Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/390
KARAR NO : 2022/1221
KARAR TARİHİ : 30/06/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/10/2021
NUMARASI : 2021/145 Esas ve 2021/69 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 30/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/07/2022
Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkilinin, davalı şirket ile ticari ilişkisinin, davalının fabrika işçilerinin servis taşımacılığı hizmetinden kaynaklandığını, davalı şirketin önceki dönemlere ait müvekkilinden almış olduğu hizmetlerin bedelini ödediğini ancak icra takibine konu olan 30/06/2019 ve 10/07/2019 tarihli iki adet 9.455,75 TL tutarlı fatura borcunu ödemediğini, bunun üzerine Kemalpaşa 1.Noterliğinin 10292 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile faturaların davalıya tebliğ edildiğini ve en geç 3 gün içerisinde ödemesi gerektiğini, aksi halde gerekli yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiğini, bu faturaların 10/07/2019 tarihli , 37-A fatura nolu 2.932,10 TL bedelli fatura ve 30/06/2019 tarihli, 35-A fatura nolu 6523,65 TL bedelli faturalar olduğunu, müvekkilinin keşide ettiği ihtarnamenin davalı şirkete tebliğ olduğunu, davalı şirket yetkilisi tarafından keşide edilen Bornova 3.Noterliğinin 25/07/2019 tarihli 24078 yevmiye numaralı ihbarnamesi ile bu faturaları kesinlikle kabul etmediklerini ihbar ettiklerini, müvekkilinin davalı şirketten herhangi bir ödeme alamadığını, Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’ndes2019/2028 E. Numaralı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, başlatılan icra takibinde, davalı şirket tarafından 03/09/2019 tarihinde ilamsız icra takibine ilişkin ödeme emrine itiraz edildiğini, takibin haksız yere durmasının sağlandığını, taraflarınca arabulucuya başvurulduğunu, anlaşma sağlanamadığını, davalı şirket tarafından icra dosyasına itiraz edildiğini, ancak davalı borçlunun itirazının gerçeği yansıtmadığını, bu sebeple fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile Kemalpaşa İcra Müdürlüğünün 2019/2028 Esas sayılı icra dosyasına asıl alacağa yapılan itirazın iptali ile takibin devamına asıl alacak üzerinden %20 oranından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına, yargılama giderleriyle, vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili adına servis hizmetini taşere ettiğini, davacının yapılan bu hizmet karşılığında müvekkiline fatura kestiğini, müvekkili firmanın da bu faturaya karşılık davacıya aynı gün bakiyeyi kapattığını, ancak takibe ve davaya konu faturalara ait hizmetin müvekkil firmaca hiç alınmadığını, zaten davacının da beyan ettiği üzere bu nedenle faturalara itiraz edildiğini, davacı tarafından verilmeyen bir hizmete karşılık fatura kesip müvekkili firmaya ihtar çekildiğini, müvekkili tarafından söz konusu faturalara itiraz edilmesine rağmen haksız olarak takibe geçilip dava açıldığını, davacı yanca ödenmediği iddia edilen 30/06/2019 ve 10/07/2019 tarihli faturaların hizmetinin müvekkilince hiç alınmadığını, ancak fatura içeriklerini kabul anlamına gelmemek üzere; söz konusu faturaların kapalı fatura olarak davacının imzasını ihtiva edecek şekilde düzenlendiğini, yargıtayın istikrar kazanmış kararlarında kapalı faturaların karşılığının karine olarak ödendiği yönünde olduğunu, söz konusu kesilen ve takibe konu edilen her iki faturanın da kapalı fatura olduğunu, bu nedenlerle haksız açılan davanın reddine karar verilmesini ve haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi yapan alacaklı aleyhine % 20 den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ettiğini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; “…delillerin birlikte değerlendirilmesi neticesinde, açılan davanın taşıma sözleşmesinden kaynaklı alacak nedeniyle itirazın iptali davası olduğu, davacı ile davalı arasında , fabrika işçilerinin servis taşımacılığı hizmetin kaynaklanan ticari ilişkinin bulunduğu, davacının 30/06/2019 tarihli, 6.253,65.-TL bedelli ve 10/07/2019 tarihli,2.932,10.-TL bedelli ödenmeyen hizmet bedelleri nedeniyle, davalıya yönelik Kemalpaşa İcra Müdürlüğünün 2019/2028 Esas sayılı icra takibine başladığı, alınan bilirkişi raporlarından da anlaşılacağı üzere, takibe konu faturaların, satıcının kaşe ve imzasını üst kısma attığı “açık fatura” olarak düzenlendiği, “açık fatura” nın faturaya konu hizmet bedelinin peşin ödenmediğinin göstergesi olduğu, davacının kanuni defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin tam ve birbirleriyle uyumlu kayıtlar içerdiği, bu haliyle HMK nun 222 md.sinde aranan koşulları taşıdığı, davacının kanuni defter ve kayıtlarına göre, davalıdan 9.455,75 TL alacaklı olduğunun belirlendiği, davalı vekiline,04/01/2021 tarihli ara karar gereğince, 01/11/2021 tarihinde yapılan tebliğe rağmen,davalı tarafça, ticari defter ve kayıtlarının, kesin süre içerisin de mahkemeye sunulmadığı, böylelikle, HMK 222 md.si hükümleri de dikkate alınarak, davacı alacağını ispat etmiş olduğundan, davanın kabulü ile,Kemalpaşa İcra Müdürlüğünün 2019/2028 Esas sayılı icra takibine davalının itirazının iptali ile takibin kaldığı yerden devamına ve asıl alacak miktarı olan 9.455,75 TL nin % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; istinaf yolu incelemesi neticesinde mahkeme kararının kaldırılarak esas hakkında yeniden karar verilerek davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME,
DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dairemizce HMK’nın 355 maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
HMK 114/1-a maddesine göre dava şartlarından ilki mahkemenin yargı yetkisine sahip olmasıdır. Buradaki kasıt Türk Mahkemelerinin yargı yetkisinin bulunması gerektiğidir ki kanun metni de bu şekilde düzenlenmiştir. Devamında yargı yolunun caiz olması (HMK 114/1-b) ve mahkemenin görevli olması gerekir (HMK 114/1-c). Başka bir deyişle; bir mahkemenin önüne gelen davaya bakabilmesi için öncelikle görevli olması gerekir, aksi takdirde görevsizlik kararı verilmelidir.
Dava; tacirler arasındaki cari hesap ilişkisine dayalı fatura alacağına istinaden başlatılan icra takibine vaki itiraz üzerine açılan itirazın iptali davası olup, TTK 4 maddesi uyarınca ticari dava niteliğinde olduğu ve görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olacağı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin görevsizlik kararını veren Manisa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Sıfatıyla) mi, yoksa 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda; uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin “mülki sınırlarını” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Ayrıca, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/02/2022 tarihli, 2022/1760 esas ve 2022/2689 karar sayılı yargı yerinin belirlenmesine ilişkin kararı ile; “…Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararıyla 01/09/2021 tarihi itibariyle A… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin faaliyete geçirildiği, davanın 08/02/2016 tarihinde açıldığı, 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararda derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından, dosyanın A… Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince A… Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 06/11/2019 olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Sıfatıyla) olup, Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne dosyanın görevsizlik kararı ile gönderilmesi olanaklı olmadığı gibi, aynı şekilde Manisa Asliye Ticaret Mahkemesinin görevsizlik kararı vermesi gerekirken kendini görevli sayarak yazılı şekilde karar vermesi yerinde değildir. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Açıklanan bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan incelenmeksizin, kararın HMK nın 353/1-a-3. maddesi uyarınca açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE;
Manisa Asliye Ticaret Mahkemesinin 28/10/2021 tarihli, 2021/145 esas ve 2021/69 karar sayılı kararının HMK’nın 355. ve 353/1-a-3 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2-HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince dosyanın görevli Manisa 4. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Sıfatıyla) Mahkemesine gönderilmesine,
3-İstinaf eden davalı vekilinin yatırmış olduğu;
a-161,48 TL istinaf karar harcının istemi halinde ilk derece mahkemesi tarafından davalıya ödenmesine,
b-162,10 TL istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderlerinde değerlendirilmesine,
4-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-3 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf eden ilgilisine iadesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a-3 ve 362/1-c maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.30/06/2022