Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/92 E. 2022/843 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/92
KARAR NO : 2022/843

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/09/2021
NUMARASI : 2021/557 Esas 2021/678 Karar
DAVA : TESPİT
KARAR TARİHİ : 12/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/05/2022

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/557 Esas ve 2021/678 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine dair verilen karara karşı davacılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVA:

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete ait olan 29/04/2011 tarihli Özel Eğitim Kurumları İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatının karşı tarafa devri için taraflar arasında İzmir 27. Noterliğinin 05/03/2018 tarih 05421 yevmiye numaralı ” Özel Öğretim Kurumları İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı Devir Sözleşmesi ‘ nin akdedildiğini, davalının sözleşme ile ilgili borçların hiç birisini ödemediğini, Amme Alacaklarının Tahsil Usulu Hakkındaki kanun uyarınca hem müvekkili şirket hem de şirket ortağı … hakkında ilgili kurumlarca yasal işlem başlatıldığını, müvekkili … ‘ün % 99 hissesi nedeniyle SGK İzmir İl Müdürlüğü, Konak ve Kemaraltı Vergi Daireleri tarafından müvekkili … ‘ün mallarına haciz konulduğunu, müvekkilleri tarafından ilgili kurumlara davalı tarafın noterde düzenleme şeklinde oluşturulan ruhsat devir sözleşmesine göre borçlu olması nedeniyle mevcut hacizlerin kaldırılması için yazılı başvurular yapıldığını ancak bu hususta mahkeme tespiti olmadığı için olumlu yanıt alınamadığını, noter sözleşmeleri uyarınca müvekkili şirketin borcu sona erdiğinden diğer müvekkilinin de tüm borçlardan dolayı herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, taraflar arasında müvekkili şirketin borçlarından davalı şirketin sorumlu olduğu kararlaştırılmasına rağmen 05/03/2018 tarihinde tanzim edilen noter sözleşmesinde sehven borçlardan davalı şirketin sorumlu olduğu maddesinin eksik yazıldığını, bunun üzerine kurumdan ilgili hususun tamamlanması gerektiği ve düzeltme beyanı sunulması gerektiğinin iletildiğini, taraflar arasında akdedilen noter devir sözleşmesi sonrasında İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğünün Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliğinin 14. Maddesinin c fıkrası uyarınca devir alanın tüm borçlardan sorumluluğunun yazılı olarak belirtilmesi gerektiği uyarısı üzerine taraflar arasında düzeltme beyannamesi tanzim edildiğini, 23/03/2018 tarihli 06570 yevmiye nolu düzeltme beyannamesi gereğince ” Kurumun borç ve alacakları vadesi gelmemiş olanlar da dahil olmak üzere kurumu devir alan kişiye ait olacaktır ” denildiğini, bu taahhüt gereğince davalının müvekkili şirketin SGK, Konak ve Kemaraltı Vergi Dairelerine olan borçlarını da ödemesi gerektiğini, belirtilen noter belgelerinin resmi kurumlara ve İzmir Milli Eğitim Müdürlüğüne bildirildiğini, ilgili kurum tarafından müvekkili ile davalı şirket arasında düzenlenen sözleşmelerin bütünlük olması açısından tek bir sözleşmede toplanarak yeniden noterde düzenlenmesinin talep edildiğini, bunun üzerine İzmir 27. Noterliğinin 18/04/2018 tarih 08321 yevmiye nolu ” Özel Öğretim Kurumları İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı Devir Sözleşmesi” düzenlendiğini, sözleşmenin 3. Maddesinde ” Kurumun borç ve alacakları vadesi gelmemiş olanlar dahil olmak üzere kurumu devralan kişiye ait olacaktır ” denildiğini, aradan 3 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen müvekkili şirketin kamu kurumlarına olan borcunu devralan karşı tarafın ödemediğini, borçları devralan … Ltd Şti’nin şirket paylarının üçüncü şahıslara devri halinde müvekkillerinin telafisi imkansız zarara uğrama ihtimalinin yüksek olduğunu belirtmiş, müvekkil şirketin SGK, Konak Vergi Dairesi ve Kemeraltı Vergi Dairesi’ne olan mevcut borç tutarlarının ilgili kurumlara müzekkere yazılarak tespiti ile söz konusu borçlardan müvekkili ile davalı arasında akdedilen sözleşme (İzmir 27. Noterliği kanalı ile tanzim edilen 05.03.2018 tarihli 05421 yevmiye no’lu“Özel Öğretim Kurumları İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı Devir Sözleşmesi” ve aynı Noterlik kanalı ile düzenlenen 23.03.2018 tarihli 06570 yevmiye no’lu “Düzeltme Beyannamesi, İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü’nün isteği üzerine İzmir 27. Noterliğinde tanzim edilen 18.04.2018 tarihli 08321 yevmiye no’lu“Özel Öğretim Kurumları İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı Devir Sözleşmesi) uyarınca ve Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği 14 c maddesi gereğince müvekkillerinin sorumlu olmadığının tespitine, davalı “… Şti.’nin sorumlu olduğunun tespit edilmesine, müvekkilleri hakkında söz konusu borç tutarlarından dolayı her hangi bir icra işlemi yapılmaması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine, şayet dava konusu edilen tutarların takibe konu edilmesi halinde takibin müvekilleri yönünden durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine, müvekkillerin telafisi imkansız zararlar içine girmemesi için davalı şirkette hisselerin üçüncü kişilere devrinin tedbiren durdurulmasına ayrıca davalıya M.E.B. tarafından verilen işletme ruhsatının karşı taraf şirket ortakları olan … ve … ‘e devrinin veya herhangi bir üçüncü kişiye devrinin önlenmesi açısından ihtiyati tedbir kararı tesis edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:

Mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda; “…Davacı tarafça davacı şirketin SGK, Konak Vergi Dairesi ve Kemeraltı Vergi Dairesi’ne olan mevcut borç tutarlarının ilgili kurumlara müzekkere yazılarak tespiti ile söz konusu borçlardan müvekkili ile davalı arasında akdedilen sözleşme ve Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği 14- c maddesi gereğince davacıların sorumlu olmadığının tespiti ile davalı “… Şti.’nin sorumlu olduğunun tespit edilmesine karar verilmesinin talep edildiği, dava dilekçesindeki talep ve dilekçe ekindeki Noter belgeleri göz önüne alındığında davacı ile davalı arasında kamu alacaklarından davalının sorumlu olduğuna dair herhangi bir ihtilaf bulunmadığı, davacının iş bu dava ile davalı ile arasında bulunan devir sözleşmesi hükümlerinin alacaklı olan dava dışı kamu kurumları yönünden bağlayıcı olduğuna dair tespit hükmü talebinde bulunduğu, talebin niteliğine göre davanın HMK 106. Maddesinde düzenlenen tespit davası mahiyetinde olduğu, HMK 106 Maddesinde “Tespit davası yolu ile Mahkemeden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Tespit davası açanın kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakıalar tek başlarına tespit davalarının konusunu oluşturmaz.” düzenlemesinin bulunduğu, söz konusu düzenleme doğrultusunda davacı şirketin SGK, Konak Vergi Dairesi ve Kemaraltı Vergi Dairesi’ne olan mevcut borçlarının ilgili kurumlara müzekkere yazılarak tespiti talebi ile ilgili Mahkememizce herhangi bir işlem yapılamayacağı, ilgili hususta davacı tarafça söz konusu kurumlara yazılacak dilekçe ile gerekli bilginin alınabileceği bu talep yönünden davacının HMK 106. Maddesinde bahsi geçen hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunmadığı gibi dosyamızda taraf olmayan üçüncü kişi konumunda bulunan kamu kurumları yönünden Mahkememizce herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılamayacağı tüm bu hususlar göz önüne alındığında davacıların eldeki davayı açmakta HMK 106. Maddesinde düzenlenen hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunmadığı, HMK’nun 114/h maddesi gereğince dava açmakta hukuki yararın bulunmasının dava şartı niteliğinde olduğu, dava şartlarının varlığının HMK’nın 115/1 maddesi gereğince davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılmasının ve dava şartı noksanlığı halinde HMK’ nın 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesinin gerektiği…” gerekçesi ile davanın dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 114/1-h ve 115/2 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin usulden red kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, gerekçede taraflar arasında kamu alacaklarından davalının sorumlu olduğuna dair herhangi bir ihtilaf olmadığı belirtilmiş ise de, davalının noter belgelerine rağmen ödeme yapmadığı için arada ihtilafın oluştuğunu ayrıca ilgili kamu kurumlarının noter sözleşmelerine rağmen müvekkillerinin ilgili borçtan sorumlu olmadıklarına dair taleplerini kabul etmediklerini ve mahkemeden tespit niteliğinde karar sunulması halinde müvekkillerinin taleplerinin olumlu değerlendirileceğini açıkladıklarını, dosyada taraf olmayan üçüncü kişi konumunda bulunan kamu kurumları yönünden mahkemece herhangi bir inceleme ve değerlendirmenin yapılamayacağı yönündeki mahkeme gerekçesinin, taraflarınca ilgili kurumlar yönünden herhangi bir inceleme ve değerlendirme talep edilmemesi ve sadece ilgili kurumlardan borç tutarlarının miktarı ve bu miktarlardan kimin sorumlu olduğunun veya olmadığının tespiti talep edildiğinden hatalı olduğunu ayrıca bu davadan önce yaptıkları delil tespit taleplerinin de yargılama gerektirdiği gerekçesi ile reddedildiğini, müvekkillerinin hukuken çok zor durumda kalarak mağdur olduklarını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, tespit istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
HMK.’nun 106. maddesine göre; ”(1) Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.
(2) Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.
(3) Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.”
Tespit davası, bir hak veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun tespitine yöneliktir. Hukuki ilişkiden amaç, bir kişi ile diğer bir kişi veya eşya arasında somut bir olaydan kaynaklanan ilişkidir. Her türlü ilişki tespit davasının konusu olabilir. Ancak maddi olayların soyut hukuki ilişkileri tek başlarına tespit davasının konusu olamazlar. Tespit davası bir hukuki ilişkinin saptanmasına yönelik olmakla birlikte diğer davalarda olduğu gibi tespit davasında da güncel hukuki yarar bulunması zorunludur. Tespit davası açılmasında güncel hukuki yarar bulunduğunun kabul edilebilmesi için davacının hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlikeyle karşı karşıya bulunması, tehdit nedeniyle hakkının sağlanmasında duraksama meydana gelmesi, tespit isteyenin gecikmesi durumunda zarar görecek olması, tespit talebi ve yanlız kesin hüküm etkisine sahip olup cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü ile bu zararın ortadan kaldırılabilmesi gerekir. Ayrıca tespit davasının açılabilmesi için diğer bir koşulda, henüz eda davasının açılabilmesi zamanı gelmemiş olmalıdır. Eğer o anda eda davası açılabilecekse tespit davası açma olanağı kalmaz.
HMK’nın 114/1-h maddesi uyarınca davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartı niteliğindedir. Aynı Kanunun 115. maddesi uyarınca mahkeme, kamu düzeninden sayılan dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
Bu açıklamalar ışığında, dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle eda davası açma imkanı varken tespit davası açılmasının mümkün olmamasına, davacıların tespit taleplerinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararlarının bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacılar vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/09/2021 tarih ve 2021/557 Esas 2021/678 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 80,70.TL maktu karar harçtan peşin olarak alınan 59,30.TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40.TL harcın davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
6-Kararın Dairemizce taraf vekillerine tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 12/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.