Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/702 E. 2022/1119 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/702
KARAR NO : 2022/1119
KARAR TARİHİ: 16/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/12/2021
NUMARASI : 2021/380 Esas, 2021/1152 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 16/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/06/2022

Davalılar vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili asıl davada; müvekkili ile davalılar arasında davalı … Şti tarafından üretilen ürünlerin müvekkili vasıtası ile yurt dışında pazarlanması, pazarlanmasına aracılık edilmesi, danışmanlık hizmeti verilmesi ve davacıya bu işler karşılığında bir ücret ödenmesi amacıyla 09/12/2016 tarihinde ”Aracılık Hizmet Sözleşmesi” akdedildiğini, davalı …’ın sözleşmeye müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imza attığını, davacı tarafından sözleşmeye uygun olarak davalı şirketin üretimini yaptığı birçok ürünün dış ülkelerde satışına aracılık edildiğini, ticari işlerinin yürütüldüğünü, sözleşmenin süresinin 5 yıl olarak kararlaştırılmasına rağmen, sözleşmenin davalı şirket tarafından 11/01/2018 tarihinde şifahi olarak sona erdirildiğini, fesih bildirimi akabinde davalılar tarafından İzmir 31.Noterliğinin 22/02/2018 tarih ve 4741 yevmiye numarasında kayıtlı ihtarnamenin keşide edilerek 2017 yılında şirketin aylık ve yıllık ciro hedeflerine ulaşamadığı ve davacı tarafından üzerine düşen yükümlülüklerin yerine getirilmediği gibi gerekçelerle sözleşmenin bu kez de yazılı olarak feshedildiğini belirterek, sözleşmenin haksız feshi nedeni ile, 2016 yılının Eylül ayından kalan bakiye 5.000,00 Euro ve 2017 yılının hak edişinden kalan 74.632,00 Euro alacakların ödenmesi için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 74.632,00 Euro’nun dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacının 2016 yılından kalan bakiye 5.000,00 Euro alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili birleşen dava ile de; taraflar arasındaki 09/12/2016 tarihinde ”Aracılık Hizmet Sözleşmesi”nin haksız ve erken feshinden dolayı kalan süreye isabet eden yoksun kalınan kazancın tazmini talebinin şimdilik 15.000 Euro nun sözleşmenin haksız fesih tarihi 22/02/2018 den itibariyle ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri, davalı … yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğundan, davalı şirket hakkında açılan davanın esas bakımından reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemenin verdiği, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine ve mahkemenin görevsizliğine dair verilen karar, istinaf ile, İzmir BAM 17. Hukuk Dairesi Başkanlığının 17/02/2021 tarih 2020/1708 Esas 2021/237 Karar sayılı ilamı ile ” Mahkeme gerekçesi içeriği ve dosyada bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde; davacı gerçek kişinin ticari işletme sahibi olup olmadığı yönünde herhangi bir delil toplanmadan karar verildiği görülmekle, bu noksanlığın giderilmesi ve bunun sonucuna göre davanın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığı değerlendirilmeden dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı kanaatiyle, davalının istinafının HMK’nun 353/1-a-4-6 maddesi gereğince kabulüne, kararın kaldırılmasına, gereğince inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine ” karar verilmiştir.
Dosyanın mahal mahkemesine iadesinden sonra, davacı … tarafından İzmir 2 ATM’nin 2019/637 Esas sayılı dosyasında, “Aracılık Hizmet Sözleşmesi” nden kaynaklanan ve mahrum kalınan kazanç kaybına ilişkin alacak davası, eldeki dava ile fiili ve hukuki irtibat sebebiyle, birleştirilmiştir.
İstinaf ilamı doğrultusunda, davacı ve davalının tacir olup olmadığı hususunun araştırılmasına yönelik olarak, Vergi Dairesi Ve Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılar yazılmış, davacı … için alınan Konak Vergi Dairesi Müdürlüğü yazı cevabında … ‘ın tacir sıfatına haiz olmadığı ve herhangi bir defter tutma zorunluluğunun bulunmadığını, İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü yazı cevabında da … ‘ın adına tacir sıfatına rastlanılmadığı belirtilmiş, davalı …’nin tacir olup olmadığına yönelik olarak ise, davacı …’nin Almanya ‘da ikamet etmekte olup Türkiye ‘de tacir sıfatına haiz olmadığını, aynı şekilde Almanya ‘da da tacir sıfatını taşımadığını belirtmiş, davacının Almanya ‘da tacir olmadığına ilişkin vergi danışmanı / yeminli mali müşavir onaylı belgenin fotokopisini ve tercüme edilmiş halini ibraz etmiştir.
Mahkemece, “….davacı tarafça, taraflar arasında imza altına alınan ” Aracılık Hizmet Sözleşmesi” dolayısıyla hak edilen alacağın ödenmediğinden bahisle alacağın tahsiline yönelik olarak davalılar hakkında Mahkememize dava açılmış ve yine davacı tarafça sözleşmeden kaynaklanan mahrum kalınan kazanç kaybına ilişkin olarak ta İzmir 2 ATM’nin 2019/637 Esas sayılı dosyasında alacak davası açılmış ise de; taraflar arasında imza altına alınan ”Aracılık Hizmet Sözleşmesi ” nin TBK 532 vd. maddelerinde düzenlenen ” Komisyon Sözleşmesi ” niteliğinde olmadığı, komisyon sözleşmesinin söz konusu olabilmesi için ücret karşılığında kendi adına ve vekalet verenin hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım satımının üstlenilmesinin gerektiği ancak davacı tarafça kendi adına alım satım üstlenilmesinin söz konusu olmadığı , davacının davalı … Şti tarafından üretilen ürünlerin yurt dışında pazarlanmasına, pazarlanmasına aracılık edilmesine, danışmanlık hizmeti verilmesine, müşteri yönlendirilmesine, muhatap yaratılmasına yönelik işlemleri üstlendiği bu husus göz önüne alındığında taraflar arasında imza altına alınan sözleşmenin 6098 sayılı TBK’ nın 520 vd. Maddelerinde düzenlenen Simsarlık Sözleşmesi niteliğinde olduğu , sözleşmenin niteliği göz önüne alındığında 6102 sayılı TTK’nun 4/1-c maddesi hükümlerinin uygulanamayacağı, dolayısıyla mutlak ticari davanın söz konusu olmadığı, dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra “Her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.” hükmü ile de nispi ticari davaya ilişkin de düzenleme yapıldığı, buna göre tarafların her ikisinin de tacir olması ve uyuşmazlık konusu işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olması gerektiği, davacı vekilinin 22/10/2021 tarihli dilekçesinde de belirttiği üzere davacı …’nin Almanya ‘da ikamet etmekte olup Türkiye ‘de tacir sıfatına haiz olmadığı gibi aynı şekilde Almanya ‘da da tacir sıfatını taşımadığı yine davalılardan …’ın tacir sıfatına haiz olmadığı bu hususlar göz önüne alındığında dava ve birleşen TTK’ nun 4. maddesinde düzenlenen nispi ticari dava niteliğinde de olmadığı ve Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılmasının gerektiği, Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 6335 sayılı yasanın 2. Maddesi ile 6102 sayılı yasanın 5. Maddesinin değiştirildiği, bu değişiklik sonucu, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanacağının belirlendiği, dava ve birleşen davanın açıldığı tarihler itibariyle davaya bakmanın Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanı içerisinde kalıp, Mahkememizin görev alanı içerisinde olmadığı, görev hususunun kamu düzeni ile ilgili dava şartı niteliğinde olup, yargılamanın her safhasında ve resen nazara alınmasının ve 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın usulden reddine….” karar verilmiştir.
Mahkeme kararına karşı, davalılar … ve … Şti. vekili istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır.
Davalılar vekili; bilirkişi heyetinden rapor alınmasına ilişkin taleplerinin değerlendirilmeden görevsizlik kararı verildiğini, davanın konusu sözleşme ile davacı, müvekkili davalı … şirketine karşı sözleşme süresince, şirketin yurtdışındaki mevcut müşteri sayısını ve yurtdışı satış cirolarını artırmak üzere taahhüt altına girdiğini, sözleşmenin taraflarından birisinin … şirketi olduğu ve ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlerin de yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her işin ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılacağını, davada yurtdışında mukim olan ve (şahsı adına da olabilecek) şekilde şirket sahibi olan davacının tacir olup olmadığı İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından araştırılmadan tarafların herikisinin de tacir olmadığına ve mahkemenin görevsizliğine karar verilmesinin hatalı olduğunu, diğer yandan dava konusu sözleşmenin karma olan hukuki sebepleri tartışılmadan davanın hukuki sebebi ortaya konulmadan ve tespit edilecek hukuki sebebin TTK 4/1’deki ticari davalardan olabileceği değerlendirilmeden görevsizlik kararı verilmiş olmasının da hatalı olduğunu belirterek, söz konusu kararın re’sen de rastlanacak sebeplerle ortadan kaldırılmasını istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüşlerdir.
Dava, taraflar arasındaki sözleşmenin feshi nedeniyle, davacının , asıl davada eksik hak edişlerinin tahsili ve birleşen dava da yoksun kalınan kazancın tahsili istemi ile açtığı alacak istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Sonuç olarak, yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine ve özellikle davalı …’ın tacir araştırması için yazılan müzekkere cevabında, Konak Vergi Dairesi Müdürlüğü yazı cevabında … ‘ın tacir sıfatına haiz olmadığı ve herhangi bir defter tutma zorunluluğunun bulunmadığını, İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü yazı cevabında da … ‘ın adına tacir sıfatı ile rastlanılmadığının belirtilmiş olmasına, davalı …’nin tacir olup olmadığına yönelik olarak ise, davacı …’nin Almanya ‘da ikamet etmekte olup Türkiye ‘de tacir olup olmadığının tespit edilemediği, Almanya ‘da da tacir sıfatını taşımadığını belirtmesine, aynı şekilde, davacının Almanya ‘da tacir olmadığına ilişkin vergi danışmanı / yeminli mali müşavir onaylı belgenin fotokopisini ve tercüme edilmiş halini ibraz edilmesine göre, mahkemenin TTK.4 ve devamı maddelerine göre, tarafların tacir olması ve uyuşmazlığın ticari iş olması kapsamında bulunmadığından verdiği görevsizlik kararı ile dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan, yerel mahkeme kararına karşı yerinde olmayan istinaf isteminin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/12/2021 tarih ve 2021/380 Esas 2021/1152 Karar sayılı kararına karşı davalıların istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar tarafından peşin yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcı ve 220,70 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının davalılar üzerinde bırakılmasına,
3-Davalılar tarafından yapılan istinaf masrafının üzerlerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince oy birliği ile kesin olmak üzere karar verildi. 16/06/2022