Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/272 E. 2022/358 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/272
KARAR NO : 2022/358
KARAR TARİHİ : 17/02/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : AYDIN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/12/2021
NUMARASI : 2021/489esas- 2021/370karar
DAVANIN KONUSU : Alacak (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 17/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/02/2022

Aydın Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/12/2021 tarihli, 2021/489 esas ve 2021/370 karar sayılı dosyası dairemize gönderilmiş olmakla, yapılan inceleme sonunda,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı işlenen Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından 2014/119687 sayısıyla yürütülmekte olan soruşturma kapsamında Ankara 5.Sulh Ceza Hakimliği’nin 26.10.2015 tarih ve 2015/4104 D.iş Sayılı kararı ile … A.Ş. bünyesindeki toplam müvekkil şirkette dahil olmak üzere 22 şirkete kayyım atanmasına karar verildiğini ve şirketlerin yönetim organlarının yetkilerinin tümünün kayyım heyetine devredildiğini, 15.08.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 674 sayılı olağanüste Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler yapılması hakkında KHK nın “Kayyımlık Yetkisinin Devri ve Tasfiye” başlıklı 19.maddesi ile “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı ve irtibatı nedeniyle 04.12.2004 tarihli 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133.maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkileri, hakim ve mahkeme tarafından … devredilir ve devir ile birlikte kayyımların görevleri sona erer” hükmü getirildiğini, bu düzenleme ile Ankara 4.Sulh Ceza Hakimliği’nin 06.09.2016 tarih ve 2016/4628 D.iş sayılı kararı ile … bünyesindeki şirketlerde görev yapan kayyımların yetkilerinin …. ye devrine, kayyımların görevlerinin devir işlemi tamamlanıncaya kadar devamına, devir işlemlerinin tamamlandığı gün kayyımların görevlerinin sona ermesine karar verildiğini, müvekkil şirketin şu an itibari ile … nin idaresinde olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin …. tarafından atandığını, müvekkil şirketin harçtan muaf olduğunu, bu sebeple müvekkil şirketin iş bu davayı açarken herhangi bir harç ödemesine tabi tutulmaması gerektiğini, davalı şirkete ait 3 adet yatın Türkiye’de iken meydana gelen bakım, onarım, marinaya bağlama v.s.giderleri, hem operasyonel kolaylık olması açısından hem de aynı grup şirketi olması sebebiyle müvekkil şirket tarafından karşılandığını ve bilahare borçlu şirkete fatura edildiğini, borçlu şirkete fatura edilen alacakların şirketler grubuna kayyım atanmasından sonra ödenmediğini, söz konusu alackalarının TTK 1352/1 maddesinin (1) ve (p) bentlerinde tanımlanan alackalardan olduğunun görüleceğini, aynı kanunun 1353/4 bendi gereğince bu alacakları için ihtiyati haciz kararı verilmesi gerektiğini belirterek, 444.024,23 TL alacaklarının tahsilini teminen, ABD Merkezli … firması adına tescilli ve halen Didim … marinasındabağlı bulunan DL6141AB kayıt numraalı, … yapımı 2008 model … adlı, DL2087AF kayıt numaralı, … yapımı … adlı, DL2956AF kayıt numaralı, … yapımı 2011 Model … adlı gemilere TTK 1353/4 maddesi maddesi gereğince ihtiyati haciz konulmasına, toplam 444.024,23 TL tutarındaki alackalarına fatura tarihlerden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini ve taraflarına ödenmesini, masraf ve ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece; “…Açılan davada Didim 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu, mahkememizin görevsiz olduğu anlaşılmakla HMK’ nun 114/1-c maddesinde düzenlenen göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 115/2. maddesi gereğince davanın usulden reddine,…” yönünde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; istinaf dilekçemizin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve görev yönünden değerlendirme yapılmasına karar verilmesini talep ve istinaf istinaf etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME,
DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dairemizce HMK’nın 355 maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
Mahkemece; görevli ve yetkili mahkemenin Didim(Yenihisar) 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğuna karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
1-Somut olayda; tacir olan şirketler arasında üç adet teknenin bakım onarım ve sair gider alacağına ilişkin fatura alacağına istinaden açılan alacak davası olup, 6102 sayılı TTK’ da düzenlendiği, aynı yasanın 4. maddesine göre TTK’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağının açıkça belirtilmesine göre, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin dava tarihi itibariyle görevli olan ve görevsizlik kararını veren Didim(Yenihisar) 2. Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçen ve istinafa konu görevsizlik kararını veren Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’ mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2-Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 21/11/2018 olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Didim(Yenihisar) 2. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın görülmesi mümkün olmadığından, istinafa konu görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Tüm bu açıklamalara göre; istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Aydın Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/12/2021 tarihli, 2021/489 esas ve 2021/370 karar sayılı kararına davacı vekillinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-a-Davacı tarafından peşin yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının alınması gerekli 80,70 TL harçtan mahsubu ile 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir yazılmasına,
b-Davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcının davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davacının yaptığı istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/02/2022