Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/2203 E. 2023/174 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2203
KARAR NO : 2023/174
KARAR TARİHİ: 26/01/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/05/2022
NUMARASI : 2022/233 Esas 2022/429 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 26/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/01/2023
Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı …. Şti ile dava dışı … Şti arasında süreklilik arz edecek şekilde ticari alım satım gerçekleştiğini, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında, dava dışı …. Şti, davalı … Şti’ye, satış konusu ürünlere ilişkin; 29.06.2019 tarihli, 645546464 no’lu ve 92.202,36 TL tutarlı, 02.05.2019 tarihli, CPS20119000001709 no’lu ve 9.319,83 TL tutarlı toplam 2 adet fatura keşide ettiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 21/2 maddesi uyarınca, herhangi bir itiraza konu olmadığını, bu faturalar bakımından muaccel hale gelmişse de geçen süre zarfında ilgili faturalara dair herhangi bir ödemenin söz konusu olmadığını, davalı şirketin borcunu ifa etmediğini, dava dışı …. Şti.nin dava konusu iki adet faturaya dayanan alacağını müvekkili …’ye devrettiğini, Bursa 18. Noterliğinin, 19.03.2020 tarih ve 16387 yevmiye numaralı bağıtlanan sözleşme uyarınca müvekkili …’nin devraldığı alacağa ilişkin olarak İzmir 15. İcra Müdürlüğü’nün 2021/11454 sayılı dosyası üzerinden, borçlu aleyhine icra takibi başlatılmışsa da, borçlunun bu takibe haksız şekilde itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiğini belirterek davanın kabulü ile, davalının İzmir 15. İcra Müdürlüğü’nün 2021/11454 sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline, borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından dava ve talep edilen miktarlara ilişkin müvekkilinin iddia edilen faturalara ilişkin herhangi bir borcu bulunmadığını, söz konusu faturaların dava dışı … Pazarlamanın mal alım satımı sebebiyle düzenlendiğini, müvekkiline teslim edilen herhangi bir mal bulunmadığını, bu hususta davacı yan tarafından dosyaya sunulan herhangi bir teslim tesellüm belgesi, irsaliye faturası, sevk irsaliyesinin de bulunmadığını, davacı yan tarafından sürecin ve dolayısıyla böyle bir borcun olmadığı bilinmesine karşın müvekkili şirket aleyhine takip açıldığını, takip öncesi müvekkili şirketin temerrüde düşürülmediğinden işlemiş faize de ayrıca itirazları bulunduğunu, müvekkili şirket tarafından davacı yana ve dava dışı … şirketine herhangi bir borcu olmadığına ilişkin 27/04/2020 tarihinde taraflara ihtarname gönderildiğini, davacı şirket tarafından söz konusu malların teslim edildiğinin ispat külfetinin davacı taraf üzerinde bulunduğunu belirterek davacı yan tarafından haksız ve hukuka aykırı şekilde açılan davanın esastan reddine, %20’den aşağı olmamak üzere davacı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE: ” …Davanın ticari olup olmadığı bakımından davacının işletmesi bulunup bulunmadığı, işletmesinin ticari işletme vasfında olup olmadığı ve bu itibarla davacının tacir sayılıp sayılamayacağının tespiti için 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi için Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne, Ankara Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanlığına, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’na müzekkereler yazılmış, Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkereye gelen 24/03/2022 havale tarihli yazı cevabında, davacının herhangi kaydına rastlanılmadığının bildirildiği, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığına yazılan müzekkereye Ostim Dairesince 01/04/2022 havale tarihli yazı cevabında, davacının tarh dosyası ve bilgisayar kayıtları tetkikinde ; 03.09.1998 tarihinde mükellefiyeti açılan ve 30.12.2011 tarihinde tasfiye halinde terk olan daireleri 4100143887 vergi kimlik numarasında kayıtlı mükellef … A.Ş. ‘ nin yönetim kurulu üyesi ve ortağı olduğunun , davacı
nın dairelerinde herhangi bir gelir vergisi mükellefiyeti bulunmadığının sadece 09000 koduyla” potansiyel mükellef (gelir getirici kazanç olmaksızın bazı iş ve işlemlerde kullanılan potansiyel vergi kimlik numarasına haiz mükellef) ” faal gözüktüğünün tespit edildiğinin, Ankara Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğince yazılan müzekkereye 18/04/2022 havale tarihli yazı cevabında, davacının esnaf ve sanatkarlar sicil kaydına rastlanılmadığının bildirildiği görülmüş olup, verilen cevaplarda yer alan bilgi ve belgeler doğrultusunda davacının 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 11. maddesi ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerinin ve ticari işletmesinin bulunmadığının belirlendiği, Mülga 6762 sayılı TTK’nun 1463.maddesine göre Bakanlar Kurulunca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf-tacir ayrımının nasıl yapılacağına dair ticari işletme ile esnaf işletmesinin arasındaki sınırın Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterileceği, Vergi Usul Kanunu’na istinaden tacir-esnaf ayrımı birinci sınıf tacir vasfı ve bilanço esasına göre belirleneceği, davacının işletme hesabına göre defter tuttuğu ve gayri safi hasılatının esnaf sınırını aşmadığı ve dolayısıyla tacir olmadığı anlaşılmakla; tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, davacının 6102 sayılı TTK 11. maddesi ve 213 s. Vergi Usul Kanunu’nun 177. mad. kapsamında kapsamında esnaf işletmesi için ön görülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerinin bulunmadığı, tacir sıfatı olmadığı, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nisbilik de bulunmadığı, sonuçta uyuşmazlığın ticari olduğundan bahsedilemeyeceğinden mahkememizin iş bu dava açısından görevsiz olduğu, 6100 s. HMK. 2. maddesinde düzenlendiği üzere dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmaması durumunda Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, usul ekonomisi nazara alınarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi yollamasıyla 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğu sebebiyle açılan davanın usulden reddine ” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Ticaret mahkemesi olduğu ve müvekkil lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekçeleriyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava itirazın iptali talebine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nun 5. maddesinde 6335 sayılı Yasa’yla değişiklik yapılarak asliye ticaret mahkemesiyle asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan davanın her safhasında mahkemece res’en gözetilmelidir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesine göre, bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gerekir.
TTK’nın 4.maddesine göre; ticarî davaların iki grup altında incelenmesi mümkündür. Bunlar; tarafların sıfatına ve işin ticarî işletmeyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ticarî sayılan davalar (mutlak ticari davalar) ile ticari sayılması için en azından bir ticari işletmeyi ilgilendirmesi gereken davalar ve her iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğan davalar nispi ticari davalardır. Mutlak ticari dava; tarafların tacir olup olmadıklarına ve dava konusu edilen işin ticari nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın ticari dava olarak sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde a ve f bentlerinde 6 bent halinde sayılan dava türleri mutlak ticari davadır. Örneğin; acentelikle ilgili davalar, deniz ticaretine ilişkin davalar, sigorta hukuku ile ilgili davalar, taşınır rehni karşılığında ödünç verme işlerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar, rekabet yasağından kaynaklanan davalar, yayım sözleşmesine ilişkin davalar, kredi mektubu ve kredi emrinden doğan davalar, alım satım komisyonuyla ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalar, fikri mülkiyet hukukundan kaynaklanan davalar, borsa, sergi, pazarlar ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalar ve nihayet bankalara ilişkin uyuşmazlıklardan kaynaklanan davalar mutlak ticari davalardır. Bundan başka; özel kanun hükümleri gereği ticari sayılan davalar da bulunmaktadır. Örneğin; Kooperatifler Kanunu’nun 99.maddesi gereğince bu kanundan kaynaklanan davalar İcra İflas Kanunu’ndan kaynaklanan iflasa ilişkin tüm davalar da mutlak ticari dava sayılmaktadır. Nispi ticari dava ise; tarafları tacir olan ve tarafların ticari işletmesi ile ilgili olan uyuşmazlıklar nispi ticari dava olarak adlandırılmaktadır.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması veya sayılması davayı ticarî dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2.maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir.
Somut olayda ; ilk derece mahkemesince yapılan araştırmaya göre davacının tacir olmadığının anlaşılmış ise de alacağın dava dışı …. Şti. ‘den temlik alındığı, bu şirketin tacir olduğu açıktır.
Dava, davalı ve dava dışı ticaret şirketi arasında ticari alım satımdan kaynaklı faturanın, dava dışı ticaret şirketi tarafından davacı tarafa temlik edilmesi ve davacının alacağı tahsil etmek amacıyla takip yoluna başvurması ve takibe itirazın kaldırılması talebinin dava edilmesidir. Her ne kadar davacı tarafın tacir niteliğine haiz olmaması ya da esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerinin bulunmadığının dosyadan anlaşılmasına rağmen hangi mahkemenin görevli olduğu hususunda temlik eden tarafın dikkate alındığından uyuşmazlık ticari nitelik taşıdığına göre uyuşmazlığın çözümü Asliye Ticaret Mahkemesinin görevi içerisindedir.
Açıklanan bu nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a-3.maddesi uyarınca açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜNE; İzmir 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/05/2022 tarihli, 2022/233 Esas 2022/429 Karar sayılı kararının HMK’nın 355. ve 353/1-a-3 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2-HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince dosyanın görevli İzmir 7.Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
3-İstinaf eden davalı vekilinin yatırmış olduğu;
a-80,70 TL istinaf karar harcının istemi halinde ilk derece mahkemesi tarafından davalıya ödenmesine,
b-220,70 TL istinaf başvuru harcının ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderlerinde değerlendirilmesine,
4-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-3 maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf eden ilgilisine iadesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a-3 ve 362/1-c maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 26/01/2023