Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/44 E. 2022/220 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/44
KARAR NO : 2022/220

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/11/2021
NUMARASI : 2021/351 Esas, 2021/968 Karar
DAVANIN KONUSU : İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
BAM KARAR TARİHİ : 09/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/02/2022

Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekilleri asıl ve birleşen dava dilekçelerinde ayrı ayrı özetle davalı şirket aleyhine, ilama dayalı alacağın tahsili için başlattıkları takipte ödeme emri tebliğ edilmesine rağmen borç ödenmediğinden İİK 177/4 maddesi gereğince borçlu şirketin doğrudan doğruya iflasını talep etmişlerdir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili firmanın mal varlığının takip dosyalarına konu alacakları ödeyebilecek miktarda olduğunu takip dosyalarında mal varlığı haczedilmiş olmasına rağmen satış yoluna gidilmeden doğrudan iflas davası açıldığını, müvekkilinin kasten ödememezliği bulunmadığını, yönetim sorunları nedeniyle şirket gereği gibi yönetilemediğinden aksaklıklar yaşandığını takip dosyalarının bir kısmında … şirketinin de borçlu olduğunu, buna göre müvekkili şirketin borçlu olduğu miktarın belirlenmesi gerektiğini, iş mahkemesi kararlarında alt işveren üst işveren ilişkisi varmış gibi karar verilmiş ise de … şirketinin, davalının kiracısı olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEMECE:
Asıl ve birleşen dava dosyalarındaki dava; alacaklının doğrudan iflas istemine ilişkin olduğu, yapılan yargılama, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, İİK nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 4. bendine göre, alacaklı tarafça ilama dayalı olarak başlatılan icra takibine ilişkin icra emrinin tebliği ile, ilamda hükmedilen miktarın ödenmemesi halinde, iflasa tabi borçlunun iflasının istenebileceği düzenlenmiş olup, asıl ve birleşen dava dosyaları ve buna ilişkin takip dosyalarının içeriğine göre, davacı alacaklıların kesinleşen ilamlara dayalı olarak, davalı borçlu aleyhine ilamlı icra takiplerinde bulundukları, ilamlı icra takibine ilişkin icra emirlerinin davalı borçluya tebliği ile takiplerin kesinleşmesine rağmen süresi içerisinde ve iş bu kararın verildiği tarihe kadar olan süre içerisinde, takibe konu borçların davalı şirketçe ödenmediği, mahkememizce İİK nun 177/son, 178/2 ve 166/2. maddeleri uyarınca, yapılan ilan bildirimlere rağmen, dava dışı üçüncü şahıslar tarafından davaya müdahil olarak veya itiraz ederek, iflas talebinin borçlu hakkındaki takipleri ertelemek veya borçlarını ödemeyi geciktirmek için yaptığına dair herhangi bir itirazın yapılmadığı, bu kapsamda davalı borçlunun, alacaklının talebi üzerine doğrudan doğruya iflasına karar verilmesi şartlarının oluştuğu, her ne kadar davalı borçlu vekilince icra emirlerine dayanak ilam hükümlerinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ilamlarda hükmedilen alacak miktarlarından tek başına müvekkilinin sorumlu olmadığını, müvekkilinin ödemesi gereken borç miktarının bu kapsamda yeniden hesaplanarak depo kararı verilmesini talep etmiş ise de, iflas yargılamasında, iflas yargılamasını yapan mahkemece ilamlı icraya konu edilen ilamların usul ve yasaya uygun olup olmadığını denetleme ve değerlendirme yetkisi bulunmadığı gibi, icra emrinin tebliği ile kesinleşen borcun yeniden hesaplanarak İİK nun 158/2. maddesindeki düzenlemeye benzer şekilde, takip borçlusu davalıya, takibe konu borcun ödenmesine dair depo kararı ve ihtar yapılması gerektiğine dair herhangi bir düzenleme bulunmadığından, davalı borçlu şirket vekiline ve yetkilisine bu hususta takibe konu borçların yeniden hesaplanması ve ödenmesi için süre verilmesi gerekli olmadığı şirketi temsile yetkili şirket yönetim kayyımı adına meşruhatlı davetiyenin tebliğ edildiği ancak duruşmanın bırakıldığı gün ve saatte duruşma salonunda hazır olmadığı, bu nedenle beyanının alınamadığı görülmekle birlikte, tüm dosya ve takip dosyası içeriklerine göre, ilama dayalı takiplerde, takip borcunu ödemeyen davalı borçlunun iflasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, asıl ve birleşen dava dosyasındaki davaların kabulü ile davalı borçlu şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU:
Davalı istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin mal varlığının takip dosyalarına konu alacakları ödeyebilecek miktarda olduğunu takip dosyalarında mal varlığı haczedilmiş olmasına rağmen satış yoluna gidilmeden doğrudan iflas davası açıldığını, taşınır ve taşınmaz mal varlıklarının değerinin dosya borçlarını karşılamaya yetip yetmediği araştırılmadan yasaya aykırı olarak karar verildiğini, doğrudan iflas talebine ilişkin yasanın İİK 37 ve 177/4 maddesindeki koşulların müvekkili açısından gerçekleşmediğini, iflas ödeme emri gönderilmeden bu davanın açılamayacağını, mahkemece taraflarına ödeme için depo kararı verilmediğini, şirket adına yapılmış genel kurullarla ilgili davalar nedeniyle şirkete yönetim kayyımı atandığını, İİK 177. madde gereğince yönetim kayyımı dinlenmeden karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, takip dosyalarının bir kısmında … şirketinin de borçlu olduğunu, buna göre müvekkili şirketin borçlu olduğu miktarın belirlenmesi gerektiğini, bu yola gidilmeden kabul kararının yasal olmadığını, iflas kararı verilmeden önce yapılması gerekli ilanlar bildirimler ve tebliğler tamamlanmadan eksik inceleme ile karar verildiğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Asıl ve birleşen davalar ilama dayalı alacağın icra emri ile istenmesine rağmen ödenmemesi iddiasına dayalı ( İİK 177/4 ) iflas istemine ilişkindir.
İİK 177. maddesindeki sebeplerden bir veya birkaçına dayanan alacaklı, borçluya karşı icra dairesinden iflas yolu ile takip yapmadan doğrudan yetkili ticaret mahkemesine başvurarak borçlunun iflasını isteyebilir.
İİK’nun 177. maddesi uyarınca ” Aşağıdaki hallerde alacaklı evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebilir.
1-Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal eder hileli muamelelerde bulunur, veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa;
2-Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa;
3-308’inci maddedeki hal varsa;
4-İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse Türkiye’de bir yerleşim yeri veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağrılır…” şeklinde doğrudan doruya hangi hallerde iflasın mümkün olacağı düzenlenmiştir.
Alacaklı borçlu aleyhine aldığı ilamı ilamlı takibe koymuş ve usulüne uygun olarak icra emrini borçluya tebliğ etmiş olmasına rağmen, borçlu borcunu ödemezse alacaklı borçlunun mallarını haczettirebileceği gibi borçlu iflasa tabi kişilerden ise ticaret mahkemesinden borçlunun iflasına da isteyebilir. Bu durumda alacaklının ayrıca İİK 43/2 maddesinde belirtildiği gibi takibin iflas yoluna çevrilmesine gerek olmadan doğrudan doğruya ticaret mahkemesine başvurarak iflas istemesine bir engel yoktur.
İİK 177. maddesinin şekli nitelikte olmasına, davalının aciz halinde olup olmamasının önem taşımamasına göre davalının mal varlığının borçları karşılamaya yetip yetmediği hususunda araştırma yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
Tüm dosya kapsamında mahkemenin yerinde görülen gerekçesine göre; davalı şirketin iflasa tabi olduğu, takibe dayanak ilamların para alacağına ilişkin olduğu, davalı şirket temsilcisinin meşruhatlı davetiye ile mahkemeye çağrıldığı, gelmemesi nedeniyle dinlenemediği, ilama bağlı alacağın icra emri tebliğine rağmen ödenmemesi ve doğrudan iflas sebebi olması nedeniyle depo emri tebliğine gerek bulunmadığı anlaşılmakla istinaf istemleri yerinde görülmemiştir.
Sonuç olarak, yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan, yerel mahkeme kararına karşı yerinde olmayan istinaf isteminin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/351 Esas, 2021/968 Karar sayılı kararına karşı davacının istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan asıl ve birleşen davalar için 80,70 TL’den alınması gereken toplam 403,50 TL istinaf harcından yatırılan 296,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 107,00 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,

Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 361/1. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/02/2022