Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/845 E. 2022/924 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/845
KARAR NO : 2022/924
KARAR TARİHİ : 26/05/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/01/2022
NUMARASI : 2022/17 Esas 2022/17 Karar
DAVANIN KONUSU : İhtiyati Haciz
BAM KARAR TARİHİ : 26/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/05/2022

Talep eden vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP : İhtiyati haciz isteyen vekili talep dilekçesinde özetle; müvekkil şirket ile … Şirketi arasında “lisanssız elektrik üreticileri için dağıtım sistemi kullanım anlaşması imzalandığını, işbu sözleşme gereğince müvekkil şirkete ait olan güneş enerjisi santrali vasıtasıyla lisanssız elektrik üretiminden kaynaklı ihtiyaç fazlası enerji bedeli olarak faturalar tanzim edildiğini, işbu fatura bedellerinin kanunen belirlenen vadede ödenmediğini, müvekkil şirketin 16/12/2021 tarihli GIB2021000000027 numaralı satış tipi fatura ile … Şirketi 83.009,88-TL alacaklı olduğunu, faturanın vadesinin gelmiş olmasına rağmen ödenmemesi ve borçlunun mal kaçırma kastı ile hareket etmesi nedeniyle 83.009,88-TL karşılığında borçlunun taşınır ve taşınmaz mallarıyla, 3. şahıslardaki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE :
İhtiyati haciz kararının hangi koşullarda verilebileceği hususu 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 257. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya 3. kişide olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczedebilir.
Aynı kanunun 258. maddesinde de; “alacaklının, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecbur olduğu” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen kanun maddelerinde de açıkça yazılı olduğu şekilde; ihtiyati haciz kararı, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun varlığı durumunda ve alacağın ve haciz sebeplerinin varlığını ispata yarar delillerin sunulması koşulu ile verilebilecektir.
İhtiyati haczin hukuki niteliği gerek doktrin, gerekse uygulamada tartışma konusu olup Yargıtay içtihatlarında ihtiyati haczin geçici bir haciz, dava veya icra takiplerine takaddüm eden emniyet tedbiri olduğu, bir icra takip işlemi olmadığı belirtilmekte, doktrinde ise muhafaza ve emniyet tedbiri, ihtiyati tedbirin özel bir nevi, koruma tedbiri, teminat tedbiri olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlamalara göre ihtiyati haciz olağan haciz yolları dışında bir haciz yoludur.
İhtiyati hacze karar vermenin ön koşulu 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 258/1. maddesi ikinci cümlesinde de belirlendiği üzere ihtiyati haciz sebeplerinin varlığının istekçi tarafından mahkemede kanaat oluşturacak şekilde dosyaya sunulmasıdır. Bu anlamda ihtiyati haczin olağan haciz yolu olmaması nedeniyle her vadesi gelen alacak ya da ilamla hükmedilmiş bir alacak doğrudan ihtiyati haciz kararına konu olmaz. İstekte bulunanın alacağın varlığı ile borçlunun mal varlığına önceden el konulmasını gerektiren nedenlere ilişkin ikna edici nitelikte ihtiyati haciz sebeplerini bildirmesi ve bu konudaki delil ve belgelerini istemine ekli olarak sunması zorunludur.
Nitekim 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 260/3. maddesinde de ihtiyati haciz kararında haciz konulmasının sebebinin yazılmak zorunda olduğu gösterilmiştir. Bu düzenlemeden ister vadesi gelsin ister gelmesin olağan haciz yolu dışında ihtiyati haciz kararı vermeyi gerektirir nedenlerin kararda gösterilmesinin zorunlu olduğu, bu bağlamda talep eden tarafın bu nedenleri dosyaya sunması gerektiğinin arandığı açıktır.
Dosya kapsamı, davacı tarafın iddiaları ve dava dilekçesine ekli belgeler ile sair hususlar birlikte değerlendirildiğinde, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 257. maddesinde düzenlendiği üzere rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için talep konusu alacağın varlığına dair yaklaşık ispat koşulunun sağlanması gerektiği, talep dilekçesine ekli faturaya konu malın borçlu tarafa teslim edilip edilmediğinin, ihtiyati haciz talep eden şirketin talebe konu ilişki çerçevesinde düzenlenen faturadan kaynaklı olarak borçlu şirketten alacaklı olup olmadığı, alacaklı olsa dahi alacağının miktarının dosya içeriğinde bulunan bilgi ve belgeler kapsamında tespit edilmesinin mümkün olmadığı, faturaların söz konusu hizmet verilsin ya da verilmesin her zaman düzenlenebileceği, tarafların hak ve borçlarının ancak tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde ve sair delilleri çerçevesinde yapılacak inceleme ile yürütülecek yargılama neticesinde belirlenebileceği, davalı tarafından ödenmesi gerektiği iddia edilen fatura bedelinin dava dışı … tarafından davalı şirkete ödenip ödenmediğine ilişkin bilgi ve belgeleri dosya muhteviyatında yer almadığı, bu çerçevede davalı şirketin fatura bedelini davacı şirkete ödeme yükümlülüğünün vuku bulup bulmadığının da dosya kapsamından anlaşılamadığı, kaldı ki davacı vekilince sunulan talep dilekçesinde davacı şirket tarafından İzmir 25. İcra Dairesinin 2022/638 Esas sayılı dosyasında davalı şirket aleyhinde icra takibi başlatıldığının belirtildiği, bahse konu icra takibine itiraz olmaması durumunda davacı şirketin alacağının kesinleşeceği ve davacı şirketin alacağını kesinleşen icra dosyası üzerinden davalı şirkete ait taşınır, taşınmaz malvarlıkları ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine haciz konulmak suretiyle tahsil edilebileceği, itiraz edilmesi durumunda ise alacağın varlığı ve miktarının esas hakkında yapılacak yargılama neticesinde belirlenmesi gerekliliğinin doğacağı, neticeten talep konusu alacağın varlığı ve miktarının belirlenmesinin yargılamaya muhtaç olduğu, bu kapsamda alacağın varlığına ve davalı şirketin mal kaçırma ihtimalinin bulunduğuna ilişkin yaklaşık ispat koşulunun sağlanmadığı anlaşılmakla, ihtiyati haciz talep eden vekilinin aleyhine ihtiyati haciz talep edilenin taşınır, taşınmaz malvarlığı ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulması talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF BAŞVURU : İhtiyati haciz talep eden vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin yanılgıya düşerek piyasa işletmecisi tarafından ödeme yapıldığının bildirilmediğini, dava dilekçelerinde sundukları yönetmeliklerin ve belirledikleri takvim dönemlerinin incelenmediğini, bu durumda müvekkilinin hakkını elde etmesinin olanağı olmadığını, müvekkilinin ulaşması mümkün olmayan delilin mahkeme tarafından toplanması gerektiğini, dava dışı … kurumuna müzekkere yazılarak gelen cevaba göre davanın incelenmesi gerektiğini, yerel mahkemenin hatalı bir değerlendirme ile davalarının reddinin hukuka aykırılığını, davalı şirket hakkında açılan icra takibine itiraz etmesinin haksız olduğunu, davalı şirketin müvekkil aleyhine davranışı müvekkilinin ticari hayatını riske sokarak iflas haline kadar götürebileceğini beyanla yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmektedir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
İhtiyati haciz talep eden vekilince, müvekkili şirket ile aralarındaki anlaşmaya göre tahakkuk eden 83.0009,88 TL tutarında faturanın vadesinde ödenmediği karşı tarafın mal kaçırma kastı ile hareket ettiği iddiasıyla ihtiyati haciz talep edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Uyuşmazlık ihtiyati haciz koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
İİK.’nun 257-(1) maddesi hükmü uyarınca, kural olarak rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu için ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. Ancak, aynı maddenin 2. fıkrasında yer alan koşullardan birinin varlığı halinde henüz vadesi gelmemiş bir para alacağı içinde ihtiyati haciz talebinde bulunmak mümkündür. Bu koşullar ise şu şekilde düzenlenmiştir;
“ 1-Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa,
2-Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa.”
Anılan Yasa’nın 258. maddenin 1. fıkrası uyarınca; “…Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur…” Bu hükme göre, alacaklı alacağının varlığı ile birlikte alacağın vadesinin geldiğini veya alacağının vadesi gelmemişse, İİK.’nın 257-(2) hükmündeki sebeplerin varlığı hakkında mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermek zorundadır.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü; hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak, kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK.’unda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış; ayrıca, burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı, vurgulanmak istenmiştir.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, … tarafından davalıya ödeme yapılıp yapılmadığı hususunun dosya kapsamından anlaşılmamasına HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/01/2022 tarih 2022/17 Esas 2022/17 Karar sayılı kararına karşı talep eden vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran talep eden taraftan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcı alındığından ve yeterli olduğundan, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Talep eden tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince oy birliği ile kesin olmak üzere karar verildi. 26/05/2022