Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/844 E. 2022/1455 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/844
KARAR NO : 2022/1455
KARAR TARİHİ : 22/09/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2021
NUMARASI : 2021/614 Esas 2021/1043 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 22/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/09/2022

Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili; taraflar arasında imzalanan 09/05/2017 tarihli satım sözleşmesi ve 19/12/2018 tarihli ek protokole istinaden süt sağım robotu, süt soğutma tankı ve bu makinelere bağlı ekipmanların satın alındığını, satıma konu makine ve ekipmanların sürekli arıza vermesi ve servis ile sorunun giderilmeye çalışıldığını, besi ve süt üreticisi müvekkilinin verimliliğinin artrılması ve işgücünün azaltılması konusunda fayda göremediği gibi, meydana gelen arızalar nedeniyle sütlerin kesildiği, tedarikçilerin sütleri iade ettiğini, itibarının sarsıldığını, halen makinelerden istediği verimi alamadığı gibi zarara uğradığını, elde edilen günlük süt miktarının düştüğünü, arabuluculuk başvurusunda uzlaşma sağlanamadığını belirterek, bilirkişi raporlarının alınmasından sonra arttırılmak üzere şimdilik 275.000,00TL. Ayıplı ve eksik teslim edilen ürünlerin bedellerinin iadesi ile, ayıplı ve iadesi talep edilen ürünler nedeniyle uğramış olduğu 25.000,00TL.zarar ve kazanç kaybının ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuştur.
MAHKEMECE :
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, Karşıyaka Arabuluculuk Bürosunun 2021/46 Dosya 2021/10685 Arabuluculuk numaralı Arabuluculuk Son Anlaşamama Tutanağı, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/63 D. İş Esas sayılı dosyası, Davacı … Şirketi ile davalı … arasında imzalanan 09/05/2017 tarihli Satış Sözleşmesi ile 19/12/2018 tarihli Ek Protokol, CD kayıtları, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/152 Esas 2021/375 Karar sayılı yetkisizlik kararı ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu uyuşmazlığın davacı … Şirketi ile davalı … arasında imzalanan 09/05/2017 tarihli Satış Sözleşmesi ile 19/12/2018 tarihli Ek Protokol kapsamında, sözleşmede kararlaştırılan satış bedelinin davacı şirket tarafından eksiksiz olarak ödenmesine rağmen davalılar tarafından davacıya satılan … Süt Sağım Robotu, … V 600 – 2 İstasyonlu Buzağı Besleme Ünitesi ile … 8000 Litre Robotik Süt Soğutma Tankı ürünlerinin çok sık arızalanmaları sebebiyle ayıplı oldukları iddiası çerçevesinde, bilirkişi raporu neticesinde talep sonucu arttırılmak üzere davacı şirket tarafından ürün bedelleri mukabilinde ödenen şimdilik 275.000,00-TL alacak ile davacı şirketin ürünlerin ayıplı olmaları sebebiyle uğradığı zarar bedeli 25.000,00-TL alacağın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizleriyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, dava dilekçesinde bilirkişi raporu neticesinde talep sonucu arttırılmak üzere davacı şirket tarafından ürün bedelleri mukabilinde ödenen şimdilik 275.000,00-TL alacak ile davacı şirketin ürünlerin ayıplı olmaları sebebiyle uğradığı zarar bedeli 25.000,00-TL alacağın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizleriyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesi taleplerine ilişkin olduğu, dava dilekçesinde harca esas değer olarak gösterilen 300.000,00-TL ibaresinin yanında (BELİRSİZ ALACAK DAVASIDIR.) ibaresine yer verilerek ve dava dilekçesinin netice-i talep kısmında ”…bilirkişi raporu geldikten sonra talep sonucunu arttırmak üzere şimdilik 275.000,00-TL’nin müvekkile iadesi…” ibaresi ile ”…bilirkişi raporu geldikten sonra talep sonucunu arttırmak üzere ayıplı ve iadesi talep edilen ürünler nedeni ile uğramış olduğu ticari zararların kazanç kayıplarının şimdilik 25.000,00-TL’nin müvekkile iadesi…” ibaresine yer verilmek suretiyle iş bu davanın ikame edildiği, ancak dava dilekçesi ve içeriği ile netice-i talep kısmında yer verilen ibarelerden anlaşıldığı üzere davacı şirketin davalı … ile imzaladığı 09/05/2017 tarihli Satış Sözleşmesi kapsamında kendisine teslim edilen sözleşmeye konu ürünlerin satıcıya iadesi ile sözleşme kapsamında kendisine teslim edilen makineler karşılığında ödediği bedelin iadesini talep ettiği, davacı şirket tarafından ödenen bedelin davacı şirket tarafından tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu, kaldı ki bu bedellerin basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunan davacı şirket tarafından tam ve kesin olarak bilinmesi gerektiği, yine dava konusu makinelerin ayıplı olmaları sebebiyle uğranılan ticari kazanç kayıplarının ne kadar olduğunun da basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü altında bulunan ve tüm gelir ve giderlerini ticari defterlerine işleyerek tüm kazanç ve kayıplarını kayıt altına almak zorunda bulunan davacı şirket tarafından tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu, açıklanan sebepler dahilinde davacı şirket tarafından tam ve kesin olarak belirlenebilir alacak kalemlerine konu iş bu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında davacı tarafın hukuki yararının bulunmadığı, bu çerçevede davacı şirketin uğradığı zarar miktarının tam olarak belirlenebileceği ve davanın belirlenecek zarar miktarı üzerinden açılabileceğinin ortada olduğu, ancak davacı vekilinin dava dilekçesinde de açıkça belirttiği üzere davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edildiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile girmiş ve Kanun’un 107. maddesinde davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceğinin düzenlendiği, davanın açıldığı tarih itibariyle dava konusu olan alacağın tam ve kesin olarak belirlenebildiği durumlarda ise yerleşik Yargıtay içtihatları ve Bölge Adliye Mahkemesi kararları çerçevesinde davacının davayı belirsiz alacak davası olarak açmakta hukuki yararının bulunmadığının değerlendirildiği, belirtilen sebepler dahilinde davacı tarafından davacı şirkete ait iş yerinde meydana gelen zarar miktarını tam ve kesin olarak belirleyebileceği dikkate alındığında iş bu davayı belirsiz alacak davası olarak açmakta hukuki yararının bulunmadığı, dava şartlarının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde düzenlendiği, aynı maddenin 1-h. fıkrasında davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmasının dava şartları arasında sayıldığı, aynı Kanun’un 115. maddesinde ise Mahkemenin dava şartlarının varlığını yargılamanın her aşamasında re’sen gözeteceğinin ve dava şartlarının bulunmaması durumunda davanın usulden reddine karar verileceğinin belirtildiği….” gerekçesi ile, davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin belirsiz alacak davası açılamayacağından bahisle hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddi usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkil şirketin basiretli tacir gibi davranması gerektiği yorumuna katılmadıklarını, müvekkilinin ticari defterleri incelendiğinde kazanç ve kar kaybı yıl be yıl bilirkişilerce hesaplanılması gerektiğini, müvekkilinden mali müşavirlik uzmanlığı beklenilemeyeceğini, yerel mahkemenin yasal düzenlemelere aykırı olarak taraflarına dava değerini açıklamak ve harcı ikmal etmek için süre verilmeksizin davanın reddi cihedine gidildiğini, yerel mahkemenin davacı yanın dava konusunu ıslah etme hakkını engellediğini beyanla davanın esasına girilerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, davacı şirket ile davalı … Şirketi arasındaki satım sözleşmesine konu makine ve ekipmanların ayıplı oldukları iddiası ile, davacı şirket tarafından ürün bedelleri karşılığı şimdilik 275.000,00-TL alacak ile davacı şirketin ürünlerin ayıplı olmaları sebebiyle uğradığı zarar bedeli 25.000,00-TL alacağın işleyecek reeskont faizleriyle birlikte davalılardan tahsiline ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/17-853 Esas – 2020/907 Karar sayılı ilamında; ” … Somut olayda davacı, dava dilekçesinde davalı sigorta şirketi ile işyeri (eczane paket sigortası) sigortası poliçesi düzenlediklerini, işyerinde hırsızlık olayı olduğunu ve bir kısım mallarının çalındığını, davalı şirketin zararın 44.090,00TL olduğu gerekçesiyle bu miktarı ödediğini, gerçek zararının 565.910,00TL olduğunu, 10.000,00TL harca esas değer üzerinden belirsiz alacak davası açtığını bildirerek talepte bulunmuş, davasını açıkça belirsiz alacak davası olarak nitelendirmiştir. Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına rağmen alacakların belirli olduğu sonucuna ulaşıldığından somut olayda belirsiz alacak davasının koşulları bulunmamakta ise de, alacaklarının ödenmediğini iddia eden davacının, mevcut yasal düzenlemeler karşısında dava açmaktan başka bir yolla alacağına kavuşma imkânı olmayıp, bir mahkeme kararına ihtiyaç bulunması karşısında eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını söylemek mümkün değildir. Başka bir anlatımla alacağı olduğunu iddia eden davacının alacağının tahsili amacı ile ister kısmi, ister tam eda veya belirsiz alacak davası açmasında her zaman hukuki yararı vardır. Zira davacı davalıdan olan alacağını istemektedir.
Alacağın tartışmasız veya belirli olması hâlinde kısmi dava açılamayacağına ilişkin HMK’nın 109. maddesinin ikinci fıkrasının yürürlükten kaldırılmış olmasından, yeni düzenleme ile dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılmasında, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmeyeceğinin belirtilmiş olmasından dolayı belirli alacaklar için de artık kısmi dava açılması mümkün hâle geldiğine ve davacının alacaklarının bir kısmını dava ettiğinin dava dilekçesi içeriğinden anlaşılmasına başka bir anlatımla davanın kısmi dava olarak görülmesi için gerekli koşulların somut olayda bulunmasına göre, mahkemece dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmeyerek bir ara kararı ile kısmi dava olarak görülüp sonuçlandırılmalıdır.
Bu yöndeki kabulün Anayasa’nın 141. ve 6100 sayılı HMK’nın 30. maddelerinde düzenlenen davaların en az giderle ve mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını öngören “usul ekonomisi” ilkesine de uygun olacağı, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan hak arama özgürlüğüne ve mahkemeye erişim hakkına da hizmet edeceği açıktır.
O hâlde direnme kararı bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır. … ” denilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ışığında somut olaya bakıldığında mahkemece istenebilecek alacak miktarları davacının dava dilekçesinde belirlenebileceği, o halde davacının kısmi dava açma imkanı varken belirsiz alacak davası açtığından davanın usulden reddine karar verilmiş ise de;
Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ilamında belirtildiği gibi; davacı, sigortalının halefi olduğundan, zararın tahsili amacıyla şimdilik 300.000,00 TL harca esas değer üzerinden belirsiz alacak davası açtığını bildirerek talepte bulunmuş, davasını açıkça belirsiz alacak davası olarak nitelendirmiştir. Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına rağmen alacakların belirli olduğu sonucuna ulaşıldığından somut olayda belirsiz alacak davasının koşulları bulunmamakta ise de, alacaklarının ödenmediğini iddia eden davacının, mevcut yasal düzenlemeler karşısında dava açmaktan başka bir yolla alacağına kavuşma imkânı olmayıp, bir mahkeme kararına ihtiyaç bulunması karşısında eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını söylemek mümkün değildir. Başka bir anlatımla alacağı olduğunu iddia eden davacının alacağının tahsili amacı ile ister kısmi, ister tam eda veya belirsiz alacak davası açmasında her zaman hukuki yararı vardır. Zira davacı davalıdan olan alacağını istemektedir.
Alacağın tartışmasız veya belirli olması hâlinde kısmi dava açılamayacağına ilişkin HMK’nın 109. maddesinin ikinci fıkrasının yürürlükten kaldırılmış olmasından, yeni düzenleme ile dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılmasında, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmeyeceğinin belirtilmiş olmasından dolayı belirli alacaklar için de artık kısmi dava açılması mümkün hâle geldiğine ve davacının alacaklarının bir kısmını dava ettiğinin dava dilekçesi içeriğinden anlaşılmasına başka bir anlatımla davanın kısmi dava olarak görülmesi için gerekli koşulların somut olayda bulunmasına göre, mahkemece dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmeyerek bir ara kararı ile kısmi dava olarak görülüp sonuçlandırılmalıdır.
Bu yöndeki kabulün Anayasa’nın 141. ve 6100 sayılı HMK’nın 30. maddelerinde düzenlenen davaların en az giderle ve mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını öngören “usul ekonomisi” ilkesine de uygun olacağı, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan hak arama özgürlüğüne ve mahkemeye erişim hakkına da hizmet edeceği açıktır.
Bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,
2-İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/11/2021 Tarih,2021/614 Esas 2021/1043 Karar sayılı kararın 353/1-a-4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda yapılan açıklamalara göre davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf yoluna başvuran davacı vekili tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf peşin (maktu) karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
6-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından alınan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
7-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4. bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.22/09/2022