Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/696 E. 2022/899 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/696
KARAR NO : 2022/899
KARAR TARİHİ : 25/05/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/10/2017
NUMARASI : 2014/1078 Esas 2017/1116 Karar
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 25/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/05/2022

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, dairemizce karar verildiği ve bu kararın Yargıtay 11. HD nin 2020/4546-2022/389 E.K sayılı ilamı ile bozularak dosyanın dairemize iadesi ve bozma ilamına uyulmasına karar verilerek, yapılan açık yargılama sonunda; dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; İzmir 23. İcra Müdürlüğünün 2013/14826 sayılı takip dosyası ile, 66.656,00-TL ve 25.000,00-TL bedelli 2 adet çeke dayanılarak müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, bu çeklerden 30/11/2013 düzenleme tarihli 66.656,00-TL bedelli çekte müvekkilinin aval veren olarak gösterildiğini, ancak imzanın müvekkiline ait olmadığını, 30/10/2013 düzenleme tarihli 25.000,00-TL bedelli çekte ise imza yada cirosunun bulunmadığını ve borcu olmadığını belirterek, söz konusu çekler ve İzmir 23. İcra Müdürlüğünün 2013/14826 Esas sayılı takip dosyası nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ve kötü niyet tazminatı verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; kendisini dava dışı şirket yetkilisi ve sahibi olarak tanıtan davacının müvekkili şirket yetkilisine … ve davalı vekillerinden Av. …’e borcu ödeyeceğini söylediğini, 03/05/2010 tarihli protokolü faksladığını, 65.656,00-TL bedelli çekin davacı tarafından … Şti.’nin borcu için davalı şirket sorumlusu …’in önünde bizzat düzenlenerek ve imzalanarak davacı tarafından verdiğini, davacının keşideci gibi sorumlu olduğunu ileri sürerek davanın reddi ve tazminata hükmedilmesi gerektiğini savunmuştur.
İlk derece mahkemesi dosya kapsamına göre, takibe konu 30/10/2013 tarih ve 25.000,00-TL bedelli çekte davacıyı borçlandırır şekilde aval imzası veya ciranta olmadığı, yine 30/11/2013 tarihli 66.656,00-TL bedelli çekteki aval veren imzasının davacıya ait olmadığı ve dolayısıyla bu çek nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığı gerekçesi ile, davanın kabulüne, söz konusu çekler nedeniyle ve İzmir 23. İcra Müdürlüğünün 2013/14826 Esas sayılı icra takibi nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, İİK m. 72 uyarınca kötü niyet tazminat talebinin kabulüne karar vermiştir.
İlk derece mahkeme kararına karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
1-Davacının 65.000 TL bedelli çekte avalist olması, borçlu şirketin asıl sahibi ve işleri yürüten bulunması nedeniyle imzayı inkar etmesinin kötü niyetli olduğunu, çeklerdeki imzaların davacıya ait olmadığının tespit edilmesi karşısında davacı tarafın çekteki yazıları yazdığı, bunun hangi sıfatla yazıldığının araştırılmadığı, yerel mahkemenin yetersiz araştırma ve dava dışı şirketin ticari defterlerinin incelenmeksizin sonuca varmasının hatalı olduğunu,
2-Dosya kapsamında yapılan imza incelemelerinde farklı sonuçlar çıktığını, kesin ve tatmin edici sonuca ulaşılmadan davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu,
3-Yerel mahkemenin ticaret sicilinden dava dışı şirketin sorgulaması ve yetkililerini araştırması gerektiği halde bu hususu da açığa kavuşturmadığını,
4-Davacı aleyhinde dolandırıcılık ile ilgili hakkında açılmış davalar bulunup bulunmadığı, şirket yetkilileri hakkında soruşturma yapılmadığı, müvekkili şirketin tanıklarının dinlenmediği hususları nazara alınarak davanın reddi ve yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Dava; takibe konu iki adet çekten dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı taraf, çeklerden birinde imza ve cirosu bulunmadığını, diğerinde bulunan aval imzasının kendisine ait olmadığını belirterek, takip ve çeklerden dolayı borçlu bulunmadığının tespitini talep etmiştir. Davalı taraf, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Yerel mahkeme açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne va borçlu bulunmadığının tespitine karar vermiştir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran davalı vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda reesen gözetilerek yapılmıştır.
Davalı tarafın dosyaya bildirdiği delili olan, İzmir CBS’nun 2014/36551 sayılı Soruşturma dosyasında, … A.Ş.’nin şüpheliler …, … ve …. hakkında resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan yaptıkları şikayet ve yapılan soruşturma sonunda, 30/11/2013 keşide tarihli 66.656,00-TL bedelli 1498820 nolu çekin hesap sahibi şüpheli … tarafından imzalanmış olması, çekteki keşideci ve aval veren yazılarının şüpheli …’in eli ürünü olması karşısında aval veren imzasının şüpheliler … veya … tarafından amaca uygun atıldığı değerlendirildiğinden sahtecilik suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı ve çekişmenin hukuki nitelikte olduğu gerekçesiyle kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
İzmir 23. İcra Dairesinin 2013/14826 sayılı takip dosyasında; alacaklının … A.Ş.,borçlunun … ile …. Şti.olduğu, 30/10/2013 tarihli 25.000,00-TL bedelli ve 30/11/2013 tarihli 66.656,00-TL bedelli 2 adet çeke dayanılarak, 89.566,00-TL asıl alacak ile fer’ileri toplamı 100.386,49-TL’nin tahsili için 19/12/2013 tarihinde, kambiyo senetlerine mahsus icra takibine başlandığı anlaşılmıştır.
Takip dayanağı çeklerden 30/11/2013 tarihli 66.656,00-TL bedelli çekte davacı …’in aval veren olarak çekin ön yüzünde imzasının bulunduğu, diğer 30/10/2013 tarihli 25.000,00-TL bedelli çekte ise keşidecinin … Şti.olduğu, bu çekte davacının isminin bulunmadığı görülmüştür.
Davacının imza örnekleri ve tatbike medar imzası bulunan belge asılları ile birlikte alınan ATK Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesinin 17/02/2016 tarihli raporda, 66.656,00-TL bedelli çekin ön yüzünde aval veren … adına atılı imzanın …’in eli ürünü olduğu yada olmadığı yönünde bir tespite gidilemediği belirtilmiştir.
Soruşturma dosyasında bilirkişi Adli Tıp Uzmanından alınan raporda 30/11/2013 tarihli 66.656,52-TL bedelli çekteki keşideci ve aval veren el yazılarının …’in eli ürünü olduğu, aval veren imzasının …’in farklı bir imza olduğu, İstanbul Polis Kriminal Laboratuvarından alınan raporda ise, çekin ön yüzündeki el yazılarının … isimli şahsa ait olduğu, çekin ön ve arka yüzündeki imzaların …’in elinden çıktığını gösterir bulguların tespit edilemediğini bildirmiştir.
Dairemizce dava konusu 2 adet çekin keşide tarihlerinden önceki tarihlere ait dosyada bulunan belge asılları ile birlikte davacı adına atfen atılan imzaların davacıya ait olup olmadığı hususunda grofolog bilirkişiden alınan raporda, imzaların davacı … elinden çıkmadığı bildirilmiştir.
Alınan raporlara göre, dairece; yeni delil toplanması nedeniyle, tarafların diyecekleri sorulmak üzere duruşma açılmış, dava konusu 2 adet çekin keşide tarihlerinden önceki tarihlere ait dosyada bulunan belge asılları ile birlikte davacı adına atfen atılan imzaların davacıya ait olup olmadığı hususunda grofolog bilirkişiden alınan rapordaki imzaların davacı elinden çıkmadığı tespitinin isabetli olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosya, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/4546 Esas ve 2022/389 sayıla Kararı bozularak, iade edilmiştir. Bozma ilamının gerekçesi özetle;”…Dava, takibe konu iki adet çekten dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece yargılamasında eksiklik görülerek 1498820 numaralı çekteki imzaların davalı elinin ürünü olup olmadığının tespiti yönünde araştırma yapılarak grofolog bilirkişiden rapor alınmış gerekçesinde bu delile dayanarak ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın karar tarihinde yürürlükte olan 353/1-b-1 maddesi uyarınca yargılamada eksiklik bulunmadığının ve kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediğinin anlaşılması halinde istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekir. Başka bir anlatımla, yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılması halinde ve bu hale münhasır olarak başvurunun esastan reddine karar verilmesi gereklidir. Ancak Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda da açıklandığı üzere yargılamada eksiklik görülerek dava konusu uyuşmazlık üzerinde inceleme yapılması ve gerekçe genişletilmiş olması durumunda HMK’nın 353/1-b-3. maddesi gereğince esastan yeni bir karar verilmesi gerekmektedir. Aksi halde, incelenen kararda olduğu gibi, bir yandan kararın gerekçesinde yargılama eksikliğine ve bunun giderildiğine değinilirken, bir yandan da ancak ilk derece yargılamasında usul ve yasaya hiçbir aykırılık bulunmayan hallerde verilmesi gereken istinaf başvurusunun esastan reddi biçimindeki hüküm fıkrası arasında çelişki oluşacağı açık olup bu durum ise kanuna açık bir aykırılık oluşturur ve re’sen bozma nedeni teşkil eder.
Hükümden sonra 7251 sayılı Kanun ile HMK’nın 356. maddesine eklenen ve yayım tarihinde yürürlüğe giren 2. fıkra, yukarıda belirtilen hallerde, farklı bir değerlendirme yapılmasını gerektirir nitelikte değildir. Nitekim, bilindiği ve HMK’nın 354. maddesinde ve özellikle bu maddenin gerekçesinde değinildiği üzere, Bölge Adliye Mahkemelerince yapılacak incelemenin biri denetim açısından, diğeri ise dava konusu uyuşmazlık bakımından olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. Ayrıntıya girilmeden ifade edilecek olursa, Bölge Adliye Mahkemesince dava konusu uyuşmazlık üzerinde bir inceleme yapılması halinde, 356/2. maddede değinilen ve verilmesi öngörülen gerekli karar, yeniden esas hakkında bir karardır. Tüm bu nedenlerle, HMK m. 353/1-b-1 kapsamında istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın öncelikle bu nedenle ve HMK’nın 369/1. ve 371. maddeleri uyarınca bozulması gerekmiştir….”gerekçesi iledir.
Dosyanın iadesi üzerine duruşma açılarak, bozma ilamına karşı tarafların diyecekleri sorularak, usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş ve yargılamaya devam edilmiştir.
Sonuç olarak, dosya kapsamına göre, davanın takibe konu iki bonodan dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, takibe konu 30/10/2013 tarih ve 25.000,00 TL bedelli çekte davacıyı borçlandırır şekilde aval imzası veya ciranta imzası olmadığı, 30/11/2013 tarihli 66.656,00 TL bedelli çekteki aval veren imzasının grofolog bilirkişi incelemesine göre davacıya ait olmadığı, dolayısıyla bu çekler ve çeklere dayalı başlatılan icra takibi nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davanın kabulüne karar verilmesi ile davalının istinaf isteminin kabulüne karar verilmesi gerekmiş, istinaf kanun yolu aşamasında eksiklik görülerek dava konusu uyuşmazlık üzerinde inceleme yapıldığından kararın HMK nun 353/1-b-3 maddesi gereğince kaldırılarak, esas hakkında yeniden karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-3 maddesi uyarınca KABULÜ ile; İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1078 esas ve 2017/1116 karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
1-İstinaf kanun yoluna başvuran ve istinaf istemi kabul edilen davalı tarafından yatırılan 1.714,40 TL harcın talep halinde iadesine,
2-Davalının yatırmış olduğu ilk derece, istinaf ve temyiz aşamasındaki yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, A.A.Ü.T.’ne göre hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Kullanılmayan gider avansının HMK’nın 333. maddesi gereğince istek halinde yatıran taraflara iadesine,
B-Kaldırılan hükmün yerine geçmek üzere;
1-Açılan davanın KABULÜNE;
a)Davacının İzmir 23. İcra Müdürlüğünün 2013/14826 takip sayılı dosyasında takibe konu … Şti. tarafından, … A.Ş. emrine …bankası Diyarbakır … Şubesinden ödenmek üzere keşide edilen 30/10/2013 tarihli, 25.000,00 TL bedelli,
b)Aynı takip dosyasında takibe konu … Şti. tarafından, …A.Ş. emrine …bankası Diyarbakır … Şubesinden ödenmek üzere keşide edilen 30/11/2013 tarihli, 66.650,00 TL bedelli, çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespitine,
c)Çeklerde başka sorumlularda bulunulduğundan takibin iptali talebinin reddine,
d)Dava konusu 25.000,00 TL bedelli çekte, davacının imzasının bulunmadığı anlaşılmakla bu çek nedeniyle İİK 72 maddesi uyarınca %20 oranında (5.000,00TL) kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, diğer çek yönünden davalının kötüniyeti ispatlanamadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
2-Gider avansı bakiyesinin karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
3-Karar ve ilam harcı olan 6.857,40 TL harç bedelinden, peşin alınan 1.714,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.143,00 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T.’ne göre hesaplanan 13.486,72 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından bu dava için sarf olunan toplam 2.058,75 TL ilk derece yargılamasında yapılan yargılama gideri ile, istinaf aşamasında yapılan 400,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere 2.458,75 TL nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
Dair; davacı vekili Av. … ve davalı vekili Av. …’in yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 25/05/2022