Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/336 E. 2022/1217 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/336
KARAR NO : 2022/1217
KARAR TARİHİ: 30/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/11/2021
NUMARASI : 2021/230 Esas ve 2021/1031 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 30/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/07/2022
Davacı ve davalı vekilleri tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle ” Müvekkili şirket ile davalı arasında uzun süren ve açık hesaba dayanan iş ilişkisi mevcut olduğunu, Müvekkilinin … Madencilik … adına delme hizmetini gerçekleştirdiğini, davalı borçlunun müvekkili şirketten takip konusu faturaların içeriğinde belirtilen nitelikte hizmet tahsis ettiğini, bunların bedelini müvekkili şirkete ödemediğini, bu delme hizmeti karşılığında müvekkili şirketin birden fazla fatura kestiğini, bu faturaların en eski tarihlisinin 31/07/2017 ve en yeni tarihlisinin 15/01/2019 olarak faturaların dosyada mevcut olduğunu, müvekkili şirketin yaptığı işler için fatura düzenlediğini, ancak cari hesap hareketlerinden görüleceği üzere ödemelerini düzenli bir şekilde alamadığını, bakiye kalan alacağını tahsil edebilmek amacıyla icra takibi yapıldığını, bu takipte de sunulan faturaların tek tek yazıldığını ve ödemelerin de ayrıca kaydedilerek fatura ve ferilerinden mahsup edildiğini, cari hesabın tamamının girilmesi ile takibe konu miktar kadar alacağın tespit edildiğini, müvekkilin alacağının ticari ilişkiden kaynaklanan ve açık hesaba bağlı bir alacak olduğunu, davalı borçluya tanzim edilen faturaların irsaliyeli fatura olduğunu, cari hareket dökümü, vergi dairesine verilen KDV beyanının dilekçe ekinde olduğunu, müvekkili ve davalı borçlunun tacir olması nedeni ile ticari temerrüt faizi talep edildiğini, davalı borçlunun sorumluluktan kaçmak ve müvekkilini zor durumda bırakmak amacıyla yapmış olduğu söz konusu itirazların haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu , bu nedenlerle davanın kabulü ile davalı borçlunun yaptığı haksız ve hukuka aykırı itirazın iptaline ve takibin devamına, borçlunun kötü niyeti sabit olduğundan takip konusu alacağın %20 sinden az olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine, mahkeme masrafları ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini ” dava ve talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: ” Davalı Müvekkilinin maden mühendisi olduğunu ve Muğla bölgesinde faaliyet gösteren bir çok maden ve taş ocağının kaya delme ve patlatma işlerinin yapılması, ayrıca Karayolları, D.S.İ ve özel inşaatlar için de yine delme ve patlatma yoluyla zemin gevşetme işlerinin yapılması konusunda hizmet verdiğini, Muğla Merkez ve tüm ilçelerine hizmet vermek üzere oldukça geniş bir iş hacmi ile çalışmakta olan Müvekkilinin kendi ekipman ve çalışan kapasitesinin iş yoğunluğuna yetmediği durumlarda, taahhütlerini yerine getirmek için bölgedeki başka firmalara da iş vererek, kendi denetimi altında delme ve patlatma işleri yaptırmakta olduğunu, davacı Şirketin 2017 yılında Müvekkili ile temasa geçerek, elindeki delme işlerinden kendilerine verilecek olanları yapma teklifinde bulunduğunu ve bu konudaki şifahi anlaşmaları kapsamında 2017 yılı Mayıs ayında iş ilişkileri başladığını ve müvekkilinin ilk olarak 18/05/2017 tarihinde 409.000,00TL avans ödemesi yaptığını, Davalı Müvekkili adına delme işleri yapmaya başladıktan iki ay sonra davacı şirket yetkilisi … tarafından, ellerindeki bir adet eski delme makinasına ilave olarak bir tane daha delme makinası almak istediklerini ancak hali-hazır ekonomik imkanlarının buna yetmediği belirtilerek, Müvekkilince de kabul edilirse ona yapacakları delme işleri ile ödemek üzere (yani, yapacakları delme işlerinden doğacak alacaklarından mahsup edilmek üzere) kendilerine bir adet delme makinası satması teklif edildiğini, davalı müvekkilinin de, hem kendi işlerinin daha etkin bir şekilde yapılabilmesi hem de aralarındaki iş ilişkisi ve iyi niyet çerçevesinde davacı şirkete de yardımcı olabilmek amacıyla bu teklifi kabul ettiğini ve sahip olduğu … motor nolu, …. sase nolu, … model, …. marka kaya delme makinasını, 20/07/2017 tarihli 99120 seri nolu Fatura ve Noter satışıyla, KDV dahil 900.836.738 TL bedelle davacı şirkete sattığını, 2017 yılında; Davacı Şirketin davalı müvekkiline yapmış olduğu delme işleri karşılığında muhtelif tarihlerde toplam “838.364,52 TL.” tutarında fatura düzenlediğini, ayrıca,(aralarında görülen hesapta, hesap düzeltme olarak) banka havalesiyle “36.900,00TL.” borç ödemesi yaptığını, toplam “875.264,52 TL, cari hesap alacağının” oluştuğunu, buna karşılık Müvekkilince gerek banka havalesi yoluyla gerekse Müvekkilinin (…., … ve …. Muğla Şubeleri nezdindeki hesaplarına ait) çeklerin davacı Şirket namına keşide edilerek (10.000,00TL.- ilk avans ödemesi de dahil) toplam “585.055,00TL.” ödeme yapıldığını, ayrıca, davacı Şirkete 20/07/2017 tarihli 99120 şeri nolu fatura ile satmış olduğu kaya delme makinasının 900.336,78 TL, satış bedelinin de ilavesiyle, toplam “1.485.891,78 TL cari hesap alacağı” oluştuğunu, Bu durumda da, Müvekkilinin yasal defter kayıtlarında 31/12/2017 tarihi itibariyle davacı şirketten (1.485.,891,78-875.264,52-)”610.627,26 TL. cari hesap alacağın” 2018 yılına devredildiğini, 2018 yılında; Davacı Şirketin davalı müvekkiline yapmış olduğu delme işleri karşılığı muhtelif tarihlerde toplam “978.835,67 TL.” tutarında fatura düzenlendiğini, buna karşılık Müvekkilince gerek – banka havalesi yoluyla gerekse müvekkilinin (…, … ve …. Muğla Şubeleri nezdindeki hesaplarına ait çeklerin davacı şirket namına keşide edilerek toplam “866.748,00TL.” ödeme yapıldığını, ayrıca, Davalı Müvekkili adına kayıtlı olan …. plakalı, … marka aracın Muğla 4. Noterliği’nin 31/12/2018 tarihli 17921 yevmiye numaralı işlemi ile davacı Şirkete satışının karşılığı “38.000,00 TL. satış bedelinin de ilavesiyle toplam “904.748,00 TL cari hesap alacağı” oluştuğunu, Bu durumda da, Müvekkilinin yasal defter kayıtlarında 31/12/2018 tarihi itibariyle Davacı Şirket’ten (610.627,267L. 2017’den alacak devri -(978.835,67-904.748,00) 74.087,67 TL nin Müvekkilinin 2018 yılı sonu borcu -) “536.539,59 TL. cari hesap alacağının” 2019 yılına devredildiğini, davacı Şirketin 2017 yılı Mayıs ayından 2018 yılı sonuna kadar davalı müvekkiline yapmış olduğu delme işleri nedeniyle hak ettiği alacağına karşılık müvekkilince banka havalesiyle ve çek keşide etmek suretiyle yapılmış olan kayıtlı ve belgeli ödemeler ile davacıya satılmış olan bir adet delme makinası ve bir adet araç satışı ile yapılmış olan ödemelerin düşülmesi sonucunda, 2019 yılı başlangıcı itibariyle müvekkilinin davacı şirkete hiçbir borcunun bulunmadığını, tam tersine davacı şirketten alacaklı olduğunu, 2019 yılı Ocak ayı itibariyle davacı şirketin Davalı Müvekkiline 525.525,47TL borcunun kaldığını, davacı şirketin iş bu borcunu ödememesi üzerine davalı şirket aleyhine 05/07/2019 tarihinde araç ve makina faturalarından kaynaklı cari hesap alacağına dayalı olarak, 767.239,76 TL. takip çıkışı üzerinden içra takibi başlattığını, takibin kesinleşmesini müteakip, tarafların bir araya gelerek takip konusu borcun ödenmesi ve takip dosyasının kapatılması hususunda anlaşmaya vardıklarını, bu konuda taraflar arasında 02/08/2019 tarihli sözleşme düzenlendiğini, bu sözleşme şartları çerçevesinde, davacı şirketin müvekkilinden satın almış olduğu … marka kaya delme makinasını 525,525, 471TL. cari hesap borcunu kapatmak üzere müvekkiline satışını yaparak geri iade ettiğini, makina üzerinde Muğla Vergi Dairesi’nin haczi bulunduğundan satışın gerçekleşebilmesi için müvekkilince Vergi Dairesi’ne ödenen 35.000,90 TL. peşinat ile takip dosyasının kapatılması için yine müvekkilince davacı adına yatırılacak olan vekalet ücreti ve tahsil harçlarının toplamını karşılamak üzere davacı şirketin iş yapmış olduğu diğer şirketlerden olan alacaklarından davalı müvekkiline lehine 85.000,00TL. temlik verildiğini, alınan temliklerin tahsili sonrasında da aralarındaki sözleşmenin şartlarının müvekkilince yerine getirilerek ve takip dosyasındaki fazlaya dair alacaktan vazgeçilerek, vekalet ücreti ve harçlar Müvekkilince ödenmek suretiyle dosya infaz edilmiş ve böylece taraflar arasında geçmişse vönelik hiçbir borç-alacak kalmadığını, yargılama yapılarak delillerin toplanmasını, davacının usul ve yasaya aykırı haksız davasının reddine, haksız ve kötü niyetli davacı aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; “…bilirkişi raporundaki seçeneklerin mahkememizce değerlendirilmesinde ise her ne kadar bilirkişi tarafından davalı tarafça davacıya satılan iş makinesinin bakiye miktarının davacının alacağından mahsup edilmesi halinde davalının borcunun bulunmayacağı belirtilmiş ise de, iş makinesinin davacıya 20.07.2017 tarihli fatura ile satışının gerçekleştiği, davalı tarafça makine bedelinin bakiye kısmının ödenmemesi sebebi ile davacı aleyhine Muğla 1. İcra Müdürlüğünün 2019/5011E. Sayılı dosyasından takip başlatıldığı, davacı tarafından başlatılan takipte takip dayanağı faturaların 31.07.2017 tarihinden sonraki dönemlere ait olduğu 2017 yılından itibaren davacı tarafça davalı adına makine bedelinden çok daha fazla miktarda fatura tahakkuk ettirildiği dolayısıyla makine bedelinin yapılacak iş karşılığı ödeneceği yönündeki davalı savunmalarının davalı tarafça yapılan işlere karşılık ayrıca banka havalesi ile veya çek olarak ödemeler yapılmış olmasına göre fiili duruma uygun olmadığı, davalı tarafça makinenin bakiye bedelinin ve araç bedelinin Muğla 1. İcra Müdürlüğünün 2019/5011E. Sayılı dosyasından ayrıca takip konusu yapılarak bu alacak-borç ilişkisinin taraflar arasında tasfiye edilmiş olduğu ve bu borcun tasfiyesi kapsamında aracın tekrar davacı tarafından davalıya satış yolu ile iade edildiği dikkate alındığında makinenin davalı tarafından talep edilmeyen bakiye kısmının borçtan mahsup edilemeyeceği ve bu nedenle bilirkişi raporundaki 1. Seçeneğin esas alınması gerektiği kanaatine varılarak ve takipten önce davalının temerrüde düşürülmemiş olması sebebi ile ancak takip tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğinden davacı tarafından açılan davanın 267.588,00 TL asıl alacak üzerinden kabulüne karar verilmesi gerekmiş ve taraflar arasındaki iş makinesinin satışına ilişkin olarak satış bedelinin ve buna bağlı olarak Muğla 1. İcra Müdürlüğünde talep edilen alacakların ve bu takipte talep edilmeyen miktarların hesaplamalara esas alınıp alınmayacağının taraflar arasında yargılamayı gerektirmesi ve davalı tarafça itiraz dilekçesinde bu hususun da gerekçe olarak gösterilmiş olması sebebi ile likit bir alacağın varlığından bahsedilemeyeceğinden davacı tarafın, davacının ise takipte kısmen haklı çıkmış olması sebebi ile takipte kötü niyetli olduğundan bahsedilemeyeceğinden davalı tarafın kötü niyet tazminatının taleplerinin reddine…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaların hatalı olduğunu, tahsilatların önce faiz ve ferilerine mahsup edilmesi gerektiğini ileri sürerek mahkeme kararının ret kısmının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin taraflar arasındaki taşeron işveren firma anlaşması mahiyetinde yürütülen dava konusu işin yapım ve ödeme edimlerinin ne şekilde yerine getirildiği konusunda işin uygulamalardaki somut özelliklerine aykırı yorum ve karar verdiğini bu nedenle hatalı mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME,
DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dairemizce HMK’nın 355 maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
HMK 114/1-a maddesine göre dava şartlarından ilki mahkemenin yargı yetkisine sahip olmasıdır. Buradaki kasıt Türk Mahkemelerinin yargı yetkisinin bulunması gerektiğidir ki kanun metni de bu şekilde düzenlenmiştir. Devamında yargı yolunun caiz olması (HMK 114/1-b) ve mahkemenin görevli olması gerekir (HMK 114/1-c). Başka bir deyişle; bir mahkemenin önüne gelen davaya bakabilmesi için öncelikle görevli olması gerekir, aksi takdirde görevsizlik kararı verilmelidir.
Dava; tacir olan taraflar arasındaki cari hesap ilişkisine dayalı alacağın tahsili talebi ile başlatılan icra takibine vaki itiraz üzerine açılan itirazın iptali davası olup, TTK 4 maddesi uyarınca ticari dava niteliğinde olduğu ve görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olacağı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin görevsizlik kararını veren Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Sıfatıyla) mi, yoksa 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda; uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin “mülki sınırlarını” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Ayrıca, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 21/02/2022 tarihli, 2022/1760 esas ve 2022/2689 karar sayılı yargı yerinin belirlenmesine ilişkin kararı ile; “…Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararıyla 01/09/2021 tarihi itibariyle A… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin faaliyete geçirildiği, davanın 08/02/2016 tarihinde açıldığı, 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararda derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından, dosyanın A… Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince A… Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 30/12/2020 olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Sıfatıyla) olup, Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ne dosyanın görevsizlik kararı ile gönderilmesi olanaklı olmadığı gibi, aynı şekilde Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin görevsizlik kararı vermesi gerekirken kendini görevli sayarak yazılı şekilde karar vermesi yerinde değildir. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Açıklanan bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan incelenmeksizin, kararın HMK nın 353/1-a-3. maddesi uyarınca açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı ve davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE;
Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/11/2021 tarihli, 2021/230 esas ve 2021/1031 karar sayılı kararının HMK’nın 355. ve 353/1-a-3 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2-HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince dosyanın görevli Muğla 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Sıfatıyla) Mahkemesine gönderilmesine,
3-İstinaf eden davacı vekilinin yatırmış olduğu;
a-80,70 TL istinaf karar harcının istemi halinde ilk derece mahkemesi tarafından davacıya ödenmesine,
b-220,70 TL istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderlerinde değerlendirilmesine,
4-İstinaf eden davalı vekilinin yatırmış olduğu;
a-4.570,00 TL istinaf karar harcının istemi halinde ilk derece mahkemesi tarafından davalıya ödenmesine,
b-220,70 TL istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderlerinde değerlendirilmesine,
5-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-3 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf eden ilgilisine iadesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a-3 ve 362/1-c maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.30/06/2022