Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/914 E. 2022/1076 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/914
KARAR NO : 2022/1076
KARAR TARİHİ : 09/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/02/2022
NUMARASI : 2021/52 Esas ve 2022/634 Karar
DAVANIN KONUSU : İflas (İflasın Ertelenmesi)
BAM KARAR TARİHİ : 09/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/06/2022

Müdahil … vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketlerin ticari faaliyet alanı uyarınca gıda ve tarım ürünleri, her türlü yağlı tohumlardan yağ imalatı, alım satımı ve dağıtımı, depolanması, ithalat ihracatı alanında Manisa Ticaret Odasına kayıtlı olarak faaliyet gösterdiğini, sektörün önde gelen ve tanınmışlık düzeyi yüksek firmalardan olduğunu; müvekkillerinden … Şirketi ticari ünvanı adı altında Manisa Ticaret Sicil memurluğunun 8800 sicil numarası ile 08/08/2002 tarihinde tescil olduğunu ve Manisa’da kurulduğunu ve şirketin kuruluşunun 20/08/2002 tarih ve 5617 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 251. Sayfasında ilan edildiğini, sektörün önde gelen ve tanınmışlık düzeyi yüksek firmalardan biri olduğunu, başta ham ayçiçek yağı, soya fasulyesi kanola yağı vs. Ve küspe ürettiğini, üretilen bu madde ve malzemeleri satmakta ve pazarlamakta olduğunu, Türkiye çapında büyüklü küçüklü pek çok şirkete hizmet faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin kurulduğu tarihten bu yana ticari faaliyet konusunda tecrübesiyle ülke ekonomisine büyük katkı sağladığını, Manisa Ticaret ve Sanayi Odasının 02/04/2015 tarihli ve 2015/78 rapor numarası ile 06/04/2017 tarihine kadar geçerli olmak üzere soya küspesi ve bitkisel yağ üretimi yönünden, Adana Sanayi Odasının 28/09/2015 tarihli ve 2015/338 rapor numarası ile 02/10/2017 tarihine kadar geçerli olmak üzere ham yağ üretimi yönünden, Balıkesir Sanayi Odasının 22/11/2013 tarihli ve 13/165 rapor numarası ile 28/11/2016 tarihine kadar geçerli olmak üzere bitkisel yağ üretimi yönünden, Menemen Sanayi Odasının 12/01/2015 tarihli ve 02 rapor numarası ile 15/01/2016 tarihine kadar geçerli olmak üzere bitkisel ham yağ ve küspe üretimi yönünden kapasite raporlarına sahip olduğunu, kapasite raporlarından Manisa’da yıllık üretim kapasitesi muhtelif ham yağ için 27.976.000 kg, tam yağlı soya küspesi için 35.280.000 kg., Adana/Ceyhan’da yıllık üretim kapasitesi ham ayçiçek yağı için 55.350.000 kg, küspe için 56.700.000 kg, Balıkesir/Havran’da yıllık üretim kapasitesi ham yağ için 76.756.330 kg, küspe için 76.628.460 kg, rafine yağ için 67.500.000 kg, sopstok için 7.500.000 kg, Menemen’de yıllık üretim kapasitesi ham bitkisel yağ için 105.165.000 kg, yağsız küspe için 107.730.000 kg, ham soya için 30.780.000 kg, yağsız küspe için 121.410.000 kg. Olarak görülmekte olduğunu, şirket raporlarında belirtilen bu hedefleri hali hazırda kullandığı makinelerle gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketin toplam 164 çalışanı ile sektöre hizmet verdiğini istihdam ettiği personel sayısı ile birçok aileye doğrudan ya da dolaylı olarak katkı sağladığını, müvekkilinin 2012-2014 yıllarındaki net satışlarının 2012 yılında 820.326.837,40 TL, 2013 yılında 556.063.122,84 TL, 2014 yılında 495.587.117,69 TL olduğunu, müvekkillerinden … Şirketi ticaret ünvanı adı altında Manisa Ticaret Sicil Memurluğunun 14312 sicil numarası ile 12/10/2012 tarihinde tescil olduğunu ve Manisa’da kurulduğunu, şirketin kuruluşunun 18/10/2012 tarih ve 8177 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 697 sayfasında ilan edildiğini, müvekkili şirketin her türlü bitkisel yağlı tohumlardan elde edilen mamul, yarı mamul ve türev yağ ürünlerinin satış, dağıtım ve pazarlaması alanında Manisa Ticaret Odasına kayıtlı olarak faaliyet gösterdiğini, sektörün önde gelen ve tanınmışlık düzeyi yüksek firmalardan biri olduğunu, başta yurtdışı yemeklik dökme ve ambalajlı rafine yağ satışı, dağıtım ve pazarlaması olmak üzere başta İzmir, Manisa, Balıkesir, Adana merkezli olmak üzere Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yer alan büyüklü küçüklü pek çok şirkete Türkiye çapında hizmet faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin kurulduğu tarihten bu yana ticari faaliyet konusundaki tecrübesiyle ülke ekonomisine büyük katkı sağladığını, toplam 7 çalışanı ile sektörde hizmet verdiğini, 2013-2014 yıllarındaki net satışlarının 2013 yılında 384.826,74 TL, 2014 yılında 631.090,29 TL olduğunu, müvekkillerinden … Şirketi ticaret unvanı adı altında Manisa Ticaret Sicil Memurluğunun 14248 sicil numarası ile 03/09/2012 tarihinde tescil olduğunu ve Manisa’da kurulduğunu şirketin kuruluşunun 11/09/2012 tarih ve 8150 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 323. Sayfasında ilan edildiğini, zirai ürünler alım satımı alanında Manisa Ticaret Odası’na kayıtlı olarak faaliyet gösterdiğini, sektörün önde gelen ve tanınmışlık düzeyi yüksek firmalardan biri olduğunu, başta kuru bakliyat ürünleri, yağlı tohum ve yağlı meyvelerin alım satımı, pazarlaması ve depolanması, sözleşmeli tarım olmak üzere kaliteli üretimin ön koşulunun kaliteli tohum üretimi olduğu bilinciyle kurulduğunu ve temel misyonunun kaliteli tohum üretimi sağlamak için … çiftçiye tohum ve gübre desteğinin yanı sıra ekimden hasada teknik destek sağlamak amaçlı kurulduğunu, bu oluşum çerçevesinde Trakya, İç Anadolu, Güney- Güneydoğu Anadolu ve ege bölgelerindeki merkezler kanalı ile çiftçiye tohum, gübre desteği sağlayarak yağlı tohum ekimini teşvik ettiğini, ayrıca serbest ekim yapan çiftçi ürünlerini satın alarak büyüklü küçüklü pek çok şirkete Türkiye çapında satış, pazarlama faaliyeti gösterdiğini, kurulduğu tarihten bu yana ticari faaliyet konusundaki tecrübesiyle ülke ekonomisine büyük katkı sağladığını, toplam 19 çalışanı ile sektörde hizmet verdiğini, 2013-2014 yıllarındaki net satışlarının 2013 yılında 11.461.003,25 TL, 2014 yılında 17.863.859,53 TL olduğunu, müvekkillerinden … Şirketi ticaret unvanı adı altında Adana Ticaret Sicil Memurluğunun 22207 sicil numarası ile 07/02/1989 tarihinde tescil olduğunu ve Adana’da kurulduğunu, şirketin kuruluşunun 21/02/1989 tarih ve 2215 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 129 sayfasında ilan edildiğini, her türlü yağlı tohum, yağ ve hububat depolanması, antrepoculuk, lojistik ve sevkiyat alanında Manisa Ticaret Odası na kayıtlı olarak faaliyet gösterdiğini, sektörün önde gelen ve tanınmışlık düzeyi yüksek firmalardan biri olduğunu, başta yağ ve yağlı tohum depolaması ve dağıtımı olmak üzere başta İzmir, Manisa, Balıkesir, Adana merkezli olmak üzere Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yer alan büyüklü küçüklü pek çok şirkete Türkiye çapında hizmet faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin kurulduğu tarihten bu yana ticari faaliyet konusundaki tecrübesiyle ülke ekonomisine büyük katkı sağladığını, toplam 16 çalışanı ile sektöre hizmet verdiğini, 2012-2014 yıllarındaki net satışlarının 2012 yılında 42.622.703,14 TL, 2013 yılında 2.328.200,00 TL, 2014 yılında 16.735.209,57 TL olduğunu, müvekkillerinden … Şirketi ticaret unvanı adı altında Manisa Ticaret Sicil Memurluğunun 12767 sicil numarası ile 26/05/2010 tarihinde tescil olduğunu ve Manisa’da kurulduğunu, şirketin kuruluşunun 31/05/2010 tarih ve 7574 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 610. sayfasında ilan edildiğini, her türlü bitkisel yağlı tohumlardan ve zeytinden yağ ve tarım ürünleri imalatı alanında Manisa Ticaret Odası na kayıtlı olarak faaliyet gösterdiğini, sektörün önde gelen ve tanınmışlık düzeyi yüksek firmalardan biri olduğunu, başta yağ ve yağlı tohum depolaması ve dağıtımı olmak üzere başta İzmir, Manisa, Balıkesir, Adana merkezli olmak üzere Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinde yer alan büyüklü küçüklü pek çok şirkete Türkiye çapında hizmet faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin kurulduğu tarihten bu yana ticari faaliyet konusundaki tecrübesiyle ülke ekonomisine büyük katkı sağladığını, toplam 1 çalışanı ile sektörde hizmet verdiğini, 2014 yılındaki net satışının 8.223,00 TL olduğunu, şirketlerin borca batık halde olduğunu, hali hazır durum itibari ile müvekkili şirketlerin borçlarının aktifinden fazla olduğunu, müvekkili şirketlerin hem yıllık bilançonun tabi olduğu değerleme ilkelerine hem de TTKnun 377 maddesi ve İİK nun 179/1. Maddesinde öngörülen aktiflerin satış fiyatları ölçüsüne göre borca batık durumda olduklarını, … A.Ş açısından; müvekkili şirket mali müşavirleri tarafından şirketin aktifinde yer alan değerler satış fiyatları üzerinden değerlendirildiğini, çıkan değerler dikkate alınarak müvekkili şirketin TTK 376 maddesi anlamında borca batıklık bilançosu ve öz varlık hesaplaması yapılarak borca batıklık bilançosunun hazırlandığını, şirket yetkilileri tarafından 30/11/2015 tarihi itibariyle ham madde yarı mamul, mamul stok envanteri ve duran varlıklar rayiç değerlemesi tespiti yapıldığını, çıkan sonuca göre TTK rayiç değerleme uyarınca öz varlığının (-) 21.611.211,57 TL menfi olarak tespit edildiğini, şirketin mevcutları ile alacakları toplamı borçları karşılayamadığı dolayısı ile borca batıklığının devam ettiğini, … A.Ş açısından; müvekkili şirket mali müşavirleri tarafından şirketin aktifinde yer alan değerler satış fiyatları üzerinden değerlendirildiğini, çıkan bu değerler ve müvekkili şirketin … A.Ş’nin banka borçlarına kefil olması dahil edilerek TTK 376 maddesi anlamında borca batıklık bilançosu ve öz varlık hesaplaması yapılarak borca batıklık bilançosu hazırlandığını, müvekkili şirketin …’nın bankalara olan borcundan dolayı sözleşmelerde 4.029.540,38 TL kefaleti olduğunu, bu kefalet borcu da dahil edildiğinde 30/11/2015 tarihli rayiç bilançosunda rayiç değer esasına göre öz varlığının (-)3.767.514,14 TL menfi olarak tespit edildiğini, şirketin mevcutları ile alacakları toplamının borçları karşılayamadığını, dolayısıyla şirketin borca batıklığının devam ettiğini, … A.Ş açısından; müvekkili şirket mali müşavirleri tarafından şirketin aktifinde yer alan değerler satış fiyatları üzerinden değerlendirildiğini, çıkan bu değerler ve müvekkili şirketin … A.Ş’nin banka borçlarına kefil olması dahil edilerek TTK 376 maddesi anlamında borca batıklık bilançosu ve öz varlık hesaplaması yapılarak borca batıklık bilançosu hazırlandığını, müvekkili şirketin …’nın bankalara olan borcundan dolayı sözleşmelerde 4.029.540,38 TL kefaleti olduğunu, bu kefalet borcu da dahil edildiğinde 30/11/2015 tarihli rayiç bilançosunda rayiç değer esasına göre öz varlığının (-) 3.768.955,54 TL menfi olarak tespit edildiğini, şirketin mevcutları ile alacakları toplamının borçları karşılayamadığını, dolayısıyla şirketin borca batıklığının devam ettiğini, … A.Ş açısından; müvekkili şirket mali müşavirleri tarafından şirketin aktifinde yer alan değerler satış fiyatları üzerinden değerlendirildiğini, çıkan bu değerler ve müvekkili şirketin … A.Ş’nin borçlarına kefil olması dahil edilerek TTK 376 maddesi anlamında borca batıklık bilançosu ve öz varlık hesaplaması yapılarak borca batıklık bilançosu hazırlandığını, müvekkili şirketin ….’nın bankalara olan borcundan dolayı sözleşmelerde 4.029.540,38 TL kefaleti olduğunu, bu kefalet borcu da dahil edildiğinde 30/11/2015 tarihli rayiç bilançosunda rayiç değer esasına göre öz varlığının (-) 1.201.043,96 TL menfi olarak tespit edildiğini, şirketin mevcutları ile alacakları toplamının borçları karşılayamadığını, dolayısıyla şirketin borca batıklığının devam ettiğini, … Şirketi açısından; müvekkili şirket mali müşavirleri tarafından şirketin aktifinde yer alan değerler satış fiyatları üzerinden değerlendirildiğini, çıkan bu değerler ve müvekkili şirketin … A.Ş’nin banka borçlarına kefil olması dahil edilerek TTK 376 maddesi anlamında borca batıklık bilançosu ve öz varlık hesaplaması yapılarak borca batıklık bilançosu hazırlandığını, müvekkili şirketin …’nın bankalara olan borcundan dolayı sözleşmelerde 1.022.052,00 TL kefaleti olduğunu, bu kefalet borcu da dahil edildiğinde 30/11/2015 tarihli rayiç bilançosunda rayiç değer esasına göre öz varlığının (-) 336.314,95 TL menfi olarak tespit edildiğini, şirketin mevcutları ile alacakları toplamının borçları karşılayamadığını, dolayısıyla şirketin borca batıklığının devam ettiğini, müvekkili şirketlerin her birinin Ortaklar Kurulu tarafından şirketin iflasının ertelenmesi yönünde karar alındığını, müvekkili şirketlerin kayıtları üzerinden rayiç değer esasına göre düzenlenmiş bir ara bilançonun ve iyileştirme projesinin mahkemeye sunulduğunu, iflasın ertelenmesini talep eden müvekkili şirketlerin tasfiye halinde olmadığını belirterek iflasın ertelenmesi hükümlerinin tüm koşulları oluştuğundan evrak üzerinde inceleme yapılarak müvekkili şirketler hakkında iflasın bir yıl süre ile ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; “…Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 Esas – 2019/401 Karar sayılı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 Esas – 2011/6019 Karar sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/2006 Esas-2022/60 Karar sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 2022/72 Esas-2022/191 Karar sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin 2021/1586 Esas-2022/33 Karar sayılı aynı mahiyetteki emsal niteliğinde olan kararları da dikkate alındığında, 01/09/2021 tarihinden önce açılan iş bu ticari davanın yetkili ve görevli olan Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Müdahil TC. … istinaf dilekçesinde özetle; İİK 154 maddesine göre iflas davasının mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılacağını, davanın mutlak ticari davalardan olup, münhasıran tarafların arzularına tabi işlerden olmadığını, re’sen göz önünde tutulması gerektiğini, verilen görevsizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME,
DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dairemizce HMK’nın 355 maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Mahkemece; görevli ve yetkili mahkemenin Manisa 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğuna karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
1-Somut olayda; iflasın ertelenmesi istemine ilişkin olup, 6102 sayılı TTK’ da düzenlendiği, aynı yasanın 4. maddesine göre TTK’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağının açıkça belirtilmesine göre, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin dava tarihi itibariyle görevli olan ve görevsizlik kararını veren Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçen ve istinafa konu görevsizlik kararını veren Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2-Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin “mülki sınırlarını” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 11/02/2005 olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın görülmesi mümkün olmadığından, istinafa konu görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Ayrıca, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/02/2022 tarihli, 2022/1760 esas ve 2022/2689 karar sayılı yargı yerinin belirlenmesine ilişkin kararı ile; “…Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararıyla 01/09/2021 tarihi itibariyle A… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin faaliyete geçirildiği, davanın 08/02/2016 tarihinde açıldığı, 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararda derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından, dosyanın A… Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince A… Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
Tüm bu açıklamalara göre; istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Manisa Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/51 esas, 2022/634 karar sayılı kararına karşı müdahil T.C. … vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Müdahil T.C. … tarafından peşin yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcı ve 220,70 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının müdahil … A.Ş. üzerinde bırakılmasına,
3-Müdahil T.C. … tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/06/2022