Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/564 E. 2022/1127 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/564
KARAR NO : 2022/1127
KARAR TARİHİ : 16/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/10/2020
NUMARASI : 2016/279 Esas 2020/632 Karar
DAVANIN KONUSU : İflas (İflasın Açılması)
BAM KARAR TARİHİ : 16/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/06/2022

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından davalı firmaya satılarak teslim edilen faturalar muhteviyatı emtia bedellerinden kaynaklanan 1.145.920,21 USD alacağın tahsil edilemediğini, bu alacağın tahsili amacıyla İzmir 6. İcra Müdürlüğünün 2015/16636 E. sayılı dosyası ile genel iflas yoluyla takip başlatıldığını, davalıya 11 örnek iflas ödeme emri gönderildiğini, ancak davalı firmaca ödeme emrine karşı süresinde itiraz edilerek takibin durdurulduğunu beyanla fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla; öncelikle davalı firmanın itirazlarının kaldırılarak depo kararı çıkarılmasını, depo kararına rağmen borcun ödenmemesi durumunda davalı firmanın iflasını ve mahkeme masrafları ile ücreti vekâletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; müvekkili şirketin davacı firmaya hiçbir borcunun bulunmadığını, davacı tarafından dosyaya sunulan irsaliyelerin okunamadığını, sunulan irsaliyelerde yer alan dava konusu faturalara konu malların hiç birisinin müvekkili şirkete teslim edilmediğini, irsaliyelerin okunaklı değilse de irsaliyelere konu emtiaların müvekkili şirketçe teslim alınmadığından, müvekkili şirket temsilcilerinin ya da çalışanlarının sunulan bu sevk irsaliyelerinde imzalarının bulunmasının da mümkün olmadığını, öncelikle davacı firmanın sunduğu sevk irsaliyelerinin okunaklı örneklerinin dosyaya ibraz etmek zorunda olduğunu, ayrıca davacının irsaliye konusu malları kime teslim ettiğini, irsaliyelerin altındaki teslim alan kısmında bulunan imzanın kime ait olduğunu, bu kişinin müvekkili şirketle olan bağlantısını açıklayarak iddiasını ispatla yükümlü olduğunu, davacı tarafından sunulan sipariş formlarını da kabul etmediklerini, Sunulan sipariş formlarının tamamının davacının tek taraflı olarak düzenlediğini, formların altında müvekkili şirketin imzası için ayrılan yerde müvekkili şirket temsilcisinin imzasının dahi bulunmadığını, dolayısıyla hiçbir ispat gücünün bulunmadığını, davacı firma iddialarının tersine, asıl alacaklının müvekkili şirket olduğunu, davacı firmanın vade farkı ya da fiyat farkı veya kur farkı gibi iddialarla müvekkilinin kendisinden olan alacağını silmeye çalışmışsa da bu durumun gerçekleri gizlemeye yetmeyeceğini, bu alacaklar için ayrıca dava açılacağını, ileri sürerek; öncelikle sunulan Yargıtay içtihatları gereğince, davacı tarafın 08.04.2016 tarihinde İstanbul Mahkemeleri Ön Bürosuna verdiği, sevk irsaliyelerinin okunaklı suretleri ve asıllarının sunulması için davacı yana mehil verilmesini, yine davacı taraftan irsaliye konusu malları kime teslim ettiğini, irsaliyelerin altındaki teslim alan kısmında bulunan imzanın kime ait olduğunu, bu kişinin müvekkili şirketle bağlantısının açıklanmasının istenmesini, haksız ve yersiz açılan davanın reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı davacının takip konusu alacağın % 20’ den az olmamak kaydıyla uygun bir tazminata mahkûm edilmesini ve mahkeme masrafları ile vekâlet ücretinin davacı firma üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Müdahil … AŞ vekili müdahale talepli 11/05/2018 tarihli dilekçesinde özetle; iş bu görülmekte olan davada ; temlik eden … Bankası A.Ş. ile davalı borçlu arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmeleri doğrultusunda; … Bankası A.Ş. tarafından borçlu şirkete krediler kullandırıldığını, davalı borçlunun kredi sözleşmelerinden doğan borçlarını ödememesi üzerine, hesap kat ihtarnamesi keşide edildiğini, buna rağmen davalının temlik eden bankaya olan borçlarını ödememesi üzerine; temlik eden banka, alacağının bir kısmının tahsili için, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün 2015/12225 E. sayılı dosyası ile davalı borçlu aleyhine icra takibi başlatıldığını, … Bankası A.Ş’nin, davalı borçludan olan alacağının tamamı, gayrinakdi risk hariç olmak üzere, Silivri 1. Noterliğinin 14.12.2017 tarih ve 10899 yevmiyeli devir sözleşmesi ile müvekkil … A.Ş. tarafından temlik alındığını, davalı şirketin, müvekkil şirkete; işlemiş faiz, masraflar, vekâlet ücreti vs. tüm ferileri hariç olmak üzere, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile anapara alacağı olarak 4.0705.519,41 TL borcu bulunduğunu, bu sebeplerle, müvekkil şirketin alacaklı sıfatıyla davaya müdahil olarak kabul edilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
MAHKEMECE :
Davalı vekili tarafından hesap uzmanı bilirkişiler tarafından düzenlenen rapora yabancı para alacağı yönünden talep edilen işlemiş faiz alacağı miktarının tespitinde, yabancı para alacaklarına uygulanan en yüksek mevduat faiz oranının yıl içerisindeki değişken faiz oranlarının da dikkate alınarak hesaplanması gerektiğinden bahisle, bilirkişiler tarafından hesaplamaya ve rapora itiraz edilmiş ise de, 3095 sayılı yasanın 4/a maddesinde “Sözleşmede daha yüksek akdi veya gecikme faizi kararlaştırılmadığı hallerde, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır.” şeklinde hüküm düzenlenmiş olup, iş bu düzenlemeye göre temerrütün gerçekleştiği gün itibariyle, devlet bankalarının o yabancı parayla açılmış 1 yıl vadeli mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması gerekmekte olup, bilirkişilerce de yasal düzenlemeye uygun olarak temerrüt tarihindeki devlet bankalarına yazılan müzekkerelere verilen cevap içeriklerine göre, o gün için uygulanan en yüksek 1 yıl vadeli mevduat faiz oranı uygulanarak işlemiş faiz oranı ve miktarının tespit edildiği, bu nedenle davalının bu yöndeki itirazları mahkememizce kabul görülmeyerek yeniden rapor ve bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır.
Dava; ticari satış sözleşmesinden doğan alacağa dair başlatılan iflas istemli icra takibine yapılan itirazın kaldırılması ile davalı şirketin iflasına karar verilmesi istemine ilişkin olduğu, yapılan yargılama, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacının taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında takip tarihi itibariyle davalıdan alacaklı olup olmadığı, var ise ödenmeyen bakiye alacak miktarı ile davalının iflasına karar verilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplandığı, davacı şirket defter ve kayıtları üzerinde SMMM bilirkişisi tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda, davacının takibe konu faturalarının defter ve kayıtlarında kayıtlı olduğu ve takip tarihi itibarı ile davalının davacıya ödemesi gereken bakiye borç miktarının 1.145.920,21-USD olduğu, her ne kadar davalı tarafça düzenlenen faturalara ilişkin irsaliyelerde teslim alan kısmında yer alan şahısların ve iş bu şahıslara ait imzaların müvekkil şirket yetkilileri ve çalışanlarına ait olmadığı beyan edilmiş ise de, davalı şirket defter ve kayıtları üzerinde yaptırılan SMMM bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporu içeriğinde de, davacı şirketin takibe ve davaya dayanak defter ve kayıtlarında yer alan faturaların, davalı şirket defter ve kayıtlarında da kayıtlı olduğu, iş bu faturaların iade edildiği veya itiraz edildiğine dair herhangi bir kayda rastlanmadığı, yine davacı ve davalı şirket defter ve kayıtlarında yer alan iş bu faturaların davalı şirketçe vergi dairesine beyan edilen BA formlarında da yer aldığı, iş bu nedenle taraflar arasındaki ilişki kapsamında düzenlendiği anlaşılan fatura karşılığı emtianın karine olarak davacı tarafa satış ve teslim edildiğinin kabulü gerektiği, iş bu karinenin aksine davalı tarafça ispatı gerektiği, davalının fatura içeriği emtiayı teslim almadığı ve bu nedenle bu faturalardan dolayı borçlu olmadığını ispatına yarar karinenin aksine kanıt sunamadığı, bu nedenle davalının takibe konu 1.145.920,21-USD alacak yönünden icra takibine yapmış olduğu itirazında haksız olduğu kanaatine varılmıştır.
Takipten dolayı davalı tarafın ifa ile yükümlü olduğu borç miktarının tespiti hususunda dava dosyasının tevdi edildiği, hesap uzmanı bilirkişiler tarafından dosyaya sunulan rapor ve içerikleri de dikkate alınarak, mahkememizce yapılan hesaplamaya göre, davalının duruşmanın bırakıldığı 21/10/2020 tarihi itibariyle ifa ile yükümlü olduğu asıl alacak miktarının 1.145.920,21-USD , işlemiş faiz alacağı miktarının 184.194,89-USD olmak üzere toplam 1.330.115,10-USD yabancı para alacağının depo kararının verildiği 09/09/2020 tarihindeki TCMB efektif satış kuru karşılığı 9.947.132,76-TL ndan ibaret olduğu, iş bu asıl ve işlemiş faiz alacağı miktarı ile 45,30-TL takip gideri, 167.290,37-TL icra vekalet ücreti alacağı ile 389.919,05-TL tahsil ve peşin yatırılan harç dahil olmak üzere toplam 10.504.387,48-TL alacağın mahkeme veznesine depo edilmesi gerektiği kanaatine varılarak davalı vekiline iş bu hususta ihtarat çıkarıldığı, depo kararının davalı vekiline 15/09/2020 tarihinde tebliğ edildiği, duruşmanın bırakıldığı ve davanın iflasına karar verildiği tarih ve saate kadar davalı tarafça mahkemece kararlaştırılan depo bedelinin mahkeme veznesine yatırılmadığı gibi, iş bu miktarın davacıya da ödendiğine dair herhangi bir iddia ve kanıt sunulmadığı anlaşılmakla davalının İzmir 6. İcra Müdürlüğü’nün 2015/16636 Esas sayılı takip dosyasına konu alacağa ilişkin itirazının kaldırılarak davalının iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU : Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; alacaklı tarafın alacağını kanıtlayamadığını, sevk irsaliyeleri üzerindeki imzalarının müvekkili şirket yetkilisine veya personele ait olmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesapların vakıflar bankası cevabına göre yapıldığı belirtildiği halde bu bankanın cevabının dosyada bulunmadığı, … Bankası AŞ ve … Bankası AŞ’nin cevap verdiğinin görüldüğü, vahim bir hata içeren rapora istinaden müvekkili hakkında iflasa karar verildiğini, bilirkişi raporunda gösterdiği niteliğindeki azami faiz oranlarında hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, hesaplamanın …bank tarafından müşterilerine fiilen ödenen faiz oranlarına göre yapılması gerektiğini, dosyada müzekkere cevapları bulunan … Bankası ve … Bankası’nın bildirilen faiz oranlarının fiilen uygulanan oranlar olmadığını, bu bankaların merkez bankasına uygulayacaklarını bildirdikleri azami faiz oranları olduğunu, bu faiz oranlarının sabit kalmadığını, sabit kalmış gibi hesap yapılmasının hatalı olduğunu, kamu bankalarının USD cinsinde bir yıllık mevduata fiilen verdikleri en yüksek faiz oranlarının artan ve azalan oranlar şeklinde eksiksiz olarak celp edilerek yargısal denetime elverişli rapor alınması gerektiğini, mahkeme ve bilirkişi tarafından faiz hesabı yönünden baz alınan 12/11/2015 tarihli ne olduğu anlaşılamadığı bu tarafın temerrüd tarihi ya da alacaklıların faiz işletilmesini talep ettikleri tarih olmadığını, raporda 12/04/2019 tarihi itibariyle geçerli olan efektif satış kurunun da yanlış belirlendiğini beyanla kararın kaldırmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, İİK 156. maddesi gereğince itirazın kaldırılması ve iflasa karar verilmesi istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk genel kurulu’nun 2017/23-852 Esas 2020/866 Karar sayılı kararında;
“2004 sayılı İİK’nın “Ödeme emri ve münderecatı” başlıklı 155. maddesi:
“Borçlu iflas yoliyle takibe tabi şahıslardan olup da alacaklı isterse ödeme emrine yedi gün içinde borç ödenmediği takdirde alacaklının mahkemeye müracaatla iflas talebinde bulunabileceği ve borçlunun gerek borcu olmadığına ve gerek kendisinin iflasa tabi kimselerden bulunmadığına dair itirazı varsa bu müddet içinde dilekçe ile icra dairesine bildirmesi lüzumu ve konkordato teklif edebileceği ilave olunur.”
2004 sayılı İİK’nın “İflas talebi ve müddeti” başlığını taşıyan 156. maddesi ise: “Ödeme emrindeki müddet içinde borçlu tarafından itiraz olunmamışsa alacaklı bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden iflas kararı isteyebilir.
Bu dilekçeye borçlunun ödeme emrine itiraz etmediğini mübeyyin ödeme emri nüshasının raptedilmesi lazımdır.
Borçlu ödeme emrine itiraz etmişse takip durur ve alacaklı bu itirazın kaldırılması ile beraber borçlunun iflasına karar verilmesini bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden isteyebilir.
İflas istemek hakkı ödeme emrinin tebliği tarihinden bir sene sonra düşer.”
Hükmünü içermektedir..
İflasa tabi şahıslardan olan borçlusunu, para veya teminat alacağından dolayı iflas yoluyla takip etmek isteyen alacaklı, yetkili icra dairesine yazılı veya sözlü olarak iflas yolu ile takip talebinde bulunabilir. Takip talebinde adi haciz yoluyla takip talebinde yer alan kayıtlardan başka, iflas takip yolunun izlenmek istediği de belirtilir (m. 58/b5).
İflas yoluyla takip talebi üzerine icra dairesinin düzenleyeceği ödeme emrinde adi haciz yoluyla takipteki ödeme emrinde yer alması gereken kayıtlar bulunur. İflas yoluyla takipte düzenlenen ödeme emrinde ayrıca iki kayıt daha yer alır. Bu kayıtlar “iflas tehdidi” ve “konkordato teklif edilebileceği” hususlarıdır.
İflas yoluyla takipte ödeme emrinde, ödeme emrinin tebliğ edildiği tarihten itibaren yedi gün içerisinde takip konusu borcun ödenmesi, aksi hâlde alacaklının mahkemeye başvurup borçlunun iflasının talep edebileceği belirtilir.
Borçlunun gerek borcu olmadığına ve gerekse kendisinin iflasa tabi kişilerden bulunmadığına dair bir itirazı varsa, bu itirazın da ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde bir dilekçe ile icra dairesine bildirilmesi lüzumu da ödeme emrinde yer alır (Muşul T.: İcra ve İflas Hukuku Esasları, Ankara 2015, s. 684).
Borçlu ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren yedi içinde ödeme emrine itiraz edebilir. Borçlu anılan süre içinde ödeme emrine itiraz etmezse ödeme emri kesinleşir. Ödeme emrine itiraz etmeyen borçlu, borcunu ve iflas takibinin harç ile giderlerini öderse iflas takibi son bulur; ödemezse alacaklı ticaret mahkemesinde borçluya karşı iflas davası açabilir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2004, s. 950).
Adi iflas yoluyla takipte borçlu, ödeme emrini tebellüğ ettiği tarihten itibaren yedi gün içinde bir dilekçe ile icra dairesine başvurup takip konusu borca itiraz ettiği takdirde, takip durur (m. 155, m. 156/3).
Alacaklı ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde (m.156/son f.) borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesine bir dilekçe ile başvurup, itirazın kaldırılmasını ve borçlunun iflasına karar verilmesini talep edebilir (Muşul T., s. 691).
Adi iflas yoluyla takipte gönderilen ödeme emrine karşı yedi günlük süre içinde itiraz etmiş olan borçlu, ödeme emrine itiraz süresi içerisinde ileri sürmediği diğer itiraz sebeplerini, iflas dava dilekçesinin tebliği üzerine vereceği cevap dilekçesinde ilk defa ileri sürebilir.
İflas davasının açıldığı ticaret mahkemesinde, icra mahkemesindeki gibi sıkı şekil şartlarına tâbi bir yargılama yapılmayıp, 6100 sayılı HMK’nın genel hükümleri uygulanır. Basit yargılama usulünün uygulanacağı iflas davasında borçlu evvelce ödeme emrine karşı ileri sürdüğü itiraz sebepleri ile bağlı olmaksızın meselâ, takip konusu borcu ödemiş olduğu ya da borcun zamanaşımına uğradığı itirazını cevap dilekçesinde beyan edebilir.
İflas davasında alacaklı alacağını ispat bakımından 2004 sayılı İİK’nın 68. maddesinde tahdidi olarak sayılmış bulunan belgelerle bağlı değildir. Alacaklı normal bir alacak davasında olduğu gibi alacağın varlığını 6100 sayılı HMK’ya göre mümkün olan her türlü delil ile ispat edebilir.
Mahkemenin yapacağı inceleme sonucunda borçlunun borçlu olmadığı kanısına varılırsa iflas davasının reddine karar verilir. İflas davasının reddi kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder ve alacaklı iflas takibi ve davası konusu yapılmış alacak için borçluya karşı yeni bir alacak davası açamaz.
Mahkemece yapılan inceleme sonucu alacağın mevcut olduğu kabul edilirse borçlunun itirazının kesin olarak kaldırılmasına karar verilir ve mahkemece aynı zamanda bir depo kararı verir. Bu depo kararı ile mahkeme, borçluya yedi gün içerisinde faiz ve icra giderleri ile birlikte borcunu ifa etmesini veya o kadar miktarı mahkeme veznesine depo etmesini emreder (m.158, II c. 2).
Borçlu yedi günlük depo süresi içerisinde faiz ve giderleri ile birlikte borcu ödemez veya mahkeme veznesine depo etmez ise, mahkemece depo kararından sonraki ilk oturumda borçlunun iflasına karar verilir (Kuru B., s. 957). ” açıklamalarına yer verilmiştir.
İzmir 6. İcra Müdürlüğünün 2015/16636 sayılı dosyasının tetkikinde; borçlu davalıya gönderilen “İflas” Yolu ile adi takibe mahsus 11 örnek icra ödeme emrinde; Harca esas değer olarak, 1.145.920,21 USD asıl alacağın takip tarihindeki Türk lirası karşılığı 1 USD= 2,90006 TL döviz kuruna göre 3.323.856,17 TL olarak belirlendiği, ödeme emrinin 23/11/2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu davalı şirket vekilinin 30.11.2015 tarihli itiraz dilekçesi ile; takip borçlusu davalının hiç bir borcu bulunmadığından bahisle borca ve icra ödeme emrine itirazda bulunulduğu ve takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
Mahkemece SMMM bilirkişisi …’dan alınan 09/11/2017 havale tarihli raporda; davacının e defterlerinin usülüne uygun tutulduğunu, davalının 2015,2016 yılı envanter defterini ibraz etmediği endüstriyel tarım ürünlerinin özelliklede GDO’ lu soya fasulyesi küspesi satış ve pazarlaması konusunda faaliyetlerini sürdüren taraf şirketler arasında 05.05.2010 tarihinden başlayıp; 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında yoğun bir şekilde süren, oldukça yüksek hacimli ticari bir ilişkinin varlığı, bizatihi davalı şirketin yasal defter kayıtlarıyla sabit olduğunu, takibe müstenit 14 adet faturanın tamamı davalı … Ltd.’in 2015 yılı yasal ticari defterlerinde, davacı … ile alakalı 320-01-0021-Satıcılar cari hesabına aynen işlenmiş durumda olduğunu, keza, takibe müstenit faturalar ile alakalı davalı … ltd.in yasal ticari defterlerindeki yevmiye kayıtları gözönüne alındığında; anılan faturaların münderecatındaki emtianın 153.01.001- Ticari mallar (Soya fasulyesi) ve 153.01.002- Ticari mallar (soya fasulyesi küspesi) stoklar hesabına ambar girişlerinin yapıldığı, yine işbu faturalardaki %1 yada % 8 oranlarındaki KDV’lerinde 191- İndirilecek Katma Değer Vergisi hesaplarına katılarak KDV indirimine konu yapıldığı; mezkur faturaların alış belgesi olarak BA formları ile bağlı olunan Konak Vergi Dairesine bildirildiği; dolayısıyla davalı şirketin kendi ticari defter kayıtları ve İlgili Vergi Dairesine yapılan bildirimler mezkûr 13 ad. faturadaki emtianın davalı şirketçe teslim alındığına delalet ettiğini, çünkü, fiilen teslim alınmamış bir malın alıcının kendi yasal ticari defterlerindeki stok hesaplarına kaydedilip, KDV’lerinin indirim konusu yapılması; ne ticari hayatın olağan akışına, ne vergi mevzuatına ne de Tek düzen Hesap Planı ilkelerine uygun düşmeyeceğini, tüm bu veri ve değerlendirmeler muvacehesinde; bizatihi davalı şirketin kendi yasal ticari defterlerindeki davacı firma ile alakalı 320.01.0021- Satıcılar hesabındaki matlup bakiyeleri ile de teyit edildiği üzere; İcra takip tarihi 12.11.2015 itibariyle 3.098. 367,38 TL; dönem sonu 31.12.2015; dava tarihi 03.03.2016 ve cari dönem sonu 31.12.2016 itibariyle 3.331.877,61 TL karşılığı; davalı … Ltd.’ in 1.145.920,21 USD davacı … A.Ş.’ ye borçlu olduğu sonuç ve kanaatine varıldığını rapor ve beyan ettiği görülmüştür.
Mahkemece davacı defter ve kayıtlarının incelenmesi sonucu SMMM bilirkişisi …’ndan alınan raporda; davacı ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, davacı şirketin faturalarını USD olarak düzenlediği, davalıya düzenlediği faturaların defter kayıtlarında bulunduğu, davacı şirketin davalı şirkete düzenlediği faturalarını KDV beyannamelerinde ve BS formlarında beyan ettiğinin görüldüğünü, faturaların sevk irsaliyelerinin mevcut olduğunu, davacı şirketin düzenlediği ve takip konusu olan faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, KDV ve BA formlarıyla da beyan edildiğinin görüldüğü, davacı defter ve belgelerine göre davalı şirketten 1.145.920,21-USD alacaklı olduğunu rapor ve beyan ettiği görülmüştür.
İİK’nın 158. maddesine esas olmak üzere dosyanın icra hesaplarından anlayan bilirkişi …’e tevdi edildiği, bilirkişi tarafından dosyaya ibraz edilen 12/04/2019 tarihli rapor, 28/06/2019 tarihli ek rapor ve 14/01/2020 tarihli 2. ek raporda özetle; İİK’nun 158/2 maddesi gereğince İzmir 6. İcra Müdürlüğü’nün 2015/16636 Esas sayılı takip dosyasının duruşma günü olan 05/02/2020 tarihi itibari ile depo kararına esas alacaklarının esası, işlemiş faizi, icra masrafı, vekalet ücreti ve tahsil harcı toplamının 8.321.268,90-TL olarak hesaplandığının rapor ve beyan edildiği görülmüştür.
Dosyadaki raporlar, davalı tarafın tüm itirazları irdelenmek ve karşılanmak suretiyle İİK’nın 173 ve 158. maddelerinde depo emrine uygun olacak şekilde ayrıntılı hesap yapılmak üzere dosyanın icra hesaplarından anlayan bilirkişi …’e tevdi edildiği, bilirkişi tarafından dosyaya ibraz edilen 03/07/2020 tarihli raporda özetle; İİK’nun 15/2 maddesi gereğince İzmir 6. İcra Müdürlüğü’nün 2015/16636 Esas sayılı takip dosyası bakımından rapor tarihi olan 03/07/2020 tarihi itibariyle alacak miktarının 9.619.597,31-TL olarak hesaplandığını, depo hesabının depo karar tarihindeki hesap olması gerektiğinden karar tarihindeki kur ile yeniden hesap yapılması ve 09/09/2020 duruşma gününe kadar hesaplanan 5.337,16-USD işleyecek faizin karar tarihindeki kur karşılığının da bu hesaba eklenmesi gerektiğini rapor ve beyan ettiği görülmüştür.
Mahkemece dava açıldığında, tirajı ellibinin (50.000) üzerinde olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan gazetelerden biri ile birlikte iflas edenin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki bir gazetede ve …nde ilanlar yapılmıştır.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına; gerekçeli, tarafların ve mahkemenin denetimine elverişli, oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenmiş olmakla mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu uyarınca karar verilmiş bulunmasına davalının duruşmanın bırakıldığı 21/10/2020 tarihi itibariyle ifa ile yükümlü olduğu asıl alacak miktarının 1.145.920,21-USD , işlemiş faiz alacağı miktarının 184.194,89-USD olmak üzere toplam 1.330.115,10-USD yabancı para alacağının depo kararının verildiği 09/09/2020 tarihindeki TCMB efektif satış kuru karşılığı 9.947.132,76-TL olmasına, bu asıl ve işlemiş faiz alacağı miktarı ile 45,30-TL takip gideri, 167.290,37-TL icra vekalet ücreti alacağı ile 389.919,05-TL tahsil ve peşin yatırılan harç dahil olmak üzere toplam 10.504.387,48-TL alacağı depo edilmesi için usulüne uygun ihtarat çıkarılmasına, davalı tarafça mahkemece kararlaştırılan depo bedelinin yatırılmadığının anlaşılmasına göre, davalının İzmir 6. İcra Müdürlüğü’nün 2015/16636 Esas sayılı takip dosyasına konu alacağa ilişkin itirazının kaldırılarak davalının iflasına karar verilmesinde yasaya uymayan bir yön bulunmadığından davalı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK m. 353/1,b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/10/2020 tarih 2016/279 Esas 2020/632 Karar sayılı kararına karşı davalının istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı alındığından ve yeterli olduğundan, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 361/1. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/06/2022