Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/901 E. 2022/1542 K. 07.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/901
KARAR NO : 2022/1542

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/02/2022
NUMARASI : 2021/372 Esas 2022/535 Karar
DAVA : BANKA TEMİNAT MEKTUBUNUN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNÜN TESPİTİ
KARAR TARİHİ : 07/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/10/2022

Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/372 Esas ve 2022/535 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından davalı şirkete mal alımlarından dolayı doğacak borçların temini için … A.Ş Ayrancılar şubesinin 19/01/2015 tarih, 01411 GT nolu 150.000,00 TL bedelli kesin teminat mektubunun teslim edildiğini, müvekkili şirketin davalı şirkete olan mal alımlarından ve ticari alışverişinden kaynaklı tüm borcunu ödediğini, ancak davaya konu teminat mektubunun aslının halen müvekkili şirkete teslim edilmediğini, davalı şirketin işlerinin bozulduğunu ve ekonomik sıkıntı içinde olduğunu, müvekkili şirketin haklı çıkması durumunda söz konusu teminat mektubu bedelini davalı şirketten istirdatının mümkün olamayacağını, davaya konu teminat mektubunun nakde çevrilmesinin önlenmesi için tedbir kararı verilmesi ve söz konusu teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespiti ile müvekkili şirkete iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı şirket arasında mevcut ticari ilişki sebebiyle mal alım satımlarının olduğunu, bu ödemelerin kimi zaman davacı şirket tarafından verilen şahsi veyahut müşteri çekleri aracılığı ile yapıldığını, çeklerin karşılıksız çıkma ve cari borcunun ödenmemesi ihtimaline binaen alınan teminat mektubunun ise teminat aracı olarak müvekkili şirket nezdinde bulunduğunu, davacının müvekkiline henüz vadesi gelmemiş muaccel çekler tutarı 271.312,92.TL olmak üzere toplam 435.745,19.TL borçlu durumda olduğunu, davaya konu teminat mektubunun süresinin 19/01/2016 tarihinde dolduğunu, borçlu olarak görünen davacı lehine verilen tedbir kararının müvekkilini zor duruma sokacağını, davacının kötü niyetli olduğunu, davacı şirketin davaya konu teminat mektubundaki meblağın çok üzerinde borcu bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; “…Mahkemece Mali Müşavir Bilirkişi …’dan alınan 29/12/2016 tarihli bilirkişi raporunda; “taraflar arasında yapılan cari hesap çalışmasının 2013 yılı ve öncesine dayandığı, çalışılan dönemler itibariyle aralarında TTK hükmü gereği yapılması gereken cari hesap mutabakatının yapılmadığı, taraflar arasında defter ve kayıtların birbirini hiçbir şekilde teyit etmediği, yardımcı hesaplarda açıklayıcı şekilde takip edilmediği, davalı tarafın davaya cevap dilekçesinde belirttiği 271.312,92 TL bedelli muaccel çekler hakkında bir kaydın tespit edilemediği, bu hususta davalı tarafça muaccel çeklerin kaynağını gösterir bir belgenin incelemeye sunulmadığı, 164.432,27 TL. tutarlı faturanın da karşı tarafa tebliği hakkında bir bilginin bulunmadığı bu faturanın davacı taraf defterlerinde kayıtlı olmadığı, dava harçlandırma tarihi itibariyle davalı tarafın davacı taraftan 14.600,00 TL alacaklı olduğu, davalı taraf defterlerinde kayıtlı bu alacağın davacı taraf defterlerinde kayıtlı olmadığı, davacının karşı tarafa herhangi bir tutarda borcunun olmadığının kayıtlı olduğu, yıl sonu itibariyle davalı taraf, 31.12.2015 tarihli defter kapanış fişinde davalı tarafın davacı tarafa 150.696,78 TL borçlu olduğu görülmekte olup, davalı tarafça 31.12.2015 tarihinde bakiyeye ilişkin 29.02.2016 vade tarihli 149.922,58 TL mal, ve 774,20 TL kur farkı faturası olmak üzere toplamda 150.696,78 TL bedelli fatura düzenleyerek cari hesap bakiyesini kapattığı, taraflar arasında alacak borç bakiyesinin bulunmaması sebebiyle teminat mektubunun hükümsüz olması gerektiği” belirtilmiştir.
Mahkemece Mali Müşavir Bilirkişi …’dan alınan 08/03/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda; “taraflar arasında gerçekleştirilen cari hesap çalışmasının 2012 yılı ve öncesine dayandığı, davalı firma tarafından düzenlenen satış faturalarının bedellerine yönelik olarak davacı tarafından yapılan ödemelerin, her bir faturaya yönelik ödeme şeklinde olmayıp, cari hesabın içeriğine yönelik şekilde çek, banka yoluyla havale ve nakit ödeme şeklinde yapıldığı, davacı tarafça ek rapora esas alınmak üzere, bilirkişi incelemesine sunulan ve tarafların imzasını taşıyan 12.11.2014 tarihli mutabakat mektubunda, taraflar defterlerinde kayıtlı 31.10.2014 tarihinde gerçekleşen bakiyenin, TTK 94. Maddesi gereği mutabakat sağlandığı göz önüne alındığında, cari hesap çalışmasında belirleyici olduğunun anlaşılabileceği, asıl raporda da belirtildiği ve rapor içeriğinde tablolar halinde sunulduğu üzere, taraf defterlerinin birbirini teyit etmediği, aynı zamanda kendi muhasebe düzenlerinde de çakışma olduğunun anlaşıldığı, davalı tarafın karşı tarafa düzenlediğ e-faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olmadığı, fatura içeriği mallara yönelik taraflarca mal alım sözleşmesi yapılmış ise dosya içeriğinde bulunmadığı, e-faturanın, elektronik ortamda vergi yasaları hükümleri çerçevesinde imzalı olduğu, faturanın portaldan karşı tarafa tebliği hakkında bir bilgi ve belgenin dava dosyası içeriğinde bulunmadığı, düzenlenen sevk irsaliyelerinin malı teslim alan kısımlarında ad ve soyadı kısımlarının dolu olduğu fakat imzalarının bulunmadığı, teslim tarihleri 1 gün aralıklı olmasına rağmen malların 8 ayrı kişi tarafından teslim alındığı, taraflar defterlerinde kayıtlı cari hesap çalışması incelendiğinde davalı taraf defterlerinin hesapların işleyişi, dayanağı ve açıklayıcı olması durumu ile mutabakat tarihi itibariyle değerlendirildiğinde, mahkeme tarafından, dava konusu faturanın davada kabülü halinde davalının davacıdan 415.959,27 TL tutarında, aksi halde 266.036,69 TL tutarında alacağının bulunduğu, yapılan değerlendirmeler ışığında banka teminat mektubunun iadesi hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu” belirtilmiştir.
Mahkemece bilirkişiler SMMM …, SMMM …, Hesap Bilirkişisi …’den alınan 12/02/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda; “tarafların ticari defterlerinin kendi lehine delil teşkil etmekte olduğu, hesap ekstrelerine göre tespit edilmiş olan cari hesap fark tablosu tutarında belirtilmiş olan bedelin 168.182,27TL tutarında olduğu, taraflar arasındaki fark tablosunun 1 nolu satırındaki 18.259,69 TL bedelin yıllar içerisinde oluşan kur farklarından kaynaklı düzeltmeleri yada kur farkı işlemlerini yapmamalarından kaynaklanmış olduğu, davalı şirketin kesmiş olduğu 31/12/2015 tarihli 149.922,58 TL tutarlı e-fatura içeriği malların teslimine ilişkin incelemede, taşınmak üzere nakliye firmasına verilmiş olan malların hiçbirisinin taşıma irsaliyelerinin üzerinde malları taşımak üzere teslim alan şoförlerin imzalarının bulunmadığı, ayrıca malları teslim aldığı belirtilen şoförlerin davacı şirkete malları teslim ettiğine ilişkin taşıma irsaliyelerinde teslim alan kısmında hiç kimsenin isminin yazılı olmadığının ve imzasının bulunmadığı, davacı … Şti. tarafından davalı … A.Ş.’ne mal alımlarından dolayı vermiş olduğu, doğacak borçların temini için … A.Ş. Ayrancılar Şubesi tarafından düzenlenmiş, 19/1/2015 tarih, 01411 GT nolu 150.000.-TL bedelli teminat mektubunun davacı tarafın ticari ilişkiden kaynaklı borcunun tamamını ödemiş olduğu ve riskin devam etmediği, dolayısıyla teminat mektubunun tazmin koşularının oluşmadığı” belirtilmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME VE GEREKÇE:
Dava banka teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespiti ile iadesi istemlerine ilişkindir.
Davacı tarafça, aralarındaki ticari ilişki nedeniyle davalı tarafa 150.000 TL tutarında teminat mektubu verildiğini, ticari ilişkiden kaynaklanan borcun tamamen ödendiğini belirterek verilen teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespiti ve iadesi için davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davalı taraf ise ticari ilişki nedeniyle borcun tamamen ödenmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yargılama sırasında davalı şirket yönünden Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28/02/2019 tarihli, 2015/907 Esas 2019/103 Karar sayılı dosyası ile iflas kararı verilmiş, ikinci alacaklılar toplantısının yapılması beklenilmiş, daha sonra iflas idaresi davaya dahil edilmiştir.
Tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi için mali müşavir bilirkişi …’dan 29/12/2016 tarihli bilirkişi raporu ve 08/03/2018 tarihli ek bilirkişi raporu aldırılmıştır.
Daha sonra tarafların itirazlarının değerlendirilmesi ve bilirkişi … tarafından sunulan bilirkişi raporu ile ek bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi için, SMMM …, SMMM …, hesap bilirkişisi …’den 12/02/2019 havale tarihli bilirkişi raporu aldırılmıştır.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; tarafların ticari defter kayıt ve belgeleri ile sevk irsaliyelerinin incelenmesi neticesinde hazırlanan 12/02/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda, hesap ekstrelerine göre tespit edilmiş olan cari hesap fark tablosu tutarında belirtilmiş olan bedelin 168.182,27TL tutarında olduğu, taraflar arasındaki fark tablosunun 1 nolu satırındaki 18.259,69 TL bedelin yıllar içerisinde oluşan kur farklarından kaynaklı düzeltmeleri yada kur farkı işlemlerini yapmamalarından kaynaklanmış olduğunun belirtildiği, davalı şirketin kesmiş olduğu 31/12/2015 tarihli 149.922,58 TL tutarlı e-fatura içeriği malların teslimine ilişkin incelemede, taşınmak üzere nakliye firmasına verilmiş olan malların hiçbirisinin taşıma irsaliyelerinin üzerinde malları taşımak üzere teslim alan şoförlerin imzalarının bulunmadığı, ayrıca malları teslim aldığı belirtilen şoförlerin davacı şirkete malları teslim ettiğine ilişkin taşıma irsaliyelerinde teslim alan kısmında hiç kimsenin isminin yazılı olmadığının ve imzasının bulunmadığının belirtildiği, bu durumda sevk irsaliyeleri karşılığında malları teslim ettiğine ilişkin ispat yükümlülüğünün davalı tarafa ait olduğu, 149.922,58 TL tutarlı e-fatura konusu malların davacı tarafa teslim edildiğinin yazılı delille davalı tarafından ispatlanamadığı, taraflar arasındaki fark tablosunun 1 nolu satırındaki 18.259,69 TL tutarındaki farkın ise bilirkişi raporunda belirtildiği gibi kur farklarından kaynaklanan düzeltmelerin yapılmamasından dolayı oluştuğu, tüm bu nedenlerle davacı şirketin aralarındaki ticari ilişki nedeniyle davalı tarafa borcunun bulunmadığı, bu nedenle ticari ilişkileri kapsamında doğacak borçların teminatı nedeniyle davalı tarafa verilen … A.Ş. Ayrancılar Şubesi tarafından düzenlenen, 19/01/2015 tarihli, 01411-GT-000000013682 nolu, 150.000,00 TL bedelli kesin teminat mektubunun hükümsüz kaldığı…” gerekçesi ile davanın KABULÜNE, … A.Ş. Ayrancılar Şubesi tarafından düzenlenen, 19/01/2015 tarihli, 01411-GT-000000013682 nolu, 150.000,00.TL bedelli kesin teminat mektubunun hükümsüzlüğünün TESPİTİNE, davalı tarafından teminat mektubunun davacı şirkete İADESİNE, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; eksik incelemeyle ve hatalı bilirkişi raporu hükme esas alınarak karar verildiğini, karara esas alınan bilirkişi raporlarının hatalı ve eksik olduğunu, rapor içerisinde mevcut olan çelişkiler giderilmeden müflis şirket aleyhine karar verildiğini, davacı şirket tarafından müflis şirkete olan borcunu ödediğine dair bir belgenin sunulmadığını, davalı şirketin iflas etmiş olsa bile dava tarihi sırasında faaliyette bulunan ve bu faaliyet kapsamında ticari ilişkinin devam ediyor olmasıyla müflis şirketin alacaklarının o zaman itibari ile halen risk altında olduğunu göstermesine rağmen mahkeme tarafından müflis şirket aleyhine verilen kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, banka teminat mektubunun hükümsüzlüğü ve iadesi istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Teminat mektubu, mevzuatımızda açıkça düzenlenmemiştir Pozitif bir temele dayanmayan teminat mektubu kurumu, ticari hayatın bir gereği olarak ve sözleşme serbestisi kapsamında vücut bulmuştur. Muhatap, lehtar ve garanti eden olmak üzere bünyesinde üçlü bir ilişki içeren teminat mektubu, (doktrinde tartışmalar mevcut olmakla birlikte) esas olarak üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğinde olması nedeniyle bir tür garanti sözleşmesidir. 11.06.1969 Tarih 1969-4 Esas-1969-6 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da teminat mektubunun mahiyeti itibariyle üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti sözleşmesi olduğu kabul edilmiştir. Banka teminat mektubu ile garanti eden banka, kayıtsız ve şartsız bir ödeme yükümlülüğü altına girmemekte, aksine üçüncü kişi durumunda bulunan lehtarın edimini ifa etmemesi ya da sair rizikoların ortaya çıkması halinde muhatabın uğrayacağı zararları teminat altına almayı amaçlamaktadır.

Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle davacı tarafından teminat olarak 19.01.2016 tarihine kadar geçerli olmak üzere 19.01.2015 tarihli ve 150.000.00.TL bedelli banka teminat mektubu ile ilgili olarak davanın 15.12.2015 tarihinde açılması ve teminat mektubunun süresi dolmadan mahkemenin 18.01.2016 tarihli ara karar ile teminat mektubu bedelinin davacıya banka hesabına depo ettirilmesine, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmasına ve hukuki yararının devam etmesine, hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/02/2022 tarih ve 2021/372 Esas 2022/535 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 10.246,50.TL harçtan peşin olarak alınan 80,70.TL harcın tenzili ile bakiye 10.165,80.TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı ikmali/iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
6-Kararın Dairemizce taraf vekillerine tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 07/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.