Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/2260 E. 2022/2111 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2260
KARAR NO : 2022/2111
KARAR TARİHİ: 29/12/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/10/2022 ( Ara karar)
NUMARASI : 2022/671 Esas
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 29/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/12/2022
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili itiraz dilekçesinde ve duruşmadaki beyanında; Somut ve inandırıcı hiçbir delile dayanmayan iddialara dayalı tedbir talebinin cüzi bir miktar teminat karşılığı kabul edilmesinin hukuka aykırı olup müvekkili açısından telafisi güç ticari kayıplara sebep olduğunu, davacının, müvekkili şirkete vadesi geçmiş dava konusu çekler dışında çok miktarda borcu bulunduğunu, milyonlarca lira borcun sadece cüzi bir kısmının ödeme aracı olan iki adet çek için tedbir ve menfi tespit talep edilmesinin dahi tek başına iddialarını destekler mahiyette olduğunu, davacı tarafça dayanak yapılan sözleşme içeriğinin davacının, müvekkiline bundan öncede bir çok evrak verdiğini ve bunları ödememesi nedeniyle borçların ödenmesinin yeniden revize edildiğinin ispatı olduğunu, sözleşmelere rağmen davacı tarafın mevcut borçlarını yinede ödemediğini, tedbir kararı verilirken kesin ispat aranması gerekmemekle birlikte makul seviyede ve inandırıcı delillerin bulunmasının gerektiğini, aksi taktirde aleyhine tedbir kararı verilen taraf için katlanması zor bir durumun yaratıldığını, bu durumun hukuken himaye görmesinin beklenemeyeceğini bildirmiş, ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili dilekçesinde ve duruşmadaki beyanında; çeklerin hukuken bedelsiz çekler olup, müvekkili ile davalı şirket arasında 19.01.2021 tarihinde yapılan karşılıklı protokol gereğince tüm cari hesapların ortaya döküldüğünü ve karşılıklı olarak yeniden borç ve alacakların revize edilerek, iade edilecek evrakların belirtildiğini, 2023 yılının 12. ayına kadar her ay 1.300.000,00-TL, son ödeme olan 2023 Aralık ödemesinin ise 1.416.884,00-TL olmak üzere çeklerin verildiğini, dava konusu iki çekin bunların arasında olduğunu, bu ödemelerin karşılığında müvekkiline 2023 aralık ayına kadar 26.640.000,00-TL karşılıksız ürün verilmesinin imza altına alındığını, ancak Küresel Covid-19 Pandemisi ve ardından uluslararası üretim azlığı, lojistik krizler nedeni ile tüm üretim mallarının maliyetinin ve fiyatının yükselmesi nedeni ile davalının ürün vermeye yanaşmadığını ve ilgili teslimatları yapmadığını, bu nedenlerle Ekim 2022 – Aralık 2024 ödemeleri için verilen çeklerin müvekkili firmaya teslim edildiğini, müvekkili firmanın bu malların teslim alınmaması nedeni ile uğradığı zararların telafisi nedeniyle tazminat haklarının saklı olduğunu, Temmuz 2022 tarihli ve dava konusu olan ve geri kalan Ağustos ve Eylül 2022 çeklerinin ise çeşitli bahanelerle müvekkiline verilmesinin geciktirildiğini ve iadesinin yapılmadığını, teslim edilmeyen mallar ve bir kısım alacaklar nedeni ile davalı … firmasına 19.08.2022 tarihinde ihtar çekildiğini, ihtar çekilerek üç gün içerisinde ihtara konu alacak ve iadesi gereken ve dava konusu olan evrakların iadesinin istendiğini, ancak davalı şirketin iade etmesi gereken teslim edilmeyen ve ürün teslimi yapılmadığı için bedelsiz kalan üç senetten ilki olan çek için ihtiyati haciz kararı aldığını, müvekkilinin banka hesaplarının blokelendiğini, bütün araçlarına ve gayrimenkullerine ihtiyati haciz konulduğunu ve 26.08.2022 tarihinde müvekkilinin işyerinde satış için arza konulmuş mallarına fiili haciz işlemi yapıldığını, ardından icra takibinin başlatıldığını, dava konusu Ağustos ve Eylül 2022 tarihli çeklerin Temmuz 2022 tarihli çeki gibi işleme konulacağının ve müvekkili aleyhine telafisi imkansız zararlar doğacağının açık olduğunu, bu nedenle dava konusu çekler hakkında dava sonuna kadar ihtiyati tedbir kararı verilmesinin hukuki bir zorunluluk olduğunu, ihtiyati tedbir şartlarının oluştuğunu, hakkın elde edilmesinin mühim derecede zorlaşması veya imkansız hale gelmesi ya da yargılama sürecinde yaşanacak gecikme nedeniyle ciddi bir zararın doğması ihtimalinin mevcut olmasının tedbir kararının verilmesi için yeterli olduğunu, davalı şirketin, bedelsiz olan çeklerle ilgili haksız olarak icra takibi başlattığını, müvekkilinin uğrayacağı zararın, sadece dava konusu değer olmayıp, 23 yıldır ticaret hayatında edindiği ticari itibarı, bankalar ve piyasada edindiği kredibilite, şirket ortaklarının gururunun da bu zararın içinde olduğunu ve lekelenmesi durumunda yıllarca hafızalardan ve resmi kayıtlardan silinmeyecek zararlardan olduğunu, müvekkilinin ticaret hayatının halen devam etmekte olup, davalı tarafından yapılan haksız icra takipleri ve bu icra takipleriyle konulan hacizlerin müvekkilinin şirketinin iş düzenini oldukça zorladığını, ihtiyati tedbir kararı verilmesinin hukuka uygun olduğunu, davalı tarafın itirazının haksız olduğunu bildirmiş, ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemenin 19/10/2022 tarihli ara kararı ile; ” …İstemin dayanağı dava ise, dava konusu çeklerin karşılığı ticari ürünün davalı tarafça teslim edilmemesi nedeni ile bedelsiz kaldığı iddiası ile davaya konu çekler nedeni ile davacı tarafın davalı tarafa borçlu olmadığının tespiti ile çeklerin davacıya iadesi veya iptali istemine ilişkindir.
HMK’nun 394 (2) maddesi uyarınca itiraz yasal süre içerisinde yapılmıştır.
Mahkememizce verilen ödeme yasağı kararından sonra davacı tarafça teminat yatırılmış, banka şube müdürlüklerine müzekkereler yazılarak ihtiyati tedbir kararı uygulanmış, daha sonra davalı tarafça, İzmir 28.İcra Müdürlüğünün 2022/11670 sayılı dosyasında, dava konusu 31.08.2022 keşide tarihli ve 6966168 seri nolu çekin tahsili için 14.09.2022 tarihinde davacı şirket ile dava dışı gerçek kişiler hakkında kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi yapılmış, davacı vekili takipten sonra icra takibinin durdurulması konusunda ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş, mahkememizce 06.10.2022 tarihli kararla ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
HMK’nun 390(3) maddesinde ihtiyati tedbir talep eden tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu belirtilmiştir.
Her ne kadar mahkememizce tensip tutanağının on ikinci maddesi ile TTK’nun 757(1)maddesi uyarınca davaya konu çeklerin teminat karşılığı ödenmesinin önlenmesine karar verilmiş ise de, 06.10.2022 tarihli icra takibinin durdurulması isteminin reddine ilişkin verilen kararın ayrıntılı gerekçesinde de açıklandığı üzere dava ve cevap dilekçeleri ile dosyada toplanan delil ve belge örneklerinden davaya konu çeklerin, taraflar arasında süre gelen ticari satım ilişkisi nedeni ile davacı tarafça, davalı tarafa keşide edilerek verildiği, dosyada bir örneği bulunan sözleşme başlıklı tarihsiz protokolün düzenlendiği, protokolün metninde dava konusu çek bilgilerini içeren açıklamaların ve bilgilerin yer almadığı, yalnız üçüncü maddede ödeme şartına göre 60.445.838,97 TL davalı alacağından geri kalan kısım olan 31.316.884,00 TL’nin 2022 Ocak ayından 2023 Aralık ayına kadar 1.300.000,00 TL ve 2023 Aralık ayında ise 1.416.884,00 TL olarak düzenlenecek ve davacı tarafından keşide edilen çekler ile ödenmesinin kabul ve taahhüt edildiğinin bildirildiği, 19/01/2021 tarihi itibariyle davacının cari hesap alacağı olan 7.871.045,03 TL’nin gönderilecek mallar ile kapatılacağının hüküm altına alındığı, bunun yanında 2021 Temmuz ayından başlayarak 2023 Aralık ayına kadar 26.640.000,00 TL karşılığı bedelsiz ürünün davacıya gideceğinin kararlaştırıldığı, bu bedelsiz ürünün davacının borcu olarak tespit edilen toplam tutar içinde veya dışında bulunduğu konusunda hiçbir açıklamaya yer verilmediği, davacının cari alacağı olan 7.871.045,03 TL’yi karşılayacak mallar konusunda bedelinin hangi vadeli ödemelere sayılacağı konusunda bir açıklama yapılmadığı, davalı tarafça vadesinde ödenmediği iddiası ile toplam 139 ayrı icra dosyasında ve tümü 2020 yılında olmak üzere icra takibi yapıldığı, buna göre her ne kadar tensip tutanağı ile davaya konu çekler yönünden ödeme yasağı konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmiş ise de; davadaki haklılığın toplanacak tüm deliller, taraflara ait incelenecek defter ve kayıtlarda yapılacak bilirkişi incelemesi sonrasında anlaşılmasının mümkün bulunduğu, davacı tarafın, davaya konu çeklerin bedelsiz kaldığına ilişkin iddiasının yargılamayı gerektirdiği, yaklaşık ispat kuralı çerçevesinde davalı tarafça sunulan cevap dilekçesindeki savunmalar karşısında haklılığını kanıtlar nitelikte ve yeterlilikte delil ve belge örneklerinin sunulmadığı, buna göre davaya konu alacağın küçük bir miktar karşılığı teminatla tahsilatının ödeme yasağı kararı ile durdurulmasının davalı taraf yönünden mağduriyet yaratacağı, davacı tarafça dava dilekçesinde ödeme yasağı ile birlikte icra takibinin de durdurulması konusunda ihtiyati tedbir talep edilmemesi nedeni ile daha sonra yapılan takibin durdurulması talebinin reddine karar verildiği birlikte değerlendirildiğinde; verilen tedbir kararından sonra davalı tarafça sunulan cevap dilekçesi içeriği, dosyada toplanan delil ve belge örnekleri göz önünde tutulduğunda ödeme yasağı kararının kaldırılmasının yaklaşık ispat kuralı çerçevesinde usul ve yasaya uygun olduğu ve davalı tarafın itirazının haklı olduğu anlaşılmakla, itirazın kabulüne, ödeme yasağı kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
İtiraza konu karardan sonra çok sayıda icra dosyasında davacı tarafça yatırılan teminat üzerine haciz konulduğu, ilgili icra müdürlükleri tarafından bildirildiğinden, teminatın davacı tarafa iade edilmemesine ve Yazı İşleri Müdürlüğünce haciz yazıları gereği ilgili icra dosyalarına aktarılmasına ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin çekler hakkında ödeme yasağı konulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararının kaldırılması yönünde açıklamış olduğu hükmün hukuka ve gerçekliğe aykırı olduğunu, müvekkil şirket ile davalı şirket arasında 19.01.2021 tarihinde protokol imzalandığını ve bu protokole göre taraflar arasındaki tüm cari hesapların ortaya döküldüğünü, karşılıklı olarak yeniden borç ve alacakların revize edildiğini, çekler için ödeme yasağı olmasına rağmen davalı tarafın, 31.08.2022 keşide tarihli ve 6966168 seri numaralı çeki 28.İcra Müdürlüğü’nde 2022/11670 sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, davalı tarafın bu hareketinin kötü niyetli olduğunu, ödeme yasağına ilişkin ihtiyati tedbir açısından, yerel mahkemenin 19.10.2022 tarihinde karar tesis ettiğini ve davaya konu 2 çek için ödeme yasağı konulmasına ilişkin ihtiyati tedbirin reddine hükmedildiğini, davalı şirketin üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini, borçların yerine getirilmemesine karşılık müvekkil şirketin TBK m.125’te bahsi geçen sözleşmeden dönme seçimlik hakkını kullandığını davalı tarafa bildirdiğini ve söz konusu çeklerin iadesini talep ettiğini, ancak talebin karşılığını bulamadığını, çeklerin bedelsiz kaldığını, ayrıca müvekkil şirket ve davalı şirketin ticari defterlerinin yerel mahkemece incelenmediğini, dolayısıyla eksik yargılama sonucunda karar tesis edildiğini, iki şirket arasında ticari defterlerin de incelenmesiyle müvekkil şirketin davalı şirkete borçlu olmadığının ortaya çıkacağını, bu sebeple de bedelsiz konumda olan 2 adet çekin taraflarına iade edilmesi gerektiğini, bu nedenlerle, yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına ve müvekkil şirket lehine söz konusu 2 çek için ödeme yasağı konulmasına ilişkin ihtiyati tedbir uygulanmasına, söz konusu çeklerin bedelsiz kalması nedeniyle taraflarına iadesine karar verilmesini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep; açılan menfi tespit davası kapsamında ihtiyati tedbir istemine yönelik ara kararın kaldırılması istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince, tensip zaptı ile davaya konu çekler üzerinde ödeme yasağı konulması yönünde ihtiyati tedbir isteminin kabulüne karar verilmiş, verilen tedbir kararına karşı davalı vekili itiraz etmiş, duruşmalı değerlendirme sonunda verilen tedbirin kaldırılması kararına karşı davacı vekili tarafından süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İhtiyati tedbir, HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
İhtiyati tedbir kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca tarafların dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı hukuki korumadır.
İhtiyati tedbir talebinin kabul edilebilmesi için yaklaşık ispat yeterlidir. Yani çekişmeli vakanın gerçeğe yakın bir derecede kanıtlanması gerekir. Mahkeme mevcut delillere göre tedbir isteyenin hakkını muhtemel görmeli ve tedbir verilmesini icap ettiren sebeplerinde varit görülmesi gerekir.
İİK’nın 72/2. maddesine göre icra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkemenin talep üzerine alacağın %15 inden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebileceği; İİK ‘nın 72/3. maddesi ise icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği ancak borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15 den aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yolu ile icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesini isteyebileceği şeklinde düzenlenmiştir.
HMK’nın 394. Maddesi ” (1) Karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilebilir. Aksine karar verilmedikçe, itiraz icrayı durdurmaz.
(2) İhtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasından itibaren; hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren bir hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir. Esas hakkında dava açıldıktan sonra, itiraz hakkında, bu davaya bakan mahkemece karar verilir. (Ek cümle: 22.07.2020 – 7251 S.K./42. md)
(3) İhtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbiri öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve teminata itiraz edebilirler.
(4) İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazının dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir.
(5) İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz.” şeklindedir.
İhtiyati tedbir isteminin dayanağı dava, dava konusu çeklerin karşılığı ticari ürünün davalı tarafça teslim edilmemesi nedeni ile bedelsiz kaldığı iddiası ile davaya konu çekler nedeni ile davacı tarafın davalı tarafa borçlu olmadığının tespiti ile çeklerin davacıya iadesi veya iptali istemine ilişkin olup yaklaşık ispatın sağlandığı kanıtlanamamıştır.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle yaklaşık ispat kuralı değerlendirilerek karar verildiğinin anlaşılmasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, ihtiyati tedbir isteyen vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/671 Esas sayılı dosyasında ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin olarak verilen 19/10/2022 tarihli ARA KARAR, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan ihtiyati tedbir isteyen vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Başvuru sırasında harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan ihtiyati tedbir isteyen tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna başvuran ihtiyati tedbir isteyen aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği ve gider avansı iadesine ilişkin işlemlerin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/(1)-f maddesi gereğince kesin olmak üzere 29/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.