Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/369 E. 2022/1015 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/369
KARAR NO : 2022/1015

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/03/2021
NUMARASI : 2020/679 Esas 2021/256 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 02/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/06/2022

İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/679 Esas ve 2021/256 Karar sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda verilen yetkisizlik nedeniyle usulden red kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında icra takibine konu senetler nedeniyle alacak-borç ilişkisinin araç satışlarından kaynaklı olduğunu, davalının borcunu ödememesi üzerine müvekkili alacağının tahsili amacıyla İzmir 24. İcra Müdürlüğü’nün 2019/16118 Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığını, davalının borca haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek vaki itirazın iptali ile takibin 17.731,89.TL üzerinden ve takip talebinde belirtilen şartlarla devamına, %20’den aşağı olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkilinden herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığını, müvekkilinin borca itiraz dilekçesinde borcu kabul etmediğini, alacaklının borca mahsuben müvekkiline ait olan … plakalı dorse ve müvekkiline sattığı … plakalı aracı (çekici) geri aldığını belirttiğini, borcuna mahsuben müvekkilinin uhdesinde bulunan aracı alan davacının senetlerin kalanını müvekkile iade etmediğini, aradan 6 yıl geçtikten sonra da İzmir 24. İcra Müdürlüğü’ndeki 2019/16118 Esas sayılı takibi başlattığını, taraflar aralarındaki alım satım ilişkisine binaen 24 adet senet düzenlediklerini, müvekkilinin 17 adet senedi ödemesinin ardından davacı yanın müvekkiline sattığı aracı müvekkiline ait olan dorsesiyle birlikte geri aldığını, tarafların bakiye borcunun bu aracı sattırarak karşılamak ve mahsuplaşmak üzere anlaştıklarını, mahkemenin yetkisiz olduğunu dosyanın yetkili yer olan Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesi gerektiğini, İzmir 10. İcra Hukuk Mahkemesi dosyasının halen derdest olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın yetki, derdestlik, zamanaşımı ve esastan reddi ile alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda ”…Dava, taraflar arasında araç satışından kaynaklı olarak düzenlenen bonoların ödenmemesi üzerine bedellerinin tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsili taleplerine ilişkindir.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesinde İcra Takibine İtirazın İptali; ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.. şeklinde düzenlenmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İcra ve İflas Kanunu’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir (Kuru, B.: İcra ve İflâs Hukuku, 2006, s. 219, 223).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 5.maddesinde; “Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.” hükmü, 6.maddesinde ise; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir” hükmü düzenlenmiştir.
İİK’nun 50/1 maddesinde “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadarki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
İİK’nun 50. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken HMK’nun yetkiye ilişkin hükümleri uyarınca, bonoya dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra daireleri ve mahkemeleri ile bonoda öngörülen ödeme yeri icra daireleri ve mahkemeleri yetkilidir. TTK m.777/3 maddesine göre ödeme yeri gösterilmeyen bonoda, düzenleme yerinin ödeme yeri olduğunun kabulü gerekeceğinden bononun düzenleme yerindeki icra dairesi ve mahkemeleri yetkilidir.
HMK’nun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir.
Yetki itirazının ileri sürülmesi hususu ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 19.maddesinde; “.. Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz. Mahkeme, yetkisizlik kararında yetkili mahkemeyi de gösterir. Yetkinin kesin olmadığı davalarda, davalı, süresi içinde ve usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmazsa, davanın açıldığı mahkeme yetkili hâle gelir.” şeklinde belirlenmiştir.
Davalı vekili 15/01/2021 havale tarihli yetki itirazını bildiren cevap dilekçesinde; yetki itirazında bulunarak, yetkili mahkemenin müvekkilinin yerleşim yeri mahkemesi olan Kocaeli mahkemeleri olduğunu, müvekkilinin davacıya borcunu ödedikçe geri aldığı senetlerde de başka bir yer mahkemesinin salahiyeti kararlaştırılmadığını, dosyanın yetkili yer mahkemesi olan Kocaeli mahkemelerine gönderilmesini belirterek yetkisizlik kararı verilmesini talep etmiştir. Yetki itirazının süresinde olduğu anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları,Arabuluculuk Son Tutanağı, İzmir 24. İcra Dairesinin 2019/16118 Esas sayılı dosyası itiraz dilekçesi ve sair deliller ile birlikte değerlendirildiğinde, davacı şirketin vekaletnamesi, Arabuluculuk Son Tutanağı ve GİB kayıtlı olduğu adresin Akhisar Manisa olduğu, şirket naklinin 2015 yılında İzmir olduğu, davalının ikametgahı ve cevap dilekçesi ekinde sunulan 4 adet bonoda düzenleyen kısmında İzmit/Kocaeli yer aldığı başkaca bir yer belirlenmediği, TTK.777/3.maddesi gereğince ödeme yeri gösterilmeyen bonoda, düzenleme yerinin ödeme yeri olduğunun kabulü gerekeceği davalının yetki itirazının süresinde ve usulünce yapıldığı anlaşıldığından HMK 114-115 maddeleri gereğince yetki yönünden dava şartının mevcut olmadığı…” gerekçesiyle Yetkili mahkemenin Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesi olması ve Mahkememizin YETKİSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1/ç) maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE, HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın kesin yetkili ve görevli KOCAELİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece vahim bir yanılgıya düşerek gerekçeli kararında da belirttiği üzere kararına icra takibine konulan senetleri değil davalının cevap dilekçesine eklediği senetleri esas alarak karar verdiğini, davalının cevap dilekçesinin ekinde sunduğu ve eksik inceleme ile sayın mahkeme’nin kararına esas aldığı bonolar ile icra takibine ve davaya konu bonoların farklı bonolar olduğunu ve davanın konusunu oluşturan bonolarda Kocaeli mahkemeleri değil İzmir mahkemelerinin yetkili kılındığını, bononun süre aşımı nedeniyle bono vasfını yitirmesi halinde üzerindeki imzaya itiraz edilmediğinden geçerliliğini tamamıyla yitirmeyeceğinden bono üzerindeki İzmir mahkeme ve icra dairelerinin yetkili kılınmasına dair yetki anlaşmasının geçersiz olmayacağını, kaldı ki bonoların verilme sebebinin taraflar arasında yapılmış olan ticari araç niteliğindeki araç satışları olduğunu ve bu satışların İzmir Kemalpaşa ilçesinde yapılmış olduğunu ve araçların da burada teslim edilmiş olduğunu olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, ticari araç satışı nedeniyle verilen ve zamanaşımına uğrayan senetlere dayanılarak alacağın tahsili için yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmalıdır.
Yetkili icra dairesinde takip yapılması, itirazın iptali davasının koşullarından biridir. Borçlu icra dairesinin yetkisine itiraz ettiğine göre, mahkemece, borçlunun icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelenmelidir. (HGK 20.03.2002 tarih, 13/241-208 sayılı kararı) Zira; itirazın iptali davasının görülebilmesi için yetkili icra dairesinde geçerli bir takibin yapılmış olması şartına bağlıdır. Borçlu, icra dairesinin yetki itirazını ödeme emrine itiraz süresi içinde icra dairesine bildirmek zorundadır. İİK nın 50/2.maddesi gereğince yetki itirazı esas hakkındaki itiraz ile birlikte yapılmalıdır. Davalı (borçlu), süresi içerisinde ödeme emrine itiraz ederken, icra dairesinin yetkisine itirazını bildirmemiş ise; icra dairesinin yetkisini kabul etmiş sayılır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre de, borçlunun icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz etmesi halinde, mahkemenin önce icra dairesinin yetkili olup olmadığını incelemesi, icra dairesinin yetkili olmadığını tespit etmesi halinde, borcun esasına ilişkin itirazın incelemesine geçilmeksizin takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı ve geçerli bir icra takibi bulunmadığı gözetilerek itirazın iptali davasının da HMK’nın 114/2. ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar vermesi gerekmektedir.
İcra dairesinin yetkisi İİK’nın 50. maddesinde düzenlenmiş olup, HMK’nın yetkiye dair hükümleri icra takipleri hakkında kıyas yoluyla uygulanır.
İİK’nun 50. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken HMK’nun yetkiye ilişkin hükümleri uyarınca, bonoya dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra daireleri ve mahkemeleri ile bonoda öngörülen ödeme yeri icra daireleri ve mahkemeleri yetkilidir. TTK m.777/3 maddesine göre ödeme yeri gösterilmeyen bonoda, düzenleme yerinin ödeme yeri olduğunun kabulü gerekeceğinden bononun düzenleme yerindeki icra dairesi ve mahkemeleri yetkilidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasında “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir”
HMK’nun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir.
Ayrıca HMK’nun 17. maddesine göre; ”Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.”
Anılan yetki kuralları kesin olmadığından HMK’nın 19. maddesinde belirlenen süre ve yöntemle yetkisizlik itirazında bulunulmaz ise davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir ve mahkemece kendiliğinden yetkisizlik kararı verilemez. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Yetki itirazının ileri sürülmesi” başlıklı 19/2. maddesinde; “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içermektedir. Yine, 116/1-a maddesinde “Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazını “ilk itiraz” olarak düzenlemektedir. 117/1. madde ise; “İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez.” hükmünü içermektedir. Son olarak; “Cevap dilekçesini verme süresi” başlıklı 127/1. maddesi ise; “Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus olmak ve bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.” şeklinde düzenleme getirmektedir.
Bir davada (takipte) birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak ya da icra takibi yapmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını (takibini) bu genel ve özel yetkili mahkemelerden (icra dairelerinden) hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede (icra dairesinde) açarsa, o zaman seçme hakkı davalıya geçer.
Genel haciz yolu ile takipte borçlunun yasal sürede yapmış olduğu itiraz, İİK’nun 66. maddesi gereğince icra takibini durduracağından, alacaklı itirazın iptali veya itirazın kaldırılması davası açıp takibin devamı yolunda bir karar almadıkça takibe devam edemez.(Yargıtay 12.HD’nin 2016/11977 Esas-2017/4018 Karar sayılı ilamı)
Somut uyuşmazlıkta, taraflar arasında İzmir Kemalpaşa ilçesinde yaptıkları ticari araç alım-satımından dolayı verilen ve zamanaşımına uğramış senetlere dayanılarak davacı tarafından davalı aleyhine alacağın tahsili istemi ile İzmir 24. İcra Müdürlüğü’nün 2019/16118 Esas sayılı takip dosyasında ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının icra takibine dayanak borca itiraz ettiği ancak icra müdürlüğünün yetkisine itiraz etmediği, borca itirazın iptalini temin için de eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
O halde, tacir olan tarafların ticari araç alım-satımından dolayı davalı keşideci tarafından lehdar davacı şirket lehine verilen ancak zamanaşıma uğrayan senetlerde yetkili mahkeme ve icra müdürlüğünün İzmir olarak gösterildiği ayrıca ticari satışa konu sözleşmenin İzmir İli Kemalpaşa İlçesinde ifa edildiği, İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yetkisinin Kemalpaşa ilçesini de kapsadığı buna göre HMK.’nun 10. ve 17. maddeleri gereğince İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin itirazın iptali davasında yetkili ve görevli olduğu gözetilerek taraf delilleri toplanılıp sonucu uyarınca işin esasına yönelik bir karar verilmesi gerekirken mahkemece yazılı gerekçeyle yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile mahkemece verilen kararın HMK’nın 353/(1)-a-3. maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile, İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/03/2021 tarih ve 2020/679 Esas 2021/256 Karar sayılı hükmün HMK’nın 353/(1)-a-3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-HMK’nın 353/(1)-a maddesi gereğince dava dosyasının Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kaldırılması nedeniyle istinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının yatıran davacıya iadesine,
4-İstinaf kanun yolu başvurusu aşamasında istinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 353/(1)-a maddesi gereğince kesin olmak üzere 02.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.