerek; davacı vekiline, “Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemediğinizden, sözü edilen son tutanağın aslını ya da bir örneğini bir haftalık kesin süre içinde mahkememize sunmanız gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddine karar verileceği ihtar olunur.” şerhini içerir davetiye davacıya 14/01/2022 tarihinde tebliğ edilmiş, ancak davacı tarafından süresi içerisinde arabuluculuk tutanağı sunulmuştur.

Yukarıda açıklanan arabuluculuk şartına ilişkin hükümler kamu düzenine ilişkin olup, emredici niteliktedir. Arabuluculuk prosedürünün mutlaka davadan önce tamamlanmış olması zorunludur. İstisnai olarak arabuluculuk yoluna başvurunun dava şartı olmadığı mahkemelerde dava açılması ve ilgili mahkemece görevsizlik kararı verilmesi üzerine görevli mahkemede esasa girilinceye kadar bu şartın ikmal edilmesi halinde dava açıldıktan sonra da arabuluculuk prosedürü tamamlanabilir.
Davacı vekilince Arabuluculuk dava şartının geçerli olmadığı Asliye Hukuk mahkemesinde dava bu yola başvurmadan dava açılmıştır. Asliye hukuk mahkemesince Arabuluculuk dava şartının bulunduğu tüketici mahkemesine görevsizlik kararı verilmiş, tüketici mahkemesince Asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş, mahkememizce verilen karşı görevsizlik kararı üzerine BAM tarafından mahkememizin görevli olduğundan bahisle dosya mahkememize gönderilmiştir. Ancak her ne kadar davacı tarafça arabuluculuk dava şartının bulunmadığı görevsiz mahkemede dava açılmış ise de görevsizlik kararları üzerine yargılama yapan gerek tüketici mahkemesinde, gerekse mahkememizde arabuluculuk dava şartıdır. Davacının mahkememizce işin esasına girilinceye kadar söz konusu dava şartını tamamlama imkanı varken arabuluculuğa başvurmamış ve anılan dava şartını tamamlamamıştır. Bölge Adliye mahkemesinin mahkememizin görevli olduğuna dair verilen karar üzerine yapılan ön inceleme duruşmasında da esasa girilmeden önce davacı tarafça bu hususta herhangi bir anlaşamama tutanağı sunulmadığı gibi arabuluculuk yoluna başvurmak için süre talebinde de bulunulmamıştır.
Bu açıklamalar ışığında, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslı veya örneği görevli mahkeme olan mahkememizde esasa girilmeden önce sunulamadığından, bu hususta herhangi bir süre de talep edilmediğinden dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine…” karar verilmiştir.
Mahkeme kararına karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili; olumsuz görev uyuşmazlığı hallerinde tensip zaptının düzenlenip tebliğ edilmesinden sonra arabuluculuk başvurusu yapılmasının mümkün olmadığını, BAM kararından tensip zaptıyla birlikte haberleri olduktan sonra tam olarak hangi tarih aralığında bu başvurunun taraflarınca usule uygun bir biçimde gerçekleştirilebileceğini anlamanın mümkün olmadığını, görevli mahkemenin bilinmediği bir aşamada ve asliye hukuk mahkemesi dahil üç mahkeme birden görevsizlik kararı vermişken dosyanın hangi mahkemede görüleceği bilinmeksizin arabuluculuğa başvurmalarının beklenmesinin gülünç olduğunu, bu durumun hukuki bir izahının olmadığını, yerel mahkemece usule aykırı yapılan işlemlerin usulüne uygun bir biçimde yapılması için dosyanın bozularak mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiğini, istinaf dilekçesinin yazıldığı tarihten önce 04.06.2022 tarihinde arabuluculuğa başvurduklarını ve arabuluculuk dosyasının şu anda Karşıyaka Arabuluculuk Bürosu birimine 2022/156 sayılı dosyasıyla kaydedildiğini de ifade etmek istediklerini, yerel mahkemece taraflarına zorunlu arabuluculuğa gidilmesi gerektiğine dair bir şerh içeren davetiyenin tebliğ olunmadığını, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine dair karar verilmesi gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Dava, haksız fiile dayalı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
18/12/2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7155 sayılı Kanunun 20. Maddesi ile 6102 sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesinde ;
“(1) Bu kanunun 4üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması davası şartıdır.
(2) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.” düzenlemesi ile,
6102 sayılı TTK’nun geçici 12.maddesinde;” (1) Bu kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibari ile ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz.” düzenlemesi getirilmiştir.
Ayrıca, 6235 sayılı HUAK’na “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlığı ile 18/A maddesi eklenmiş olup, 6325 sayılı HUAK’nun 18/A maddesinin 2.fıkrasında; “Davacı arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği , aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Bu düzenlemeye göre 01/01/2019 tarihinden sonra konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında açılan ticari davalarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Dava açılmadan önce uyuşmazlıkla ilgili arabulucuya başvurup anlaşılamaması halinde son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunludur. Arabulucuya başvurulmadan doğrudan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilecektir.
6100 sayılı HMK’nin 115. maddesine göre ise, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında mahkemenin kendiliğinden araştırması gerektiği, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verileceği, bu süre içerisinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verileceği, 3.3.1993 tarih 773/82 sayılı Hukuk Genel Kurulu Kararında da, dava şartlarının davanın açıldığı tarihten, hükmün kurulduğu tarihe kadar varlığını devam ettirmesinin temel kural olduğu açıkça vurgulanmıştır.
Dava şartı olan zorunlu arabuluculuk hükümlerinin davada uygulanabilmesi için taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari dava olması gerekir. Hakim, davanın başında dava şartının mevcut olup olmadığını kendiliğinden araştırmak zorundadır.
Dava, tacirler arasında satıma konu buzdolabından kaynaklanan yangın nedeniyle uğranılan zararın tahsiline ilişkin olarak açılmıştır.
Satım, üretici davalı şirket ile dava dışı … Şti. Arasında gerçekleşmiştir. Satım ilişkisinin her iki tarafı da tacir olduğu gibi, ayrıca her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili alım-satımdan kaynaklanan tazminat davası olduğundan TTK.nun 4/1 maddesi kapsamında nispi ticari dava niteliğinde olduğu, davaya konu talep yönünden öncelikle arabuluculuk yoluna başvurulması gerektiği, bu hususun dava şartı olduğu, dava açılmadan önce arabuluculuk sürecine girilmeden davanın açıldığı ve daha önceden açılan Karşıyaka Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararı vermiş ve bu davanın önceki davanın devamı niteliğinde ise de, ilk davanın 01/01/2019 tarihinden sonra ve 24/07/2020 tarihinde açıldığı anlaşıldığından, yerel mahkemece yazılı şekilde, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan, yerel mahkeme kararına karşı yerinde olmayan istinaf isteminin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/03/2022 tarih ve 2021/797 Esas 2022/167 Karar sayılı kararına karşı davacının istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından peşin yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcı ve 220,70 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 361/1. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/06/2022